24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 KASIM 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Proje karşılığı AB hibelerine denetim geliyor ? Harcamaların belgelenmesi ve denetimi gerekli görüldüğü hallerde Maliye elemanları görev alacak. ANKARA (ANKA) Maliye Bakanlığı, AB başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar ile kamu idarelerinin yaptığı proje karşılığı hibe çalışmalarına yeni düzen getirdi. Buna göre projeler çerçevesinde yapılacak harcamaların belgelenmesi ve denetimi gerekli görüldüğü hallerde Maliye Bakanlığı denetim elemanları tarafından denetlenebilecek. Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikte proje hesabını tutan muhasebe birimi tarafından her proje için banka nezdinde özel hesap açtırılacak. Projeye yönelik her türlü harcama, proje yürütücüsünün vereceği talimat üzerine proje özel hesaplarını tutan muhasebe birimi tarafından proje kapsamında açılan banka hesabından yapılacak. Proje yürütücüsü, harcamaların proje şartları ve amaçlarına uygun, etkin ve verimli olarak kullanılmasından, kamu idaresine ve kaynağı sağlayan kuruluşa hesabını vermekten, proje kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmamasından doğacak her türlü zararın tazmininden sorumlu olacak. Türkiye Latin Amerikalılaşırken... Türkiye ekonomisinin 2001 krizi sonrasında şu dört önemli özelliğinin ön planda olduğunu görmekteyiz: • Hızlı büyüme (20032007.Ç2 ortalaması yüzde 7.4) • Ucuz döviz (ABD Doları’nın fiyatı 2000 için 100 kabul edilirse; 2007 Kasım ayı ortalama endeksi 51.7) • Yüksek dış açık (Cari işlemler açığı 2003’te milli gelirin yüzde 3.4’ü iken 2007.Ç2 itibarıyla yüzde 7.2’si) • Süregelen yüksek işsizlik (yüzde 9.2’si açık, yüzde 7.7’si gizli olmak üzere toplam yüzde 16.9) ve düşük tempolu istihdam artışı (geçen haftaki yazımız). Bu dört olgu aynı zamanda üç önemli makroekonomik gelişme ile birlikte gerçekleşmiştir: (i) enflasyon hızında büyük çaplı düşüş; (ii) dış borçlarda hızlı yükseliş; ve (iii) başta bankacılık ve tarım destekleme alanları olmak üzere, sosyal güvenlik, kamu ve sağlık alanlarında büyük çaplı sosyal uyarlamalar (medya diliyle ‘reformlar’) ve kapsamlı özelleştirmeler. Bütün bu gelişmeler bir araya getirildiğinde şu sonuca ulaşmaktayız: “Türkiye ekonomisi hızla Latin Amerikalılaştırılmaktadır.” ??? Latin Amerika ülkeleri 1990’lı yıllara, başta Meksika ve Arjantin olmak üzere hızlı bir ‘reform’ süreci içinde girdi. Bölgenin en gözde ekonomisi Arjantin idi. 1991’de başlatılan para kurulu uygulamasıyla Arjantin Merkez Bankası’nın ulusal ekonomiye müdahale araçları elinden alınmış ve döviz kuru da 1 pezo = 1 dolar eşitliğinde sabitlenmiş idi. Böylece enflasyonist beklentiler kırılmış oluyordu. 1990’ların geri kalan döneminde büyük kapsamlı özelleştirmeler sonucu Arjantin’de kamu kesiminin ekonomideki ağırlığı hızla düşürüldü; yabancı sermaye girişleri arttı ve dış borç stoku hızla yükseldi. Arjantin’in söz konusu dönemin ilk yıllarındaki hızlı büyüme temposu ve enflasyonu düşürmedeki başarısı göz kamaştırıcıydı. Ancak bu pembe tabloda sürekli aksayan bir unsur vardı; süregelen işsizlik. Aşağıda değerli araştırmacı Robert Frenkel ve öğrencisi Martin Repetti’nin bir çalışmasından aktarmış olduğum grafik, 1990’lar boyunca Arjantin’in söz konusu verilerini sergilemektedir. Arjantin 19902001: Reel Milli Gelir, İstihdam ve Döviz Kuru Endeksleri Deloitte’e göre, EMEA’da en hızlı büyüyen teknoloji şirketleri arasında Parkyeri İletişim 36. oldu Türkiye’nin en hızlı 19’u Ekonomi Servisi Türkiye’den 19 şirket, AvrupaOrtadoğu ve Afrika (EMEA) bölgesinde “en hızlı büyüyen” 500 teknoloji şirketi arasına girmeyi başardı. Denetim ve danışmanlık hizmeti sunan Deloitte tarafından yapılan araştırmanın (Deloitte Teknoloji EMEA FAST 500) ödülleri, önceki gün Londra’da düzenlenen bir törenle sahiplerini bulurken Türk şirketlerinin en hızlısı Parkyeri İletişim listede 36’ıncı sırayı aldı. Son 5 yılda yüzde 3 bin 433 büyüyen Parkyeri İletişim’in ardından Borusan Telekom ? Parkyeri İletişim, Borusan Telekom AvrupaOrtadoğu ve Afrika’nın en hızlı büyüyen 100 teknoloji şirketi içine girerken, toplamda 19 Türk şirketi teknoloji alanındaki yüksek büyüme hızları sayesinde ilk 500’de yer aldı. Listenin ilk üçü İsraillilere ait. 100’üncü, Defne Bilgi İşlem Ürünleri ise 113’üncü oldu. İnternette ve mobil araçlarda CepTV, eticaret ve mobil uygulamalar sunan, eticaret için teknik ve operasyonel altyapı uygulamaları kuran Parkyeri’nin çalışanları çalışma saatlerini istedikleri gibi belirleme özgürlüğüne sahipler. Ayrıca çalışanlar boş zamanlarını bilardo masasının da bulunduğu kafede ya da kütüphanede geçirmekte serbestler. Alternatif telekom operatörü Borusan Telekom ise ses, global data servisleri, kurumsal sanal ağ, data center ile ses ve veriyi aynı ağda birleştiren VoIP teknolojisi gibi hizmetler sunarken, Defne Bilgi İş lem Ürünleri entegre bilgisayartelefon uygulamaları gerçekleştiriyor. İsrail şirketleri zirvede Listede ilk üç sırayı İsrailliler paylaştı. İlk sırayı 5 yılda yüzde 50 bin 612 büyüyen İsrail’in ünlü iletişim, haberleşme firması Voltaire Ltd. , ikinciliği son 5 yılda yüzde 29 bin 627 oranında büyüyen yine iletişim, haberleşme alanında faaliyet gösteren Celltick Technologies, üçüncülüğü 5 yıllık büyüme oranı 27 bin 950 olan Runcom Technologies aldı. Parkyeri çalışanları bilardo masasının da bulunduğu kafede stres atıyor. İzmir’e destek için Paris’e gelen Cumhurbaşkanı Gül, ‘Ya alacağız ya alacağız’ diye güç verdi Milano’nun sunumu moral bozdu Orduya 400 ‘yürüyen kale’ Ekonomi Servisi Türk Ordusu mayına dayanıklı, pusu korumalı (MRAP) zırhlı araçlarla donatılacak. “Yürüyen kale’’ adı da verilen MRAP türü zırhlı araçlardan, iki ayrı paket halinde en az 400 adet alınması planlanıyor. “Mine Resistant Ambush Protected’’ kelimelerinin kısaltmasıyla isimlendirilen, Mayına Dayanıklı Pusuya Korumalı zırhlı araçlar, son derece gelişmiş zırh koruma ve dayanıklılık sistemi sayesinde, hiçbir mayın saldırısından etkilenmiyor. ? EXPO 2015 için Paris’te yarışan ve sunumlarını hoşgörü ve medeniyetler buluşması teması üzerine kuran İzmirlilerin morali, Milano’nun görselliği yüksek şovu karşısında biraz bozuldu. FATMA KOŞAR HAKAN DİRİK Perakende sektörü yüzde 7.7 büyüdü Ekonomi Servisi Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği, perakende endeksine göre sektörün ciro rakamının, ekim ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7.7 artış gösterdiğini belirtti. Sektörün ilk 10 aylık ciro büyümesi yüzde 11.2 olarak gerçekleşti. Ekim ayında sektörde açılan mağaza sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 50 azalırken sektördeki mağaza sayısı yüzde 18’e yükseldi. Sektörde 10 aylık toplam istihdam artışı yüzde 19.8, son 12 aylık istihdam artışı ise yüzde 20 olarak gerçekleşti. PARİS Yaklaşık 40 milyon ziyaretçinin beklendiği dünyanın en büyük ticari fuar organizasyonu EXPO 2015’i almak için Uluslararası Sergiler Bürosu’nun (BIE) Paris’te yapılan 142. genel kurulunda yarışan İzmir ve Milano’nun sunumları, katılımcılar arasında tartışmalara neden oldu. Sunumunu hoşgörü ve medeniyetler buluşması üzerine kuran İzmir’in ardından gerçekleştirilen Milano’nun görsel açıdan şova yönelik sunumu üzerine bozulan moralleri, “Ya alacağız, ya alacağız” diyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül düzeltti. İzmir’in Milano ile yarıştığı EXPO 2015 için Paris’te temaslarda Gül, Fransa Başbakanı Fillon ile ikili ilişkiler, Ermeni meselesi, AB süreci ve terörün gündeme geldiği bir görüşme yaptı. Kaynak: Frenkel, Roberto ve Martin Rapetti, “Monetary and Exchange Rate Policies in Argentina After the Convertibility Regime Collapse”, Political Economy Research Center, U of Massachusetts, Amherst, Working Paper No: 2006/8. Arjantin milli geliri 19901998 arasında birikimli olarak yüzde 52 oranında büyümüştü. Aynı dönemde enflasyon oranı da yüzde 2 düzeyine çekilebilmiş; döviz bollaşmış ve Arjantin özel sektörü tarihinde görülmemiş bir dış borçlanma olanağına kavuşmuştu. Yüksek dış açıklar, özelleştirilen kamu varlıklarından elde edilen dış kaynak sayesinde “uzun vadeli” sermaye (piyasa deyimiyle soğuk para) girişleriyle kapatılıyor; bu da Arjantin Merkez Bankası ve resmi çevrelerin “Şimdi artık her şey değişik; reformları uygulamaya devam ettiğimiz sürece sermaye girişleri ve büyüme sürecektir” sözleriyle sorunun göz ardı edilmesine yol açıyordu. İşsizlik sorunu ise 1995’ten sonra kronikleşmiş ve formel istihdam gerilemeye başlamıştı. Ancak “işsizlik” sorununun çözümü için zamana ve moda deyimiyle mikro reformlara ihtiyaç duyulduğundan söz edilmekle yetiniliyor; bunun sorumluluğunu ise hiç kimse üzerine almak istemiyordu. Öte yandan, bu dönemde neredeyse yüzde 100’ün üzerinde seyreden hiperenflasyonun birdenbire kısa bir süre içerisinde yüzde 23 düzeyine geriletilebilmiş olmasının tüketici davranışları ve özel sektörün “borçlanma iştahında” önemli etkileri olduğu görülmekteydi. Özel kesim hanehalkları ve şirketler, enflasyondaki gerileme sonucunda ellerindeki varlıkların reel değerlerinde büyük bir artış yaşandığını fark etmişlerdi. Servet stoklarının değerlendirilmesinde düşük enflasyondan kaynaklanan bu sanal artış, özel sektörü yeni borçlanma ve tüketim atılımları için cesaretlendirmekteydi. İktisat yazınında servet etkisi diye anılan bu süreç, aslında Arjantin’e ya da ‘başarılı reformlara’ özgü bir süreç olmayıp doğrudan doğruya düşen fiyat enflasyonunun bir yanılsamasıydı. Ancak bir defalık servet etkisinin, reel gelirlerinde sürekli bir artış anlamına geldiğini zanneden Arjantin özel sektörü, 1995 sonrasında “yanıldığını” anlamış ve önce tüketim ve yatırımların, ardından da milli gelirin artış temposu yavaşlamış idi. Arjantin’de 2001 krizinin öncesinde milli gelirin temposu zaten durgunluğa sürüklenmiş, formel istihdam ise gerilemeye başlamıştı. ??? Türkiye, Latin Amerika türü özelleştirmeler, tarımsal destekleme, sosyal güvenlik sistemi ve bankacılık sektörü ‘reformlarını’ uygulamaya koşullandırılırken, dünya finans sistemindeki son derece olumlu konjonktürün de yardımıyla 2003sonrasını göreceli olarak hızlı büyüme ve düşük enflasyonla geçirebilmiştir. Ancak Türkiye özel sektörü de söz konusu sürecin yaratmış olduğu servet etkisinin sonuna yaklaşmaktadır. Türkiye’nin cari işlemlerindeki açığını ve bunun finansman biçiminin yol açtığı dış borçlanma furyasını uzun dönemde sürdürebileceği savı, iktisat mantığına dayandırılabilecek bir olgu değildir. “Şimdi artık her şey değişik” söylemine dayalı bir makro istikrar programı ise inandırıcı olmaktan uzaktır. Dolayısıyla, servet etkisi sanal ve geçici; dış açık ve dış borçlanma ise gerçek ve kalıcıdır. Not: Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin 40. yılı, 28 (bugün)30 Kasım arasında ODTÜ’de toplanmakta olan 10. Sosyal Bilimler Kongresi’yle kutlanıyor. Emeği geçen tüm meslektaşlarımıza teşekkürlerimizle, başarılar diliyoruz. bulunan Gül, EXPO için en üst seviyede destek verdiklerini, bundan sonra başta İzmirliler olmak üzere tüm işadamlarının elini taşın altına koyması gerektiğini belirterek, “Biz bu işe baş koyduk. Bu işi ya alacağız ya alacağız. Kayseri’de bir deyim vardır; el içinde yemin et tik, almazsak olmaz. Bizimki de böyle” dedi. Gül, sunum tartışmaları üzerine de “Daha iyi olabilirdi. Bundan sonra İzmirlilere daha çok iş düşüyor” değerlendirmesinde bulundu. İzmirli yetkililer, sunumlarının içerik üzerine kurulduğunu, eleşti rilerin haksız olduğunu savundu. Bu arada Fas ve Polonya ile yarışan EXPO 2012 için yapılan seçimleri G. Kore’den Yeosu kentinin kazanması da İzmirli yetkililerin tezini güçlendiriyor. Yeosu’nun sunumu da İzmir’in sunumunu hazırlayan şirket tarafından yapılmıştı. Şimdiki İTO yönetimi miras yedi Yıldırım, bir yılda 42 kez yurtdışına çıkan yöneticiler olduğunu söyleyip yönetimi suçladı OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Dondurmacı Algida iyileştirme lideri Ekonomi Servisi Algida’nın Çorlu fabrikası, “Küresel Fabrika Operasyonları İyileştirme Lideri” seçildi. Üretimde Mükemmellik Takımı İngiltere Temsilcisi Leonardo Oliverira, fabrikayı çok etkileyici bulduklarını belirterek, “İşini ve kullandığı teknolojiyi çok iyi bilen personel sayesinde fabrikanın başarısı üst düzeyde. Tüm personel işine çok konsantre” dedi. Mehmet Yıldırım İstanbul Ticaret Odası eski başkanı Mehmet Yıldırım, yeni yönetimin işi bilmediğini, tek özelliklerinin AKP hükümetine yakın olmak olduğunu ileri sürdü. AKP hükümetinin her yerde kendi yandaşlarını görme arzusunun İTO gibi kurumları işlevsiz hale getirdiğini savunan Yıldırım, “Oysa bizim gibi kuruluşlar ülkenin ve hükümetin önünü açacak projelere imza atmalı. Şimdiki yönetim odayı turistik gezi düzenleme yeri olarak görüyor. Taş ? ‘Bunlar taş üstüne taş koymadılar, işi de bilmiyorlar’ diyen Yıldırım, Fenerbahçe Stadyumu’nun büfesinin bile 15 milyon dolara kiraya verilirken Formula 1 pistinin 3 milyon dolara hibe edildiğini söyledi. üstüne taş koymadılar. Olanları da işletemediler” dedi. Yıldırım, bir yılda 42 kez yurtdışına çıkan üyeler olduğunu, her gezi için günlük 250 dolar ve dört günlük harcırah alındığını belirtti. “Dünya Ticaret Merkezi’nde 20 kişi ile çalışıyorduk şimdi 70 kişi var. 40 kişilik danışmanlık kadroları var. İşsizliğe böyle çare olunmaz. Biz Doğu’nun kalkınması için kış turizmi projesini gündeme aldık. Ancak mevcut yönetim üzerine gitmiyor. Bu proje ile 14 vilayet kalkınacak birkaç milyon kişi iş bulacak. Yoksa AB’de serbest dolaşım hakkı isteyip, İstanbul’a gelmek isteyenlerden pasaport istenirse olmaz” diyen Yıldırım, Mısır’a, Rusya’ya giden sanayicilerin niçin Doğu’ya gitmediğini sorguladı. Hükümeti harekete geçirecek eleştiriler yapılması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, bugün İTO’nun bir tane bile projesi olmadığını var olanları da işletmeyi beceremediklerini söyledi. “Formula 1’i 3 milyon dolar bedel ile kiraya verdiler, Fenerbahçe Stadı’nın büfesi 15 milyon dolara kiraya verildi” diyen Yıldırım, desteklenmesi halinde yeniden aday olabileceğini ancak, kişilerden çok projelerde devamlılık sağlayacak zihniyetlerin yönetimlerde olması gerektiğini savundu. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK Şimdi diyeceksiniz ki, Singapur 4 milyon nüfuslu küçücük bir ada devlet, İngilizce ana dilleri, çalışkan ve eğitimli bir toplum. Neden çok uluslu şirketlerin ArGe yatırımlarını çekmesin ki? Evet, bunlar gerçekten önemli ama tek başına asla yeterli değil....İşin özü Singapur’da, hükümetin “üretim ekonomisi olmaktan bilgi toplumu olmaya geçiş” kararını alıp bunu uygulamaya sokması. 3 günlük küçük Singapur gezisinde bunu nasıl başardığını görmek bir yandan heyecan verici olurken öte yandan Türkiye’de de aynı helvanın pişebilmesi için malzeme olmasına karşın neden bunu başaramadığımızı ve bu kafayla asla başaramayacağımız gerçeğinin acısı çöküyor içimize... Singapur 2000 yılında bir karar alır: Bir biyo kent kuracak, biomedikal alanında dünya çapında söz sahibi olacaktır. Ve hızla 3 yıl gibi bir sürede Biopolis kurulur. Biopolis aslında bir bio Singapur ArGe Yatırımını Nasıl Çekiyor? kalkınma üssü. Bünyesinde hem düzenleyici ve denetleyici kamu kurumlarını hem de özel şirketlerin ArGe merkezlerini barındırıyor. Singapur’daki canlı iş ekosisteminin merkezinde bulunan Ekonomik Kalkınma Kurulu, küresel girişimler yapan şirketlerin yatırımlarını buraya çekmek için oluşturulan bir kurum. Doğrudan sanayi ve ticaret bakanlığına bağlı. Yine Biopolis’te yer alan bir diğer kurum A*Star (Bilim ve Teknoloji Araştırma Ajansı) . O da aynı bakanlığı ve kamu araştırmaları için hem fon sağlıyor, hem de gerekli nitelikli insan gücünü çekmek ve yetiştirmek için projeler geliştiriyor. Bunun içinde Singapurlu başarılı gençleri bursla yurtdışında en iyi üniversitelerde okutmak da var, konularında uluslararası üne sahip yabancı beyinleri Singapur’a çekmek de. 2006 verileri ile milli gelirden ArGe’ye ayrılan pay yüzde 2.39. Hedef 5 yıl içinde bunu yüzde 5’e çıkarmak. Biopolis’te bir grup gazeteci Genom Enstitüsü’nü, Moleküler ve Hücresel Biyoloji Enstitüsü’nü de geziyoruz. 4 yıl içinde Biopolis’n geldiği nokta gerçekten çarpıcı. Bio görüntüleme, kök hücre çalışmaları, ve klinik araştırmalar konusunda ciddi yol almışlar. SARS hastalığı teşhis kitleri ilk kez bu merkezlerde geliştirilmiş. Enstitüler yabancı ilaç şirketleri ile ortak araştırmalar yapıyorlar. Novartis dünyada yalnızca 6 yerde bulunan araştırma merkezlerinden birini burada kurmuş bile. Ayrıca hükümet Singapur’da klinik araştırmalara odaklanmaları için ayrı bir program geliştirmiş. Bir fon oluşturarak maaşlarının tamamını veriyor. Lise öğrencileri belirli aralıklarla Biopolis’teki laboratuvarlar ve araştırma merkezlerine getiriliyor ve burada öğrencileri bilim alanına çekmek için tanıtım yapılıyor. Moleküler ve Hücresel Biyoloji Enstitüsü’nün direktörü Prof. Neal Copeland daha önce ABD’de Ulusal Kanser Enstitüsü’nde üst düzey görev yapmış bir isim. Biopolis projesinin içinde yer almasının nedenini sorduğumuzda “Bu benim için büyük bir deneyim. Singapur hükümeti planlı bir araştırma topululuğu oluşturmak için yola çıktı, bunun bir parçası olmak heyecan verici. Ayrıca ABD’de Bush hükümetinin temel araştırmaya ayırdığı bütçeyi kısıp savaşlar için harcaması da bizim gibi bilim adamlarının burayı tercih etmesi için önemli bir neden” diye anlatıyor. Özetle, Singapur değer zincirini üretimden bilgi ekonomisine doğru çıkarmanın taşlarını döşüyor. Gerekli altyapı yatırımı ve nitelikli insan kaynağı, fikri mülkiyet haklarının korunma güven cesi, şeffaflık, istikrarlı bir siyasi yönetim, güvenlik şüphesiz bunun temeli. Ancak her şey bunun siyasi erk tarafından geniş kapsamlı ve planlı bir ulusal politika olarak benimsenmesinde yatıyor. Biz bu geziyi Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Genel Sekreteri Engin Güner ve ekibi ile beraber yapıyoruz. Güvenç “İlaç firmalarının ArGe yatırımlarını Türkiye’de de yapması mümkün. Türkiye ilaç sanayi gelişmiş bir ülke. Bunun için gerekli nitelikli insan kaynağı da fazlası ile mevcut. Yapılması gereken gerekli ortamı sağlamak” diyor. Singapur bunu gerçekleştirmeyi başaran tek ülke değil. İrlanda da benzer bir başarıyı benzer bir politikayı uygulayarak yakalamış. AİFD İrlanda modelini ve sağladığı başarıyı anlatan bir rapor hazırlayarak 15 gün önce hükümete sunmuş. Raporda Türkiye’nin nasıl bir ortam oluşturması gerektiği de ayrıntıları ile anlatılıyor. Konu uzun. Önümüzdeki hafta da sürdüreceğiz.. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear