24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB Y P PB PB PB B B PB 26 31 30 26 33 35 35 35 28 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB PB PB B B A 24 27 24 21 33 32 32 30 33 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A A A A A B B PB 34 30 36 39 34 36 28 23 24 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey kesimleri parçalı bulutlu, öğle saatlerinden sonra Edirne ve Kırklareli çevreleri kısa süreli sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı yurdun kuzey kesimlerinde biraz azalacak, kıyı Ege ve Akdeniz’de biraz artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo PB 16 Helsinki Y 12 Stockholm Y 16 Londra PB 18 Amsterdam Y 13 Brüksel Y 10 Paris PB 15 Bonn Y 25 Münih Y 21 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y PB B Y Y Y Y PB Y 14 19 26 16 21 24 25 30 14 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB A PB Y PB Y PB A A 21 32 29 31 34 24 17 34 37 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada dasını yapmamaya o denli duyarlı ki; gömlek der, hangi marka gömlekten söz ettiğini zinhar söylemez. Örneğin yakın dostu, çocuklarının Amerika’da eğitim masraflarını üstlenen Ramsey’in sahibinin armağan olarak veya az biraz parayla gönderdiği marka gömleklerden mi söz ediyor, yoksa bir süre çıkardığını ilan eylediği Milli Görüş gömleğinden mi, belli değil. Yoksa sayıları giderek kabaran, irticaı körükleyen, gerici birtakım broşürler yayımlayan AKP’li belediye başkanlarının yedikleri naneler mi RTE’nin dilinde gömlek oldu? Gömlek söylemi bir çeşit giz mi, hayır! Bizim Başbakan’ın öyle böyle değil, ağırlığı var. Okkalı konuşur. Argoya yatkın konuşmalarının sonuncusu hangi biçimde yorumlanmalı ki, molla biçimselliği ağır bassın! Açık olmayan, şıp diye anlaşılmayan sözlerinde hikmet arayanlar ne güne duruyor. Derhal yorumladılar RTE’nin ‘‘AKP’yi temsil edenlerin farklı gömleklere girmemesini’’ emreden sözlerini ve dediler ki; ey AKP’liler, başbakanımız efendimiz Milli Görüş gömleğini bir hamlede atıverdi. Ne buyuruyor şimdi, dinle ve uygula. Gizli ajandaları olanlara alet olma. Yoksa maazallah çarpılırsın. ??? Ne yapmak gerekiyor? Çok basit. AKP Genel Merkezi ve Başbakan gibi davranacaksın. AKP’li bir milletvekili, AKP’lilerin Ali Dibo tabir edilen üçkâğıtlarını kanıtlasa bile o gömleği giymeyeceksin. Varsın yapsınlar, çalsınlar çırpsınlar diyeceksin. AKP’liler yolsuzluk yapıyorlar dedirtmemek için. Dini içerikli yayınlarla asıl amacı aleniyete dökmeyeceksin. Gizlice verilen mesajı anlamak için: Ne demek istediğini, ne yapman gerektiğini gözlerine bakınca göreceksin! ??? Dinsel gelenek ve görenekleri salgına dönüştüren bu iktidar, yarın öbür gün 24 Anayasası’nda olduğu gibi yürürlükteki anayasaya ‘‘Devletin dini İslam dinidir’’ cümlesini yapıştırmaya kalkarsa, bu arada laik Cumhuriyet’i bugün olduğu gibi koruduğunu söylemeyi sürdürürse, sakın şaşırma. Ne çektiysek kurtarıcılarımızdan çektik; ne ki günaşırı çoğalıyorlar. İşte size dinsel kurallarla toplumsal yaşamı düzenleyen ve de aynı zamanda laik Cumhuriyet’i koruyup kolladığını söyleyen yeni bir vatan kurtaran arslan... RTE! Atatürkçü laik TC’ye karşı sorumluluk duygusu olan tüm vatandaşlarımıza... Gel, gel... Ne olursan ol gel; ister liberal, ister muhafazakâr, ister sağcı, solcu, ne olursan gel diye yanına çağıran bir başka kimlik... Oysa ortancası, haşarısı ama sağcı, partisini, derneğini, tekkesini, tarikatını bulmuş. Solcusu ise orada burada, dağınık. Hâlâ benim solum daha kırmızı, senin daha açık veya pembe diye kan davası güdüyor. Ulus bir o yana bir bu yana. Başını dik tutacağı, sarılacağı bir dal bulsa, biliyor ne yapacağını. Yeter ki inanacağı, inandığı bir yol gösterici düşsün önüne. ‘Türk eğitim sistemi laiktir’ ifadesi müzakereler için hazırlanan belgeden çıkarıldı GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Belgede ‘laiklik’ yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin ‘‘Eğitim ve Kültür’’ müzakere başlığı için hazırlanan Pozisyon Belgesi’nden ‘‘Türk eğitim sistemi laiktir’’ ifadesini çıkardığı ortaya çıktı. İfadenin, Danıştay’a yönelik saldırının ardından belgeye konulması AB Genel Sekreterliği tarafından önerilmişti. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Türkiye’nin AB ile eğitim konularında yürüteceği müzakerede yol haritası olacak olan Pozisyon Belgesi, devlet kurumları arasında krize neden oldu. Başmüzakereci Ali Babacan’ın ekibi tarafından hazırlanan ve AB Genel Sekreterliği tarafından değerlendirilen belge, Cumhuriyet ve Danıştay saldırıları öncesinde Bakanlar Kurulu’ndan olumlu görüş aldı. Bombalama olaylarının ardından ise AB Genel Sekreterliği, belgeyi yeniden değerlendirme kararı aldı. Genel Sekreterlik belgeye ‘‘Türk eğitim sistemi laiktir’’ ifadesini ekledi. Bu eklemenin ardından belge, Babacan, DPT ve AB Genel Sekreterliği tarafından son kez gözden geçirildi. Ancak Babacan, laiklik ile ilgili eklenen ifadeye itiraz etti. AB Genel Sekreterliği yetkililerinin ‘‘Türk eğitim sistemi laiktir’’ ifadesinin Danıştay’a gerçekleştirilen saldırıların ardından mutlaka belgeye konulması gerektiği yönündeki uyarısı Babacan tarafından dikkate alınmadı. Başmüzakereci Babacan, ‘‘Anayasada zaten var. Belgeye koymaya gerek yok’’ diyerek ifadeyi metinden çıkardı. Belge daha sonra içinde bu cümle olmaksızın Brüksel’e gönderildi. Bakan Babacan doğruladı Konuyla ilgili bilgi veren kaynaklar ise belgeye böyle bir ifade konulmasının nedeninin, Türkiye üzerindeki şüpheleri dağıtmak olduğunu söylediler. İfadenin belgeye son gelişmelerin ardından konulduğunu da vurgulayan kaynaklar, Babacan’ın cümleyi metinden çıkarırken ‘‘Hırvatistan pozisyon belgesini sundu. Bu değişiklik için bakanlardan yeniden onay almam gerekiyor. Geç kalırız’’ dediğini savundular. Devlet Bakanı Babacan da haberin duyulmasının ardından yaptığı yazılı açıklamada olayı doğruladı. ‘Bu yaklaşım kabul edilemez’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, bu tür bir yaklaşımın kabul edilemez olduğunu vurguladı. Hükümetin devlet yapısına aykırı tavırlar sergilediğini vurgulayan Öymen, ‘‘Türk eğitiminin laik olduğu bilinen bir gerçektir. Burada hükümetin laiklikten uzaklaşma çabasını görüyoruz’’ diye konuştu. Öymen şunları söyledi: ‘‘AB’de, özellikle ‘Türkiye’de laiklik karşıtı seslerin yükseldiği’ eleştirileri yapılırken hükümetin bu yola gitmesi, kuşkulu bir yaklaşım yaratacak,Türkiye’nin üyelik şansını azaltacaktır. Bu tür hamlelerde biz hükümetin laiklikten uzaklaşma çabalarını görüyoruz. Bunu içlerine sindiremediler. Bu işin peşini bırakmayacağız.’’ CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek de konuyu TBMM’ye taşıdı. Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede şu sorulara yer verdi: ‘‘Bu ibarenin çıkarılmasına neden olduğu iddia edilen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın, bu ibareden bir rahatsızlığı mı vardır? Bu ibarenin çıkarılması, sizin 25 Nisan 2006 tarihinde partinizin grup toplantısında yaptığınız konuşmada söylediğiniz, ‘O günün Türkiye’sinde hiç kimse anayasal ilkeleri birbirinin üstünde ve daha önemli saymayacak’ sözleriyle hedef gösterdiğiniz ‘o günün’ ayak sesleri midir?’’ Öte yandan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, AB’yle ‘‘Bilim ve Araştırma’’ ile ‘‘EğitimKültür’’ fasıllarındaki müzakerelerin, 12 Haziran’da yapılacak hükümetlerarası konferans toplantısında açılmasını beklediklerini söyledi. Tan konuyla ilgili gerekli görüşmelerin de yapıldığını dile getirdi. Şırnak’ta 5 şehit Yurt Haberleri Servisi Siirt ve Şırnak kırsalında PKK’ye yönelik operasyonlar sırasında yaşanan şiddetli çatışmalarda 2 asker ve 3 korucu şehit oldu, 5 güvenlik görevlisi de yaralandı. Korucuların tamamının aynı aileden olduğu öğrenildi. Siirt’in Pervari ilçesinin güneyi ile Şırnak’ın Uludere ve Beytüşşebap ilçelerinin kuzeyinde kalan Besta bölgesinde PKK’ye yönelik operasyonlar hız kazanıyor. Önceki gün bu bölgede 2 askerin şehit olmasına neden olan operasyonun ardından dün de sıcak çatışmalar yaşandı. Uludere ile Beytüşşebap yakınlarındaki Kelmehmet Dağı’nda sürdürülen operasyonlarda, bir grup PKK militanıyla temas sağlandı. PKK’lilerin açtığı ilk ateşte Jandarma Onbaşı Mustafa Nane, Jandarma Er Muzaffer Ardıç ile geçici köy korucuları Faysal Yıldırım, Yunus Yıldırım ve Nurettin Yıldırım şehit oldu. Korucular Süleyman Yıldırım, Nesim Yıldırım, Selman Yıldırım, Abdülaziz Yıldırım ve Eyüp Yıldırım da yaralandı. TERHİSİNE 28 GÜN VARDI Şırnak’taki operasyonda PKK’lilerin döşediği mayının patlaması sonucunda şehit olan Piyade Onbaşı Metin Güngör’ün cenazesi toprağa verilmek üzere memleketi Mersin’e gönderildi. Oğlunun terhisine 28 gün kala şehit olduğunu anlatan baba Mehmet Güngör, ‘‘Vatan sağ olsun. Herkese nasip olmaz bu şehitlik’’ dedi. (Fotoğraf: AA) Petrolün sadece üretilmesi değil, taşınması ve pazarlanması da stratejik durum. Petrolün son vanası, en önemli noktayı oluşturuyor. Bu anlamda Ceyhan, 21. yüzyılda ayrıca öne çıkacak. Hazar bölgesindeki bilinen petrol rezervi, dünyadaki toplam potansiyelin yüzde 17’sini oluşturuyor. Devlerin gözü bu petrolün çıkarılmasında, işlenmesinde ve taşınmasında. Tabii bölge ülkeleri de ellerindeki bu hazineyi en iyi şekilde değerlendirmek istiyor. Türkiye, buradan pay almak için ciddi bir yarışa girdi... Azerbaycan’da yükselen, devrilen iktidarların konumlarından etkilendi. Bütün bunlar bir yana; BTC yaşama geçti ve hafta başında Ceyhan’a ulaşan petrol, tankere yüklendi. ??? BTC’nin öyküsü 14 yıl öncesine dayanıyor. Somut adımlar ise 2000’li yılların başında atıldı. 3 Ekim 2000’de Socar, Unocal, Statoil, BP, TPAO, Ramco, İtochu ve DeltaHess şirketleri ortak bir grup oluşturdu. Temel mühendislik çalışması 15 Mayıs 2001’de, detay mühendislik aşaması 28 Ağustos 2002’de tamamlandı. 1776 kilometrelik hattın 1076 kilometrelik bölümü Türkiye’den geçiyor. Türkiye hem vananın son noktasında hem de en uzun halkasında. Hattın inşasındaki önemli sorunların başında, maliyeti kimin üstleneceği konusu geliyordu. Başta vurguladığımız gibi uzun görüşmeler, gerilmeler sonunda Türkiye’nin de payına 1.3 milyar dolar düştü. Gelinen noktada Türkiye’nin 1.7 milyar dolar harcadığı ilan edildi. Yani maliyet, beklenenin üzerinde. Bu anlamda geçen yılları masaya yatırsak, kaldıramayız, geçelim! Türkiye, boru hattından yılda 300 milyon dolar gelir elde edecek. Yılda 1 milyon varil petrol Ceyhan’a ulaşacak. BTC’nin ardından SamsunCeyhan boru hattı da yaşama geçebilir. Ceyhan’dan petrolü yükleyip Batı’ya taşıyacak tankerler ise yılda toplam 15 milyar dolar kazanacak. Araya bir Kıbrıs parantezi koymak gerekirse; Rumların AB üzerinden Türkiye’ye baskı yapıp ‘‘Limanlarını bana aç’’ diye dayatmasının nedenlerinden biri Ceyhan. Bugünkü duruma göre Rum bandıralı gemiler Türk limanlarına yanaşamadığı için Ceyhan’dan pay alamayacak. Salt bu yüzden kimi şirketlerin Rum bandırasından vazgeçmeye başladığı haberleri geliyor. Arkadaşlar bandıra kapasitesi bakımından dünya 6’ncısı idi. Şimdi 9’a düştükleri söyleniyor. Dünya deniz ticaretinden aldıkları yıllık pay ise 100 milyar dolar. (Bizim payımız mı? 3 milyar dolar.) BTC ile birlikte İskenderun’un hemen karşısındaki Kıbrıs’ın önemini bir kez daha vurgulamış olalım! ??? Açıyı biraz daha genişletelim... Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin az kanlıçok tozlu çökmesinin ardından dünya sahnesine art arda yeni devletler çıktı. Asya’nın payına da Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan düştü. Adını saydığımız ülkelerin ilk 6’sında 01 no’lu diplomatik plaka Türkiye Cumhuriyeti’ne ait. Onları ilk tanıyan biz olduk. Bu ülkeler birinci on yılda bağımsızlıklarını pekiştirdiler. İkinci on yılda bölgesel ve küresel bağlantılarını oturtma sürecine girdiler. O coğrafyadaki gelişmeleri aktarmayı bir süredir ikinci plana ittik. BakuTiflisCeyhan kutlu olsun... Barış, ticaret, canlılık getirsin! ankcum?cumhuriyet.com.tr Ölümüne tasarruf ? Baştarafı 1. Sayfada hastaları oldu. Kalp hastaları, kolesterol düzeyleri 130’un altında ve trigliserid düzeyleri 300’ün altında olması durumunda, ilaçlarını alamadılar. Bütçe Uygulama Talimatı’na göre, bazı ilaçlar tamamen reçete kapsamından çıkartılırken bazılarına da sınırlama getirildi. Bu çerçevede örneğin, beyin damarlarının sertleşmesiyle ilgili hastalıklarda kullanılan koruyucu ve tedavi edici nitelikteki Gingo Blobe Ekstresi ilaç grubu reçete kapsamından tamamen çıkarıldı. Talimat, muadili (eşdeğeri) olmayan ithal ilaçlar konusunda da yurttaşları sıkıntıya sokuyor. Bu tür ilaçlarda yurttaşlardan yüksek miktarda katkı payı alınıyor. Örneğin ‘‘immün yetmezlik’’ durumlarında kullanılan ‘‘İgneva’’ adlı serumu almak isteyen yurttaşlar ücretin büyük kısmını kendi ceplerinden karşılıyor. Edinilen bilgiye göre, Maliye Bakanlığı yeni bir yönetmelik hazırlama aşamasında, ancak yönetmeliğin içeriğinin ne olacağıyla ilgili bir açıklama yapılmıyor. Talimat, bazı ilaçlarda da reçeteye sınırlama getiriyor. Bugüne kadar pratisyen hekimlerin de yazabildiği çeşitli ağrı kesiciler, artık yalnızca uzman hekimler tarafından verilebiliyor. Tasarruf paketiyle yeşil kart harcamaları denetime alınacak. Yeşil kartlıların özel hastanelerden aldığı ultrason, röntgen gibi gereksiz hizmetlere son verilecek. Hastalar daha ucuz olan eşdeğerjenerik ilaçlara yönlendirilecek. Sağlık Bakanlığı’na tedavi ve ilaç giderleri için belli bir bütçe tahsis edilecek. Her ayın sağlık ödemesi önceden belli olacak ve Maliye Bakanlığı o tutardaki ödeneği serbest bırakacak. Ankara’da özellikle mide ve kolesterol tedavisi olmaya çalışan bazı yurttaşlar konuya ilişkin şunları söyledi: Halise Şat: Kolesterol ile tansiyon yüksek olunca ilaç kullanmaya başladım. Doktor tavsiyesiyle bir ara, ara verdim. Şimdi yine kolesterol çıktı ama yeterli seviyede değil. Reçeteyle neden verilmiyor? Eğer verilmezse ilaç almayacağım. Mehmet Altunbulak: Daha önce ilaçlarımızı rahatça alabiliyorduk. ‘‘İlaçları paranızla alın’’ derlerse ne yapacağız? Zaten gücümüz yetmiyor ki, aldığımız 500 YTL para. Ben zaten yetiştiremiyorum, ne yapacağımı şaşırıyorum. Gırtlağımdan keseceğim, aç kalacağım öyle alacağım ilacımı. Nurhan Albunar: Karaciğerimde yağlanma var, emekliyiz. Biz bunu nasıl karşılayacağız? Benim kolesterol ilacımı almam lazım, belki biraz düştü ama yine de ölçümlerde çıkıyor. Devlet karşılamazsa ben nerden alacağım ilacı? Bir grup ilacın geri ödemesi ise uzman doktorun ayrıca bu ilaçlarla ilgili rapor hazırlamasına bağlı. Pantoplazol grubu mide ilaçlarının ödenmesi için ise önce ranitidin grubu ilaçları 2 ay kullanması, tedavi olmazsa bu ilaca geçilmesi ve endosko pi tetkikinin yapılması gerekiyor. Çocuklar şiddeti yazdı ? Baştarafı 1. Sayfada Faşizm kıyıya vurdu ? Baştarafı 1. Sayfada Sağlık üzerinde oyun Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Köksal Aydın, ‘‘Sağlıkla ilgili düzenlemeyi Sağlık Bakanlığı yapar. Oysaki yaşadığımız tabloda IMF’nin dayatması ve Maliye Bakanlığı’nın inisiyatifi ile sağlık üzerinde oynanmaktadır’’ dedi. Sağlıkla ilgili düzenlemelerin ekonomik gerekçelerle sınırlandırılamayacağının altını çizen Aydın, ‘‘Eğer tasarruf yapılmak isteniyorsa, mevcut politikalar gözden geçirilmeli, kamudan özele kaynak aktarımı durdurulmalıdır’’ diye konuştu. RTÜK’ten yapılan açıklamaya göre yarışmaya Türkiye genelindeki ilköğretim 5, 6, 7 ve 8. sınıf öğrencileri 2 bin 872 kompozisyonla katıldı. Seçici kurul, 5. sınıflar arasında Adana Seyhan İsmet İnönü İlköğretim Okulu’ndan Arzum Gökçe Köle’yi, 6. sınıflar arasında Çankırı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İlköğretim Okulu’ndan Tülin Uysal’ı, 7. sınıflar arasında İstanbul Özel Beyfen İlköğretim Okulu’ndan Canet Eren’i, 8. sınıflar arasında ise Bursa Orhangazi Kurtuluş İlköğretim Okulu’ndan Melek Yanar’ı birincilik ödülüne değer gördü. 10 öğrenciye de teşvik ödülü verilmesi kararlaştırıldı. Yarışmada dereceye giren öğrencilere ödülleri, bugün RTÜK’te düzenlenecek törenle verilecek. “Bana özgürlüğümü geri verin...” 5. sınıflar birincisi seçilen Köle, kompozisyonunda, annesinin ortalıkta olursa zarar göreceğine inandığını ve sınıftan çıkmaması için kendini uyardığını anlatarak şunları kaydediyor: ‘‘Televizyonda haberleri izlerken ‘Bak görüyor musun, sınıftan çıkma dediğim kadar yok mu?’ diyor. Sıkılıyorum aslında. Okulun içinde rahat rahat gezmek, okulun yanındaki kırtasiye dükkânından alışveriş yapmak istiyorum. Elinde kumanda, televizyon kanallarını gezerken çoğu zaman söylenir görürüm annemi: ‘Bu ne ya, tüm kanallarda kan gövdeyi götürüyor.’ Sonra birden suçüstü yapar gibi bana döner annem: ‘Arkadaşlarından kendini bu karakterlere benzetmeye çalışan var mı?’ Hiç ‘var’ der miyim? ‘Var’ dersem olacakları biliyorum çünkü. Annem ‘Sıradan kalkma’ diyecek bu kez. Kimi zaman çok sıkılıyorum aslında. Böyle anlardaysa en çok o televizyonlara kızıyorum. Annemi her geçen gün biraz daha kuşkucu yapan, özgürlüğümü sınırlayan o televizyon kanallarına... Televizyonlardan şiddeti çekin, bana özgürlüğümü geri verin!’’ 5. sınıflar üçüncüsü Büşra Şen, ekranlarda da güzel şeyler görmek istediklerini vurgulayarak, ‘‘Çok para kazanmak, çok izlenmek uğruna kötü olayların ve dizilerin izlettirilmemesini istiyorum. Hem kafamız karışıyor hem de onlara özeniyoruz. Buna hakkınız yok ki. Biz kan gölüne dönmüş ekranlarda boğulmak istemiyoruz’’ dedi. Antibiyotiklere yok İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Kaplan, antilipid yani kolesterol ilaçlarının 50100 milyon dolarlık tüketimi olduğunu ifade etti. Kaplan, ‘‘Bu ilaçları kestiklerinde bu kadar tasarruf yapacaklar.Ancak, en çok ilaç israfının yaşandığı antibiyotik ve ağrı kesiciler konusunda hiç sınırlama yok. Pratisyen hekim dahi en pahalı antibiyotikleri yazabiliyor. Örneğin, Ketek isimli bir antibiyotik var, fiyatı 47.03 YTL ve ABD’de bu antibiyotiğin ciddi yan etkileriyle ilgili tartışmalar sürüyor’’ dedi. Kaplan, Sağlık ve Maliye bakanlıklarının, bu ilaçlarda sınırlama getirirken bir kamuoyu araştırması yapmadığına ve işin uzmanlarına sormadığına dikkati çekti. lerde imar yetkileri Turizm Bakanlığı’na geçiyor ve bakanlık buraları yatırımcılara 49 yıllığına tahsis ederken ‘‘yapılaşma kuralları’’nı da kendisi belirliyor. AKP hükümetinde Kültür ve Turizm bakanlıklarının birleşmesi üzerine geçen yıl temmuz ayında aynı yasada değişiklik yapılarak 1980’lerden beri yürürlükte tutulan uygulamanın bu kez ‘‘kültür ve turizm merkezleri’’ tanımıyla sürmesi sağlandı. Oysa ‘‘demokratikleşme’’yi hedefleyen Türkiye’de asıl yapılması gereken, 12 Eylül yasasını ‘‘sürdürülebilir’’ kılmak değil, tersine ortadan kaldırarak 20 yıldır ‘‘ayrıcalıklı imar’’ın güvencesi olan ‘‘turizm merkezi’’ oyunlarına artık son vermekti... Yatırımcılara keyfi kararlarla kamu arazisi tahsisiyle birlikte şehircilik kuralları dışında özel imar olanakları sağlayan Turizmi Teşvik Yasası, 12 Eylül 1980 darbesinden sonraki ‘‘Anayasasız dönemde’’ ülkeyi yöneten generallerin onayıyla 12 Mart 1982’de yürürlüğe girdi. Org. Kenan Evren’in imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlandığında, 6 Kasım 1982’de halkoyuna sunulan yeni anayasanın geçerli olmasına da 8 aydan az bir zaman vardı. Bu kısa süre bile beklenmeden ‘‘alelacele’’ devreye sokulmasındaki amaç ise 12 Eylül Anayasası’nda bile kıyılar, çevre ve kamu haklarıyla ilgili hükümlerin böyle bir yasa önünde engel oluşturmasıydı. Nitekim, anayasadaki ‘‘geçici 15. madde’’ ile de aralarında Turizmi Teşvik Yasası da olmak üzere ‘‘12 Eylül dönemi’’ndeki generallerin onayıyla yürürlüğe giren tüm düzenlemelerin, ‘‘Anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceği’’ hükme bağlandı. Böylece bir yandan askeri darbeyi yapanlara ‘‘süresiz koruma’’ sağlanırken bir yandan da ‘‘darbe hukuku’’nun sürekli yürürlükte kalması güvenceye bağlandı... ne ‘‘adı değiştirilerek’’ süreklilik sağlanan bu yasanın sadece 2005 yılı içindeki uygulaması, 117 yerin daha ‘‘kültür ve turizm merkezi’’ tanımlamasıyla yatırımcılara ‘‘tahsis’’ için ilan edilmesi. Bunlardan 30 kadarına ‘‘müşteri’’ çıkmış, kalanlara da aranıyor! Kissebükü’ne 3 otel Aynı uygulama kapsamında çevrecilerin tepkilerine yol açan Bodrum’un Yalı beldesi sınırları içersindeki Kissebükü’nün bakanlıkça belirlenen imar programında üç otel var ve toplam yatak kapasitelerinin 2500 olması planlanmış. Bu, her yönüyle bir doğa mirası olan koyda, yaklaşık 150 bin m2’lik inşaat yapılması anlamına geliyor. Türkülere konu olan ve doğal dokusunun yanı sıra ‘‘anı’’ değerleriyle de korunması gereken Çökertme koyunda ise 200 yataklı otel için tahsis edilen arazide bu uygulama durdurulamazsa, 30 bin m2’lik betonlaşma gerçekleşecek demektir. Bu son örnekler de temel sorunun, ülkemizde hâlâ bir 12 Eylül mirası olarak geçerliliği sürdürülen ‘‘turizmi teşvik hukuku’’nda olduğunu kanıtlıyor. Çeyrek yüzyıldır hemen her siyasetten iktidarların ‘‘yağma projeleri’’ uğruna yürürlükte tuttukları ‘‘ayrıcalıklı imar hakkıyla arazi tahsisi’’ anlayışı yasalarımızda kaldığı sürece, kıyılarımız da ‘‘faşizm yapılaşması’’ndan kurtulamayacak... Hükümetler çok sevdi İzleyen yıllarda, ilk uygulamaları İstanbul’daki ‘‘Gökkafes’’, ‘‘Park Otel’’ gibi ünlü örnekler olan ve ardından Ege ile Akdeniz kıyılarındaki büyük talan dalgasını başlatan Turizmi Teşvik Yasası’nı hemen tüm hükümetler çok sevdiler. Bu yağmacı düzenlemeyi ‘‘kaldırmak’’ ya da anayasaya aykırı maddelerini değiştirmek için hukuksal engel olmadığı halde, geçici 15. maddeyi bahane ederek ‘‘aynen’’ uygulamayı yeğlediler... Müşteri aranıyor Dahası, 1990’lı yıllarda kimi ‘‘ek’’ maddelerle de ‘‘özel mülkiyetteki arazilerin’’ de devletçe kamulaştırılarak turizm yatırımcılarına verilmesi kuralını geliştirdiler... İşte, geçen yıl da yine iptal edilmesi yeri CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear