28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Tescil İlker Çamkır: ‘‘Cumhuriyet’in kampanyasına soruşturma başlatılmış. Bunun açıklaması ‘tehlikenin tescili’dir.’’ Ya ğ m u r E k i m Milli Eğitim’de para kavgası varmış... ‘‘Baba beni bankaya gönder!’’ SİNEMA filminde kurgu çok önemlidir. Senaryo ne kadar başarılı olursa olsun, çekim ne kadar iyi yapılırsa yapılsın, iş kurgu masasında biter. Cumhuriyet ve Danıştay saldırılarından sonra senaryolar havada uçuştu. Hükümet kanadından söylendiği gibi ‘‘sürprizler’’le dolu bir final bekleniyordu ki film şeritleri daha kurgu masasına gelmeden birilerinin ayağına fena halde dolaştı. İş bu kadarla kalsa iyi. Kurgudaki kargaşadan haberi olmayanlar senaryoyu bildikleri gibi çalakalem yazmaya devam etti. Radikal gazetesinin sohbet uzmanı Neşe Düzel, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nin eski başkanı Bülent Orakoğlu’nu konuşturdu. Önceki hafta içinde yapıldığı belli olan konuşma, son gelişmeler dikkate alınmadan hafta başında yayımlanınca, Neşe ve Orakoğlu kendi senaryolarıyla baş başa kaldı. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Takı üretiminde liderliğe oynuyormuşuz. Her şey kulağımıza küpe olduğu içindir! Olanlar Aysel Ergüney: ‘‘Türban konusu, Büyükelçilerin Başbakan’ın huzurunda yuhalanmasına kadar vardı. Olanların farkında olmazsak, ‘tehlike’nin farkında hiç olamayız! Bakın ne diyor Orakoğlu: ‘‘Mesela Danıştay cinayetinde tetikçi ve azmettiriciler ulusalcı çizgide, milliyetçi reflekslerle hareket etmiş olabilirler. Bu olay, bazı ulusalcı, milliyetçi grupların ilişki ağını ortaya koyuyor ama, bu tür eylemlerde olayın en arka planına asla ulaşamayız biz.’’ Gelelim ‘derin devlet’e: ‘‘Size göre derin devlet nedir? Derin devlet bence şudur. Türkiye’de millilaik çizgi dışına çıkıldığında kendi kendine harekete geçen bir mekanizma gibi görünüyor derin devlet. Bunlar devlette hâlâ görev yapan veya emekli olmuş kişiler olabilir. Bankacı olur, bakkal olur. Yani derin devlet her kesimden oluşan bir yapılanma gibi görünüyor.’’ Kurgu Neşe’nin yardımı ve Orakoğlu’nun bilgisi ile biraz daha derinleşelim: ‘‘Gazeteler ‘Ergenekon’ diye manşet attı. Bu tür bir yapılanma bu. Türkiye’de derin devletin halkın ve ülkenin çıkarları için mücadele ettiğine ben inanmıyorum. Bu yapılanmanın çok büyük bir güce ve paraya sahip olduğu iddia ediliyor. Ben de öyle tahmin ediyorum.’’ Derinleşmeye devam edelim: ‘‘Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde oturmuş bir derin devlet vardır. Ama bu derin devlet çok ciddi olarak parlamentonun kontrolündedir. Yoksa derin devletin görevi, kendi vatandaşlarını sıkıntıya sokmak, onu, bunu vurmak, hükümetleri iktidardan götürmek değildir.’’ Herkese hayırlı işler ama kurgu masasında arıza var! Hiçbir Şey Durup Dururken Olmuyor 19 Mayıs öncesi günlerde kimi İstanbullular evlerinin önüne park edilmiş arabalarının sileceklerine sıkıştırılmış bir bildiri buldular. Bildiride, ‘‘Neyin Bayramı?’’ başlığı altında şunlar yazıyordu: ‘‘23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ve benzeri günler neyin bayramlarıdır? Bunlar Müslümanlar için birer bayram günü değil, birer kara gündür. Zira: Devletin dini İslam’dır maddesinin anayasadan kaldırılmasının, Allah kanunlarını ve Kur’an hükümlerini kaldırmanın, Şeriat’ı ve Şerr’iyye Vekâleti’ni lağv etmenin, Hilafet’i kaldırıp, Ümmeti Muhammed’i Halifesiz bırakmanın, Mahkemelerden, ailelerden ve mekteplerden Kur’an’ı ve Kur’an hükümlerini kaldırmanın, cuma günkü tatili kaldırıp milyonlarca Müslüman’ın cumaya gitmesine engel olmanın, medrese ve tekkeleri kapatıp Ümmeti Muhammed’in ilim ve feyiz almasına mani olmanın, Kur’an harflerini kaldırıp yerine Latin harfleri getirmenin, mekteplerden din derslerini kaldırmanın, İslam takvimini kaldırıp yerine İslam olmayan miladi takvimi kabul etmenin, kılık kıyafeti değiştirmenin, kadınların ve kızların namusundan ibaret olan başörtülerine el uzatmanın, kâfir şapkası giymenin, Halkevlerini açmanın, diskotek ve dans evlerine müsaade etmenin, 19 Mayıslarda gelinlik kızları soyup soğana çevirerek mayısa bulaştırmanın, meyhaneler açıp şarap içmeyi, fuhuş yuvalarında zina etmeyi, faiz alıp vermeyi serbest saymanın, Allah’a mahsus olan hâkimiyet hakkını, kanun koyma yetkisini millete tanıyıp milleti putlaştırmanın, putlar önünde divan durup saygı duruşu yapmanın, devleti dinden, dini devletten ayırıp dini devletsiz, devleti de dinsiz bırakmanın... Elhasıl küfrün ve kâfirleşmenin, putun ve putperestliğin temellerinin atıldığı günlerdir. İşte Mustafa Kemal’in getirdiği inkılaplar, devrimler ve devirmeler bunlardır. Ve işte Kemalistlerin övmekle bitiremedikleri devrimler bunlardır!’’ ??? Çağrının altında doğaldır ki imza yok. Yazanlar, altına, ‘‘Başkalarına da okut!’’ diye bir not düştükten sonra şu satırları eklemişler: ‘‘Binaenaleyh herhangi bir Müslüman, bu günlere bayram gözüyle bakamaz ve bayram olarak kabul edemez! Çünkü bu günler, Müslümanın din ve imanına, Kur’an ve mukaddesatına, namus ve hürriyetine, haysiyet ve şerefine, tarih ve kültürüne, örf ve âdetine karşı işlenen ihanet ve hıyanetin, vurulan darbe ve yapılan tahribatın, Müslümanların ağızlarına kilit vurmanın, karşı çıkanları darağaçlarında sallandırmanın veya zindanlara atıp korkunç işkencelere tabi tutmanın ve nihayet ehli imana kan kusturmanın temellerinin atıldığı, kararlarının alındığı günlerdir. Kalbinde azıcık imanı olan bir Müslüman, bu kara günleri nasıl bayram olarak kabul edebilir? Oturup ağlaması ve kurtuluş çarelerini araması lazım gelirken, tertip edilen merasimlere, düzenlenen şenliklere nasıl katılabilir? Bu, onun dininin de, imanının da, nikâhının da gitmesine sebep olmaz mı? Şayet katıldın ise hemen Kelimei Şahadet getir, tövbe ve istiğfar et, bir daha katılmamaya karar ver ve bu yazıyı başkalarına da okut!’’ ??? Bu çağrı/bildiri bir ‘‘ibret belgesi’’ olduğundan aldım buraya. Laik Cumhuriyetin, demokrasinin düşmanları, aydınlarımızın, yargıçlarımızın katilleri durduk yerde çıkmıyorlar ortaya. Birileri, bir yerlerde laik Cumhuriyeti nasıl yıkarız, tarihi nasıl geriye döndürürüz diye kafa yorup planlar, çağrılar yapıyor. Başka birileri de bu çağrılara uyuyor, şeriat yolunda ‘‘cinayet’’in ‘‘tövbe ve istiğfar’’ın bir biçimi olduğuna, ‘‘cihat’’ olduğuna inanıp insan avına çıkıyor. Türkiye, karanlık bir yola sürükleniyor. Bu karanlık yolun taşları şeriat yanlısı işadamları, politikacılar, şeriat yanlısı medya ve şeriatçı yazarlar tarafından döşeniyor. Bizler ne yapıyoruz? Bunu öğrenmek zor değil önce kendimize, sonra da yakın çevremize bakalım... Hiçbir şey yapmamanın utancı nasıl da acıtıyor yüreğimizi, öyle değil mi? (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) SSK’nin kabili rücu olmayan başarısı! SSK’NİN ilaç alım politikalarıyla ilgili olarak CHP milletvekili İdris Sami Tandoğdu, Mayıs 2005’te ve Mayıs 2006’da soru önergeleri veriyor. Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu da soru önergelerini yazılı olarak yanıtlıyor. Bir yıl arayla bakan, SSK’nin yeni ilaç alım modeli ile ne kadar başarılı olduğunu anlatıyor. Fakat Başesgioğlu’nun, altında imzası olan açıklamalarında sadece altı kalem ilaçtaki artış 8 trilyon liradan 100 trilyon liraya fırlamış bulunuyor. Eğer ortada bir ‘‘başarı’’ varsa, bu başarı tartışmasız şekilde ilaç tekellerinin oluyor! Gelelim SSK’nin bir başka ‘‘başarı’’sına. Eczaneden ilaç alan vatandaşa reçetenin altına ‘‘Okudum, anladım, kabul ediyorum’’ diye yazarak imzalaması istenen bir kaşe basılıyor: ‘‘Kuruma kabili rücu olmamak şartıyla kurumca verilen eşdeğer ilaç yerine yazılı ilacı kendi rızam ile fiyat farkı ödeyerek aldım.’’ Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok, bataktan çıkış için ‘‘Bağımsız ulusal politikaların yaşama geçirilmesi gerekmektedir. Çözüm için uzun soluklu ulusal ilaç politika ve stratejileri oluşturulmalıdır. Teknolojik yatırımlar ve araştırma geliştirme etkinlikleri desteklenmelidir. İlaçta kalite, fiyat ve pazarlama yönünden etkili bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır’’ diyor. Hülya Someren: ‘‘Baykal, sinei sola güvenemediğinden sinei sağa döndü!’’ Sine Akif Kökçe: ‘‘Komünizmin gelmesini engelleyen ABD, yakamızdan düşmediğine göre acaba şimdi neyi engellemekle meşgul!’’ Meşguliyet ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Çevreciler Şarköy’deydi... Tekirdağ’ın kıyı yerleşmelerinden Şarköy, önceki hafta sonu (2021 Mayıs 2006) çevrecilere ev sahipliği yaptı. Daha doğrusu, ‘‘Şarköy Çevreyi ve Doğayı Koruma Derneği’’... Dernek Başkanı Celal Soğukçelik öylesine mutluydu ki, böyle bir etkinliğin, Şarköy’deki ‘‘betonlaşma ile doğa’’ çatışmasının, ‘‘çevre lehine’’ çözümlenmesine de ışık tutmasını diliyordu... Kaymakam Mümin Heybet, özel önem ve destek verdiği toplantıyı kutlarken, görüşlerini de özetle şöyle paylaştı: ‘‘Demokratik ve sivil oluşumların çevreye sahip çıkması, yaşanabilir bir dünya ve esenlikli geleceğin temel güvencelerindendir...’’ Belediye Başkanı Can Gürsoy’un da bir süre katıldığı toplantının ‘‘onur konuğu’’ ise yıllarını ülkemizin doğal kaynaklarını korumaya adayan, çevre ve ekonomi arasındaki ilişkinin bilge hocası Arslan Başer Kafaoğlu’ydu. Tüm konuşmaları dikkatporu’ sunuldu; bu birliktelikteki ‘‘ulusal duyarlılığın örgütlenmesi’’ni oluşturan Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) faaliyetleri ile ilgili bilgiler aktarıldı. Yöresel çevre sorunları ile ilgili dosyalar hakkında görüşmeler yapıldıktan sonra da MARÇEP Şarköy Toplantısı’nın sonuç bildirgesi ele alındı. Bildirgede, özelikle son zamanlarda izlenen ‘‘özelleştirme’’ politikalarında ‘‘ulusal çıkarlar’’la birlikte ‘‘çevre değerleri’’nin de göz ardı edilmesinin üzerinde duruldu. Cumhuriyet gazetesi ile Danıştay’a yönelik saldırılar da kınanırken, bu konuda en özlü ve gerçekçi uyarının ise Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in Danıştay’ı ziyaretinde yaptığı açıklama olduğu belirtildi... Toprak eğer ‘vatan’sa... Toplantının eğitim ve bilgilenme amaçlı sunumları arasında Prof. Dr. Cemil Cangır’ın her ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Marmara’nın kuzey kıyısında ‘gözden ırak’ Şarköy... le dinlerken, ‘‘çevrenin göz ardı edilerek kalkınmanın gerçekleşemeyeceği’’ni ondan öğrenenlerle birlikte olmaktan da gurur duyar gibiydi... saniyesi dolu dolu, bir saati aşkın konuşmasındaki; ‘‘toprak’’larımıza dair değerlendirmelerini, keşke tüm Türkiye izleyebilseydi... En elverişli ortamlarda bile, arazileri bereketli kılan 1 cm kalınlığındaki tarım toprağının ancak 700 yılda oluşabildiğini; bu sürecin geneldeki ortalaması olarak ise ‘‘binlerce yıl’’dan söz edilebileceğini açıklayan Cangır, kızgınlık yüklü bir hüzün içinde şunu soruyordu: ‘‘Böylesine eşsiz ve yaşamsal bir değerin, özensiz yapılaşmadan, denetimsiz kimyasal atıklara kadar, her türlü duyarsızlıkla ve göz göre göre yok edilmesine nasıl seyirci kalınabilir?..’’ Ülke topraklarına tüm benliğiyle ‘‘sevdalanmış’’ bu bilim insanımızın seslenişi öylesine içten ve ‘‘anlaşılır’’ serzenişlerle yüklüydü ki... ‘‘Toprağı vatan yapan’’, uğrundaki tarihsel kahramanlıklarımız olduğu kadar, aynı toprakla kuşaktan kuşağa yaşamamız; ondan beslenmemiz; ondan uygarlıklar yaratmamız ve onunla geleceği de ‘‘yaşanılır kılma’’mız değil midir?.. Bunu soran Prof. Dr Cangır’ın, sunuşunu Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan görüntülerle bitirmesi, ‘‘toprak bilinci’’ için de ‘‘vatan sevgisi’’nin önkoşul olduğunu anlatır gibiydi... ekinci?cumhuriyet.com.tr Bilgilenerek eğitim Trakya ve Güney Marmara’daki, doğayı ve kültürü ‘‘savunan’’ sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturduğu ‘‘Marmara Çevre Platformu’’nun (MARÇEP) 18.’incisini gerçekleştirdiği Bölge Toplantısı’nın gündemi, ‘‘güncel çevre konularında bilgilenme ve eğitim’’ ağırlıklı belirlenmişti. Nitekim öğretmenevindeki toplantının ilk gününde; ‘‘Kıyılarımızda yapılaşma sorunları ve Yeni Kıyı Yasa Tasarısı’’ konusundaki değerlendirmelerimizi aktardık. Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Başkanı Prof. Dr. Cemil Cangır, Türkiye ve Trakya’da ‘‘Arazi Kullanımının Boyutları ve Çölleşme’’ başlıklı konuşmasıyla hepimizi aydınlattı. Bursa DoğaDer Yürütme Kurulu üyesi, Çevre Yüksek Mühendisi Didem Yılmaz da ‘‘Küresel İklim Değişikliği, Uluslararası Anlaşmalar ve Türkiye’’ konusunu işledi... TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Mayıs www.mumtazarikan.com ŞEREFLİKOÇHİSAR ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2005/128 Karar No: 2006/81 Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28.06.2005 tarih ve 2005/295 Esas ve 2005/03 davaname sayılı davanamesi ile davalılar İlhan Güzelgün ve Ayten Dağ (Buran) aleyhine mahkememize açılan nüfusta kayıt iptali davasının yapılan açık yargılaması sonucunda verilen ara karar uyarınca, davanın kabulü ile, Fevzi ve Ayten oğlu Yenimahalle 23.08.1990 doğumlu küçük Bilal Buran’ın anne hanesi olan Ankara ili Bala ilçesi Aşıkoğlu Mahallesi cilt no: 11, hane no: 28, birey sıra no: 303’te bulunan nüfus kaydının iptali ile babası Dursun ve Naciye oğlu Şereflikoçhisar 01.05.1962 doğumlu İlhan Güzelgün’ün Ankara ili Şereflikoçhisar ilçesi Acıkuyu köyü cilt no: 16, hane no:55’teki nüfus kaydına tesciline karar verilmiş olup, davalı Ankara ili Şereflikoçhisar ilçesi Acıkuyu köyü nüfusuna kayıtlı Dursun ve Naciye’den olma 01.05.1962 doğumlu İlhan Güzelgün’ün adresinin tespit olunamadığı bildirilmekle, davalı İlhan Güzelgün’ün mahkememizin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen kararı tebliği yerine kaim olmak üzere ve ilanın yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ihtarı ile ilanen tebliğ olunur. Basın: 25904 Ulusal duyarlılık 21 Mayıs Pazar günü ise ‘MARÇEP Bileşenleri faaliyet ra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Anado1 lu’nun güneyindeki antik 2 bölge. 2/ Ad 3 ları aynı olanlardan her bi 4 ri... Halk di 5 linde tarlada 6 ki sebzeye ve7 rilen ad. 3/ Oy... Bir 8 renk... Ro 9 manya’nın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 plaka imi. 4/ Namlu1 M İ N E O L A E su eğmeçli, iki yanı da keskin uzun savaş 2 İ Ç E R L E M E K bıçağı. 5/ Metalden 3 N İ M E V İ Y E yapılmış hilal... 4 O T Ç U Ü R E E T O L R A ‘‘Hayriyye’’ ve 5 R AMO K L ‘‘Hayrâbâd’’ adlı 6 K A Z O K A mesnevileriyle ünlü 7 A C U R XVII. yüzyıl divan 8 İ Z İ N L O R şairi. 6/ Asya’da bir 9 F R O T O R İ Z M ülke... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 7/ Ender, seyrek... Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne ya da tığla yapılan bir tür nakış. 8/ Bayındırlık... Akarsu yatağı. 9/ Tombala gibi kimi oyunlarda sayıların yazılı olduğu kart. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadolu’nun güneybatısındaki antik bölge... İlişkin, değgin. 2/ Varlığı insan düşüncesinin kurduğunu kabul eden öğretilerin genel adı. 3/ Kıyı ile gemi arasında yük taşımakta kullanılan altı düz tekne... ‘‘ topukta şan veriyor halhalı’’ (Karacaoğlan). 4/ Uğraş... Bartın’ın bir ilçesi. 5/ Pantolonun apış arasına gelen yeri... Çıplak vücut resmi. 6/ Tahsin Yücel’in bir romanı... Kimse, kişi. 7/ Tuzağa düşürülen şey... Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük. 8/ Utanç duyma... Bayağı, sıradan. 9/ Rakibin yumruklarıyla çok sarsılmış, fakat hâlâ ayakta durabilen boksör için kullanılan sözcük... Yapma, etme. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear