26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Nedim Gürsel son kitabı ‘Çıplak Berlin’de ‘soğuk’ Alman kentini çok farklı boyutlarıyla yansıtıyor SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Berlin’i nasıl bilirsiniz? NENA ÇALİDİS Gerçek Festival Mozart ile... İSTANBUL... Sadece Türkiye’nin değil, Balkan ülkelerinin başlıca sanat merkezi... Hiç kuşku yok. Kimse buna hayır diyemez!.. Ve hiç kimse, İstanbul’a yalnız sanat merkezi gözü ile bakamaz... “Sanat”ın yanında spor... Sporun yanında istediğin kadar ve beğenirsen eğlence ve en önemlisi evrensel anlamda ve uluslararası nitelikte tüm ülkelerin, uygun görürlerse sanat etkinlikleri ile katılabildikleri ve tanıtım değeri buldukları hem tarihsel, hem çağdaş karakterde bir dünya kenti İstanbul... Ve bu İstanbul’da “34. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali”ni günümüzde yaşıyoruz... Tüm sanat etkinliklerini, festival anlamında değer kazanan olayları, gösterileri, unutulmaz konserleri, tanınmış olan veya yeni sahne alan yetenekleri, alkışladığımız sanatçıları, toplulukları, orkestraları vd. sanat potansiyelini tanımak ve alkışlamak olanağını bulmak, her zaman ele geçmez bir olaydır... Ve bu yıl 34. Uluslararası Sanat Etkinliği’ni yaşamakta olan İstanbul Müzik Festivali’nin kaçırılmaz bir ayrıcalığı vardır: Dünyanın ölümsüz bestecisi Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğumunun 250. yılı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kutlanıyor. Bu eşsiz kutlama ve müzikleriyle anma olayı, özellikle 34. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin repertuvarında başköşeyi değerlendiriyor... ??? Açılış töreni, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın Aya İrini Müzesi’nde verdiği etkileyici bir konserle yapıldı. Bu töreni ayrıca bir resepsiyon izledi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Yönetim Kurulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı’nın açılış konuşması ve festivale katkıda bulunan sanatçılara verilen “onur ödülleri”nin sunuşunda söylediği anlamlı konuşmada özetle: “... Wagner’e göre, Mozart’ın inanılmaz dehası, onu tüm zamanların, tüm sanatlardaki, tüm büyük ustaların üstüne çıkarmıştı. Schubert, ‘Mozart’ı yaratan dünya korunmaya değer bir dünyadır. O, bize bildiğimizden çok daha güzel bir dünya göstermişti’ diyor. Çaykovski ise Mozart’a olan hayranlığını ‘O, müziğin bir peygamberi’ diyerek dile getiriyordu.. Ancak, 35 yıl süren kısa yaşamına 16 opera, 41 senfoni, 40 konçerto, 56 sonat, toplam 626 yapıt sığdıran Mozart, son günlerinde şöyle diyordu: ‘Varlığımızın gerçek amacı ölümdür. Ölümle kurduğum ilişkide gördüm ki, insanlığın en gerçek, en iyi dostu ölümdür.. Ölümün düşünü görmek beni hiç korkutmuyor... Beni dertlenmekten kurtarıyor... Bana huzur veriyor. Ölümün gerçek mutluluğa açılan kapının anahtarı olduğunu anlamama olanak veren Tanrı’ya şükran duyuyorum...’ diyordu Mozart, son günlerinde...” ??? Bu yıl, Mozart’ın doğumunun 250. yılını kutluyoruz. 34. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nde yer alan 26 konserin büyük bir bölümü Mozart’ın yapıtlarına ayrılmış bulunuyor.. Önemli bir olay da Mozart’ın festival klasiği niteliğinde olan “Saray’dan Kız Kaçırma” operasının, değerli sahneye koyucu Yekta Kara’nın rejisi ile ve Alman orkestra şefi Peter Telling’in yönetiminde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile Topkapı Sarayı’nda seslendirilmesidir.. Bu müzik festivalinin sponsoru Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık konuşmasında özetle: “Bugün şahsım ve Borusan adına iki mutluluğu bir arada yaşıyorum. Birincisi, 10 yıl boyunca bu klasik müzik buluşmasına katkıda bulunacak olmamızın verdiği onurdur. İkincisi de, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın, bu çaptaki bir festivalin resmi orkestrası olacak seviyede yetkinleşmiş olmasının gururudur.” Bu festivalde bu yıl verilen “onur ödülleri” piyanist Ayşegül Sarıca’ya ve viyolonist Suna Kan’a verildi.. Festivalin “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” ise ünlü şef William Christie’ye ayrıldı. Berlin’i nasıl bilirsiniz? Soğuk bir Alman kenti mi? Yoksa yalnızlığın başkenti mi? Usta yazar Nedim Gürsel, son kitabı ‘Çıplak Berlin’de (Doğan Kitap) bu ‘soğuk’ Alman kentini çok farklı boyutlarıyla yansıtıyor. ‘ÇıPLAK BERLIN’in ilginç bir serüveni var... NEDİM GÜRSEL 2002 2003 yıllarında DAAD adlı kurumun davetlisi olarak Berlin’de kaldığımda tuttuğum notlar ve edindiğim izlenimler doğrultusunda yazdım bu kitabı. Bu sadece Berlin üzerine bir kitap değil, orada yaşayan bir yazarın dünyasını da yansıtıyor. Kenti soyarken kendimi de soyduğumu fark ettim. Ve galiba biraz fazla soyundum. Bu kitabı gezi kitabı olarak nitelememiz mümkün mü? GÜRSEL Bu bir gezi kitabı değil, anlatı. Hem Nedim Gürsel’in, hem de başka yazarların Berlin’e bakışlarını içeriyor. Aslında bir kent mitolojisi oluşturmak istedim. Örneğin Weimar Cumhuriyeti döneminde, dışavurumcu Alman ressamların tab “Bu bir gezi kitabı değil, anlatı. Hem Nedim Gürsel’in hem de başka yazarların Berlin’e bakışlarını içeriyor. ” lolarına yansıyan dekadan bir Berlin var. Fuhuş yuvaları, enflasyon... Bu Berlin’i bugün duvar yıkıldıktan sonra bu kez Doğu’dan gelen kızlarla zenginleşen fuhuş ortamına paralel olarak anlattım. Yaşamının son 6 ayında kendisinden çok genç bir kadınla bu kentte yaşayan Kafka’nın izini sürmeye çalıştım. Kitabın arka planında yazar ve sanatçıların Berlini var. Ön planda ise benim öznel Berlinim. Yazar olarak Berlin sizin için ne anlam taşıyor? GÜRSEL Çok çekici. Yazar arkadaşım Peter Schneider’e göre ‘‘yaralı bir kent’’. Duvar yıkıldıktan sonra iki ayrı dünyayı bir araya getiren bir kente dönüştü. Duvarın yerine yeni binalar yapılıyor ama yine de mimari doku açısından yoğun olmayan bir kent. Geçmişin hayaletleriyle dolu. Berlin’de dolaşıp da Hitler’i, Rosa Luxemburg’u ve orada öldürülen Talat Paşa’yı düşünmemek çok zor. ‘‘Batı, Doğu’yu satın alıp ırzına geçti’’ diyorsunuz... GÜRSEL Evet. Duvar yıkıldıktan sonra Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin bütün değerleri hiçe sayıldı. Özellikle düşünce özgürlüğü ve ekonomik sistem açısından olumsuz yanları da vardı ama sanıyorum kültür ve sanat alanında ürettiği bazı değerler de vardı. Batı o toplumun 50 yıllık oluşma sürecinde ortaya koyduğu değerleri hiçe saydı. Bunun eleştirisi var kitapta. Berlin’de kendimi de soydum diyorsunuz.. hangi yüzünüzle karşılaştınız? GÜRSEL Kızım ve eşim Paris’te kalmışlardı. Bu bende, cinsel anlamda, özgürlük duygusuna yol açtı. Bu daha önce yokmuydu, vardı; ama Berlin bunu tetikledi. Belki bir yaş dönemine rastladı. Artık sanki gençlik geride kalıyordu, ama ben kendimi hâ lâ genç hissediyordum. Kitap, libidosuyla birdenbire yüzleşmiş ve onu anlamaya çalışan bir yazarın kitabına dönüştü. Onun için ‘Çıplak Berlin’. Berlin’in gizli kapaklı bir gece yaşamı yok. Fakat herkesin bilmediği yerler var. Ben bu yerleri ayrıntılarıyla betimleyerek bir anlamda kendimi sergiliyorum. Belki bunu yapmam yanlış oldu, bilemiyorum. İnsanlar bu tür yerlere gider ama kimseye söz etmezler. ‘Çıplak Berlin’, ‘Gece İtirafları’ oldu bir bakıma. Kızınıza duyduğunuz özlem var... GÜRSEL Bu kitabın sorduğu temel sorulardan biri, yazar evlenmeli mi? Çünkü yazarın dünyası yalnızlık gerektiren bir dünya. Sözcüklerle baş başa ve aslında aile hayatıyla bağdaşmayan bir uğraş yazarlık. Bu soruyu da, yazmayı bir varoluş biçimi olarak gördüğü için Kafka kendisine sormuş; ben de Kafka’dan yola çıkarak ve kendi deneyimimi de göz önünde tutarak kendime sordum. Cevabı da galiba Kafka’nın cevabı gibi oldu; yazarlar bekâr kalmalı ya da bazı yazarlar böyle kalmalı. TOPHANEİ AMİRE’DEKİ ‘YÜZ GÜNEŞ’ SERGİSİNİN SON 3 GÜNÜ YARIN AKŞAM AZİZE BAR’DA Işıkta tasarım ve sanat ÜMRAN BULUT Tophanei Amire’deki ‘Yüz Güneş’ başlıklı sergi, eski ile yeninin çarpıcı birlikteliğinin gerçekten hoş ve özel bir sunumu. İnsanı büyüleyecekmişçesine kurgulanmış. Gezinin ilk başındaki olumlu izlenimin giderek yoğunlaştığını duyumsamak da pek keyifli. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü ve İtalyan Kültür Merkezi işbirliğince gerçekleştirilen projede ‘iş’ler tasarım, teknoloji, sanat üçgeninde buluşuyor. Değişik malzemelerle üretilmiş olmaları, işlevselliğin gerekliliğine koşut olarak ulaşılan estetik ve sanatsal uyumu da hatırı sayılır düzeyde sunuyor. Bu bağlamda bir yandan mekânın tarihi havasını solurken bir yandan da çağdaş aydınlatma araçlarının sadeliği önceleyen çizgisini, birer saygı örneği olarak tanımlayabiliyor; eskiye son derece duyarlı kılındıklarını da fark edebiliyorsunuz. Duvarda asılmış olan bir ‘iş’ örneği, ışığın aydınlattığı renkleriyle size doğru yaklaşırken asılı olduğu tarihi yüzeyi geride, kendi halinde bırakabilmekte. Bir baş ka çağdaş avize, pencere önündeki yerinde biraz da dışarısıyla ilişkilenip ortamın sadeliğine bulaşmamayı yeğlemekte kararlı görünüyor. Tepeden indirilmiş pamuğumsu malzemeyle gerçekleştirilen bir aydınlatma aracının ise boşlukta hafifçe süzülmesi, bir yandan bulutları simgeliyor, bir yandan da zamana, geçiciliğe atıfta bulunmayı yeğliyor. Uzaklardan edindiğiniz bu izlenim, ‘o’na yaklaştığınızda rüyaları düşündürecek denli etkileyici oluyor. Sade çizginin belirginliğini hemen fark edeceğiniz bir tasarım da Prandina grubunda sergilenmiş. Beyaz ışığın derinlik kavramına sanatsal bir dille cevap vermesi son derece başarılı kurgulanmış bu ‘iş’te. Acaba Giorgio Morandi’den mi, De Chirico’dan mı yoksa Nannucci veya Merz gibi neon kullanan sanatçılardan mı kaynaklı, dedirtiyor. Sergiyi dolaşırken tanıdık olanların ötesinde çok farklı tasarımları böyle tarihi bir yerde izlemiş olmak, sizi biraz da yaratıcılığın büyüsüne kaptırıp unutulmazlarınız arasında yer alacaktır. (Sergi 24 Haziran’a kadar açık. Tel.: 0212 293 46 48 ) Solak Orhan Beyoğlu’nda İ stanbul Haber Servisi Türkiye’de rock müziğin önde gelen gitaristlerinden Orhan Ünal (Solak Orhan) yarın akşam Beyoğlu’ndaki Aziza Bar’da rock severlerle buluşacak. Enstrumantal bir albüm hazırlığındaki Orhan Ünal’a konserinde davulda Filibe Sümbülkaya ve basta ağabeyi Bülent Ünal eşlik edecek. 1970’lerde Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray gibi birçok ünlü isimle birlikte müzik yapan Orhan Ünal, daha sonra çalışmalarını içine kapanık bir şekilde sürdürdü. Türkiye’nin gitar virtüözlerinden biri olan Orhan Ünal, geçen aylardaki solo konserleriyle yeniden ilgi çekti. Müzik coşkusunu yitirmeyen ve popüler dünyadan uzun duran Orhan Ünal yarın akşam Beyoğlu’nun rock mekânlarından Ağa Cami Sokak’taki Aziza Bar’da 23.30’da başlayacak konserinde önümüzdeki günlerde yayımlanacak olan solo albüm çalışmasından örnekler verecek. (0212 249 27 32) Not: Selmi Andak’ın yazıları bundan sonra pazar günleri yayımlanacaktır. Bursa Kent Müzesi’ne yurttaştan tarihi yapıt desteği Halkıyla bütünleşen müze ÖZCAN YAŞAR Uşak ve Kahramanmaraş müzelerindeki bazı yapıtların sahteleriyle değiştirilmesi olaylarının tartışıldığı Ödüllü müze dönemde, yurttaşların bağışlarıyla yapıt sayısı her geçen gün artan, buBursa Kent Müzesi, kent yaşana paralel olarak da ziyaretçi trafiği mındaki değişim ve dönüşümleri hızlanan Bursa Kent Müzesi, halyansıtıyor. Modüler olarak tasarlakıyla bütünleşen bir kültür merkezinan panolar ve sütunlar, içerik değişne dönüştü. tiğinde üzerinde yeni uygulamalar ya19 ülkenin katıldığı Avrupa Müpılabilecek bir yapıda olup geçici ze Forumu’nun Yılın En İyi sergi salonlarıyla müzenin içe? 19 ülkenin katıldığı Avrupa Müzesi yarışmasında 3. riğinin zaman içinde farklıseçilmesinin ardından, laşabilmesi sağlanıyor. MüMüze Forumu’nun Yılın En İyi Müzesi Bursa halkının ve değizenin her katının farklı bir yarışmasında 3. seçilmesinin ardından, şik yörelerden gelen içeriği var. Zemin katta ziyaretçilerin Bursa Bursa halkının ve değişik yörelerden gelen kronolojik, birinci katta Kent Müzesi’ne gösise tematik bir düzenleme ziyaretçilerin Bursa Kent Müzesi’ne terdikleri ilgi büyük. yapılmış. 2004 yılı başlarında açılan gösterdikleri ilgi büyük. Binanın her türlü tesisatı Bursa Kent Müzesi’nin o tagenel olarak tavandan yapılmış rihteki ziyaretçi sayısı aylık olarak ve asma tavanla kapatılmayarak siyah 23 bini geçmezken, eser sayısı Avboyalı olarak bırakılmış. Müzede rupa başarısından sonra katlanarak de halkın müzeye olan ilgisini ateş ziyaretçileri ve turistleri en çok, arttı. Dönemin Belediye Başkanı Er lediğini vurguladı. Bursa Büyükşe büyük kent maketi ve bilgisayara doğan Bilenser’in girişimleri sonu hir Belediyesi Kent Müzesi Mima bağlanmış monitör sistemi etkiliyor. cu Bursa’ya kazandırılan Kent Mü rı Naim Arnas da Avrupa standart Monitör üzerinden seçilen tarihi ve zesi, Bursa Büyükşehir Belediye larında oluşturulan Bursa Kent Mü önemli yapılar işaretlendiğinde, Başkanı Hikmet Şahin’in verdiği zesi’nin Türkiye’deki ilk tasarı ve maket üzerinde yapının modeli aydestekle kendini yenileyerek yörenin kavram kent müzesi olduğunu söy dınlanıyor ve kent ölçeğinde geçetkin bir müzesi oldu. ledi. Hazıırlık aşamasında müzenin mişteki yapıların ve kente yerleşim Halkın müzeye ilgi ve güveninin Bursa kenti ve halkıyla yaşayan bir sürecinin kolayca izlenebilmesini oluşmasından sonra tarihi yapıt ni yer olmasını hedeflediklerini anlatan sağlıyor. Kente ilişkin her şeyin serteliğindeki bağışların çoğaldığına Arnas, ‘‘7 bin yıllık tarihi olan ilk gilendiği müze, sadece Bursa için dikkat çeken Müze Müdürü Ahmet Osmanlı başkenti Bursa, aynı za bir önem taşımıyor, aynı zamanda Erdönmez, paha biçilemeyecek de manda tekstil ve otomotiv sanayi diğer kent müzeleri için de örnek ğerde yapıtların bile yurttaşlar tara lerinin merkezidir. Biz de kenti oluşturuyor fından müzeye sergilenmek için getirilmeye başlandığını söyledi. Kent müzesinin artık halkla bütünleştiğini belirten Erdönmez, ziyaretçi sayısının kısa sürede 4 kat artarak aylık 12 bine ulaşmasının bunun en büyük göstergesi olduğunu vurguladı. Erdönmez, bu yıl Lizbon’da alınan ‘Yılın En İyi Müzesi’ ödülünün belirli görsellerle tarihi, kültürel ve ekonomi anlamında anlatmayı hedefledik’’ diye konuştu. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear