26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 2006 CUMARTESİ 6 İNCELEME CIA ve MOSSAD’ın desteğiyle kurulan SAVAK İran halkını terörize etmeyi başardı İran’ da molla rejimi Okarşı n altı yıl süren sürgün yaşamı boyunca, Şah’a savaşımı, Humeyni’yi muhalefetin lideri, HUMEYNİ’NİN İKİ DÜŞMANI CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU İvo Andriç’in Kentinde Belgrad (Beograd) ‘‘Beyaz Kent’’ anlamına geliyor. Ben Slav dillerınde ‘‘beyaz’’ demek olan ‘‘belıy’’ sözcüğünü zihnimde nedense hep Fransızca ‘‘belle’’ (güzel) sözcüğüyle karıştırarak ‘‘Belgrad’’ı güzel kent diye düşünürüm... Belgrad her zaman güzeldi... Fakat son kez gelişimden neredeyse on yıl sonra bu kez onu daha güzelleşmiş buldum. Gecesi pırıl pırıl ışıklar içinde, gündüzü tertemiz bir Batı kenti bu. Paris’in, Londra’nın pislik içindeki kenar mahallelerini, kargaşasını düşündüğünüzde, Belgrad’ı Batılı diye nitelemek Batı’ya iltifat bile sayılmalı. Eski Yugoslavya’nın (şimdiki Sırbistan’ın) ilk ve yanılmıyorsam tek Nobel ödüllü yazarı İvo Andriç’in ‘‘Drina Köprüsü’’ adlı ünlü romanı üzerine bir konuşma yapmak için Sırbistan Yazarlar Birliği’nin çağrısıyla geldim Belgrad’a. Gerçi bu 43. uluslararası yazarlar toplantısında başka konuşma konuları da önerilmişti. Ben (ölümünün 45. yılında anılmakta olan) Andriç’i ve onun da yıllar önce etkilenerek okuduğum ‘‘Drina Köprüsü’’ adlı yapıtını seçtim. ??? Yazıya oturmadan önce internette bir Belgrad araştırması yaptım... İnanılmaz yıkımlarla dolu bir tarih... En eski zamanlarda Roma kolonisi olan kenti 441’de Hunlar yerle bir etmiş. Bu tarihten sonra, bugünkü adı ‘‘Beograd’’ı 878’de alıncaya kadar geçen beş yüz yıla yakın sürede sayısız kez el değiştiriyor. 1440’taki ilk Osmanlı kuşatmasına kadar geçen zaman içinde de en az bir o kadar istila, yakılıp yıkılma... II. Murad’ın bizzat katıldığı kuşatmada kent ele geçirilememişse de ağır yıkıma uğramış... 16 yıl sonra, ikinci Osmanlı kuşatmasında, bu kez dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet’in, ordusuyla birlikte surların içine kadar girdiğini ve hatta yaralandığını doğrusu yeni öğreniyorum... Bu kuşatma da başarılı olamamış ve Belgrad fatihliği 1521’de Kanuni Sultan Süleyman’a kısmet olmuş... Yine zaman zaman el değiştirmekle birlikte sonunda hep Osmanlı’da kalan Belgrad en ‘‘istikrarlı’’ dönemini belki de, bağımsız Sırp Krallığının başkenti olacağı 1882’ye kadar geçen bu Osmanlı egemenliği döneminde yaşamış oluyor... ??? İvo Andriç’in ünlü romanı tam da bu konuda... ‘‘Drina Köprüsü’’nün önemi ve bizler için ayrıcalıklı önemi de bu özelliğinde, nesnelliğinde... Osmanlı ne övülüyor, ne kötüleniyor... Hıristiyanlık ve Hıristiyan halk gibi Müslümanlık ve Müslüman halk da ne övülüyor, ne yeriliyor... Tarih nasılsa öyle, doğrusuyla eğrisiyle, artısıyla eksisiyle yansıtılma çabasında... Yazarın asıl kuşku duyduğu şey, çok hızlı değişimlerin olabileceği konusudur... ??? Belgrad, ölümünün 45. yılında İvo Andriç’i anarken, onun gibi Hırvatistan doğumlu (fakat Sırp asıllı) bir başka büyük evladının, fizikçi Nikola Tesla’nın da 150. doğum yılını kutluyor. Anıtlarının, onun adı verilen başkaca kuruluşların yanı sıra, Belgrad Havaalanı da bu yılın Ocak ayından bu yana Nikola Tesla adını taşıyor... Tarihindeki sayısız yıkımdan bu günlere ulaşmayı başaran; kadınıyla erkeğiyle, çağdaş, aydınlık bir toplum görüntüsü oluşturan Belgrad, onu çağdaşlığa ulaştıran seçkin sanatçıları ve bilim insanlarıyla daha da aydınlık bir geleceğe doğru yürümekteyken, Türkiye Andriç’in betimlediği ortaçağların da gerilerinde, türban, abdest suyunun yararları, Kuran kursları gibi konularla zaman ve beyin öldürerek kendi yok oluşuna doğru kararlı yürüyüşünü sürdürüyor... İran’ın kurtuluşunun simgesi yapmıştı. İmam 1 Şubat 1979’da İran’a indi. İmam döner dönmez ‘İran İslam Cumhuriyeti’ni ilan etti. M usaddık’ın devrilmesinin ardından ABD, İran’da tam anlamıyla egemenliğini kurmuş oluyordu. AngloAmerikan desteğini arkasına alan Şah, tahtını güvenceye alabilmek için karşıtlarına karşı amansız bir mücadeleye girdi. CIA ve MOSSAD’ın desteğiyle kurulan (1957) SAVAK, İran halkını terörize etmişti. Parlamento dağıtılmış, siyasal partiler yasaklanmıştı. Halk, Amerika ve İsrail’e öfkesini SAVAK’ın acımasız eylemleriyle besliyordu. 196070 arasında İran’da militan iki örgüt oluşmuştu. Solda Fedayini Halk, sağda Mücahiddini Halk. Her iki örgüt de Şah rejimini zorla devirmeyi amaçlıyordu. Ama asıl muhalefet mollalardan gelecekti. Özellikle Şah’ın toprak reformu yasası, toprak sahibi olan mollaların güçlü direnciyle karşılaştı. Öte yandan Ayetullah Seyit Mahmut Telakani’nin (19101979) başını çektiği bir kesim ulema, İslamın bütüncül bir yaşam tarzı olduğu, bu nedenle de, siyasetin içerisinde olması gerektiğini savunuyordu. İslam radikallerinin örgütü Fedayini İslam, Telakani ve yandaşı mollalar tarafından destekleniyordu. Hıristiyanlığı, Yahudiliği putperestlikle suçlayan Telakani, İran’daki İslamcı rejimin ideolojik babası sayılır. Ancak, İran’ın en büyük dini lideri Ayetullah Muhammet Borujerdi, ulemanın siyasal yönetime karışmamaları yolundaki geleneksel anlayışa bağlı olduğu için, mollalar etkili olamıyorlardı. 1961 yılında Ayetullah Borujerdi’nin ölümü ile Şah’ın yüksek düzeydeki ‘Büyük Şeytan Amerika, İşbirlikçi Suud Krallığı’ B şunun simgesi yapmıştı. İmam 1 Şubat 1979’da İran’a indi. İmam döner dönmez ‘‘İran İslam Cumhuriyeti’’ni ilan etti. İran İslam Cumhuriyeti İmam Humeyni’nin ağzından öncelikli olarak iki düşman seçmişti: Suud Hanedanlığı ve despot Türk laikliği. Mustafa Kemal’in kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti yıkılarak, yerine ‘‘Türk İslam Cumhuriyeti’’ kurulacak, ‘‘Büyük Şeytan AmeriÜlkeyi terk etti ka’’nın işbirlikçisi Suud Krallığı’na son verilecektir. Daha sonra İsrail Humeyni idamdan kıl payı kurtulyok edilerek Mescidi Aksa’da namuştu. Ulema tarafından Büyük maz kılınacak, Irak’taki sosyalist Ayetullah mertebesine çıkarılınca, Baas rejimi yıkılacak, Şii çoğunluSAVAK onu ortadan kaldırmayı ğun iktidarı sağlanacaktı. Dünya göze alamadı. Serbest bırakıldığınİslam Kurtuluş Örgütü Bürosu bu da, bir halk kahramanı olarak karamaç için kuşılandı. Şah’ın ruldu. Başında İran’da buluLibya Lideri Mehdi Haşem nan AmerikaMuammer bulunuyordu. lılara diplomaKaddafi ve Haşem, Hutik dokunulNecmettin meyni’nin hamazlık hakkı Erbakan . lefi Montezatanıması sonuri’nin yakın cu (1964) Huadamıydı. Bümeyni, ülkenin ro, Devrim tam bir AmeriMuhafızlarıyla kan sömürgesi iç içe haline getirilçalışıyordu. diğini dile geAma ondan tirmeye başlabağımsızdı. yınca çizmeyi Haşemi’nin adamları Filistin, Lübaşmış oldu. Ülkeyi terk etmek zonan, Afganistan ve Güneydoğu Asrunda kaldı. Önce Türkiye’ye gelya’da etkindiler. Suriye’de bir büro di, Bursa’ya yerleşti. Türkiye’de açmışlar, çeşitli ülkelerden gelenler iken İslamcı çevrelerle yakın ilişki burada eğitiliyorlardı. Libya lideri içerisindeydi. Türkiye’den Irak’a Kaddafi ile, Türkiye’de Erbakan geçerek Necef’e yerleşti. On altı ve partisi ile yakın ilişki içerisinde yıl süren sürgün yaşamı boyunca, idiler. Büro yurtdışında pek çok Şah’a karşı savaşımı, Humeyni’yi cinayete karışmıştı. muhalefetin lideri, İran’ın kurtuluirkaç gün sonra serbest bırakılan Humeyni, ölen öğrencilerin kırkıncı günü yapılan törenlerde yaptığı konuşmada eleştirilerini sürdürdü. Aynı yıl Kerbela anma törenlerinde Şah’ı Yezid’e benzetmesi sonunda, SAVAK tarafından yeniden tutuklandı. Binlerce İranlı sokaklara döküldü. Bu gösterilerde yüzlerce insan öldürüldü. Ayetullah Humeyni ulema ile ilişkisi kesilmiş, Humeyni’nin önü açılmış oluyordu. Öğrenci sayısı giderek artan Humeyni, sesini yükseltenlerin başın da geliyordu. Mart 1963’te SAVAK, Humeyni’nin ders verdiği medreseye saldırdı, onlarca öğrenciyi öldürdü, Humeyni’yi tutukladı. KANLI EYLEMLER Avrupa Birliği’ne karşı ‘İslam Birliği’, NATO’ya karşı İslam NATO’su planları yapıldı Türkiye’de SAVAK İ T ürkiye’de işlenen bir dizi cinayet, araba bagajında İranlı mültecilerin kaçırılması, bu örgütün elemanları tarafından gerçekleştirildi. Çoğu radikaller gibi, Humeyni de, yasa yapma gücünün yalnızca Tanrı’da bulunduğunu, insanların yasa yapamayacağını söylüyordu. O, Atatürk ve Şah Rıza gibi, İslamı yok etmek için her şeyi yapan yöneticilere itaat etmenin akla uymadığını savunuyordu. Humeyni, ‘‘Eğer insan yüce Tanrı’ya inanır ve onu güneşi gördüğü gibi, kalp gözü ile açık bir biçimde görüyor ise, günah işlemesi olanaksızdır’’ diyordu... Yalnızca İran’a değil, bütün İslam dünyasına, giderek tüm dünyaya İslamın ilahi adaletini o getirecekti. Bu amaç için devrim ihraç edilecekti. Bütün dış örgütlerine, elçiliklerine, şiddet kullanılarak ya da diplomatik yollarla, devrim yayılacaktı. İran elçilikleri propagandayla, mali desteklerle, suikastlarla, karışıklık çıkarmakla görevlendirildi. Haberalma bakanının ifadesiyle, dünya ölçeğinde yetmiş altı TV kanalı kontrolleri altındaydı. İran mollaları için en elverişli ülke Türkiye idi. Türkiye aynı zamanda Vahhabiliğin de önemli bir faaliyet alanı idi. Vahhabilik, eğitim alanında, bankacılık alanında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda, camilerde ve tarikatlarda oldukça etkili hale gelmişti. 12 Eylül askeri yönetimi, merkezi Riyad’da bulunan Rabıta ile ilişkilerini sıkılaştırmış, cami cemaatleri ve tarikatlara desteğini açıktan sürdürmeye başlamıştı. Avrupa’da görevli 444 din görevlisinin maaşı Rabıta tarafından ödeniyordu. Erbakan ve Humeyni ran İslam Cumhuriyeti, en yakın ilişkisini Erbakan ve çevresi ile kurmuştu. Erbakan yandaşları, ‘‘İran’da Humeyni, Türkiye’de Erbakan!’’ sloganı ile alanları dolduruyorlardı. Avrupa Birliği’ne karşı İslam Birliği, NATO’ya karşı İslam NATO’su, İslam Para Birliği kurulacak, İslam cihadı ile İsrail yok edilecek, Kudüs kâfirlerden temizlenecektir. Erbakan’ın projesinde Taksim’e bir cami, Çankaya’ya bir cami ve nihayet Anıtkabir’e bir cami yaptırmak vardı. İran Büyükelçisi (şimdilerde İran Dışişleri Bakanı) Erbakan’ın yanında siyasal mitinglere katılıyor, kürsüde siyasal nutuklar atıyordu. Sincan’da yapılan ‘‘Kudüs Gecesi’’nde İran Büyükelçisi alkışlar arasında sahneye çıkarak şunları söylemişti: ‘‘Size İslam köktendinci denmesinden korkmayınız. Köktendinci, Peygamber’in söylediklerini ve yaptıklarını yapmaktır. Tanrı bunlara zaferi müjdelemektedir.’’ ‘Oportünist Erbakan’ Erbakan, iki radikal hareket arasındaki rekabeti kurnazca kullanan bir oportünistti. Öte yandan, bu iki radikal hareket de Erbakan hareketinin dışında, gizli, açık ilişkilere girişecek kadar deneyimli idiler. Suudi bağlantılı İslamcı örgütlerde eğitilip yetiştirilmiş, belediyeler ve siyasal partilerde çıraklık dönemini tamamlamış bir kadro, iktidarı ele geçirmek için fırsat kolluyordu. İran ‘‘devrimi’’ çeyrek Sincan’da düzenlenen olaylı ‘Kudüs Gecesi’ne dönemin İran Büyükelçisi Bagheri de katılmış ve gecenin ardından Sincan’dan tanklar geçmişti. Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız ve gecenin düzenleyicileri ise daha sonra yargılanmış ve ceza almışlardı. yüzyılını devirdi. Bu süre içerisinde devrim, karşıtlarını susturmuş olmasına karşın, yığınlara kendini kabul ettiremedi. İran halkı rejime karşı tutumunu her fırsatta dışa vurmaktadır. Ancak örgütlenme özgürlüğü, basın özgürlüğü, seçme ve seçilme özgürlüğünün önü kesilmiştir. İran’da halkoyu ile kabul edilmiş bir anayasa vardır. Seçimle gelen bir parlamentosu var. Yerel yönetimler de seçimle göreve geliyorlar. ‘‘Halk iradesi’’, ‘‘demokratik’’ bir biçimde gerçekleştirilmiş oluyor. İran, Taliban rejiminden, Suud rejiminden daha ‘‘demokratik’’. Ama bütün yasa lar, bütün uygulamalar din ulemalarından oluşan Devrim Konseyi’nin sıkı denetiminden geçiyor. Seçilecek adaylar Konsey’in onayını almak zorundadır. Şeriat kuralları Afganistan’daki Taliban yönetimi ve Suudi Krallığı’ndaki uygulamalar kadar katıdır. Devlet mekanizması Devrim Muhafızları adı verilen, fanatik ayaktakımının eline geçmişti. Okur yazar bile olmayan mollalar kadılık yapıyor, idam kararları alıyor, bu kararları infaz ediyorlar. Bush ve ekibinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında öngördükleri ‘‘İslami demokrasi’’ bugün Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi, İran’da da uygulanmaktadır. Kıyaslandığında, İran daha da demokratik sayılır. Ancak İran, Bush’un ‘‘Şeytan üçgeni’’ndeki konumunu korumaktadır. İran petrol ve doğalgazına kıskançlıkla sahip çıkmakla kalmıyor, BOP’un dışında kalarak oyunbozanlık ediyor. ABD’nin, ‘‘nükleer projesi’’ yaygarası, tıpkı Saddam dönemindeki ‘‘kitle imha silahları’’ yalanı gibi, dünya kamuoyunu İran’a karşı kışkırtmaya yönelik bir aldatmacadan öteye gidemiyor. Irak örneğinden ders almış olan dünya kamuoyunun, bu taktiğe pek itibar ettiği yok. İran’ın nükleer çalışmaları nın bugün ulaştığı boyut, belirli bir yatırım masraflarını göze alan pek çok ülkenin kısa sürede ulaşabilecekleri teknolojik boyuttan farklı değil. Öte yandan, bu teknoloji, uluslararası piyasalarda kolayca edinilebilecek harcıâlem bir meta olarak kızıştırılmış bir rekabet içine sokulmuştur. ‘‘Nükleer silah’’ yaygarasını taraflar, kendi amaçları doğrultusunda ustaca kullanmaktadır. İçeride örselenmiş bulunan radikal iktidarını pekiştirmek için molla rejimi bulunmaz bir fırsat yakalamıştır. Rehine bunalımında olduğu gibi, bu fırsat da içeride canlanmaya başlayan muhalefeti yeniden baskı altına alma olanağı sağlamıştır. Kadınlara karşı uygulamaya konulan‘‘tesettür’’ kararı bunun yalnızca bir örneğidir. Daha da önemlisi, sürdürülen gerginlik politikasından taraflar, umulandan daha çok yararlar sağlamaktadır. Irak bunalımı, petrolün varil fiyatını 20 dolardan 60 dolarlara fırlatmıştı. İran gerginliği fiyatları 80 dolarlara götürüyor. Bush takımının arkasında bulunan petrol ve silah tekelleri, kârlarını görülmemiş boyutlara çıkarıyorlar. İran’a da silahlara harcayacak bol dolar olanakları doğuyor. SÜRECEK Dizide adı geçen Deniz Feneri Derneği, ‘Fetullahçılar’ olarak adlandırılan grup ile herhangi başka bir hizip, grup veya cemaat ile resmi ve gayri resmi ilişkisi olmadığını belirtmektedir. ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 Büyükanıt’tan para istenmiş ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 8. Kolordu Komutanlığı’ndaki inşaat ihalesinde usulsüzlük iddialarıyla açılan ve aralarında Korgeneral Ethem Erdağı’nın da bulunduğu 10 sanıklı davaya dün Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde devam edildi. Davaya ilişkin tanıklık yapan eski Kolordu Kurmay Başkanı emekli Kurmay Albay Yılmaz Korucuoğlu, Korgeneral Erdağı’nın inşaat işleri için dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan kantin parası istediğini ancak olumsuz yanıt aldığını söyledi. İnşaat ihalesiyle ilgili inceleme yapmak üzere yeni bilirkişi heyeti belirleyen mahkeme, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 31 Ekim tarihine erteledi. Kretschmer’den Koçak’a cevap ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB Komisyonu Türkiye Temsilcisi Hans Jorg Kretschmer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ‘‘Kasımpaşalılıktan vazgeçmeli’’ dediği için AKP’den ihraç edilen Mahmut Koçak’ın ‘‘uğradığım haksızlığa suskun kaldınız’’ eleştirisinin yer aldığı mektuba yanıt verdi. Kretschmer siyasi partilere AB normlarına uymaları çağrısında bulunduklarını belirtti. Çay’dan yeni seçim yasası teklifi ? ANTAKYA (Cumhuriyet) CHP Hatay Milletvekili Fuat Çay, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu ile 2839 Sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun teklifini TBMM’ye sundu.Çay, TBMM’ye sunduğu kanun teklifinde, mevcut anayasa hükümleri değiştirilmeden, seçmenlerin tercihlerinin ön plana çıkarıldığını belirtti. ‘Yanlış uygulamalar olabilir’ ? Haber Merkezi Zonguldak’ta 3.5 yaşındaki A.B’nin göz ameliyatı sırasında narkoz yerine azot verildiği için yaşamını yitirmesini değerlendiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ‘‘Zaman zaman yanlış uygulamalar olabilir’’ dedi. Konya’da incelemeleri sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Akdağ, A.B’nin ölüm nedeninin kesinleşmesi ve olayın açıklığa kavuşturulması için müfettiş görevlendirdiğini anlattı. Akdağ, ‘‘her ameliyat masasının başına bir anestezi uzmanı koymanın mümkün olmadığını’’ söyledi. CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear