26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 EYLÜL 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Raphael Wallfisch, Kadıköy Belediyesi Filarmonia İstanbul Orkestrası’na konuk oldu 15 GÜZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN Wallfisch ile ilginç bir söyleşi eçen hafta CKM’de iki konser veren ünlü çellist Raphael Wallfisch ile günümüz müziği ve müzikçileri üstüne konuştuk. Caddebostan Kültür Merkezi, bu kış Kadıköy yakasındaki sanatseverler için vazgeçilmez bir mekân olacak. Güzel bir akustiğe sahip konser salonu, kuyruklu piyanosu, çeşitli amaçlara yönelik küçük salonları ve geniş fuayesiyle Kadıköy Belediyesi’nin halkına sunduğu büyük bir hizmet. Borusan, Akbank, Filarmonia İstanbul gibi orkestraların ilk konserleri bu mevsim orada yapılacak, çeşitli sahneleri gençliğe açılacak, açıkoturum programları ise yepyeni bir renk getirecek. Merkezin geçen haftaki açılış konserindeki solist, çağımızın ünlü çellistlerinden Raphael Wallfisch idi. Hakan Şensoy yönetimindeki Kadıköy Belediyesi Filarmonia İstanbul Orkestrası’na Dvorak konçertosuyla konuk oldu. Filarmonia İstanbul, 2004 yılında Cihat Aşkın ve Hakan Şensoy tarafından kurulmuştu. Konserlerini genellikle Hakan Şensoy yönetiminde veriyor. Oda müziğinden büyük orkestraya kadar genişleyebilen kapasitede, gencecik üyeleriyle her an konser vermeye hazır, dinamik bir ‘servis orkestrası’. Cihat Burak Şeki Ailesi’nin İstanbul Modern Sanatlar Galerisi, geçen yıl Burhan Uygur’u anmıştı güzel bir sergiyle; bu yıl 14 Eylül’de ise Sevgili Cihat Burak’ı kucaklıyorlar. Selin Aydın ile Pınar Saracoğlu, sağ olsunlar, resimseverleri dolaşmış, yapıtlarını başkalarıyla paylaşmaya razı olan aklı başında insanların verdikleri resimlerle bu sergiyi oluşturmuşlar. Cihatçığım, bir resminde dediği gibi, belki de Deli Sakine adlı atına binip, sonsuzluğa uçalı çok oluyor; sergi dolayısıyla, özellikle genç sanatseverler için temel niteliklerini anımsatmak isterim. Cihat Burak, çok efendi, bilinçli, sorumlu bir dünya yurttaşıydı; her insanın işini büyük bir sorumluluk ve saygıyla yerine getirmesini isterdi; züppelere, dolandırıcılara, gösterişçilere hiç dayanamazdı. Taksimetre yürürlüğe konmazdan önce, akşamları içkievinden çıkışta arabaya binmek zorunda kalıp da sürücünün: ‘‘Ne verirsen ver abi’’ demesine deli olurdu. Resimleri, sağlam, saygılı dünya görüşünün uzantısı olarak hep belli bir konuyu işledi; Şairin Ölümü’nde, çok sevdiği Nâzım Hikmet’in Bursa Hapishanesi’ndeki kedili resmini, bir şiiri kullandı; ortada ağzından kanlar akan büyük ozanın eline bir şiir tutuşturdu. ‘‘Birebir maket üzerinde çalışmış tek mimar’’ dediği ünlü mimarın yardımcısı olarak ABD uşaklarınca yakılmış AKM yeniden yapılırken, büyük salona çıkan merdivenin solundaki boş duvara, hem de kendi kesesinden suluboya duvar resimleri yapmaya girişmiş; dört beşini da tamamlamış; ama bir sabah gelmiş bir bakmış, züppenin verdiği buyrukla işçiler yapılanları söküp atmış. ??? Öfkeden deliye dönse de dağa çıkamaz, kimseyi vuramaz; elindeki tek silahla, resimle aldı öcünü: O züppeyi, aralarından hiç çıkmadığı asalaklarla, bir kokteyl masası başında, ‘‘Meydan Muharebesi’’ adıyla resim tarihine geçirdi. Buna karşılık, AKM’ye girip çıkarken gördüğü ayakkabı boyacısını bütün sevecenliğiyle kucakladı. Bir zamanlar hemen yanı başımızda başka ünlü bir soyguncu şımarık vardı, tanker filoları olan; dedikoduları gazete sayfalarından eksik olmazdı; dünyanın en yetenekli sanatçılarından Maria Callas’ı eskitip savan, canına kıymasına yol açan, sonra ABD’nin kendi eliyle vurdurduğu eski Başkanı’nın karısını yatına atan bu amcadan öcünü, sergide görebileceğiniz Devenin Başı adlı yapıtla aldı. Dünyanın, özellikle ülkemizin tüketim çılgınlığına köle edilmesinden önceki günleri yaşamış ayrıcalıklı sonrasında elbette acılı insanlardan olarak, o güzel günleri, o dönemin yumuşak, sevecen, soylu insanlarını, yine sergideki ‘‘O Güzel İnsanlar Güzelim Atlarına Binip Gittiler’’ resmiyle kucakladı. ??? Tarihe, Evliya Çelebi’ye bayılır, her fırsatta okurdu; resimlerinde, özgün baskılarında onun kitaplarından sayısız çağrışım, alıntı vardır; Kısas’ı Enbiya adlı resmine bakarsanız iç içe geçmiş bütün peygamberler tarihinden izler bulursunuz. Yerdiklerine karşı elindeki anlatım aracının bütün olanaklarıyla ok yağdıran ve soylu, onurlu insan, sevdiklerineyse tadına doyulmaz bir yumuşaklıkla bakardı: Kadınlar, kediler, Şarlo, pehlivanlar, gecelerini süsleyen fasıl çalgıcıları, şarkıcılar, oyuncular, muharip gaziler, sıradan, alçakgönüllü, sorumlu insanlar... Yine sergide yer alan özgün baskılardan Görüntü Dünyası’na bakın: orada elbette sevdiği sinema sanatına, o sanatın benzersiz çocuğu Şarlo’ya, gözünün bebeği kedilere sevgisi insanı sevinçten havalara uçuran bir ustalıkla yansıtılmıştır En temel niteliklerinden biri, hafif gülümseyişli, sevecen, alaycı oklarını, konuşurken de, o benzersiz öykülerini yazarken de, önce kendine yöneltmesiydi: ‘‘Kardeşim’’ diye başlayarak anlattığı bin bir gece masalını andıran oyunlu söyleşileri kayda alamadığıma o kadar yanarım ki! Neyse ki elimizde Yapı Kredi’nin ona yakışan bir özenle bastığı üç öykü kitabı kaldı: Cardonlar, Yakutiler, Zenci Kalınız. Bu büyük ustanın görsel dünyasını yeniden tatmak istiyorsanız, İstanbul Modern Sanatlar Galerisi, Balmumcu’da sizi bekliyor. sbonaran@yahoo/hotmail.com G Evin İlyasoğlu ile Raphael Wallfisch birlikte. ? Wallfisch, dünyanın dört bir yanındaki müzik ortamını bestecisi ve yorumcusuyla çok iyi tanıyan, günümüzün yeni bestelerini çok iyi değerlendiren bir sanatçı. Çello’nun dağarcığı sınırlıdır, denir. Oysa Wallfisch’in kayıtlarında ucsuz bucaksız besteci adı buluyorsunuz. becerisi. ‘‘Chandos ve Nimbus gibi tanınmamış eserlerin peşinde koşan iki plak firmasıyla çalışıyorum. Yalnız yepyeni besteler değil, ama büyük bestecilerin sonradan keşfedilmiş yapıtları var. Bunları bulup çıkartmak önemli’’ diyor. Aslında şanslı bir sanatçı: Anne ve babası zamanın çok değerli müzisyenleri; Menuhin gibi birçok önemli müzik adamını yakından tanımış, en ünlü plak şirketlerinde kayıtlar yapmış. Ve şimdi de nice büyük besteci ona adanmış yapıtlar besteliyor. ‘‘En önemli şey tutku’’ diyor. ‘‘Kimsenin seni zorlamadan çalışma sevgisine sahip olmak!’’ Dünyanın dört bir yanını dolaşıyor Wallfisch. Son zamanlarda Çinli yorumcuların artması, onların inanılmaz disiplini dikkatini çekiyor. “Çinli yorumcuları Güney Avrupa’daki yorumculara benzetiyorum, kendilerine ait özel bir tınıları var” diyen Wallfisch, kendini gençlerin müziksel gelişimine de adamış bir sanatçı. Wallfisch, dünyanın dört bir yanındaki müzik ortamını bestecisi ve yorumcusuyla çok iyi tanıyan, günümüzün yeni bestelerini çok iyi değerlendiren bir sanatçı. Çello’nun dağarcığı sınırlıdır, denir. Oysa Wallfisch’in kayıtlarında ucsuz bucaksız besteci adı buluyorsunuz: Dohnanyi, Respighi, Barber, Hindemith, Martinu, Strauss, Dvorak, Kabalevsky, Khachaturian, Finzi, Delius, Bax, Ekin Yayınları sahibi STRAUSS’TAN DVORAK’A Bliss, Britten, Moeran. Bu arada İngiltere’nin önde gelen birçok bestecisi onun için çello konçertosu besteliyor ve böylece çello dağarcığı genelde de biraz daha zenginleşiyor. Örneğin Sir Peter Maxwell Davies, Kenneth Leighton, James MacMillan, John Metcalf, Paul Patterson, Robert Simpson, Robert Saxton, Roger Smalley, Giles Swayne, John Tavener ve Adrian Williams, Wallfisch’e konçertolarını adamış kimi besteciler. Bu günün plak dünyasında öne çıkmak, ünlü etiketlerle CD yayımlamak çok az yorumcuya nasip olan bir özellik. Wallfisch ise bir çırpıda EMI, Chandos, Black Box, ASV, Naxos ve Nimbus gibi firmaların sanatçısı oluvermiş. Konser organizatörlerine ve plak firmalarına hiç duyulmamış yapıtları sunmak, ancak imza sahibi bir sanatçının ‘‘Yeni kuşaklar aslında daha titiz araştırıyorlar. Onların el altında çok eski çağları araştırma olanakları var, bundan yararlanıyorlar. Her bir yapıtın tarih içindeki yerini, her bir çalgının özgün tınısını öğreniyorlar, kendi çağına göre nasıl yorumlanması gereğini de buluyorlar.’’ Türkiye’de, Filarmonia İstanbul dışında İzmir Devlet Senfoni, Akbank Oda Orkestrası, CSO ve Bilkent Senfoni gibi toplulukların solisti olmuş. Her bir topluluğun içinde çok ayrıcalıklı sanatçılar olduğunu söylüyor. İngiliz sanatçıyla İngiliz müziğinin tarihini konuşuyoruz. Öyle ya barok dönem sona erdiğinde, neredeyse iki yüz yıl İngiliz bestecilerin sesi duyulmamış. Ve yirminci yüzyılda birden çağın öncülüğünü yapan akımlar geliştirmişler. ‘‘Orta Avrupa’nın deneysel müziğine karşı geleneksel yapıya bağlı kalarak yeni bir söylem getirmeyi başardı İngilizler’’ diyor. Ve genç müzikçilere önemli öğütler veriyor: Tutkulu olmayı, çalgısını ve yaptığı işi sevmeyi, konsantre olarak çalışmayı, durup dinlenmeden araştırmayı, mutlaka solist olacakmış gibi değil de iyi bir oda müzikçisi ya da orkestracı olmayı da hedeflemelerini öğütlüyor. www.evinilyasoglu.com GENÇ MÜZİKÇİLERE ÖĞÜTLER Mehmet Düz yaşamını yitirdi Kültür Servisi Ekin Yayınları sahibi ve editörü Mehmet Düz, pazartesi akşamı tedavi görmekte olduğu Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde yaşamını yitirdi. Uzun bir süredir kanser tedavisi gören Düz’ün cenazesi bugün memleketinde, Ordu’nun Aybastı ilçesinde toprağa verilecek. Mehmet Düz, 12 Eylül rejiminde 1402 diye anılan ‘kanun’ gereğince devlet memurluğu görevinden alındığında bir süre işsiz kalmış daha sonra Ekin Yayınları’nı kurmuştu. Şiir yayıncılığına özellikle önem verdi. K Â M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear