26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 KASIM 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Başörtüsünden gericiliğin, siyasal İslamın ithal malı üniformasına geçilirken kadının özgürlüğü ayaklar altına alındı 9 Türban: Pranga ve koku L ürban konusuna eğilirken önce bir karışıklığı önlemeli: “Türban”la “başörtüsü” farklı şeylerdir. Başörtüsü, Türkiye’de köydekentte, pek eskilerden gelen yaygın bir uygulama; hiçbir ideolojik anlam taşımayan bir sosyal alışkanlık, bir âdet. Türbanın ise biçimi de kökeni de başka. Başı örtmede belli bir tarz gördüğümüz: Baş, yalnız yüz açıkta kalacak, ama boynu da saracak biçimde, sımsıkı örtülüyor; o görüntüyü, topuklara kadar inen genelde dar bir pardösü tamamlıyor. Bu örtünüş, giyinişle beraber, üniformalaşmıştır. Ancak, asıl önemlisi, türban, pek yakın yıllarda, 1960’lara kadar çıkabilen bir geçmişe sahip; bu yakın geçmiş de bir dinci gericiliğin, siyasal İslamın (Mısır’da Müslüman Kardeşler, İran’da Mollalar hareketi) yükselişi ile örtüşüyor. Böylece, türbanın kökü dışarıda; ya da aynı dönemde bizde de palazlanan gericiliğin dışardan “ithal” ettiği bir meta. Türbanı tartışırken bu “tarihsel bağlam” önemli. Türbanı, bu tarihsel ve gerici kökünden soyutlarsak, ortada sadece görüntüler kalır ve T 1 4 onları yorumlamak da eğilimlere göre değişir, ama öz de kaybolur; gerçek şudur ki, “siyasal İslam, kavgasını kadınlar üstünden veriyor”. EŞİTLİ ETKİLER Ç Doğaldır ki türbanın sorun olup çıkışında, başka etkiler de işin içine girmiştir: Başta, toplumu son yıllarda sarsıp duran iktisadî bunalımların ve çaresizliklerin insanları götürdüğü metafizik aranışlar; gitgide yozlaşan eğitim ve kültür sığlığı; belli bir dü 980’lerle, “yeşil kuşak” kuramına uyup, laik eğitimden verilen ödünlerin ayyuka çıkması, İmam Hatip Okulları salgınına kızları da alma; bütün bunlar, kadınların örtünmesini dayatırken, din ve kadın sömürüsünde de kapıları ardına değin açmış ve toplum, “dinsiyasetticaret üçgeni”nin cehennemi içine açıkça itilmiştir. Bu üçgen, bugün bizzat iktidarın da koruması altındadır. Türbanın, bir “meta” olarak, kapitalist pazarın sipariş listesine kaydolduğunu hatırlatmak bile fazla.Türban, işte bütün bu etkilerin yumağı; ve karmaşıklığı!, Çözüm de, işte bu bütünün içinde gizli... İdeolojik mücadele pek önemlidir: Çağdaş dünyada kadın erkek eşitliği artık tartışma dışıdır ve kadına da yaraşır. Onu sarıp örtme bahaneleri ile türban, kadına karşı düpedüz bir hakarettir. kapıları ardına değin açmış ve toplum, “dinsiyasetticaret üçgeni”nin cehennemi içine açıkça itilmiştir. Bu üçgen, bugün bizzat iktidarın da koruması altındadır. Türbanın, bir “meta” olarak, kapitalist pazarın sipariş listesine kaydolduğunu hatırlatmak bile fazla. Türban, işte bütün bu etkilerin yumağı ve karmaşıklığı!, Çözüm de, işte bu bütünün içinde gizli... DEOLOJİK MÜCADELE i ÖNEMLİDİR İdeolojik mücadele pek önemlidir: Çağdaş zeyin altındaki ailelerde babanın, hele hele kocanın dayatması; son 2025 yılda, okulların sayısını aşacak miktara ulaşmış camilerin, tarikatçı hareketlenişlerin de yardımıyla ülkeye sardırılmış “muhafazakâr atmosfer”in etkisi önemli. Farklı görünmenin çekiciliğini de hesapta tutmalı. 1980’lerle, “yeşil kuşak” kuramına uyup, laik eğitimden verilen ödünlerin ayyuka çıkması, İmam Hatip Okulları salgınına kızları da alma; bütün bunlar, kadınların örtünmesini dayatırken, din ve kadın sömürüsünde de dünyada kadınerkek eşitliği artık tartışma dışıdır ve kadına da yaraşır. Onu sarıp örtme bahaneleri ile türban, kadına karşı düpedüz bir hakarettir. Türkiye’de, 1925 Devrimi laik Cumhuriyeti yaratırken, belki başta kadına verdiği yerle sentezini tamamlar. Türban ise işte bu senteze karşı girişilmiş ve yıllardır süren genel saldırının bir parçasıdır; gerici anlamda da bir “politik simge”dir kuşkusuz. Kadını erkeğe, özellikle de kocaya bağımlı bir durumdan kurtarmak için ona iktisadi özgürlüğünü sağlamak, bu arada laik bir eğitimle donatmak pek önemlidir. Ama bunu yaparken, demokratik sabrı elden bırakmadan, başta okula ve üniversiteye yönelmiş türban saldırısına karşı da dikkatli olmak gerekiyor. Ayrıca “kamusal alan”lar için de aynı titizliği göstermeli. Bütün bunlar, Türkiye’de, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere Yargıtay ve Danıştay’ca da karara bağlanmış durumda. Bu söylediklerimizin dışında, isteyen, türbanıyla dolaşmakta elbette serbesttir. Nitekim öyle de oluyor... Avrupa’da türban sorunu L vrupa’da türban sorunu, bizde olduğu gibi, özellikle eğitim söz konusu olduğunda bir gerilime yol açtı ve sürüyor. Mahkeme kararları da bu bahiste bir titizlik içinde, başta da sınıfta türbanlı bir öğretmen, çocukları dinsel telkinden korumak gerekçesiyle, aykırı geliyor. Türbanlı öğrenciler de tartışma konusudur. Avrupa’da özellikle Fransa, türbana karşı radikal tavrı ile dikkatleri çekti; çünkü Fransa, öteden beri Cumhuriyet ile laiklik arasında bir özdeşlik bilincine varmıştır. Bir bakanın çıkıp “Fransa’da cumhuriyetçi (laik) değerlere aykırı bir İslamiyet olamaz!” diye söylemiş olması önemliydi. Bu kararlılığının arkasından 2004 Şubatı’nda, parlamentoya hükümetçe sevk edilen bir yasa tasarısı sonunda yasalaşarak, “Devlet okullarında, kolejlerinde ve liselerinde, öğrencilerin dinsel simgeler takması ya da öğrencilerin bir dine mensup olduklarını açıkça gösteren giysileri giymeleri yasak”lanmıştır; yasaklananlar arasında böylece türban da bulunuyor. Almanya’da, Anayasa Mahkemesi’nin son bir kararının arkasından büyük bir tartışma başladı. Federal İdare Mahkemesi, türban AKP’nin çelişmeleri L A lı bir öğretmeni yasaklayan bir karar vermişti; konu Anayasa Mahkemesi’ne götürüldüğünde ise Yüksek Mahkeme verdiği bir kararında, kamuda türban takılması bahsinde yasal bir boşluktan söz ediyor ve onun da eyaletlerce doldurulması gerektiğine işaret ediyordu. Almanya’da türbanın yasayla yasaklanması girişimine karşı çıkan, hükümetin Göç ve Uyum Danışmanı Mariellaluise Beck’in başını çektiği bir bildiriye tepkide bulunan Jale Akgün de, “Türbanın kamusal alanda yer almaması gerektiği” görüşünü dile getiriyordu; özel yaşamdaki türban tartışılamazdı, ama bir siyasal simge olarak tarafsızlık ilkesini bozacağı için, türban okullarda ve resmi dairelerde yasaklanmalıydı. Daha çok desteklenen de bu son görüş olmuştur. Almanya’da, Fransa’dan farklı olarak, kilise ile devlet arasında karşılıklı ödünlere dayanan bir sistem var ve dahası federal bir sistem bulunduğundan, bütün ülkeyi kapsayan bir çözüme varmak pek kolay olmayacağa benzer. Ancak şimdiki halde, eyalet parlamentoları, birbiri arkasından, türbanı yasaklıyorlar. Ama türbanın arkasında, tepeden ayağa gerici bir Türk kitle de Almanlara kök söktürecektir. A vrupa Birliği’ne girmek “aşk”ıyla tutuşmuş AKP’nin, söz konusu karar karşısındaki tavrı, gericilik ve çelişmelerle dolu olmuştur: Önce dinci takımı, AİHM’ye lanetler yağdırıyor; karar, yok haçlı kafasının ürünüdür, yok siyasaldır, yok İslama karşıdır, deniyordu. İktidar yakasında, Başbakan, söylediklerinin bütününe bakıldığında, kararın karşısında idi; kimi “AB bu” diyor, kimi de “Hayır, AB ve AİHM farklı kurumlar” diyordu... Kararın gerekçesi yerinde idi ve belli olan bir başka gerçek de şu idi: Çağdaşlık, türbanı kabul etmiyordu, AİHM’nin kararı, uluslararası bir kapsam ve yasallığa sahip olduğu için bizde de uygulanacak; üniversitelerin, YÖK’ün ve yargı organlarının zaten aldıkları tavrına güç katacaktır. Bu arada, AİHM’nin, “Türkiye’ye Karşı Leyla Şahin” davasında, Büyük Daire olarak verdiği 10 Kasım 2005 tarihli kararı çıkageldi; ve daha önce olduğu gibi, başta Dışişleri Bakanı’nın, sonra Başbakan’ın, Milli Eğitim Bakanı’nın, TBMM Başkanı’nın, Anayasa Komisyonu Başkanı’nın ve AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın tepkisel yorumlarına yol açtı. Önce, AİHM Büyük Daire’nin altını çizdiği doğrular: Halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede, laiklik demokrasinin garantisidir; Türban takmak, çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, türban takmayanlar üstünde, zaman içinde bir baskı türban takan Müslüman, takmayan Müslüman değil gibi bir baskı oluşturur. Bu ise demokrasiye aykırıdır; Türban yasağı, çoğunluğu korumak üzere alınmıştır. Böylece, insan hakları ihlali yoktur ve söz konusu yasak demokrasiye aykırı olmayıp tersine çoğunluğun haklarını korumaktır. İHM SON NOKTAYI KOYDU ANe var ki bütün bu gerekçeler, AKP’nin demokrasi anlayışına ne ise! ters düşüyor. Öte yandan, önemli bir hukuk kuralı: “Dış hukuk, iç hukuk niteliğindedir ve Türkiye’yi bağlar.” Ancak, AKP’den gelen eleştiri ile kararın hukuksal bağlayıcılığı konularını, yani politika ile hukuku birbirine karıştırmamak gerekir. Eleştirenlerin görüşlerinin ortak noktası, “kararın başvuranla sınırlı olduğu ve genelleştirilemeyeceği, üniversitelerde türban sorununa son noktayı koymadığı ve konuyu kesin olarak kapatmadığı” biçiminde özetlenebilir. Bu görüşler, “hukuksal” olmaktan uzaktır ve yürürlükteki hukukumuz çerçevesinde dayanaktan yoksundur. Mahkeme kararına karşı ve hatta yandaş görüşler savunulurken göz ardı edilen en temel nokta, insan hakları sözleşmelerinin iç hukukumuzdaki etkisi ve değeri sorunuyla ilgilidir. Bundan yola çıkarak denecektir ki; türban konusu, Büyük Daire’nin kararıyla yeni ve tersine bir karar verilinceye değin, kesin olarak kapanmıştır ve soruna, üniversiteler için son ve kesin nokta konulmuştur. (Mesut Gülmez, Cumhuriyet 10.12.2005) Sonuç olarak, AKP’nin açmazı sürüyor. AKP’nin başta anlamadığı şu: Türban, bir özgürlük sorunu değildir; bir uzmanın, Pınar İlkaracan’ın dediği gibi: “Türban, erkeğin sömürü aracıdır.” Uzman, bir başka gerçeğin de altını çiziyor: “Türkiye türbanı tartışıyor, (oysa) kadın hareketinin böyle bir sorunu yok. İslami kesim, kadınla, cinsellikle, doğum kontrolüyle de ilgilensin. Kadınerkek eşitliğini hayata geçirsin!” (Milliyet, 13.03.2006) Türbanın bir özgürlük sorunu olmadığını, İlhan Selçuk, daha da açıklayarak şöyle söylüyor: “Kadında tesettürü savunmak, insan haklarına aykırı bir davanın avukatlığını yapmakla birdir...” (Cumhuriyet, 20.08.2006) AKP’nin düşünmediği, düşünemediği bir başka konu da şu: “Şeriat özlemi ile AB’ye girilmez. Girilemez...” (Bekir Coşkun, Hürriyet, 21.06.2006) AİHM’NİN KARARLARI L vrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) türbanla ilgili görüşündeki gelişmeler, kuşkusuz bütün Avrupa ülkelerini etkiliyor, daha da etkileyecektir. Türkiye ile konunun gelip durduğu nokta şudur: AİHM, türbanın üniversitelerde yasaklanmasını onaylıyor. Bu karar, aslında Refah Partisi’nin kapatılma davasıyla bağlantılı; yani AİHM, Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasında türbanın rol oynadığını belirtiyor, yani Anayasa Mahkemesi’nin kararını doğru buluyor. AİHM, başka başvurularda, türbana konulan yasakların bir insan hakkı ihlali olmadığına karar veriyor; bundan sonra artık hiç kimse, türbanı dinsel özgürlük adına kullanma hakkına sahip değil; böylece, türban yasağı kamu düzeninin korunmasıyla eş anlam taşıyor. Bunlardan hareketle, AKP’nin türbanla ilgili tavrını, politikasını yeniden belirlemesi gerekiyor... (33) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) türbanla ilgili görüşündeki gelişmeler, kuşkusuz bütün Avrupa ülkelerini etkileyecekti; nitekim öyle de oldu. Uluslararası mahkeme, 2004 Haziranı biterken verdiği bir kararla, tür A YARIN CUMHURİYET 09 K HALKI NASIL EĞİTMELİ? ban nedeniyle öğrenimi yasaklaAB’ye girmek “aşk”ıyla tutuşmuş AKP’nin, AİHM’nin türban aleyhine nan İstanbul Tıp Fakültesi öğrenverdiği karar karşısındaki tavrı, gericilik ve çelişmelerle dolu oldu. cisi Leyla Şahin’in başvurusunu haksız buluyordu; böylece, Türkiye’deki üniversitelerde uygulanan türban yasağı uygulamasına onay veriyor, benzer davalar için örnek oluşturacak kararıyla, türban davasında bütün Avrupa için ir de seçkin olduğu kadar ca, dayanılmaz bir ter kokusu ya tıklarında, baş derileri, havasıznokta koyuyordu. dürüst de olan gazetecile yılır. Memelerinin altı kırmızı ve lıktan suları akan, cılk yaradır. Bu kararla yeni bir süreç karşırimizden Mine G. Kırık kokulu bir sıvı ile kaplıdır. Din Ve bizden, yani hekimlerden, tam sındayız. kanat’ın, 27 Nisan 2005 günlü Ra uğruna eliniz ıslanır, mideniz bu da bu yaralar için tedavi isterler. Gerçekten AİHM, bu tür bir dikal’de yayımladığı Teset lanır. Türbanları yumurta gibi Dünyada bu kadar iğrenç bir manyasaklamanın “demokratik bir tür ve Pranga adlı ya sert olsun ve dik dursun diye, es zara ile karşılaşmamışsınızdır Mitoplumda gerekli” olarak görüzısında, buyrunuz, bir ki röntgen filmlerini kesip, iki kat ne Hanım. D vitamini eksikliğinlebileceğini söylerken, üniversiteden geçtim, fındık kadar beyni kadın hekim okurunun eşarbın altılerdeki türban yasağının Anayasa olan erkek zihniyetinin marifeti bu mektubundan aldığı şu na koyuyor Mahkemesi içtihatlarına uygun işte. Yeryüzünde kadınlarına busatırlar: “Muayeneye bazıları. olduğunu belirtiyordu. Ayrıca kanu reva görürken, öbür dünyada gelen tesettürlü Başlarırara göre üniversite öğretimini açık saçık hurilerin hayali ile yakızlarımız ve ka nı açkabullenenler, devletin temel ilşamak yetiyor o zihnidınlarımız sokelerinden biri olan laiklikten yete!..” yununkaynaklanan yükümlülükleri de Gözlerinizin önükabullenmiş varsayılıyordu: ne getirebiliyor mu“Eğitim isteyen, kuralına sunuz okurlar? uyar!” Öte yandan, AİHM karaTürbanı, bir inrı, Avrupa’da yükselen “siyasal san hakkı diye tuttuİslam” karşısında yaygınlaşmış ranların, asıl binlerduyarlılığın hukuka bir yansıma Türbanı, bir ince kızın ve kadının sıdır. Batı’nın bir temel ilkesi de sağlığının yok yesan hakkı diye şudur: Din ve devlet kesinlikle re çiğnenmesine tutturanlar, asıl ayrılmıştır: Dinsel inançlar da özbakıp, bu mektupbinlerce kadıgürlükten yararlanır; ama onların tan etkilennın sağlığını dile getirildiği yer “kamusal memeleri mümyok yere çiğalan” olmamalı! kün mü? niyorlar. Sağlığa zararlı giyim tarzı B L
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear