26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2007 SALI 16 Eşbaşkan M. Ali Kılınç: “ABD elçisi, milletvekillerini toplantıya çağırabildiğine göre AKP eş genel başkanlığına atanmış olsa gerek!” ORTADOĞU’DAN Kafkasya’ya, Kafkasya’dan Asya’ya doğru bir “işgal”in planlandığı gibi yürütüldüğünü söylüyor Mustafa Yıldırım ve Türk halkını doğrudan ilgilendiren bazı soruları gündeme getiriyor: “Büyük İşgal Planı adım adım gerçekleşirken, devlet bu planın neresindedir? Eski Irak devleti topraklarının bölüşülüp NATO şemsiyesi altında ABDAB birlikteliğinde sınırların değiştirilmesi anlaşmalarına hangi ölçülerde ‘evet’ denildi? Hatay’dan Tel Afrin’e, oradan Tel Afer’e, Kerkük’e uzanan ve Kuzeybatı İran’ı kapsayan tampon bölgede bir devlet kurulmakta olduğu kesinleştiğine göre; Türkiye buna neler karşılığında razı olmaktadır? Kürdistan Bölge Devletinin (Asıl adı ‘Kürdistan Güney Devleti) egemenliğini 2003’ten bu yana kabul ederken kuzeyde (özerkfederatif) siyasallaştırılmış PKK Yargı siyasallaşıyormuş... “Adalet iktidarın mülküdür!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM ‘Teşekkürler Türkiye’ Son günlerde sosyal ortamımızın üzerine bir karabasan çöküşünün net ipuçlarını görüyoruz. Artık ülkenin yönetimini toptan ele aldığına inanan AKP hükümeti, adım adım yobaz Türkiye’yi yaratmak için, sinsice kollarını kurbanına doğru uzatan bir ahtapot gibi davranıyor! Bir yandan AKP hükümeti belediyeleri ve onların “kaynakça”ları, yani tarikatlar, yobaz basın, dinci kamplar, yobaz finans kaynakları... Bir yandan da AKP hükümetini yalnız para kazanacak bir “altın yumurtlayan tavuk” olarak gören, siyasetten nasibini hiç almamış, kaypak, dönek, yüzergezer, yağcı, sefil bir ırk var ortalarda... Bir grup daha var. O da ülkede “çok kötü şeyler” olduğunu bilen ya da hisseden, fakat işi günlük hayatta şakaya vurup, bir şey yokmuş gibi davranan, başını kuma gömmüş, “güzel hayat” yaşamaya çalışan, bir yandan için için üzülüp, öte yandan kılını kıpırdatmayan insanlar grubu... Üst üste yaşanan ve “barometre”nin nasıl karanlık bir ufuk çizgisine doğru kaydığını gösteren tüm gelişmeleri, üst üste hatırlatmama gerek var mı? Hafriyat grubu, “Allah korkusu” sergisini henüz açmadan, Vakit gazetesi sergiyi “küstah sergi” başlığıyla duyurdu ve “amaç sanat yapmak değil, sövgü” şeklinde saldırdı. Hafriyatçılar her ne kadar sergilerinin yalnız “toplumsal korku kavramıyla ve bu korkunun iktidarlar tarafından ayrışmalar yaratılarak kullanılmasıyla ilgili bir afiş sergisi” olduğunu söyleyip kendi düşüncelerini açıklasalar da, tehditler sürünce, koruma istemek için polisi aradılar. Gerisi Aziz Nesin hikâyesi: Bildiğiniz gibi “koruma” amaçlı gelen polis, tam tersine sanatçıların işlerinden rahatsız oluyor (!) ve soruşturma açmak istiyor! Olay bir hukuki soruşturma ve gerginlik etrafında dönüp duruyor. Yine geçen on günde gündemi yakından işgal eden bir konu, Gaziantep’te ressam Ayşegül Yarar’ın açtığı serginin tülbentle sansür edilme olayı. Bildiğiniz gibi açılıştan hemen önce oluşan baskı ortamında, “nü resimlerin bölge halkına ağır kaçacağı” konusunda uyarılan sanatçı, o anda bir oldubittiye getirilerek ani bir karar vermesi için köşeye sıkıştırılıyor. Tabii ki onun aldığı bu “tülbent” kararı da haklı olarak çok eleştiri aldı. Ancak kendimizi o sanatçının yerine koymak lazım. Doğaçlama her hamleyi, ağır baskı ortamlarında yalnız bir insan kolay yapamayabilir. ??? Pendik’te AKP Belediyesi, Belediye galerisinde eser sergilemek isteyen sanatçılara zorla bir sözleşme imzalatıyor. “Açılışta alkol dağıtılmayacak, eserler yerel ahlak kurallarına göre yapılacak” gibi taahhütler de isteniyor. Hangi sanatçı bunu imzalayabilir ki? Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) Başkanı sıfatımla (da) Yarar’ı aradım ve görüştüm. Hafriyatçılardan ise desteğimize bir yanıt gelmeden onları sansürleyen zihniyete bir kınama bildirisi yayımladık. Mesleğin profesyonel kurumu olarak özgürlükleri korumak dışında ne seçeneğimiz olabilir ki? Bir serginin adını ya da başka açıklarını, sloganlarını eleştirebilirsiniz. Ama yasaklar ve tehditlerle, otosansüre doğru zorlamalarla, faşizmden başka bir yere varamazsınız. “Çocuk pornosu” diye bir konu, yine aynı taktiklerle gündeme aşırı bir gürültüyle sokuşturuldu ve hemen ardından yaratılan “müsait” ortamda, gerek erotizmin “müstehcenlik” kavramı öne sürülerek yasakçı bir zihniyetin hücumuna uğraması ve siyasi internet sansürünün de bu halkaya eklenmeye çalışılması, “yobaz Türkiye” portresi çizilirken önemli gelişmeler oldu. Amasya’da okullarda kız talebelere karşı yürütülen dinci “kapanma baskıları” olayın medyaya yansıyabilmiş örneklerinden. Yoksa her gün daha sayısız vakanın yaşandığını biliyoruz. Tüm bu saydıklarımız, önümüzdeki günlerde/aylarda yaşayacağımız çok daha ağır olayların habercisi olmak dışında, bir sürpriz teşkil etmiyorlar. Geçen hafta boyu süren Contemporary İstanbul 2007 sanat fuarındaki 3D sergimde, “Teşekkürler Türkiye” isimli, üç boyutlu bir yapıt sergiledim. Atatürk ve çevresinde Gül, Erdoğan, eşleri, etraflarında ise kapatılmış her yaştan türbanlı, çarşaflı kadınlar. Atatürk, kendi ülkesine “Teşekkürler Türkiye” diye sesleniyor, bu oluşturulan mükemmel uyumlu tablo için... Sergime gelen binlerce insan, neden en çok bu resme vuruldular, merak ettim. İlk defa gördükleri üç boyutlu uygulamanın şaşkınlığından mı, yoksa kendilerini aynaya bakar gibi hissedip, Gazi’nin sesiyle irkilmelerinden mi, çıkaramadım... email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 İşgal egemenliğine hangi ölçülerde razı olundu? Orta Asya devletlerinin pek çoğu, ABD örümcek şebekesinin ve yandaşları ‘cemaat okulları’ ağının etkisini kırmışken, ‘Türk Birliği’ ya da ‘Türk Dünyası Birliği’ gibi çekici adlar altında hangi ‘demokratik’ oyun oynanmakta? Bu oyunda AmerikanAlman siyasal partileriyle, George Soros’la parasal ilişkilere girerek Türkiye’de ikinci Cumhuriyet kurma yolunda hızla ilerleyenlerin payı nedir? Büyük İşgal Planı’nın bölgedeki en önemli aktörü İsrail ile hangi temelde askerselsiyasal ilişkiler kurulmuştur? Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılılar, Fethullah Gülen müttefik Müslüman Suudi kralın Türkiye’de bahşiş verip vermediği konuşuluyor. O bize bahşiş değil, şiş verir! Nefer Necati Yıldırım: “Abdullah Gül, AKP’nin noteri oldu diye eleştiriliyor! Yok canım; noteri değil, neferi oldu!” hareketi, Mevlana hayranlığı üzerinden yepyeni bir ‘müttefiklik’ ağı kurmaktadır. Türkiye düşmanlarının ülkemizde ‘Saidi Nursi’ konferansları görünümünde yıllardır sürdürülen ilişkiler ağının boyutu nedir? Devletin kurumları ‘cihat’ konferanslarının İstanbul’da yapılmasının, içerde devletin baştan aşağı AngloMüslüman yapının eline geçmesi karşısında ne diyecekler? Bu konuların ‘türban’ konusuyla sınırlandırılması olanaklı mı?” Mustafa Yıldırım, sorularına aradığı yanıtı bulmak için küçük bir ipucu veriyor: “Bu durumda, bağımsız devletimizi ya gerçekten ‘koruyup kollayacaksın’ ya da WashingtonBrükselTel Aviv hattında hangi NATO Genişleme Projesi’ne ‘evet’ dendiyse açıklayıp bizi ikna edeceksin! Hem öyle hem de böyle olma zamanı geçti!” Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Gülhan Elmas: “Bakanlık valiliklere ‘sert polis’ uyarısı yapmış. Üç günde bir yapılan ‘Kasımpaşalılık’ reklamının yanında bu uyarının lafı mı olur?” Uyarı Bürokratların iş arayan çocukları! TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun her karşılaştığı bürokratı, ‘Bakın çocuklarınız yarın bizlerden iş isteyecek’ diye uyardığını açıklaması üzerine Mustafa Saraç da küçük bir uyarıda bulunmak istiyor: “Hem anayasamızda, hem de İnsan Hakları Bildirgesi’nde, her yurttaşın, onurlu ve insani bir iş ve ücret sahibi olmasının en temel hak olduğu yazıyor iken, istihdamı, işverenin, vicdanına göre ve keyfince dağıttığı bir yardım gibi sunmak, kamuoyu gözünde, işçiyi dilenci, ücreti sadaka, işyerini de hayır kurumuna dönüştürebilir; onur kırıcı bir yaklaşımdır. Ayrıca, bürokrat çocuklarının geleceklerinin, özel sektörde iş bulmalarına bağlı olmadığını biliyoruz. Kamuda Kamil Acar: “Milletin malını mülkünü yabancılara satan politikacının, kendi kalesine bilerek gol atan futbolcudan farkı yoktur!” Top çalışan milyonlarca insan gibi, bürokrat çocuklarının da, kamu hizmetlerini tercih etmeleri pekâlâ mümkün, daha doğrusu, kuvvetle muhtemeldir. Bir an için, tüm bürokratların çocuklarının özel sektörde çalışacağı varsayılsa dahi, gene de, kimsenin, kamu görevlilerimizi, işsizlik iması içeren tehditkâr bir üslupla ikaz etme hakkı bulunmamaktadır; kamu görevlisi, ancak, kendi amirleri ve denetleme elemanları tarafından ikaz edilebilir. Aslında, kamu görevlisi olmayan sokaktaki herhangi bir vatandaşı da, ‘çocuğun yarın benden iş isteyecek, ona göre’ anlamında tehdit etmek, hem iş yasalarını, hem de asgari nezaket kurallarını zorlamaktır.” kamilmasaraci?mynet.com Hacı Adaylarını Uğurlayan Valiler M. TURAN BAYAZIT E. Vali Milletvekili Bir gazetede “Hacı adaylarını Vali uğurladı” başlığı ile bir haber yayımlandı. Karabük Valisi’nin İmam Hatip Lisesi’nin bahçesinde yapılan hacı adaylarını uğurlama törenine katılarak onlara hitaben bîr konuşma yaptığı bildiriliyor. 11 Kasım’da da İstanbul Valisi’nin hacı adaylarını Atatürk Hava Limanı’ndan uğurlamış olduğu belirtiliyor. Bu konudaki görüşlerimi açıklamadan önce “Meslektaşlarım” demeye dilimin varmadığı bu iki valinin isimlerini yarınlara aktarmak isterim. İstanbul Valisi Muammer Güler ve Karabük Valisi Can Direkçi. Dinimizin “farz”larından olan “hac’’, “zekât” gibi bazı ibadetlerin aksine, günümüzde, sadece kişisel kazanç sağlayan, topluma bir yararı olmayan, kalkınmak için çırpınan bizim gibi ülkelerin kaynaklarını, varoluş felsefemizin “düşmanı” Suudi Arabistan Kırallığı’na aktaran bir niteliğe bürünmüştür. Müslümanlığın başlangıç döneminin şartları içinde aynı uluslardan oluşan insanların birbiri ile tanışması, kaynaşması, sosyal, siyasi ve ekonomik ilişkilerde bulunması gibi toplumsal olguları sağlayan bu ibadet, bugün bu niteliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Bırakın başka ulusları, kendi toplumunun değişik illerinden gelen insanlar arasında bile bu işlevini yerine getirememektedir. Maksadımız konunun bu yönünü ön plana çıkarmak değildir. Hacca giden bütün vatandaşlarıma ve bütün Müslümanlara “iyilikler” dileyerek esas amacıma, iki valinin eylemlerine dönmek isterim.. Valilik; kural olarak bazı nitelik ve birikimleri olan herkesin yapabileceği; devletin ve laik Cumhuriyetin valisi olabilmek açısından değerlendirdiğimizde de Anadolu deyimi ile her babayiğidin üstlenemeyeceği bir görevdir. Hatta görev sözcüğünün üstünde ve ötesinde bir “misyon’’dur. Vali, söz ve davranışlarına önem verilen ve halkımızın bu söz ve davranışlardan “mesaj”lar aldığı bir kişidir. Bazı siyasiler gibi halk dalkavukluğu yapmak, iktidara şirin görünmek için onun paraleline girmek Cumhuriyetin valisinin yeğleyeceği yöntemler olmamalıdır. Kısacası vali, ‘Devlet’in valisi olmak ile ‘Hükümet’in valisi olmanın arasındaki duyarlı çizgiyi aşmamaya, aşağıdaki alana inmemeye özen göstermelidir. Özellikle Aydınlanma Güneşi’nin karartılmak istendiği, Atatürk Cumhuriyeti’nin temel taşlarının en önemlisi olan “Laiklik” ilkesinin içinin boşaltılması ve hatta altının oyulması için gizli ve açık eylemlerin sahnelendiği günümüzde valilerin daha dikkatli ve daha ölçülü olmaları gerekmektedir. Tabii ki örtülü bir amaçları yoksa... Demokrat Parti’nin büyük bir çoğunlukla iktidarı aldığı yıllardaki davranışlarının şahidi olduğumuz vali tipinin tekrar sahne almamasını diliyor ve genç meslektaşlarımı bu noktada uyarmayı bir görev sayıyorum. Valinin bilgi ve oluru dışında bir okul bahçesinde bu tür bir törenin düzenlenemeyeceği göz önüne alındığında Karabük Valisi’nin, “O kutsal topraklarda milletimizin birliği ve bütünlüğü için dua edin. Kahraman Mehmetçiklerimiz için dua edin...” şeklindeki konuşması bir mizansen niteliğine bürünmektedir. Bizler “ileriye” her zamankinden daha kuvvetle bakıyoruz. Doğada olduğu gibi toplum yaşamımızda da güneşin bulutlansa da asla yok edilemeyeceğine, buna kimsenin gücünün yetmeyeceğine inanıyoruz. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Aralık www.mumtazarikan.com KARTAL UĞUR MUMCU MAHALLESİ AYDINLARI (CUMHURİYETİN NEFERLERİ) HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE BAĞIMSIZLIĞINI YAŞATMAK İÇİN 09.12.2007 TARİHİNDE ANKARATANDOĞAN MİTİNGİNE KATILIYOR. Al Bayrağını, çık meydana!!!! Hareket tarihi ve saati : 08.12.2007 saat 23.50 Hareket Yeri : Kartal Uğur Mumcu Muhtarlık Meydanı Dönüş : 09.12.2007 saat 16.00 İletişim : Binnur Atmaca 0533 460 83 15 Zeliha Ayrancı 0546 211 90 90 Gül Altınöz 0505 559 05 61 : 30 YTL Ederi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bazı ağaç1 lardan sızan ve romatizma 2 ağrılarına 3 karşı ilaç olarak kullanılan 4 bir tür sakız. 5 2/ Yunan rakı 6 sı... Gümüş7 haneBayburt karayolunda 8 bir dağ ve ge 9 çit. 3/ Bir tür 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tuzsuz krem peynir... 1 B E L G E L İ K Olağanı aşan büyük2 A İ D F A K İ H lüğü olan. 4/ Açık E N E yeşil renkli, mayhoş 3 L E N T O ve kokulu bir elma 4 G D A R A B A N cinsi. 5/ Düşman 5 İ Y O N B A Y İ N E lık... Bir soru eki. 6/ 6 L A N E T N A P A E Torun sahibi kadın... 7 İ L Bunaltma, tedirgin 8 K A M R O A Ğ etme. 7/ İsrail’in pla 9 K A NO T İ Y E ka imi... Bir yerde oturanlar, sakinler. 8/ Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklindeki koleksiyonculuk. 9/ Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân gibi mülk... “Vay bana vaylar bana / vermez çaylar bana” (Türkü). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çekirdeksiz bir üzüm cinsi. 2/ Üye... Aydın ilinde, “ulusal park” kapsamındaki yarımadanın adı. 3/ Davranışı kaba, sert ve gönül kırıcı olan... Bir nota. 4/ Türk müziğinde bir makam. 5/ Kötü bir işteki yardımcılar... Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad. 6/ Bir nota... Bir malın cinsini ve fiyatını gösteren küçük kâğıt. 7/ RizeErzurum karayolunda bir dağ ve geçit... Altın. 8/ Kale duvarı... Kırgızların ünlü destanı. 9/ Mardin’e özgü, “hayat çöreği” de denilen bir tür kalın pide. CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear