26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ 4 Okuyan’dan İsrail tepkisi ? ANKARA (AA) HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan, ‘‘Türkiye derhal büyükelçisini çekmeli ve İsrail’in Ankara’daki büyükelçisinin eline bavulu verip Tel Aviv’e yollamalıdır’’ diye sitem etti. Okuyan, yaptığı yazılı açıklamada, İsrail’in masum sivilleri katlettiğini ifade etti. ‘‘Yaklaşık 20 günden bu yana 700’e yakın masum insanı, Filistin’de ve Lübnan’da dünyanın gözü önünde katleden İsrail, bugün (dün) de Lübnan’da 22’si çocuk, çoğunluğu kadın 55 kişiyi öldürmüştür. ABD’den gönderilen özel yapım bombalarla bu 55 masum insanın katledilmesi hiçbir gerekçeye konu dahi edilemez’’ dedi. HABERLER Adana’da konuşan Zeki Sezer, Başbakan’ın ‘Sabrediyoruz’ sözlerini eleştirdi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Sabır kanla ödeniyor’ ? Çukurova Bölgesi Demokratik Sol Gençlik Toplantısı’nda gençlere yönelik konuşmasında Sezer, kendisine genç diye hitap edildiğini anımsatarak ‘‘Zeki Sezer’in genç sayılmayacağı, sizlerin siyasette ağırlığınızı göstereceğiniz günler yakın’’ diye konuştu. ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Artan terör olaylarına karşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Sabrediyoruz’’ sözlerini eleştiren DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ‘‘Başbakan’ın sabrının bedelini bu millet, bu gençlik kanıyla ödüyor. Sayın Başbakan senin sabrına sabredemiyoruz. Artık sabrımızı taşırıyorsun’’ dedi. Ülke nüfusunun yüzde 60’ını oluşturan 30 yaş altı yurttaşların TBMM’de temsil edilemediğini savunan Sezer, DSP iktidarında seçilme yaşını düşüreceklerini, eğitim sisteminde ÖSS’nin kaldırıldığı, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığı köklü değişiklikler içeren bir reform hareketini gerçekleştireceklerini açıkladı. Sezer, meslek yüksekokulu mezunlarına yedek subay askerlik olanağının sağlanacağını da sözlerine ekledi. Bir Ülke Nasıl Parçalanır?.. Bir ülke çeşitli yollardan parçalanır. Eğer sistemli bir planınız varsa, bu planı dikkatle uygularsanız o ülke parçalanır, insanları da bunu fark etmez bile. Sonra da basit bir bahane ile o ülke kimsenin akıl erdiremediği biçimde parçalanır. Yolların çeşidine gelince; Ekonomik parçalanma: Bir ülkeyi içinden parçalamanın en etkili yollarından birisi budur. Geçinmek için emeğinden başka bir şeyi olmayanlar her gün biraz daha fakirleşirler, bu durumun yarattığı umutsuzluk içine sürüklenirler. İş yapmak isteyen üreticiler, sanayiciler eğer dürüst çalışırlarsa kazanamadıklarını anlarlar. Buna karşın dalavereciler, üçkâğıtçılar, her konunun hilesiyle kazanç peşinde koşanlar hep ‘‘kazananlar’’ olursa, işte o zaman o ülkede ekonomik parçalanma gerçekleşir. Bu konuda etkin olan ‘‘az kazanançok kazanan’’ ayrımı değildir, ‘‘haklı olup kazanamayanhaksız olup kazanan’’ ayrımıdır. Dürüst olanlar kendini aptal yerine konmuş sayarlar, dürüst olmayanlar ise toplumca ‘‘akıllı, işbilir’’ sayılır. İşte artık o toplum ekonomi ahlakı bakımından ‘‘parçalanmıştır’’. İnsanları birbirine güvenmez olur, birbirini sevmez olur. Kültürel parçalanma: Ülke yerel kültürünü koruyarak ulusal kültüre ulaşma yolundadır. Bu yolda giderken evrensel kültürün insanı geliştiren özelliklerini de kazanmaya çalışır. Ülke tam da bu yolda ilerlerken dışardan müdahale edilerek küresel kültürün saldırısına uğratılır. Anadilin yerine yabancı bir dil önem kazanır. Müzik kültürü, sinema, televizyon filmleri, diziler, moda yoluyla küresel kültür egemen olur. Ulusal kültür gözden düşer, geride kalmış, eskimiş sayılır. Kuşaklar arasında büyük bir uçurum yaratılır. Buna ‘‘geliştirici değişim’’ denilir ve kimsenin farkına varamadığı bir ‘‘kültürel parçalanma’’ gerçekleşmiş olur. Öyle ki artık dükkânların adlarından dergilerin adına kadar her şey yabancı dilden alınır. Toplum özüne yabancılaştırılır. İnanç parçalanması: Tarih boyunca ülkelerin parçalanmasında en etkili yollardan birisidir. Bir inancı temel alarak öteki inancın sahiplerini ya da inanmayanları önce dışlamak gerekir. Bu inanç din olabilir, mezhep olabilir, tarikat olabilir ama temel olması zorunludur. Geri kalanı önce dışlamak gerekir, sonra da sırasıyla inançsızlar, şeytanlar, düşmanlar ilan edilir. Böylece de önce dışlanırlar, sonra da etkisiz duruma getirilirler, sonra da topluca bir yere kapatılmaları, ortadan kaldırılmalarına sıra gelir. Ülkeler böyle parçalanmış, en şiddetli savaşlar böyle çıkmıştır. Bir ülkeyi parçalamanın en etkili yollarından birisidir. Etnik köken parçalanması: Bu da çok etkili yollardan birisidir. İnsanları etnik kökenlerine yöneltmek, ‘‘Sen şusun, öteki bu’’ diyerek ayrımcılığı körüklemek gerekir. Sonra da ‘‘Bizimkiler haklı, ötekiler suçlu’’ denilerek kalıcı düşmanlık tohumları ekilir. Artık o ülkenin halkı arasına kin, nefret ve düşmanlık tohumları ekilmiştir. Her araçtan yararlanarak bu ayrımcılığın pekiştirilmesi gerekir. Ülke içinden parçalanmaya başlamıştır. Psikolojik parçalanma: Çok etkili yollardan birisidir. Ülke insanlarına ‘‘Ne yapsan faydası yok, onlar çok güçlü, bir şey yapılamaz’’ denilerek umutsuzluk yaratılır. Sonra da ‘‘Bütün sorunların nedeni şunlardır’’ denilerek önyargılar yaratılır ya da körüklenir. Ülke içinde çözüm yolu gibi gösterilen çıkmaz yollar yaratılarak insanlar oralara yöneltilir. Çıkmaz yollarla karşılaşanlar çaresizlik duygusu içine düşürülür. Böylece, umutsuzluk, önyargılar, çıkmaz yollar ve çaresizlikle psikolojik parçalanma gerçekleşmiş olur. Böyle bir toplumun davranışları nasıl olur? Sorunlara karşı birbirine güvenmeme, birbirini sevmeme, duyarsızlık, umutsuzluk, sorumluluk almaktan kaçınma, ilgisizlik, her şeyi eleştirip hiçbir şey yapmama, her şeyi başkalarından bekleme, bekledikleri olmayınca herkesi suçlama, oradan kaçıp başka ülkelere gitmeyi isteme gibi belirtiler, ülkelerin içerden parçalanma sendromu içine girdiğinin göstergeleridir. Peki, ne yapmak gerekir? Haftaya da bu konuyu ele alalım. Not: Ören Festivali’yle ilgili yazılarımdan birisinde Belediye Başkanı Sayın Fikret Akova’nın soyadı farklı çıktı. Düzeltiyorum, kendisine sevgilerimi, saygılarımı sunuyor, başarılarının devamını diliyorum. email:erdalatak?gmail. com erdalatak?superonline. com www.erdalatabek.com B Kadınlardan protesto ? İstanbul Haber Servisi Çeşitli sivil toplum örgütleri üyesi yaklaşık 100 kadın İsrail’in Filistin ve Lübnan’a yönelik saldırılarını protesto etti. Taksim Meydanı’nda bir araya gelen kadınlar, ‘‘İşgale ve operasyona karşı kadınlar mücadeleye’’ yazılı pankartla Galatasaray Lisesi’ne kadar yürüdü. Burada grup adına yapılan açıklamada, İsrail’in saldırıları protesto edilerek akan kanın bir an önce durdurulması istendi. Grup açıklamanın ardından olaysız dağıldı. üyük Sürmeli Oteli’ndeki toplantıda Sezer, DSP iktidarında seçilme yaşını düşüreceklerini, eğitim sisteminde ÖSS’nin kaldırıldığı, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığı köklü değişiklikler içeren bir reform hareketini gerçekleştireceklerini açıkladı. Gençlere seslendi Büyük Sürmeli Oteli’nde ‘‘Çukurova Bölgesi Demokratik Sol Gençlik Toplantısı’’na katılan Sezer, gençlere yönelik konuşmasında, gençliğin siyasette yer almasının önemine değinirken kendisine genç diye hitap edildiğini anımsatarak ‘‘Zeki Sezer’in genç sayılmayacağı, sizlerin siyasette ağırlığınızı göstereceğiniz günler yakın’’ diye konuştu. Türkiye’nin her gün bölücü terör örgütünün saldırılarında şehitler verdiğini anımsatan ve Başbakan Erdoğan’ın Ağrı’da yaptığı konuşmaya gönderme yapan Sezer, AKP hükümeti AKP binasının önünde patlama ? GAZİANTEP (AA) Gaziantep’te dün saat 13.30 civarında İnönü Caddesi’nde bulunan AKP Şahinbey İlçe Başkanlığı önünde ses bombası patladı. İlçe başkanlığının kapalı olduğu sırada meydana gelen patlamada, binanın camları kırıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. nin Türk halkının birlik, bütünlük ve kardeşlik duygularını pekiştirmek yerine zayıflattığını öne sürerek sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Türkiye her geçen gün birkaç vatan evladını şehit veriyor. Yüreklerimiz dağlanıyor. Türkiye artık bu bölücü terör belasından kurtulmalı, kurtarılmalıdır. Türkiye’nin buna gücü var. Halkımızın, birliğe, bütünlüğe, kardeşliğe olan inancı bölücü terör karşısında en güçlü ve önemli silahımızdır. Türkiye’yi yönetenlerse ne yazıkki bu gücümüzü arttırmak, pekiştirmek yerine onu zayıflatacak yanlış yollara saptı. Yavrularımızın kanı akarken Başbakan sabrediyormuş. Teröre sabırla yaklaşıyormuş. Teröre nasıl sabredilir? Bu neyin sabrıdır anlaşılabilmiş, anlayabilmiş değiliz.’’ Başbakan Erdoğan’ın sabrının bedelini Türk halkının kanıyla ödediğini kaydeden Sezer şunları söyledi: ‘‘Sayın Başbakan’ın sabrının bedelini bu millet, bu gençlik kanıyla ödüyor. Bizim insanımızın kanı bizim için önemli, yaşam hakkı da kutsaldır. Senin sabrına sabredemiyoruz. Artık sabrımızı taşırıyorsun. AKP hükümeti terör konusunda ricacı olmaktan öteye gidemiyor. Halkımızın da bu hükümete karşı sabrı tükendi, ama bu sefer sabrın sonu selamet olacak. Ulusal birliğe ve bütünlüğe olan inancımız bu hükümetin de sonunu getirecek.’’ Nüfusun yüzde 60’lık bölümünü oluşturan 30 yaş altı yurttaşların 30 olan seçilme yaşı nedeniyle TBMM’de temsil edilemediğini belirten Sezer, ‘‘Neden Atatürk dönemindeki gibi 2526 yaşla rında genç, dinamik ve donanımlı, milletvekillerimiz, bakanlarımız olmasın’’ diyerek iktidara geldiklerinde seçilme yaşını düşüreceklerini söyledi. Eğitim reformu sözü AKP hükümetinin eğitim sisteminde oynayarak eğitimin ulusal olma niteliğini ortadan kaldırdığını ve kendi ideolojisi doğrultusunda bir gençlik yetiştirmeye çalıştığını savlayan Sezer, ÖSS’nin kaldırıldığı, mesleki eğitimin teşvik edildiği, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığı, herkese üniversite olanağının sağlandığı bir eğitim reformunu yaşama geçireceklerini dile getirdi. Sezer, meslek yüksekokulu mezunlarına askerlik hizmetini yedek subay olarak yapma olanağının tanınacağını da sözlerine ekledi. Eski bakana tazminat cezası Yargıtay, müşavirlik kadrosuna atanan eski müsteşar yardımcısı Topal’ın bakan aleyhine açtığı tazminat davasını reddeden yerel mahkemenin kararını bozdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, görevden alınan eski Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı’nın, eski Bakan Sami Güçlü aleyhine açtığı tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını bozdu. Yüksek mahkeme, eski bakanın, yargı kararını ‘‘gerçek ve kalıcı nitelikte uygulamadığından’’, tazminat ödemesi gerektiğine işaret etti. Dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü tarafından görevinden alınarak ‘‘müşavirlik’’ kadrosuna atanan eski Müsteşar Yardımcısı Fevzi Topal, açtığı davada Danıştay 5. Dairesi’nin verdiği yürütmenin durdurulması kararıyla görevine iade edildi. Ancak kısa bir süre sonra Topal’ın ‘‘Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu (APK) Başkanlığı emrine uzman’’ olarak ataması yapıldı. Topal, bu yeni atamayla ‘‘yargı kararının görünürde uygulandığı halde gerçekte uygulanmadığını’’ belirterek Güçlü aleyhine manevi tazminat davası açtı. Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi davayı reddetti. Kararın Topal tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne geldi. Daire, tazminata hükmedilmesi gerektiğini vurgulayarak söz konusu yerel mahkeme kararını bozdu. Ancak yerel mahkeme, manevi tazminat isteminin reddi yönündeki kararında direndi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Topal’ın temyiz istemini kabul ederek yerel mahkemenin kararını bozdu. Genel kurulun bozma kararında, anayasaya göre yargı kararlarına idarece uyulmasının zorunlu olduğu vurgulanarak mahkeme kararının 30 gün içinde yerine getirilmemesi halinde ilgili idare aleyhine dava açılabileceği, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabileceği anımsatıldı. di. Eski Müsteşar Yardımcısı Topal’ın görevinden alındıktan sonra Danıştay kararı ile görevine iade edildiği, ancak kısa bir süre sonra APK uzmanlığı kadrosu ile ikinci kez görev yerinin değiştirildiği anlatılan kararda şöyle denildi: ‘‘Salt kadro boşaltılması nedenine dayalı olarak yapılan bu ikinci atamadan sonra açık bulunan diğer müsteşar yardımcılığı kadrolarına başka atamalar yapılmış olması karşısında Danıştay 5. Dairesi’nce verilen yürütmeyi durdurma kararının gerçek anlamda uygulandığından söz edilmesi olanaklı değildir. Bu itibarla davalının (Sami Güçlü) imza ve katkılarıyla yapılan işlemlerle yürütmeyi durdurma kararı gerçek ve kalıcı nitelikte uygulanmadığından, zararın varlığının kabulü ile davalının tazminatla sorumlu tutulması gerektiği kuşku ve duraksamadan uzaktır. Yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen ve davacı (Fevzi Topal) yararına tazminat takdir edilmesi gereğine işaret eden Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uyulmak gerekirken yanılgılı gerekçeyle davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.’’ Jandarma bandosuna kadın ? ANKARA (AA) Yurtiçinde başarılı çalışmalarıyla isminden söz ettiren ve katıldığı yurtdışı festivallerde ‘‘festival yıldızı’’ seçilen Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu’na ‘‘kadın eli’’ değdi. Her biri en az 2 enstrüman çalabilen kadın astsubaylar bandoda başarıyla görev alıyor. 1932 yılında Bahriye Mızıkası’ndan Yüzbaşı Mustafa Çayıroğlu tarafından kurulan 74 yıllık Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu, bu yıl Macaristan’ın Debrecen kentinde düzenlenen 15. Askeri Bandolar Festivali’nde en başarılı bando seçildi. ‘Salt kişisel kusur’ Yargı kararını uygulamamanın, ‘‘salt kişisel kusur’’ oluşturacağı vurgulanan kararda, yürütmenin durdurulması kararlarının da nihai kararlar gibi bir mahkeme kararı olduğu, bu karara da idarenin uyma zorunluluğu bulunduğuna işaret edildi. Yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlilerinin, zararın gerçekleşmesi durumunda tazminatla sorumlu tutulmalarının gerektirici bir olgu olduğu belirtilen kararda, bu anlamdaki sorumluluk için idarenin ve kamu görevlisinin ayrıca kin, garez, husumet ve benzeri duyguların etkisi altında hareket ettiklerinin araştırılmasına gerek olmadığı kaydedil Duygu, hastalığını ilk öğrendiğinde, ‘‘Bu hastalığı atlatınca hastalığımın romanını yazarım Oral’’ demişti. Kötü hastalığın onu adım adım ölüme götüreceğini anlamış mıydı? Duygu, yaşama bağlı bir insandı. İyi niyetliydi, iyimserdi. Ona ilk teşhisi koyduklarında altı ay yaşar demişlerdi. Direndi, iki yıl daha yaşadı. Onunla son dönem doğru dürüst konuşamadık. Beyin tümörü, konuşmasını, derdini anlatmasını zorlaştırıyordu. 60. yaş günü bir anlamda arkadaşlarıyla toplu vedalaşması olmuştu. Konuşulanların ne kadarını anlamıştı bilemiyorduk. Ancak her zaman olduğu gibi mutlulukla gülümsüyordu. Zafer Mutlu’nun ve birçok arkadaşının gözleri yaşarmıştı onu izlerken. ??? Duygu, ülkemizdeki kadın özgürlüğü hareketinin sembollerinden birisiydi. Duygu demokrattı, özgürlükçüydü. Duygu gazeteci olduğu için birçok gazeteci gibi başına türlü dertler geldi. Yazdıkları nedeniyle maço erkek Duygu Asena’yla Vedalaşmak dünyası ondan hoşlanmadı. Onu hep bir köşeye sıkıştırıp sesinin az çıkmasını istediler. Gazetelerden attılar, köşesini elinden aldılar. Duygu, kadınların derdini en iyi anlatan yazarlardandı. Onun binlerce kadın okuru vardı. Bir dönem Cumhuriyet gazetesinde onunla aynı odayı paylaştık. Sıradan kadınları nasıl etkilediğini gözlemledim. Hayranları vardı, derdini anlatıp onunla paylaşanlar vardı. ??? Duygu demokrattı. Her kritik olayda onun sapasağlam durduğuna tanık olurduk. Yıllar önce Tunceli’ye birlikte bir toplantıya gitmiştik. Yasakların kalktığı, 22 yıl sonra ilk salon toplantısının yapıldığı Tunceli’de Duygu, her zamanki özgürlükçü tavrını göstermişti. Ölüm oruçları ve F tipi tecridine ilk karşı çıkanlardan birisi de oydu. Pınar Selek’le cezaevilara karşı her girişimde yine onu görebilirdik. Öcalan’la yaptığım söyleşi nedeniyle yargılanıp mahkum olmakla yüz yüze geldiğimde, yanı başımdaki en güvendiğim arkadaşlarımdan birisi Duygu’ydu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kongresinde, ‘‘Bizimle aynı listede yer alır mısın?’’ çağrıma büyük bir güvenle evet derken yine aynı kararlı Duygu vardı. ??? Onunla, kadınerkek ilişkileri üzerine sohbet ederdik ve erkek egemen dünyaya karşı aynı yanda safta durduğumuzu görür ve bundan keyif alırdık. Duygu Asena önemli bir kadındı. Türkiye’deki kadın hareketinde birçok ilki o gerçekleştirmişti. Kadın cinselliğinin bir tabu olmadığını gösterecek ilk yayınlara o imza atmıştı. Biz erkeklerin ne girip konuşan ve ona destek çıkan yine Duygu’ydu. Güneydoğu’da töre cinayetlerine, kadınlara yönelik baskı birçok şeyi kavramasında da Duygu’nun etkileri olmuştu. İnci Asena, iki yıl boyunca kardeşi Duygu’nun hastalığına karşı onunla birlikte direndi, olağanüstü bir gayret gösterdi. Duygu’nun yaşamla bağlarını güçlendirmek, son günlerini mutlu geçirmesini sağlamak için örnek bir kardeşlik sergiledi. Berfu, şimdi iki büyük acıyı birlikte yaşıyor. Bir gün önce babası Halit Çapın’ı yitirdi, ardından teyzesi Duygu’yu. ??? Artık Duygu’yla vedalaşıyoruz. Bu vedalaşmaya uzun zamandır kendimizi hazırlamıştık, ancak yine de onu genç yaşta, en verimli çağında yitirmenin acısı yüreğimize oturdu. Onun kısa süren ömrüne sığdırdığı kitapları, dergileri, yazıları, konuşmaları duruyor. Ama onunla ortaklaşa gittiğimiz toplantılar, buluşmalar geride kaldı. Duygu’nun kütüphanesinde, Fidel Castro’nun omzuna yaslanarak çektirdiği fotoğraf en önde duruyor. O, güzel gözleriyle yine gülüyor... Sarıgül, Kastamonu ve Tokat’ta şenliklere katıldı. ‘CHP bu şekilde bir yere varamaz’ Haber Merkezi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, ‘‘Siyaset adamlarının iki tane tercihi var: Ya tozda dumanda kalırsınız ya da tozu dumana katarsınız’’ dedi. Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Hubyar köyündeki Tekeli Yaylası’nda düzenlenen ‘‘Hubyar Derviş’i Anma Törenleri ve Yayla Şenlikleri’’ne katılan Sarıgül, daha sonra Kastamonu’nun Azdavay ilçesinde düzenlenen Azdavay Ihlamur ve Bal Festivali’nin yapıldığı Suğla Yaylası’na geçti. Sarıgül burada yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı eleştirdi. Baykal’dan ‘‘44 yıldır koltuğunda oturan o kişi’’ diye söz eden Sarıgül, CHP’deki milletvekili adaylarının belirleniş şeklini de eleştirerek adayları genel merkezin belirlediği bir sistemle CHP’nin bir yere gidemeyeceğini söyledi. CUMHURİYET 04
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear