28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 KASIM 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr TERÖRLE MÜCADELEDE SABIRLI OLUN Eski Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan, 10 yıl önce İsrailFilistin çatışması ile anılan Ortadoğu’nun birçok ülkesinde bugün iç içe geçmiş çatışmalar yaşandığına işaret ederek Türkiye’nin olası bir Kuzey Irak operasyonunun bölgedeki barışçıl çözümleri zorlaştıracağını söyledi. Annan, Türkiye’yi terörle mücadele konusunda basiretli ve sabırlı olmaya çağırdı. Annan, Türkiye’nin ekonomik verim ve üretici kapasitesine bakıldığında çok iyi bir noktada olduğunu belirtti. Annan 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN KÜRESELLEŞME ADALETSİZLİK YARATIYOR Kemal Derviş, günümüzde dünya büyümesinin neredeyse yarısının gelişmekte olan ülkelerden geleceğini söyledi. Derviş şöyle devam etti: Küreselleşmenin bu tür pozitif yanlarının yanı sıra, gelir dağılımıyla ilgili bazı olumsuz etkileri de bulunyor. En zengin 10 ülke ile en yoksul 10 ülkenin kişi başı milli gelirleri karşılaştırıldığında 1820’de yüzde 3 olan oran bugün yüzde 50’ye ulaştı. Dünyanın en zengin yüzde 2’lik nüfusu dünya servetinin yüzde 50’sine sahip. Bir ülke güçlü bir ekonomiye sahip değilse, ciddi bir piyasa oluşturamıyorsa en iyi siyasetçiler bile ülkeyi vasıflı kılamaz. Derviş H E D E F, G E L İ R İ N A D İ L PAY L A Ş I M I O L M A L I TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, küresel sorunlara dünya vatandaşı gibi bakabilmenin küreselleşmenin getirdiği bir sorumluluk olduğunu söyledi. Yalçındağ şu görüşleri dile getirdi: Dünya ekonomisi eskisi kadar Amerika ekonomisine sıkı sıkıya bağlı değil. Dünya vatandaşlığı bilinci küresel rekabetin sert koşullarına farklı bir duyarlılık getiriyor. Duyarlılığın temelinde gelecek nesilleri barış içinde, gelirin adil paylaşıldığı bir dünyada yaşatma anlayışı yatıyor. Yalçındağ Enflasyon Hedeflemesi Gerçek mi? Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 2001 Kasım’ında “bağımsız” kurum haline dönüştürüldü. Yani 2001 Kasım’ından bu yana artık TCMB kendi hedeflerini kendisi seçmekte ve bu hedeflere ulaşmak için gerekli gördüğü politikaları da kendisi “bağımsız” olarak belirlemekte. TCMB 2002sonrasında önce “örtülü”, 2006’dan bu yana da “açık” enflasyon hedeflemesi uygulayacağını ilan etmiş ve “fiyat istikrarını sağlamaktan başka hiçbir hedefi olmadığını” kamuoyuna duyurmuştu. Enflasyon hedeflemesi para politikaları özellikle 1997 Asya, 1998 Brezilya ve 2001 Türkiye ve Arjantin krizlerinden sonra Vaşington mutabakatı diye adlandırılan yenimuhafazakâr makro ekonomik politikaların ve IMFgüdümlü istikrar programlarının ayrılmaz bir parçası olagelmiş idi. TCMB de 2001sonrası yeniden yapılanma programı dahilinde fiyat istikrarı ve enflasyon hedefi dışında hiçbir makro değişken ile ilgilenmediğini özenle vurgulayarak 2006 ve sonrası için enflasyon hedeflerini ilan etti. TCMB hedeflerine göre tüketici fiyatları yıllık enflasyonu 2006 sonu için yüzde 5, 2007 sonu için ise yüzde 4 olarak belirlenmiş idi. TCMB bu hedeflere ulaşmak için bir de “hedefle uyumlu patika” ilan etmiş, ayrıca bu hedef patikanın 2’şer puan çevresinde birer alt ve üst sınır belirlemişti. Aşağıdaki grafikte, TCMB’nin açık enflasyon hedeflemesi dönemine ait alt ve üst sınırları ve aylar itibarıyla gerçekleşen (yıllıklandırılmış) enflasyon oranları sergilenmekte. 2006sonrasında enflasyon hedeflerini tutturma konusunda TCMB’nin ne derece başarılı olduğu konusunu sizlerin gözlemine bırakıyorum. 16. Kalite Kongresi ‘Küresel Rekabet ve Dünya Vatandaşlığı’ teması ile İstanbul’da başladı Başarının sırrı ulus devlet ? UNDP Başkanı Derviş, dünya insanı olmak için küreselleşmeyi iyi anlamak, küresel sorunları iyi tahlil etmek, birçok sorunun bölgesel düzeyde ele alınması gerektiğini kabul etmek ve kendi ulus devletinin iyi bir vatandaşı olmak gerektiğini söyledi. Ekonomi Servisi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş, “Eğer AB sürekli bir kimlik arayışı içine girerse, sadece tarihten gelen birtakım ipuçları ile kimlik sorununa girerse, işte o zaman hiçbir zaman başarılı olamayacaktır” dedi. Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen “16. Kalite Kongresi”, “Küresel Rekabet ve Dünya Vatandaşlığı” teması ile İstanbul’da başladı. Cumhuriyet gazetesinin de basın sponsoru olduğu kongre 2 gün sürecek. Kongrenin ‘Neredeyiz’ konulu özel oturumunda konuşan Derviş, böylesine küreselleşen bir dünyada ulus devlet vatandaşı olmanın önemine işaret ederek, ortak sorunlara ortak çözüm bulmanın önemini vurguladı. Konuşmasında AB’nin bu an Liderlerden geleceğe imza lamdaki çalışmalarından da bahseden Derviş, birliğin büyük felaketlerden sonra kurulduğunu ve ulus devleti ortadan kaldırmadığını söyledi. Derviş, “Asıl önemli olan bu birliktelikte hangi girişimleri birlikte yapmak istediğiniz, hangi sorunlara ortak çare aramak istediğiniz, KalDer’in ev sahipliğinde Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen, Nobel Ödüllü eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın da hazır bulunduğu törende, Türkiye’nin önde gelen 35 kuruluşu daha Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza attı. Böylece Türkiye’deki Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza atan kuruluş sayısı 100’ü aştı. Dünyada ise bu rakam 4 binin üzerinde. Törende Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalayan kurumların liderleri bir de aile fotoğrafı çektirdi. hangi sorunlara kendi ulusal düzeyinizde çare bulabileceğinizdir” dedi. Asıl önemli olanın kimlik arayışı değil, birlikte iş yapma olduğunu vurgulayan Derviş, şunları kaydetti: “Eğer AB küresel düzeyde bölgesel yönetişim biçimini benimsemeyi arzu ediyorsa ve bunu es nek biçimde ulus devletin de görevini ve isteğini ortadan kaldırmadan yapmak istiyorsa, pragmatik biçimde ortak projelerin temelinde yapmak istiyorsa işte o zaman tüm zorluklara rağmen başarılı olabilecektir ve Türkiye böyle tanımlanan bir AB’ye çok kolayca omuz verebilecektir.” Derviş, dünya insanı olmak için küreselleşmeyi iyi anlamak, küresel sorunları iyi tahlil etmek, birçok sorunun bölgesel düzeyde ele alınması gerektiğini kabul etmek ve kendi ulus devletinin iyi bir vatandaşı olmak gerektiğini söyledi. Sanayi Bakanlığı, yeni yasa çıkmadan ikincil düzenlemeler için kolları sıvadı Ticaret Kanunu seferberliği Türk işadamına girişimci ödülü BERLİN (AA) Türk işadamı Ozan Taner, Almanya’da yılın en başarılı girişimcisini tespit etmek amacıyla düzenlenen “Ulusu Yüreklendirenler’’ (Mutmacher der Nation) yarışmasında, Berlin elemelerinde eyalet birincisi seçilerek takdir belgesi aldı. Taner, ortakları Wolfgang Rühl ve Niels Frandsen ile birlikte kurduğu “Moema Espresso Republic GmbH’’ adlı şirketle, Brezilya’dan kahve ithal ediyor. Brezilya’da arkadaşlarıyla 6 yıl yaşadığını, oradaki üreticilerin Avrupa’ya ham kahve ithal ettiklerini gördüklerini anlatan Taner, kendilerinin de Brezilya’da çiftçilerle anlaşarak kavrulmuş kahve ithal ettiklerini, böylelikle oradaki çiftçilerin de daha fazla kazandıklarını belirtti. Yarışmanın Almanya finalleri, Almanya’nın başkenti Berlin’de 28 Kasım’da düzenlenecek. ? Bakanlığın altyapısını hazırladığı sistem AB ile uyumlu, bireyi gözeten, piyasayı açan ve şeffaflaştıran düzenlemeleri içerecek. Ekonomi Servisi Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, yılbaşına kadar yasalaşması beklenen yeni Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) sorunsuz işleyebilmesi için gerekli ikincil mevzuat ve yönetmelikleri eşzamanlı hazırlayacak bir komisyonun yakında çalışmalarına başlayacağını açıkladı. Bakan Çağlayan, önceki akşam bir grup gazeteciyle düzenlediği sohbet toplantısında, ilk 75 gününü tamamladığı bakanlık çalışmaları, planladıkları yenilikler ve bugün Meclis gündemine gelmesi beklenen yeni TTK hakkında özetle şunları söyledi: Girişimci odaklı bir bakanlık oluşturmak hedefi ile bakanlığı yeniden yapılandırıyoruz. Sanayi stratejimizi belirlemek için ilk aşa ŞİRKETLERİ DENETLEYENLER DE DENETLENECEK B Çağlayan ir görevimiz de amaca uygun işleyiş ve denetlemedir. Bunun için şeffaflığa çok önem veriyoruz. Anonim şirketlerin kamuyu aydınlatacak olan internet sitelerini bakanlığımız düzenleyecek. Bakanlığımız, bağımsız bir denetçi denetimi yapacak kuruluşun oluşumuna kadar, anonim ve limitet şirketi denetleyen denetçiyi denetleyecek. Bunu gereği gibi yapamazsak, AB’den birçok küçük denetim şirketi pıtrak gibi Türkiye’ye gelir. Bu pazarı bir daha alamayız. Son olarak, bakanlığımız yeni TTK’nin tam anlamı ile uygulanmasını sağlamak için yol gösterici uygulama rehberleri de çıkaracak. Yukarıdaki şekilden de görüldüğü üzere Türkiye’nin on sekiz aylık enflasyon hedeflemesi deneyiminde 2006 ve 2007’nin ilk çeyrek dönemleri haricinde gerçekleşen enflasyon oranı, hedefle uyumlu üst sınır patikasının devamlı üstünde seyretmiştir. Sürekli olarak dışsal şoklar, uluslararası finans piyasalarındaki çalkantı gibi konjonktürel öğelerle izah edilmeye çalışılan bu sorun, artık giderek kanıksanmış bir durum haline dönüşmüş gibidir. Bu gözlemler üzerine değerli meslektaşımız Nazif Ekzen, ANKA Haber Ajansı’ndaki köşe yazılarında söz konusu kanıksanmışlık haline dikkat çekiyor ve şu vurguları yapıyor: “Son iki yıldır yüzde 100 üzerindeki bu sapmaya karşı Türkiye’de hiç kimse enflasyonu bir sorun olarak görmüyor. Hatta, 2007 yılı hedeflerinin de tutmayacağını açıklayan Merkez Bankası da sorun olarak görmüyor”. Eğer enflasyon hedeflerinden sapmaya karşı herhangi bir ciddi politika uygulaması söz konusu olmayacak ise Merkez Bankası’nın bu edilgen tutumu gerçekten tedirgin edici değil mi? Sayın Ekzen’in vurguladığı üzere, aslında söz konusu tedirginliği arttıran önemli bir tehlike var: Hedeflerin yüzde 100 üzerinde süregelen enflasyonun dış açık ve bütçe açığı ile birlikte sürüyor olması çok daha tehlikeli. Özellikle bütün makro politikaların “beklentilerin idaresi” oyununa indirgendiği bir spekülasyon kapitalizmi ortamında. Turkish Bank’ın satışına rekabet izni Ekonomi Servisi Rekabet Kurulu, Turkish Bank AŞ hisselerinin yüzde 40’ının Kuveyt’in en büyük bankası olan National Bank of Kuwait tarafından Özyol Holding AŞ’den devralınması işlemine izin verdi. Kurul söz konusu kararı geçen haftaki toplantısında aldı. Turkish Bank’ın yüzde 40 hissesinin 160 milyon dolara National Bank of Kuwait’e satışı için ağustos ayı başında anlaşma sağlanmıştı. Bu satış işleminin geçerli olabilmesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun onay vermesi gerekiyor. 22 şubesi ve 100 milyar YTL’lik sermayesi bulunan Turkish Bank, Turkish Yatırım’ın da yüzde 100 hissesine sahip. mada bir ‘sanayi envanteri’, buna uygun bir ‘istihdam envanteri’ ve gelecekteki ihtiyacımıza uygun planlama yapabilmek için bir eğitim envanteri çıkarmak zorundayız. Ekonomik aktivitenin yeniden yapılanması için en önemli adımlardan biri, TBMM Genel Kurulu’na inme aşamasında bulunan TTK. 1957’de yürürlüğe giren 6762 sayılı TTK, geçen 50 yılda küçük bir değişiklik dışında hiç yenilenmedi. Yasanın uygulanmasına dönük düzenlemeler yapma görevi bize verildi. Biz de bakanlık olarak, ticaret erbabına, sanayiciye, bilgiye ulaşmak isteyen topluma ve şeffaflık arayan piyasalara yasa için gereken bir çeşit “satış sonrası hizmeti” sunacağız. Bakanlığımız, ticaret ve sanayi odaları, sivil toplum kuruluşla rı ve uzman akademisyenlerle ve AB ile uyumlu, bireyi gözeten, piyasayı açan ve şeffaflaştıran düzenlemeler yapacağız. TTK Hazırlama Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Ünal Tekinalp Hocamız da bir dizi asistanıyla birlikte bakanlığımıza yardım edecek. Düzenlemeler AB müktesebatı ile ABD ve Japonya’daki modeller dikkate alınarak hazırlanacak. B Kentkart dünyaya örnek oldu PARİS (AA) Dünyada ilk kez toplu taşıma otobüslerinde, bankaya bağlanarak kredi kartlı ödemelere online onay alan kredi kartlı validatör üreten Kentkart şirketi, akıllı kartlar konusundaki dünyanın en büyük fuarı olan “Cartes’’te dağıtılan “Sesames’’ ödülleri töreninde, ilk üçe girdi. Kentkart’ın projesi, İzmir’in yanı sıra Çanakkale’de de uygulanıyor. İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Bu yıl 16.’sı düzenlenen Kalite Kongresi’nin teması “Küresel Rekabet ve Dünya Vatandaşlığı”. Geçen yılki kongrede “Düşünce Kalitesi ve Küresel Yönetim” konusu ele alınmıştı. Kongreye ev sahipliği yapan Türkiye Kalite Derneği’nin (KalDer) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu’na “Neden düşünce kalitesi” sorusunu yöneltmiş ve “Türkiye’de pek çok şeyi kâğıt üzerinde yapabiliyoruz. Kanunlar çıkartıyoruz, düzenlemeler yapıyoruz. Ancak uygulamaya gelince başarılı olamıyoruz. Çünkü insanların düşünce sistemini değiştiremiyoruz. Oysa dünya rekabetinde başarılı olabilmek için düşünce sistemimizi değiştirip, yönetim kalitemizi arttırmamız gerekiyor” yanıtını almıştık. KalDer gerçekten de çok önemli bir konuya parmak basmıştı. En azından sorunun kökünü ortaya koymuştu. Aslında Kü Neredeyiz? Küreselleşme ve Türkiye... resel Rekabet ve Dünya Vatandaşlığı konusunu irdelerken de bunu Düşünce Kalitesi’nden soyutlamamız mümkün değil... Küresel rekabet deyince ilk anda akla ekonomi geliyor. Şirketlerin kendilerini uluslararası arenada güçlü bir konuma getirmek, rakiplerinin karşısında fark yaratmaları için yapmaları gerekenler sıralanıyor: Marka haline gelmek, yenilikçilik, yaratıcılık, kurumsallaşmak, sürdürülebilir süreç yönetimi, kurumsal ve sosyal sorumluluk... Zaten küresel ekonomi de, şirketleri bu saydıklarımın hepsine hızla odaklanmaları konusunda da kaçınılmaz olarak zorluyor. Ben bu açıdan bakıldığında şirketlerin gösterdikleri performansın son derece olumlu olduğunu düşünüyorum. En büyüğünden KOBİ tanımının içindeki en küçüğüne kadar birçok şirket küresel rekabete ayak uydurabilmek için kendisini değiştirip geliştiriyor. Bu yüzden küresel rekabeti yalnızca özel sektör açısından ele alırsak resmin bütününü görememiş oluruz. Örneğin küresel rekabet dediğimizde bunu ulus devletlerin gücünden soyutlama şansımız yok. Geçen günlerde Avrupa gezisinin son ayağı olarak Türkiye’ye de gelen ve Anıtkabir’i kendi törelerinde olmadığı gerekçesiyle ziyaret etmeyen Suudi Arabistan Kralı’nın oteline Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gitmesi ve aynı kral hazretlerinin diğer ülkelerin diplomasi kurallarına harfiyen uyması Türkiye’nin küresel rekabetin siyasi ve diplomatik ayağında bir ulus devlet olarak konumunu da ne yazık ki ortaya koyuyor... Keza Kuzey Irak sürecini doğru dürüst yönetmeyi başaramaması, Avrupa Birliği ile müzakerelerde sürekli kendini “ev ödevini tamamlamamış çocuk” konumuna düşürmesi, Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerle güçlü ve sürdürülebilir ilişkiler oluşturamaması, elinde olanak varken kendini bir bölgesel güç olarak hâlâ konumlayamamış olması da küreselleşme tablosunda Türkiye’nin yerini gösteriyor. Kongrenin özel konuşmacılarından olan Kemal Derviş’in konuşmasında “bu kadar küreselleşen dünyada ulusdevlet vatandaşı ol mak son derece önemli” sözleri farklı bir cepheyi ortaya koyması açısından anlamlı. “Evet dünya insanı olmak için küreselleşmeyi iyi anlamak, takip etmek, işbirliği geliştirmek son derece önemli ancak ‘kendi ulus devletinin iyi bir vatandaşı olmak, onu en çağdaş şekilde örgütlemek, kamu gücünün vatandaş tarafından yönetilmesi’ de şart” diyen Derviş, bir anlamda Türkiye’nin bu konudaki eksikliğine de dolaylı olarak vurgu yapıyor. Sonuçta küreselleşme dediğimizde ve Türkiye’nin de buradaki yerini sorguladığımızda dönüyoruz dolaşıyoruz Nuhoğlu’nun bundan bir yıl önce vurguladığı “dünya rekabetinde başarılı olabilmek için düşünce sistemimizi değiştirip, yönetim kalitemizi arttırmamız gerekiyor” noktasına geliyoruz... Bakalım bir gün başarabilecek miyiz? CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear