Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 MAYIS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Medya siyaset tetikçi üçgeni dinci basının dezenformasyonu ile örtbas edilmeye çalışılıyor 7 Karanlık silsile örtülüyor MEHMET FARAÇ GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Haklı Bir Hüzün... Biraz önce Atatürk’ün sembolik mezarına çelenk koyup saygı duruşunda bulunmuştuk. Özel deftere Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun görüşlerini yazdıktan sonra müze bölümünü gezmeye koyulduk. Sergilenenlerin hepsi önemliydi kuşkusuz. Ama iki bölüm vardı ki Atatürk’ün insan ve devlet adamı kimliğinin somut simgeleriydi. Birincisi okuduğu kitaplarla ilgili bölümdü. Çok sayıda ve çeşitli konulara ayrılmış kitaplar öncelikle onun bilime, öğrenmeye olan tutkusunu yansıtıyordu. Kimi cümlelerin altı çizilmiş, kimilerine de çizilmekle yetinilmeyerek notlar eklenmişti. İkinci bölümde özel giysileri ve aksesuvarları vardı. Bu bölüm de onun zevkini, seçiciliğini, karşısına çıkacağı yurttaşlarına olan sevgi ve saygısının derecesini gözler önüne seriyordu. Çanakkale Savaşı ile başlayan ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın sahneleri ile son bulan bölümün ardından devrimine ilişkin ayrıntıların anlatıldığı bölümü gezdik. Tam ‘‘Kabir Odası’’nın önüne gelmiştik ki, ilerideki dönemeçte yayımlanan Onuncu Yıl Nutku kulağımıza ulaştı. Teknolojiden yararlanılarak cızırtılardan arındırılmış yayında, Atatürk, nutkunun günümüz Türkçesiyle aktardığım şu bölümünü okumaktaydı. ‘‘On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet (başarı) vaadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.’’ Bu sözleri dinlerken mezar odasının kapısının önünde kalakaldığımı sağ elimle çenemi tutmakta olduğumu, yakında duran görevlinin biraz da şaşırmışlığını yansıtan yüzüne gözlerimi çevirince anladım. Saygı, sevgi, şükran duygularına karamsarlığı dışlayan bir hüzün de eklenmişti. Düşünebiliyor musunuz? Yok denecek kadar kıt kaynaklarla yürütülen savaşı kazanan, ardından Cumhuriyeti kuran ve devrimini gerçekleştiren bir devlet adamı milletine, ‘‘On beş yılda sana hiç yalan söylemedim. Seni kandırmaya çalışmadım’’ diyordu. Hem de göğsünü gere gere... Siz de o anda orada olsaydınız mutlaka benim gibi kalakalır ve hüzünlenirdiniz. ??? Önce Cumhuriyet’e, ardından da Danıştay’a yöneltilen saldırıların nedenlerini ve ardındaki güçleri yansıtmak için hazırlanan haberler henüz hız kesmedi. Gelinen nokta ağırlıklı olarak, eylemlerin sıkmabaş nedeniyle yapılmadığını kanıtlamaya(!) yönelik çabaları ve yönlendirmeleri kamuoyuna aktarmaya çalışmanın örneklerinden oluşuyor. Belki de siyaset büyüklerimizin sıcağı sıcağına, ellerinde hiçbir bilgi yokken yaptıkları açıklamaları doğrulamaya gösterilen özen bu sonuca yol açıyor. Saldırıların laik Cumhuriyet rejimine yönelik olduğu tartışılamayacak bir gerçek. Başbakan sanki bu rejimin dışındaymış varsayımıyla saldırının hükümete yönelik olduğunu söylüyor. Hedef saptırmak için elden gelen arkaya konmuyor. Saldırıların faili olduğu ortada olan kişi, ‘‘Türban nedeniyle yaptım’’ derken ‘‘Hayır, türban nedeniyle yapmadın’’ ısrarlarını anlamak gerçekten kolay değil. Anlaşılıyor ki gerçeği ancak iddianame kamuoyuna açıklandığında öğrenebileceğiz. Gerisi lafügüzaf... Cumhuriyet ve Danıştay’a yönelik saldırıların ardından ‘‘dinci kalkışma’’ olduğu gerçeği göz ardı edilirken zanlılar ve ilişkileri konusunda hem güvenlik birimleri hem de siyasilerin yarattığı dezenformasyon hedef saptırıyor. İstanbul polisinin ‘‘organizasyon’’ dediği yapılanmayı Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner ‘‘örgüt’’, Başbakan Erdoğan ise ‘‘çete’’ olarak tanımlıyor. Tüm bunların yanı sıra özellikle dinci basın, olayı ‘‘basit ilişkilendirmeler’’le askeri kanada çekiyor. ‘‘İkinci Kubilay olayı’’ diye de nitelenen saldırılar ve sonrasındaki gelişmelerin çarpıtıldığını gösteren dikkat çekici üç nokta bulunuyor: Medya, olayı çarpık ve yönlendirici bilgilerle irdelerken radikal dinci gazetelerin önce Cumhuriyet gazetesini, ardından da Danıştay üyelerinin fotoğraflarını basarak hedef gösterdiğinin üstü örtülmeye çalışılıyor. Oysa bütün saldırıların bu yayınların ardından geldiği, soruşturmanın TSK’yi hedef almayı gelenek haline getiren gerici basın tarafından özellikle askerler üzerine yoğunlaştırıldığı görülüyor. Muzzafer Tekin, Veli Küçük ve diğer emekli ordu mensuplarının tanışmış olmaları ve ilişkile ? Cumhuriyet ve Danıştay’a yönelik saldırıların kilidi, ülkenin laik kurumlarını hedef gösteren gerici medya, Cumhuriyet’e atılan bombaları ‘‘ne olmuş yani’’ diye karşılayan ve yargıyı hedef yapan Başbakan ile şeriatçı gelenekten gelen saldırganın yarattığı karanlık silsilede asılı duruyor! Bu paslı kilidi açma görevi iktidara düşüyor. Anahtar kimin elinde ya da boynunda, onlar iyi biliyor. ri bu saptırmaya dayanak gösteriliyor. VE İDEOLOJİSİ... T ETİKÇİ Alparslan Arslan’ın Marmara Üniver 1 sitesi’nde Müslüman Gençlik adı altında yapılanan şeriatçı ve eylemci gelenekten yetiştiği gerçeği de kapatılmaya çalışılıyor. Ulusalcı yakıştırmasına hedef olan Arslan’ın Cumhuriyet’e bomba atarken ve Danıştay’a saldırırken Hizbullahçıların eylemlerindeki gibi tekbir getirmesi göz ardı ediliyor. Çeşitli kesimler Arslan’ın aileden gelen dini yönünü ısrarla gözden kaçırarak hedef saptırıyor, mağdur olmalarına karşın laik kesimleri kuşatma altına almaya çalışıyor. Oysa ‘‘olay hükümete karşı’’ şeklindeki iddiayı, Arslan ve arkasındakilerin radikal dinci duruşu çürütmeye yetiyor. 2 Medyasiyasetsaldırgan silsilesinin yürüttüğü psikolojik savaş, aynı zamanda Cumhuriyet kurumlarını da türban kararları ve laiklik nedeniyle hedef gösteren iktidarın yaklaşımını da kuşku ve zanlı çemberinin dışına itiyor. Soruşturmayı hem siyaset ve güvenlik kaynaklarının dezenformasyonu hem de çarpık bilgiler çıkmaza sokuyor. İstanbul ve Ankara’daki güvenlik yöneticilerinin çekişmesi de bu çıkmazı derinleştiriyor. RGÜT MÜ ÇETE Mİ?.. Ö Cumhuriyet bombacılarını başarılı operas 3 yonla yakalayan İstanbul polisi olayı bir ‘‘organizasyon’’ olarak nitelemekte ısrar ediyor. Oysa Gökhan Aydıner önceki gün yaptığı açıklamada, adını veremediği bir ‘‘örgüt’’ten söz ediyor ancak ne bunun yapılanması, ne lideri ne de yan unsurlarını söyleyemiyor. Bu da yetmiyor, olayın bütün unsurlarını ortaya çıkarmakla görevli yürütmenin başındaki Başbakan, saldırganları ‘‘çete!’’ diye tanımlıyor. Yaşanan keşmekeş, gerici basının yönlendirmesiyle birlikte olayın arkasındaki gerçek zanlılar ve azmettiricilerinin üzerini örtüyor ve olay çıkış noktasındaki karanlığa kilitlenip kalıyor! İstanbul’daki soruşturmayı yürüten üst düzey yöneticiler de toplumun kafasının karıştırıldığını söylüyor. Örneğin Muzaffer Tekin’le irtibatı olduğu belirtilen Ayhan Parlak’ın iddia edildiği gibi olayla ilgili olmadığı ve yurtdışına kaçmadığı belirtiliyor. Tetikçi Arslan’ın ise ‘‘seçilmiş’’ olduğu vurgulanıyor. Olayın ve aktörlerinin deşifre olduğu, ancak ‘‘arkasının basit irtibatlandırmalarla çözülemeyeceği’’ne dikkat çekiliyor. Cumhuriyet ve Danıştay’a yönelik saldırıların kilidi ülkenin laik kurumlarını hedef gösteren gerici medya, Cumhuriyet’e atılan bombaları ‘‘Ne olmuş yani’’ diye karşılayan ve yargıyı hedef yapan Başbakan ile şeriatçı gelenekten gelen saldırganın yarattığı karanlık silsilede asılı duruyor! Bu paslı kilidi açma görevi iktidara düşüyor. Anahtar kimin elinde ya da boynunda onlar iyi biliyor. FAİL VE SİLAH DIŞINDA BİR ŞEY YOK Saldırılar çözülmüş gibi gösteriliyor riya Öztürk ile Erhan Timuroğlu’nun bugün mahkemeye ANKARA Danıştay ve çıkarılacakları bildirildi. Cumhuriyet’e yönelik saldırı Barmenlik yapan ve Cumsoruşturmasında, fail ve silah dı huriyet’e saldırıda yer alan Teşında olaylardaki sis perdesini kin Irşi’nin gazetemize saldıraralayacak ‘‘azmettirici, bağ dığı günü bile bilmediği ifade lantılar, hedeflerin belirlenişin tutanaklarına yansıdı. Barda deki asıl amaç’’ derinlemesine otururken, Osman Yıldırım’ın ortaya konulmamışken olayın geldiğini ve ‘‘Bir yere taş atılatüm yönleriyle çözülmüş gibi cak’’ dediğini, Timuroğlu’nun gösterilmesi dikkat çekiyor. da ‘‘Tekin yapar’’ demesi üzeCumhuriyet’e bomba atan, tu rine bunu kabul ettiğini savuntuklu Tekin Irşi’nin saldırı gün du. İlk bombanın atılmasından lerini bilmediği ifade tutunak ‘‘yaklaşık 2 gün sonra’’ İsmail larına yansıdı. Danıştay baskı Sağır ile gazete civarına gelnına ilişkin soruşturmada sis diklerini ve bombayı pimini perdesi aralanamazken tüm yön çekmeden attıklarını anlattı. leriyle ‘‘çözülmüş’’ görüntüsü Ancak ilk bombanın 5 Mayıs’ta verilmesi dikkat çekiyor. atıldığı Cumhuriyet’e ikinci TSK’den ihraç edilen Muzaf bomba 10 Mayıs’ta atılmıştı. fer Tekin’in, soruşturmanın ki Irşi’nin ‘‘aktif olarak katıldığı’’ lit ismi ve olaylasaldırının gününü rın ‘‘planlayıcısı’’ bilmemesi dikkat olduğu iddia edil AVUKATIN KOD çekerken ‘‘Pimini di. Tekin’in ‘‘intiçekmeden attık’’ ADI: POLAT har’’ girişimi nedediği bombanın deniyle hastanede pimi çekilmiş, anDanıştay 2. Dairetedavisinin sürdücak patlamamıştı. ğü saatlerde Em si’ne silahlı baskın dü Irşi’nin saldırı zenleyerek üye Musniyet Genel Mügünlerine ilişkin dürü Gökhan Ay tafa Yücel Özbilgin’i çelişkisinin üçündıner, ‘‘bütün yapı öldürüp başkan ve di cü saldırı için de lanmanın deşifre ğer üyeleri yaralayan geçerli olduğu ifaedildiğini, failleri saldırgan Alparslan de tutanağına yannin de yakalandığı Arslan’ın kod adı ola sıdı. Irşi, üçüncü rak ‘‘Kurtlar Vadisi’’ nı’’ açıkladı. saldırının ikincidizisindeki ‘‘Polat Tekin’in henüz den ‘ikiüç gün’’ sorgusu yapılma Alemdar’’ karakteri sonra gerçekleştidan nasıl olup da ni kullandığı belirlen rildiğini söyledi. yapılanmanın de di. Saldırıyla ilgili SinDanıştay saldıcan F Tipi Cezaşifre edilebildiği rısı nedeniyle arasorusunun yanıtı evi’nde tutuklu bulu nan eski Ata nan avukat Arslan’ın aranıyor. ‘‘Örgüt arkadaşlarının telefo Ocakları Başkanı işi ama isimlendirAyhan Parlak’ın nuna Polat koduyla mek söz konusu de kaydedildiği bildirildi. aranması ise sürüğildir’’ denilerek yor. Parlak’ın geçolayın yakalanan mişte Susurluk dafaillerinin ardındaki izdüşümü vasından yargılanan bazı kamu nün göz ardı edildiği kuşkusu görevlileriyle yakın ilişkide olgündeme geldi. Aydıner’in “çöz duğu, bu kişileri yaklaşık 2 yıl dük” açıklamasına karşın İçiş önce Arslan ile tanıştırdığı beleri Bakanı Abdülkadir Ak lirlendi. su’nun temkinli davranarak Danıştay saldırısının ardın‘‘Tüm yönleriyle aydınlatıla dan yürütülen soruşturmada cak’’ demesi dikkat çekti. Ankara ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü arasında gerginlik RSLAN DENGESİZ’ yaşandığı savlandı. Arslan’ın yakalanmasının ardından CumSorgusuna başlanan Tekin, huriyet’e yönelik saldırının faArslan’ı tanıdığını, ancak ken illeri belirlendi. Ankara TEM disinin Cumhuriyet ve Danış Şubesi konuyla ilgili 18 Matay olayıyla bağlantısı olmadı yıs’ta İstanbul’a yazı göndereğını söylediği bildirildi. Tekin, rek şüphelilerin teslimini isteArslan ile yaptığı telefon görüş di. İstanbul Emniyeti şüphelimeleriyle ilgili olarak da ge lerin gözaltına alındığını, annellikle kendisini Arslan’ın ara cak saldırıların İstanbul’da gerdığını, ‘‘ilişkilerinin çok sami çekleşmesi nedeniyle soruşturmi olmadığını’’ aktardığı öğre manın İstanbul’da yürütülmesi nildi. Tekin, Arslan ile ‘‘bazı gerektiğini iletti. Devreye İçişdengesizliklerinden dolayı uzun leri Bakanı’nın girmesiyle Yılsüredir de görüşmemek için gay dırım, Sağır ve Irşi’nin Ankaret gösterdiğini’’ söyledi. Zeke ra’ya gönderildiği öğrenildi. İLHAN TAŞCI ‘‘Cumhuriyete, Demokrasiye ve Hukuka Sahip Çıkma’’ yürüyüşüne, İzmir Barosu Başkanı Ünal Uslu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi hâkim ve savcıları, Marmara Bölgesi’ndeki baroların temsilcileri ile üniversite öğretim üyeleri de destek verdi. (Fotoğraflar: UĞUR DEMİR) ‘Hukuka sahip çıkacağız’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu’na bağlı avukatlar, yakalarında siyah kurdele ve cüppeleriyle Tünel’deki İstanbul Barosu önünden Taksim Meydanı’na kadar yürüyerek Danıştay’a ve gazetemize yapılan silahlı saldırıyı kınadılar. ‘‘Cumhuriyete, Demokrasiye ve Hukuka Sahip Çıkma’’ yürüyüşüne İstanbul Bölge İdare Mahkemesi hâkim ve savcılarının da aralarında bulunduğu bine yakın hukukçu katıldı. Tünel’deki İstanbul Barosu önünde toplanan avukatlar, saldırıyı kınamak için cüppe giyip yakalarına siyah kurdele taktı. Daha sonra açılan büyük Atatürk posteri arkasında kol kola kortej oluşturan avukatlar, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na doğru yürüyüşe geçti. Yol boyunca ‘‘Elbette farkındayız tehlikenin’’, ‘‘Yargıya uzanan eller kırılsın’’, ‘‘Bağımsız Türkiye bağımsız yargı’’, ‘‘Türkiye laiktir, laik kalacak’’ şeklinde slogan atan avukatlar, ellerinde Atatürk posterleri, Türk bayrakları, karanfiller ile ‘‘Emperyalizmin oyununa gelmeyeceğiz’’, ‘‘Mustafa Kemal ve Cumhuriyet ile sonsuza dek’’, ‘‘Demokratik, laik, hukuk düzenine sahip çıkıyoruz, demokratik, laik hukuk düzeninde Mustafa Kemal’in izinde’’ yazılı dövizler taşıdı. YURTTAŞLARDAN DESTEK Yol boyunca caddede ve binalardaki bazı vatandaşlar, avukatlara alkışlarla destek verdi. Avukatlar, yurttaşlara Cumhuriyet gazetesine ve Danıştaya yapılan saldırıları kınayan broşürler dağıttı. Yaklaşık 1 saat 15 dakikada Taksim Cumhuriyet Anıtı’na ulaşan grup, burada saygı duruşunda bulundu ve İstiklal Marşı’nı okudu. İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu anıta çelenk bıraktıktan sonra yaptığı açıklamada, ‘‘Türkiye’de dış güçler ve içerideki işbirlikçilerinin, ülkeyi zayıf düşürmek ve huzursuzluk yaratmak için karanlığa gömülmüş insanları her zaman kullan dığını’’ dedi. Bu tür karanlıkta bulunan insanların hiçbir zaman aydınlığa çıkamayacaklarını vurgulayan Kolcuoğlu şunları kaydetti: ‘‘Biz hukukçular olarak Türkiye’nin laik bir hukuk düzeni içinde çağdaş, demokratik bir yapılanma ile barış ve huzurla ileriye dönük aydınlığa yürüyerek ülkeyi daha güzel günlere götürmeye karar vermiş insanlarız. Bizi bu yoldan çevirmek isteyenler, geriye götürmek isteyenler, o karanlık düşünceleriyle geride kalacaklardır. Aydınlık, bağımsız Türkiye’nin laik hukuk uygulayıcılarını yolundan asla döndüremeyecekler. Laik, hukuku uygulayan yargımızın yanında olacağız. Onunla birlikte ileriye doğru yürüyeceğiz.’’ Kazım Kolcuoğlu, karanlık düşüncelerini terörle başarıya ulaştırmak isteyenlere seslendiğini belirterek ‘‘Atatürk’ün ilkeleri ışığında laik, demokratik Türkiye’yi hep birlikte aydınlığa taşımak için ant içiyoruz’’ diye konuştu. oerinc?cumhuriyet.com.tr BAKAN GÜL ’DEN İMALI UYARI ‘Zemin giderse herkes etkilenir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Danıştay’a yönelik saldırıyla ilgili tepkilerin aşırıya kaçmasının öfke ve nefretin körüklenmesine hizmet etmekten başka bir sonuç doğurmayacağını savundu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise Danıştay saldırısıyla ilgili “Altımızdan zemin giderse bu herkesi etkiler” diye konuştu. Yerel Yönetim Reform Programı Valiler Toplantısı’nın açılış konuşmasını yapan Aksu, gazetemiz ve Danıştay’a yönelik saldırıları değerlendirdi. Saldırıları düzenleyenlerin ve işbirlikçilerinin, olayla ilişkili oldukları belirlenen kişilerin kısa sürede yakalanarak adli makamlara teslim edildiğini kaydeden Aksu, şunları söyledi: ‘‘Olayın arkasında ne vardır, nasıl bir kışkırtma vardır, hangi niyetle yapılmıştır, varsa bağlantıları ve niçin işlendiği bunlar muhakkak ki ortaya çıkarılacaktır. Ülkemizde oluşturulmak istenen kaos ortamından yararlanmak isteyenler, karanlık yüzleriyle bir kez daha ortaya çıkmışlardır. Ancak aziz milletimiz, bu ihanet oyununun senaryosunu yazanları da piyonlarını da lanetliyor.’’ Kimsenin, ülkedeki huzur ortamını bozmaya hakkı olmadığını belirten Aksu, ‘‘Tepkilerin meşru sınırlar içinde kalması, gerilimi hedefleyen mihraklara fırsat verilmemesi açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Tepkilerde maksadı aşan davranış ve eylemler, öfke ve nefretin körüklenmesine hizmet etmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır’’ dedi. ‘Soruşturmayı hükümet yapıyor’ Onursal Başsavcı Sabih Kanadoğlu, saptırıldığı ve yönlendirildiği izlenimi veren soruşturmada gerçeğin ortaya çıkacağını sanmanın ‘safdillik’ olacağını vurguladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, soruşturmanın savcılarca değil hükümet tarafından götürüldüğünü vurgulayarak ‘‘Soruşturmanın maddi gerçeği ortaya çıkaracağını sanmak safdillik olur’’ dedi. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, hazırlık soruşturmasının gizli olduğunu, bunun yargılamanın başlamasına kadar sürdüğünü anımsatarak ‘‘Türk Ceza Yasası’na göre, bu gizliliğin ihlalinin de ceza yaptırımı vardır. İhlal eden için yasada 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmüş. Ana ilke, soruşturmanın doğrudan doğruya savcı tarafından yapılacağıdır. Kolluk da savcının emrinde talimatla hareket eder’’ diyerek olması gerekeni anlattı. Kanadoğlu, Danıştay soruşturmasında yaşananları şöyle değerlendirdi: ‘‘Başbakan, Başbakan Yardımcısı, bakanlar, vali, herkes soruşturmanın içinde. İçinde olmayı da iftiharla ortaya koyuyorlar. ‘Bizzat ben ilgileniyorum’ diyen bir Başbakan ile karşı karşıyayız. ‘Sürprizlere hazırlıklı olun’ diyen bir Başbakan Yardımcısı var. Bilgi dediğimiz şeyler ortalıkta uçuşuyor. Belirli bir bilgi kirliliği özel olarak yapılıyor. Görünen manzara; bu soruşturma yürütme tarafından götürülüyor. Bu, kuvvetler ayrılığı ilkesine ters düşer. Yargının işine müdahale anlamı taşır. Eğer kamuoyu bu soruşturmanın yürütme tarafından yürütüldüğü izlenimi ve kararına varırsa olumlu bir sonuç alma olanağı ortadan kalkar.’’ Kanadoğlu, sanık ve şüpheli ifadelerinin, evlerindeki arama tutanaklarının basına yansıdığını anımsatarak ‘‘Ortaya çıkan tabloya baktığımızda, yürütmenin özel bir çabasını görmemek mümkün değil. Bu şekilde saptırıldığı, yönlendirildiği yolunda izlenim veren bir soruşturmanın maddi gerçeği ortaya çıkaracağını sanmak safdillik olur’’ dedi. ‘Her şeyi görmemiz gerekir’ Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Danıştay baskını ile yaşanan son sürece ilişkin imalı uyarıda bulundu. Ankara Sanayi Odası aylık meclis toplantısında konuşan Gül, ‘‘Altımızdan zemin giderse bu herkesi etkiler. Sadece benim partimi, sadece benim hükümetimi etkilemez, muhalefeti de etkiler, zengini de etkiler, fakiri de etkiler. Yılanın soktuğu delikten bir kez daha sokulacak halimiz yok, her şeyi görmemiz lazım. Madem bizleri birbirine düşürmek için uğraşanlar var, biz de birbirimize daha çok sarılacağız, birbirimizin farklılıklarını daha çok tolere edeceğiz’’ diye konuştu. ‘A CUMHURİYET 07 K