28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 2006 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Din Oyunları Prof. Dr. Nail YILMAZ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğr. Üyesi aşlığa din savaşları diyecektim. Değiştirdim. Daha çok yakıştı. Hakikaten bir oyun ve klasik Batı oyunu. Papa Efendi sanki 500 yıl önce kendileri değildi din işleri ile dünya işlerini ayıran, doğrusunun dünya işlerinin ruhaniyetle ilgisi olmadığını belirten, doğruya ancak pozitif bilim ile ulaşılacağını söyleyen... Şimdi ne oldu da gerisin geri gidiliyor. Papa da bizim gerici politikacılardan esinlendi herhalde. Ancak bulunduğu konum itibarıyla çok tehlikeli oyunu başlatıyor. Veya başlattırılıyor. Batı’nın ekonomik refahı için halklar birbirine düşürülüyor. Tarihte hepimizin bildiği dine dayalı haçlı savaşları, kabile savaşları, Müslümanların mezhep savaşları... Siz hiç savaşın galibini gördünüz mü? Hep kayıptır. Bu, ekonomik, politik, jeolojik ve en önemlisi can kaybıdır. Bu kayıplar için harcananları insanlığın sağlık ve refahı için kullansak herkes mutlu olacak. Ama nerde!.. O silah tacirleri ve onların yanındakiler olmasa... Cumhuriyet’in 18 Eylül günkü birinci sayfa başlığı bunu açıklıyor. Büyük Orta Doğu Projesi’nin uygulanması için altyapı hazırlamak. Din oyunları oynanıyor. Dinin felsefesini insanlara öğretmezseniz, tüm kazanç ve kayıpları cennet ve cehennem ile açıklarsanız bir arpa boyu yol alırız. İnsanları eğitmezseniz, neredeyse yoğun trafikte karşıdan karşıya geçmeyi bile dini kural ile açıklarsanız.. olacağı budur. Böyle olunca onlar da meydanı boş bulurlar.. HıristiyanMüslüman ile, Şii Sünni ile, NakşibendiSüleymancı ile, Mehmet Hocacı Mahmut Hocacı ile birbirine girer. Ne kadar büyük israf değil mi? Tek tanrı ve PENCERE ona erişmek için girdikleri şekiller. Mücadele ve örgütlenmeleri için milyarlarca paralar. Sadece Cağaloğlu’na gidin.. onbinlerce tarikatçılıkla ilgili ve benzeri kitaplar... Halbuki tek kitap Kuranı Kerim. Diğer tarafta İncil, Tevrat.. diğerleri israf. Dinimiz ne diyor: ‘‘İsraf haramdır.’’ Haram günahtır. Günahın yorumu okuyuculara ait... Halbuki günah kazanmak için sarf ettikleri kazancı insanlığın sağlık ve refahı için kullanabilirler. Ülkemizde dinin alt grupları, tarikatlar işi partileşmeye kadar götürdüler. Zira partileşince ekonomik rant elde ettiler. Ekonomik olarak büyüyor, semiriyor ve kendinden olmayanı ezmeye kalkıyorlar. Daha da güçleniyorlar. Hani dinlerin verdiği kardeşlik mesajı? Hani komşun aç iken uyuma diyen, hani komşun aç iken tok yatma diyen mesajlar. Bırakın modern hukukun öngördüğü gelirinin yüzde 1520’sini vergi vermeyi.. dini kural olarak kabul edilen gelirinin kırkta birini bile vermeyen din hortumcuları... Savunmaları da: ‘‘Bu düzene vergi verilmez...’’ Ama bu düzenin tüm nimetlerinden yararlanırlar. Dinler ne için, nasıl gelmiştir? Klasik kitaplarda şöyle yazıyor: Sosyal adaleti, hiyerarşiyi sağlamak, daha mutlu ve inanan toplum olmak. İnsanlar dinlerden önce de şimdi de kullanılan yaşayarak edindikleri bazı kurallar geliştirmişlerdir. Bu kurallar: Ahlak kuralları, görgü kuralları, din kuralları ve son olarak modern hukuk kuralları. Bunlara uyanlar azalıyor. İnsanlar savaşmak mı istiyor? Sanmıyorum. Barış, sağlık, biraz refah istiyorlar. İnsanları eğitmezseniz her şey için savaşırlar... Sevgiyi Uzatmak TÜRKİYE, Cumhuriyet tarihinin en ilginç Cumhurbaşkanlığı sorunuyla karşı karşıya: Sorun, görev için en uygun kişiyi bulma değil, bulunmuş en uygun kişiyi nasıl işbaşında tutabilme sorunudur. Kısacası, kamuoyunun büyük çoğunluğunun Atatürk’ten sonra en uygun Cumhurbaşkanı saydığı Ahmet Necdet Sezer’i yine bu görevde görebilmenin güçlüğüyle karşı karşıyayız. Hukuk açısından olanaksız, ama birçok gönlün özlediği bir durum bu. Tabii, kendisi de ‘‘evet’’ derse. Ayrıca, demeyeceği de kesin. için böyle oldu? Çünkü, Atatürk’ten sonra gelen cumhurbaşkanlarının hepsinde herkes kendince bir yığın ‘‘sakınca’’ ya da ‘‘kusur’’ gördü ki, bunların hiçbiri Sayın Sezer’de yok. İnönü, devrimci Mustafa Kemal’den sonra gelmenin ve çok partili demokrasiye geçişin gerekli kıldığı tutucu adımları atmak zorunda kaldı. Celal Bayar’ın partizanlığı aşırı boyutlara varmıştı. Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Kenan Evren asker kökenli oldukları için demokrasiyle bağdaşmaz sayıldılar. Hatta bazı açılardan Sezer’e benzer yanları bulunan Fahri Korutürk bile, kimilerince amirallikten geldiği için beğenilmedi. Turgut Özal’ın ekonomik ve sosyal konulardaki tutumu, toplumun bazı kesimlerince asla benimsenmediği gibi, tarikatçı yanı da eleştirildi. Sayın Demirel ise daha önceki siyasal yaşamının yarat S N tığı izlenimleri silebilmek için Çankaya’da çok uğraşmak zorunda kalmadı mı? ayın Sezer’de, öncekilerden en önemli fark olarak titiz hukukçuluğunu görenler çoktur. Bir yığın hukuksuzluğun yapılmak istendiği bir dönemde onun hizmetleri elbet unutulamaz. Ama, ona karşı duyulan yaygın sevgi ve saygı yalnız bundan kaynaklanmıyor. Cumhuriyetçi titizliğinin yanında alçakgönüllülüğü, dürüstlüğü, aile yaşamının lekesizliği sayesinde de gönülleri fethetmiş değil midir? Şöyle bir bakıldığında dikkati çeken özellik, hakkındaki olumlu izlenimin bütün toplum kesimlerince paylaşılıyor olması. Yalnız kamuoyu yoklamaları değil, üniversite yerleşkelerindeki gençliğin sempatisi de bunu doğruluyor. Bu durumda, zihinler ister istemez onu işbaşında tutmanın çaresini aramakta. Anayasa’ya göre bu olanaksız. Şimdiki iktidar da Anayasa değişikliğine yanaşmaz. Ama, yenisinin seçimini şimdiki iktidara bırakmanın sakıncaları da en başta ezici parlamento çoğunluğuna karşı frenleme mekanizmasının ortadan kalkması olmak üzere, sayılmakla bitmiyor. Belki bir olasılık var: Aynı ezici çoğunlukla işbaşına tekrar gelmeyi uman şimdiki iktidar, kamuoyunun özlemine uyarak yeni döneme Sayın Sezer’in görevini uzatan bir Anayasa değişikliğiyle girmenin ülke ve AKP açısından hayırlara vesile olacağını düşünerek büyük bir sevap işlemek isteyebilir. Umut bu ya!.. B Çok İyi Bilinen Meçhul Katil?.. Bir zamanlar hırsızpolis romanları çok satılır, elden ele dolaşırdı; Arsen Lüpen, Sherlock Holmes, Nat Pinkerton, vb’ni kim tanımaz!.. Peyami Safa da bunlara özenip Cingöz Recai tipini yaratmıştı... Ancak geçmişteki hiçbir yazarın aklına şöyle bir kitap adı gelmemiştir: ‘‘Camide Esrarengiz Cinayet.. Katil Kim?..’’ Hayat kimi zaman yazarları sollayıp geride bırakır... ? Cami kutsal bir ‘‘mekân’’dır... İsmailağa Camisi Fatih’in göbeğinde, kımıl kımıl, cıvıl cıvıl, kalabalık bir mekândadır. Müminlerin toplantıları, namazları, niyazları, vaazları, al gülüm, ver gülümdür. Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı derken, cemaat, hoca, mahalleli, dost, akraba, tanıdık iç içedir... ? Camide cinayet.. Hem de bir değil.. İki cinayet.. Bir mümin bir hocayı öldürüyor.. Sonra?.. Hemen oracıkta öteki müminler katil mümini öldürüyorlar... Kim ya da kimler öldürüyor?.. Bilinmiyor... ? Nasıl bilinmez?.. Cemaat ve cami!.. Camide cemaatin ortasında işlenen cinayetin katili nasıl meçhul olabilir?.. Hayatımda böyle bir polis romanı okuduğumu anımsamıyorum... ? Pek ünlü üç maymun heykelini herkes bilir... Yan yana oturan maymunlardan biri gözlerini, öteki kulaklarını, beriki ağzını kapatmıştır: Görmedim, duymadım, bilmiyorum!.. Müslüman maymun değildir... Mümin insandır!.. ? Camide cinayet.. Ve katil meçhul!.. İslamın defterinde ne anlama geliyor bu olay?.. Benim bildiğim kadarıyla Kuranı Kerim’de böyle bir olaya cevaz yok!.. Türkiye’de tarikat camileri tövbe estağfurullah güvenli yerler olmaktan çıktılar mı?.. Cami güvensiz yer olabilir mi?.. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear