26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2007 SALI 14 KÜLTÜR Tiyatro Pera yeni oyunu ‘Şerefe Hatıralar’la yakın tarihimize bakıyor AYNA ADNAN BİNYAZAR Y oğun acılara itilenler... N esrin Kazankaya’nın yazıp yönettiği Tiyatro Pera, İstanbul’un kazandığı nitelikli özel tiyatrolardan biri olarak altıncı tiyatro dönemine girdi. Nesrin Kazankaya’nın yazıp yönettiği ‘Şerefe Hatıralar’, topluluğun Türk toplumuna eğildiği ilk oyun. Dekorgiysi tasarımını A. Şirin Dağtekin’in, ışık düzenini Yüksel Aymaz’ın yaptığı oyunun yorumcuları Nesrin Kazankaya, Mehmet Aslan, Muhammet Uzuner, Başak Meşe ve Aytunç Şabanlı. Topluluk, kuruluşundan bu yana ‘özenli’ işlere imza attı. Sanat yönetmeni Nesrin Kazankaya, tiyatroculuktaki en enerjik ve yaratıcı dönemini arı gibi çalışarak değerlendiriyor. Araştırıyor, inceliyor, yabancı dilden çeviriyor, oyun yazıyor, oyun yönetiyor ve sahneye çıkıyor... Yapımlar oluşturulurken dekorda, giyside, ışık tasarımında, sahne gereçlerinin seçiminde ve kullanımında titizlik gösteriliyor. En hoşu da oyun broşürlerinin derinlikli içeriği, kullanılan fotoğrafların nitelik düzeyi, sayfa düzenindeki şıklık... Deneyimli dramaturg Şafak Eruyar’ın çalışkanlığının doğru yansımaları... Özetlemek gerekirse, Tiyatro Pera üretim yaparken de, ürünlerini sunarken de tiyatroculuk uğraşına, sanatçı kişi emeğine ve seyirciye saygılı bir tutum izliyor. Yeterince incelemeden, gerektiğince titizlenmeden, tiyatrocu kişi duyarlığını sürekli olarak tazelemeden, yalnızca beceri ve birikime yaslanmakla işi bitireceğine inanan kimi sanat erbabına örnek olacak bir tutum kısacası... Geriye hüzünle bakış Dilini Yeniden Bulma Duygusu Milan Kundera, 1968 Ağustosu’nda Çekoslovakya’nın Rus ordusunca işgalini ülkenin ölümü sayarken, tarihsel süreç içinde yazarlarca gerçekleştirilen dilsel gelişmenin bir yeniden doğuş olduğunu içinden geçirir: “Kitaplardan, okullardan, idari sistemden silinen Çek dilinin (bir zamanlar Jan Hus’un ve Comenius’un kullandığı o büyük dilin) Almanca yanında, evde konuşulan bir lehçe gibi ayakta kalmaya çabaladığı XVII. ve XVIII. yüzyıllardan sonra gerçekleşen yeniden doğuşunu; XIX. yüzyılda, uyuyan bir ulusu mucizevi şekilde kısa bir zamanda uyandıran o Çek yazarlarını ve sanatçılarını düşündüm.” Tahsin Yücel de Sözcükler dergisinin 5. sayısında yayımlanan “Dilleri Var Dilimize Benzemez” başlıklı denemesinde, Behçet Necatigil’in Rainer Maria Rilke’den çevirdiği Laurids Brigge’nin Notları’nı yıllar sonra bir kez daha okurken bir özlemini dile getiriyor: “Ama okumayı biraz daha sürdürünce, bu kitapta beni büyüleyen şeyin yalnızca büyük Alman ozanının derin duyarlığı ve özgün anlatımı olmadığını sezinlemeye başlıyorum: bu esenlik, bu mutluluk karanlıktan aydınlığa çıkmak, gurbetten yurda dönmek gibi bir şey: Yitirilmiş bir dili yeniden bulmanın mutluluğu.” Kundera’nın, ayakta kalmaya çabalayan Çekçe’nin ‘yeniden doğuşu’ndan duyduğu sevinçle, Yücel’in, Behçet Necatigil çevirisiyle ‘yitirilmiş bir dili yeniden bulma mutluluğu’ birbiriyle örtüşüyor. Türk yazarları dil aydınlanmasını dil devrimiyle yaşadılar. Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu 1983’te Evren cuntasıyla kapatılınca çöküş başladı. Dilde çöküş yaşayan ulusların kültürü kıraç topraklara döner. Kıraç toprak açtır. Aç toprak insan gibidir, ağzını yaban memelere uzatır. Dili yaban memelerle beslenen uluslar ise, şairin dediği gibi, ‘kendi vatanında vatansızlığı’ yaşar. Yücel, incelikli diliyle, bu kıraçlığın nerelere vardığını görsel ve işitsel medyadan, sanatsal alanlardan örnekler vererek gösterirken, Emin Özdemir, aynı dergide yayımlanan “Kirlenmenin Boyutları” başlıklı denemesinde, kitle iletişim araçlarının ‘kirlenmeyi besleyip büyüten, onun dolaşımını sağlayan ana damarlar’ olduğunu belirterek şunları söylüyor: “İnsanımızı bilinçsizleştirme, beğenisizleştirme, kendi öz değerlerine yabancılaştırma doğrultusunda ürkütücü, korkunç bir yarış içindeler. (...) Sanki katran karası kir bulutları çökmüş ülkenin üstüne.” “Mızraklı İlmihal ya da Mızrak Çuvala Sığmaz” başlıklı yazısında ise, Ali Püsküllüoğlu, bir devlet kurumu olan bugünkü TDK’ce, kullanımdan düşmüş Osmanlıca sözcüklerin Türkçe Sözlük’e yeniden alındığını ve yabancı sözcüklerin yazımında o dilin kurallarının uygulandığını ileri sürerek, bunun, bir ‘eskiyi geri getirme, irtica’ olduğunu vurguluyor. Toplum tam bir dil curcunası yaşarken, aynı kuşaktan üç dilcinin, aşağı yukarı bir konuyu aynı kaygılarla işlemesi rastlantı sayılmamalıdır. Onlar, Türkçenin aydınlanma dönemini yaşadılar; o yolda şiirler, romanlar, denemeler yazdılar, sözlükler hazırladılar; halkın dil belleğine inerek yepyeni sözcükler türettiler... Saçlarını dilsel bağımsızlığımızı sağlama yolunda ağartan bu kuşak, şimdi de, toplumu, çevreyi, iletişim araçlarını dilsel başıboşluktan kurtarma çabası içinde, dilimizi yeniden arama gereksinimi duyuyor. adnan@binyazar.com ‘Şerefe Hatıralar’ın dünya prömiyeri 24 Kasım 2006’da yapıldı. Bir ‘duyarlılıklar’ oyunu izliyorsunuz. Dramın belkemiğinde, Nişantaşı’ndaki kibar İstanbullu yaşamının tüm incelikleriyle yetişmiş bir kız kardeşle erkek kardeşin öyküsü var. ‘Şerefe Hatıralar’, Türkiye’nin iki kritik siyasi döneminden izdü şümler taşıyan bir ‘duyarlıklar’ oyunu: Demokrat Parti dönemi ‘demokrasisi’nin ve ABD eliyle sunulan liberal ekonomi anlayışının toplumdaki ‘hoyrat’ oluşumlara el verdiği, 67 Eylül Olayları’na dek uzanan, 1955 yılı odaklı ilk dönem ve 12 Mart’ı 12 Eylül’e ulaştıran, ‘68 kuşağından gençlerin’ yoğun acılara ‘hoyratça’ itildiği ikinci dönem... Anımsamazdan gelmeyi yeğleyebiliriz, ama her iki dönemin de birinci elden tanıkları henüz yaşamakta, doğrular ve yanlışlar henüz bilimsel açıklıkla ortaya dökülmüş değil, vicdan hesaplaşmaları henüz noktalanmamış... Yazar Kazankaya, ‘tehlikeli’ sularda dolaştığının bilincinde. Kendi deyişiyle, “Her şeyi anlatmaya kalkışmak yalnızca olanaksız değil, gereksiz de”. Bu nedenle Nişantaşı ‘kibarlığı’nı (‘monden’liğini) sindirmiş, ‘İstanbul soylusu genç bir kuşağın (Sanay, erkek kardeşi Su at, dostları) 1955 yılını kapsayan öyküsü ile yaklaşık yirmi yıl sonra bir önceki kuşağın yaşına gelmiş ve 12 Mart sonrası/12 Eylül öncesi dönemiyle yüzleşmiş/yüzleşmek durumunda kalmamış’ genç insanların (Sanay’ın kızı Berin, Recep Usta’nın oğlu Kemal) öyküsünü buluşturmakla yetiniyor. Bu iki dönemin birbirinden farklı olan ancak, her ikisinde de ‘yenilmişlik’ duygusunun ağır bastığı ‘hüzün’, ‘geriye dönüş’‘ileri gidiş’ tekniğiyle sıralanmış kısa tablolarla iç içe canlandırılıyor. Burjuva yaşamının incelikleri Ancak, Kazankaya’nın dramatik malzemesinin ağırlığını 1955 yılının İstanbul’u ve Nişantaşı’ndaki burjuva yaşamı oluşturuyor. Dil kullanımı, konuşma ve davranış biçimleri, giysi ve çevre düzeni, Sanay (Nesrin Kazankaya) ile Suat’ın (Mehmet Aslan) sanat karşısındaki duyarlılıkları, esprileri, beğenilerindeki incelik, içki içişlerindeki zarif törensellik, ayrıntılı olarak ve başarıyla işleniyor sahnede. Sanay’ın kocası Celal’in (Muhammet Uzuner) Demokrat Parti siyasetinin bendesi olma aşamasında ise Sanay ve Suat’ın incinebilirliği su yüzüne çıkıyor. Sanay ve Suat da 67 Eylül Olayları sırasında –onca yıl birlikte yaşamışlıktan sonra ‘öteki’ oluveren ‘gayrimüslim’ komşular gibi artık ‘azınlık’ sanki... ‘Aydın’ olma sorunsalıyla sarmalanıyorlar. Belki de İstanbul’daki burjuva yaşamının inceliklerine dalıp gitmişken toplumda oluşan yeni dinamiklerin bilincine bütünüyle varamayışlarının bedelini ödüyorlar... Buna karşılık, 12 Mart öncesinde yurtdışında üniversite eğitimine gönderilerek öğrenci olaylarına karış ması engellenen, Sanay ile Celal’in kızı Berin (Başak Meşe) ile dönemin tüm hoyratlığıyla karşı karşıya kalmış Kemal’in (Aytunç Şabanlı) öyküleri yalnızca kalın fırça darbeleriyle ve yalnızca söz düzeyinde oluşturulduğu için beklenen derinliğe ulaşamamış. Böylece oyunun odak noktası kayıyor. Bu durumda, SanaySuat öyküsü de gerektiğinden çok uzatılmış etkisi bırakıyor. Nesrin Kazankaya, yazdığı metinlerden fedakârlık etmeyi sevmiyor... Ya da yazaryönetmen olmanın getirdiği bir zorluk bu... Metinde işlenen iki dönemin eşit derinlikte incelenmemesinden kaynaklanan anlatım sorununa karşın akıllıca tasarlanmış bir sahne düzeni içinde rollerini doğru yorumlayan oyuncularla, başarılı dekorışıkgiysi tasarımlarıyla şık bir yapım var karşınızda. Kentin işlek bir noktasında yer alan Piramid Sanat farklı sanat dallarını buluşturuyor Bedri Baykam’ dan sanata yeni bir kapı te yaptığı işler de Piramid Sanat’taki etkinlikleri belirlerken etkili ve yaPiramid Sanat, geçen aralık ayında rarlı olmuş tabii ki. açıldı, Tarlabaşı’ndaki bu yeni buTiyatroyla ilgili kadroyu oluştururluşma yeriyle, kültür yaşamımız yeken Adnan Tönel, Orhan Alkaya gini bir sergi, paylaşım ve eğitim alabi isimlerin, kendi deyimiyle ‘akıl nı kazanmış oldu. Bedri Baykam’ın üstüne akıl koymasıyla’ burası zenaçtığı bu merkezde, bugünlerde ikinginleşmiş. ‘‘Burda işbirliği, dayaci sergiye yer veriliyor. Açılışın henışma ve düşünsel hedef var. Bu men ardından etkinleşen atölyelerde hedef, çağdaş sanat ve genel olarak de konusunda yetkin isimler, katısanatın tüm disiplinleri arasında bir lımcılarla teorik ve uygulamalı çalışbeyin ilişkisi, bir dostluk dayanışmalara başladılar bile. İmza günleri, ma ve paslaşma ortamı oluştursöyleşiler yapılmakta. Bina, Tarlamak. Daha önce başı’nın hemen başıngerçekleştirdiğim da, Taksim Meydanı’na bazı sanatsal tayakın bir noktada yer sarılarda olduğu alıyor. Sayıları azalmış gibi. Türkiye asolsa da halen bölgenin lında hareketli bir dokusunun önemli bir sanat bölgesi. Piöğesi olan, eski, güzel ramid Sanat, bir üç katlı yapılardan biyerde bütün bu ri. hareketlere açık canlı bir alan.’’ Bir buluşma noktası Ekrem Kahraman, Bahri Genç, Başlangıçta ‘bir saRagıp Yavuz, Fenat merkezi açmak’ ri Boz, Selma gibi kesin bir amacı olAkın Girgin, Asmasa da İstanbul Sanat lı İçözü, Jeremy Merkezi’nde atölyesiWalton, Adnan ? Başlangıçta ‘bir sanat merkezi açmak’ gibi nin boşaltılmasıyla yeni bir Tönel, Volkan Aslan ve yer arayan Baykam’a, rastlakesin bir amacı olmasa da İstanbul Sanat Baykam, sanat İngilizcedığı bu bina esin kaynağı olsinden oyunculuğa çeşitli Merkezi’nde atölyesinin boşaltılmasıyla yeni muş. Binanın yerinin merkedersler vermeye başladı bibir yer arayan Baykam’a, rastladığı bu bina ze yakınlığı, görünümü ve le. Piramid Sanat’ın ikinesin kaynağı olmuş. Binanın yerinin merkeze yapısı, yeni bir atölye oluşturci katındaki galeri pazar yakınlığı, görünümü ve yapısı, yeni bir atölye maktan çok öteye taşımış aragünleri de açık. Baykam’ın yışını. Aslında İSM’deki atöloluşturmaktan çok öteye taşımış arayışını. özellikle dikkat ettiği bir yesinden ayrılmayı hiç istemeşey de kafe bölümünde sayen sanatçı, Piramid Sanat’ı tışa sunulan kitaplar. Bunoluştururken birikimini, reları herhangi bir dağıtımcıyı arayıp genı biliyoruz... Kafesi sıcak olsun issimlerini, tiyatro gibi başka alanlartirtmediklerini, özenle seçtiklerini dan sanatçı arkadaşlarını bir araya tedim, insanlar orda hem bilgisagetirdiği özel bir yer oluşturma he yarda internet işlerini yapsın, maç vurguluyor. Deneyimini paylaşmakyecanıyla dört ay gibi kısa bir süre ları izleyebilsin, müzik dinlesin, ki tan söz açıldığında da “Buraya tatap okuyabilsin, istediği kitapları şınmış bir yaşam var, 48 sanat yıde hazırlamış Piramid Sanat’ı. Söz bu noktaya geldiğinde, büyük alabilsin, hem de rahat etsin ve ye lından izler. Diğer sanatçı eğitmenbir şirket ya da kuruluştan destek al ni dostluklar kursun. Burayı sa ler gibi ben de burada sıkça bulumadıklarını belirtiyor Baykam. Yıl hiplenmek, çalışma atölyesine gir nacağım hem’’ diyor Baykam. “Buların izlerini bu mekânın üst katları mek, sanat tartışmalarını yapmak rası’’ diyor, “müzeler gibi büyük na taşıyan eşyalar, resimler, ilgi çe demek. Orada oluşturmak istedi ölçekli yerlerin yanında, çağdaş sakici objeler, hatta eski atölyesinin ka ğimiz çok disiplinli sanat düşünsel nat açısından özel bir seçenek oluşturuyor’’. pısı, sanatçı ve arkadaşlarınca, özen alışverişleri ve diyalogları için...’’ Sanat yaşamında farklı dallardan sa (0 212 297 31 20 info@piramidsale yerleştirilmiş. Dört katlı binanın her noktası, işlerlik göz önüne alınarak natçılarla kurduğu dostluklar, birlik nat.com. Adres: Feridiye Cad. 23 25) SELCEN AKSEL Kıralboğa’dan şiir yarışması ve seçkisi ? Kültür Servisi Kıralboğa Çağdaş Sanatçılar Sanat Merkezi ve Şiir Okulu Derneği, şiir yarışması düzenliyor. Birincisi geçen yıl düzenlenen yarışmanın sonunda, ‘Kıralboğa Şiir Okulu Derneği Şairleri Antolojisi’ adıyla bir de kitap yayımlanmış, katılımcıların şiirlerine yer verilmişti. Bu yıl yarışmada ilk beşe giren şairlerden birinin kurayla belirlenerek kitabı basılacak. Yavuz Bülent Bakiler, Nedret Selçuker, Yılmaz Ergül, Sinan Gedik, Kıralboğa, İbrahim Yener, Rıfat Yüzbaşıoğlu’nun seçici kurulda yer aldığı yarışmaya son başvuru tarihi 31 Ocak 2007. ‘Kıralboğa Şiir Okulu Derneği Şairler Antolojisi’nin ikincisi, 2007 Mayıs ayında yayımlanacak. Katılmak isteyen tüm şairlere açık olan antolojide yer almak isteyenlerin, Şubat 2007’nin son pazar gününe kadar başvurması isteniyor. Tüm başvuruların dernek merkezine şahsen ya da telefonla yapılması gerekiyor. (0 542 833 88 37 0 216 371 38 44) değerlendililmiş. “Çok profesyonel bir bakış açısıyla istediğimiz sonuca ulaşamazdık’’ diyor Baykam. Alt kattaki kafede de bu rahatlatıcı, fakat güven verici havanın sezilmesini istemiş: “Duyulmaması için özel bir gayret sarf ettim, yeni bir atölyeye geçmek gibi. Piramid Sanat, İstanbul sanatının kazandığı yeni bir sergileme salonu, soluk... TaksimBeyoğlu civarındaki çeşitli galeri mekânlarının kapandığını veya daraldığı FRANÇOIS OZON’DAN YENİ FİLM Film, Elizabeth Taylor’ın kitabından sinemaya uyarlanıyor. 20. yüzyıl kadınının hayal dünyası beyazperdede Kültür Servisi ‘Veda Vakti’ ile bir kez daha hayranlarını mutlu eden ve 2006 yılında sadece ‘Un lever de rideau’ adlı bir kısa film çeken Fransız yönetmen François Ozon, bu yıl “The Real Life of Angel Deverell” ile sıkı bir dönüş yapmaya hazırlanıyor. Mart ayında Fransa’da gösterime girecek olan filmde Romola Garai, Lucy Russell, Michael Fassbender, Sam Neill ve Charlotte Rampling rol alıyor. Elizabeth Taylor’ın kitabından uyarlanan film, 20. yüzyılın başlarında yaşayan bir kadının olağanüstü hayal dünyasını gözler önüne seriyor. Gündelik yaşamın sıkıcılığından kaçmaya karar veren genç kız, kendisine romantik ve fantastik hayaller yaratıyor ve zamanla bunları kâğıda geçirmeye başlıyor. “The Real Life of Angel Deverell” Fransız yönetmenin bütünüyle İngilizce çektiği ilk film. Tutsak kadınların portreleri ? Kültür Kültür Servisi Goethe Institutİstanbul ve Anadolu Kültür AŞ’nin desteğiyle hazırlanan Eva Haule “Tutsak Kadınların Portreleri” adlı fotoğraf sergisi 827 Ocak 2007 tarihleri arasında Karşı Sanat Çalışmaları’nda. 1986 yılından beri cezaevinde olan sanatçı bir RAF üyesi. İlk üç yıl tek kişilik bir hücrede tecritte kalan Eva Haule, projeyi oluşturan tutuklularla ilgili şunları söylüyor: “Fotoğrafını çektiğim 21 kadından 14’ü uyuşturucu bağlantısı nedeniyle buradaydı. Ya bu işin ticaretini yapma ya bulundurma veya uyuşturucu bağımlısı olarak. Kadınlardan sekizi başka ülke kökenliydi: ABD, Trinidad, Kolombiya, İsveç, Bosna, Makedonya, Türkiye.” (0 212 245 15 08) Kargart’tan sergiye çağrı ? Kültür Servisi III. Kargart Performans Günleri, bu yıl ‘bedeni obje olarak kullanan’ fotoğraf, video art, yerleştirme, ses enstalasyonu gibi işleri de içerecek. Bu yıl etkinliğe, farklı disiplinlerden olsa da performans alanında etkin olan sanatçıların da belirlenmiş olan ‘beden ek’ teması çerçevesine ürettikleri çalışmalarıyla katılması olanaklı. Bu etkinliğe katılmak isteyenlerin 19 Ocak’a dek Kargart’a başvurmaları gerekiyor. (0216 330 31 51) Bollywood kendi rekorunu kırdı ? BOMBAY (AFP) Hindistan sineması Bollywood, 2006 yılında tarihinin en yüksek yıllık gişe gelirini elde etti. Gösterilen 200 filmden 48’i, listelerde en yüksek sıralamalara çıktı. Ülkenin önde gelen sinema yazarları, bu başarının kendiliğinden gelmediği, bu yıl gösterilen yapımların senaryosundan kurgusuna özel bir çaba gösterildiği açıklamasını yaptı. ‘Daha iyi filmler yapmanın amaçlandığı’ Bollywood sinemasının bu yıl en çok ilgi gören örnekleri ise ‘Dhoom 2’, ‘Have a Blast’ ve ilk polisiye filmi ‘Krissh’ oldu. Krissh, 1.65 milyon rupi gişe geliri elde etti. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear