26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 2007 CUMA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B Y B Y Y Y Y Y B 18 19 19 18 20 20 21 18 20 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B B B B Y B B Y 18 18 20 18 14 16 14 11 19 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB PB PB PB PB PB PB 22 20 21 19 15 17 11 10 7 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç ve batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Batı Karadeniz’in iç kesimleri ile İç Anadolu’nun kuzeybatısı yağmur ve sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışların Marmara’nın batısı, kıyı Ege ile Batı Akdeniz’de etkili olacağı tahmin ediliyor. Hava sıcaklığı: İç ve batı bölgelerde lodosla birlikte 4 ila 6 derece artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB PB PB PB Y Y B B B 2 2 1 8 8 7 8 2 6 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B K PB K Y Y Y Y K 6 6 15 6 11 8 12 21 0 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm K B PB PB B PB B Y Y 3 21 1 12 12 3 11 26 24 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada kınlıklarını gizleyemiyorlar. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Bugün Çankaya’daki 11’inci, AKP iktidarının hizmetinde. Daha ilk günden hükümetin göreve getirmek istediği kişi kimdir, kimin nesi ve fesidir diye araştırma gereğini duymadan önüne gelecek kararnameleri, yasaları bir solukta onaylayacağı bilinmiyor muydu? Görünen köy kılavuz istemiyor. Çankaya, hükümetle hemen her konuda aynı koşutta hareket edecekti, ediyor. 11’inciden önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, iktidarın noteri olmadığı için AKP hükümeti ve Meclis’teki AKP çoğunluğu tarafından sürekli eleştirildi. Sezer, hükümetin özellikle kilit noktalara atamak istediği kişileri soruşturma süzgecinden geçiriyor; devlet bürokrasisine dinci ve partizan kadroların egemen olmasına geçit vermiyordu. Bugün durum nedir? Çankaya, devletin Çankaya’sı olmaktan çıktı. AKP’nin uç karakolu konumuna geldi. Sayın Sezer’den geri dönen kararnameleri Çankaya ekspres hızıyla onaylıyor. 11’inciden AKP’li bir cumhurbaşkanı olarak başka ne beklenirdi. ??? Köşk, kapalı kutu. 11’inci, Cumhurbaşkanlığı’na sanki yedi yıl konuk değil. Babasından miras kalmış gibi Köşk’te, üstelik eşinin arzuları doğrultusunda, tabii kendilerine uygun kimi mimarların gözetiminde onarım adı altında “değişiklikler” yapıyor. Medyaya yansıdığı sırada değişikliklerin Pembe Köşk’te değil, “çalışma ofislerinin bulunduğu binada yapılacağını” Köşk açıkladı. Açıklamayla hiçbir cumhurbaşkanının dokunmadığı, bugün kimi duvarlarının da yıkıldığı söylentilerinin dolaştığı Atatürk’ün Pembe Köşk’ünün muhafaza edileceği izlenimi verildi. Çankaya’nın bir yazarın Köşk’le ilgili bir yazısına gönderdiği yanıttan, gerçeğin daha önce açıklandığı gibi olmadığı ortaya çıktı. Çankaya’nın verdiği resmi bilgiye göre, 2008 bütçesinden: “…Pembe Köşk ve Camlı Köşk’ün onarımları için tam 3.000.000 YTL, 2.54 milyon dolar ayrıldı…” Pembe Köşk ve Camlı Köşk’te bu kadar masrafı gerektirecek “onarımlara” gereksinim var mı? Birileri doğruyu söylemiyor; rakamlar mı, Çankaya mı, kim? ??? Başkan Bush’la konuşmadan sonra PKK’nin boğazına sarılacağımız sanısına kapılanlar son olaylara bir yorum getiremiyorlar. Bağdat ve Barzani, K. Irak’taki PKK bürolarının kapatıldığını ilan etti. TV’ler K. Irak’taki “PKK’nin siyasi kolunun” bürolarının damlarında bölücü örgütün bayrağının dalgalandığını gösteriyor. Peşmergelerle sözüm ona PKK’nin yolları kesildiği bildirilirken tam tersi başka haberler geliyor. Peşmergelerin PKK’ye yardım ettiği bildiriliyor. Dünya kamuoyunu Türkiye aleyhine çevirmek için K. Irak kaynakları Türk jetlerinin K. Irak’ta kimi köyleri de içine alan saldırıda bulunduğu haberini yayıyor ve medyamız da haberleri, aslını astarını öğrenmeden manşetlerden veriyor. Demokratik Toplum Partisi (DTP) PKK’yi terörist ilan etmediği gibi, çözümün ancak DTP’de olduğunu açıkça ilan ediyor. Yeni genel başkanlarının “Silahları susturma iradesi ve inisiyatifi bizdedir” demesi, ne demek? Açıkçası PKK’nin silah bırakmasının yolu bizden geçiyordan başka bir anlam taşımıyor. DTP’nin ne olduğu, kimin uzantısı olduğu artık açık seçik ortada. Şehit vermek istemiyorsanız bizimle anlaşmak zorundasınız demeye geliyor bu açıklama. DTP, siyasal başkaldırısındaki gücü ve manevi desteği içeriden değil, Avrupa Birliği’nden, ABD’den alıyor, açıkçası devlete meydan okuyor. Dışişleri Bakanı da Meclis komisyonunda hâlâ “Türkiye Irak’ın kuzeyini terör yuvası olmaktan çıkarmakta kararlıdır” diyor. Hükümet dağdaki teröristleri ve içimizdeki PKK uzantısını temizleyebilmiş gibi… ‘Uygulama sürecindeyiz’ Orgeneral Başbuğ, sınır ötesi operasyon sürecinin devam ettiğini belirterek, tezkerenin uygulanması konusunda medyanın karar alıcıları rahat bırakması gerektiğini söyledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, “sınır ötesi harekâtın uygulanma sürecinde olunduğunu’’ belirterek, “Artık bu tezkerenin uygulaması ne zaman, ne olur tabii elbette o ayrı bir konu. Ama ben diyorum ki bu süreçte karar alıcıları özellikle medyamız rahat bıraksın’’ diye konuştu. PKK tarafından Hakkâri Dağlıca’daki birliğe düzenlenen saldırının üç ayrı noktadan gerçekleştirildiğini ifade eden Başbuğ “Dağlıca taburu kendisine verilen görevi yerine getirmiştir. Bunda en ufak bir şüphemiz yok” değerlendirmesi yaptı. KKTC’nin 24. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Swissotel’de düzenlenen resepsiyonda gazetecilerin sorularını cevaplandıran Orgeneral Başbuğ, sınır ötesi harekâtla ilgili tezkerenin TBMM’den çıktığını ve son sözün hükümette olduğunu belirtti. benim bir istirhamım var; artık bu süreçte karar vericileri rahat bırakın, serbest bırakın ki bu süreç sağlıklı olarak yürüsün. Artık bakın bir uygulama sürecine girdik. Tezkere çıktı.Artık bu tezkerenin uygulaması ne zaman, ne olur tabii elbette o ayrı bir konu. Ama ben diyorum ki bu süreçte karar alıcıları özellikle medyamız rahat bıraksın’’ açıklamasını yaptı. kendi işine baksa herhalde her şey daha iyi olur” dedi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1983’ten 2001 yılına kadar icra ettiği bütün sınır ötesi operasyonlarda başarılı olduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, “Terör örgütü niye bitmiyor? Bu haklı bir sual.Terör örgütüyle mücadeleyi güvenlik kuvvetleri yapıyor. Terörle mücadele ise devletin bütün kurumlarıyla yapılmalı. Bunun çözümü için bütün kurumlar koordinasyon içinde çalışmalı. Terör örgütünün çözülmesi için örgüte katılım engellenmeli ve dağ kadrosunun çözülmesi için tedbirler alınmalı” diye konuştu. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Dağlıca taburu görevini yaptı’ Orgeneral Başbuğ, Dağlıca olayında saldıran teröristlerin sayısının basında 200 olarak ifade edildiğini, değerlendirmelerine göre saldırıda bulunan terörist sayısının 100’den fazla olduğunu ve saldırının üç ayrı noktada aynı anda cereyan ettiğini belirtti. “Dağlıca taburunun kendisine verilen görevi yerine getirdiğini, bunda en ufak bir şüpheleri olmadığını’’ dile getirdi. Dağlıca olayını incelediklerini ve sonuçlar çıkaracaklarını anlatan Orgeneral Başbuğ, “Ancak bu sonuçları da kimseyle paylaşmak durumunda değiliz. Ben onun için diyorum ki bu konuda biraz artık herkes ‘Büyük bir bilgi kirliliği var’ Son günlerde büyük bir bilgi kirliliği yaşandığını vurgalayan Orgeneral Başbuğ, “Hangi yanlışı düzelteceksiniz, hangi soruya cevap vereceksiniz?” diyerek, kaçırılan askerlerin ifadelerinin basında yer almasını eleştirdi. Orgeneral Başbuğ, “Bu hem TCK hem de basın yayın kanunun 19. maddesine göre suç teşkil ediyor. Basın Konseyi’nin bu durumla ilgili bir görüş belirtmesini bekliyoruz. Erlerden bir tanesinin hakkında geçmişte mahkeme kararı olduğu söyleniyor.Ancak bu çocuk 2002 yılında beraat etmiş ve yeni yasal düzenlemeler çerçevesinde hakkında sicil affı çıkmış. Dolayısıyla bu konuda TSK’yi eleştirmek doğru değil” bilgisini verdi. ‘Süreç sağlıklı yürüsün’ Başbuğ, “Şimdi hangi süreçteyiz? Şimdi bu sınır ötesi harekâtın uygulanma sürecindeyiz öyle mi? Özellikle medyadan ‘Teknoloji her şeyi değil’ TSK’nin elinde teknolojik olanaklar bulunduğunu ancak bunun “her şeyi çözeceğini sanmanın” yanlış olduğunu anlatan Orgeneral Başbuğ, “Elbet bir istihbaratımız var. Ancak bir yerde bütün sorulara anında doğru cevap verecek istihbaratın mevcut olması da imkân dahilinde olan bir şey değil” dedi. Sınır ötesi harekâtın terör örgütüyle mücadelenin bir önemli parçası olduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, ancak sınır ötesi harekât ile terör örgütünün tam etkisiz hale getirileceğini düşünmenin doğru olmadığını söyledi. Törene katılanlar ellerindeki kırmızı karanfilleri olay yerine bıraktı. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) Sinagog kurbanları anıldı İstanbul Haber Servisi Beyoğlu Kuledibi’nde ve Şişli’deki sinagoglara yönelik 2003 yılında gerçekleştirilen bombalı eylemlerde yaşamını yitiren 25 kişi törenle anıldı. Dini liderlerin de katıldığı törende, terör olayları lanetlenerek yurttaşlar arasında yaratılmak istenen kamplaşmanın mümkün olmayacağı vurgulandı. Sinagoglara yönelik ilk tören dün sabah saatlerinde Beyoğlu Belediyesi’nce Kuledibi’ndeki Barış Anıtı önünde gerçekleştirildi. Törende konuşan Türkiye Hahambaşı İsak Haleva, 4 yıl önceki saldırının acılarının sürdüğünü belirterek “Burada insanlar din, dil, ırk, renk ve cinsiyet ayrımı yapmadan bir araya gelip terörü lanetleyebiliyorsa bundan korkmuyor ve sinmiyoruz. Gerçekleştirilen her terörist hareket birliğimizi ve dostluğumuzu bozmuyor, aksine güçlendiriyor” dedi. Türkiye Hahambaşı Haleva, terörün asrın vahşeti olduğunu vurguladı. İstanbul İl Müftüsü Mustafa Çağrıcı da yüzyıllardır Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin kardeşçe bir arada yaşadığını belirterek “Dinlerin ve ırkların buluşma medeniyeti aynı ve diri. Bizler 21. yüzyılın ortak değerlerini de katarak beraber yaşamaya devam edeceğiz. Biz din adamları burada üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi. Konuşmaların ardından törene katılanlar sinagoga kadar yürüyerek ellerindeki kırmızı karanfilleri olay yerine bırakırken gökyüzüne barış için beyaz balon uçurdular. ‘Yorumlar havada kalıyor’ Televizyonlarda yapılan yorumları eleştiren Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ, “Yorumları yaparken, bir iki hususu tavsiye ediyorum. Birincisi, bu değerli yorumcular sınır ötesi harekâtla ilgili yorumlarını yaparken iki şeyin altını çizsinler. Bir, ‘nasıl bir sınır ötesi harekât düşünüyorlar?’ Yani yorumladıkları sınır ötesi harekât nedir? İki, ‘bu harekâtın başarılı olup, olmamasına yönelik kriterleri ne?’ Bu ikisini söylemeden sınır ötesi harekâtıyla ilgili yapılan bütün yorumlar açıkçası biraz havada kalıyor” dedi. konularından biri. İlk kutlama selamını AKP’ye verelim! 3 Kasım 2002’de iktidara gelen arkadaşlar Kıbrıs’a bakıp iki temel yol haritası saptadılar: 1 40 yıllık politikalarla bu iş çözülmez. 2 Çözümsüzlük çözüm değildir... Ne güzel başlangıç! Buna yol haritası denmez, yol harikası denir... Zaten başlangıç da öyle oldu. Müthiş bir heyecan... Erdoğan’ın içi içine sığmıyor. Bir an önce çözecek; sorunu yani! Yolda nasıl yürüyeceğini de şöyle açıkladı: Karşı taraf kaç adım atarsa, bir fazlası bizden... Kabaca yaptığımız hesaplamaya göre Türkiye, Kıbrıs’la ilgili 30’a yakın adım attı. Karşı taraf ne yaptı? Adımları seyredip, “yetmeeeez” diye gülümsedi... ??? İkinci selamımız AB’ye olsun... AKP gibi her şeyini Brüksel’e teslim etmeye hazır bir partiyi bulunca, hemen çözüme giriştiler. Annan Planı’na sarılıp, işi Kıbrıs sorununun çözümüne değil, KKTC’nin çözülmesine çevirdiler. 24 Nisan 2004’te yapılan referandumda Rumlar plana yüzde 75 hayır, yüzde 25 evet dediler. Türkler, yüzde 65 evet, yüzde 35 hayır dediler! O günün koşulları içinde yüzde 35 hayır çok önemli bir rakamdı. Çünkü oylamanın görünen yüzü Annan Planı değil, şuydu: AB’ye evet mi hayır mı? KKTC’den evet çıkınca AB şu sözü verdi: 1 İzolasyonu kaldıracağım. 2 Seninle doğrudan temas kuracağım. Aradan 3.5 yılı aşkın zaman geçti, AB iki sözünü de tutmadı. Üstelik bu sözleri en geç 2004 yılının ekimine kadar gerçekleştirmek üzere vermişti! AB, mali tüzüğü geçirdi ama Rumlar üzerinden... Yeşil hat tüzüğünü de geçirdi, yine Rumlar üzerinden... Serbest ticaretten eser yok... Abluka, ‘AB’lukaya dönmüş durumda! ??? Gelelim adaya... Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan görevi devraldıktan sonra tıpkı AKP hükümeti gibi hızlı başladı. Rumları zaten tanıyordu. Her alanda aynı düşündükleri siyasetçiler vardı. Birkaç görüşmeden sonra iş bağlanacak, yıllar süren ayrılık bitecek, “Kıbrıslılık” ekseninde, AB merkezinde yepyeni bir hayat başlayacaktı. Türkiye mi? Kuzeydeki komşu bir ülke! O kadar... Geçen zaman Talat’ı da kafasındaki düşünceleri savunamaz hale getirdi. Son zamanlarda adada şu konuşuluyor: Talat, Denktaşlaşıyor mu? Sanmıyoruz... Talat, tersten de okusan, düzden de okusan, Talat! Ama bir sancı hissediliyor. Sorun şu: Adada ne olursa olsun birleşmeyi savunmaya devam etmeli ama, KKTC halkının da tepkisini çekmemeli! Böyle bir sihirli siyaset bulamayınca çareyi partiler kurmakta, ortaklar değiştirmekte buldular. Bugünlerde adada Talat’ın müsteşarı Raşit Pertev’in kuracağı AKP’nin dış politika çizgisinde bir yeni siyasi partiden söz ediliyor. Çözüm olur mu? Bizce olmaz... Talat için en akılcı yol şu: Gizli gizli “isdadiko”da ne yazıyor, ona bakmak! ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘KUDÜS BULUŞMASI’ Hamas temsilcisi İstanbul’da İstanbul Haber Servisi Kudüs Müessesesi, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV), İslam Dünyası STK’leri Birliği (İDSB) ve Filistin Dayanışma Derneği’nin işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası Kudüs Buluşması”na, Filistin topraklarının özgürleştirilmesi istemi damgasını vurdu, “güç kullanma” çağrısında bulunuldu. Kuranıkerim okunmasıyla başlayan toplantıda yerli ve yabancı katılımcıların konuşmaları sık sık “Allahuekber” sesleri ve alkışlarla kesildi. Feshane Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda dün başlayan ve 17 Kasım tarihinde sona erecek olan toplantının “Kudüs davası” başlıklı oturumlarına, 60’ın üzerinde ülkeden yüzlerce davetli katıldı. Davetliler arasında, Hamas, İslami Hareket, Cemaati İslami gibi radikal İslamcı örgütlerin üst düzey temsilcileri de yer aldı. “Irkçı ayrım duvarı: Sıkıntılar ve sorumluluk” konulu ilk oturumun açılış konuşmalarında, eski Mısır Başbakanı Aziz Sıddıki, savaş çağrısı yaptı. Sıddıki, “Düşmanların gasp ettiği topraklarımızı geri almak için savaşmalıyız. Her antlaşma ile topraklarımızın bir kısmı daha gasp ediliyor. Güçle kuvvetle alınan ancak güç ve kuvvetle geri alınır” dedi. İngiltere İşçi Partisi’nden ayrılarak “Respect” hareketine öncülük etmeye başlayan Milletvekili Georg Galloway, Kudüs’ün bir Arap hazinesi olduğunu, Bağdat’ın da işgal edildiğini ve zincirler altında olduğunu söyledi. Açılış bölümünün ardından katılımcılar ve izleyicilerin çoğu öğle namazı için dağıldı. Bazıları kurulan çadırda namaz kılarken kimileri de Feshane’nin bahçesini ve Eyüp civarındaki camileri tercih etti. Güldal Mumcu babasını kaybetti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanvekili, CHP İzmir Milletvekili, bombalı suikast sonucu yitirdiğimiz gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, prostat kanseri tedavisi gören babası Süreyya Homan’ı kaybetti. Homan dün sabah yaşamını yitirirken haberi alan Güldal Mumcu da İzmir’e gitti. Uzun süredir tedavi gördüğü belirtilen Homan, 88 yaşındaydı. Homan’ın cenazesi bugün Bostanlı Beşikçioğlu Camisi’nde kılınacak öğle namazından sonra Doğançay Mezarlığı’na defnedilecek. Sarıoğlu yetkisiz avukat ? Baştarafı 1. Sayfada Baba Arslan’a beraat ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay ve gazetemize yönelik saldırıların faili Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan, “suçu ve suçluyu övme” fiilinden iki yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada beraat etti. Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi, İdris Arslan’ın beraatına ilişkin gerekçeli kararını açıkladı. Arslan, “Milletin değerlerine saygılı olun, saygılı olmayana, milletin değerlerine hakaret edene, bu millet gereken dersi verir. Ülkede İslam düşmanları var. Değerlerimizi benimsemeyenler yürekli olsun, korkak olmasın” demişti. lümanları yargılama yetkisi yoktur. Laik devletin Müslümanlarla Hudeyba Sözleşmesi yapması gerekir. Çünkü şu anda laik rejimi değiştirme gücümüz yok.Türkiye’de bir laikantilaik çatışması var. Bu çatışma bitsin. Müslümanlara azınlık hakları verilsin. İşte ben burada Müslümanlar adına kendimi imam ilan ediyorum ve laik devletin benimle sözleşme yapmasını istiyorum” demişti. Bunun üzerine Sarıoğlu hakkında Türk Ceza Yasası’nın 312. maddesinden dava açıldı ve üç yıl hapis cezasına mahkum oldu. İstanbul Barosu da bu dava nedeniyle 13 Temmuz 2004 tarihi itibarıyla, davanın kesin sonuca bağlanmasına kadar Sarıoğlu’nun avukatlıktan tedbiren uzaklaştırılmasına karar verdi. İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu da Sarıoğlu’nın “avukatlık sıfatının olmadığına” işaret ederek mahkum olduğu davanın Yargıtay’da temyiz incelemesinin sürdüğünü, çıkacak karara göre Sarıoğlu hakkında işlem yapacaklarını bildirdi. Kolcuoğlu, “Mahkemenin bitimini beklemek zorundayız. Ancak kendisi halen tedbirli olarak meslekten uzaklaştırılmış durumdadır” dedi. Kolcuoğlu, Sarıoğlu’nun Danıştay saldırısı davasında verdiği dilekçedeki değerlendirmelerinin de disiplin kurulunca ayrıca değerlendirileceğini bildirdi. Sarıoğlu’nun avukatlık yapmasının yasaklı olmasına karşın Danıştay davasına dilekçe vermesi yasaya göre suç oluşturuyor. Avukatlık Yasası’na göre, yasaklı olduğu halde yetkisini kullanan avukatların, 450 YTL’den 1430 YTL’ye kadar para cezası, 6 aydan 1 yıla kadar da hapis cezasıyla yargılanmaları öngörülüyor. Sarıoğlu’nun yasaklı olduğu dönemde avukat sıfatıyla yaptığı işlemlerin hukuksal değerinin bulunmadığına işaret edildi. Dolayısıyla Sarıoğlu’nun Danıştay saldırısına ilişkin davanın duruşmasında verdiği dilekçesi de yok sayılacak. karşısında oturup kalkmayı benimsemiyorum. Bu hususu temel hak ve özgürlüklerle bağdaştıramıyorum. Bu nedenle ayakta duruyorum” diyerek açıklamıştı. ‘Bu terör değil’ İstanbul saldırılarından övgüyle söz eden Abdurrahman Sarıoğlu, “Ellerinde gübreden yapılmış bir bomba var.Amerikalılar ya da Filistin’deki Yahudilerin ellerindeki akıllı bomba yok, olacağı budur. Bu imkânla yapabilecekleri bu. Bu silah yetersizliğinden dolayı böyle olmuştur. Bu terör değildir” demişti. Sarıoğlu, adliyeye getirilen sanıkların tuvalete kelepçeyle götürülmesine karşı çıkarak “İslami usullerde tuvalette su kullanılır. Namaz kılındığı için çamaşırlarda dışkı bulunmaması gerekir. Onlar Müslüman, laik değil. Bu yüzden çamaşırlarının temiz olması lazım” diye konuşmuştu. Avukat Sarıoğlu, Fadime Şahin’le yakalanan Aczmendi şeyhi Müslüm Gündüz’ün de avukatlığını yapmıştı. Abdurrahman Sarıoğlu, 2002 yılında İstanbul’da bir döviz bürosunda kadına tacizde bulunmuştu. Kendisine müdahale eden iki görevliyi de bıçakla yaralamıştı. ‘Rejim karşısında oturmam’ İstanbul bombacılarının da avukatlığını üstlenen Sarıoğlu, mahkeme başkanının oturması için uyarısına karşın ayakta durmuş, gerekçesini de “Benim sol dizimde rahatsızlığım var. Ama sırf bu amaçla ayakta durduğumu söyleyemem. Rejim laiktir. Ben Müslüman bir kimseyim. Müslüman bir kişi olarak laik bir rejimin CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear