28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr I Florilegium Bolivya barok ezgilerini seslendirirken Les Art Florissants Aya İrini’de Paris havası estirdi 15 DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Festivalde eskil sesler eçen hafta İstanbul Festivali’nde dinlediğimiz yapıtların çoğu, araştırmacı müzikçilerin eski çağlardan bulup keşfettikleri, yeni seslendirdikleri yapıtlardan oluşuyordu. Adını duymadığımız besteciler ya da bildik bestecilerin bugüne dek duyulmamış yapıtları festivali renklendirdiği kadar eskil bir hava da getirdi. I Florilegium’un Bolivyalı dinsel ezgileri, bunlar arasındaki en etkileyici programdı. Vivaldi’nin La Notte’sini ve J.S. Bach’ın Müzikal Sunular’ından bir Ricercar’ı bildik lezzetler olarak sundular. Belli ki 18. yüzyıl Cizvit papazlarının nice ezgisi arasına tanıdık adlar da katmak istemişlerdi. Oysa başlı başına 1700’lerdeki Bolivya ormanlarından kalma dinsel ezgileri dinlemek ilginçti. Hem de Bolivyalı sanatçıların sesinden, içtenlikle tanrısına yalvaran, dinsel coşkuyla tutuşan yakarışlarla! Çoğu Kızılderilileri yetiştirmek için kurulan misyonlarda söylenen ve çalınan bu ezgilerin ancak 1970’lerden sonra bulunmuş olması ve kendi zamanları içindeki Avrupa katedrallerinde söylenen ezgilerden farkları olmayışı da çok etkileyici. Aksanat Teknosa Olurken Duyunca şaşırıp kaldım: Beyoğlu İstiklal Caddesi’nin en güzel köşelerinden birinde bulunan Aksanat yapısının resim galerisi olarak kullanılan giriş katı, teknoloji ürünlerinin satıldığı Teknosa mağazası olacakmış. Aksanat yapısı on yılı aşkın bir süredir kentin önemli kültür kuruluşlarından biri. Özellikle de burada etkinlik gösteren Aksanat Tiyatrosu, hem ülkemizin önde gelen tiyatrocularının oluşturduğu kadrosu, hem de kuruluşundan bu yana uyguladığı daha önce sahnelenmemiş oyunların ilk kez seyirciye ulaştığı bir kurum oluşuyla da büyük önem taşıyor. Aksanat’ın öteki katlarındaki etkinlikleri pek izleyebilme olanağım olmadı ama tiyatrosu benim için her zaman yaşadığım kentin vazgeçilmez kültür noktalarından biri oldu. Abelard ile Heloise’den, Fernando Krapp’a dek burada izlediğim nice oyunun replikleri belleğimde canlılığını koruyor. ??? Haberi duyunca eski yılları da düşündüm. Metin Deniz’in giydirdiği dış yüzeyiyle merkezin ilk ilgi çektiği günleri. O zamanlar yapının giriş katında Akbank’ın Büyükparmakkapı şubesi vardı. Sakıp Sabancı, kültür merkezinin içinde banka şubesi olmaz diyerek o şubeyi kaldırmıştı. Sonra yapı tümüyle yenilendi, bugünkü durumuna geldi. Şimdi yeniden eskiye dönülüyor. Üst katlarda sanat merkezleri, girişte alışveriş. Bu karara yol açan etkenleri bilmem olanaklı değil elbet ama dışardan bir gözle konuya yaklaşmayı deneyeceğim: Sabancı Topluluğu, ailenin Emirgân’daki ünlü konutu Atlı Köşk’ü müzeye dönüştürüp kamu hizmetine açarak örnek bir davranışta bulunmuştu. O günlerde bu olayı kendimce değerlendirdiğim, ‘Sosyalist Sabancı’ adlı yazım bu köşede yayımlandığında, ne demek istediğim üzerine düşünme gereği bile duymayan kimi sekter sol dergilerde, Sabancı’dan kaç para aldığımı soran yazılar yayımlanmıştı. Sabancı Müzesi, aradan geçen süre içinde gerçekleştirilen Picasso, Rodin gibi uluslararası önemde sergilerle ülkemiz kültür hayatı için ne denli önemli bir kuruluş olduğunu kanıtladı. Yüz binlerce insana böylesi bulunmaz bir kamu hizmeti sunabilmek, toplumcu bir davranış değilse ne denmeli? ??? Aksanat’a dönersek: Bir yandan Sabancı Müzesi’nde topluma sunulan çok önemli kültür hizmetleri sürdürülürken, aynı topluluğun yönetiminin bir başka yapıdaki kültür hizmetlerini sınırlaması, orada açacakları bir satış mağazasının gelirine gönül indirmesi anlaşılır gibi değil. Üstelik, Beyoğlu semti, giderek yeni girişimlerle ülkenin ve kentin yeni kültür merkezlerinden biri olmaya hızla yönelmişken. Bugünlerde Galatasaray’dan Tünel’e doğru yürüyenler sağ kolda, önemli bir yapı yenileme uğraşıyla karşılaşıyorlar. Burada yapımı süren Borusan Kültür Merkezi, yakın zamanda açıldığında ülkemiz en zengin müzik kütüphanesine ve çok güzel bir konser salonuna kavuşacak. Bütün bunlar olurken, var olan bir kültür merkezinin daraltılması kararını anlayabilmiş değilim. Sabancı Topluluğu’nun yöneticileri, Aksanat yapısının yeterince verimli kullanılamadığını düşünmüş olabilirler. O zaman da yapılacak şey bellidir: Sabancı Müzesi’ne nasıl, ülkemizin önde gelen müzecilerinden birini getirdilerse, Aksanat’a da, o yapının hakkını verecek, her katından sanat ve kültürün fışkırdığı bir yaratıcılık alanı oluşturabilecek yetkin bir yönetici atayabilirler. Böylesi, Sakıp Sabancı’nın anısına da yakışan bir davranış olur. turgay?fisekci.com G Anna Tobella estivalde gelecek haftanın ağır topları arasında İsrailli şef Yoel Levi, Kuijken yönetimindeki Hollandalı topluluk La Petite Bande, piyanist Andras Schiff var. Gençlerden piyanist Ece Demirci ile kemancı Barennie Moon’un Mozart sonatları dinletisi de gelecek hafta. Ve ‘‘Saraydan Kız Kaçırma’’ operasının yeni yorumunu heyecanla beklemekteyiz. F Paris havasında bir konser William Christie yönetimindeki Les Art Florissants ile Parizyen (Parisvari) bir konser akşamı yaşadık. Şef, kendisi Amerika’dan göç edip Paris’e yerleşmişti. Les Art Florissants, Paris’te kurulmuş bir topluluktu. Mo zart, Paris Senfonisi’ni 1778’de Paris’te bestelemişti. Olgun barok döneminin en büyük adlarından, teorisyen, klavsenci ve besteci Rameau, Paris’te yaşamıştı. Orta barok döneminde ürün veren Mondoville, küçük bir kentten gelip Paris’e yerleşmişti. Yine olgun barokun H.J. Rigel adlı Alman bestecisi Paris’e göç etmişti. Mozart senfonisi dışındaki hiç tanımadığımız parçalarda tarihin derinliklerinden yeni buluşları izledik. Bu yapıtların büyük bir albenisi olmasa, hatta bugün için tekdüze gelse de şef Christie öylesi incelikler ve ayrıntılar katıyor ki, her birini izleyici de o anda yeni keşfedercesine izliyor. Koronun dengesi ve birlikteliği, orkestranın erken dönem biçemi kadar son derece güzel tonlaması ve solocuların seçkinliği ve birlikte söylemi, nitelikli bir dinletinin öğeleriydi. Bülent Evcil’in programı Yurtdışındaki çalışmalarıyla gurur duyduğumuz sanatçılardan birisi flüt çü Bülent Evcil. Piyanist Lior Kretzer ile uzun bir program hazırlamışlardı. Güney Amerika ortak paydasında, oraya özgü danslardan esinleme, Piazzolla ve caz içeriği de olan bir program. İlk bölümünü izleyebildiğim konserdeki üç yapıttan da çok etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Cecil Rivera adlı bestecinin bu sanatçılara adadığı ‘‘Brezilya’dan Esintiler’’ adlı fazla bir derinliği olmayan çalışması, Eldin Burton adlı bestecinin yer yer gereksizce uzayıp giden Fandango’su ve folklorik özellikleriyle ara sıra canlanan McCarty’nin Güney Amerika Rapsodisi, yarınlara kalacak özellikler barındırmıyordu. Bülent Evcil’in ustalıklı yorumculuğu, Kretzer’in sert de olsa ustalıklı çevikliğiyle bütünleşiyordu. La clemenza di Tito Mozart 1791’de olağanüstü yoğunlukta besteler yapar. Sanki birkaç ay sonra öleceğini bilmiştir de, bir an önce kafasına üşüşen düşünceleri notaya dökme çabasındadır. Parasızlığı yüzünden siparişleri de art arda kabul etmektedir. ‘‘La Clemenza di Tito’’ adlı operası da üç hafta gibi kısacık bir zaman dilimi içinde bestelenir. Metastasio’nun özgün librettosu üstüne Mazzola’nın yeniden toparladığı metinle iki perde olarak şekillenmiştir. İstanbul Fesitvali’nde bu operanın konser uyarlamasıyla sergilenmesi, ilk kez İstanbullularla buluşturulması çok önemli bir hizmetti. Gecenin yıldızı, Sextus rolünü canlandıran mezzo soprano Anna Tobella idi. Güzel ses rengi, baştan sona duyarak, yaşayarak sunduğu yorumla birleşmiş, ezbere söyleyişi de disiplinini kanıtlamıştı. Orkestra ile diğer solistler arasında zaman zaman ritimsel sorunlar yaşansa da, Ispwich Choral Society korosunun sesi yeterince net tınlamasa da, bu etkinliğin gerçekleşmesi festival için çok önemli bir olaydı. Gelecek haftanın ağır topları arasında İsrailli şef Yoel Levi, Kuijken yönetimindeki Hollandalı topluluk La Petite Bande, piyanist Andras Schiff var. Gençlerden piyanist Ece Demirci ile kemancı Barennie Moon’un Mozart sonatlarıyla örülü bir dinletisi de yer alacak. Ve ‘‘Saraydan Kız Kaçırma’’ operasının yeni yorumunu heyecanla beklemekteyiz. www.evinilyasoglu.com Sanat Kurumu’ndan Ayşe Emel Mesci ve Ayşegül Yüksel’e ödül Antigone’ye ödül yağdı... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ‘‘Sanat Kurumu 20052006 42. Geleneksel Tiyatro Ödülleri’’ açıklandı. Gazetemiz yazarları Ayşe Emel Mesci ile Ayşegül Yüksel de ödüle değer görüldü. Mesci’nin sahneye uyarladığı ‘‘Antigone’’ oyunu 5 ödül aldı. Sanat Kurumu Başkanı İlker Çetin dün düzenlediği basın toplantısında 1952 yılında kurulan Sanat Kurumu’nun 42. kez bu ödülleri dağıttığını söyledi. Amaçlarının sayıları giderek azalan ‘‘gerçek sanatçılara’’ teşekkür etmek olduğunu belirten Çetin, ödüllerin sonbaharda törenle kazananlara verileceğini belirtti. Gazetemiz yazarı Ayşe Emel Mesci 20052006 tiyatro sezonunda sahneye koyduğu ‘‘Antigone’’ oyunu ile 5 dalda ödüle değer görüldü. Gazetemiz yazarı Ayşegül Yüksel de ‘‘Sanat Kurumu Özel Ödülü’’nün sahibi oldu. Sanat Kurumu’nun 42. geleneksel tiyatro ödüllerinin dağılımı şöyle: ? En İyi Yapım: Ankara Devlet Tiyatrosu’nun ‘‘Salome’’ ve ‘‘Antigone’’ oyunları. ? En İyi Yönetmen: Ankara Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘‘Salome’’ adlı oyunla Müge Gürman. oyunlarındaki çalışmalarıyla Murat Gülmez. ? En İyi Giysi Tasarımı: Ankara Devlet Tiyatrosu’nun ‘‘Salome’’ oyunundaki çalışmasıyla ünlü modacı Arzu Kaprol ile ‘‘Hayatı Yaşamak’’ oyunundaki giysi tasarımlarıyla Funda Çebi. ? En İyi Işık Tasarımı: ‘‘Antigone’’ oyunundaki çalışmasıyla Zeynel Işık. ? En İyi Müzik: ‘‘Salome’’ oyunuyla Erkan Oğur. ? En İyi Çeviri: ‘‘Antigone’’ adlı oyunun çevirisiyle Güngör Dilmen. ? En İyi Hareket TasarıAntigone mı: ‘‘Antigone’’ ile Ayşe Emel Mesci. ? Seçici Kurul Özel Ödülü: Ankara Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘‘Keloğlan Keleşoğlan’’ oyunundaki yönetimiyle Ulviye Bursa. ? Sanat Kurumu Onur Ödülü: Yapısalcılık ve Uygulama, Melih Cevdet Anday Tiyatrosu, Haldun Taner Tiyatrosu, Beckett Tiyatrosu, Çağdaş Türk Tiyatrosunda On Yazar, Sahneden İzdüşümler ve Dram Sanatında Ezgi ve Uyum adlı yapıtlarıyla 30 yılı aşkın süredir Türk tiyatrosuna büyük katkılarda bulunan tiyatro eleştirmeni Prof. Dr. Ayşegül Yüksel. ? En İyi Kadın Oyuncu: Kent Oyuncuları’nın sahnelediği ‘‘Gece Mevsimi’’ oyunuyla Yıldız Kenter. ? En İyi Erkek Oyuncu: Ekin Tiyatrosu’nun ‘‘Vatan Kurtaran Şaban’’ oyunlarıyla Hakan Güven ile Murat Demirbaş. ? Övgüye Değer Kadın Oyuncu: Ankara Devlet Tiyatrosu’nun ‘‘Yıldız Olmak Kolay mı?’’ adlı oyunuyla Servet Pandur. ? En İyi Sahne Tasarımı: Ankara Devlet Tiyatrosu’nun ‘‘Antigone’’ ve ‘‘Hayatı Yaşamak’’ FESTİVALE AVRUPA’NIN 14 ÜLKESİNDEN 40 YAZAR VE YAZARLIK HOCASI KATILIYOR Genç Oyun Yazarları Festivali devam ediyor ültür Servisi Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hasan Erkek, Liechtenstein’ın Schaan kentinde düzenlenecek olan ‘Uluslararası Genç Oyun Yazarları Festivali’ne (Interplay Europe 06) öğretim üyesi olarak katılacak. 1825 Haziran 2006 tarihlerinde düzenlenecek olan festivale Avrupa’nın 14 K ülkesinden 40 yazar ve yazarlık hocası katılıyor. 1996’ dan beri düzenlenen festivalde ülkemizden ilk kez bir kurul katılıyor. Doç. Dr. Hasan Erkek, ülkemizi kurul başkanı olarak temsil etmenin yanı sıra festival kapsamında düzenlenecek olan ‘Avrupa’da Çağdaş Oyun Yazarlığı Eğilimleri’ panelinde, ‘Türkiye’de Çağdaş Oyun Yazarlığı Eğilimleri’ başlıklı bir de bildiri sunacak. Doç. Dr. Hasan Erkek’in, başta Devlet Tiyatroları olmak üzere değişik tiyatrolarda sahnelenmiş çok sayıda oyunu bulunuyor. Erkek’in ‘Yaşasın Barış’ adlı çocuk oyunu ile ‘Eşik’ adlı oyunu Arapçaya çevrilerek Tunus’ta yayımlandı. ‘Yaşasın Barış’ geçen ocak ayında Cezayir’ de sahnelendi. Çeşitli etkinliklerde çok sayıda ödül alan Hasan Erkek’in oyunlarından bazıları Almanca, Fransızca ve İngilizce olarak da yayımlandı. K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear