01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 OCAK 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Telefona indirim adı altında zam yapılmış... “Türk Telesoygun!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Anons Serkan Deniz: “ABD hastanesinde yatan kanamalı bir hükümet için acilen AB grubu kana ihtiyaç vardır. İlgilenenlerin AKP il merkezlerine başvurmaları rica olunur.” Ya ğ m u r E k i m ABD, Köşk için sinyal vermezmiş. Doğru, sinyal vermez, destek verir! Koşul Nami Tepe: “Yaşar Kemal, ‘gerillanın adını terörist koyduk’ demekle Nobel’i alamaz; çünkü ödül için Türklüğe hakaret aranıyor!” “GİZLİ bir İslamcı örgüt el atınca adı Birleşik Reform Hareketi oldu ve 1998 yılında adı bir kez daha değişti. Parti, 2002 seçimlerinde Meclise girdi. Partinin simgesi, yanan fitili çevresinde ışık çizgileri bulunan bir gaz lambasıydı. AKP simgesini lambanın şişesini çıkarıp, yanan fitilini de elektrik ampulüne dönüştürürseniz size pek tanıdık gelecektir. Kısaca; kaynağı İslami hareket, simgesi ışık çizgili lamba, adı da Adalet ve Kalkınma Partisi. Bulunduğu ülke Türkiye değil; Fas” diyor Ankara’dan Mustafa Yıldırım dostumuz. Ve anlatıyor: “Saidi Kürdi’nin adı, düpedüz köyü Nurs’tan gelirken ve kitaplarının adı da geçmişte yayınlanmış olan Risaletün Nur’dan alınmışken; birtakım komplo teorisyenleri işi elektriğe bağlayıverdi ve Türkiye’deki AKP’nin simgesi olan ampulü hayal dünyalarında yaktılar. İşi ‘Nur evleri’ne ve ‘Işık evleri’ne bağlamakta da gecikmediler. AKP kadrolarının Amerikan bağlarını, Moon tarikatı dostluklarını, ‘Bedi üzzaman’ konferanslarında tercümanlıklarını, Amerikan İslami örgüt ilişkilerini, Harran’da ‘üç din üniversitesi’ projesini görmezden gelerek işi Papa ve ‘Dönmeler’ işine kilitleyip arkadaki Amerikan kartellerini unutturmak... Muhalefet edeceksen bazı gerçekleri göreceksin: AKP, ABD’yi dost biliyor; belli başlı muhalefet partileri ve güvenlik kurumlarını yönetenler de. AKP, AB yolunda sonuna dek ilerleyip Türkiye’yi modernleştirmek istiyor, o muhalefet partileri ve güvenlik kurumlarını yönetenler de. AKP, stratejik müttefik ABD’nin Ortadoğu ve Asya’da egemenlik Avanak kuracağına yani küresel işleri kotaracağına ve onlardan ayrılmamak gerektiğine inanıyor; o muhalifler ve güvenlik kurumlarını yönetenler de. AKP, İsrail ile dostluğun bozulmaması için elinden geleni yapıyor; İsrailABD ile Doğu Akdeniz’de güvenlik tatbikatı yapanlar da. AKP, 12 Eylül 1980’den bu yana uygulanan ‘liberal’ ekonomipolitikaya bağlı kalıyor; güvenlik kurumunu yönetenler zaten bu politikaya desteklerini sayısız kere açıkladılar. AKP, Kıbrıs’ta Annan Planı’nı destekledi, güvenlik kurumunun başındakiler de. AKP Barzani ile işbirliğinden yana oldu, güvenlik kurumuna komuta edenler ise Barzani ile aynı karavanaya kaşık salladılar. Saymanın sonu yok! Eh, bu kadar işten sonra, ‘bari adını kendiniz koysaydınız’ demenin âlemi yok. Zaten başımıza ne geliyorsa, avanak yerine konulmamızdan geliyor.” Konuşkan Başbakan Daha önce de yazmıştım, Başbakanımız çok konuşkan bir politikacı. Sanırım bu, hayatın her alanında, her konuda bilgi sahibi olduğuna inanmasından ileri geliyor. Her ağzını açtığında çevresini sarmış insan kalabalığının “Siz ne derseniz doğru dersiniz!” demesinin de bunda hiç kuşkusuz önemli bir payı var. Ağzını, birilerini paylamak, azarlamak için açtığında bile o sadık kalabalık tarafından onaylanıyor. Yok, hayır, ileri geri konuşmalarına hafifletici neden aramıyorum Başbakan’ın, benimki yalnızca bir durum saptaması. Şimdi de İstanbul’un trafik sorunları üzerine konuşuyor. “Araç/plaka sayısı aşağıya çekilsin, dondurulsun”, “İşi gücü olmayan İstanbul’a gelmesin” diyor. Çevresindeki sadık kalabalık ise ki aralarında kent ulaşımı konusunda gerçekten yetkin kişiler de var “reis”lerinin bu sözlerini her zamanki gibi onaylıyor. Çevresindeki o kalabalık oldukça, bir bülbül gibi daha çok çekeceği var Başbakan’ın, tutamadığı dilinden. ??? Başbakan İstanbul doğumludur, Kasımpaşa’da yetişmiştir. Doğduğu yıl İstanbul’un nüfusu iki milyon bile değildi daha, dolayısıyla kentin elli yılda yedi kat büyüdüğüne, gözleriyle, yaşayarak tanık olmuş bir insandır. İstanbul’un, Anadolu’nun “işsiz güçsüzleri” için bir çekim merkezi olduğunu en iyi bilenlerden olması gerekmez mi onun? Bunu anlaması, görmesi, bilmesi için ailesine, yakın çevresine bakması bile yeterli değil midir? Nerelerden ve niçin gelmişlerdir o insanlar? Bu soruyu hiç sormamış mıdır kendisine? Özel otomobil, gelişmekte olan ülke insanları için bir “refah simgesi”, kişinin sosyal/ekonomik dönüşümünün bir göstergesidir. Bunu yasal yaptırımlarla engellemek kolay olmadığı gibi serbest pazar kurallarına da aykırıdır, aynen ülke içi serbest dolaşım hakkının kısıtlanmasının insan haklarına aykırı olacağı gibi. Başbakan bunları bilmiyor mu? Mutlaka biliyor, ama konuşmadan da edemiyor. Belki de içinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemden kalma, “Bu sorunu da mı ıskaladım” sorusuna aldığı olumsuz yanıtın sızısı vardır da bunun üstesinden gelmeye çalışıyordur konuşarak. Ama bu çok özel bir durumdur, kamuoyuyla paylaşılmayacak kadar özeldir… ??? AKP’nin varlığı İstanbul için de, bu kentin sayısız birçok sorunu gibi ulaşım sorunu için de büyük talihsizliktir. AKP’li kent yönetimleri Boğaz’daki köprü sayısını artırabilirler, yeni yollar açabilir, kenti yüzlerce alt ve üstgeçitle delik deşik edebilirler, ama yine de bu kentte yaşayan “insanların” sorununu çözemezler. Çünkü AKP’nin belediyecilik anlayışında odak olan insan değil yapıdır, yoldur, köprüdür, araçtır. İstanbul, 27 Mart 1994 tarihinden bu yana kesintisiz aynı anlayış tarafından yönetilmektedir. İstanbul’da ulaşım bu süre içinde her yıl biraz daha kötüye gitmiştir. Yükselmekte olan gökdelenler de tamamlanınca kentin belli bölgelerinde ulaşım tam anlamıyla işkenceye dönüşecektir. Belediye Boğaz’a üçüncü bir köprü planlamaktadır; değil üç, on üç köprü daha yapılsa, insanı yok sayan bu anlayışla ulaşım daha da keşmekeş duruma gelecektir. Her köprü yeni çevre yolları, yeni arterler demektir. Bu da yeni yapılaşmaları tetikleyecektir. AKP’li kent yönetimi insan odaklı toplu taşımacılıkta sınıfta kalmıştır. Otopark yapımında sınıfta kalmıştır. Kent planlamasında sınıfta kalmıştır. Başbakan, çok konuşmamalıdır, hele anlamadığı konularda hiç konuşmamalıdır. İstanbul Belediye Başkanı doktoralı bir mimardır. Başbakan karşısında “kahve dövücünün hınk deyicisi” durumuna düşmemelidir. AKP’nin belediyecilik yaklaşımı, sergilediği görüntülerle, insanın paryalaştırıldığı, değerinin sıfırlaştırıldığı zengin Arap ülkelerindeki kent yönetimlerini çağrıştırmaktadır. İstanbulluların işi zordur, kendilerini bu konuşkan Başbakan’dan da, kentlerini yöneten bu anlayıştan da bir an önce kurtarmanın yollarını aramalıdır. Vakit çok geç olmadan… (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Birinci derece sicil amiri olmak! BİR sorusu var Hilmi Kayıhan’ın: “Kümesin kapısını ardına kadar tilkilere açan ve bu hainliğin vatana ihanet sayılmadığı BİR yerde yapılan seçimler; hep işbirlikçi tavukların ya da aynı ahırın atları olan ahırdaş atların yarışacakları bir seçim değil mi?” Devam ediyor Kayıhan: “Bir an tilkinin yerine koyalım kendimizi; kümesi ve tavukları koruyanları mı desteklersiniz yoksa tüyleri yolunmuş tavukları kucağınıza bırakanları mı? Vay, benim halkım! Hile yapmanın hile sayılmadığı bir kumar masalarına oturmuş gibiyiz. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Bahane Erdal Yücel: “ABD’nin Irak’tan çekilmesi durumunda, Türkiye Irak’a müdahale edermiş. Ne yani ABD petrol için değil de, Türkiye’den korumak için mi Irak’ı işgal etti?” Halkımız, birinci derece sicil amirliğinden düşeli 60 yıl oluyor. İktidara terfi için, Atlantik ötesinin vereceği sicil yeterli hale geldi. Üstümüze yok saflıkta; hem halkımızın elinden sicil amirliğinin alındığını biliyoruz, hem de tilkilerin sicil amiri olduğunu. Halkımız birinci derece sicil amirimiz olmadan alınacak tüm siciller geçersizdir. Sicili bozukların hangi merkezden sicil alıp iktidar olduklarını bilmeyenimiz var mı? Şimdi halkımızdan sicil alma günü değil, halkımızı birinci derece sicil amirimiz yapma günüdür.” Pişmiş “poaş”a su katılmaz! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Sen de mi Gazipaşa?.. Tümüyle apartmanlaşan Akdeniz yerleşimlerimiz arasında tarımını, doğasını ve peyzajını gözden çıkarmayan ender güzellerden biriydi “Gazipaşa”... Antalya’nın Mersin’e doğru, bu en uzak ilçesine betonlaşma henüz bulaşmamış; kıyılardan dağlara uzanan bereketli bahçeler, apartmanlaşmaya teslim olmamıştı… Ne zamana kadar mı? Daha birkaç ay öncesine kadar! Ne var ki sonunda Gazipaşa’ya da nazar değdi… Daha doğrusu, şu kahrolası “imar rantı”nın gözü dönmüş “hırs”ı Akdeniz’in “sessiz cennet”ine de bulaştı.. Üstelik, onca övgüyle söz ettiğimiz “direniş”ine; onca umut bağladığımız “koruma sözleri”ne rağmen... İnsanın haykırası geliyor: “Sen de mi Gazipaşa?..” birlikte yapmalıdır... Alanya artık doldu, yatırımcılar hızla buraya doğru geliyor; ama Gazipaşa’da belli bir disiplinle karşılaşacaklar… Güzellikler bozulmayacak… Betonu dökmek, demiri örmek sorunu çözmüyor arkadaşlar...” İşte, yüreklere su serpen bu sözlerin ardından Mimarlar Odası Antalya Şubesi de aynı belediye yönetiminin isteğiyle hazırladığı 15 Eylül 2006 tarihli “Gazipaşa İmar Planı İnceleme Raporu”nda özellikle şunu vurgulanmıştı; “Planda turizme yönelik düzenlenen 18 hektar ve günübirlik turizm için ayrılan 79 hektar arazi tümüyle değerlendirilmeden, yeni yapılaşma alanları açılmamasına özen gösterilmelidir…” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com ‘Tarla’larda 13 kat Şimdi, bu raporun üzerinden henüz birkaç ay geçmişken yine Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin 08 Aralık 2006 tarihli basın açıklamasında ise özetle şu bilgi yer alıyor: “Beyobası mevkiinde yapılan mevzii imar ‘Adı’na yakışabilmek Olanlara bakılırsa, bu çok özel beldemizin “duyarlı” bildiğimiz belediye yönetiminde de artık “imar çıkarları” baskın geliyor… Belediye meclisi daha BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Geçen seneki bu çoşku, şimdi yerini kaygılara bıraktı. geçen yıl “gözetme”ye söz verdiği tarımsal alanlarda “uygunsuz yapılaşma”yı başlatacak ilk imar değişikliğini yapmış bile… Adını Atatürk’ten alan Gazipaşa’nın, bu onura yakışır bir “imar olgunluğu” içinde olduğunu, geçen yıl gidip gözlerimizle görmüştük. Yeşilin içine gizlenmiş ilçeyi adeta okşarcasına seyretmiş, coşkulanıp teşekkür ederken de özetle şunu yazmıştık: “Komşuları betonlaşmaya teslim olurken aynı duruma düşmemek için, yeni yapılaşmanın doğal peyzajı bozmayacak şekilde gerçekleşmesini sağlamak üzere Türkiye’nin belki de en zorlu imar sınavını veriyor...” (16 Mart 2006, Cumhuriyet) Bu övgümüze neden olan gözlemlerle katıldığımız 25 Şubat 2006 tarihindeki “Kıyı Kentlerinde İmar ve Planlama” panelinde de Belediye Başkanı Cem Burak Özgenç bakın neler söylemişti: “Belediyecilik sadece imar planlarıyla sağa sola 5 kat, 10 kat vermek değildir... Belediyeler bunları yaparken mutlaka plancı ve mimar odalarıyla planıyla yaklaşık 90 dönüm tarım alanında 13 katlı yapılaşmaya olanak sağlanmıştır...” Üstelik “emsal” 90 olarak; yani arsa alanının yüzde 90’ı oranında, on binlerce metrekare inşaat yapılmasına da izin verilerek... Odanın açıklamasına göre, en verimli tarım arazisinde yaklaşık 40 m. yükselecek apartmanlara imar hakkı tanımak, Gazipaşa’nın da yakında Alanya’ya benzeyeceği; hatta herkesin artık üzülerek baktığı Avsal, Mahmutlar, Tosmur gibi diğer komşu kıyı beldelerinin “taşlaşmış” durumuna düşeceği anlamına geliyor... Çünkü belediye meclisi bu imar planı düzenlemesini, ilçenin gereksinmesi adına değil, yatırımcı taleplerine göre yapmış. Bunun “açık kanıt”ı ise planda zaten ayrılmış turizm alanları “boş” dururken “tarım alanlarına göz koyanlara onay” verilmiş olması… Gazipaşa’nın Belediye Başkanı hem sosyal demokrat, hem de genç bir harita mühendisi... Sen de mi Başkan; sen de mi?.. ekinci?cumhuriyet.com.tr OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Antalya ilinde, doğal 1 güzelliğinden 2 dolayı “tabiat 3 parkı” kapsa 4 mına alınmış bir şelale. 2/ 5 Sınır nişanı... 6 Bir hükümda 7 rın yönetimi 8 altındaki 9 halk. 3/ Bir geminin, başka bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gemiye, dubaya ya 1 A H M E D İ Y E da iskeleye değecek 2 Ğ A L A M A N A biçimde yanaşma 3 I R A K A R E T sı... Ortadoğu’da 4 R A K İ M K A “Ölüdeniz” de deni 5 Ş N O R K E L L len bir göl. 4/ Giysi 6 A T Ç A T İ K E lerde kimi yerlerden 7 K İ L A K Ü T içeriye doğru daral 8 Y O L S Ö R tılarak dikilmiş bö 9 Y E D İ V E R E N lüm. 5/ Endüstri... Hatay yöresine özgü, et ve buğdayla yapılan bir yemek. 6/ Neon elementinin simgesi... Geçmiş şey, geçmiş olay. 7/ Parlak kırmızı renkte bir süs taşı... Seçenek. 8/ Tembel, miskin... Dünyamızın uydusu. 9/ Satrançta bir taş... Giyim süslemede ya da şapka, çanta, sepet örmede kullanılan parlak, renkli ve dayanıklı şerit. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Manisa’nın Salihli ilçesinde bir kaplıca. 2/ Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent... Osmanlı devletinin Müslüman olmayan uyruklarına verilen ad. 3/ Bir yolun yokuş olan bölümü... Bir peygamber. 4/ Çeşitli biçim ve büyüklükte maşa ya da kıskaç. 5/ Ölçü, uygunluk... Muharrem ayının onuncu günü. 6/ Bir soru sözü... Geçmişte işlenmiş ve hükme bağlanarak kesinleşmiş suç. 7/ “Samit” de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı... Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir romanı. 8/ Bursa yöresine özgü bir peynir cinsi... Bir zaman birimi. 9/ “ yoruldu ben yoruldum / Güzel bindiri bindiri” (Köroğlu)... Afrika’da yetişen bir tür palmiye. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear