26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2006 CUMA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 611 Eylül arasında yapılan Werkleitz Bienali’nde inanç kavramı değişik yönlerden irdelendi YAZI ODASI SELİM İLERİ İnancın toplumsal yansımaları TUNCAY KULAOĞLU HALLE Adını, 1993’te ilk kez düzenlendiği Doğu Almanya’nın Saksonya Anhalt eyaletindeki 610 evli Werkleitz köyünden alan Werkleitz Bienali’nin yedincisi, bu yıl 611 Eylül arasında yapıldı. Çağdaş sanatlar, film ve yeni medya alanında Doğu Almanya’daki en büyük bienal niteliğini taşıyan etkinlik, 2004’te olduğu gibi bu yıl da Halle kentinde gerçekleştirildi. Bienalde, 30’u aşkın çalışmanın yer aldığı bir sergi, 13 film gösterimi ve toplam 56 performans, konferans, söyleşi ve müzik etkinliğiyle, gündelik yaşama damgasını vuran ‘‘inanç’’ kavramı değişik yönlerden irdelendi. Bienal küratörleri Anke Hoffmann, Solvej Ovesen, Angelika Richter ve Jan Schuijren’in yaklaşımlarının en ilginç yönü, kuşkusuz, ‘‘inanç’’ kavramını dinlere indirgemeyip tüm toplumsal alanlara yayarak tanımlamasıydı. Papa 16. Benedikt’in turneye çıkmış bir pop yıldızı edasıyla memleketi Bavyera’ya gerçekleştirdiği ziyarette iz bırakan ‘‘Neye inanıyoruz?’’ ve ‘‘Neden inanıyoruz?’’ soruları, bienale katılan sanatçıların çalışmalarının da odağındaydı. Toplu ayin yerlerine dönüşen futbol stadyumları, marka fetişiz Geçmiş Zaman Kişileri Eylül 1978’de Kavram Yayınları, Abdurrahman Şeref imzalı, Tarih Konuşmaları’nı okura sunmuş. Tarihçi Abdurrahman Şeref’in geçen yüzyılın ilk çeyreğinde kaleme getirdiği yazılarından bir derleme. Yazıların dilini Eşref Eşrefoğlu sadeleştirmiş. Bu kitabı, Nişantaşı’ndaki Akademi Kitabevi’nden almıştım. Arada bir, karşıma çıktıkça, sayfalarında gezinirim. Abdurrahman Şeref ismi son günlerde bir başka sebeple karşıma çıkmıştı. Ünlü tarihçi Uzunçarşılı anmış. Abdurrahman Şeref’in Topkapı Sarayı’nı tasvir eden, açımlayan uzun bir yazısı varmış. O yazıyı da Tarih Konuşmaları’nda bulur muyum umuduyla yine sayfalar arasında bir gezinti. Fakat bulamadım. Zaten sonra fark ettim ki, Topkapı Sarayı yazısı Cumhuriyet’in ilanından sonra yazılmış. Elimdeki kitabın yazıları ise, 1920 öncesinde... Abdurrahman Şeref, geçmiş zaman paşalarının portrelerini çiziyor zaman zaman. İstanbul’un imparatorluk başkenti olduğu dönemde siyasetin entrikaları, hırslar, iktidar kavgaları, padişaha yaranma sancıları derken, payitaht İstanbul da bir iki semti, bir saray odası, bir köşkü ya da yalısıyla sisler içinde beliriyor. ??? Ahmet Vefik Paşa, portresi çizilenler arasında. Moliére’in eserini dilimize çeviren, pek çok kez de uyarlayan Ahmed Vefik Paşa, son dönemlerinde Rumelihisarı’nda oturuyormuş. Abdurrahman Şeref diyor ki: ‘‘Kendisini ihtiyarlık çağıda üç dört ayda bir ziyaret ederdim. Zaten mal varlığı olmayan paşanın düzenli çıkmaya mâzuliyet maaşı (açığa alınanlara ödenen maaş) da sade yaşantısının sürdürülmesine bile yeterli değildi. Evinde, eşyalar eski hatta oturulan minder örtüsü yamalıydı. Tenezzül edip de ne maaşının yükselmesini ne de geçmiş ödenmemiş maaşlarının ödenmesini istemiştir.’’ Tiyatroya tutkunluğu, Bursa’da valiyken, devlet çalışanlarını zorla tiyatroya getirtecek kadar buyurganlaşmış Ahmet Vefik Paşa’nın bu tutumu, eskiden tiyatroseverlerin dilinden düşmezdi. Oysa, Abdurrahman Şeref madalyonun öteki yüzünü sergiliyor: ‘‘Bursa’da vali iken yaptırdığı hastaneye gelir elde edebilmek amacıyla tiyatro açmış, Moliére’den çevirdiği hafif komedileri sahneye koydurarak şehrin ileri gelen kişilerini ve memurlarını zorla tiyatroya abone yaptırmıştı.’’ Bir taşla iki kuş... ??? Ahmet Vefik Paşa’nın alçakgönüllü evi, Rumelihisarı’nın ta tepesindeymiş. Ömrün sonunda, orada, Bursa’daki coşkun tiyatro zamanlarını hatırlıyor muydu acaba? Soruyu sorar sormaz, Refik Ahmet Sevengil’in eşsiz Türk Tiyatrosu Tarihi’ne başvurdum. Elimle koymuş gibi buldum. İlk aktörlerimizden Ahmet Fehim Efendi anılarında yazmış; Sevengil alıntılamış: ‘‘Paşa Bursa valiliğinden azledilince bize tiyatro oynatmadılar (...) Filibe dönüşü Ahmet Vefik Paşa’yı Rumelihisarı’ndaki evinde ziyaret ettik. Bize kütüphanesini gezdirdi, tiyatro eserleri gösterdi, tiyatrodan bahsetti.’’ Demek, tiyatroya aşk dinmemiş. Haldun Taner’i andım. Ahmed Vefik Paşa’nın tiyatro aşkını yaşatan Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nı nasıl anmazdım? Tiyatromuzun başyapıtları arasında saydığım Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nda Ahmet Vefik Paşa, artık bir oyun kişisidir. Bursa’da Melekzad bahçesinin şanosuna gelir ve Fasulyeciyan yönetimindeki topluluğun Moliéere provasını seyreder. Sonra da Moliére’in eserini Yorgaki Dandini adıyla hayatımıza uyarlar... Yine Sevengil’den öğrendiğimize göre, Ahmed Vefik Paşa’yla Abdülhak Hâmid akrabaymışlar. Hâmid, Vefik Paşa’nın başkalarını övmekten ille uzak durduğunu, ama kendisinin övülmesinden pek hoşlandığını söylermiş. 1891’de ölen Moliére tutkunu Ahmed Vefik Paşa, Rumelihisarı Kayalar Mezarlığı’na gömülmüş. Mezarı duruyor mu? Öneriler: Tanzimat Tiyatrosu, Refik Ahmet Sevengil, Devlet Kitapları, 1968. ? Bienalde, 30’u aşkın çalışmanın yer aldığı bir sergi, 13 film gösterimi ve toplam 56 performans, konferans, söyleşi ve müzik etkinliğiyle, gündelik yaşama damgasını vuran ‘‘inanç’’ kavramı değişik yönlerden irdelendi. mi ve falcılar, son yıllarda Almanya’da ve Batı Avrupa’da yoğun bir biçimde dile getirilen ‘‘inanç kaybı’’ ve ‘‘yükselen dini değerler’’ gibi konular bağlamında kuşkusuz farklı bir değerlendirmeyi hak ediyorlar. ‘‘Kültürler çatışması’’ gibi ideolojik kavramların dünya politikasına yön verdiği bir dönemde, ‘‘inanç’’ kavramının dinlerin ötesinde tanımlanması, günümüz dünyasına damgasına vuran dinamiklerin algılanması açısından önemli bir rol oynuyor. Bienalde yer alan çalışmaların gündelik yaşamın gerçekliğini yakalamasının ne kadar zor olduğunu, geçen hafta Almanya’da 40’ın üzerindeki camide cuma hutbeleri konusunun 11 Eylül saldırılarına ayrılması da açıkça gösteriyor. Söz konusu hutbeleri toplum çoğunluğunun dayattığı bir ‘‘performans’’ olarak algılayıp eleştirebilecek bir sanat yapıtının, herhangi bir uluslararası bienalde sergilenme şansının ne kadar olduğu da belli. Werkleitz Bienali de bu ve benzeri sorulardan yola çıkarak irdelendiğinde ciddi eleştirileri hak ediyor. Bienale, Boşnak sanatçı Maja Bajevic dışında (o da programda Fransa/Bosna Her sek kökenli olarak belirtiliyor), çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu hiçbir ülkeden neden katılım olmadığı, öncelikle etkinliğin küratörlerine yöneltilmesi gereken bir soru. Üstelik, içinde bulunduğumuz günlerde Leipzig’de süren ‘‘Korku Kültürü’’ başlıklı serginin, din, terör ve inanç konularına çok daha cesaretli yaklaşması, Werkleitz Bienali küratörlerini düşündürmeli. Onları ‘‘korkaklık’’la suçlamak, ciddi bir haksızlık sayılabilirse de ama en azından bir Avrupa benmerkezciliği eleştirisini hak ediyorlar iki yıl sonraki bienal için, bu yılki etkinliğin düzenlendiği süre içinde ciddi bir ‘‘inanç performansı’’ sergileyen Papa’nın, gezisinin ikinci gününde Münih’te söylediklerini, bir sanat yapıtına konu olarak önerip önermeyecekleri merak konusu olacak. Papa, insanların kutsal saydıkları dini değerleri alaya almanın yasalarda suç sayılmasını dolaylı yollardan isterken, ateistler açısından hiçbir inancın kutsal olamayacağını tasavvur bile edemiyordu kuşkusuz. Ne var ki içinde bulunduğumuz bulanık günlerde bu gibi beklentilerin yersiz olduğu da açık. ‘‘İnancın’’ ne olduğu konusunda anlaşılmadığı sürece, ona ‘‘hakaretin’’ ne olacağını saptamak mümkün olmasa gerek. ‘İNANÇ PERFORMANSI’ GÜNDELİK YAŞAMIN GERÇEKLİĞİ Bu yıl 43. kez yapılacak en köklü sinema buluşmamız yarın başlıyor Altın Portakal kıtaları buluşturacak Serginin geliri eğitime bağışlanacak Kültür Servisi Kadir Has Üniversitesi Sanat Galerisi KASEV yararına yapılan Yücel Tekbaş resim sergisi ile sezona başladı. Kadir Has Üniversitesi Sanat Galerisi’nde altıncı kişisel sergisini açan Yücel Tekbaş, yeni sergisinde sanatseverlere 40’a yakın yapıtını görebilme imkânı sunuyor. Serginin geliri, 20. yılını dolduran ve Türkiye genelinde öğretmen, emekli öğretmen ve Milli Eğitim çalışanlarına yardım amacıyla kurulan KASEV’e bağışlanıyor. Sağlanan gelir vakfın hayata geçireceği ‘Öğretmen Bakım Tesisleri’ için kullanılacak. Yücel Tekbaş’ın resim sergisi, 30 Eylül Cumartesi gününe kadar görülebilir. Kültür Servisi Bu yıl 43. kez yapılacak ‘Antalya Altın Portakal Film Festivali’ yarın başlıyor. Geçen yıl bünyesine katılan ‘Avrasya Film Festivali’ ve yeni düzenlemelerle uluslararası boyutta bir sinema etkinliğine dönüşen festival, bir kez daha ülkemizden ve dünyadan filmler, konukları, yan etkinlikler ve genç sinemacılara ayrılan özel gösterim bölümleriyle yedinci sanata tüm zenginliğiyle dikkatimizi çekecek. Oyuncu Sandra Müler, Vanessa Jopp, Taylor Hackford, Norman Jewison, John Irvin, Helen Mirren, festivalin konuklarından yalnızca bazıları. 23 Eylül’e dek sürecek olan etkinlik, ülkemiz sinema yaşamına bu yıl ‘Avrasya Film Market’le de katkıda bulunacak. NUR ÖDÜLLERİ AÇILIŞTA SUNULACAK ‘The Banquet’ O Geleneksel olarak ÇASOD ve SODER’in belirlediği isimlere verilen onur ödülleri, Yusuf Sezgin ve Aytaç Arman’a veriliyor. Bundan böyle her yıl verilecek SİNESEN’in belirlediği ‘Emek Ödülü’ de ışıkçı Recep Biçer’e sunulacak. Ödüller, sahiplerine 16 Eylül günü Konyaaltı Açık Hava Tiyatrosu’ndaki açılış töreninde sunulacak. ‘Yıldırım Önal Anı Ödülü’nü ise Kartal Tibet alacak. ‘43. Altın Portakal Film Festivali’nin ‘Ulusal Yarışma’ bölümünde 9 film, ‘Uluslarası Avrasya Film Festivali’ yarışmalı bölümünde 10 film gösterilecek. Festivalde gösterilecek tüm filmlerin sayısı ise 150’yi aşıyor. Festivalde ‘Ulusal Uzun Metraj’, ‘En İyi Kısa Film’, ‘En İyi Belgesel’ ve ‘Uluslararası Avrasya Uzun Metraj’ başlıklarında ödüller dağıtılacak. Tüm dallarda ödüller verilecek olan ‘Ulusal Yarışma Bölümü’nde Aura(Orhan Oğuz), Eve Dönüş (Ömer Uğur), İklimler (Nuri Bilge Ceylan), Kader (Zeki Demirkubuz), İki Süper Film Birden (Murat Şeker), Araf (Biray Dalkıran), Kardan Adamlar (Aytan Gönülşen), Takva (Ömer Kızıltan), Cenneti Beklerken (Derviş Zaim) yer alıyor. ‘43. Altın Portakal Film Festivali Ödülleri’nde bu yıl ödül rakamlarında yapılan deği şiklikle, ödülü alan yapımcıya, yeni bir filme yapma konusunda destek olunması amaçlanıyor. Bu yıl ‘senaryo’ ve ‘müzik’ dallarında da ödül verilecek. ‘Behlül Dal Jüri Özel Ödülü’ ‘Genç Yeteneklere’ verilecek. Bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek olan Uluslararası Avrasya Film Festivali’nde yaklaşık 100 film gösterilecek. ‘Avrasya Uluslararası Yarışma Uzun Metraj Bölümü’nde ise Mutluluk (Zhimin Sheng), ‘İklimler’ (Nuri Bilge Ceylan), ‘Donmuş Kent’ (Aku Louhimies), ‘Garson’ (Alex van Warmerdam), ‘Ön Sıralar’ (Daniele Thompson), ‘Taxidermia’(Gyorgy Palfi), ‘Koşan At ve Çocuk’ (Adam Guzinski), ‘Kâğıt Mavi Olacak’ (Radu Muntean), ‘Çiçekler Vadisi’ (Pan Nalin), ‘Zaman’(Kim Kiduk) yarışacak. Bu bölümün açılış filmi ise Feng Xiaogang’ın savaş sanatları epiği ‘The Banquet’i. ‘Uluslararası Avrasya Uzun Metraj Film Yarışması’nın dışındaki yarışma kategorileri de ‘Yükselişte Olan bir Ülke Sineması: Almanya’, ‘Kafkaslar Mercek Altında’, ‘Bollywood’. ‘Yükselişte Olan Bir Ülke Sineması’ bölümünde ‘Berliner Schule’ filmlerinin yanı sıra son dönem Alman filmleri de yer alıyor. Avrupa ve Asya filmleri ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ kategorilerinde yarışacaklar. (www.tursak.org.tr) CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear