24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2007 PAZAR 4 HABERLER Hatalı uygulama yapan personele göz yumulmayacağı vurgulandı ÖĞRETMEN ATAMALARI DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Atlasjet Kazası ve Bilim İnsanlarımız Sevgili, Atlasjet havayollarına ait uçağın, Isparta Havaalanı’na inişe geçtiği sırada, bir tepeye çarparak düşmesi ve yedisi mürettebat, ellisi yolcu olmak üzere içindeki 57 kişinin ölmesi toplumu gerçekten sarstı. İnsanlar uçak kazaları konusunda nedense çok duyarlı. Aynı duyarlılığı, nedense karayollarındaki kazalar için göstermiyoruz. Örneğin geçen bayramın ilk gününde karayollarındaki kazalarda daha çok sayıda insan ölmüştü. Ama bu olay, gazetelerde fotoğraflarla manşete çıkmadı, TV’lerde ilk haber olmadı. Bu olgunun nedenleri hakkında düşünmüşümdür hep. Vardığım sonuç, çok azımız dışında, hemen hepimizde var olan, bir türlü atlatamadığımız “uçuş korkusu”nun etkisi. Hep sormuşumdur kendi kendime, bir uçağın içindeki yolcuların kaçı, içindeki yolcularla tonlarca ağırlığa ulaşmış o koca aygıtı yerden kaldıran ve havada uçuran mekanizmanın nedenlerini merak edip öğrenmiştir, öğrenenlerin kaçı bunu özümseyebilmiştir diye. Kadere inanan bir insan, toprak üzerinde yaşamak için tasarımlanmış bir yaratığın, buna meydan okurcasına göklerde gezinmesindeki küstahlığın ceremesini ödeyebileceğini düşünmez mi hiç? ??? Son olay ile ilgili olarak beni en çok etkileyen şey, Yeşilköy Atatürk Havalimanı’ndan, Isparta’ya gitmek niyetiyle uçağa binmeye hazırlanan yolcuların güvenlik kamerasından çekilen son görüntüleri oldu. Evet biniş kartı koçanlarını göstererek, aprona ilerleyenler son saatlerini yaşıyorlardı ve bundan haberleri bile yoktu. İnsan elinde olmadan, Ölüme gidiyorlar, ama haberleri yok, diyor kendi kendine. Benzeri durumlarda çokça yinelenen ve aslında pek anlamı olmayan bir söz bu. Çünkü hepimiz her an, şaşmaz bir biçimde ölümümüze doğru ilerlemekteyiz. Aslında, doğum günü olarak yıldönümlerini kutladığımız tarih, ölüm sürecimizin başladığı andır. Bu şaşmaz ve engellenemez yürüyüşü katlanılır kılan, kesin olan sonun tarihinin belirsizliğidir. Çok tanık olmuşumdur, bir yakının iyileşmesi olanaksız hastalığa yakalandığını öğrenen ve buna kahrolan nice kişi, kaderine yandığı yakınından önce gitmiştir. Yine de bütün bunlar uçağa binmekte olan kişilerin her şeyden habersiz son anlarının görüntülerinin dramatikliğini ortadan kaldırmıyor. ??? Uçak kazasında yitirdiğimiz yurttaşlarımız arasında, nükleer fizik alanında sivrilmiş altı da bilim insanımız bulunmaktaydı. Türkiye gibi, “en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu” ileri süren düşünceye ters bakan görüşün iktidar olduğu, kaynakları kıt bir ülkede, böylesine insanların bir daha yetiştirilmelerinin ne kadar güç olduğu göz önünde bulundurulunca son kazanın toplumsal maliyetinin ne kadar büyük olduğu daha kolay anlaşılabilir. Özellikle, CERN projesine katılan tek Türk olan deneysel nükleer fizik alanında büyük başarılara imza atmış olan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Arık’ın, üzerinde çalışmakta olduğu, toryum ile ilgili projenin tamamlanması halinde, Nobel’e aday gösterilecek bir bilim insanı olduğu belirtiliyor. Eğer uçak kazası olmasaydı, acaba kaçımızın, bu bilim insanından ve gelecekte Türkiye’nin yazgısını değiştirebilecek çalışmalarından haberi olacaktı? Birçok olanaksızlık ve engelle savaşan Engin Arık’ın ve ekibinin çalışmaları olumlu sonuca erişseydi, acaba gerçekten Türkiye bundan yazgısını değiştirecek bir yarar sağlamayı becerebilecek miydi? Bilime yabancı, bilimsel araştırmaya bigâne bir toplumun yazgısını, her şeye karşın bir veya birkaç bilim insanının çabası değiştirebilir mi? Yoksa onların çabasını destekleyecek bir toplumsal kabul ve birikim de zorunlu mu ve bu olmadığı zaman o toplum her seferinde bir tepeye çarpan uçağın akıbetine mi duçar olur? Ne dersin? Polise yetki genelgesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı Beşir Atalay, son dönemde polislerin de karıştığı öldürme olaylarının artması üzerine “yetki genelgesi” yayımladı. 81 il valiliğine gönderilen genelgede, “insan hak ve özgürlüklerini koruyup kollamak ve ayrım gözetmeksizin evrensel manada herkes için gerçekleştirmenin devletin temel görevi ve varlık sebebi olduğu, polisin, devletin icra gücü olarak kamu düzeni ve güvenliğini sağlamanın yanında, hukuk devletinde demokrasi ile insan hak ve özgürlüklerinin koruyucusu ve teminatı olduğu’’ kaydedildi. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun ilgili maddelerinde, polis yetkilerinin, insan haklarını kısıtlamayacak ve temel özgürlüklerin özüne zarar vermeyecek nitelikte kullanılmasının sağlanıldığı belirtilen genelgede, polisin görevini yerine getirirken insan hak ve özgürlükleri ile güvenliğin sağlanması arasındaki hassas dengeyi gözetmek, bunun sınırlarını profesyonelce tayin ve tespit etmek zorunda olduğu anımsatıldı. Genelgede, “Polisimizin daha önce yayımlanmış genelgelerimizi de dikkate alarak, belirtilen hususları tekrar gözden geçirmesi, daha hassas davranarak sıfır hata ilkesi ile hareket etmesi önem arz etmektedir’’ denildi. Din kültürüne yine ayrıcalık ? MEB Personel Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan genelgeyle, 10 bin 324 sözleşmeli öğretmen alımı yapılacağı bildirildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 18 Aralık’ta 10 bin 324 sözleşmeli öğretmen alınacağını açıkladı. En fazla kontenjan 7 bin 50 ile sınıf öğretmenlerine ayrıldı. MEB Personel Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan genelgeyle, 10 bin 324 sözleşmeli öğretmen alımı yapılacağı bildirildi. Buna göre, 512 Aralık arasında “www.ilsis.meb.gov.tr” adresli internet sitesinden başvuruda bulunulacak. Atamalar, 18 Aralık Salı günü bilgisayar ortamında yapılacak ve sonuçlar aynı gün “www.personel.gov.tr” adresinden ilan edilecek. Bakanlık, toplam 31 alandan öğretmen alımı yapacak. En fazla kontenjan diğer atamalarda olduğu gibi yine sınıf öğretmenlerine ayrıldı. Din kültürü öğretmenlerine ayrılan 260 kişilik kontenjan ise 26 alanın öğretmenlerine tanınan kontenjanı geride bıraktı. Buna göre, “beden eğitimi, bilgisayar, biyoloji, büro yönetimi ve sekreterlik grubu, coğrafya, felsefe, fen ve teknoloji, fizik, görme engelliler sınıf öğretmenliği, güverte, imam hatip liseleri meslek dersleri, İngilizce, işitme engelliler sınıf öğretmenliği, kimya, matematik, müzik, rehberlik, resimiş/görsel sanatlar, resim/grafik, sosyal bilgiler, tarih, teknoloji ve tasarım, tekstil, turizm ve otelcilik grubu, Türk dili ve edebiyatı / Dil ve anlatım / Türk Edebiyatı ve zihin engelliler öğretmenliği” alanlarına ayrılan kontenjanların hiçbiri, din kültürü öğretmenlerine ayrılanı yakalayamadı. ? İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan genelgede, polisin, görevini yerine getirirken insan hak ve özgürlükleri ile güvenliğin sağlanması arasındaki hassas dengeyi gözetmek zorunda olduğu anımsatıldı. Genelgede, yetkili ve sıralı amirlerin iletişim kanallarını etkin ve verimli bir şekilde kullanarak net, açık, anlaşılır ve zamanında verecekleri talimatlar ile zor ve silah kullanımını zorunlu kılan olaylara gerektiği ölçüde müdahale etmeleri ve olayı takiplerinin sağlanması istendi. ve gereken tedbirlerin önceden alınması için personelin, görevi başında sıralı amirlerce bizzat denetleneceği belirtildi. “Hatalı uygulama yaparak bütün polis camiasını töhmet altında bırakacak personele, uygulanageldiği üzere hiçbir şekilde müsamaha gösterilmeyeceği, bu görevliler hakkında gerekli yasal işlemlere derhal başvurulacağı’’ kaydedilen genelgede, şunlar kaydedildi: “Uygulamaya koyduğumuz Toplum Destekli Polislik Pro Amirler denetleyecek Genelgede, yetkilerin kullanımıyla ilgili olabilecek hataların önlenmesi jesi ile toplumla bütünleşen ve çok iyi bir imaj kazanan polisimizin kamuoyundaki itibarının zedelenmesine asla müsaade edilmeyecektir. Bütün polis teşkilatı, büyük bir özveri ile halkına hizmet etme gayretini şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da sürdürecek ve halkımızın gönlünde hak ettiği yeri alacaktır. Bu genelgemiz ile daha önce yayımladığımız genelgelerde belirttiğimiz diğer hususların, her seviyedeki personelimize bir kez daha hatırlatılması ile uygulamalarının bu doğrultuda daha titizlikle takibini ve hiçbir aksaklığa meydan verilmemesini rica ederim.’’ Güneydoğu’yu BOP değil, GAP kalkındırır ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Güneydoğu Anadolu Projesi’ne (GAP) hayatiyet kazandırmak için komisyon kuracaklarını’’ bildirdi. Baykal, “Güneydoğu’yu BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) değil GAP kalkındırır” dedi. CHP lideri Baykal, dün yaptığı yazılı açıklamada, “terörle mücadele kararlılıkla sürdürülürken terörü besleyen kaynakların da kurutulması” gereği üzerinde durdu. Baykal, terörü besleyen en temel sosyal afetin işsizlik ve yoksulluk olduğunu vurgularken şu görüşleri dile getirdi: “1.5 milyon hektar arazi Güneydoğu Anadolu’da sulanırsa Türkiye’nin tarımsal üretimi katlanır. Pamuk, buğday, mısır, pancar, meyve, sebze dahil, her alanda çok büyük bir atılım yapılır, yoksulluk da işsizlik de yenilir. O nedenle Güneydoğu Anadolu Projesi’ne hayatiyet kazandırmak için komisyon kuruyoruz.’’ Deniz Baykal, “Biz bu projeye de çalışmaya da partiler üstü bir konu diye bakıyoruz. İnanıyoruz ki, Güneydoğu’da, terörü besleyen en büyük sosyal afet olan işsizliğin panzehiri de kırsal alandaki yoksulluğun ilacı da Güneydoğu Anadolu Projesi’dir. Güneydoğu’yu BOP değil GAP kalkındırır’’ görüşünü dile getirdi. Nermin Aksın, 1960’larda kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin avukatıydı. Behice Boran’ın dostu ve avukatıydı. 1975 yılındaki ikinci Türkiye İşçi Partisi’nin kurucularındandı. Nermin Aksın, 1960 sonrası gelişen sosyalist mücadelenin önemli isimlerindendi. Sosyalist İbrahim Aksın’ın eşi, Devrim Aksın’ın annesiydi. Nermin Aksın’ı uzun bir süredir çektiği hastalığın ardından dün Büyükada Mezarlığı’nda toprağa verdik. Nihat Sargın’dan Rasih Nuri İleri’ye, Dinçer Doğu’dan Alp Selek’e, Erşen Şansal’dan Rasim Öz’e, Fikret İlkiz’den Asuman Erdost’a, İnci İşbulur’dan Akın Atalay’a, Ergin Cinmen’den Halim Bulutoğlu’na, Ayfer Coşkun’dan Behiç Ak’a, Bahri Belen’den İpek Çalışlar’a, Emin Karaca’dan Betül Sümer’e, Aycan Tekeş’ten Mustafa Atalay’a, Can Aksın’dan Can Atalay’a, Adalet Dinamit’ten Umur Coşkun’a, Atilla Coşkun’dan Coşkun Aydınoğlu’na dostları, Nilüfer Esat’tan Rita Urgan’a, Sosyalistlerin Avukatı Nermin Aksın Adnan Celayir’den Nejat Ökten’e, Yüksel Birdal’dan Cengiz Güngör’e, Bülent Utku’dan Mustafa Güngör’e, Saliha Dilek Güven, Gülsün Sob, Ömer Güven, Niyazi Dalyancı, Yaşar Özürküt, Ahmet Dindar, Şifanur Güvenç, Esra Güvenç, Levent Sob, Sebu Aslangil’e kadar mücadele arkadaşları onlarca insan dün onu uğurlamak üzere Büyükada’daydı. ??? Nermin Aksın’ı ilk kez 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra yargılandığımız Türkiye İşçi Partisi davasında tanımıştım. Behice Boran, Sadun Aren, Kemal Burkay, Şaban Erik, Turgut Kazan, Adil Özkol gibi isimlerin yargılandığı bu davanın gerekçesi TİP’in “Bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümü sağlamak amacıyla” faaliyet yaptığı iddiasıydı. Türk Ceza Kanunu’nun ünlü 141. maddesiydi bu. Nermin Aksın, Necla Fertan’la birlikte bu davanın etkili avukatlarındandı. Askeri darbe koşullarında bu iki kadın avukatın cesur ve direngen savunmalarını unutmak mümkün değildi. Onlar bizi yüreklendiriyor, askeri darbenin gayrimeşru mahkemesini sorguluyorlar, hesap soruyorlardı. ??? Nermin Aksın, sosyalist avukatların bir araya geldiği “Birlik Büro”nun kurucularındandı. 12 Eylül askeri darbesinde İstanbul Barosu Başkanı olan Cumhuriyet gazetesinin de avukatı Orhan Apaydın’la aynı dönemde Baro’nun yönetimindeydi. 12 Eylül’ün ilk günlerinde Merter’de bir mahallenin muhtarlığını yapan eşi İbrahim Aksın’la birlikte gözaltına alınmışlardı. O zamanlar küçük bir çocuk olan oğulları Devrim’e komşuları sahip çıkmıştı. “Birlik Büro”da 27 yıl birlikte çalıştığı Bahri Belen onunla ilgili ilginç öyküler anlattı: “12 Eylül askeri darbesi dönemiydi. Selimiye askeri kışlasında yapılan bir yargılamadan dönüyorduk. Avukatlık büromuzdaki sekreteri aradım. Sesi tatsız çıkıyordu. Büroyu polisler basmıştı. Bir grup avukat büroya geldik. Büroyu basan polisler, büroyu arayacaklarını, bizleri de ifadelerimizi almak amacıyla emniyete götüreceklerini söylediler. Biz polislerden düşünmek için izin istedik. Nermin Aksın’la bir odaya girip durum değerlendirmesi yaptık ve bir karara vardık. Büroyu aratmayacaktık, buna yetkileri yoktu. Ayrıca emniyete de ifade vermek için gitmeyecektik. Bunun için savcılık kararı gerekiyordu. Polislere tutumumuzu açıkladık. Şaşırdılar. Değişik yerlere telefon ederek, ne yapacaklarını öğrenmeye çalıştılar. Sonunda bizim direngen tutumumuz etkili oldu. Büroyu aramadılar ve bizleri de bırakıp gittiler. Böyle davranabilmemizin en önemli nedenlerinden birisi Nermin Aksın’dı. O böyle zor dönemlerde dik başlı tutumuyla öne çıkar ve hak aramada örnek bir tutum alırdı.” ??? Nermin Aksın’ın en dikkat çekici özelliklerinden birisi, insan ilişkilerindeki zarif ve incelikli tutumuydu. Neredeyse bin kişilik bir doğum günü ve evlilik yıldönümü listesine sahipti. Günde ortalama üç kişiyi bu nedenle arar, kutlamasını yapar, onlara küçük de olsa bir çiçek, minik bir hediye göndermeyi ihmal etmezdi. Nermin Aksın, Galata’da ve Büyükada’da komşumuzdu. Her zaman dinamik tutumuyla, gayretiyle, örgütçü kişiliğiyle dikkat çekerdi. Galata Dayanışma Derneği’nin de yöneticisiydi. Nerede bir etkinlik olsa, bunlardan bizi haberdar ederdi. İnce davranışlarıyla hepimize örnek olurdu. Nermin Aksın, giderek nesli azalan bir kuşağın dikkat çekici isimlerindendi. Sevilen ve etkili bir insandı… O şimdi çok sevdiği Büyükada’nın tepesinde yatıyor… Sevgiyle anacağız… asirmen?cumhuriyet.com.tr EĞİTİMSEN’DEN AÇIKLAMA Öğrenciler mitinge götürülmedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) H. İbrahim Özçimen adlı öğretmenin Cumhuriyet Mitingi’ne katılması ve öğrencilerine Atatürk resimli tişört giydirmesi nedeniyle hakkında soruşturma açılmasının, Isparta’da yerel boyutta başka bir noktaya taşındığı belirtildi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, Özçimen’in İzmir’e izinsiz öğrenci götürdüğü için ceza aldığını söylediği ve bunun yerel basında haberleştirildiğine işaret eden EğitimSen Isparta Şubesi, “Herhangi bir öğrencinin öğretmenimiz tarafından mitinge götürüldüğünü ispatlarlarsa öğretmenimiz emekli ikramiyesini Milli Eğitim Bakanlığı’na vererek emekli olmaya hazırdır” açıklamasını yaptı. Isparta IYAŞ Selçuklu İlköğretim Okulu Öğretmeni Halil İbrahim Özçimen, 13 Mayıs’ta İzmir’de düzenlenen Cumhuriyet Mitingi’ne katıldığı ve İzmir’den getirdiği ön yüzünde Atatürk, arka yüzünde “Cumhuriyete Sahip Çık” yazılı tişörtleri 19 Mayıs kutlamalarında spor kulübü öğrencilerine giydirdiği gerekçesiyle 30’da bir oranında maaş kesme cezası almıştı. Milli Eğitim Bakanlığı ise konunun araştırılacağını açıklamıştı. CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear