26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB Y PB B B B B Y 25 27 23 27 28 29 31 29 17 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y B Y B Y PB 24 22 25 25 24 21 23 29 33 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y B A A A A S Y 32 31 38 37 36 39 34 30 31 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve iç kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Doğu Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzey ve doğusu, Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzey kesimleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı kuzey ve iç kesimlerde azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y 20 Helsinki Y 20 Stockholm Y 20 Londra Y 22 Amsterdam Y 22 Brüksel Y 21 Paris PB 25 Bonn B 24 Münih B 25 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB B A B B B B B PB 27 27 37 24 24 21 29 30 27 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y B B B A PB A A A 21 33 25 28 31 24 35 32 35 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ülkenin başbakanının denetimi altındaki kurumların, üstelik Milli Eğitim’in gözü önündeki kimi yayınlar; İtalyan yazar Carlo Collodi’nin dünyaca ünlü Pinokyo’suna namaz kıldırıyor. Batı medyası uzun burnuyla Pinokyo’nun namaza nasıl duracağını, secdeye nasıl geleceğini yazarak ülkeyi alaya alıyor. Bu Başbakan’ın yönetiminde öyle bir yalanlama özgürlüğü var ki bu ülkede; Başbakan’ın söylediğini ertesi günü Dışişleri Bakanı yalanlayabiliyor. Medyanın haberlerine, yazdıklarına, muhalefetin eleştirilerine karşı çıkan Dışişleri Bakanı’nı BM, Lübnan’da askerin uygulayacağı ve uyacağı koşulları içeren angajman kuralları göndererek yalanlıyor. Yalanlama özgürlüğü daha ileri gidiyor. Bu Başbakan TV’lerde ulusa seslenirken Türk askerinin Lübnan’da çatışmaya girmeyeceğini ısrarla yineledi. Angajman kurallarını bir yoldan muhalefet Onur Öymen eline geçirip TV’lerde açıklayınca; Dışişleri Bakanı önceki günlerde kendisine ve Başbakan’a ait sözleri hafif kıvırgan bir tavırla yalanlamak, ‘‘Canım, Türk askerleri savaşmayacak dediysek üzerine gelene karşılık vermeyecek demedik’’ diye doğrulamak, üstelik TV ekranlarından yalanlamak zorunda kaldı. Bu gelişmeleri izleyenler artık bu ülkede en büyük yalancı kimdir, kimlerdir sorusunu kolaylıkla yanıtlayabilir. ??? Kendi aralarında çelişkiye düşen, doğru diye yutturmaya çalıştıkları yalanları yalanlayanlar; asker gönderme olayının altında yatan gerçekleri AKP grubuna saptırmadan, aman tezkere 1 Mart tezkeresinin akıbetine uğramasın kaygısıyla yeni yalanlara başvurmadan anlatabilecekler mi? Nerede o cesaret, nerede o erdemli siyaset anlayışı! Bu iktidar (RTE) her yaptığı, söylediği dışında başka doğru olmadığına inanır ve ama bir güne kadar... O günler gelinceye kadar üç maymunları oynayan insanlarımızın (inşallaahhh) kapalı gözleri açılır, kulakları duymaya başlar, konuşurlar. İktidarın gelmişinden geçmişine uzanan bir çizgide... ??? İnsanı eğlendiren konu, 15 bin kişiden oluşan Lübnan askerinin 15 bin askerden kurulacak Barış Gücü’ne ‘‘yardımcı’’ olacağının BM kayıtlarında yer alması. Savaştan sonra Lübnanlıların TV’lerde söylediklerini izlediniz ise görmüş olacaksınız; kadınerkek Lübnanlı, kendilerini ve ülkelerini savunduğu için Lübnan ordusuna değil, Hizbullah’a teşekkür ediyordu. Haberlere göre Türk askerinin eğiteceği ve ne çare halkı indinde bu değerde olan Lübnan ordusu, ateşkesten sonra modern tankları, topları gereçleriyle güney Lübnan’a indi. Üstelik görevi Barış Gücü’ne yardım etmek! Nasıl mı? Sınırların korunmasında, silah geçişlerinin önlenmesinde... Türk askeri de bu Başbakan’ın değil, Barış Gücü komutanının emrinde, vereceği görevleri yerine getirmek durumunda. Vay ki vay! Şehit ailelerinin isyanı ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Ağabey Süleyman Öztürk de kardeşiyle 3 gün önce telefonla görüştüğünü belirterek ‘‘Operasyona çıkacağını söyledi, helallik aldı’’ diyerek gözyaşı döktü. Bir diğer ağabey Murat Öztürk de ‘‘Ateş düştüğü yeri yakıyor. Hükümet Lübnan’a asker göndereceğine, bu acıyı dindirsinler. Birlik ve beraberlik içersinde olunsun va artık askerlerimiz şehit olmasın, anneleri, babaları ve yakınları ağlamasın’’ diye konuştu. Şehit erin cenazesinin bugün Bursa’da askeri törenle toprağa verileceği belirtildi. Şehit piyade üsteğmen Ahmet Şevki Evin’in Aydın’da oturan ailesi de yasa büründü. 15 aylık Efe adlı bir çocuğu olan Evin’in, daha önce Afganistan Barış Gücü’nde görev yaptığı, 55 gün önce Şırnak’a tayin olduğu öğrenildi. Şehit babası Abdurrahman Evin de hükümete tepkisini şöyle dile getirdi: ‘‘Bize bu acıyı yaşatanlara Allah aynı acıları yaşatsın. Hem de öz evlatlarına versin. Ciğerlerini yaksın. Onlar evlatlarını göndermiyor ki oraya.. Milletvekilinin, başbakanın evlatları gidiyor mu oraya, gitmiyor. Benim gibi garibanların evlatlarını gönderiyorlar. Üç tane çapulcunun hakkından gelemiyorlar.’’ Şehit Üsteğmen Evin’in cenazesinin, vasiyeti üzerine aynı adı taşıdığı dedesinin de mezarının bulunduğu Denizli’nin Acıpayam ilçesine bağlı Yeşilova beldesinde toprağa verileceği belirtildi. Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde de 1 Eylül günü saat 21.15 sıralarında Köprülü Üs Bölgesi’ndeki nöbet kulelerine taciz ateşi açıldı. Askerlerin ateşle karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada jandarma asteğmen Zeki Burak Okay (25) ile jandarma er Emrah Yiğit (21) (Kayseri) şehit oldu. Gecenin karanlığından yararlanarak kaçan teröristlerin yakalanması için bölgede operasyon başlatıldı. Şehit Okay’ın annesi Neriman ve babası Sezai Okay acı haberi Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Altınoluk beldesinde tatil yaparken öğrendi. Askeri yetkililer, Bursa’da oturan Okay çiftini arayarak ‘Evinize hırsız girdi’’ diye geri çağırdı. Bu haber üzerine yola çıkan çift, oğullarının şehit olduğu haberini EdremitBalıkesir karayolunda bekleyen askeri yetkililerden aldı. Bahçeşehir Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan ve askere gitmeden önce nişanlandığı öğrenilen şehit Zeki Burak Okay’ın cenazesinin bugün kaldırılacağı öğrenildi. Sınırdan ateş Van’ın Saray ilçesinde İran sınırında devriye gezen askerlere İran tarafından PKK’lilerce uzun namlulu silahlarla ateş açılması sonucu jandarma er Deniz Yüzgeç (27) şehit oldu. Geçen 24 Şubat’ta askere giden, acemi eğitimini Erzincan’da yaptıktan sonra Van’a dağıtım olan Yüzgeç’in şehit olduğu haberi, İzmir’in Bornova ilçesinde oturan ailesini yasa boğdu. Anne Ayfer Yüzgeç, oğlunun, 5 yıl Almanya’da kaldığını, buradaki evliliğini bitirdikten sonra Türkiye’ye dönüp hiç beklemeden askere gittiğini anlattı. Oğlunun askere koşarak gittiğini ve milletini çok sevdiğini vurgulayan acılı anne, şöyle konuştu: ‘‘Almanya’dan geldi, bir ay sonra biz ona doyamadan hemen askere gitti. O kadar vatanını seviyordu ki, dağıtım olduğu Van’a kalkacak uçak rötar yapın ca trene binip gitti.Ancak ben, vatan sağ olsun demiyorum. Evladımı, vatana feda etmiyorum. Çünkü devlet benim oğlum için bir şey yapmadı. O koşarak askere gitti, ancak devlet ne çelik yelek, ne de zırhlı bir araç verdi, çok gördü. Devlet büyüklerinin de çocuklarını doğuya göndersinler. O zaman bizim acımızı anlarlar. Bu vatana değmedi oğlumu kurban etmek. Büyüklerimiz artık bu işi ciddiye alsınlar. Hükümeti de istifaya davet ediyorum. Çünkü bunun sonu gelmeyecek.’’ 19 Eylül’de oğlunun doğum gününü kutlamaya hazırlandıklarını belirten Yüzgeç, ‘‘Doğum gününü hep birlikte evimizde kutlamak için ona uçak bileti alıp gönderdik. 16 Eylül’de izne gelmesini bekliyorduk. Şimdi tabutu geliyor. Bir anne bu acıya nasıl dayanır’’ diye gözyaşı döktü. Oğlunun çarşamba günü arayarak Zafer Bayramı’nı kutladığını söyleyen baba İsmail Yüzgeç de ‘‘Şehit babası olarak duygularım hem çok, hem yok. Şehitlerin, devlet büyüklerinin, politik oyunlarına kurban gittiğine inanıyorum. Buna bir çözüm bulunsun’’ dedi. Kendisinin 5 yıl önce Adana’da vatani görevini yaptığını anlatan Deniz Yüzgeç’in 25 yaşındaki kardeşi Barbaros Yüzgeç,‘‘Devlet o kadar aciz ki, onun kadar aciz olup konuşmayacağım’’ diye konuştu. Barbaros Yüzgeç, kardeşinin ölüm haberini aldıktan sonra dün sabah gidip hükümeti protesto etmek için saçlarını asker traşı stilinde kestirdiğini söyledi. Şehit er Yüzgeç’in cenazesinin bugün Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nde öğlen düzenlenecek askeri törenin ardından Kadifekale Hava Şehitliği’nde toprağa verileceği kaydedildi. ‘Tek pazar başlıkları açılmaz’ Datça’da 70 hektar kül oldu Dış Haberler Servisi Avrupa Birliği Dönem Başkanı Finlandiya’nın Dışişleri Bakanı Erki Tuominija, Türkiye’nin, gümrük birliğinin 25 ülkeyi kapsayacak şekilde uygulanmasını öngören ek protokolün gereklerini yerine getirmemesi durumunda, müzakerelerde tek pazarla ilgili başlıkların açılmayabileceğini söyledi. Finlandiya’nın Lappeenranta kentinde düzenlenen AB dışişleri bakanlarının gayri resmi toplantıları dün sona erdi. Toplantılar sonunda düzenlenen basın toplantısında Türkiye ile ilgili bir soruyu yanıtlayan Finli Bakan, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmemesinin ‘‘ciddi bir durum yaratacağını’’ söyledi. Tarafların kriz çıkmaması için ellerinden geleni yapmaları gerektiğini ifade eden Tuominija, ‘‘Kriz çıkması kaçınılmaz değil’’ diye konuştu. Finli Bakan, Türkiye’nin taahhütlerini yerine getirmemesi halinde, en azından tek pazarla ilgili başlıkların açılmamasının gündeme gelebileceğini ifade etti. Tuominija, toplantılar sırasında Türkiye konusunun gündeme gelip gelmediği yolundaki bir soruyu ise yanıtsız bıraktı. Basın toplantısının ardından AA muhabirinin, ‘‘KKTC’ye yönelik ekonomik tecridin kaldırılması için dönem başkanı olarak ne yapacaksınız’’ sorusu üzerine Finli Bakan, ‘‘bu konuda ellerinden geleni yapacaklarını’’ belirtti. ÖZCAN ÖZGÜR IŞIL ÖZGENTÜRK Tatilde olmanın ayrıcalığı ? Baştarafı Arka Sayfada bucaksız bir deniz, incir ağaçlarıyla kaplı bir kıyı görünüyor, kıyıda da bir otel. Yeşillikler arasında beyaz bir bina. İnternet başındaki arkadaşımız, ‘‘Bu mucize,’’ diyor, ‘‘yukardaki halimize acıdı, bu sayfayı önümüze attı.’’ Açılan sayfada geziniyoruz, odaların önü deniz, incir altında hamaklar, masalarda inanılmaz bir sadelik, aynen Türkbükü’nde ömrümüzün geçtiği Eda Motel gibi. İnanamıyoruz ve hemen fiyatlara girip bakıyoruz. Yedi gün kahvaltı dahil konaklama 120 Avro(!). Bu fiyata inanmıyoruz, hemen cep telefonuna sarılıp Hotel Aphrodite’yi arıyoruz. Karşımıza Ramazan Bey çıkıyor ve biz başlıyoruz soru bombardımanına: Bu fiyat gerçek mi, üç ayrı oda mümkün mü, odalarda klima var mı, incirlerin altındaki hamaklar gerçek mi? O kadar çok soru soruyoruz ki, bir an kendimizden utanıyoruz. Ramazan Bey ise sorularımıza büyük bir soğukkanlılıkla yanıt veriyor, her şey istediğimiz gibi. Yola çıkıyoruz, otelimiz Bozburun’da önce Dalaman Havaalanı’na iniyoruz ardından iki saatlik bir yol gidiyoruz ve Bozburun’a geliyoruz. Oradan bizi bir tekne alıyor, gerçekten çok heyecanlanıyoruz. Sanki Afrika’da nehir kıyısındaki bir kampa gider gibi... İçin için seviniyoruz, otelimize karayolu yok, yaşasın! Yabancılar bölgenin bekâretinin bozulmaması için yol istemiyorlarmış, onlara helal olsun. Beş dakikalık bir tekne yolculuğundan sonra cennete varıyoruz, evet cennete. Deniz mavi, çocuk sesi yok, müzik yok, şık giyinmek yok, hamaklara uzanıp kitap oku, masada çalış, istersen bütün bir haftayı tek giysiyle geçir. Canın çok istedi açık havada uyu, tabii odadan çık cup deniz. Ve yemekler, Ege’nin bütün otları, muhteşem kalamar kızartmaları, balıklar ve en güzeli, hardallı ahtapot salatası. İnsan başka ne isteyebilir ki?.. Bu arada, hadi diyoruz bir gece değişiklik olsun, adı butik otellerde geçen komşu otele akşam yemeğine gidiyoruz. Yemek yenilen alan öylesine karanlık ki, masalara küçücük bir mum koyup insanlara balık yedirmek bizdeki butik otellerin en parlak işi olsa gerek. Öte yandan belli ki, bir gün önceden kalmış salataların bulamaç yapılmasıyla ansızın İtalyan salatası olan salatalar... Ben resmen aç kaldım. Bu arada butik otel oldukları için adımızı vermeden telefon ettiğimizde bize rezervasyonları olmadığı söyleyen otel sakinleri, içimizdeki ünlü bir kişinin adını duyunca koşa koşa geldi. Oysa Hotel Aphrodite de, Almancayı, İngilizceyi, İtalyancayı mükemmel konuşan 15 yılın işletmecisi Ramazan Bey, hanımı Fatma Hanım ve efendilerin efendisi oğulları Nazif için ünlü ya da ünsüz müşteri ayrımı yok. Alman, Amerikan, İngiliz ayrımı yok. Herkes onların konuğu. Herkese eşit ve kaliteli hizmet. Bu arkada ahçı Murat Korkmaz’a, Fatma Hanım’a ve küçük Hacer’e teşekkürler. Deniz mahsullerine doyduk. Keşfettiğimiz cenneti çok anlatmak istemiyorum, böyle sakin kalsın, bu da bizim bencilliğimiz. MUĞLA Datça’da önceki gün öğle saatlerinde çıkan ve dün sabaha karşı kontrol altına alınabilen orman yangınında yaklaşık 70 hektarlık alan kül oldu. BodrumMumcular yangınında 4 günde bin hektarlık orman alanını kaybeden Muğla, Datça’da da 45’i orman olmak üzere 70 hektarından oldu. Datça’nın Emecik Köyü yakınlarında önceki gün saat 12.30’da çıkan yangın şiddetli rüzgârın etkisiyle kısa sürede yayılarak Datça’dan Marmaris yönüne doğru devam etti. 11 helikopter ile birlikte 4 dozer, 39 arazöz ve 400 yangın personeli ile müdahale edilen yangına MarmarisAksaz Deniz Üssü’ndeki askerler de sevk edildi. Yangına müdahale için İstanbul’dan havalanan yangın söndürme uçağı MilasBodrum Havaalanı’na önceki akşam ulaştı. Datça’nın son yetişkin ormanlık alanının yitirildiği yangın, önceki gece Aktur Tatil Sitesi’ne ulaştı. Site sakinleri geceyi dışarıda geçirirken önemli bölümü bölgeden ayrıldı. 70 hektarlık alanda etkili olan yangının kontrol altına alınmasının ardından soğutma çalışmalarına başlandı. Yemen’e gittiğimde başkent Sana yakınlarındaki İmam Yahya’nın da 1900’lü yılların başında kaldığı, direnişini sürdürdüğü, kayalıklar üzerine inşa edilmiş binlerce yıllık taş evi de gördüm. Yahya’nın babası, oğlunun isyanı büyütme eğiliminde olduğunu görünce ‘‘Yapma oğlum’’ der, ‘‘bak, Osmanlı sırf Yemen için 7. orduyu kurmuş. Yenemezsin.’’ Yahya, eline büyükçe bir testi alır. Var gücüyle taş duvara fırlatır. Testi parça parça olur. Yahya, testi parçacıklarını gösterip seslenir: ‘‘Baba, burası Yemen... Şu karşı dağlara bak... Çölü düşün... Burada ordular böyle kırılır.’’ Yemen’de askerlerimizin ölüm nedenleri arasında savaş alt sıralarda gelir. Hastalıklar, arkadan hançerleme, isyanlar, savaştan daha çok kayıp verdirir! ??? Yemen, Arap çöllerinin en ucu. Osmanlı, Yemen’i yitirirse, öncelikle kutsal topraklardaki ağırlığının azalacağını düşündü, ne pahasına olursa olsun bırakmak istemedi. İngiltere, Portekiz, İtalya, Almanya da Yemen’in Hint Okyanusu ve Kızıldeniz hattının en stratejik bölgesi olduğunu düşündüğü için ne pahasına olursa olsun, etkin olmak istedi. Osmanlı’nın ve karşısındakilerin derdi, farklıydı! 1918’de Osmanlı Yemen’den tümüyle çekilirken dönebilenler şöyle yakınır: ‘‘En ağırı, bizim olduğunu sandığımız topraklarda İngiliz’e esir düşmemizdi!’’ Yemen’e gitmeden önce Zeki Ehiloğlu’ndan Asaf Tanrıkut’a, Ahmet İzzet Paşa’dan Behzat Sibel’e Yemen acısını yerinde yaşamış pek çok kişinin anılarını okudum. Onları gezi gözlemleriyle birleştirince şunu söylemeden edemedim: ‘‘Yemen’i unutmamalıyız. Nasıl batak haline getirildiğini, oraya nasıl sürüklendiğimizi çok iyi bilmeliyiz ki, benzer acı yaşamayalım.’’ Yemen’de ne kadar insanımızı yitirdik? Çok değişik rakamlar buldum. 1870’lerden 1918’e dek onlarca isyanı bastırmak, bir o kadar savaşı kazanmak için çırpınıp durmuş Osmanlı... Bir araştırmada şöyle okumuştum: ‘‘Tarih, Yemen’de ne kadar Türk askerinin öldüğünü bilmiyor. Çünkü öğrenmekten korkuyor!’’ 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın başına Arap çöllerine gidip dönmeyen Anadolu gençlerinin sayısının 300 bine yakın olduğu tahmin ediliyor! ??? Yemen kitabını yazarken birkaç ad seçeneği vardı. Sana’da ortaokul öğrencisi Şerif’in sözlerinde karar kıldım. Şerif’e sormuştum: Derslerde Türkiye ile ilgili bir şey okuyor musunuz? ‘‘Evet’’ deyip devam etmişti: ‘‘Öğretmenimiz söyledi. Yemen’in 20. yüzyıl başındaki adı, Makbarat al Etrak, yani Türkler Mezarlığı imiş...’’ Ben de Türkler Mezarlığı’nda karar kıldım. Yeni bir yüzyıldayız. Ne yazık ki, yüzyıllar değişiyor, acılar değişmiyor. Yemen türkülerini hep söyleyelim ama, başka Yemen yaşamayalım. Ferit Celal Güven 1935’te Anadolu gezisinde, Yemen’de oğlunu yitiren ve ağlamaktan iki gözü kör olan bir kadınla karşılaşır. Kadın sorar: Artık Yemen’e asker gitmiyormuş öyle mi? Evet yanıtı alınca şöyle der: ‘‘Desene oğul, cehennemin kapısı kapandı. Yıllarca yüreklerimizi koparıp koparıp oraya gönderdik...’’ Ne zaman yurtdışına asker dense, benim aklıma ilk bunlar gelir. Vatan için, vatan toprağı için yüreğimiz, canımız, her şeyimiz feda... Arap çöllerinde, Ortadoğu bataklığında ne işimiz var! ankcum?cumhuriyet.com.tr Allianoi’nin kurtulması için altı seçenek ? Baştarafı 1. Sayfada Komisyondan kendi isteği ile ayrılan Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Profesörü Dr. Ataman Demir’in yerine, bakanlığın önerisi ile Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nden profesör Dr. İbrahim Gürer katılmıştı. Bilim Komisyonu Allianoi’de yaptığı çeşitli incelemelerden başka, kurtarma kazısını yapan arkeolog Yrd. Doç. Ahmet Yaraş ile de görüştükten sonra verdiği 19 sayfalık raporda amaçlarını ‘‘ Barajın (Yortanlı) suları altında kalacak antik yerleşim alanında uygulanabilecek koruma önlemlerini saptama’’ olarak açıkladı. 1963’ten beri baraj yapımına ilişkin çalışmalarda baraj yerinde değişiklikler yaşandığı anımsatılan raporda, ‘‘Allianoi’nin 1. derece sit kapsamı niteliğinde bir yerleşme olduğu’’, kazılarda kentin İÖ 1İS 1. yüzyıl arasında ızgara sistemine göre yapıldığı vurgulanıyor. Raporda, ‘‘Paşa Ilıcası’’ olarak bilinen hamamlar dışında, kentin tümüyle alüvyona gömüldüğü, depremlerden daha çok alüvyondan etkilendiğine şöyle dikkat çekildi: ‘‘Yerleşmenin asıl terk ediliş nedeni, alüvyonların yerleşimi yavaş yavaş gömmesidir. Yerleşmenin doğusunda yer alan Roma köprüsünün tümüyle gömülmesi, bu olgunun en güzel örneğidir. Söz konusu gömülme esas itibarıyla uzun bir süreç olup yerleşim yavaş yavaş gömülmüştür. Ancak yoğun yağışlar sonrası (özellikle 3040 yıllık periyotlarda) oluşan taşkınlar nedeniyle yerleşimde tahribata neden olabilecek hareketlenmeler olağandır.’’ Kentin bile bile dere yatağına kurulmasının nedeninin ‘‘sıcak su çıkışlarının dere yatağına yakın oluşuna’’ bağlanan raporda, ‘‘Allianoi’nin alüvyonlara gömülmesine’’ neden olan doğal sürecin günümüzde de sürdüğü, baraj yapılmasa, kent kurtarılsa dahi, zamanla yine alüvyon altında kalacağı’’ da öngörülüyor. Bilimsel Komisyon, ister baraj yapılsın, ister yapılmasın ‘‘Allianoi’nin korunması için altı önerinin yararlı ve sakıncalı yanlarını madde madde özetle şöyle açıklıyor: 1. Allianoi’nin başka bir yere taşınması: A) Tüm yerleşmenin taşınması: Kurtarma kazılarının sürdüğü, kentin tümü henüz ortaya çıkarılmadığı için Allianoi’nın tüm mimari dokusu ve katmanları ile birlikte başka yere taşınması olanaksızdır. B) Önemli yapıların taşınması: 1960 ve 1980 yıllarında Mısır’da Aswan Barajı yapımında 2.Ramses’in kaya tapınağı 60 m. yukarıya parça parça taşınabilmiştir. Ancak Allianoi’nin bir sağlık merkezi ve bir kent oluşu, yapıların birbirine organik bağlarının bulunması nedeniyle, yalnız önemli yapıların taşınması teknik ve bilimsel kaygılar nedeniyle olanaksızdır. Bu durumda arkeolojik kazıyla açılmış yerlerin de yeniden örtülerek, baraj sularının altında bırakılmasına ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı karar verebilir. Bu durumda, kenti örtmede kullanılacak malzeme jeoteknik araştırmalarla belirlenip uygulanmalıdır. Eğer, kent su altında kalacak olursa, önce kentin tüm arkeolojik kazısının tamamlanması, üç boyutlu lazerler ile taranıp ‘‘dijital (sayısal)’’ ve görsel kayıtlarının alınması gerekir. 2. Çukurda olan kentin iki yanına set baraj yapılması: Setler ne kadar geçirimsiz yapılırsa yapılsın gövdeden sızacak sularla, tabandan gelen sıcak kaynak suyu ile birleşeceği için sürekli pompalamayı gerektirecektir. Setler yapılınca günde 864 metreküp suyun pompalanması zorunludur. Kaynak suyunu setlerin dışından başka bir bölgeye aktarımı için 900 m. uzunluğunda çevirme tünel yapılması da kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, setlerin arkasında oluşacak taşkın akımlarını güvenli olarak başka yere yönlendirilmek için dolusavak ve boşaltım kanalının yapımı gerekecektir. 3. Allianoi’nin çanak içine alınması: Allianoi, baraj suları içinde daire, oval ya da dikdörtgen bir çanak içinde kuru bir alanda korunabilir. Maliyet etkisi göz önünde bulundurulmadığı takdirde, bu seçenek teknik olarak gerçekleştirilebilir. Çok ayrıntılı jeoteknik araştırmalarla tabandaki ana kayanın geçirilmezliğine ulaşmak gerekir. İki set ve çanak seçeneğinin uygulanmasından önce sıcak su kaynaklarının hidrojeolejik çalışmaları da yapılmalıdır. 4. Kentin kubbe içine alınması: Gelişmiş ülkelerde, genellikle sualtı tünelleri (Marmaray gibi) ya da akvaryum altı yaya geçitleri biçiminde, ancak çok maliyetli bir koruma biçimi özel malzeme ve basınca dayanıklı çeliklerle bir kubbe yapmak olanaklıdır. 5. Çaltıkoru Barajı’nın Yortanlı ile birleştirilmesi: Ya yapılmakta olan Çaltıkoru Barajı’nın kapasitesi arttırılır ya da Yortanlı Barajı ile birleştirilebilir. Bu durumda yeni bir planlama ve tüm mühendislik hesapları yeniden yapılmalıdır. 6. Barajın devreden çıkarılması: Baraj devreden çıkarılır, Allianoi korunur, kültür varlığı turizme açılır. Ancak, şu ana değin baraj için harcananlar, baraj gövdesinin varlığı, alüvyon doğal sürecinin sürüp gitmesi ve maliyetleri değerlendirilmelidir. Baraj gövdesini yıkmadan bugünkü konumuyla bırakması Allianoi’da sel baskınına neden olur. Bu durumda, maliyet dikkate alınmak koşulu ile baraj gövdesinin yıkılması kaçınılmazdır. Baraj gövdesi yıkılsa bile doğal sürecin getirdiği alüvyon tehlikesi yine kenti örtmeye başlayacağı için bu tehdide karşı yine önlem alınmasını gerektirecektir. Allianoi’nin AB fonlarından ekonomik desteklerle ve benzeri koruma projelerle korunabileceği Internet taramalarında gözlemlenmiştir. Rapor, baraj, otoyol, liman, havaalanı, sanayi sitesi gibi büyük bayındırlık projeleri yapılmadan önce arkeolojik ve kültürel değerlerin ortaya çıkarılmasına öncelik verilmesi uyarısını da yapmakta, bu durumun bir anlamda hükümetlere ders olmasını öngörmektedir. Rapor, ‘‘hükümet ile yetkili kurulların altı seçenekten birine karar vermesi sonucuna’’ ulaşmıştır. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear