Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Koç ve Sabancı, Erdoğan’a AB konusunda yeni bir iletişim stratejisi önerisi sundular 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Ekonomi de yeniden yapılanmalı ? Başbakan’la görüşen Koç ve Sabancı, AB süreciyle ilgili kaygılarının bulunmadığını ancak Türkiye’nin yeni bir iletişim stratejisine ihtiyacı olduğunu vurguladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde hükümetin özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi ve AB ile ilgili reformlardaki tutumunu eleştiren TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç’u kabul etti. Ekonomi konusunda uzun vadede yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan TÜSİAD yöneticileri, AB ile ilişkilerde de yeni bir iletişim stratejisi önerdiler. Görüşmenin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Koç, ‘‘Hükümetle TÜSİAD barıştı diyebilir miyiz’’ sorusuna, ‘‘Artık size bırakıyorum onun yorumunu’’ demekle yetindi. Ömer Sabancı ve Mustafa Koç dün saat 13.40 sıralarında Başbakanlık Merkez Bina’ya Dalgalanma Değil, Finansal Çözülme ‘‘Nerede duracak?’’, ‘‘Piyasalar dengeye ulaştı mı?’’, ‘‘Devalüasyon mu, dalgalanma mı?’’... Mayıs ayından bu yana döviz kurundaki hareketliliği açıklayacak doğru bir tanımlama arayışı içindeyiz. Hükümet yetkilileri ve resmi çevreler döviz ve finansal piyasalardaki hareketlenmeleri, ‘‘Dalgalanma yaşanıyor, endişe edecek bir şey yok’’ sözleri ile açıklamayı yeğliyor. Oysa açıkça ve net olarak vurgulayalım: ‘‘Mayıs ayında yaşanan süreci ‘dalgalanma’ sözcüğü ile tanımlamak yanlıştır.’’ ??? Mayıs ayında önce döviz kurlarının pahalılaşmasına, sonradan faiz oranlarının yükselmesine ve giderek fiyat enflasyonunda da beklentilerin kötüleşmesine yol açan hareketlenmeyi ‘‘dalgalanma’’ sözcüğü ile ifade etmek yanıltıcıdır. ‘‘Dalgalanma’’ sözcüğü ile esas itibarıyla belli bir denge etrafında ya da belli bir hedef çevresinde, döviz kurunda olan hareketleri açıklayan bir izlenim yaratılması amaçlanmaktadır. Bu kavramla ifade edilmek istenilen, sanki ‘‘mevcut dengenin korunduğu’’ ve mevcut denge etrafında ‘‘düzeltici’’ dalgalanmaların yaşandığı, ‘‘geçici’’ nitelikli oynaklıklardan ibaret bir düzeltmenin ifade edilmesidir. Oysa mayıs ayından beri yaşananlar, döviz kurunda ve faiz oranlarında sürekli ve kalıcı bir artış olduğunu göstermektedir. Türkiye ekonomisi 20012005 arasında, uluslararası finans piyasalarına sunmakta olduğu yüksek reel faizler aracılığıyla elde ettiği ucuz ve bol döviz girişlerine dayalı bir denge altında çalışmaktaydı. Bu dengede yüksek ithalat olanaklarının yol açtığı cari açıklar, dış borçlanma ile beslenmekteydi. Küresel piyasalarda yaşanan olağanüstü konjonktür sayesinde Türkiye dış borçlanmasını görece olarak daha ucuz faiz maliyetiyle karşılayabildi ve cari işlemler açıklarını finanse edebildi. Oysa mayıs ayından başlayarak küresel piyasaların daralmasını izleyen önümüzdeki günlerde, Türkiye daha pahalı döviz ve yüksek faiz ile daha yüksek enflasyonun yaşanacağı yeni bir dengeye geçmek durumundadır. Bu süreçte reel ekonominin ithalat olanakları kısıtlanacak ve büyük olasılıkla ulusal ekonomide büyüme hızı yavaşlayacak ve işsizlik daha da yükselecektir. Dolayısıyla 20012005 arasındaki denge “çözülmüştür.” Türkiye yeni bir dengeye geçişin sancılarını yaşamaktadır. Bu yüzden 2006 Mayıs ayında başlayan süreci açıklayabilecek en uygun sözcük, piyasaların istikrarsızlığının sürmesi ya da teknik ifadesiyle “Finansal çözülme” içinde olmasıdır. Bu çözülme altında döviz kurları ve faizlerdeki artışın enflasyonist etkileri kaçınılmazdır. Enflasyon ise finansal servetleri eritmekte, borsalarda şirketlerin değerlerini düşürmekte ve şirketlerin bilançolarında bozulmaya yol açmaktadır. Bütün bunların reel ekonomiye olan etkisi, artan ithal girdi maliyetleri, reel ücretlerin gerilemesi ve artan işsizlik olarak karşımıza çıkacaktır. Yani dövizde ve faiz oranlarından başlayan dengeden kopuşu ifade eden finansal sektördeki çözülme, 2006’nın ikinci yarısında reel ekonomiye maliyet enflasyonu, artan işsizlik ve emekçilerin azalan reel alım gücü olarak yansıyacaktır. KIBRIS’TA YILDIRMA POLİTİKASI VAR Mustafa Koç, AB ile Kıbrıs sorununun nasıl aşılacağını ve bu konuda TÜSİAD’ın bir formülü olup olmadığının sorulması üzerine, ‘‘Formülümüz olsa şimdiye kadar söylerdik’’ diyerek bunun müzakerelerle çözülecek bir konu olduğunu belirtti. Koç, ‘‘İnanıyorum ki, ortak bir noktada eninde sonunda buluşulacak, bu tabii biraz da yıldırma politikası. Güney Kıbrıs’ın bu şekilde topluluğa dahil edilmesi, zaten baştan büyük hataydı. Onu da AB maalesef yaptı. Şimdi, elleri daha kuvvetli, ama bence iki garantör ülke Türkiye ve Yunanistan, Kuzey Kıbrıs ve Güney Kıbrıs’ın beraber oturup bu işi çözmeleri en doğru yol olur diye düşünüyoruz’’ dedi. geldi. Bir süre bekledikten sonra Başbakan Erdoğan’la görüşmeye geçen ikili, yaklaşık 45 dakikalık görüşmenin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. Ömer Sabancı, ‘‘TÜSİAD’ın yurtdışında sürdürdüğü çok yoğun faaliyetler var. Bu faaliyetler sırasında edindiğimiz izlenimlerimizi, kendilerine aktardık ve tabii ki ekonomik konularda görüş alışverişinde bu lunduk’’ dedi. Soruları da yanıtlayan Sabancı, bir gazetecinin, ‘‘AB süreci ile ilgili herhangi bir kaygı taşıyor musunuz, bunu görüşmede dile getirdiniz mi’’ sorusu üzerine bu konuda bir kaygılarının bulunmadığını belirterek ‘‘Görüşmede AB konusunda özellikle yurtiçi ve yurtdışı iletişim konusu üzerinde durduk. Burada ülkemizin bir stratejiye ihtiyacı olduğunu belirttik. Avrupa ülkelerinin, çeşitli ülkelerin toplumlarında biliyoruz ki şu anda Türkiye’nin üyeliğine karşı bir menfi yaklaşım var. Bununla ilgili Türkiye’nin bir iletişim stratejisine ihtiyacı olduğunu belirttik’’ dedi. Bir soru üzerine Cumhurbaşkanlığı seçiminin görüşmede gündeme gelmediğini anlatan Ömer Sabancı, ‘‘Son ekonomik dalgalanmayla ilgili bir paketiniz vardı. Bu konu gün deme geldi mi’’ sorusuna da şu yanıtı verdi: ‘‘Tabii ki kısa vadeli tedbirlerin önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak ekonomimizin orta ve uzun vadede yeni bir yapılanmaya ihtiyacı olduğunu ve başarıyla hazırlanmış 9. Kalkınma Planı Stratejisi’nin de kuvvetli bir siyasi iradeyle bir an önce uygulamaya konulması yönündeki beklentimizi belirttik.’’ H Ü K Ü M E T İ Ş S İ Z L İ Ğ E Ç Ö Z Ü M B U L A M I YO R 1 yılda yarım milyon işsiz ? Mart ayındaki işsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 17 bin kişi artarken gerçek işsiz sayısı 495 bin kişi arttı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Mart ayındaki işsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 17 bin kişi artarak 2 milyon 611 bine çıktı. İşsizlik oranı yüzde 10.9 olarak gerçekleşti. ‘‘İş aramayıp çalışmaya hazır olan’’ 2 milyon 318 bin kişiyle birlikte, gerçek işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 495 bin kişi artarak 4 500 BİN KİŞİ İŞTEN ATILDI art döneminde kentlerdeki işsiz sayısı 1 milyon 902 bin, kırsal bölgede ise 709 bin kişi M olarak belirlendi. Söz konusu dönemde, kentlerdeki işsizlik oranı yüzde 13.1 ve kırsal bölgede yüzde 7.6 olarak saptandı. İşsizlerin, yüzde 75.2’si erkek, yüzde 61.4’ü lise altı eğitimli iken, işsizlerin yaklaşık üçte birinin (yüzde 32) ‘‘eşdost’’ aracılığıyla iş aradığı ortaya çıktı. İşsizlerin yüzde 81.8’i ise daha önce bir işte çalıştığını belirtirken, daha önce bir işte çalışıp, söz konusu dönemde işgücü dışında olan 10 milyon 282 bin kişinin yüzde 4.7’sinin işten atıldıkları veya işyerinin kapanması nedeniyle ayrıldıkları ortaya çıktı. İşgücüne katılma oranı ise, 0.6 puanlık bir düşüşle yüzde 46.5 oldu. milyon 929 bin oldu. Gerçek işsizlik oranı da yüzde 18. 2’e çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ŞubatMartNisan 2006 döne mi Hanehalkı İşgücü Anketi’nin sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre, Türkiye’deki 2 milyon 611 bin işsizin 427 bini 1 yıl ve daha uzun süredir iş arıyor. İşsizlerden 1 milyon 153 bini 6 aydan az süredir iş ararken, 496 bininin ise 2 yıldan uzun süredir işsiz olduğu anlaşıldı. Bu arada mevcut işsizlerin de yüzde 23.9’una karşılık gelen 624 binini, mart döneminde işten ayrılanlar oluşturdu. Çalışan 21 milyon 272 bin kişinin 9 milyon 964 bininin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı bulunmadığı ortaya çıktı. BOTAŞ’LI İŞÇİLER YİNE EYLEMDE Petrolİş sendikası üyesi 2 bin BOTAŞ işçisi sorunlarının çözülmesi için eylemlerini sürdürüyor. geçen hafta Türkiye çapında 2 saat iş bırakan işçiler, sorunlarının çözülmemesi nedeniyle dün de 2 saat iş bırakma eylemi yaptı. BOTAŞ’lı işçiler çalışanlar arasında ayrımcılık yapıldığını ve ücret dengesizliğinin giderilmesini istediler. (Fotoğraf: AA) HAREM OTELİ’NİN 41. YILI ÇUKUROVA : 2005’TE 4.6 MİLYAR YTL VERGİ ÖDEDİK Türkiye için devam ? Çukorova Grubu 142 şirketi ve toplam 26 bin 500 çalışanı ile devlete, insana ve ülkeye olan taahhütlerini eksiksiz ve zamanında yerine getirmek için var gücüyle çalışacağını açıkladı. Ekonomi Servisi Çukurova Grubu, 19962005 döneminde, ödenen mali yükümlülüklerin toplam tutarının 20 milyar YTL’ye ulaştığını bildirdi. Mehmet Emin Karamehmet’in başkanlığında faaliyetlerini sürdüren Çukurova Holding AŞ’den yapılan yazılı açıklamada, grubun 2005 yılında devlete ödediği vergi ve mali yükümlülüklerin tutarının 4.6 milyar YTL’yi aştığı anımsatıldı. Açıklamada, grubun geçmiş yıllarda BDDK, TMSF ve YKB ile imzaladığı yeniden yapılandırma anlaşmalarına uygun olarak edinimlerini eksiksiz ve zamanında yerine getirdiği dile getirildi. Açıklamada şu bilgilere yer verildi: ‘‘TMSF bünyesine alınan bankalara olan borçlarımızla ilgili daha önceki yıllarda toplam 1.202 milyon dolar ödeme yapan grubumuz, 04.08.2004 tarihli ek protokol kapsamında 2005 yılı içinde TMSF’ye 947 milyon dolar daha nakden ödemiştir. Bundan önce olduğumuz gibi bundan sonra da ülkemize, devletimize ve insanımıza taahhütlerini eksiksiz ve zamanında yerine getirmek için tüm çalışanlarıyla beraber var gücüyle çalışmaya devam edecektir.’’ Mehmet Emin Karamehmet Pierre Cardin: Çin ile rekabet edecek güçtesiniz Ekonomi Servisi Dünyaca ünlü Fransız modacı Pierre Cardin, Aydınlı Grup ile kurduğu ortaklığı kutlamak ve İstanbul Çırağan Sarayı’nda düzenleyeceği ‘‘Dünden Bugüne Pierre Cardin’’ defilesi için Türkiye’ye geldi. THY’nin tarifeli uçağıyla Atina’dan gelen Cardin, Atatürk Havalimanı TAV Konferans Salonu’nda basın toplantısı düzenledi. Cardin, daha önce birçok kez Türkiye’ye geldiğini, ancak bu gelişinde çok değişmiş ve gelişmiş bir ülke gördüğünü dile getirerek, ‘‘Toplumunuzun gençliği sayesinde çok ileriye gitmişsiniz. Ama beni en çok şaşırtan olay, ihracat konusunda göstermiş olduğunuz başarı ve hız’’ dedi. Türkiye’yi Çin ile rekabet edebilecek güçte gördüğünü belirten Cardin, Türk tekstilinin, duyduğu kadarıyla büyük bir gelişme gösterdiğini ve dünya pazarında kalitesiyle önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. ‘‘Pierre Cardin’’ markasıyla bir imparatorluk kurduğunu hatırlatan ünlü modacı, ‘‘60 yıldır varım ve markam hâlâ devam ediyor’’ dedi ve geçmişe baktığında gerçekleştirmek isteyip de başaramadığı hiçbir şey olmadığını anlattı. Turizmde tanıtım meyve veriyor Ekonomi Servisi Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Başkanı Timur Bayındır’ın sahibi ve genel müdürü olduğu Harem Oteli, 41. yıldönümünü kutladı. Çok sayıda turizmci ve ünlü ismin katıldığı 17 Haziran’da Harem Timur Otel’de tanıtımın turizmde Bayındır meyvesini verdiğini belirten Bayındır, 2005 yılında 21 milyon 122 bin 798 turistin Türkiye’de ağırlandığını ve 18 milyar dolara yakın döviz girdisi sağlandığını söyledi. 2006 yılında 26 milyon turist hedefi konduğuna işaret eden Bayındır, bunun gerçekleşmesi biraz zor bir hedef olduğunu ama turizm sektörü olarak ellerinden gelen çabayı sarf ederek hedefe yaklaşmaya çalışacaklarını aktardı. Bayındır, ‘‘2006 yılında 24 milyon turist ile 20 milyar dolara yakın döviz girdisi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz’’ dedi. 41 yıldır hizmet veren Harem Otel, kendisi ile en iyi çalışan şirketlere teşekkür plaketi sundu. Kiraz üreticileri Rekabet Kurulu’na gidiyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Manisa Ziraat Odası Başkanı Nuri Sorman, fiyat tekeli oluşturmakla suçladığı ihracatçıları Rekabet Kurulu’na şikâyet edeceklerini açıkladı. Sorman, 10 ihracatçı firmanın Salihli yöresinden alacakları kirazın kilogramına en fazla 2.5 YTL verilmesi konusunda 22 Mayıs 2006 tarihinde anlaşma yaptıklarını anımsatarak, üreticilerden çok yoğun şikâyetler aldıklarını ve olayı Rekabet Kurulu’na taşıyacaklarını aktardı. B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Monako’daki toplantıda, konuşmacılardan biri Arjantinli genç bir kadındı. Maria Fabiana Jorge, toplum sağlığı, ucuz ve kaliteli ilaca kolay erişim konusunda 13 yıldan beri son derece etkin bir çalışma yürütüyor. Gerek ABD’nin bu alandaki çifte standartlarını gerekse referans üreticilerin izledikleri politikaları hızlı ve ayrıntılı biçimde jenerik ilaç üreticilerine aktarıyor. İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz ile hazırlıkların ne durumda olduğunu konuştuk. Tokgöz, AB’ye uyum kapsamında Türkiye’de de ihtisas mahkemelerinin faaliyete başladığını söyledi. 2’si ceza, 5’i sivil hukuk olmak üzere 7 hâkim bu konudaki eğitimlerini tamamlayıp çalışmaya başlamışlar. Ancak tüm fikri mülkiyet konularına yalnızca 7 hâkim ne kadar yeterli, tartışılır. Tokgöz, hükümetin yapması gereken en önemli konulardan birinin ruhsat vermeyi hızlandırma konusunda olduğunu vurguluyor. Çünkü çok sayıda firmanın işin içine girmesi ile rekabetin daha da güçleneceğini savunuyor. Ve tabii yine en önemli konu yetişmiş iyi eğitimli uzman insan kaynağı. Artık belli ki ulusal ilaç üreticileri için de yalnız Türkiye pazarı ile yetinmenin zamanı çoktan geçti. Büyük balık olmak yerine hızlı balık olmak ise her zamankinden çok daha önemli. İlaçlama yasağına tepki ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Çiftçiler Birliği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın geçen mayısta yasakladığı uçakla ilaçlama ve gübreleme yasağına tepki gösterdi. Çiftçiler Birliği Başkanı Cumali Doğru, ilaçlama ve gübrelemeye yeni alternatif yöntemler üretilinceye dek bu kararın ertelenmesi gerektiğini belirterek ‘‘Çukurova bölgesi yoğun tarım yapılan bir bölge. Uçak olmazsa ürün kaybı kaçınılmaz olur’’ dedi. Dünyada küresel bağlamda en büyük savaş aslında fikri mülkiyet haklarında yaşanıyor. Burada en karmaşık konulardan biri de ilaç. Bütçelerinden ArGe’ye milyonlarca dolar ayırarak yeni ilaçlar geliştirenler, yani referans ilaç üreticileri ile eşdeğer (jenerik) ilaç üreticileri arasındaki hukuksal mücadele ise inanılmaz boyutlarda. Monako’da düzenlenen Uluslararası Eşdeğer İlaç Birliği’nin (IGPA) toplantılarında konuyu daha yakından anlama fırsatını bulduk. 1997 yılında kurulan IGPA; Avrupa, Kanada, Amerika ve Hindistan’ın eşdeğer ilaç birliklerinin bir araya gelmesi ile oluşan bir platform. Japonya ve Brezilya Eşdeğer İlaç Birlikleri ise gözlemci üye. IGPA, uluslararası alanda ilaç politikaları, toplum sağlığı ve eşdeğer ilaç endüstrisinin gelişimi konusunda faaliyet gösteren bir platform. Sık sık toplantılar düzenleyerek yeni gelişmeler ve ülkelerin uygulamaları masaya yatırılıyor. Türkiye İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (IEIS) da Avrupa Eşdeğer İlaç Birliği’nin üyesi olması nedeniyle IGPA toplantılarını yakından izliyor. Eşdeğer ilaç üretimi hiç olmadığı kadar revaçta. Çünkü yaşlı nüfusun artmasıyla sosyal güvenlik sistemleri açmaza giren ülkeler çareyi jenerik ilaç üreticilerini desteklemekte görüyor. Bu kapsamda İlaçta Kıyasıya Patent Savaşları doktorlara reçetelerine eşdeğer ilaç yazmaları konusunda eğitim verilmesinden, eczanelere verilen teşviklere kadar bir dizi önlem yaşama geçiriliyor. Peki ne kadar başarılı olabiliyorlar? Tabii bunun karşısında referans ilaç üreticileri de boş durmuyor. Ellerindeki en büyük koz fikri mülkiyet hakları. Veri koruma, veri imtiyaz haklarının yanı sıra patentini aldıkları ilacın jenerik üretimini mümkün olduğunca uzun süre engellemenin türlü yollarını arıyorlar. Monako’daki toplantıda işte bu savaşın işleyiş mekanizması ele alındı. Yeni ilaç üretiminde pazarda aslan payını elinde tutan ABD’nin uygulamaları ise küresel oyunu gözler önüne serme açısından son derece önemli. Kendi de ülkesinde sosyal güvenlik harcamalarını kısmak için jenerik ilaç kullanımını destekleyen ABD, başka ülkelerde yaptığı serbest ticaret anlaşmalarında, patent koruma sürelerinin uzatılması konusunda inanılmaz haklar elde ediyor. Bu haklar Dünya Ticaret Örgütü kapsamındaki TRIPS’in kat kat üzerinde.Konu yalnızca serbest ticaret anlaşmaları ile sınırlı değil. Patent bağlama (patent linkage) diye bir konuda da Portekiz’den tutun Belçika’ya kadar aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkenin hükümetlerine ABD yönetiminin ciddi biçimde baskısı var. Ruhsat almak için yapılacak başvurularda izni verecek ilgili kamu kurumunun başvuruda bulunan şirketten ilacın patent hakkını ihlal etmediğine dair bir belge getirmesi isteniyor. Halbuki fikri mülkiyet haklarına ilişkin savaş öyle bir noktaya gelmiş durumda ki jenerik ilaç üreticileri artık alınan patentlerin önemli bir kısmına itiraz ediyorlar. Dayandıkları gerekçe söz konusu ilaçların yeni olmadığı yalnızca ürün geliştirme ile sınırlı olması dolayısıyla patent verilmesinin yanlış olduğu. İşin ilginç yanı dünyada bu konuda yapılan itirazların yüzde 70’inde jenerik ilaç üreticilerinin haklı çıkması. Gelelim Türkiye’ye. Türkiye’de uluslararası standartlarda üretim yapan gelişmiş bir eşdeğer ilaç sanayi var. Bu yıl sonundan itibaren ise veri imtiyazı yüzünden hayli zorlanmaya başlayacak. Dolayısı ile dünyadaki bu gelişmeleri çok yakından takip etmesi gerekiyor. Çünkü en çok zorlanacağı alanların başında fikri mülkiyet hakları geliyor. Uluslararası hukuk konusunda uzmanlaşmak ise belki de en önemli konu. Toplu konuta vergi kolaylığı ANKARA (AA) Gelir İdaresi Başkanlığı, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ile bu kuruma iş yapan müteahhitlerin yakınmalarına neden olan ‘‘katma değer vergisi tevkifatı’’ konusunda yeni bir düzenlemeye gidiyor. Girdi maliyetlerindeki artış sonucu müteahhitlerin sıkıntıya girdiğini belirten Toplu Konut İdaresi, bir yazı ile Maliye Bakanlığı’ndan ‘‘hakedişler üzerindeki KDV tevkifatının son bulması’’nı istedi. Maliye de, TOKİ’nin bu başvurusunu hemen incelemeye aldı. Yapılan ilk değerlendirmelerin ardından Gelir İdaresi Başkanlığı’nda, hakedişler üzerindeki KDV tevkifatının yeniden düzenlenmesine yönelik bir çalışma başlatıldı. CUMHURİYET 13 K