24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER Son birkaç yıla ilişkin rakamlar, kentin asayiş ve eğitime ilişkin tablosunu gözler önüne seriyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Gözler Trabzon’a çevrildi ? Son yıllarda Türk ve dünya kamuoyunu sarsan olaylara sahne olan Trabzon’da 2005 yılında 585 olan gözaltı sayısı, 2006’da 620’ye yükselerek pek çok Karadeniz ilini geride bıraktı. ZEYNEP ŞAHİN Utanç ve Öfke... Her cinayetten sonra utanç ve öfke duyulur. Utanç, engel olamamaktan duyulan pişmanlığın utancıdır. Öfke, sinsice bir iş yapılmış olmasına duyulan tepki. Her ikisi de gecikmiş olmanın ezikliğini taşır. Utanç ve öfke, son görevin yerine getirilmesiyle bağışlanma arar. Cenaze törenleri kalabalıktır. Sonra, herkes gene kendi fanatizminin arkasına çekilir. Yavaşça ‘ama o da...’lar, ‘çok ortadaydı çok...’lar sızmaya başlar. Hrant Dink olayında bunlardan çok fazlası olmalı. Fanatizm, kendinden başkasına yaşamayı çok gören aşırılık yeni bir hastalık değil. İnsanlık tarihinin ilkel basamağında kalanların durağı. ‘Fikirlerin birbirinin yerine geçebildiğini kabullenmemekte ısrar edilince kan akar. Kesin kararların altından bir hançer yükselir, alevli gözler cinayet habercisidir.” Emile Michel Cioran, Rumen deneme yazarı, Çürümenin Kitabı adlı yapıtında böyle diyor (Metis Yayınları). Hrant Dink’e sıkılan kurşunlar gerçekte Türkiye’nin geleceğine sıkılmıştır. Türkiye, Hrant Dink’i koruyamamanın bedelini çok ağır ödeyecektir. Avrupa yolculuğu çok ağır bir yara almıştır. Ermeni soykırımı savı büyük bir destek bulmuştur. Avrupa’dan uzaklaşan Türkiye, Amerika’ya karşı güçlü olamayacaktır. Amerika ile Kuzey Irak’ta PKK ve Kerkük sorunu yaşanmaktadır. Türkiye, Amerika’ya karşı haklarını savunmaya çalışmaktadır. Türkiye, Amerika tarafından İran’a karşı kullanılmak istenmektedir. İçerde Cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. Arkasından genel seçimler yapılacaktır. AKP durumu görmektedir, seçim ekonomisine geçmektedir. Şu anda çatışmalı konuları gündeminden uzak tutmaya çalışmaktadır. AKP dışarda çok zayıflamıştır. İçerdeki durumu da pek parlak değildir. Bütün bu karmaşık görünen durum, aslında okumayı bilenler için bir satranç oyunudur. Durum karmaşık değildir, karmaşık biçime sokulmaktadır. İçerde aşırı milliyetçilik yükselmektedir. Dinin siyasallaşması açık biçimde yürütülmektedir. Yerel, ulusal, küresel aktörler bir aradadır. Hrant Dink’in öldürülmesi bu satranç oyununda etkili bir hamledir. “Kimin hamlesi olabilir” denirse... Türkiye’nin zayıflamasından kimler çıkar sağlıyorsa onların hamlesi demek gerekir. Oyunun gidişi onu gösteriyor. email:erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ANKARA Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle, gözler bir kez daha Trabzon’a çevrildi. En son Rahip Andrea Santoro’ya düzenlenen suikastla gündemi uzun süre meşgul eden kente ilişkin veriler, suça karışan kişi sayısının giderek arttığını gösteriyor. Trabzon’da 2005 yılında 585 olan gözaltı sayısı, 2006’da 620’ye yükselerek pek çok Karadeniz ilini geride bıraktı. Zorunlu eğitim sonrası ortaöğrenimi bitirme oranının 3’te bire kadar düştüğü Trabzon’da, yalnızca 4 mesleki eğitim merkezine karşın 121 Kuran kursu bulunuyor. Son yıllarda Türk ve dünya kamuoyunu sarsan olaylara sahne olan Trabzon, Ermeni asıllı Türk gazeteci Hrant Dink’i öldüren 17 yaşındaki katil zanlısı Ogün Samast’la bir kez daha Kentte suça karışan insan sayısı artarken 2005 yılında Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği üyeleri F tipi cezaevlerine ilişkin bildiri dağıtmak isterken saldırıya uğramıştı. gündeme geldi. Trabzonlu olan Samast’ın da tıpkı Rahip Andrea Santoro’yu öldüren O. A. gibi 18 yaşından küçük olması dikkat çekti. Cumhuriyet’in Emniyet Genel Müdürlüğü, Türkiye İstatistik Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Trabzon İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün son yıllara ait verilerinden yaptığı derlemeye göre, Trabzon’da suça karışma oranı giderek artıyor. İlde 2005 yılında çeşitli suçlar nedeniyle 585 kişi gözaltına alınırken söz konusu oran geçen yıl 620’ye yükseldi. Her 2 yılda da ildeki suç pastasından en büyük payı “asayiş olayları” aldı. Trabzon’da 2005 yılında 519 kişi asayiş olayları, 50 kişi kaçakçılık, 6 kişi terör, 9 kişi trafik, bir kişi de diğer suçlardan gözaltına alındı. Bir sonraki yıl ise asayiş ve terör nedeniyle gözaltına alınanların sayısı düştü ancak toplamda suça karışan kişi sayısı arttı. Geçen yılın ilk 9 aylık döneminde 491 kişi asayiş nedeniyle, 124 kişi kaçakçılık, 5 kişi de terör suçu nedeniyle gözaltına alındı. Trabzon geçen yıl gözaltına alınan kişiler açısından Artvin, Giresun, Ordu, Rize, Sinop, Bartın, Karabük gibi Karadeniz illerini geride bıraktı. Rakamlar, Türkiye’nin en büyük 19. ili olan ve bir milyon civarında nü fusa sahip Trabzon’da ortaöğretime devam etme oranında ciddi düşüşler olduğunu da gösteriyor. Bir önceki eğitim dönemi sonunun (2004 2005) verileri doğrultusunda, kesintisiz zorunlu 8 yıl olan ilköğretimden mezun olan 14 bin 488 kişiye karşın, ortaöğretimden mezun olan öğrenci sayısı 5 bin 572’de kaldı. 1 tiyatro salonu Köylerde ise durum daha da farklı. 4 bin 708 ilköğretim mezununa karşın, köylerden toplam 343 ortaöğretim mezunu çıktı. Geçen eğitim yılı ise zorunlu eğitime devam eden 101 bin 867 kişiye karşın, ortaöğretim görenlerin oranının 36 bin 851 olduğunu ortaya koyuyor. İl genelinde 4 mesleki eğitim merkezi ile 18 halk eğitim merkezi yer alıyor, ancak 121 tane Kuran kursu bulunuyor. Kuran kurslarına devam edenler içindeki ağırlığı ise ilköğretim öğrencileri oluşturuyor. Kentteki müze sayısı iki, tiyatro sayısı ise bir. Tatsız olaylar zinciri Trabzon’da son birkaç yıldır meydana gelen istenmeyen olaylar ve bunların faillerinin hep genç yaştaki kişiler olması ise ayrıca dikkat çekiyor. İlde 2004 yılında bir McDonalt’s restoranına 23 yaşındaki bir genç tarafından “Amerikalıları cezalandırmak” gerekçesiyle bomba konulmuştu. Sonraki yıl da Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri F tipi cezaevlerine ilişkin bildiri dağıtmak isterken saldırıya uğramıştı. TAYAD üyelerine, Türk bayrağı yaktıkları gerekçesiyle linç girişiminde bulunulması polisin müdahalesiyle önlenebilmişti. Geçen yıl ise Türkiye’yi olduğu kadar dünyayı da sarsan İtalyan asıllı Rahip Andrea Santoro’nun suikasta kurban gitmesi olayı gerçekleşti. Santa Maria Kilisesi’nin rahibi Santoro, 16 yaşındaki O. A. tarafından kilisede düzenlenen silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti. Hrant’la Geçen Günler... Ne yaparsam yapayım yüreğimdeki acı dinmiyor. Sokağa çıkıyorum, ortak dostlarıma gidiyorum, görmediklerime telefon ediyorum, konuşuyorum, susuyorum, olmuyor… Hrant’la geçmiş günlere dalıyorum. Film karelerinin bir kısmını hatırlıyorum. Sonra yenileri geliyor gözümün önüne. Yeni şeyler hatırlıyorum. Birkaç yıl önce birlikte Malatya’nın Arguvan ilçesinde “Türkü Festivali”ne gitmiştik. Yine insan hakları, özgürlükler konusunda bir panelde birlikte konuşmuştuk. Kaçıncı kezdi hatırlamıyorum. Gece Arguvan’ın Kürt köylerinden birinde, muhtarın damında sofra kurulmuştu. Zeynep Oral da vardı yanımızda. Arguvanlı devrimcilerle sohbet koyulaştıkça, itiraflar da başlamıştı. Hrant’ın varlığı sanki insanları itirafa zorluyordu. Anneannesinin, babaannesinin Ermeni gelin olduğunu söyleyenler sıraya dizildiler. Hrant Malatyalıydı. Uçağımız Malatya’ya iner inmez Salpazarı Mahallesi’ne yöneldik. Çocukluğunun sokaklarında dolaştı. Mahallenin kapıları çivilenmiş kilisesinin önünde durdu, öyküsünü anlattı. Yoksul çocukluk günlerine döndü. Sonra Malatya’da yaşayan akrabalarını ziyaret ettik. Onlarla öpüştü, koklaştı. Çok severdi öpüşüp koklaşmayı, duygularını, sevgilerini aktarmayı. ??? Yıllar önceydi, Trabzon yakınlarındaki bir köye gitmiştik. Yarı yıkık kiliseye ve çevresindeki eski binalara baktı. Ermenice yazıları bize tercüme etti. O binaların içinde yaşayan insanlarla konuştu. Bizi geçmiş yolculuklara çıkardı. İran’ın İsfahan kentinin Ermeni mahallesine gittik. O güzel kenti Ermeni ustalar kurmuşlardı ve karşılığında da onlara bir mahalle verilmişti. Binlerce Ermeni o mahallede yaşıyordu hâlâ. Hrant, Ermeni kilisesinde satılan hediyelik eşyalardan satın aldı. Bol bol alıyordu, eşi Rakel’e, kızlarına, dostlarına... Elinde poşet yürürken bir Ermeni kafesinin önüne geldiğinde, İpek (Çalışlar) onu durdurdu ve fotoğrafını çekti. Bir kitapta kullandığımız o fotoğrafa bakmak geldi içimden. ??? Kızı Delal Boğaziçi’ni bitirip ABD’ye master yapmaya gitmişti. Eşi Rakel’le ne büyük bir özlem çektiklerinin tanığıydık. Mutlulukla telefon etti: “Delal’le bilgisayar üzerinden görüntülü görüşmeye başladık. O bize evini gösteriyor. Müthiş bir şey” diyordu. Anlatıyordu, sevgilerini paylaşıyordu. Sevgilerini paylaşmayı severdi. Oğlu Arat’ın düğününün dört dörtlük olmasını istemişti. Ataköy Marina’da şanına layık bir düğün yapmıştı. Dostlarıyla, yemekleri paylaşmaktan mutluluk duyardı. Evinde, Nevizade’deki Boncuk’ta, Kınalıada’da yemekler düzenler, hepimizi bir araya getirmekten keyif alırdı. ??? Bir yolculuk öncesiydi, havaalanında onu arıyordum. “Ayakkabımı boyatıyorum” dedi. Havaalanında yüksek sandalyeye oturmuş, boyacının kutusuna ayağını koymuş, çevreyi seyrediyordu. Koşturmaktan zaman bulamamış, ayakkabısını uçak saatini beklerken boyatabilmişti. Hep oradan oraya koşardı. Heyecan içindeydi. Heyecanlarını paylaşmayı severdi. Altı yırtık ayakkabısı mıydı ayağındaki bilmiyorum… Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığını duyunca telefon etmişti: Sevinçten ağlıyordu. “Müthiş bir şey Oral. Bu gerçek mi!..” diye haykırıyordu. ??? Güzel sesliydi. Rakel’le birlikte yanık Ermeni türküleri söylerlerdi. En çok da “Sare Gelin”i. Rakel’le saksıda bir çiçek getirmişlerdi bize. Yıllar geçti. O çiçek yaşıyor hâlâ. Her yaz birlikte balık tutmayı planlar ve bir türlü zamanlarımızı birbirimize denk getiremezdik… On gün kadar önceydi. Yine bir yemek buluşması düzenlemişti. Dostlarıyla buluşmak için vesile uydurmaktan hoşlanırdı. İpek’in babası ağır hastaydı, gidemedik. “Geliyor musunuz?” diye telefon etti. Gidemedik, onu son kez göremedik de… ??? Hrant’ın ölümü toplumda ne kadar derin bir yara açtı, onu bilemiyorum. Bunu zamanla anlayacağız… Ancak, bu acıyı yaşatanlar, buna sebep olanlar hep karşımızda durmaya devam edecekler mi? Azmettiriciler biliyoruz. Onlar da kendilerini biliyorlar. Peki görevini yapmayanların, seyirci kalanların hiç mi günahı yok? Adalet Bakanı, inatla 301’i koruyarak, Hrant’ın teşhir edilmesine, hedef haline gelmesine sebep olacak taşları döşemedi mi? Onun bir sorumluluğu yok mu? Tehdit eden Vali Yardımcısı, tehdit mektuplarını dikkate almayan Şişli Cumhuriyet Savcısı, emniyetçiler, güvenlikçiler sizin hiç günahınız yok mu? Hep birlikte hiçbir şey olmamış gibi nasıl yaşayacağız!.. Bu mümkün mü!.. CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear