Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Böbürlenme zamanı bitti Büyü bozuldu, göz boyayan sihirbazın sopasından gelen ‘‘puf’’ sesi kapladı ortalığı... CHP Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Oyan’a göre, zaten bu işin büyüyle gitmeyeceği açıktı. Bağımsız sosyal bilimciler, belli bir sermaye grubu adına kalem oynatmayan, gerçekleri gizlemeyen bütün iktisatçılar hep uyarmışlar, ama söylenenler bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkmıştı... Oyan, ekonomide yaşananların ileri sürüldüğü gibi bir ‘‘dalgalanma’’ olmadığının özellikle altını çizdi: ‘‘Ekonomide frene basma ile büyüme oranı daha da aşağıya çekilecek, işsizlik daha da artacak. Öyle gözüküyor ki, enflasyon haziranda yüzde 10’u aşacak. Eylüle geçerken de ağustos ayı enflasyonu muhtemelen yüzde 1213’ten aşağı olmayacak. İnsanlar yoksullaşacak! En basitinden; kişi başına milli gelir 5 bin doları geçti diyorduk, şimdi 4 bin 200’den bahsediyoruz. Böyle giderse muhtemelen yıl sonunda 3 bin 950’leri görürüz.’’ Oğuz Oyan’dan durumun en anlaşılır küçük özeti: ‘‘Kof şişinmeler, böbürlenmeler bitti, şimdi gerçeklerle yüzleşme zamanı...’’ SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Karun hüznü Gazetemiz yazarı Özgen Acar, Karun hazinesinin Türkiye’ye getirilmesi için neredeyse bir ömür boyu çalıştı. Hazinedeki kanatlı denizatının sahtesini yapıp aslını alıp götürdüler... ‘‘Kırgın değilim, ama çok üzgünüm’’ dedi Özgen Acar: ‘‘Karun hazinesinin geri getirilmesi konusunda yaklaşık bir çeyrek yüzyıl Türkiye içinde ve dışında uğraş verdik. Sonuç çok çok olumlu oldu. Karun hazinesi, Elmalı definesi ve öteki geri getirilen yapıtlar Amerika’daki alıcılar için bir ders oldu. Türkiye’nin tarihsel, kültürel, dinsel mirasına sahip çıktığını gösterdi ve onlarda önemli bir caydırıcılık yarattı. Bu, benim için hazinenin geri gelmesinden daha önemliydi. Ancak Kültür Bakanı Atilla Koç’un ‘Dava açmayalım, pahalı oluyor. Bırakalım eserler kaçırıldıkları yerlerde kalsınlar ve Türkiye’yi tanıtsınlar’ anlamına gelen sözleri, yaratılmış olan caydırıcılığı yıkıp attı. Yabancılara yine çanak tutuluyor. Bu durum, beni her şeyden çok daha fazla üzüyor.’’ Özgen Acar, Karun hazinesinin 25 yıllık mücadeleden sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sandıktan çıkarıldığı günü de anımsıyor. Hani, ilgili ilgisiz herkesin orada olduğu, bir tek Özgen Acar’ın çağrılmadığı gün var ya, işte o gün, dönemin Kültür Bakanı ve ilgili genel müdürü başarılarını ballandıra ballandıra anlatmışlardı. Bir de söz vermişlerdi. Özgen Acar, o gün söylenenleri anımsatmadan edemiyor, çünkü bugün yaşananlarla çok yakından ilintili: ‘‘Hazine Uşak’a giderken o günkü bütçeye, hazineye uygun bir müze yapılması için ödenek ayrılmıştı. Müze, 5 yıl içinde tamamlanacak ve her yıl ödenekler bütçeye konulacaktı. Ancak görkemli nutuklar atan dönemin bakan ve genel müdürleri, değil müzeyi gerçekleştirmek, ilk yıl bütçeye konan ödeneği bile yaktılar. Ondan sonra hazine, Nasrettin Hoca’nın türbesi gibi bir gecekondu müzede, ününe layık olmayan bir ortamda sergilendi.’’ Özgen Acar’ın asıl üzüntüsü ne bi Avrupa’da Türkler TRIESTE Türkiye’ye mobilya sektöründe yatırım yapmak isteyen bir Trieste’li işadamına sormuştum: ‘‘Dünya âlem Çin pazarına koşarken, neden siz Türkiye’ye gelmek istiyorsunuz? Neden Çin değil de Türkiye?’’ Muhatabım hiç sektirmeden bana şu yanıtı vermişti: ‘‘Çünkü Türkiye’yi anlayabiliyoruz. Çinliler bizim için kapalı kutu. Çok farklı bir kültür Çin. Türkiye her anlamda bize çok yakın... Trieste limanına şöyle bir bakın! Liman, Türk kamyonundan geçilmiyor...’’ ‘Türkiye’de rahat ediyoruz’ Ortaklık girişimi için Türkiye’de ‘‘Koleksiyon’’ firması ile bir süredir temasta olan ve bizi TriesteUdine hattındaki mobilya fabrikasında kabul eden Matteo Tonon da ‘‘Türkiye tercihini’’ sonuçta benzer sözlerle açıkladı: ‘‘Türkiye’de biz rahat ediyoruz. Rahat olduğunuz, kendinizi rahat hissettiğiniz yerde iş yapmak, çok daha verimli sonuçlar verir...’’ Türkiye’den bir grup gazeteci, merkezi Trieste olan İtalya’nın ‘‘Friuli Venezia Giulia’’ (FVG) bölgesinde üç gün geçirdik. Türkiye’de iş yapan ve yeni yatırım imkânları arayan işadamlarıyla görüştük; her biri birer dünya markası olan fabrikalar gezdik. Bünyesinde bir ‘‘kahve üniversitesi’’ açan ‘‘İlly’’ tesislerini, dünyanın en gösterişli ‘‘Cruiseseyahat’’ gemilerini inşa eden ‘‘Fincantieri’’ tersanelerini, bilim parklarını ve şarapçılık yörelerini dolaştık. 70 milyonluk Türkiye pazarı, zengin ancak durağan bir dönemden geçen İtalyan ekonomisi için büyük bir çekim merkezine dönüşmüş durumda. İtalya zaten Almanya’dan sonra Türkiye’nin Avrupa’daki ikinci ticari partneri. Çizme’nin Balkan sınırındaki FVG bölgesi, bu ticari ilişkileri işte şimdi ‘‘Kültürel diyalogla’’ da güçlendirmek istiyor. ‘‘Birbirimizi ne kadar çok tanırsak, o kadar çok ve o kadar rahat ticaret yapabiliriz!’’ görüşündeler. liyor musunuz? ‘‘Mangalda kül bırakmayıp işin gereğini yapmayanların davranışları...’’ Dersimiz: Bağımlılık İlkokulda okuduğumuz yurttaşlık bilgisi kitabı, devleti illerde valilerin, ilçelerde de kaymakamların temsil ettiğini yazardı. İçişleri Bakanlığı, işte o vali ve kaymakamları ‘‘kolluk kuvvetlerinin sivil otorite tarafından yönetilmesi’’ konusunda Ankara’da seminere çağırdı ve eğitimden geçirdi. Mülkiye müfettişlerinin de katıldığı bu seminer, AB’ye uyum çerçevesinde gerçekleştirildi. İçişleri Bakanlığı, semineri kiminle ortak düzenledi biliyor musunuz? İngiltere Büyükelçiliği ile... Son kamuoyu anketlerinde gözle görülür bir sıçrama gösteren DSP’nin Genel Sekreteri Ahmet Tan ile konuştuk: DSP’ye yönelen ilgiyi Bülent Ecevit’in rahatsızlığına bağlayanlar var. Duygusal bir artıştan söz ediliyor... Sayın Ecevit, ‘‘Benim en büyük eserim DSP’dir’’ demişti. Ecevit’in siyasi kişiliği DSP’de belirginleşiyor. Ecevit’in komaya girmesiyle DSP’nin kamuoyu yoklamalarında yükselmesi arasında bağ kuranlar, bu gerçeği herhalde istemeden kabul ediyorlar. Ama şu saptamanın cevabı hâlâ yok: Eğer Ecevit’in rahatsızlığı DSP’ye puan getirseydi, parti 2002 DSP’deki artışın nedeni seçimlerinde yüzde 1’lere düşmezdi... Dahası: İki ay önce, Ecevit çok sağlıklı iken ANAP’ın gazetelere yansıyan kamuoyu yoklamasında DSP, 10.4 oranı ile MHP’den sonra gençler arasında en çok ilgi ve destek gören parti konumundaydı. Şubat, mart ve nisanda Vatan gazetesinin yayımladığı anketlerde de DSP yüzde 3.5, 4.5, 5.2 gibi bir düzenli yükseliş içindeydi. Son kamuoyu yoklamasındaki yüzde 7.19’luk oran, son aylarda yükselen bir grafiğin ulaştığı noktadır. Yükselişi neye bağlıyorsunuz? Her hafta bir ilde açık hava ve kapalı salon toplantıları yapıyoruz. Bu illerde, yerel televizyon, radyo ve gazetelerde hep birinci haber oluyoruz. Yurttaşlarımız DSP farkını görüp partimizi benimsiyorlar. Son seçimlerde 10 milyona yakın seçmen sandık başına gitmedi. Bunların büyük bölümünün DSP ve CHP gibi partilerin seçmenleri olduğu söyleniyor. Sizce küskün seçmeniniz geri mi dönüyor? Son genel seçimlerde, daha önce partimize oy veren seçmen kitlesi, Sayın Ecevit’in rahatsızlığı nede niyle ve seçimlere yeni bir genel başkan ile gitmediğimiz için DSP’ye oy vermek istemedi. Çünkü seçmen, gelecek için oy kullanır. Seçmen, Sayın Ecevit’in durumu ile kendi geleceği arasında bir bağ kuramadı, eli de başka partiye gitmedi. 1999’da DSP’yi birinci parti yapan kitle, zamansız ve izansız baskın seçimde seyirci kalmayı tercih etti. Ama zaman içinde bu sandığa gitmeme kararının ülkeye, Cumhuriyete ve halkımıza pahalıya mal olduğunu gördü. Son seçimlerde durumu gözleyen ve duraksayan seçmen, yavaş yavaş kararını veriyor ve başta DSP olmak üzere AKP dışındaki partilere yöneliyor. Sergi ‘Mimar Sinan’la açılacak Özerk sistemle yönetilen bölge, aynı zamanda ‘‘İlly’’ kahvelerinin sahibi olan Başkan Riccardo İlly öncülüğünde 2006’yı ‘‘Türkiye Yılı’’ ilan ediyor. ‘‘Friuli Venezia GiuliaTürkiye Avrupa’ya Açılan Köprü’’ adı altında başlatılan bu büyük proje kapsamında bölgenin irili ufaklı kentlerinde bir dizi sergi, konferans, kültürel etkinlik yapılacak. Vaktiyle Türklere karşı savunma amacıyla kurulmuş surlar ardındaki ‘‘Palmanova’’ kentinde haziran sonunda ‘‘Mimar Sinan’’ sergisiyle açılacak olan ‘‘Avrupa’da Türkler’’ sergisi, dünya müzelerinden gelen eserleri bir araya getiren ‘‘İki Medeniyetin Karşılaştırılması’’ isimli ilginç bir sergiye daha ev sahipliği yapacak. Programda ayrıca; Osmanlı, AvusturyaMacaristan imparatorlukları ile Venediklilerin savaş tekniklerini karşılaştıran bir sergiyle ‘‘modern Türk sanatı’’ üzerine bir sergi daha var. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL HARBİ SEMİH POROY Türban ve Yargı (2): Anayasa Mahkemesi Türbanın yükseköğretim kurumlarında takılmasına karşı çıkılması üzerine, 1982 yılında Danıştay’a başvurulmuş ve Danıştay Sekizinci Dairesi bu başvuruya; ‘‘Bazı kızlarımızın ve kadınlarımızın sırf laik Cumhuriyet ilkelerine karşı çıkarak dine dayalı bir devlet düzenini benimsediklerini belirtmek amacı ile başlarını örttükleri bilinmektedir. Bu kişiler için başörtüsü masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline gelmektedir’’ diyerek 23.2.1984 günlü kararıyla türbana geçit vermemiştir. Bu karar üzerine, 1988 yılında dönemin iktidarı, Danıştay’ın ‘‘kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi’’ olarak tanımladığı türbana Resmi Gazete’nin 27 Aralık 1988 günlü 20032 sayısında yayımlanan 3511 sayılı yasa ile 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’na eklenen ek madde 16 ile geçit aramıştır. ‘‘Ek Madde 16 Yükseköğretim kurumlarında, dershane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir.’’ (***) Anayasa Mahkemesi’nin, 5 Temmuz 1989 gün, 1989/1 Esas ve 1989/12 sayılı kararında, Ek Madde 16 anayasaya aykırı bulunmuş ve bu madde ‘‘iptal’’ edilmiştir. Bu kararla, Anayasa Mahkemesi de türbana geçit vermemiştir. Bundan 17 yıl önce, 1989 yılında verilen bu karar, bir mahkeme kararı olmanın çok ötesindedir. Bu kararla, türbanı ‘‘özgürlük simgesi’’ olarak görenlere ve anayasada laikliğin tanımının yapılmadığını söyleyenlere de hukuk ve laiklik dersi verilmektedir. Uygar ve çağdaş Türkiye’nin temeli: ‘‘Kurtuluş Savaşı sonrasında saltanat kaldırılmış, hanedan üyelerinin yurtdışına çıkarılması gerçekleştirilmiş, Cumhuriyetin ilanını izleyen yıllarda da hilafet kurumu ile ‘Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’ kaldırılarak devlet, yapısına ve işlevlerine egemen olan teokratik özelliklerden arındırılıp böylece uygar ve çağdaş devrimler süreci başlatılarak modern Türkiye’nin temeli atılmıştır. Aynı zamanda Atatürk Devrimi olarak da adlandırılan Türk Devrimi’nin bu en büyük aşamasını öbür devrimler izlemiştir.’’ Devrim yasaları: ‘‘Devrim yasaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan öğelerdendir. Bunlar, laik devletin sağlıklı ve güçlü yapısını kurmakla kalmamışlar, böylece dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ulusun uygarlık yönünden geleceğini de güvenceye almış, günümüzdeki uygar toplum yaşamını sağlamışlardır.’’ Çağdaşlaşmayı hızlandıran Türk Devrimi’nin kaynağı: ‘‘Çağdaşlaşmayı hızlandıran ve Türk Devrimi’nin kaynağı olan laiklik ilkesi, toplumun akıl ve bilim dışı düşüncelerle yargılardan uzak kalmasını amaçlar. Böylece devlet, bilimsel gereklere uygun biçimde kurumlaşmış, hukukla düzenlenmiş, karşılıklı saygı, hoşgörü ve anlayışa katkıda bulunan laiklik ulusal birliği sağlamıştır. Düşünce ve inanç özgürlüğü, kişileri ve toplum kesimlerini birbirine güvenle bağlayan, uluslaşmayı sağlayan, ulusal dayanışmayı da güçlendiren özgür düşünce, özgür inanç, çağdaş uygarlığa yöneliş ulusal yaşamda önemli bir aşamadır. Laikliğin, insana, dine saygısı, dini kendi yerinde tutan anlayışı, akla, bilime, sanata, çağdaş yönetim biçimine ve tüm uygar gereklere kapıyı açmıştır. Laiklik, ortaçağ dogmatizmini yıkarak aklın öncülüğü, bilimin aydınlığı ile gelişen özgürlük ve demokrasi anlayışını, uluslaşmanın, bağımsızlığın, ulusal egemenliğin ve insanlık idealinin temeli kılan bir uygar yaşam biçimidir.’’ Düşünsel ve örgütsel evrimlerin son aşaması: ‘‘Çağdaş bilim, skolastik düşünce tarzının yıkılmasıyla doğmuş ve gelişmiştir. Dar anlamda, devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlansa, değişik tanım ve yorumları yapılsa da, gerçekte, toplumların düşünsel ve örgütsel evrimlerinin son aşaması olduğu görüşü, öğretide de paylaşılmaktadır.’’ Bireye kişilik ve özgür düşünce olanakları: ‘‘Laiklik, egemenliğe, demokrasiyle özgürlüğe ve bilgi bileşimine dayanan toplumsal bir atılım; siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir. Onurunu üstün tutarak bireye kişilik ve özgür düşünce olanaklarını veren, bu yolla siyasetvicdan ayrımını gerekli kılarak vicdan ve dinsel inanç özgürlüğünü sağlayan ilkedir. Dinsel düşünce ve değerlendirmelerin geçerli olduğu dine dayalı toplumlarda siyasal örgütlenme ve düzenlemeler dinsel niteliklidir. Laik düzende din, siyasallaşmadan kurtarılır, yönetim, aracı olmaktan çıkarılır, gerçek, saygın yerinde tutularak kişilerin vicdanlarına bırakılır. Böylece siyasal yaşamın dayanağı bilim ve hukuk olur. Düşünce ve inanç alanlarının ayrılması dinin kutsallığına en uygun durumdur. Dünya işlerinin hukukla, din işlerinin de kendi kurallarıyla yürütülmesi ilkesi, Batı demokrasilerinin dayandığı temellerden birisidir.’’ Laiklik, uygarlık, özgürlük ve çağdaşlık ortamıdır: Gerçekte laiklik dindevlet işleri ayrılığı biçiminde daraltılamaz. Boyutları daha büyük, alanı daha geniş bir uygarlık, özgürlük ve çağdaşlık ortamıdır. Türkiye’nin modernleşme felsefesi, insanca yaşama yöntemidir, insanlık idealidir. Demokrasiye geçişin de aracı olan laiklik, Türkiye’nin yaşam felsefesidir. Laik devlette, kutsal din duyguları politikaya, dünya işlerine, hukuksal düzenlemelere kesinlikle karıştırılamaz. Bu tür düzenlemeler, dinsel gerekler ve düşüncelerle değil, bilimsel verilerden yararlanılarak kişi ve toplum gereksinimlerine göre yapılır. Bireyin özgür iradesine bağlı din duygularının zorlamadan korunması da bu biçimde sağlanmış olmaktadır. Özgürlükleri yıkmak için özgürlüklerden yararlanılması: ‘‘Dersliklerde ve ilgili yerlerde dinsel inançları simgeleyen belirtilerden uzak kalınması zorunluluğu nedeniyle yükseköğrenim kurumlarında dinsel gereğe bağlanan başörtüleri laik bilim ortamıyla bağdaştırılamaz. Özgürlükleri yıkmak için özgürlüklerden yararlanılması da düşünülemez. Özelde korunması gerekli görülen laiklikle bağdaşmayan özgürlük savunulamaz ve korunulamaz.’’ Son söz: Anayasa Mahkemesi, anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak ‘‘Laiklik nedir ve nasıl tanımlanır’’ sorusunun yanıtını da bu kararında son derece açık, kesin ve herkesin anlayacağı bir anlatımla vermektedir. (***) Kaynak: Resmi Gazete, 5 Temmuz 1989, sayı: 20216, sayfa: 15 ‘D’Aronco’ İstanbul’a da gelecek Trieste’den bir saat mesafede olan Udine’de ise, yaşamının önemli bir bölümünü İstanbul’da geçiren ünlü İtalyan mimar Raimondo D’Aronco’nun anısına bir sergi hazırlanacak. İstanbul’a ‘‘Hüber Köşkü’’, ‘‘Yıldız Şale Köşkü’’, ‘‘Haydarpaşa Lisesi’’, ‘‘Marmara Üniversitesi Rektörlük Binası’’, İstiklal Caddesi’nde ‘‘Botter Evi’’, ‘‘Villa Tarabya’’ gibi değerli eserler kazandıran ve 1893’ten 1909’a dek Türkiye’de yaşayan Udine’li mimar ‘‘D’Aronco’nun sergisi’’, güz aylarında İstanbul’a gelecek. FVG bölgesinin merkezi Trieste’de de, ‘‘Avrupa’da Türk İmajı’’ isimli bir sergi düzenlenecek. Geçen yıl Sabancı Müzesi’nde izlediğimiz sergi, Trieste’lilerle, Nazan Ölçer’in önerisi sayesinde buluşacak ve kentin en görkemli yapılarından ‘‘Gopcevic’’ binasında görücüye çıkacak. Türk turizmi ve mutfağının tanıtımı, halk oyunları, tiyatro, sinema gösterileri, söz konusu sergilere bölgenin çeşitli kentlerinde eşlik edecek. Serginin finansmanını FVG otonom bölgesi üstleniyor. FVG bölgesinin Başkanı Ricardo İlly; İtalya’nın önde gelen işadamlarından biri olduğu gibi çokkültürlülüğe de inanan bir politikacı. ‘‘Dedesi Macar, Nenesi İrlandalı, annesi Hırvat kökenli’’ olan İlly’nin bizzat kendisi ‘‘Avrupa’nın küçük bir özeti’’ gibi. İşadamı ve siyasetçi kimliğinin yanı sıra, ‘‘Avrupa Bölgeler Asamblesi’’nin de başkanı olan İlly, Türkiye’nin AB üyeliği için bu şapkasıyla da lobi yapıyor. Türkiye’nin üyeliğinden FVG bölgesinin büyük yarar sağlayacağını düşünen İlly; bunun AB için ‘‘kültürlerarası barış’’, ‘‘verimlilik’’ ve ‘‘yaratıcılık’’ adına bir kazanım olacağını savunuyor. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Haziran www.mumtazarikan.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN AKSARAY KADASTRO MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NDEN Esas No: 1999/2 / Karar No: 2004/4 Davacı Himmet Bozoklu, mirasçıları Melehat Bozoklu, Süleyman Bozoklu, Durmuş Bozoklu, Nurettin Bozoklu, Bedrettin Bozoklu, Osman Bozoklu, Osman Sertçelik, Mehmet Çelik vekili Av. Yakup Bölükbaş, Nofel Tunç mirasçıları Sanise Tunç, Gülüzar Şahin, İmdat Tunç, Zeynep Elçi, Selver Aydın ve müdahil davacılar Mustafa Tagi Kahraman vekili Av. Bayram Akın tarafından davalılar Meliha Dilek, Adil Koçan, Selahattin Akıncı ve Hasan Tahsin Akıncı mirasçıları vekili Hamidiye Akıncı 3 arkadaşı ve Nadire Akıncı mirasçıları Hatice Çelik ve arkadaşları vekili Av. Fahrettin Özyön aleyhine açılan Tespite itiraz davasının, yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememizce dava konusu Aksaray İli, Şifahane Mahallesi, 18 ada, 7 sayılı parsel ile Hasas Mahallesi, 477 ada, 42 sayılı parsel iken 3194 Sayılı Yasa’nın 18. maddesi gereğince tabi tutularak, Aksaray Hasas Mahallesi, 3902 ada, 12345 67891011121314 sayılı parseller ile 3903 ada, 12 3456789101112 sayılı parseller ve 3905 ada, 1 sayılı parsel, 3906 ada 12345 678910111213 sayılı parseller olan taşınmazların tamamı 2560/2560 pay kabul edilerek 464/2560 payın Nezehat Oruç, 464/2560 payın Adil Koçan, 464/2560 payın Meliha dilek, 464/2560 payın Selahattin Akıncı, 116/2560 payın Hamidiye Akıncı, 87/2560 payın Kadriye Altınsoy, 87/2560 payın Konca Bekmezci, 87/2560 payın Ersin Akıncı, 87/2560 payın Mehmet Akıncı, 80/2560 payın Hatice Çelik, 80/2560 payın Mehmet Acır, 80/2560 payın Letice Örs, şeklinde olmak üzere Mehmet Akıncı mirasçıları adına tespit gibi tesciline karar verilmiş olup, bu kararın davacı Nofel Tunç, mirasçıları olan Nofel kızı 1977 doğumlu Selver Aydın (Tunç) ile Nofel Tunç mirasçısı ölü Zeynep Elçi Mirasçıları olan Murat Elçi’ye (kendi adına asaleten küçük çocukları Ömer ve Fatih Elçi’ye velayeten) adlarına çıkarılan karar tebligatların adresleri meçhul olup bila tebliğ iade edilerek adı geçenlerin yurt dışında oldukları tespit edilmesine rağmen, yurt dışındaki tebligat yapılabilecek adresleri de tüm araştırmalara rağmen tespit edilemediğinden, Mahkememizce verilen kararın tebliğine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (Basın: 27703) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tropikal 1 bölgelerde su kıyılarında 2 bazı ağaç ve 3 çalı türlerinin oluşturdukla 4 rı ormanlara 5 verilen ad. 2/ 6 Bir anlatımı 7 oluşturan sözcük ya da 8 tümcelerin to 9 pu... Kaz Da1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğı’nın antik dönem1 S T A B İ L İ Z E lerdeki adı. 3/ OsE B A T manlı mutfağına öz 2 P A L U İ K ON A gü, çamsakızlı mu 3 İ L İ A Z E R hallebi. 4/ İskambil 4 L A Ş A V A L A K de bir kâğıt... Meka 5 N E F İ U S nik enerjiyi elektrik 6 İ R İ enerjisine dönüştü 7 E K Ü R İ ren aygıt. 5/ ‘‘ Kuş 8 N A R A A K U T lar’’: Sait Faik’in öy 9 F R İ J İ D İ T E kü kitabı... Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo. 6/ Karakter... Motorlu taşıtların elektriğini sağlayan aygıt. 7/ Aziz Nesin’in bir oyunu... Mektep. 8/ Güzel, şık... Bir nota. 9/ İçine başka bir sıvı karıştırılmamış içki... Ağzı yayvan toprak kap. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Kelle peyniri’’ de denilen, İzmir ve Balıkesir yöresinde üretilen bir peynir cinsi. 2/ Akla ve sağduyuya aykırı olan... Bir ilimiz. 3/ Hizmet hayvanlarının ayağına çakılan demir... Havlu ya da halı kenarındaki püskül. 4/ Bir sıvının içindeki alkol derecesi... Tümör. 5/ Gözün ağ tabakası... İlkel benlik. 6/ Küçük mağara... Saz, kamış. 7/ Yüksek ve uzun köprü. 8/ Bir şarkının ya da bir filmin deneme kaydı... Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent. 9/ Tantal elementinin simgesi... Optik aygıtlarında objektiften aldığı ışınları göze veren mercek dizgesi. CUMHURİYET 17 K