24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 EYLÜL 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Ankara’yı tasfiye Merkez Bankası’nı ‘‘özerk’’lik yutturmacası ile ulusal olmaktan çıkarıp uluslararası sermayenin emirlerine uyarlı hale getirmişlerdi. Bir adım daha atıyorlar, Merkez Bankası’nı Ankara’dan İstanbul’a taşıyorlar. Prof. Dr. Sinan Sönmez’e göre, bu son adımın yorumu çok açık: ‘‘Merkez Bankası şu haliyle Ankara’dayken uluslararası finansal sermayenin dediklerini mi yapmıyor? Merkez Bankası’nın bağımsız bir politikası mı var? Yoook! O halde bankayı İstanbul’a taşımanın ancak simgesel bir anlamı vardır: Uluslararası finans sermayesine göz kırpmak isteyen dinci ve neoliberal takım, tutucu olarak gördükleri Ankara’yı, Cumhuriyet’in kurulduğu Ankara’yı ikinci plana atma, dışlama, tasfiye etme peşindedir.’’ Cerrah SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Onun bunun ipi 13 Eylül’de Sakarya utkusu bir kez daha Polatlı’da görkemli bir programla kutlanacak. Eğer bu yılki törenlere katılırsa Recep Tayyip Erdoğan, Türklerin 1921’deki utkusu sonrası Yunanistan Başbakanı Gonaris’in General Stiratikos’a söylediği sözleri anımsasın; kullanılanların, emperyalizmin ipiyle oraya buraya asker indirenlerin karşılaştıkları acı sonu anlasın istedik: ‘‘Küçük Asya’yı (Anadolu) terk etmemiz lazım gelir. Askerlerimiz yorulup zahmet çekiyorlar; az zaman sonra onlara bakacak paramız kalmayacak, ecnebi (yabancı) devletler, bizi sergüzeştler (serüvenler) ve ukdelerle (zorluklarla) dolu olan bu siyasete sevk ve tahrik ettikten; zavallı ahaliyi milletlerin hürriyeti vesaire hakkındaki vaitleriyle tehlikeye maruz bıraktıktan sonra, şimdi artık yalnız kendi menfaatlerini temine uğraşıyorlar, vaatlerini unutuyorlar, beşeri tesanüt (dayanışma) ve tekafülü (kefilliği) unutuyorlar ve bizi terk ediyorlar.’’(Türk İstiklal Harbi’nde Sakarya’dan Mudanya’ya Kadar, Korgeneral Baki Vandemir, Askeri Matbaa, 1946) Bekleme Odası Gazeteci Gürbüz Evren, Kanal B televizyonunda Ekim 2004’ten bu yana her cumartesi saat 22.00’de canlı olarak yayımlanan ‘‘Bekleme Odası’’ programını sunuyor. Yaklaşık 2 yıllık süreci şöyle özetledi: ‘‘Bekleme Odası programı sayesinde Türkiye’de ciddi ve gerçekleri anlatan programlara ilgi olduğunu ve bu ilginin giderek arttığını gördüm. AB’yi savunarak kendilerini en büyük demokrat ilan edenlerin konuk olduğu, karşı görüşe yer verilmediği programların yapıldığı televizyon kanallarındaki programların aksine, karşı görüşler olsun düşüncesiyle hareket ettim. AB’nin demokratikleşme projesi olduğunu söyleyenleri ısrarla programa davet ettim. ‘Biz AB karşıtlarının olduğu, AB’nin eleştirildiği programda olmayız’ diyerek gelmediklerini ve böylelikle nasıl demokrat olduklarını gördüm. AB için koşturanların, AB’nin fonlarından nasıl yararlandıklarını, ne tür projeler için AB’den para aldıklarına şahit oldum. Gördüğüm isimler karşısında yutkundum. İsimleri sürekli ön planda olan, kamuoyuna, yazar, gazeteci, öğretim üyesi, bilim adamı diye yutturulanların AB’den aldıkları paraları hak etmek için nasıl koşturduklarına ve konuştuklarına şaşırdım kaldım.’’ Bir hekim olan CHP’li Ali Arslan, emekli imam Bayram Ali Öztürk’ü İsmailağa Camii’nde öldürdükten sonra ölen Mustafa Erdal ile ilgili olarak İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya bazı sorular sordu: ‘‘Bir insanın kafasını mihraba vurarak intihar etmesi tıbben mümkün müdür? Bu şekilde bir ölümü mantıklı ve gerçekçi buluyor musunuz? Şayet kafasını vurarak öldüyse kaçıncı darbeden sonra ölümünün gerçekleştiği ve ilk vuruştaki baygınlığına rağmen nasıl olup da tekrar tekrar kafasını vurabildiğinin açıklaması adli tıp raporlarında yer almış mıdır?’’ Aksu’nun ‘‘cerrahi’’ sorularına vereceği yanıtlar merakla bekleniyor... bu yıl ya hiç almıyorlar ya da değerinin çok altında fiyat veriyorlar. Bu arada dışarıdan yurda niteliksiz şarap sokuluyor, turistik otellerde kendi kaliteli şaraplarımız yerine vergisi, niteliği düşük şaraplar veriliyor. Devlet üzüme destek vermediği gibi şaraba aşırı vergi koyarak üzüm üreticisini, şarap ve turizm sektörünü cezalandırıyor.’’ Başımızdakinin değil yan gelecek, yatacağı yer yok, yer!.. 11 Eylül’den Kalan Toz Duman Uçakların Dünya Ticaret Merkezi’ne çarptığı an... ‘‘11 Eylül’’ denince akla bu geliyor. Ardından da kendini boşluğa bırakan insanlar ve kulelerin coşkusu... Oysa 11 Eylül’ü tarif eden ‘‘en simgesel kare’’ arkada kalan karanlık, is, sis ve toz bulutu olmalı... Güneşli bir eylül sabahı, insanlığın üzerine inen o koyu, zifiri karanlık! Kir, pas, is içinde kalmış çehreler, korkuyla koşuşan; nereye gittiklerini, nerede olduklarını anlamaya çalışan insanlar... Filmi geri sarıp baktığımızda, 11 Eylül’den arda kalan en vurucu sahnenin bu olduğunu söyleyebiliriz. O sabah, New York semalarına çöken karanlık çünkü, Batı’sıyla, Doğu’suyla tüm yerküreye yayıldı. Bir atom bombası bulutu gibi dünyayı sardı ve teslim aldı. Hepimiz artık kulelerin enkazı etrafında koşuşan o şaşkın insanlar gibiyiz. Üçte biri ‘komplo’ diyor Günlerdir 11 Eylül üzerine yapılan değerlendirmeleri, çıkan yazıları okuyorum. En baba analistlerin bile, bu ‘‘kâbustan uyanışa’’ dair fikri yok. Nerde, ne zaman yeni bir canlı bomba patlayacak? Hangi dehşetengiz terör planı, nerde ortaya çıkacak? Hangi uçaktan ‘esmer tenli Müslüman terör zanlıları’ indirilecek? Nereye, ne zaman asker gönderilecek? Beş yıldır böyle yaşıyoruz. 11 Eylül’de, tanıdığımız bildiğimiz dünya, kulelerin altında kaldı. Karanlık dağıldıktan sonra da nasıl bir dünyayla karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Toz dumanın altına gömülen ilk şey; Batı demokrasilerinin temel değerleri, ‘‘şeffaflık’’ ve ‘‘bilgi’’ oldu. ‘‘Time’’ın son sayısında bahsedilen bir kamuoyu araştırmasına göre bugün Amerikalıların yüzde 36’sı, Afganistan mağaralarından kurgulanan 11 Eylül öyküsüne inanmıyor. Bir başka deyişle, üç Amerikalıdan biri 11 Eylül’ü, ABD yönetiminin komplosu olarak görüyor. AntiAmerikanizmi bayrak edinen solculardan ya da radikal İslamcılardan değil; sokaktaki Amerikalıdan söz ediyoruz. Amerikan halkının saldırının ilk günlerinde ‘‘yüzde 90 destekle’’ Bin Ladin’e karşı, Başkan Bush’un arkasında birleştiği düşünülecek olursa; aradan geçen zaman içinde yaşanan ‘‘güven erozyonunun çapı’’ ortaya çıkıyor. Bu ‘‘güven erozyonunda’’ tabii çok çeşitli faktörler rol oynadı. Bunlardan ilki hiç kuşkusuz, ‘‘embedded gazetecilik’’. 11 Eylül hakkında ciltlerce yazı yazıldı, ardı arkası kesilmeyen TV röportajları yapıldı. Ancak ‘‘araştırmacı gazetecilik’’ adına Washington’ı sorgulayan ve de fikri takip yapan gazetecilik örneği yok denecek kadar az. Araştırmacıyazar Mustafa Yıldırım, Denizli’dendir. Bölgedeki üzüm üreticisinin yaşadıklarını kısaca aktardı bize: ‘‘Salihli’de geçen ay 50 bin üzüm üreticisi gösteri yaptı. Medyadan ses çıkmadı. Piyasaya Gürcistan’dan on binlerce ton şarap girdi. İçerdeki şarapçılar bağcılara geçen yılın fiyatının da altında fiyat veriyor. Selcen’deki köylüler üzümleri kurutmak için sermeye başladı bile, ama kuru üzümü kim alacak, o belli değil. Üretici pestil oldu TARİŞ yok artık. Köylülerim, sahip olmak için çabalamadıkları TARİŞ’i mumla arıyorlar...’’ Bir başka Denizlili, Mustafa Gazalcı’nın saptamaları da aynı yönde. Üreticinin adeta pestile döndüğünü anlatıyor: ‘‘Başta Denizli, Manisa olmak üzere yurdun çeşitli yerlerinde geçimini bağcılıkla sağlayan üzüm üreticisi geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ürününü değeriyle satamıyor. Çoğu kurak topraklarda bin bir emek ve harcama sonucunda yetişen bağlardan 45 yıl sonra üzüm elde ediliyor. Bu yüzden yoksul üretici başlangıçta bağ yetiştirmek için borçlanıyor. Ancak hükümetin uyguladığı aşırı Özel Tüketim Vergisi nedeniyle şarap fabrikaları yeterince şarap satamadıkları, ellerindeki stoku eritemedikleri gerekçesiyle şaraplık üzümleri ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr SSK’de ‘Son Gösterge’ ve ‘Son Katsayı’ (2) 9 Temmuz 1987 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan ve aynı gün yürürlüğe giren 3395 sayılı, ‘‘506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun”un, yürürlüğe girmesiyle birlikte, sosyal güvenlik sistemindeki dengeler altüst oldu. Bu yasanın TC Emekli Sandığı’ndan ve BağKur’dan aylık alanlara büyük yararlar sağlamasına karşın, SSK emeklileri arasında büyük bir uçurum oluşturdu. Yasadan yararlanamayanlarla yararlananlar arasındaki uçurum tam anlamıyla bir adaletsizlik oluşturdu. ‘‘Süper Emeklilik Yasası’’ olarak bilinen 3395 sayılı yasanın oluşturduğu adaletsizliği yerimiz elverdiğince sayıların diliyle anlatmaya çalışacağız. ‘‘Süper Emeklilik Yasası’’ ile SSK malullük, yaşlılık, dul ve yetim aylıklarının hesaplanmasında kullanılan ve memur aylıkları katsayısına bağımlı ‘‘Gösterge Tablosu’na (Alt Gösterge Tablosu) iki gösterge tablosu daha eklendi. Bu tablolardan birine ‘‘Üst Gösterge Tablosu’’, diğerine ise ‘‘Borçlanmaya Esas Geçici Gösterge Tablosu’’ adı verildi. ‘‘Geçici Gösterge Tablosu’’, ancak 7 Temmuz 1987’de ‘‘malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından gösterge tablosunun en üst göstergesinden (1 Derece 9. kademe) aylık almakta olanlar ile aylık talebinde bulunmuş olup, henüz işlemleri tamamlanmamış olanlardan gösterge tablosunun en üst göstergesinden aylık bağlanmaya hak kazananlar; borçlanarak ‘süper’ emekli’’ olmaya hak kazandılar. En üst göstergenin altındaki göstergelerden aylık alanların ‘‘hiç birisi’’ süper emekli olma hakkından yararlanamadı. 3395 sayılı Süper Emeklilik Yasası’nın getirdiği en büyük haksızlık da görüşümüze göre bu uyarlamadır. Alt Gösterge Tablosu’ndan 5 bin gün prim ödeyenlere uygulanan yüzde 60 aylık bağlama oranı, Süper Emeklilik Yasası’nın uygulamaya koyduğu gerek Üst Gösterge Tablosu, gerekse ‘‘Geçici Gösterge Tablosu’’ndan bağlanan aylıklara 10 puan düşürülerek 5 bin gün prim ödeyene yüzde 50 aylık bağlama oranı uygulandı. Aralık 1999 ile Aralık 2006 döneminde ‘‘Geçici Gösterge Tablosu’’ndan en üst göstergesinden 13.400 gün (37 yıl 2 ay 20 gün) prim ödeyerek son aylık bağlama sınırı olan yüzde 85’ten emekli olan bir ‘‘Süper Emekli’’nin yaşlılık aylığı: Aralık 1999Aralık 2006 SSK Süper Emekli Aylığı Gösterge ve Katsayı Sistemine Göre Son Aylık Aralık 2006 Süper Yaşlılık Aylığı (YTL) En Yüksek Aylık Gösterge 15.175 Aralık 1999 Memur Aylık Katsayısı 12.000 Üst Sınır Aylığına Esas Tutar 182,10 Üst Sınır Aylığı Oranı % 85,00 %85 Oranında Üst Sınır Aylığı 154,79 Sosyal Yardım Zammı 4,69 Aralık 1999 Üst Sınır (En Çok) Aylık 159,48 Aralık 2006 Üst Sınır (En Çok) Aylık 925,07 Aralık 1999Aralık 2006 Aylık Artışı 765,60 Aralık 1999Aralık 2006 Zam Oranı % 480,07 Bu tablo borçlanarak Süper Emekli olanlar içindir. Dünya yörüngesinden çıktı O kadar, o kadar az ki; ‘‘araştırmacı gazeteciliğin’’ bıraktığı boşlukları Michael More’un ‘‘Fahrenheit 9/11’’ gibi sinema belgeselleri, Hollywood filmleri ve ‘‘Loose Change’’ (Bknz. 10 Eylül, Cumhuriyet Pazar eki) gibi ‘‘internet yapıtları’’ dolduruyor. Yanıtı bulunamayan soruların cevapları, kaçınılmaz olarak medya dışındaki mecralarda aranıyor. Kulelerin enkazı ‘‘kişisel özgürlükleri’’ de yok edip yuttu bu arada. İnsan hakları ve evrensel hukuk kuralları, Guantanamo kamplarında ayaklar altına alındı. ‘‘Patriot Act’’ (Vatanseverlik Yasası) adı verilen yasayla; ABD toprakları üzerinde McCarthy dönemini aratmayan yepyeni bir ‘‘cadı avı’’ başlatıldı. Hukuk devletinin belkemiği sayılan ‘‘habeas corpus’’ (hüküm giyene dek herkesin suçsuz sayılması) ilkesi, tarih oldu. Yalanlar üzerine kurulan Irak savaşının ardından ortaya, Ebu Garib rezaleti; CIA’nın sorgu ve işkence uçakları çıktı. Costa Gavras’ın ‘‘Missing’’ filmine rahmet okutan senaryolar, ABD’nin en yakın müttefiki olan Batı Avrupa ülkelerinde yaşama geçirildi. ‘‘Küresel Örümcek Ağı’’ planına dahil edilen ülkelerde cirit atan CIA ajanları, işi uygar Avrupa’da yol ortasından adam kaçırmaya dek vardırdı. Bunlara paralel olarak, beş yıl öncesine dek ‘‘politically correct’’ siyaseten doğru olarak bildiğimiz her şey yıkıldı. Siyasi söylemde, ‘‘biz’’ ve ‘‘onlar’’ öne çıktı. ‘‘Radikal dincilik’’; Batı’da da Doğu’da da azdı. ‘‘Hoşgörü’’ unutuldu. Hoşgörünün yerini ‘‘korku’’, ‘‘kuşku’’ ve ‘‘ırkçılık’’ aldı... Son beş yılda oldu bunlar. Dünyayı yörüngesinden çıkaran beş yılda... HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Bu verilere göre 13.400 gün (37 yıl 2 ay 20 gün) sigortalı çalışması olan ve 4.200.000 TL (dört milyon iki yüz bin) ya da 5.040.000 TL (beş milyon kırk bin) yatırarak yüzde 85 aylık bağlama oranından ve 15.175 göstergeden emekli olan bir süper emeklinin bugün alacağı yaşlılık aylığı, 925,07 YTL ’dir. Aylar Yıllar Aralık 1999 Ocak 2000 Aralık 2000 Ocak 2001 Aralık 2001 Ocak 2002 Aralık 2002 Ocak 2003 Aralık 2003 Ocak 2004 Aralık 2004 Ocak 2005 Aralık 2005 Ocak 2006 Aralık 2006 Yaşlılık Aylığı 154,79 163,92 222,41 227,97 372,13 384,03 490,79 498,64 598,97 648,97 713,86 756,69 802,10 830,85 865,98 4% Ek Ödeme % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 % 0,00 33,05 35,40 S.Y. Zam 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 4,69 Toplam Aylık 159,48 168,61 227,10 232,66 376,82 388,72 495,48 570,48 603,95 653,66 718,55 761,38 806,79 863,90 925,07 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çekim ve baskı işlemle 1 rini çok çabuk 2 ve otomatik 3 olarak yapan fotoğraf maki 4 nesi. 2/ Yarar 5 lanılan uygun 6 koşul... Arit7 metikte bir kuvvetin dere 8 cesini veren 9 sayı. 3/ Kum 1 2 3 4 5 6 7 8 9 falı... Nazilerin politikasında Germen ır 1 S O F İ S T İ K E O D A K kından kimselere ya 2 O M U Z K R İ K O kıştırılan ad. 4/ Kara 3 Y E L F İ L O batmamak için ayağa 4 A G A N İ MA T O takılan bir çeşit ör 5 Ö L Ü K ME gülü ayaklık. 5/ Franz 6 Z A P Kafka’nın bir roma 7 M A K E S nı. 6/ Antalya’nın bir 8 E Ş E N S E C İ plajı... Fiyat. 7/ Bir 9 K I R K M E R A K borcu azar azar ödeyerek kapatma... İcraat. 8/ ‘‘ atına binmiş çalım satıyor’’ (Türkü)... Güven. 9/ Tahmin. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İnternette aynı amaçlı web sitelerini tek bir adreste toplayan site... İlave. 2/ İspanyolların sevinç sözü... Sularını bir denize ya da göle gönderen bölge. 3/ İri taneli bir kiraz cinsi. 4/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Kimi hayvan ve bitki hücrelerinde bulunan, iğne biçiminde billur madde. 5/ Bir tür otomobil yarışı... Gelecek. 6/ Yahya Kemal’in hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri... Kurnaz, açıkgöz... İran’ın plaka imi. 7/ Yüksekokul. 8/ Adalet... Üzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür peynir. 9/ Eti lezzetli bir balık. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear