26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2007 PAZARTESİ 4 EĞİTİMİŞ GENEL BAŞKANI: HABERLER Bakan Kemal Unakıtan, çocuklarıyla ilgili soru önergesini geçiştirdi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Eğitim payı yüzde 5 olmalı ? Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, Türkiye’nin 30 OECD ülkesi arasında eğitime en az pay ayıran ülkeler arasında olduğunu belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, Türkiye’nin 30 OECD ülkesi arasında eğitime en az pay ayıran ülke olduğunu belirterek ulusal gelirden eğitime ayrılan kaynağın en az yüzde 5’e çıkarılması gerektiğini kaydetti. Eğitimİş, dün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesini protesto etmek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamayı TBMM Dikmen Kapısı önünde yapmak için, Ataç 1 Sokak’taki sendika genel merkezinden TBMM Dikmen Kapısı önüne yürümek isteyen Genel Başkan Adıbelli ve sendika üyelerine, polis sokak çıkışını kapatarak izin vermedi. dika üyeleri hükümeti protesto eden sloganlar atarak Yüksel Caddesi’ne yürüdü. Burada açıklama yapan Adıbelli, MEB’in bütçesinin 2008 yılı için 22.9 milyar YTL olarak öngörüldüğünü, bunun da 15.4 milyar YTL ’sinin personel giderlerine ayrıldığını kaydetti. 2008 yılı bütçesinden eğitime yüzde 3.2 oranında pay ayrıldığını ifade eden Adıbelli, şöyle konuştu: “Türkiye 30 OECD ülkesi içinde eğitime en az pay ayıran ülke konumundadır. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 6.1’dir. Eğitim harcamalarının gayri safi milli hasıla içindeki payı, dünya ortalamasında yüzde 4.4, AB ortalamasında ise yüzde 5.2’dir. Türkiye bu oranla hem dünya hem AB ortalamasının gerisinde kalmaktadır. Milli gelirden eğitime ayrılan payın yüzde 3.2’den en az yüzde 5’e çıkarılması gerekmektedir.’’ ‘Sorumluluk şirketlerin’ MEHMET MENEKŞE ‘Bilinç Gökten Düşmedi’... Nöroloji ve psikiyatri profesörü Hoimar V Ditfurth, bu adı taşıyan kitabında ‘bilincin evrimi’ni inceliyor. Beynin işlevleri, duyularımızın dünyası, içgüdülerimizin gelişimi bütün davranışlarımızın anahtarları. Neden öyle değil de böyle davranıyoruz? Yaşamın evrimi nasıl gelişiyor? Bilincin biyolojik temelleri nelerdir? Yaşam programlarımız nasıl oluşuyor? Pek çok sorunun yanıtını gerçek bilimsel bilgiyle donatılmış olarak bu yapıtta buluyoruz. Veysel Atayman’ın çevirisiyle dilimize kazandırılan kitap ‘Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı. Aynı yazarın Başlangıçta Hidrojen Vardı adlı yapıtı da dünyanın ve yaşamın oluşumuna evrimci bir bakış. Konrad Lorenz’in ‘Hz. Süleyman’ın Yüzüğü’ de hayvan davranışlarını yetkin bir dille açıklarken insanın çeşitli yönlerine ışık tutuyor. BİLİMSEL KÜLTÜR diye tanımlayacağım bir kültür alanı eğitimin en önemli yanı. Meraklı çocukların akıllarına gelen sorulardan kaynaklanan bu arayış, insanın dünyayı kavraması, insanı anlaması için bir altın anahtar. Ne yazık ki, kültürden koparılmış bir eğitimle ezberletilmiş bilgi deposu yapılmaya çalışılan çocuklarımız bilimden ve sanattan uzak bir anlayışla yıllarını geçiriyor. BİLİMSEL KÜLTÜR, işte bu kitapların ve elbette benzerlerinin ortaya koyduğu çalışmalarla geleceğe ışık tutuyor. SANATSAL KÜLTÜR ise duygularımızın ve zekâmızın eğitiminde temel öneme sahip. Bilimi ‘anlaşılmaz sayılar ve sözler yığını’ olarak kabul eden, sanatı eğlenceye indirgeyen düzeysiz bir yaklaşım, çocuklarımızı temel evrensel kültürden yoksun bıraktı. Şimdi ‘Uluslararası PİSA Araştırması’nda,15 yaşındaki öğrenci çocuklarımız dünya ülkeleri arasında sondan ikincilikle, sondan üçüncülükle yetiniyor. Matematik alanında, fen bilgileri alanında, okuduğunu anlama alanında utanç verici düzeydeyiz. Kitabı sevdiremediğimiz, soru sormalarını destekleyemediğimiz, tartışma, seçenek üretme gibi yaratıcı çalışmaları yaptıramadığımız çocuklarımız çağa ayak uydurmaktan yoksun kalıyor. PİSA araştırmasının birincileri Finlandiya’lar, Güney Kore’ler birbiri ile yarışırken bizim gelebildiğimiz yer toplumda ilgi bile çekmiyor. Bu durumda oluşumuzu görmezden gelip de bir futbol derbisinin heyecanıyla hop oturup hop kalkarken hangi ekonomiden, hangi politikadan, hangi gelişmeden söz edebiliriz? Çocuklarımızda artan dikkat bozukluğunu bile fark edemiyoruz. Gözlerini saatler boyunca televizyonbilgisayar ekranına diken çocuklarımız hızla değişen görüntülerle zaman geçirirken dikkatleri bozuluyor ve düşünme yetileri azalıyor. Günümüzün ‘ekrana bakan insanı’, artık düşünmüyor, kendisine verileni irdelemeden alıyor ve katılımdan uzak, sadece ‘seyrediyor’. Bu kültürsüz eğitimle yetiştirdiğimiz insanlardan oluşan toplumdan ‘kendi geleceğini kurmasını’ bekliyoruz. Ama boşuna bir beklentidir bu. Çocuklarımızı doğru yetiştirmek istiyor muyuz? BİLİMSEL KÜLTÜR vereceğiz, bilimsel düşünceyi öğreteceğiz. Soru soracak, tartışacak, seçenek üretecek, eleştirerek doğru karar vermeyi öğrenecek. SANATSAL KÜLTÜR vereceğiz. Duygusal zekâsı gelişecek, duygularını fark edecek, empati kurmayı, sorumluluk almayı öğrenecek. Bunları yapamıyor musunuz? O zaman PİSA kulesinin hâlâ neden düşmediğine şaşar durursunuz. email:erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com AMASYA CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, Mersin Limanı’nın işletme ihalesi sonrasında Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın çocuklarına 2 milyon dolarlık “güvenlik kamerası ihalesi”nin verilmesini bir soru önergesiyle Meclis gündemine getirerek Unakıtanların ortak olduğu şirketlerin özelleştirme ihalelerini kazanan firmalarla ilişkilerinin açıklanmasını istedi. Maliye Bakanı ise önergedeki sorulara yanıt vermek yerine ihalenin şeffaflığını anlatarak “Özelleştirme işlemleri şeffaf ve kamuoyuna açık olarak yapılmakta ve şirketlerin bundan sonraki ticari faaliyetleri kendi idari mekanizmaların ? Unakıtan, CHP milletvekili Ünsal’ın çocuklarının firmalarla ilişkisini sorduğu önergeyi yanıtlamak yerine ihalelerin şeffaflığını anlattı. dan aldıkları kararlar olup ilgili şirketleri ilgilendirmektedir. Şahsımla ve bakanlığımla ilgisi yoktur” dedi. Mersin Limanı özelleştirmesi Amasya CHP Milletvekili Ünsal, bir soru önergesi vererek Maliye Bakanı Unakıtan’ın çocuklarının ortak olduğu şirketlerin özelleştirme ihalelerini kazanan firmalarla ilişkilerini açıklamasını istemişti. Önergede, Mersin Limanı özelleştirme ihalesini 36 yıllığına 766 milyon dolara Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği (MIP) firmasının kazandığını anımsatan Ünsal, özelleştirmeden sonra 2 milyon dolarlık güvenlik kamerası ihalesinin de Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan, kızları Fatma Unakıtan ve Zeynep Basutçu adına kayıtlı 543476 ticaret sicil No’lu Telemobil Bilgi İletişim şirketine verilmesine dikkat çekmişti. Önergede Özelleştirme İdaresi’nin Maliye Bakan lığı’na bağlı olduğunun altını çizen Ünsal yazılı olarak yanıtlanmasını istediği önergesinde iddiaların doğru olup olmadığını sormuştu. Unakıtan, Mersin Limanı özelleştirme sürecini ve özelleştirmeye katılan firmaların tekliflerini ve özelleştirmenin nasıl yapıldığını anlatan uzun bir cevap verdi. Unakıtan önergede yer alan sorulara cevap vermekten çok, özelleştirmenin ne kadar şeffaf olduğunu anlattığı cevabında, “Görüldüğü üzere hükümetimiz döneminde özelleştirme uygulamalarında önceki dönemlerde hiç olmadığı kadar hassasiyet gösterilmiş, gerekli bütün izin, iş ve işlemler büyük bir sorumluluk örneği ile yerine getirilmiş, satış işlemleri her türlü şaibeden uzak, kapalı kapılar ardında değil tüm basın yayın organlarının huzurunda, TV’lerden canlı yayınla gerçekleştirilmiştir. Anlaşılacağı üzere sorumluluk anlayışımız çerçevesinde her türlü özelleştirme işlemleri, şeffafa ve kamuoyuna açık olarak yapılmakta ve şirketlerin bundan sonraki ticari faaliyetleri kendi idari mekanizmalarından aldıkları kararlar olup ilgili şirketleri ilgilendirmektedir” dedi. SSM’den ihale Hükümeti protesto Burada bir süre bekleyen gruba, Yüksel Caddesi’nde açıklama yapabilecekleri bildirildi. Bunun üzerine, sen TSK mayın aracı alıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), son yılların en büyük boyutlu araç tedariki ihalesini başlattı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ihtiyacı için SSM tarafından tedariki planlanan 2 bin 720 adet taktik tekerlekli araç alımına yönelik ihalede firmalara davet çağrısı yapıldı. SSM duyurusunda, TSK için tedariki öngörülen taktik tekerlekli araçlar 4 ayrı grup halinde ihale yolu ile yurtiçinden temin edilecek. Bu kapsamda 413 koruma kontrol aracı, 448 yük ve personel aracı, 706 adet yük ve personel aracı, 468 adet mayına karşı korumalı araç, 282 adet 5 tonluk yük aracı ile 403 adet 10 tonluk yük aracı alınacak. Taktik Tekerlekli Araç alımı, SSM’nin oluşturduğu portföye giren yurt içi firmalarınca gerçekleştirilecek. Olası firmalar şunlar: “AKSA Makina Sanayi, ASKAM Otomotiv Sanayi, BMC Sanayi, FNSS Savunma Sistemleri, HEMA Defence A.Ş, MAN Türkiye A.Ş, Mercedes Benz Türk AŞ, Nurol AŞ, OTOKAR Otobüs Karoseri Sanayi AŞ, Pİ Makina Otomotiv İnşaat Makine Şirketi, UZELŞINLAK Savunma Sistemleri Sanayi Şirketi.’’ Çağrı dosyası almaları istenen firmalar bu yöndeki taleplerini 14 Aralık 2007 tarihine kadar SSM’ye iletebilecekler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Portekiz’e giderken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Daha önce de kanun çıkardık; ama istifade edenlerin sayısı istediğimiz ölçüde olmadı. Şu anda farklı bir noktadayız. Medyanın katkılarıyla daha iyi sonuç alabiliriz, yeni bir çalışmayla dağa çıkışları minimize edebiliriz. Sonra da dağdan inişi sağlayabiliriz.” Başbakan söz konusu çalışmayı Silahlı Kuvvetler’le beraber yaptıklarını da belirtti. Anlaşılan o ki, devletin tepesinde bir uzlaşma var. Aslında geçmişte “Topluma Kazandırma Yasası” çıkarılırken de Silahlı Kuvvetler’le hükümet arasında bir uzlaşma bulunduğunu biliyorduk. Ancak, tasarı Meclis’e geldiğinde muhalefetin ve AKP içindeki milliyetçi milletvekillerinin bastırmasıyla ortaya ucube bir kanun çıkmıştı. 6 Ağustos 2003 tarihinde yürürlüğe giren ve “Topluma Kazandırma Yeni ‘Topluma Kazandırma’Yasası Düşünülürken... Yasası” adı verilen yasanın pek işe yaramadığını Başbakan da açıkça kabul ediyor. Bizler o zaman bu yasanın pek işe yaramayacağını söylemiş ve çıkarılacak yasanın sorunun çözümü konusunda daha cesur bir açılımı içermesi gerektiğini belirtmiştik. Hükümet o dönemde ne yazık ki, “milliyetçi” baskılara boyun eğmiş ve bir sonuç alamayacağı bilinen bir yasayı çıkararak sorunu ertelemeyi tercih etmişti. ??? “Topluma Kazandırma Yasası” adı verilen yasanın etkili olmamasının asıl nedeni, örgüt üyelerinin cezalarını hafifletmek için örgüt arkadaşlarını ele vermesi şartı getirmesiydi. Örgüt üyesinin örgütü terk etmesi ve artık geçmişteki yaptıklarını tekrar etmeyeceğini belirterek devlet güçlerine teslim olması yetmiyordu. Ayrıca beraber yıllarını geçirdiği arkadaşlarını da ele vermesi gerekiyordu. Kanunun 4. maddesinin b bendinde aynen şunlar belirtilmişti: “...terör örgütü içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde terör örgütünün yapısı, faaliyetleri, işlenen suçlar ve diğer failler hakkında doğru bilgi verdiğinin tespit edilmesi halinde, işlemiş oldukları suçun vasıf ve mahiyetine göre, idam cezasından dönüştürülmüş müebbet hapis cezası yerine 12 yıl, müebbet hapis cezası yerine 9 yıl hapis cezası verilir ve diğer cezalar beşte bire indirilerek hükmolunur.” Toplumumuzda “arkadaşını ele vermek” hangi nedenle ve kim olursa olsun iyi karşılanmayan bir durumdur. Hele de belli bir süre ceza yatmayı kabul ederek “devlete teslim” olan kişinin belli bir “tehlikeyi” göze aldığı anda bir de “ele veren” kişi durumuna düşmeyi kabullenmesi kolay değildir. ??? Yeni bir kanun, geçmişi silmeyi ve yeni bir sayfa açmayı hedef olarak önüne koymalı. “Teslim” olmayı kabul edenleri, psikolojik olarak “daha da kötü” bir duruma düşürmemeye özen göstermelidir. Unutmayalım ki, PKK’nin bir kesim üzerinde hâlâ önemli bir etkisi bulunuyor. Bu nedenle örgütün terk edilmesi yıllarını örgüt içinde geçirmiş kişiler açısından öyle kolay verilecek bir karar değildir. Belli bir siyasi yumuşama sağlayarak ve örgütün silah bırakmaya zorlanacağı bir atmosfer içinde örgüt elemanlarının da dağdan inmeye teşvik edilmesi birlikte ele alınmalıdır. ??? Türkiye’nin Kürt sorunu zor bir so run. Zaman içinde biriken yaşanmışlıklar nedeniyle çözümü daha da zorlaştı. Burada “milliyetçi” tepkileri makul bir noktaya çekmek, sivil bir çözüm için iklimi yumuşatmak için duyarlı davranmak gerekiyor. “Kürt sorunu” sözcükleri bile toplumun bir kesimince kabul görmüyor. 25 yıl içinde binlerce insanımızın yaşamını yitirmesi, haklı olarak ciddi yaralar açmış durumda. Yaranın üzerine tuz basarak, yarayı daha da acıtarak bu sorunu halletmek mümkün değil. İtidalle, kamplaşmayı körüklemeden, gerçekten bu soruna çözüm arama samimiyetinde ısrar ederek bazı adımlar atılabilir. “Topluma Kazandırma” bu açıdan önemlidir. Bu sürecin belli bir titizlik içinde ve duyarlıkla ele alınmaması yeniden başa dönmeye neden olabilir… Çözümü makulde aramak noktasındayız… VEFAT Değerli üyemiz, ünlü edebiyatçımız ERHAN BENER’i yitirdik. Cenazesi bugün (Pazartesi) Ankara Kocatepe Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. Üyelerimize, dostlarımıza, tüm okurlara duyurulur. TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI ACI KAYBIMIZ Sevgili Arkadaşımız Yiğit BENER’in babası Türk Edebiyatı’nın değerli kalemi ERHAN BENER’i yitirdik. Ailesinin ve edebiyat dünyamızın başı sağ olsun. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Ayşe Sarısayın, Birsen Ferahlı, Elif Daldeniz, Hayriye Elbi, Hüseyin Sarısayın, Hüsnü Arkan, Levent Mete, Nurten Sönmemiş, Serdar Sönmemiş, Serhat Baysal CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear