28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Erdoğan’a göre Danıştay saldırısında sır perdesi yok ama ‘bundan sonrası yargının işi’ GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Katil belli, bağlantıları belli’ ? Erdoğan’ın AKP MYK’de yaptığı değerlendirmede, Danıştay saldırısına ilişkin, “Katil belli, bağlantıları belli. Olayın çete olduğu açık. Bir kişi 40 defa aynı kişiyle görüşmüş. Bağlantılarının nereye kadar uzandığı, o kişilerin hangi makam ve mevkilerde olduğu da belli. Ancak bundan sonrası yargının işi ve yargı da bağımsız’’ dediği öğrenildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay saldırısıyla ilgili hazırlık soruşturması sürecinde ‘‘İhanet çetesi çökertildi’’ gibi açıklamalar yapan AKP yöneticileri, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında gelişmeleri değerlendirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Katil belli, bağlantıları belli. Ancak bundan sonrası yargının işi’’ dediği öğrenildi. AKP MYK, önceki gün yaptığı toplantıda Danıştay saldırısıyla ilgili sürdürülen soruşturmaya ilişkin gelişmeleri değerlendirdi. Edinilen bilgiye göre Erdoğan, ‘‘Katil belli, bağlantıları belli. Olayın çete olduğu açık. Bir kişi 40 defa aynı kişiyle görüşmüş. Bağlantılarının nereye kadar uzandığı, o kişilerin hangi makam ve mevkilerde olduğu da belli. Ancak bundan sonrası yargının işi ve yargı da bağımsız’’ dedi. Erdoğan, gazetemize yönelik saldırıyı kınadığını, ancak kınama sözlerinin basında yer almadığından yakındı. AKP’nin dünkü grup toplantısı öncesinde de bakanlara, Danıştay saldırısıyla ilgili sorular yöneltildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat, ‘‘Başbakan’ın yanıltıldığı söyleniyor. Başbakan’ı yanıltan kim’’ sorusu üzerine, ‘‘Başbakanlar yanılmaz’’ demekle yetindi. Fırat, ‘‘Dezenformasyon olduğu doğru mu’’ sorusu üzerine de, ‘‘Tahkikat hâlâ devam ediyor, biraz bekleyelim’’ diye konuştu. AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik de, aynı sorulara ‘‘Öyle bir durum söz konusu değil. Başbakanlar yanıltılamaz. İlgili tüm birimler kendilerinin emrinde’’ dedi. Çelik, ‘‘Hazırlık soruşturması sürecinde ‘çete bağlantısı var, ihanet çetesi çökertildi’ gibi açıklamalar yapılması erken değil miydi’’ sorusu üzerine de, ‘‘Öncesini herkes konuştu, sonrasını konuşmak doğru değil’’ dedi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de, TBMM’de gazetecilerin ‘‘Olayın arkasında çete, örgüt olmadığı, olayı tek kişinin yaptığı söylendi. Ne diyorsunuz’’ sorusu üzerine, şunları söyledi: ‘‘Öyle olmasını çok arzu edenler var. Çok kötü bir olay. ‘Birisi, birdenbire bir kriz, çılgınlık geçirip de bu vahim, menfur saldırıyı tek başına yaptı.’ Keşke, böyle olsa... Türk siyasi hayatına bakarsanız, bu işler nasıl oluyor ortaya çıkar. Saldırıyla ilgili olarak kimseyi suçlayamayız. Bunu ancak her şeyi değerlendirecek olan mahkemeler ortaya çıkaracaktır. Savcı iddianamesini hazırlayacak... Ancak her şeyi en son değerlendirecek olan mahkemelerdir.’’ Spekülatif Sermayenin Dayanılmaz Ağırlığı... Piyasalarda yaşanan son dalgalanmalara dikkatle bakınca, finansal (spekülatif) sermaye hareketlerinin dünya ekonomisini bir uçuruma doğru sürüklediğini düşünmemek elde değil. Küreselleşme ve kredi ‘‘Küreselleşme’’ sürecinin, en çarpıcı özelliği hiç kuşkusuz, kredi hacminde ve finansal sermaye hareketlerinde daha önceki dönemlerde görülmeyen düzeyde bir genişlemedir. Örneğin 1990’ların başında 6 trilyon dolar olan türev piyasaları 2005’te 300 trilyon dolara ulaştı, 2005’te türev piyasalarının büyüme hızı yavaşlarken ‘‘sentetik türevlerininkinin’’ (kredi sigortaları) yüzde 34’e yükselmiş olması da ayrıca düşündürücü. Bu olağanüstü finansal genişlemenin nedenlerini sorgulamaya başlayınca da ‘‘neoliberal küreselleşmenin’’ kaynağını görebiliyoruz. Kredinin bir işlevi de sermaye birikim süreci yavaşlamaya başlayınca, devreye girerek sürecin kesintiye uğramasını önlemektir. Örneğin sermayedar, satışlardaki, dolayısıyla kârını gerçekleştirmedeki gecikmelerden dolayı fon akımı sıkıntısına girince, borçlanarak yoluna devam eder. Diğer bir deyişle, sermaye birikim süreci yavaşladıkça (kâr oranları geriledikçe) kredi gereksinimi artar, kredi hacmi büyümeye başlar. Ancak kredi hacmi büyüdükçe, artacak olan faiz yükü birikim sürecini daha da yavaşlatacak, krediye gereksinim daha da artacaktır... Bu süreç sonsuza kadar devam edemez, bir noktada mutlaka kopar... Diğer taraftan, üretim alanından kâr oranları geriledikçe, sermaye giderek daha çok dolaşım alanına, spekülasyona kaymaya başlar. Böylece hem kredi mekanizması hem de spekülatif hareketler birlikte genişlerken, spekülasyonun giderek kredi kullanımına dayanmaya başlaması, süreci çok daha karmaşık, kırılgan hele getirir. Devletlerin neoliberalizmi, ‘‘küreselleşmeciliği’’ benimsemelerinin arkasında, ekonomik coğrafyayı sermayenin yukarıda değindiğim eğilimleri doğrultusunda yeniden düzenleme çabası yatıyor. ‘‘Küreselleşmeyle’’ birlikte sermaye serbestçe dolaşma, üretimi daha ucuz işgücü ve hammadde bölgelerine kolay taşıma (relocation, outsourcing) olanağı elde ederken hem kredinin, hem de spekülasyona yönelik sermayenin hacmi sürekli büyüdü. Ancak, bir noktadan sonra malisermaye (banka, sanayi ve artık medya sermayesinden oluşan kompleks) ile finansal (spekülatif sermaye) arasındaki çıkar farklılıkları taşınamaz hale gelecektir. 1 YIL HAPSİ İSTENİYOR İSTANBUL VALİSİ GÜLER Baydemir’e cenaze davası DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında, belediyeye ait ambulansı operasyonda öldürülen PKK’linin cenazesinin taşınmasına tahsis ettiği için 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. 6 Mart 2005’te Mardin’in Derik ilçesi kırsalında düzenlenen operasyonda öldürülen PKK’li Abdullah Deniz’in cenazesine ambulans tahsis edilmesi dava konusu oldu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Deniz’in cenazesinin Gaziantep’e götürülmesi için ambulans tahsis eden Baydemir ile Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanvekili Zülfü Atlı, Personel ve Eğitim Daire Başkanvekili Mübecel Günaçtı ile Mezarlıklar Şube Müdürü Cüneyt Gültekin’in hapisle cezalandırılmasını istedi. İddianamede, cenaze aracının sürücüsüne 16.80 YTL geçici görev yolluğu ödemek suretiyle belediyeyi zarara uğrattıkları öne sürülerek sanıklar hakkında 237 sayılı Taşıt Kanunu’nun 16. maddesine aykırı davrandıkları gerekçesiyle 1 yıla kadar hapis istendi. Defin işlemlerinin 5216 sayılı yasaya göre belediye tarafından gerçekleştirildiğini belirten Baydemir ise şunları söyledi: ‘‘Ölmüş olan kişinin kimliğini araştırmak bizim işimiz değil. Bu insani bir ödevdir, vicdani bir görevdir. Bundan sonra da herhangi bir taleple karşılaştığımda sorumluluğumuzun gereğini yerine getireceğiz.’’ ‘Saldırganlar takip edilmiyordu’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Valisi Muammer Güler, Danıştay saldırısını gerçekleştirenlerin, Cumhuriyet gazetesine bomba atan kişiler olduklarının sonradan tespit edildiğini ifade ederek, “Öncesinden bizim bu kişilere ilişkin bir teknik takibimiz kesinlikle söz konusu değildi’’ dedi. Güler, dün İstanbul Valiliği’nde basın toplantısı düzenledi. Türk Ceza Yasası’na (TCY) ilişkin bir eleştirisinin söz konusu olmadığını belirten Güler, ‘‘Çünkü TCY’de gerek suçluların takibi, gerek yakalanması, gerek cezalandırılmasına ilişkin yeterli hükümler var’’ dedi. Terörle Mücadele Yasa Tasarısı yapılırken, soruşturma aşamasında gizliliğe uyulması konusunda bazı düzenlemelerin getirilmesini talep ettiklerini dile getiren Güler, şöyle devam etti: ‘‘Soruşturma safhasında, bir çok bilgi ve belgeye ulaşılmasının mümkün olması durumunda dışarıya yansıması mümkün oluyor. Bu da farklı algılamalara sebep olarak, soruşturmanın selametini etkiliyor. Bu nedenle de kovuşturma açılana kadar terör suçlarıyla ilgili soruşturmaların gizli olmasını talep ediyoruz. Gizliliğe riayet edilmesi için zabıtanın elinin güçlendirilmesi lazım.’’ Kıbrıs Karaoğlan’ı unutmadı Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) tedavi gören eski Başbakan Bülent Ecevit’in sağlık durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı açıklandı. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, bir gazetecinin ‘‘Ecevit’in sağlık durumunun kötü olduğu, hatta öldüğü’’ yönünde söylentilerin bulunduğunu anımsatması üzerine “Niçin saklayalım, bundan kimin ne yararı olabilir, bunu anlayabilmiş değilim” dedi. Temaslarda bulunmak üzere Ankara’ya gelen KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, dün Ecevit’i ziyaret etti. Ziyareti sonrası bir açıklama yapan Soyer, KKTC halkının çok sevdiği Ecevit’i ziyaret ederek geçmiş olsun demek istediklerini söyledi. KKTC Başbakanı Soyer, Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’e, Kıbrıs Türk halkının geçmiş olsun dileklerini ilettiklerini ifade ederek ‘‘Bülent Ecevit sağlığına kavuştuktan sonra Kıbrıs Türk halkıyla birlikte bulunmaları davetini yaptım. O da büyük bir istekle bunu yerine getirmek isteyeceklerini söyledi’’ dedi. Bu arada Somali, Etiyopya ve Çat’tan gelen ve ülkelerinde Türkçe öğrenim gören Afrikalı öğrenciler de Ecevit’i ziyaret etti. (Fotoğraf: AA) Son dalgalanmanın gösterdikleri Piyasalardaki son dalgalanmalara bakınca, bu ‘‘taşınamaz hale gelme’’ durumunun oluştuğunu görebiliyoruz. Finansal sermaye, özellikle, ‘‘mali aristokrasinin’’ hesaplarına bakan ‘‘heç edilmiş fonlar’’, bir süredir emtia piyasalarında oynuyor, fiyatları, arz/talep dengesinin ötesinde bir yerlere çekiyordu. Bu yükseliş, üretim maliyetleri üzerine olumsuz etki yapıyor, pratikte de, doların emtialar karşısında devalüasyonu anlamına geliyor, kimi analistler ‘‘dolara güvenlerini kaybeden merkez bankaları, fiilen altın sistemine mi geçiyorlar’’ diye sormaya başlıyorlardı. Nihayet finansal sermayenin, dolardan uzaklaşarak emtia piyasalarına, gelişmekte olan piyasalara yöneliyor olması, bu yönelimin hızlanarak denetimden çıkmaya başlaması, hem doların uluslararası konumunu tehlikeye atarak mali sermayenin, özellikle de ABD sermayesinin (egemen sermayenin) krize direnme, hem de askerisınai kompleksi istediği gibi (para basarak) finanse etme gücünü zayıflatıyordu. Nihayet, bence en önemlisi, her ne kadar malisermaye borç köpüğünü eritmek için bir enflasyon (finansal sermayenin ‘‘nefret nesnesi’’) gereksinimi içindeyse de, bu süreç, petrol ve altın fiyatları ötesinde, tüm emtia fiyatlarında, tüketicinin beklentilerini şekillendirecek biçimde ilerlememeliydi. Kimi gözlemcilere göre, mayıs dalgalanmaları sırasında, malisermaye, özellikle egemen sermaye, ABD ve İngiltere merkez bankaları (hatta IMF) aracılığıyla, finansal sermayeyi emtia piyasalarından çıkarak dolara geri dönmeye zorlayacak, medya destekli bir saldırı başlattı. Bir ölçüde başarılı da oldu. Emtia piyasaları, yükselmekte olan piyasalar gerilerken, ABD ve İngiltere borsaları mayısın son haftasında toparlandılar. Böylece emtia fiyatları düşer, dolara talep artarken ABD Merkez Bankası’nı faizleri arttırmaya zorlayan basınç da zayıfladı. ‘‘Bir ölçüde’’ diyorum, çünkü, finansal sermaye doların gerileme eğiliminin kalıcı olduğuna inanıyor. İkincisi, dünya ekonomisindeki dengesizliklerin aşılması için gelişmekte olan piyasaların iç taleplerinin, ithalatlarının, güçlendirilmesi gerekiyor. Bu ülkelerde faizler, sermaye kaçışını engellemek için yükselmeye başlarsa iç talebin güçlendirilmesi suya düşer. Nihayet, son yıllarda mali sermaye bünyesinde de spekülatif işlemler giderek önem kazanmaya, manevra alanı daralmaya başladı. Böyle karışık durumlarda, ‘‘şiddetin’’, ‘‘yol açıcı bir işlevi’’ oluyor. Afganistan ve Irak savaşları tam da böyle bir etki yapmış, sorunların çözümlerini geciktirmekle birlikte egemen sermayeye 4 yıllık bir nefes alma dönemi sağlamıştı... ergin.yildizoglu?gmail.com Avrupa’dan ret Bu arada, Baydemir’in Strasbourg’da başlayan Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne katılma istemi reddedildi. Baydemir, iki ay önce kongre başkanlık divanına yazdığı mektupta, toplantılara katılan Türk heyetinin seçimini şikâyet etmiş ve ‘‘bölgesel temsil ilkesine dikkat edilmediğini’’ ileri sürmüştü. Kendilerine ‘Allah’ın askerleri’ adını verdiler 2 PKK’Lİ ÖLDÜRÜLDÜ Şırnak’ta çatışma: 2 asker şehit oldu DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şırnak kırsalında PKK’lilerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 2 asker şehit oldu. Şırnak Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre güvenlik güçlerince Cudi Dağı’nda yürütülen operasyon sırasında bir grup PKK’liyle karşılaşıldı. Teröristlerin açtığı ilk ateş sırasında piyade er Salih Çam şehit oldu. Aynı bölgede sürdürülen operasyonlar sırasında PKK’lilerin önceden yerleştirdiği mayının patlaması sonucu piyade er Metin Güngör şehit oldu. Açıklamada bölgedeki operasyonlar sırasında 2 PKK’linin öldürüldüğü belirtildi. Öte yandan Lice’deki çatışmada şehit olan Başçavuş Şerafettin Şengören’in cenazesi Çanakkale’de toprağa verildi. Cenazeye katılan yaklaşık 5 bin kişi açtıkları 1200 metre uzunluğundaki Türk bayrağıyla sloganlar atarak teröre tepki gösterdiler. Tekbirli silahlı gösteri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dikimevi Postanesi önünde silah çekip, tekbir getirerek gösteri yapan, kendilerine ‘‘Allah’ın askerleri’’ adını veren 2 kişi, polis tarafından gözaltına alındı. Terörle mücadele şubesine teslim edilen ve enişte kayınbirader oldukları belirlenen bu kişilerin üzerinden 3 sahte kimlik çıktı. Terörle mücadele şube müdürlüğünde sorgulanan Abdullah Ö’nün gerçek adının Mehmet Ö. olduğu belirlendi. Bu kişinin hırsızlık, darp, 6136 sayılı Ateşli Silahlar, patlayıcılar ve Diğer Aletler Hakkındaki Yasa’ya muhalefet başta olmak üzere 30’a yakın suç kaydı belirlendi. ‘‘Allah’ın askerleri’’ tanımı Danıştay’a yönelik silahlı baskınla gündeme gelmiş ve soruşturma kapsamında tutuklananların kendi aralarında bu addaki yapılanmadan söz ettikleri belirlenmişti. Danıştay’a saldırı Güler, gazetecilerin ‘‘Danıştay’a yapılan saldırıyla ilgili olarak daha önce İstanbul’da bir teknik takip söz konusu muydu?’’ şeklindeki sorusu üzerine, ‘‘Kesinlikle yok. Danıştay saldırısını gerçekleştiren kişilerin Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atan kişiler oldukları sonradan tespit edildi. Öncesinden bizim bu kişilere ilişkin bir teknik takibimiz kesinlikle söz konusu değildi. Böyle bir şey olsa zaten yakalamaları cihetine gidilir ve Danıştay saldırısı belki de olmayabilirdi’’ yanıtını verdi. CUMHURİYET TIR’I İSTANBUL’DA Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün 125. yaş günü ve Samsun’a çıkışının 87. yıldönümü nedeniyle ‘‘İşgalden Zafere, Zaferden Cumhuriyete’’ adlı Cumhuriyet TIR’ı Samsun’daki törenlerden sonra Anadolu yolculuğunu sürdürüyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) tarafından müze olarak tasarlanan TIR dün Dolmabahçe Sarayı’nın önünde yapılan törenle açıldı. Açılışa yurttaşların yanı sıra İstanbul Vali Yardımcısı Fikret Kasapoğlu da katıldı. Törende konuşan Vali Yardımcısı Kasapoğlu, 4 ay süresince çeşitli şehirlerde etkinliğinin devam edeceğini belirterek ‘‘Atatürk ülkesinin lideri olarak yurdumuzun kurtuluşunu gerçekleştirdi ve çağdaş yeni bir Türkiye kurdu’’ dedi. TIR, şimdiye kadar 12 il dolaştı. (Fotoğraf: NİHAN İNAL) Cenk Koray’la yıllar önce Moskova’ya birlikte yolculuk etmiştik. Ben tam uçağın merdivenlerine yaklaşırken bekledi, parmaklarını MHP’lilerin kurt işareti şekline getirip, yüzüme döndürdü ve espriyi patlattı: ‘‘Komünistler Moskova’ya.’’ Rahmetli Cenk Koray’ın bir fotoğraf karesine de yansıyan görüntüsünü ondan bir anı olarak saklıyorum. Bir dönem, Türk milliyetçiliğinin temel sloganı ‘‘Kahrolsun komünistler’’di. Sağcılarımızın en temel propaganda teması, ‘‘komünizm tehlikesi’’ydi. Bu muhayyel tehlike üzerinden, ülkemizde yıllarca demokrasi istekleri, örgütlenme talepleri bastırıldı, ülkemizin en değerli bilim insanları, yazarları, şairleri ‘‘komünizm düşmanları’’nın saldırısına uğrayıp hapislere atıldılar. ??? Geçenlerde, ABD Başkanı George W. Bush, ‘‘Türkiye’yi komünizmden biz kurtardık’’ deyince milliyetçi çevreler ayaklandılar. ‘‘Siz kurtarmadınız, biz kurtardık’’ diyerek öfkelerini dile getirdiler. Bush aslında bir gerçeği Komünizmden Bizi Kim Kurtardı? dile getirmişti. Bu gerçek neydi? ABD, Türkiye’de komünizmle mücadele adı altında yürütülen demokrasi düşmanı cepheyi besleyip, büyütüp, örgütlemiş ve yönlendirmişti. 1950’li yıllarda ABD yedeğindeki Türkiye, Kore’ye asker göndermişti. O dönemin antikomünistleri, yani milliyetçileri ABD yedeğindeki bu harekâtı desteklerken, ülkemizin solcuları Kore’de çocuklarımızın cepheye sürülmesine karşı mücadele etmişlerdi. Behice Boran ’lar, Adnan Cemgil ’ler, Barış Derneği kurarak Kore’deki ABD müdahalesine asker gönderilmesine karşı çıkmışlardı. Milliyetçilerin ataları, Behice Boran’lara, Sabiha Sertel’lere ‘‘Komünist dudular’’ diye saldırıyorlardı. ??? 1966 yılı kasım ayıydı. Ankara’da ABD aleyhtarı büyük bir miting düzenlenmişti. Tandoğan Meydanı’ndan başlayan bu yürüyüş Kurtuluş Meydanı’nda sona ermişti. Biz gençler, yürüyüşün sonunda Kızılay’a yöneldik, önümüzü atlı polisler kestiler. O zaman Kızılay’da Gökdelen’in yanında Amerikan Haberler Merkezi bulunuyordu. Bir bölüm genç burayı taşlamaya başlayınca içeriden kafalarına demir ve taş yağdırıldı. İçeriye ABD Haber Merkezi’ni savunmak amacıyla mevzilenenler, meğerse ‘‘milliyetçi gençler’’miş. 1969 Şubat ayında ABD 6. Filosu’na karşı İstanbul’da büyük bir gösteri yapıldı. Göstericiler Taksim Meydanı’na girdiklerinde onları bir sürpriz bekliyordu. Daha önceden meydana gelen milliyetçimukaddesatçı gençler ‘‘Allahü Ekber’’ nidalarıyla, palalar ve bıçaklarla göstericilere saldırıp ikisini öldürdüler. Bu saldırı tarihimize ‘‘Kanlı Pazar’’ olarak geçti. ??? Türkiye komünizmden işte böyle kurtarıldı. Bu kurtarıcıların ana gövdesini Türk milliyetçileri oluşturuyorlardı. Bunların ABD’den yardım ve destek almadığı söylenebilir mi? ABD Başkanı Bush da bu gerçeğe dikkat çekiyor. Türkiye’yi komünizmden kendilerinin kurtardıklarını iddia ediyor. Milliyetçiler de buna sinirleniyorlar. Yeniçağ gazetesinin önceki günkü manşeti şöyleydi: ‘‘Utanmaza bak!’’ Haberin spotunda ise şu sözlere yer veriliyordu: ‘‘ABD Başkanı George W. Bush’un ‘Komünizmden sizi biz kurtardık’ palavrası Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Açıklamaya tepki gösteren vatanseverlerden Bush’a öfke yağdı.’’ ??? Gerçek gerçektir. Tarih değiştirilemez. Milliyetçiler (ya da şimdiki ifadesiyle vatanseverler) yıllarca ABD ile aynı paralelde ülkemizdeki demokratikleşmenin, emperyalizmle mücadelenin karşısına dikildiler, ABD aleyhtarı mitingleri bastılar, Vietnam’daki direnişi destekleyen sergileri hedef aldılar. Türkiye İşçi Partisi 1965 yılında 15 milletvekiliyle Meclis’e girmiş ve ABD’nin Türkiye üzerindeki hegemonyasına, demokrasi düşmanı darbeci politikalarına karşı durmuş, ciddi bir muhalefet sergilemişti. Onlara kim saldırmıştı acaba, hatırlayanlarınız var mı? Yoksa gazete arşivlerine girin ve o dönemin ‘‘milliyetçi gençleri’’nin neler yaptığını görün. ??? Türkiye’de Amerikancılığın en temel ayaklarından birisi de darbecilerdi. Her askeri darbe, ABD’nin bölgedeki hegemonyasının güçlendirilmesi amacına, solun ezilmesi amacına hizmet etti. Zaten darbeler, ya ABD desteğiyle ya da ABD izniyle yapıldı. Arşivleri karıştırırsanız bu gerçeği de görebilirsiniz. ‘‘Biz sizi kurtardık, siz de bize hizmet edecek, bölgedeki politikalarımıza boyun eğeceksiniz’’ diyor ABD Başkanı Bush. İran’a saldırıda ortaklık için baskısını sürdürüyor. Tehditlerini sürdürüyor. Gerçekten bizi komünizmden kim kurtardı? Milliyetçiler mi, yoksa ABD mi? Allah her ikisinden de razı olsun... KARACAAHMET’TE TÖREN Cemgil, Manga ve Özdoğan anılıyor İstanbul Haber Servisi ‘68 kuşağının öncülerinden Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan, katledilişlerinin 35. yılında mezarları başında düzenlenen törenlerle anılacak. Çeşitli demokratik kitle örgütleri bugün saat 11.00’de sosyalizm mücadelesinin öncülerinden Cemgil’i Karacaahmet’teki mezarının başında anacak. Akşam saat 19.00’da da Beyoğlu Akşam Sefası’nda ‘‘Che’nin Arkadaşları’’ adlı belgesel gösterimi yapılacak. Sinan Cemgil. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu kurucularından olan Cemgil, Özdoğan ve Manga, 31 Mayıs 1971’de Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde güvenlik güçlerinin düzenlediği operasyon sonucu öldürülmüşlerdi. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear