26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 KASIM 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Dur Erol İşisağ: “Beşiktaş’ın kötü gidişine dur demenin zamanı geldi. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören öteki kulüpler hakkında Bush’tan anlık istihbarat istesin!” Ya ğ m u r E k i m Meclis’te “gerilla” atışması yaşanmış... “Kaç el!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Babacan kafa karıştırmış. Sadece kafa karıştırsa iyi! Yak Yaşar Şengel: “Sonunda, Oyak Bank da yabancıların olmuş. Adını ‘Kınayak Bank’ koyarlar inşallah...” DANIŞTAY’I silahla basıp, yüksek yargıç Mustafa Yücel Özbilgin’i öldüren adamın avukatı, duruşmada yaptığı savunmada özetle, “türban takmanın bir ibadet olduğunu; türban yasağı din özgürlüğünü kısıtladığı için özel hayatlarını özgürce yaşamak isteyenlerin kafasında devletin şeklini değiştirme fikrinin doğduğunu ve bu bakımdan ibadet amacıyla yapılan saldırının terör eylemi sayılamayacağını’ söylüyor. Sanık, bir erkek. Nasıl ki karıları türbanlı olan Cumhurbaşkanı ve Başbakan türban takmıyorsa, o adam da türban takmıyor; erkeklerin “ibadet”i türbansız. Ama Cumhurbaşkanı ve Başbakan karıları “ibadet”lerini özgürce yaparken, o kadınlar gibi “ibadet” edemeyen kadınlar adına silaha sarılıyor ve bu sarılmanın terör sayılmaması gerekiyor. İbadet Güzel mantık. Daha da güzeli... Özel hayatlarında dinlerini özgürce yaşamak isteyen insanların kafasında, din ve vicdan özgürlüklerini yasaklayan devletin şeklini değiştirme fikrinin doğması. Devletin şeklini değiştirmenin yollarından biri bu işi silahla halletmek. Bir başka yol ise, “demokratik” bir şekilde anayasayı değiştirmek. Renksiz bir anayasa yaparsın; laikliği yeniden tanımlarsın; maddelerden birine “kamu düzeni” falan diye bir laf sokuşturup din ve vicdan özgürlüğünün gerektirdiği giyim kuşamın ya yasaklanamayacağını ya da serbest olduğunu yazarsın; veya hiçbir şey yazmaz fiili durum yaratırsın. Birilerinin yapmak istediği de zaten bu. İslamcı iktidarın yeni bir anayasa hazırlama çalışmaları, her ne kadar şu sıra gündemin sıcak maddeleri arasında yer almıyorsa da kısık ateşte pişiriliyor. Silaha sarılan adamın yaptığı, pişirilmekte olan aşa soğuk su katmak oluyor! Neyse ki avukatı var... Avukatı, türbanın ibadet olduğunun bilirkişi raporu ile saptanması için Diyanet İşleri Başkanlığı’na yazı yazılmasını istiyor. Türbana geçit vermeyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kafa tutup, “Ulemaya sormak varken sen ne bilirsin” diyen adamı anımsıyor olmalısınız.. Yargıç katilinin avukatı da aynı düşüncede. Yaşasın, ibadet amacıyla siyaset yapmak! Türkiye Komik Bir Ülkedir! Bu haftayı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın Kral Faysal’la görüşmesi, uçağın kapısına kadar gitmeler, otel odasında ziyaretlerini tartışarak doldurduk. Çoğu kınayan yazılar yazdı. Protokol bozulmuş! Ülkenin saygınlığına (var mıydı?) gölge düşürmüşler falan babından, bir yığın eleştiri aldılar. Bir ya da bir buçuk milyar dolarlık yatırım yapacaklarmış. Para için bu yapılır mı? Geçmişte üçlü koalisyon ABD ve Dünya Bankası’na para için hükümeti teslim etmemişler miydi? “Kemal Derviş olayı” hiç bu açıdan irdelenmemişti. Ben biraz farklı bakıyorum. Örneğin; ben başbakan ya da cumhurbaşkanı olsam, Fidel Castro da Türkiye’ye gelse, uçağın kapısından alır, uçağın kapısına bırakırım. Otelde de yalnız bırakmazdım. Benim idolümdür Castro. Onların da idolü Kral Faysal’dır. Herkesin kendi idolüne saygı gösterme hakkı vardır. Vahabilerin başı Kral Faysal’dır. Bizimkilerin gönül bağını, idollerini biz yeni yeni anlıyoruz. Burdan bakarsanız daha çok şey görürsünüz. SESSİZ SEDASIZ (!) Beyoğlu Öğretmenevi nezle merkezi! EMEKLİ öğretmen, İstanbul’da Beyoğlu Öğretmenevi’ne gidiyor. Bir bardak çay içiyor. Şekerin ambalaj kâğıdını koymak için tabla arıyor, yok; garsondan tabla istiyor. Garson, “Sigara içilmemesi için masaların üstünden kül tablasını kaldırdık” diyor. Emekli öğretmen, kâğıdı bükerek masanın üstüne bırakıyor. Garson, atık kâğıdı eliyle alıp tost yapmaya gidiyor. Emekli öğretmen çayını bitiriyor ve bu arada nezle olduğu için elindeki kâğıt mendili masanın üstüne bırakmak istemiyor. Garsonun, tost yoluyla başkalarına nezle bulaştırabileceğini düşünüyor. Elinde kirli mendille, müdürün odasını sormak için danışmaya gidiyor. Danışmadaki görevli, yardımcı olmak isteyince durumu anlatıyor. Görevli de masaların üstüne kül tablası koymanın yasaklandığını söylüyor. Emekli öğretmen, kirli kâğıt mendili, görevlinin masasının üstüne bırakıp “Alın bunu atın” diyor. Görevli, “Al onu, masamdan” diye konuşurken arkasını dönüp çıkıyor. Rapor M. Alpaslan Yener: “Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nun 12 mil dayatması kabul edilemez; 13 mil olsun ki bir adım önde olalım.” Kaçırılan askerler hikâyesi Askerler kaçırılmış olabilirler. Ya da PKK’ye katılmışlardır. DTP’liler aracılığıyla geri getirildiler. Bir bakan sağ gelmelerine sevinemedi (Adalet Bakanı). Bir bakan, PKK problemini askere havale etti (Hükümet Sözcüsü). Genelkurmay Başkanı, “Askerlerde kirlilik bilgim yok” dedi. Sonra sağ gelen askerler tutuklandı. Politikleşmiş askeri savaş stratejisi uygulayan PKK, başarılı bir kampanya sürdürdü. Sekiz asker, PKK ile savaşırken silahı bırakıp karşı tarafa geçiyor. Bu tarihin sonu demektir. Bu devlet kendi imkânlarıyla (kabine, askeri yetkililer, basın ve iletişim araçları) PKK propagandası yapmaktadır. Bu başka bir aşamaya gelindiğini tescil ediyor, yetkililerimizin ağzından. 25 yıllık mücadele de, iflas bayrağıdır. Etek Erdal Atıcı: “Yine de sevinelim; Hikmetyar’ın eteğinin dibine oturdukları gibi, kralın eteğinin dibine de oturabilirlerdi...” AKP iktidarının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya’ya çıktığı 2.5 ay içinde hükümetten gelen 141 atamanın tamamını imzalayınca Gülhan Elmas taşı gediğine koyuyor: “Camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz, Çankaya noterimiz!” Noter DTP paranoyası Her gün bir DTP’li hakkında birtakım ‘yeni bilgilere’ ulaşıyoruz. En trajikomiği DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın askerlikten kaçmak için sahte rapor almış olması. Bataklık burada. Bunu bugün mü öğreniyorsunuz? Askerlik yapmamak için, çürük raporu nerdeyse sektör haline gelmiş. Bunu inceleyen yok mu? Kimler nasıl rapor alıyor diye. Doktor olmayan bile anlar. Koca Askeri Tıp Akademileri ne işe yarıyor. Tuz kokmuş! ‘Aslanı Kuzulara’ mı? MERİÇ VELİDEDEOĞLU 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’i işgal ettikten sonra Anadolu’nun içerlerine doğru yürürler; girdikleri her yerde yaptıkları inanılmaz kıyımlar belgelerle saptanmıştır. Bu kıyımları önlemek için başlayan karşı koyuşlardan sıkılan Yunanlıların şikâyeti üzerine, işgalcilerden İngiliz General G. Milen, Yunanlıların, Ege’de varmak istedikleri sınırı belirler, çizer. “Milen Hattı” olarak adlandırılan bu sınırı, Osmanlı Hükümeti’ne değil de, doğrudan Harbiye Vekili’ne bildirir; ayrıca Türklerin hiçbir biçimde bu sınırı geçmesine izin verilmeyeceğini de açıkça duyurur. Ne var ki, bu güvenceye dayanan Yunan ordusu görülmemiş bir yırtıcılıkla Anadolu’da ilerlemesini sürdürür, hükümetin bu kıyımın önlenebilmesi için işgalci güçlere yaptığı başvurulara yanıt bile verilmez. Dahası, bu sınırı geçip Yunanlılara karşı halkı koruyan Ulusal Güçler’in de (Kuvayı Milliye) kesinlikle durdurulması istenir hükümetten. (Belge 218)* Ege halkı için yürek parçalayıcı acılarla geçen sekiz ay sonunda, Türklerin geçmesine izin verilmeyen Milen Hattı’nı Yunanlılar aşarlar, iyice ilerlerler; öyle ki top sesleri Ankara’dan duyulacaktır. Günümüzde, 88 yıl önceki bu gibi olaylarla, böyle bir “acılı yazgıyla”, Türkiye’nin geleceğinin oluşturulamayacağını söyleyenler, yazanlar bunların unutulmasını istiyorlar; anımsatmanın, bu tür bir yaklaşımın hiç de gerekli ve olumlu olmadığını dile getiriyorlar. İyi de, 87 yıllık “Sevr” haritasını olduğu gibi gündeme getiren günümüz Avrupa Parlamentosu üyelerinin, haritayı yenileyip ceplerinde taşıyan Pentagon kurmaylarının, bizimkilerin bu öğütlerini hiçe saymalarına ne diyelim? Ne demiş onca yıl boyunca halkımız: “Su uyur, düşman uyumaz!”; emperyalizmin uyuduğunu mu sanalım? AB ülkelerinin, dahası dost Suriye’nin (Hatay) dünü, daha önceki günü günümüze taşıyan tutumlarını nasıl görmezden gelelim? Doksan yıl önceki ABD Başm.velidedeoglu?hotmail.com kanı, Nobel Barış Ödülü sahibi Wilson’ın, Anadolu’yu parçalamaya yönelik görüşlerinin günümüz ABD siyasetindeki izlerinin ayırdına varmayalım mı? Dün Wilson, Milne, bugün Bush, yine halkımızın bu gibi durumlar için dediği gibi: “Eski hamam eski tas, değişen t....lar!” Atatürk Söylev’de, General Milne karşısında iyice “kuzu”laşan Osmanlı sadrazamının tutumuna da dikkati çeker, böyle bir siyasetin “onur” kırıcı olmaktan öteye gidemeyeceğini vurgular. Kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin 84 yıl sonraki Başbakanı’nın, ülkemizi acılara gömen dış teröre karşı hakkımız olan sınır ötesi bir operasyonu gerçekleştirmek için, “izin” almaya ABD’ye gidip Başkan’ın “huzuru”na çıktığını duysa, “Ne söylerdi?” diye soramıyor insan (Bir de Suudi Kralı’nın gözüne girmek için yapılanları duysa...). Bush’un huzuruna çıkıncaya dek, yeri göğü sarsıp “Artık bıçak kemiğe dayandı, haklarımızı kullanacağız!” diye haykıran Başbakan Erdoğan, görüşme sonunda, tıpkı 88 yıl önceki meslektaşı Sadrazam Ali Rıza Paşa’ya benzemiş, iyice “kuzu”laşmıştı... Basının önünde söze, sanki dinsel bir “vecibe”yi yerine getirip huzura erenler gibi, imamlarınki gibi Tanrı’ya “hamd” ederek başladı, böylece zırhına giriverdi; ne sorgu sual ne de eleştiri işler; yanıtlar, bilerek kafa karıştıran açıklamalar bir süre “mürit”lerinden; Çiçek’lerden, Babacan’lardan... Geçen hafta gösterime giren ABD yapımı bir film sinemalarda: “Aslanı Kuzulara.” ABD’nin, medyayı, eğitimi yedeklerine alıp kuzu postuna bürünen iktidar siyasetçilerinin askerle ilişkilerini, bu bağlamda konuları ele alışlarını, yönlendirmelerini ve sonuçlarını dünyanın gözleri önüne seriyor “Aslanı Kuzulara”. Basınımızın belirttiğine göre, asker hazırlıklarını tamamlamış, siyasi “irade”yi bekliyormuş. Haydi hayırlısı! Aslanı kuzulara, kuzulaştırılmışlara... *) Belgeler, Cumhuriyet Kitapları. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Başbakan’ın ABD gezisi Bush’la görüşmeyi sadece AKP MYK’sine açıklamış Sayın Başbakan: “Ya Barzani’yi, ya Türkiye’yi tercih etmelisiniz. Safınızı seçmelisiniz. Siz Teksaslıysanız ben de Kasımpaşalıyım. Kararınızı ona göre verin!” demiş. Bush da, “Dağ adamları bizim ortak düşmanımızdır!” demiş. Sonra da “İstediğimizi aldık!” diye açıklama yapmıştı. Gerçi bu açıklamaya AKP MYK üyeleri de gülmüşler... MYK üyeleri; “Kasımpaşa’yı biliyor muymuş? Size tepkisi oldu mu” diye sormuşlar. Erdoğan da gülerek, “Anlamış oldu. Artık biliyor” yanıtını verince, MYK üyeleri bu sözlere uzun süre gülmüşler... (14.11. 2007 Milliyet’ten). Operasyon Sonra da “Operasyon çok yakın” demiş. Bu 25. operasyon olacak. Operasyonun başına Baltacı Mehmet gibi biri geçmez inşallah! Tam PKK’nin belini kırarken bir kazaya uğramayalım! Bence Sayın Başbakan bu operasyona bizzat katılmalı, IV. Murat Han’ın ruhuna el fatiha okuyaraktan doğru Bağdat hedeflenmelidir. N’apıcak kuru Kandil Dağı’nı, hedef Bağdat olmalıdır! Çünkü çok kızmış Başbakanımız. Yavuz Sultan Selim; sakalını kesip, yeniçeri ağasını çağırıp, yaz ağa, “Bir no’lu er Selim diye yaz. Bundan beru ordunun başında olmayan hakanın buyruğunu kabul etmeyun ve onsuz savaşa gitmeyun!” demişti. Yavuz’un ruhu dolaşıyor Anadolu’da.. Haydin hayurlu seferler... Ağlamakgülmek serbest. gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ’NDEN 12.11.2007 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan akademik kadro ilanımızda; Fen Edebiyat Fakültesi Eski Türk Dili ABD Profesör kadrosu Eski Türk Edebiyatı ABD olarak düzeltilmiştir. Teknik Eğitim Fakültesi Elektronik Eğitimi ABD Yrd. Doç. kadrosu sehven yayınlanmış, iptalinin duyurulması. İlgililere duyurulur. Basın: 61061 16 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yurdumuzun sulak 1 alanlarında 2 da yaşayan 3 göçmen bir kuş. 2/ İşçi... 4 Argoda karnı 5 aç ya da para 6 sız kimse. 3/ 7 Bir tür kalın pamuklu bez. 8 4/ Şarkı, tür 9 kü... Sevimli. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 5/ “ kafeste duran kuştur / Elbet uçar 1 K A Ş İ M A N K K A T A gider bir gün” (Ka 2 O B U R Ş A R racaoğlan)... Olum 3 R A H İ P B A L AMA suzluk belirten bir 4 O R U Ç önek... Helyum ele 5 S A H A R A U mentinin simgesi. 6/ 6 O A Ş A M A Mantık. 7/ Üstderi 7 L A L M A N A V nin kalınlaşması ve 8 L A R İ İ D A sertleşmesiyle oluş 9 M E Y A N E A L muş deri... Eski dilde kılıç. 8/ Büyük Okyanus’ta bir ülke. 9/ Çam, ardıç, ladin gibi ağaçların iğne gibi ince yaprakları... Cana yakın, uysal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde serçeye verilen ad. 2/ Emirler, beyler... Motorlu taşıtların elektriğini sağlayan aygıt. 3/ “Ey benim memesinde cüceler emziren acayip memleketim” (B.R. Eyuboğlu)... Düzyazı. 4/ Hisse, pay... Kahramanmaraş ilinde bir baraj. 5/ Aydın ilindeki Afrodisias antik kentinde yaptığı kazılarla tanınmış arkeoloğumuz. 6/ Ermenistan’ın para birimi... Bir gösterme sıfatı. 7/ Bir meyve... Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz. 8/ Evlilik işlemi... İtici neden, güdü. 9/ Sarı ya da beyaz renkte çiçekler açan bir süs bitkisi. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear