26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ 2 İSTERSENİZ, daha terbiyeli bir dille, tarihin derinliklerine inerek ‘‘cihangirliğin saflığı’’ da diyebilirsiniz: Dünyaya hükmedecek kadar güçlü olduğuna inanan her kişi veya devlet, eninde sonunda yeryüzüne düzen vermeye kalkmadan duramamış. Yerkürenin ve insanlığın silinmez renklerini unutarak. ABD’yi şimdi yönetenlerin ekonomik ve askerî güçlerine bir de küresel etkilemenin teknolojik olanakları eklenince, dünyayı yeniden düzenleme hırsları iyice artmış olabilir. Başka türlü, ‘‘Yeni Ortadoğu’nun zamanı geldi’’ diye konuşurlar mıydı? Son haftaların gündemine oturan o ünlü haritayı çizenin görevli değil de emekli asker oluşu ve basanın resmi ordu yayını değil de yan kuruluş dergisi oluşu gerçeği değiştirmiyor: Bu anahtar söz, Dışişleri Bakanı Bayan Rice’ın ağzından çıkmadı mı? İlginç olan, sözün eski cihangirlik kalıplarına uygun düşen ilkelliği yanında ABD’nin kendi ulusal felsefesiyle de çelişiyor olmasıdır. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Buşçuluğun Sakatlığı O ABD ki, kurucuları başta İngiltere olmak üzere Avrupa’nın ve daha sonra dünyanın her köşesinden gelen insanlardan belki de bugünün en ‘‘ulusalcı’’ sayılabilecek topluluğu olan bir ‘‘Amerikan ulusu’’nu yaratmayı bilmişlerdir. Bu ulusçuluk öylesine birleştirici ki, devletin kuruluş aşamasındaki Kızılderili soykırımından, zenci köleliğinden ya da Kuzey’le Güney’i birbirine düşüren İç Savaş kırgınlığından kalan izler bile onun yanında silinip gitmiştir. Bu, insanlık tarihi açısından asla küçümsenecek bir başarı sayılamaz. Peki, aynı Amerika’nın Irak’ta yaptıkları ve hedeflediği harita? Irak’ın esir düşmüş Osmanlı topraklarında yaratılmış ‘‘yapay’’ bir devlet olduğu, sınırlarının sömürgeci İngilizlerle B Fransızlar arasında cetvelle çizildiği doğrudur. Ama, 1958’deki General Kasım darbesinden beri cumhuriyetçiliğin zorlayıcı yöntemlerle çeşitli ırklar ve mezhepler arasında yaratmaya çalıştığı ‘‘ulus’’ birleştiriciliği, bütün yapaylığına karşın, insanlığın genel gidişine çok mu ters bir gidişti ki, Amerikalılar etnik bölücülüğü ‘‘özgürlük’’ diye sunabiliyorlar? Aynı şeyi ‘‘Yeni Ortadoğu’’ haritasının bütünü için de söylemek yanlış mıdır? u tür haritalar ve o düşünceler gerçekten insan hakları ve özgürlükler uğruna içtenlikle ileri sürülseydi yine de bir ölçüde hoş görülebilirdi. Ama, ne yazık ki, hepsinin gerisinde yeni emperyalizmin pis hesapları yatıyor. Tıpkı kıtalara ‘‘nizam’’ vermeye kalkan eski cihangirlerin başka diyarlara at sürüşlerinde talan, ganimet, köle ve cariye beklentilerinin yatışı gibi. Bunun içindir ki, ABD’nin Dışişleri Bakanı çikolata renkli sempatik yüzüne daha da tatlı bir ifade vererek ağzını her açtığında, söylemesi ayıp ama, nefesi maalesef fena halde petrol kokuyor. Emek ve Turizm... Abdullah TEKİN anrının hiçbir şeyi esirgemediği bir cennette yaşıyoruz. Böyle olmalı ki, on binlerce yıl boyunca bu topraklarda çok farklı topluluklar yaşayıp hüküm sürmüş. Truva kazılarında gözlenen tablo bunu doğrulayan en belirgin örnektir. Katmanlar biçiminde gözlenen uygarlık ürünleri, zengin kültürel birikimlerin somut simgeleri olarak yansıyor. Bu zengin tarihi ve arkeolojik değerlerin yanı sıra akarsuları, gölleri, denizleri ve ormanları çok olan bir ülkemiz var. Verimli ovalarımız ve yeraltı zenginliklerimiz küçümsenmeyecek boyutta. Bütün bu zenginliklere ve albenili renklere usta bir ressam fırçasının dokunması özlenmekte, insanoğlunun çabalarına gereksinim duyulmaktadır. PENCERE Törenin Kurbanına ve Katiline Yazık!.. Arkadaşımız Arif Faraç’ın dün Şanlıurfa’dan verdiği haber Cumhuriyet’in birinci sayfasındaydı: ‘‘Törelerin en katı uygulandığı Güneydoğu kentlerinden biri olan Urfa, dün yine bir cinayete sahne oldu. Sevdiğine kaçtığı ileri sürülen bir genç kız sokak ortasında ağabeyi tarafından boğazı bıçakla kesilerek öldürüldü.’’ Kurban kim?.. Muradiye Mahallesi’nde yaşayan 21 yaşındaki Azize Tas... Suçu ne?.. Teyzesinin oğlu M. K.’ye âşık olup evden kaçmak... Bilinen öykü.. Basit.. Kanlı.. Ancak yıllardan bu yana töre cinayetleri azalmıyor.. Çoğalıyor. ? Uzun bir süreden bu yana Türkiye içinden çıkılmaz bir çukura saplanmıştır... Nedir o çukur?.. Beş yıllık zorunlu eğitimi sekiz yıla çıkarmak için 28 Şubat’ı yaşamak zorunda kalan bir toplum nasıl çağdaşlaşacak?.. Öğretim Birliği Devrimi 1924’te gerçekleşti, zorunlu eğitim beş yıldı... Çok partili rejime geçtikten sonra sözüm ona demokrasi geldi; ama, 20’nci yüzyılın sonuna dek zorunlu eğitim süresi değişmedi... Zorunlu öğretimin beş yıldan sekiz yıla çıkarılması için askerin müdahalesi mi gerekti?.. Zorunlu öğretimin on iki yıla çıkarılması için yine askerin işe karışması şart mı?.. ? İnsanın kişiliği ailede ve okulda oluşup pekişir... Dincilik, şeriatçılık, İslamcılık gün geçtikçe toplumda daha ağır basıyor... Ne demek bu?.. Kadın düşmanlığı demek.. Kadın, günah demek.. Töre, inanç demek.. İnanç, geleneklerin mirasında kadını nisa düşmanlığında kurban etmeye hazır taassubun hamallığı demek.. Saçının telini göstermeyi günah sayan kadının hükümet ailesinde boy göstermesine katlanan bir toplumda töre cinayetlerinin çoğalmasına şaşılır mı?.. ? Toplum bir yandan açık saçıklığın, aşk meşk üzerine dedikodusallığın, müstehcenlik türetiminin, flört azgınlıklarının, en bayağı ilişkilerde teşhir edilen istihcanın medyada şampiyonluğunu yaparken öte yandan töre cinayetleri de gazete sayfalarını her gün dolduruyor... Bunların üstüne yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, terör, tarikat, aşiret, saldırganlık haberlerini de eklediniz mi Türkiye’nin nereye doğru savrulduğu tam bir soru işaretinin çengelini oluşturuyor... Bu tablo, dincilik siyasette ve iktidarda egemenleştikçe ortaya çıkıp somutlaştı... ? Sonuç?.. Yazık gencecik kızlarımıza... Ve yazık onların gencecik katillerine... Törenin kurbanı da katili de kör inancın ve cehaletin yaftasını boynunda taşıyor. T Turizm alanında yalnız deniz, kum, güneşten yararlanmaya çalışma, hem yeterince çekicilik sağlamaz hem de farklı ürünlerin yansımasını önleyebilir. Deniz, kum ve güneşle yetinilmesi demek, insanoğlunun çaba harcamaktan kaçındığı durgun bir tabloyu sergilemenin yanı sıra, seçeneği çok bol olan bir alanda darboğaza girilmesi anlamını taşır. Turizmi bir kent, bölge ve yöreye uzun erimli boyutlarda bağlı kılan, o yerleşimlere özgü ve başka yerlerde alternatifi olmayan öğelerdir. Buna ürünün özgün ve farklı olması tanımı getirilebilir. Nitekim düşünmek gerekir ki savaş, terör ve benzeri olumsuzlukta veya denizdeki ? Arkası 15. Sayfada SAYI :2005/847 ESAS ANTALYA 2. AİLE MAHKEMESİ İLAN ANTALYA 2. AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNDEN Davacı Murat ÖZKAN tarafından davalı Gamze ÖZKAN aleyhine açılan Boşanma davasında verilen ara karar gereğince: Tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemeyip tensip ve dava dilekçesi tebliğ edilemeyen davalı Gamze ÖZKAN’a duruşma günü ve dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup, adı geçen davalıya duruşmanın 06.10.2006 günü saat 10.15’a bırakılmasına karar verildiğinden, HUMK’un 509 ve 510. maddeleri gereğince ibraz etmek istediği delilleri ile birlikte duruşmaya gelmediği taktirde gıyabında duruşma yapılarak karar verileceği tebliğ yerine geçerli olmak üzere ilanen duyurulur. 19.07.2006 (Basın: 37474) KADIKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NDEN Dosya No: 2006/811 Esas İstanbul Ticaret Odası’nın 276747224329; 470007417589 sicil numaralarında kayıtlı olup, mahkememizin 19.06.2006 gün ve 2005/811 Esas ve 2006/433 K. sayılı kararı ile davacılar Atlas Metal San. AŞ ve Atlas Mağaza Ekipmanları Paz. San. AŞ’nin iflaslarının ertelenmesine karar verilmekle, Keyfiyet İİK. 166/2. mad. gereği ilan olunur. 26.07.2006. Basın: 37363 CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear