24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Anavatan Partisi’nin İçişleri Bakanı Aksu hakkındaki gensoru önergesi TBMM’de reddedildi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘F tipi kadrolaşma var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anavatan Partisi’nin, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkındaki gensoru önergesi, TBMM Genel Kurulu’nda reddedildi. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Emniyet’teki bazı yapılanmalara işaret ederek “Emniyette F tipi örgütlenme var” dedi. Aksu hakkındaki gensoru önergesi, dün TBMM Genel Kurulu’nda reddedildi. AKP hükümeti döneminde terör olaylarının ivmesinin sürekli düştüğünü, faillerin yakalanması konusunda güvenlik güçlerinin refleksinin arttığını belirten Aksu, suç oranlarındaki artış konusunda önceki hükümetleri suçladı. Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruşturmaların sürdüğünü anlatan Aksu, “Kimin ihmali, suçu varsa kanunlar nezdinde hak ettikleri cezaya çarptırılacaklarından kimsenin kuşkusu Bir Kez Daha ‘Fırtınaya Hazırlıksız Yakalanmak’ Üzerine II Pazartesi yazımda, “AKP hükümetinin iç ve dış politikalarının, ülkeyi dış şoklara karşı korunaksız bıraktığından” söz etmiş, “bir kırılma anında tahribatın ‘olağanüstü’ boyutlara ulaşabileceğini”, sorumluluğun AKP’ye ve onu destekleyen, yönlendiren sermaye çevrelerine ait olacağını savunmuştum. ? Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Sarıbaş, asayiş olaylarındaki artışa dikkat çektiği konuşmasında, “Hiçbir şey yapamayacaksınız, sonra çıkıp derin devlet diyeceksiniz. Siz bu kadar sığsanız altınızdaki her şey size derin gelir” dedi. Emniyetteki Fethullahçı kadrolaşmaya gönderme yapan CHP’li Kart, “Buna F tipi kadrolaşma deniyor. Rejim karşıtı kadrocu, resmi üniforma giymiş, yasadışı kısmi bir örgütlenme var emniyette” diye konuştu. olmasın” dedi. Güvenlik birimleri arasında çekişme olduğu görüntüsü verilmeye çalışıldığını kaydeden Aksu, bazı çevrelerin teyit edilmemiş bilgileri gerçek gibi sunmalarının bu kurumları incittiğini söyledi. yaman’a şube müdürü olarak atanıyorum, işte kadrolaşmanın daniskası” dedi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol ise Ecevit’in o dönem başbakan olmadığını belirtti. Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş, asayiş olaylarındaki artışlara dikkat çekerken, “4 yılda istihdam sağladığınız en büyük iş özel güvenlik şirketleri. İnsanlar devlete güvenmedikleri için kendi güvenliklerini sağlamaya çalışıyor. Ülkeyi bu duruma getirenler hesap vermeli. 800 bin suç işleniyor, istifa etmek için kıstasınız ne? 4 milyon suç mu işlenmeli? ‘Hrant Dink olmaz, benim istifa etmem için 10 tane Hrant Dink olmalı’ mı diyorsunuz?” dedi. Emniyetteki kadrolaşmaya dikkat çeken CHP’li Kart, “Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı tavır almış kişilere imtiyaz tanınarak ayrımcılık yapılmıştır. Başbakanın, derin devlet, açıklamaları saptırma ve kara mizah. Kendi acz ve yetersizliklerini gizleme çabasındalar” dedi. Kart, “hukuka aykırı, vasıfsız kadrolaşma, kişisel ilişkiler ve cemaat da ‘Ecevit istifa etmedi’ Kadrolaşma iddialarına da yanıt veren Aksu, kendisine bombalı paket gönderildiği zaman Bülent Ecevit’in başbakan olduğunu, ancak istifa etmediğini belirterek “Ben birinci derece Malatya Emniyet Müdürü iken Adı yanışmasını esas alan kadrolaşma”ya dikkat çekerken Fethullahçı yapıya gönderme yaparak “Buna, ‘F tipi kadrolaşma’ deniyor. Rejim karşıtı kadrocu, resmi üniforma giymiş, yasadışı kısmi bir örgütlenme var emniyette. Atamalarda kıdem ve liyakat esas alınmıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek 281. sıradan seçiliyor. 281. sıradan listenin ilk 81’ine alınıyor” açıklamasını yaptı. Aksu’nun bakanlığı döneminde 1516 siyasi cinayetin meydana geldiğini anımsatan Kart, “Gensoru yetmez, bakan ve Başbakan’ın görevi kötüye kullanmak ve anayasanın 10. maddesindeki bir zümreye imtiyaz sağlanamayacağına ilişkin düzenleme nedeniyle cezai sorumluluğu var. Soruşturma önergesi vereceğiz” dedi. AKP ve 2003 Bu yargı size abartılı gelebilir ama AKP hükümetinin, bugün üzerimize gelmekte olan iki “fırtınanın” başlangıç noktasını oluşturan 2003 yılında doğduğu da bir gerçek! Bugün küresel bir mali kriz tehlikesini gündeme getiren büyük likidite genişlemesi 2003 yılında başladı. ABD Irak’a 2003 yılında, AKP iktidara geldikten az sonra saldırdı. AKP hükümeti, bu iki sürecin özelliklerini kavrayarak ülkeyi olası dış şoklara karşı koruyacak tedbirleri almak yerine, Türkiye’yi bu son derecede riskli iki süreçle derin biçimde bütünleştirmek için gereken tüm adımları attı. AKP, hızla kabarmaya başlayan spekülatif dalganın ülke ekonomisini kullanabilmesini kolaylaştıracak para, maliye ve döviz politikaları izledi; gereken yasaları ve kurumsallaşmayı gerçekleştirdi. Böylece devletin/kamunun denetim gücü hızla zayıflarken, borsada belirleyicilik yabancı oyuncuların eline geçmeye, özel sektörün dış borçları hızla tırmanmaya, banka sisteminde mülkiyet, uluslararası bankaların belirleyiciliğini arttıracak yönde değişmeye başladı. Böylece bir kriz anında ülkenin üretken varlıklarının hızla el değiştirmesine çok elverişli bir ortam oluştu. Bu süreç, merkezi siyasi iradeyi zayıflatmaya yönelik kamu yönetimi reformu, yeni petrol yasasındaki mülkiyet haklarına ve gelirleri bölgeselleştirmeye yönelik düzenlemelerle daha da güçleniyordu. YASA TASARISI TBMM’DE İSMAİLAĞA DAVASI İnternet kafelere filtre zorunluluğu ? Meclis'e sunulan yasa tasarısına göre, çocuk pornosu ya da çocuklarla ilgili müstehcen görüntüleri dağıtmak amacıyla üretenlere 8 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası verilecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesi ile Polis Vazife ve Salahiyet Yasası ve Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Yasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı” dün TBMM Başkanlığı’na sunuldu. TBMM’ye sunulan tasarıyla getirilmesi istenen düzenlemeler ise şöyle: Tasarıya göre, çocuk pornosu ya da çocuklarla ilgili müstehcen görüntüleri dağıtmak amacıyla üretenlere 8 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Bu ürünleri sunan, ülkeye sokan, ihraç eden, depolayan, kiraya veren, satan ve bulunduranlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bine güne kadar adli para cezası uygulanacak. Tasarıyla bileşim ortamında kumar oynatanlara ise 6 aydan 2 yıla kadar hapis ya da 200 günden bin güne kadar adli para cezası verilecek. Elektronik ortamda yapılan ve çocukların cinsel istismarı, müstehcenlik, fuhuş, intihara yönlendirme, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama ile uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçlarını içeren yayınlara erişim engellenecek. Hâkim tarafından verilen erişimin engellenmesi kararını yerine getirmeyen kişi, 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Düzenlemeyle verilen görevleri, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yerine getirecek. Başkanlık, Ulaştırma Bakanlığı, kolluk kuvvetleri, aileden sorumlu kurum ve kuruluşlar, RTÜK ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile içerik, yer ve erişim sağlayıcıları ve ilgili sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyon oluşturacak. Linç için iki kişiye hapis istendi İstanbul Haber Servisi Fatih’teki İsmailağa Camisi’nde öldürülen emekli imam Bayram Ali Öztürk’ün katil zanlısı Mustafa Erdal’ın cinayetin ardından linç edilerek öldürülmesine ilişkin sanıklar İrfan Can ve Ali Akhan hakkında 12 ile 18 yıl arasında hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca düzenlenen iddianamede, öldürülen Öztürk’ün katil zanlısı Erdal’ı linç ederek öldürenlerin, cüppeli, şalvarlı, sarıklı ve sakallı olmaları nedeniyle birbirlerine benzedikleri, bu nedenle de olaya karışanların kimliklerinin belirlenmesinde güçlük yaşandığı anlatıldı. İddianamede, olay sırasında camide yaklaşık 3 bin kişi bulunduğu ancak cinayeti ön tarafta bulunan 150200 kişinin gördüğü belirtildi. Öztürk’ün dua yaptırdığı sırada Erdal’ın arka saflardan cemaati yara yara Öztürk’ün yanına kadar geldiği ve koluna sakladığı kasap bıçağıyla Öztürk’ü öldürdüğü kaydedildi. Camidekilerin dua sırasında kendinden geçmiş vaziyette başı öne eğik ya da gözleri kapalı olduğu için saldırganı fark etmediklerinin anlatıldığı iddianamede, Öztürk’ün öldürülmesinin ardından 1520 kişilik grubun Erdal’a vurmaya başladığı, daha sonra asma kattan aşağı atarak orada bulunanların da vurması sağlanarak linç etmek suretiyle öldürdükleri anlatıldı. Olay yerindeki incelemelerde Öztürk ile Erdal’dan farklı 13 kişiye ait DNA örneğinin belirlendiği belirtilerek, bu kişilerden birinin İrfan Can, diğerinin ise Ali Akhan’ olduğunun anlaşıldığı dile getirildi. Ortadoğu’dan enerji toplayan fırtına Ortadoğu’daki jeopolitik fırtına sertleşmeye başlarken, AKP hükümetinin toplumsal dokunun dış şokları emebilme, eritebilme kapasitelerini, bir anlamda “bağışıklık sistemini” güçlendirecek tedbirler almak yerine, aksi yönde hareket ettiğini gördük. Öncelikle Başbakan Büyük Ortadoğu Projesi’ni (ABD halkının çoğunluğu, Avrupa, Rusya, Çin gibi büyük güçler karşı çıkarken) hemen benimsedi, dahası Türkiye’yi BOP süreciyle bütünleştirmek için büyük çaba gösterdi; kendisini, ülkesinin toprak bütünlüğünü tehdit eden, komşuları için yaşamsal bir tehdit oluşturan, yüz binlerce insanın yaşamına mal olan bu imparatorluk projesinin eşbaşkanı ilan etti. AKP hükümeti dış politika stratejisini bu projenin başarısına, bundan kendisine düşeceği varsayılan kırıntılara indeksledi. AKP, ABD ile vizyon ortaklığı kurarken, bu sırada AB’nin Türkiye’ye bakışında öne çıkmaya başlayan kimi kaygıları algılayamadı. Süreç, Türkiye açısından, her biri yeni bir taviz anlamına gelen adımlardan sonra, üyelik olasılığını tümüyle gündemden çıkartarak tıkandı. Tüm bunlar olurken, AKP döneminde, “toplumsal duyarlılığın”, zaten zayıf olan “vatandaşlık kimliğinin”, “dindarlaik”, “AB yanlısı AB karşıtı”, “TürkKürt”, hatta giderek “TürkErmeni” karşıtlığı zemininde parçalanmaya başlamasına şahit olduk. Uluslararası mali piyasalara ileri derecede açılmanın etkisiyle daha da derinleşen kişisel ve bölgesel yoksulluklar, bu parçalanmayı hızlandırdı, zaten pusuda bekleyen ırkçışoven milliyetçiliğe yeni bir enerji sağladı. Halbuki, ırkçışoven milliyetçilik tam anlamıyla bir “boş göstergeydi” (belirli bir içeriği yoktu). Bu yüzden, ülkenin yukarıda değindiğim iki sürece derinlemesine entegre olmasından çıkar uman çevrelerin elinde kolaylıkla etkin bir silaha dönüşebiliyordu. Bu çevreler, salt emperyalizme yönelik eleştirileri değil, projelerini paylaşmayan sesleri de toplum önünde, en uç örneğine, “ırkçışoven milliyetçiliğe” indirgeyerek kolaylıkla bastırma şansı elde ediyorlardı. Böylece “şoven milliyetçilik”, “gösteri toplumunun” sahnesine her çıkışında, sözde karşı olduğu şeyi, biraz daha güçlendiriyorlardı. Bu sırada, Ortadoğu’daki fırtına sertleşmeye devam ediyor. Irak savaşına giderken, sahte bilgileri üreten Özel Operasyon Ofisi’nin başkanı Abram Shulsky Pentagon’un İran Direktörlüğü’nün başına getirildi. New York Times, Bush yönetiminin, Irak’ta 170 Amerikan askerinin ölümünden İran’ı suçlamaya başladığını, Newsweek, Basra Körfezi’ne bir uçak gemisi daha gönderileceğini yazıyor. Suudi Arabistan, Ürdün gibi ülkelerin medyasında Şii düşmanlığı kışkırtılıyor. Bzerzinski Kongre Komisyonu’na, İran’a yönelik bir saldırının, Irak veya ABD toprağında gerçekleşecek bir provokasyonla, “özsavunma” iddiasına dayandırılarak başlatılabileceğini söyledi. Bu sırada medyada, Bush yönetiminin, AKP’ye seçim desteği vermek için Türkiye’nin Irak’a “azıcık” girmesine göz yumabileceği bildiriliyor. Fırtına güçlenirken, bölgede ABD taleplerine destek vermek, Kahire Üniversitesi’nden Prof. Nafaa’nın deyimiyle “intihar anlamına gelmeye” başlarken (Al Ahram) AKP , fırtınanın içine atlamaya mı hazırlanıyor? erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Erdoğan, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu. (AA) Başbakan, Haremüşşerif’te kazı çalışması başlatılmasını eleştirdi Erdoğan: İsrail, bölgenin kutsallığına saygı göstermeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu. Hrant Dink cinayetiyle ilgili muhalefetin eleştirilerine yanıt vermeyen Erdoğan, sadece Trabzon’a ilişkin “Her ilden böyle tipler çıkabilir. Bunun için kimsenin Trabzon halkını yargılama, onlara farklı nazarda bakma hakkı yoktur” demekle yetindi. Petrol Piyasası Yasası’nın yürürlüğe girdiğini, yasanın yolsuzlukla mücadele alanında hükümetin attığı önemli bir adım olduğunu kaydeden Erdoğan, yolsuzluğun en büyük kalemlerinden birini akaryakıt kaçakçılığının oluşturduğunu söyledi. İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in yarınki Ankara ziyareti öncesinde İsrail’e uyarılarda bulunan Erdoğan, Haremüşşerif’teki köprüde kazı çalışması başlatan İsrail hükümetini eleştirerek, İsrail’in bölgenin kutsallığına saygı gösteren ve gerilimi tırmandırmayan bir hareket tarzı belirlemesi gerektiğini söyledi. Erdoğan’ın konuşmasını bitirdiği sırada izleyici localarında oturan Sait Satılmış adlı yurttaş, “Derin devlet beni öldürecek” yazılı pankart açmak istedi. Satılmış, parkartını açamadan görevliler tarafından etkisiz hale getirildi. Ruhsat koşulları İnternet kafelerde, filtreleme ve bloke etmede kullanılacak sistemlere yer verilecek. Telekomünikasyon Kurumu, işletmecilere, filtreleme ve bloke etme yazılım program ve donanımlarının kullanılmasını mecburi kılacak. İnternet kafeler, ancak her türlü tedbirin alınması halinde ruhsat alabilecek. MİT Yasası’nda da değişiklik yapılarak, “Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları’’ kapsamında telekomünikasyon iletişim araçları yoluyla tespit ve dinlenmenin, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki merkez üzerinden yapılması sağlanacak. İLİŞKİLER VE ENERJİ KONUSU GÜNDEMDE ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in yarın başlayacak Ankara temaslarında ikili ilişkilerinin yanı sıra MersinHayfa 4’lü enerji hattı projesi gündeme gelecek. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile bir araya gelecek Olmert’in, Erez Sanayi Bölgesi Projesi’nin üstlenici kuruluşu olan TOBB’de Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu ile de görüşeceği dile getiriliyor. Olmert’in, 40 yıl önce Suriye’de idam edilen İsrail casusu Eli Cohen’in mezarının İsrail’e getirilmesi için Erdoğan’ın yardımını isteyeceği ileri sürüldü. Bir grup genç insan, Hrant Dink’in öldürülmesini savunacak kadar gözü dönmüş bir saldırganlığa tepkilerini dile getirmek amacıyla bir bildiri yayımladılar. Bu bildiri, ülkemizdeki insani birikimi, gelişmişlik düzeyini ifade ediyor. Bir grubun bazı ideolojilerin arkasına sığınarak yüksek sesle cinayet savunuculuğu yapması, gerçekten acı verici. Türkiye, o saldırganlıkla eş tutulacak bir ülke değil. Bu ülkenin insanlarının çoğunluğunun vicdanı var. O kadar da değil. Gençlerin imzaya açtıkları ve binlerce insanın imzaladığı “İFŞAYA ÇAĞRI” başlıklı bildiriyi yayımlıyorum. ??? “Biz, aşağıda imzası bulunan Türkiyeli vicdan sahipleri, 23 Ocak’ta Hrant Dink’in cansız bedeninin arkasında yürüyen kalabalığın, saygılı sessizliğinin, ortak bir iradeye dönüşmesini istiyoruz. Irkçılığı milliyetçilik adı altında meşrulaştıranla ‘İfşaya Çağrı’ Bildirisi... rın, bu korkunç cinayetin işlenmesinde sorumluluk sahibi olduğunu biliyor, bu söylemi ifşa etmenin böyle bir sivil iradenin gereği olduğuna inanıyoruz. TCK’nin 301. maddesi uyarınca hakkında açılan dava başta olmak üzere, bütün hayatı boyunca verdiği mücadelede Hrant Dink’i gerektiği gibi destekleyememiş olmaktan; kan, ırk, ölüm ve nefret üzerinden kişisel ve siyasi çıkar sağlayan çevrelere karşı daha önce yeterince ses çıkaramamış olmaktan ötürü kendimizi suçlu hissettiğimiz için; Hrant Dink’in ailesi, Agos gazetesi çalışanları ve Türkiye Ermenileri başta olmak üzere, Türkiye’de ayrımcılığa maruz kalan tüm kesimlerle dayanışma içinde olmayı her zamankinden daha çok istediğimiz için; İntikam ve yıkım üzerine kurulu bir ülkede değil, Avrupa Birliği’nin ve başka ülkelerin tutumu ne olursa olsun; demokratik, çoğulcu, insan haklarına ve ifade özgürlüklerine saygılı, içindeki farklı kimlikleri zenginlik olarak görebilen bir ülkede yaşamak istediğimiz için; Yıllardır gözlerimizin önünde, medyada, televizyonda, reklam dünyasında, toplumsal yaşamın her alanında bilinçli bir biçimde beslenerek bebeklerden katiller yaratma noktasına getirilen milliyetçiliğin bu ülkede başka canlar aldığını bir daha görmek istemediğimiz için; Milliyetçi dalganın desteğini her ne pahasına olursa olsun arkalarına almak uğruna, sudan bahanelerle Hrant Dink’in cenazesine gelmeye cesaret edemeyen tüm siyasi sorumluları, ölüm ve nefret üzerinden çıkar sağlayan hesapçılar olarak gördüğümüz için; Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından, çeşitli kurum ve kişilerin daha Dink’in cenazesi kalkmadan başlattıkları ‘Türkiye’nin imajı bozulmasın’ kampanyasından midemiz bulandığı ve kendi insanlarını katletmeyen bir ülkenin, zaten ‘imaj’ sorunu olmayacağına inandığımız için; Hrant Dink’in inandığı ve anlatmaya çalıştığı gibi, 1915’ten itibaren yaşananların ve Ermenilerin bugün hâlâ maruz kaldıkları ayrımcılıkların sorgulanabilmesine olanak tanıyacak toplumsal koşulların oluşturulması gerektiğine inandığımız için; Irkçılığın, ülkemizde ve başka ülkelerde toplumun tümü için her zaman yıkıcı sonuçlar doğurduğunu; buna karşı barışçı, sürekli ve geniş çaplı bir çabayı şimdi başlatmazsak, Türkiye’nin farklılıklarından arın dırılmış bir şiddet toplumuna dönüşeceğini gördüğümüz için; Irkçılığın bilinçli bilinçsiz tüm aktörlerini, resmi kaynaklarını ve kültürel mimarlarını bu cinayetin azmettiricileri ve yükselen toplumsal şiddetin sorumluları olarak, sözlerimizin ya da kalemlerimizin ulaşabildiği her platformda ifşa edeceğimizi; onlarla mücadelemizin, elimizden gelen tüm barışçı eylem biçimleriyle, bundan böyle sürekli olarak devam edeceğini; bu çabaya katkıda bulunan ya da bulunmak isteyen kişi ve kurumlar ile birlikte, ırkçılığın açıkça ya da dolaylı olarak tehdit ettiği bütün Türkiyelilerle sürekli, kararlı ve somut bir dayanışma içinde olacağımızı ilan ediyoruz. Farklı etnik ve dini kimliklere sahip olmanın, Türk olmaya karşı bir kışkırtma, bir hakaret, bir tehdit olmadığı gerçeği benimsenene dek, Türkiye’de siyasi, yasal ve kültürel ayrımcılığa maruz kalan tüm kimlikler bizlere de ait olacak...” Yarımağan sınavsız giriş önerdi ? Haber Merkezi ÖSYM Başkanı Prof. Ünal Yarımağan, üniversiteye girişteki baraj puanının kaldırılmasını ve bazı fakültelere sınavsız girişin sağlanmasını önerdi. Yarımağan, kontenjanın artması ve lise bitirme sınavlarının gelmesi halinde talebin az olduğu yerlere sınavsız öğrenci alınabileciğini söyledi. Yarımağan önümüzdeki iki sene boyunca ÖSS sisteminde bir değişiklik yapmayı düşünmediklerini belirtti. Meclis ısınmayı araştıracak ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri etkilerinin belirlenmesi için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması benimsendi. Buna göre, komisyon 3 ay süreyle küresel ısınmanın Türkiye üzerindeki etkileri üzerine araştırma yapacak. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, dünyanın değişmeyen gündem maddesinin küresel ısınma ve iklim değişikliği konuları olduğunu belirterek “Küresel ısınma ve iklim değişikliğinden toprak, su ve hava olumsuz etkilenecektir. Ama hayatın sürmesi için gerekli olan su, daha çok etkilenecektir” dedi. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear