24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2007 PAZAR 4 HABERLER Başbakan Erdoğan, gazeteci Hrant Dink cinayeti ve gündeme ilişkin soruları yanıtladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Uğur Mumcu ve UMAG Sevgili, Adalet ve Demokrasi Haftası boyunca, ülkenin birçok yerini gezdim. Yarın da bu hafta çerçevesinde yapılan son etkinliğe katılmak üzere Ankara’da olacağım. Hemen belirteyim, bu yılki konuşmalara ilgi çok yoğundu. Bu kuşkusuz sevindirici bir olay, çünkü adalet ve demokrasi için can vermiş olanlara, Uğur Mumcu’ya gösterilen ilgi, aynı zamanda, demokrasiye, bağımsızlığa, özgürlüğe ve laik Cumhuriyete bağlılığın bir göstergesidir. İzmir’de, CHP Karşıyaka ve Balçova örgütlerinin düzenlediği kapalı salon toplantılarında, oturacak yerler doldu, konuşmaları yere oturarak, ayakta izleyenler de oldu. Bir diğer sevindirici nokta da özellikle Balçova’da gençlerin yoğun ilgisi oldu. Bu çok önemli bir olgu, çünkü son zamanlarda gençlerin toplumsal sorunlara uzaklığı gözle görülür bir hal almıştı. Kış aylarında tenha olan Marmaris’te bile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin düzenlediği toplantıya ilgi, beklediğimin çok üstündeydi. Öyle görünüyor ki, çok büyük sorunlarla karşı karşıya olduğumuz şu sırada, toplumda belirli bir bilinçlenme ile karşı karşıyayız. ??? Eğer İzmir’de bulunmak zorunluluğum olmasaydı, bu yıl 24 Ocak’ta Ankara’da olmayı çok isterdim. Çünkü o gece düzenlenen etkinlikte, Uğur’un yazılarından seçkileri Müşfik Kenter seslendirecekti. Uğur’un bir döneme damgasını vurmuş yazılarını, yine bir döneme damgasını vurmuş, kendisinin de çok sevdiği ve saygı duyduğu bir sanatçı tarafından seslendirilmesini izlemek, her zaman bulunur bir fırsat değildi. Uğur Mumcu ile Müşfik Kenter arasında, benzerlikler de var. Her ikisi de Tanrı vergisi yetenekleriyle yetinmeyip, onları bıkmak bilmez bir çalışma ile desteklemiş insanlar. Uğur ile sonradan kitaplaştırdığı dizilerini hazırladığı sırada görüşmek pek mümkün olmazdı, çünkü kapanır odasına pek çıkmazdı. Yemek yemek için çıktığında bile aklı hep çalışmalarında olurdu. Ölümünden sonra, ben bir dizi hazırlarken, Güldal’a sordum: Şu küçücük dizi canımı çıkardı, Uğur bütün bunları, büyük bir hızla nasıl yetiştiriyordu? Güldü: O türlü çalışmalar yaptığı zaman, sofrada bile başka konuları açmazdık, konuştuklarımız bile hep o konu ile ilgili olurdu. Birkaç yıl önce, bir dizi çekimi için Trilye’de birlikte olduğumuzda, Müşfik Kenter çocukluk ve gençlik yıllarını anlatırken, konservatuvar öğrencisiyken, nasıl sabahın üçünde kalkıp çalışmak için yer kaptıklarını nakletmişti. ??? Uğur kitaplaştırılmış yazılarıyla, hem bir dönemin tanıklığını sürdürüyor, hem de bugünlere ışık tutuyor. Sevgili, Uğur Mumcu yazılarıyla bugünümüze ışık tutarken, ölümünden sonra, Güldal Mumcu tarafından kurulmuş olan “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı” UMAG da topluma yeni araştırmacı gazeteciler kazandırıyor. Geçenlerde Vatan gazetesinde, karısını 35 yerinden bıçaklayan bir kişi ile igili yargı kararı hakkında bir haber okudum. Bu konuda yazmak üzere, kararı edinmek için gazeteye telefon ettim; sonunda haberi Ankara bürosundan Kemal Göktaş’ın yazdığını söylediler, kendisini buldum, konuştum, kararı da gönderdi. Çok güzel bir haber yapmışsınız, hem tebrik hem de teşekkür ederim, dediğimde şu yanıtı verdi. Ben de size teşekkür ederim. Ben UMAG’ın kurslarına katıldım, siz de o kurs için seçilecek kişileri saptayan kuruldaydınız. Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu, hatta kendisine Tanzimat’tan günümüze anayasal gelişmeleri sorduğumda, son derecede özlü ve başarılı bir yanıt verdiğini anımsıyorum. Sevgili, UMAG’ın kurulduğundan bu yana sürdürdüğü bu etkinlikten şu anda çeşitli basın organlarında çalışan 23 kişi yetişmiş. Bunlar Ayse Keselkan, Hilal Köylü, Olcay Aydilek, Füsun Iğdır, Gülsen Solaker, Meltem Yılmaz, Murat Gürgen, Okan Konuralp, Kemal Göktaş, Özgür Çakmakçı, Serhat Akça, Serhat Dal, Yakup Karpuz, İnan Gedik, İdil Güngör, Necdet Çalışkan, Yusuf Duran, Ayça Özyiğit, Murat Koralp, İpek Arıoğul, Olcay Fırat Pınar, Kıvanç El ve Aslı Zorba. Görüyorsun, Uğur Mumcu, hâlâ ışık tutmaya devam ediyor. ‘301’ de adım atılabilir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci Hrant Dink’in cenazesinde atılan “Hepimiz Ermeniyiz” sloganını eleştirdi. Erdoğan, “Temenni ederdim ki sadece ‘Hepimiz Ermeniyiz’ ifadesi olmamış olsaydı çok daha mükemmel olmuş olacaktı” dedi. Erdoğan, 301. madde konusunda adım atılabileceğini belirtti. Erdoğan, önceki akşam katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruyu yanıtlarken Bakanlar Kurulu toplantısında haberi aldığında kendisinde ve Bakanlar Kurulu üyelerinde “şok etkisi” yarattığını ifade etti. Dink ile belediye başkanlığı dönemine birkaç kez görüştüğünü dile getiren Erdoğan, Dink’in yargılanması sürecinin 301. maddeyle gündeme geldiğini anımsattı. 301. maddeyle ilgili sivil toplum örgütleriyle toplantılar yaptıklarını ‘GENÇLERİN ELİNDE SİLAH DEĞİL, KALEM OLSUN’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Elinde silah, şehir eşkıyalığına özenen gençler değil, eli kalem tutan, Türkiye’nin kalkınmasına, büyümesine hizmet eden, emek ve değer üreten gençler istiyoruz” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce 50 okulda yaptırılan 50 spor salonunun Ümraniye Haldun Alagaş Spor Kompleksi’nde düzenlenen toplu açılış törenine katılan Erdoğan törende yaptığı konuşmada, sosyal sorunların çözümünde spor hizmetlerinin önemine değindi. kaydeden Erdoğan, bir teklif hazırlamalarını istediklerini, ancak bir taslak gelmediğini söyledi. AB üyelik çalışmaları çerçevesinde söz konusu maddede değişiklik yapıldığını belirten Erdoğan, bu maddenin benzerlerinin pek çok AB ülkesinde olduğunu, konunun üzerinde çalıştıklarını, zamanlaması yapılarak bu konuda adımların atılabileceğini kaydetti. Erdoğan, cenaze törenindeki kalabalığı nasıl yorumladığına ilişkin soruyu yanıtlarken 3 noktanın takdire şayan olduğunu belirtti. Halkın uluslararası camiaya birlik ve beraberlik mesajı verdiğini kaydeden Erdoğan, topluluğu provoke etmek isteyenlere karşı Dink’in eşinin ve Patrik Mutafyan’ın yaptığı olgun konuşmanın önemli olduğunu vurguladı. Erdoğan, “Orada benim eleştirecek bir şeyim olabilir; o da temenni ederdim ki sadece ‘Hepimiz Ermeniyiz’ ifadesi olmamış olsaydı çok daha mükemmel olmuş olacaktı. Yapanlar iyi niyetle yapmış olabilirler. ‘Hepimiz Hrant Dink’iz’ demek zaten yetiyordu” di ye konuştu. Erdoğan, Trabzon Valisi ve Emniyet Müdürü’nün görevden alınmasına ilişkin soru üzerine, Trabzon üzerinde bir oyun oynandığını, bu ilin üzerine gölge düşürülmemesi gerektiğini, atılan adımın bu çerçevede olduğunu belirtti. ASELSAN Maliye’deki soruşturma Maliye Bakanlığı’ndaki soruşturmaya da değinen Erdoğan, “Bazı çevreler hâlâ burada başka niyetler var deyip başka şeyler araştırmanın gayreti içinde. Her şey ortada işte.” dedi. Başbakan Erdoğan, kendi mal beyanının TBMM ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bulunduğunu, artışlarını bildirmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, “Gizlim yok, her şeyim açık, o zannediyor ki herhalde bazı kayıt dışı olan işler vardır, onları yakalarım. Boşuna yorulma, böyle bir şey yok, yakalayamayacaksın, yok böyle bir şey” diye konuştu. F35’e yerli malı sistem MAHMUT GÜRER ERDOĞAN İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Talabani ve Barzani’ye sitem ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Bölgesel Yönetimin Başkanı Mesud Barzani’nin son dönemde yaptıkları açıklamaları eleştirerek, “Yıllar yılı Ankara’da ofisleri oldu. Bu ofislerle dünyaya açıldılar. Ama şimdi bir anda her şey ne hale geldi. Biz bunu istemezdik. Bu gerek hükümetimizin ve gerekse bu görüşmelerin içerisinde olan kurumlarımızın ağrına gidiyor” dedi. Bir televizyon programında açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Kerkük’te bu yıl içinde referandum yapılabilir mi” sorusu üzerine, şunları kaydetti: “Biz bu noktadaki taleplerimizi söyledik. Bunun en azından ertelenmesi lazım. ABD hâlâ diretiyorsa ‘anayasa böyle diyor’ diye... Anayasa dediğin nedir, insanların yaptığı bir şey değil mi, oturursun yenisini yaparsın, ertelersin. Veya bunu anayasa maddesi olmaktan çıkarırsın. Kerkük’e bir özel statü dersin. Parlamento bu işi otursun yeniden değerlendirsin. Kerkük tüm Iraklılarındır. Bunu bir etnik unsura vermek yanlış olur. Bunu çözmek lazım. Eğer bu çözülürse Irak’ın geleceği için, barışı için çok önemli bir adım atılmış olur. Ama eğer böyle bir referandumla Kerkük’te bir oldubitti meydana getirilirse ben bundan çok korkuyorum.” Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin düşüncelerinin Talabani ve Barzani’ye aktarıldığını belirterek, “Yıllar yılı Ankara’da ofisleri oldu. Bu ofislerle dünyaya açıldılar. Ama şimdi bir anda her şey ne hale geldi. Biz bunu istemezdik. Bu gerek hükümetimizin ve gerekse bu görüşmelerin içerisinde olan kurumlarımızın ağrına gidiyor” dedi. ANKARA Türkiye ile ABD arasında F35 savaş uçağı alımına ilişkin antlaşma imzalanırken Ankara, antlaşmaya istemlerinin bir kısmını ekletmeyi başardı. Buna göre; Türkiye kendi alacağı 100 adet F35’e TÜBİTAK SAGE ve MKEK tarafından üretilen Demet bombası fırlatma aparatı ve 25 milimetrelik top ile ASELSAN tarafından üretilecek elektronik savaş ve haberleşme sistemi takacak. Pentagon’da anlaşmayı Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül imzalarken Türkiye bu muhtırayı onaylayan altıncı ülke oldu. Daha önce ABD, İngiltere, Hollanda, Avustralya ve Kanada imzalamıştı. Projenin geriye kalan üç ortağı İtalya, Norveç ve Danimarka ise daha sonra bu belgeye imza atacaklar. Washington’da, Ankara’nın yoğun pazarlıklarının ardından, diğer ortaklardan ayrı olarak uçak içi sistemlere ilişkin protokol imzalandığı öğrenildi. Bu düzenleme Sivil Savunma Müsteşarı Murad Bayar tarafından imzalanırken projenin Türkiye’ye özgü koşulları belirlendi. Yerli sistemlerin, Türkiye’ye yaklaşık 800 milyon dolar ek maliyet getireceği kaydedilirken buna karşın yerli üretimde haberleşme ve harp sistemlerinden yararlanılmasının, savaş uçağının kullanımında ABD’ye bağımlılıktan büyük oranda kurtulmayı sağlayacağı belirtiliyor. İSTANBUL Teröre karşı toplantı namikzafer@yahoo.com DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Irak’ta Kerkük’ün statüsüne ilişkin Türkiye’nin rahatsızlığının konuşulduğu bugünlerde, ülke içindeki güvenlik birimlerinde hareketlenme görülüyor. Şırnak’ta Irak sınırına 100 araçlık askeri konvoy kaydırılırken, Siirt’te ise gece boyunca kimlik kontrolü yapıldı. Türkiye’nin Irak’ta Kerkük’ün statüsü ile ilgili endişelerini daha yüksek sesle ifade etmeye başlaması ve son dönemlerde artan askeri harekât seçeneği tartışmalarına paralel olarak, bölgede de hareketlilik yaşanıyor. Şırnak’ın Silopi ilçesinde dün sabah, aylardan sonra yeniden askeri araçlar görüldü. Cizre ilçesinden yola çıkan yaklaşık 100 araçlık konvoy, önce Silopi ilçesine, ardından da ilçe merkezinden geçerek sınır kesimlerine yöneldi. Birçoğunda askeri malzemenin yüklü olduğu görülen araçların bir bölümü, Habur Sınır Kapısı yakınlarındaki Hac Konaklama Tesisleri ile Kapılı Köyü mevkiindeki askeri birliklere katıldı. Bir bölüm araç ise Cudi Dağı eteklerindeki Çalışkan beldesine gönderildi. Öte yandan güvenlik birimlerindeki hareketlenme polis kanadına da yansıdı. Siirt gece boyunca nedeni açıklanmayan bir hareketlenme yaşadı. Siirt’in Ulus Mahallesi önceki gece geç saatlerden itibaren, özel harekât timleri ve çevik kuvvet ekipleri tarafından, zırhlı araçlar desteğinde sarıldı. Mahallenin tüm giriş ve çıkışlarını kontrol altına alan polisler, gelen geçenden kimlik sordu. Hiç kimsenin gözaltına alınmadığı operasyon, sabah saatlerinde son buldu. Irak sınırına 100 araçlık askeri konvoy asirmen?cumhuriyet.com.tr GENEL SEKRETER OLACAK İSİM MGK’de atama belirsizliği sürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği’ne yapılması gündeme gelen atama, hükümetin tutumu nedeniyle bir türlü gerçekleşmedi. Hükümetin atamanın gerçekleşmesi için Cumhurbaşkanlığı seçimini beklediği belirtilirken, genel sekreterlik makamı için ağırlıklı olarak Ecvet Tezcan ve Osman Korutürk isimleri geçmişti. MGK Genel Sekreterliği Yasası’nda yapılan değişikliklerin ardından kurumun ilk sivil genel sekreteri Yiğit Alpogan’ın yerine yapılacak atama konusunda halen uzlaşma çıkmadı. Alpogan’ın görev yerinin değiştirilmesi gündeme geldiğinde, yerine hükümet, Ecvet Tezcan’ı önerdi. Hükümetin önerisini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in kabul etmemesi üzerine hükümet de beklemeye geçti. Bunun ardından ise hükümet, süreci tamamen durdurdu. Genel sekreterliğe yapılacak atamanın sivil ve Dışişleri kökenli olması konusunda uzlaşıldığı ileri sürülürken, AKP’nin istediği isimleri şimdilik bu göreve getiremeyeceği düşüncesinde olması nedeniyle Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar yeni bir kararnamenin gönderilmeyeceği belirtiliyor. ANKARA (AA) Türk ve Amerikan adalet bakanlıkları, uzmanlar, İstanbul’da, terör örgütü PKK, terörle mücadele ve uluslararası işbirliğiyle ilgili suçların kovuşturulması konusunda bir yuvarlak masa toplantısı yaptı. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden edinilen bilgiye göre, önceki gün ve dün gerçekleştirilen toplantıya Türkiye genelinde organize suçlar ve terorizm konularında çalışan başsavcıların yanı sıra Adalet Bakanlığı’ndan gelen baş hâkimlerle İngiltere, Hollanda ve Fransa’dan terörle mücadele konusunda çalışan üst düzey savcılar katıldı. Bundan 11 ay önce Antalya’ya Hrant Dink’le gitmiş ve bir panele katılmıştık. Hrant’a yönelik bir linç kampanyasının bir parçası saydığım bu toplantı üzerine Cumhuriyet gazetesinde bir yazı kaleme almıştım.18.02.2006 tarihli yazının bugün çok anlamlı olduğunu düşünerek yeniden ve aynen yayımlıyorum: Bir ay kadar önce, Antalya Akdeniz Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi AraştırmaUygulama Merkezi’nden bir davet aldım. Davet bir açık oturum içindi. Konu başlığı, ‘’Orhan Pamuk ve Hrant Dink Davaları Işığında Düşünce Özgürlüğü Nedir, Ne Değildir?’’ şeklindeydi. Konu netameliydi. Bu nedenle panelin katılımcılarının kimler olduğu önem kazanıyordu. Daveti yapan kurumdan programı ve katılımcıları sordum. Daha henüz netleşmedi, dediler. Bu arada panele Hrant Dink’in davet edildiğini öğrenince onu aradım. Hrant şunları söyledi: ‘’Ben katılmıyorum. Çünkü bu toplantıya davet edilen Vural Savaş’la aynı panelde olmak istemedim. Çünkü Savaş, benim Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin yanı sıra daha ağır bir madde olan ve ‘Te Antalya’da Hrant’la Karşılaştığımız Tertip mel Milli Yararlara Aykırılık’la başlayan 305. maddeden yargılanmamı isteyen açıklamalar yapmıştı. Beni ve gazetemi Ermeni diyasporasından para almakla suçlamıştı.’’ Böylesine netameli bir konuda, gerginliği arttıracak bir panele gitmek anlamsızdı. Gitmekten vazgeçtik. Ancak ilginç bir gelişme oldu, Vural Savaş’ın gelmeyeceği, onun yerine emekli subay Hüseyin Mümtaz Bayazıtoğlu’nun geleceği söylenince, daha fazla ısrar etmeyeyim diyerek davete evet dedim. Bize gelen programa göre konuşmacılar Koç Üniversitesi’nden Doç. Dr. Kemal Gözler, emekli Albay Bayazıtoğlu, Hrant Dink ve bendim. Antalya’ya geldik. Bizi bir sürpriz daha bekliyordu. Toplantıyı Çetin Yetkin yönetecekti. Emekli Profesör Yetkin, milliyetçiliğin sivri isimlerinden birisiydi. Programda daha önce bize bildirilmeyen Yetkin’in toplantıyı yönetecek bulunması da hoş değildi. ??? Sürprizler bununla bitmedi. Toplantı salonuna girdiğimizde Vural Savaş karşımızda ve ön sırada oturuyordu. Onun gelmeyeceğini söyleyenler, sanırım biletini gönderip davet etmişler ve konuşmasını sağlayacak bir düzen kurmuşlardı. Bin kişilik salon tamamen doluydu. Birçok dinleyici ayakta kalmıştı. Salondaki gençlerin ellerindeki küçük kâğıt Türk bayrakları dikkat çekiyordu. Düşünce özgürlüğünün tartışıldığı bir konferansta, gençlerin ellerine bir yerlerden örgütlü şekilde tutuşturulduğu anlaşılan bayraklar anlamlıydı. ??? Bilmediğimiz bir yerde, nasıl gelişeceği bilinmeyen bir toplantıyla yüz yüzeydik. Toplantı başladı, aynı zamanda emekli savcı olan Çetin Yetkin, deneyimli bir sorgucu olarak karşımızdaydı. İlk önce Hrant Dink’in yargılanmasına neden olan yazıdan bir bölümü okudu. ‘’Bunları söylediniz mi’’ diye sordu. Hrant da ona, ‘’Bundan siz ne anladınız?’’ diye karşılık verdi. Hiçbir şey anlamamıştı. Hrant’ın Ermeni diyasporasını uyaran, içinizdeki öteki olan Türk’e hasımlığınızdan kurtulun diyen ve içlerine yerleşmiş olan Türk’e yönelik öfkeyi eleştiren yazısını, sanki Türklere hakaret ediyormuş gibi bir üslupla sundu. Sorgulamayı bu şekilde sürdürmek istedi. Hrant, yazısındaki mantığı ve yaklaşımı özetledikten sonra ‘’Ben Türklüğü aşağılamam. Ermeniliği de aşağılatmam. Hiçbir farklılığı aşağılamam. Böyle bir suçlamayı kendime hakaret sayarım’’ dedi. Çetin Yetkin’in sorgulayıcı tutumu izleyiciler tarafından da hoş karşılanmadı. Hrant’ın açıklamaları ve konuşması salonda destek buldu. ??? Çetin Yetkin ve Koç Üniversitesi’nden Kemal Gözler, tartışmalara neden olan Türk Ceza Kanunu’nun 301. ve 305. maddelerini savundular. Hukukçu olarak, akademisyen olarak özgürlük alanının genişlemesini savunmaları gerekirken yasakçılığa destek olacak yorumlar yapmalarını bu kez ben eleştirdim. Yetkin’i, topluluğu tahrik eden konuşmaları ne deniyle uyardım. Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü olmadan, üniversitelerin bilimsel özgürlüğe ulaşamayacağını anlattım. ??? Çetin Yetkin, bize bir sürpriz daha yaparak Vural Savaş’ı kürsüye çağırdı. Büyük bir sürpriz daha vardı. Ünlü “müdahil avukatı’’, MHP adayı Kemal Kerinçsiz de salonda hazırdı. Bu kez kürsü ona verildi. İşte bu gelişme, insanların sabrını taşırdı. Kerinçsiz’i ve onu kürsüye çağıran Çetin Yetkin’i protesto etmeye başladılar. Toplantı bu protesto gösterileriyle son buldu. ??? Akdeniz Üniversitesi’nde çok riskli ve de “bazı sevimsiz’’ ön hazırlıkların yapıldığı toplantı, beklentilerin tersine demokratik bir hava içinde sona erdi. Salonu ağzına kadar dolduran üniversite öğrencileri ve Antalyalılar ağırlıklarını düşünce özgürlüğünün genişlemesinden yana, çokseslilikten yana koydular. Bazılarının provokasyon hesaplarını bozdular. Bizlere candan destek verdiler. Umudumuzu arttırdılar. Onlara sevgilerimi yolluyorum. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear