Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 MAYIS 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Haller Lütfi Soner Ata: “Laikliğin katı halinden hoşlanmayanlar, önce sulandırıp sıvı haline, sonra buharlaşıp uçması için gaz haline getirmek istiyorlar!” Ya ğ m u r E k i m Galatasaray şampiyon olmuş... “Fener’in tepesine yıldırım düştü de ondan!” MARMARA Üniversitesi’nin 123. kuruluş yıldönümü Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir törenle kutlanıyor. Büyük salon, seçkin konuklar tarafından doldurulmuş. Mülki ve askeri erkânın yanı sıra bilim ve iş dünyasının önde gelen isimleri ile yabancı ülkelerin temsilcileri Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunç Erem’in konuşmasını dinliyor. Prof. Dr. Erem konuşuyor: “Bizler gelip geçiciyiz. Ancak unutmayalım ki cumhuriyetin kurumları ve üniversiteler ebedidir. Ben, Marmara Üniversitesi’nin Atatürk’ün bizler için çizdiği yolda bir marka olarak ilerleyeceğine ve onun meşalesini hiçbir zaman elinden düşürmeyeceğine; laiklikten, ülkenin bölünmez bütünlüğünden hiçbir ödün vermeyeceğine ve laik GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Piyasalar diken üstündeymiş... Bir şey olmaz... Piyasada diken yaraşır! Aday Sait Serin: “Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığına aday olsun; CHP’nin de önü açılır!” cumhuriyetin en önemli bir kalesi olmaya devam edeceğine içtenlikle inanıyorum. Ben ve öğretim üyesi arkadaşlarım, laik cumhuriyeti karalayan, yıpratan ve aşındıran her hareketin karşısında dimdik duracağız. Atatürk ve cumhuriyet sevgisi bizim kalplerimizdedir. Atatürk’ü sevmeyen, bırakın Türk olmayı bizim nazarımızda insan bile değildir.” Salonda büyük bir alkış kopuyor. Birinci Ordu Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, eski genelkurmay başkanları İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, İstanbul Valisi Muammer Güler, akademisyenler, işadamları, Prof. Dr. Tunç Erem’i ayakta alkışlıyor. Marmara Çok değil daha 10 yıl önce Marmara Üniversitesi’nin kampuslarında şeriat çadırları kuruluyordu. Hepsi tek tek yıkıldı. Prof. Dr. Tunç Erem’in görev yaptığı son dört yılda Türkiye’yi İslamcı bir iktidar yönetse de Marmara Üniversitesi Atatürk’ün gösterdiği bilim yolunda büyük bir kararlılıkla yürüyor ve Türkiye’nin aydınlık geleceği için en güzel örneği veriyor. Konuşması sık sık alkışlarla kesilen ve sözlerini yine alkışlarla tamamlayan Tunç Erem’den sonra sahneye İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçıları çıkıyor; “Carmen Operası” başlıyor. Şeriatçı kuşatmayı yıkıp geçen Marmara Üniversitesi, Türkiye’ye güven veriyor. Rektör Prof. Dr. Tunç Erem’i ve Marmaralıları biz de alkışlıyoruz. Saldırılara Karşı Her Gün Cumhuriyet... Cumhuriyet gazetesi, bildiğiniz gibi üst üste üç bombalı saldırıya hedef oldu. Bu alçak saldırıları küstahça yapan demokrasi düşmanları, sonra da kalabalığa karışarak kaçmayı başardılar. Başbakan’ın affedilmez tepkisizliği ise ortada. Bunlar bize yönelik ne ilk ne de son saldırılar. 12 Eylül öncesi, Cumhuriyet taşımanın ölüm nedeni olarak görüldüğü ortamlar çeyrek asır kadar gerimizde kaldı. 12 Eylül sonrası ortalık ‘‘durulmuş’’ görüldükten sonra dişlerini sessizce bileyen dinci terör, işe en tepeden, Cumhuriyet yazarlarını yok etmeye başlayarak girişti. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi Türkiye’nin en cesur, en donanımlı kalemleri sırayla hain saldırılarda yok edildiler. Yılmadık, her defasında bu özgürlük düşmanlarına lanet okuyarak, alçaklıklarını suratlarına vurarak, kelimelerimizin ve kalemimizin ucunu daha da sivrilterek yolumuza devam ettik. Başta İlhan Selçuk ve Hikmet Çetinkaya olmak üzere, her birimizin üstüne yıllardır onca tehdit, yağmur gibi yağdı. Bu beyinsiz ve kalleş provokatörlerin anlayamadıkları nokta şuydu: Bir Kemalist korkmaz, sinmez, ölüm tehlikesi ile yaşamaktan da kesinlikle çekinmez. ??? Neydi yok edilen (ve yok edilmek istenen!) aydınların profili? Tabii ki hepsi ödünsüz birer Kemalistti, hepsi insan hakları savunucusu, özgürlükçü ve laikdemokrat, hepsi hiç geri adım atmadan 27 Mayısçıydı ve 1961 Anayasası’nın bu ülkeye çağdaş demokrasiyi nasıl büyük bir ivme kazandırarak yerleştirme yolunda adım atmış olduğunu çok iyi bilen insanlardı. Bu sonuncu olgu da Cumhuriyet’e yöneltilen okların oluşmasında hiç küçümsenmeyecek bir gerekçeydi. ??? Şimdi AKP’nin iktidar olmasından sonra sessiz bir ‘‘siesta’’ya geçmiş görünen dinci terörde hızlı kıpırdanmalar başladı. Çünkü artık sabırsızlıkları arttı! Her ne kadar AKP başarılı taktiklerle işadamlarını, bürokrasiyi ve bir kısım burjuvayı ‘‘trenin hâlâ Avrupa’ya doğru gittiği’’ (!) kandırmacasına inandırmış olsa da yobazlar Erdoğan’ın bu hileli yumuşak geçiş operasyonlarından rahatsızlar. İstedikleri radikal çıkışlar arasında içki yasağı, haremselamlık uygulamalarının artması, kendilerini rahatsız eden sokak isimleri ve heykellerden kurtulmak ve sanatsal özgürlüklere, bütçelere, gösterilere büyük bir daraltma hamlesi yapmak var. Erdoğan, artık kendi yetiştirdiği, kendi elleriyle serpilme imkânlarını yıllardır yaydığı bu uç kesime yetmiyor. Solun dağınıklığı, askerin pasifize edilmiş hali ve Cumhurbaşkanı’nın henüz anayasal haklarını kullanarak büyük tepkiler vermemiş olduğu bu ortamda, yobaz güruh artık dinci gösterilerini uluslararası çapta sınamaya çekmek için, Fethullah gibi bir ismin ‘‘dönüşü’’ veya başka provokatif eylemleri hızla yayabilmek istiyor. ??? Cumhuriyet gazetesi okurlarının dışında, bir de (her ne hikmetse!) bu gazeteyi almayan fakat saygı duyan ciddi bir blok var! Şimdi buradan herkese duyuruyorum: Lütfen, maddi imkânı müsait olanlar her gün artık iki veya üç adet Cumhuriyet alsın ve bu gazeteyi bir kahveye veya tanıdıkları tanımadıkları bir insana versinler. Bunun da ötesinde, bunu ısrarla söylüyorum, en az iki veya üç tanıdıklarını Cumhuriyet okuru olmaya ikna etsinler. Gerekirse bunun için randevu alıp, gidip görüşmeler yapsınlar. Bu alçakça saldırılara karşı tek silahımız aydınlanma bilincini, laikliği, ülke bütünlüğünü savunan düşüncelerimiz ve bunları taşıyan gazetemizdir. Email: bedbay@tnn.net Web: www.bedribaykam.com SESSİZ SEDASIZ (!) CHP milletvekillerine yurttaş mektubu EMEKLİ Cumhuriyet Savcısı Gündüz Akgül’ün tüm CHP milletvekillerine gönderdiği mektuptan: “Şu anda yurttaşlar nezdinde partiye, özellikle Genel Başkana ve yönetim kademesine büyük bir kızgınlık ve eleştiri var. Genel Başkan’ın son olarak, AKP’den ‘Abdüllatif Şener’in Cumhurbaşkanı adayı olarak adı ortaya çıkarsa değerlendiririz’ şeklindeki demeci her şeyin tuzu biberi oldu. Gelecek seçimde AKP’nin önünü kesmek için, demokrat insanlar, sivil toplum örgütleri, emekli bürokratlar, sendikalar, öğretim üyeleri ve laik Cumhuriyetin yaşaması için kendisini sorumlu hisseden yurttaşlar güç birliği için çırpınırken, CHP bunlara oldukça uzak ve ilgisiz kalmaktadır. Bu gidişle insanlar Süleyman Demirel’den medet umar hale gelecekler. Oysa, çırpınanların çoğunluğunun gönlünde güç birliğinin CHP çatısı altında yapılması isteği yatmaktadır. Bu nedenle kendisini laik Cumhuriyete, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e karşı sorumlu hisseden bir yurttaş olarak sizlerden rica ediyorum: Mevcut lider sultası çemberini kırarak Baykal’ı bu güç birliğine önderlik yapmaya ikna ediniz. Aksi halde küçük olsun benim olsun mantığı ile harekete devam edersek ne yazık ki geç kalacak ve tarih önünde sorumlu olacaksınız. Ve o küçük de artık sizin olmayacaktır.” Selahattin Karabaha: “Öğrencilerin kısa etek giymesini ahlaka mugayir sayarak saldırgan polis memurunu mazur göstermeye çalışan polis müdürleri laik ve bağımsız Türkiye’yi savunmayı da şeriata ve mandacılığa mugayir sayarak Cumhuriyet gazetesini bombalayanları mazur gösterirlerse şaşmamak gerek!” Mugayir Fransa’nın Başına Gelenler... ENİS COŞKUN Hukukçu Fransa’nın başına gelenleri anlamak gittikçe zorlaşıyor. Çok uzak yıllara ve hatta aylara gitmeye gerek yok. Şu son günlerde olan bitenlere bakmak yeter. Gençlere fırsat eşitliği sağlayacağız dediler, çıkardıkları yasa milyonları sokağa döktü. Neden? Çünkü çıkardıkları yasa ile gençlere fırsat eşitliği değil, fırsatçılara kâr kapısı açılıyordu. Güvenliği olmayan iş sözleşmesi sistemini yasalaştırdılar. Bir, en fazla üç ay olan deneme süresinin adını ilk iş sözleşmesi yapıp iki yıla çıkardılar. İşverenler iki yıl içinde ya da sonunda dilediği zaman hiçbir gerekçe göstermeden ve tazminat ödemeden iş sözleşmesini sona erdirme hakkını tanıyan yasaya fırsat eşitliği yasası adını vermekten çekinmediler. Üstelik aynı yasa ile çıraklık ve çocukları gece çalıştırma yasağı yaş sınırını 14 yaşa indirerek bir yandan 1870’li yılların çalışma kurallarını hortlattılar, öte yandan da zorunlu öğrenim alanını daralttılar. Sonra milyonlar sokağa inince, meclisten geçmiş, Anayasa Konseyi’nde onaylanmış, Cumhurbaşkanı’nca imzalanıp yayımlanmasına karar verilmiş, böylece yürürlüğe girmiş yasayı, Başbakan ben bu yasayı geri çekiyorum, yerine yenisini çıkaralım diyerek uygulamadan kaldırdı. Aslında Cumhurbaşkanı da yasayı imzalıyor ve yayımlıyorum, ama askıya alınmasını da hükümete tavsiye ediyorum diye ‘‘millete hitap’’ konuşması yapmaktan çekinmemişti. Bu skandalı Başbakan De Villepin ile İçişleri Bakanı ve aynı zamanda Başbakan’ın da üyesi olduğu partinin başkanı Sarkozy arasında gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik adaylık yarışında yaşanan skandal izledi: Başbakan’ın, İçişleri Bakanı’nın izlenmesi, kara para aklaması eylemlerinin soruşturulması için talimat verdiği iddiaları gündeme oturdu. Bu vesileyle İçişleri Bakanı’nın yanı sıra birçok kişinin dinlenip izlendiği iddiaları basında yer aldı. Böylece AİHM’nin Fransa’yı hukuk dışı telefon dinlemeleri nedeniyle birçok kez mahkum etmesine karşın Fransız yöneticilerinin hukuka aykırı davranışlarından vazgeçmedikleri gene gözler önüne serilmeye başladı. Bir kez daha görüldü ki Champs Elyséé’nin kulakları bir türlü tıkanamıyor, sürekli dinlemede. Yani Giscard d’Estaing gidiyor, Mitterrand geliyor; onun yerini Chirac alıyor, velhasıl sakinleri değişiyor, ama hamam ve tasları değişmiyor. Seçimler neler yaptırmıyor insanlara! Birkaç sosyalist milletvekili de çıkıp Ermeni soykırımı olmamıştır demeyi suç sayacak ve bu düşünce açıklamasını hapis ve para cezasıyla cezalandıracak bir tasarıyı, Ermeni kökenli Fransız vatandaşların, hiç değilse bir kısmının olsun, oylarını alabilmek için meclise sundu. Fransız politikacılarının tarihi parlamentoda oylayarak yazma dürtüleri bir kez daha depreşiyordu. Yıllar boyu Fransa’nın resmi söyleminde ‘‘Cezayir Olayları’’ diye tanımlanan Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında işlenen katliamların parlamentoda tartışılmasına karşı çıkan, zamanın başbakanı ve Sosyalist Parti Başkanı Jospen, ‘‘Tarihi tarihçilere bırakalım’’ diyordu. Cumhurbaşkanlığını Chirac’a kaptırıp siyasetten çekildiğini açıkladıktan sonra, kendi partisinin bazı milletvekilleri, meydanı ve hafızaları boş sanıp tarihi tarihçilerin ellerinden alarak politik hesaplaşmaların malzemesi yapmaya kalkıştılar. Ama sandıkları gibi ne meydan boştu ne de hafızalar unutkanlık engelliydi. Tarihe Özgürlük Derneği üyesi, ağırlıklı tarihçiler bu girişime de şiddetle karşı çıktılar. Bu girişime de karşı çıktılar diyorum, çünkü Fransa bunu hep yapıyor. Daha önce de bir yasa ile ‘‘sömürgeciliğin olumlu rolünü (!)’’ ders kitaplarına yazmaya kalkışmışlar, ama toplumdaki büyük tepkinin sonucu Cumhurbaşkanı Chirac, yasayı geri çekmek zorunda kalmış, hukuk devleti kuralının yeni moda alafranga bir örneğini (!) sergilemişti. ??? Bu yaşanmışlıklara bakarak yeni yasa girişimini nasıl değerlendirmek gerekir? Ben bir tarihçi değilim. 1915 İttihat Terakki Hükümeti’nin, hatta onun içindeki sacayağının, imparatorluğu Alman emelleri doğrultusunda savaşa sokarak çökerten, parçalanmasına neden olan, topraklarını işgale uğratan, Sarıkamış’larda askeri kırdıran politikalarının destekçisi hiç değilim. Bunun gibi dönemin Almanya, Çarlık Rusyası, Fransa, İngiltere ve ABD gibi emperyalist güçleriyle paradoksal işbirliği içinde hareket ederek asırlarca imparatorluk tebası olarak yaşamış yüz binlerce Ermeninin ve Müslümanın ölmesine, telef olmasına yol açan uygulamalarının ve politikalılarının destekçisi de değilim; Cumhuriyetimizin kurucuları gibi, ben de onların sorumluluğunu paylaşmayı ve üstlenmeyi reddediyorum. Ermeni milliyetçilerinin ve destekçilerinin ‘‘Türkler soykırım yaptılar’’ biçiminde, sorunu etnik düşmanlık temeline oturtmalarının ya da Türk milliyetçilerinin asıl ‘‘Ermeniler soykırım yaptılar’’ savunmalarının kimseye bir yararı yoktur, olmayacaktır. Biliyor ve inanıyorum ki barış milliyetçi nefretlerin üzerinde değil, kurucu diyalogların üzerinde yükselir. Fransa dar bir geçitten geçmektedir. Siyasi partiler, yaşanan ekonomik ve sosyal çıkmazdan çıkış yolu bulamamanın bunalımını yaşıyorlar. Sonuçta halka sunacak doğru dürüst politikaya sahip olmayan bazı kısır politikacılar, çareyi böyle abuk sabuk önerilerde görüyorlar. Ondan sonra yanlış hesaplar, hukuk devleti, demokrasi ve cumhuriyet kavramlarını yıpratarak geri dönmektedir. Ermeni soykırımını inkâr suçu yaratacak yasa tasarısının da aynı kaderi paylaşması olasıdır. Nitekim daha şimdiden Fransa kamuoyunda bu tasarılar azımsanamayacak bir tepkiyle karşılaşmış bulunuyor. Bu tepkiyi gösteren Fransızları desteklemek gerekir. Fransa Ulusal Meclisi’nin bir azınlık tarafından teslim alınmasına, demokrasinin, hukuk devletinin, temel hak ve özgürlüklerin yaralanmasına izin veremeyiz. Çünkü o değerler evrensel değerlerdir. Onları korumak ve kollamak, sınırlarla bağlı olmaksızın, herkesin işidir. Umalım ve uğraş verelim ki bu aykırı yasa önerisi meclisten geçmesin; ötekiler gibi önce yasalaşıp sonra tepkiler nedeniyle geri alınmak zorunda kalınmasın. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Mayıs www.mumtazarikan.com İSTANBUL 3. İFLAS DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN BASİT TASFİYEDE ALACAKLILARI DAVET İLANI Dosya No: 2005/26 Müflis kimliği ve yerleşim yerisicil no: Özalp Ayakkabıcılık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun 300561/248143 sicil numarasında kayıtlı) İflas tarihi: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2004/53 E. dosyada 15.11.2005 tarihinde iflas kararı vermiştir. Yukarıda adı yazılı müflisin, iflas dairesinde defteri tutulan mallarının bedelleri tasfiye giderlerini koruyamayacağı anlaşıldığından, basit tasfiye usulünün uygulanmasına karar verilmiştir. Bu sebeple alacaklıların, ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde alacaklarını ve iddialarını bildirmeleri, bu müddet içinde alacaklılardan birinin giderleri peşin vermek sureti (Yön. Md.53) ile tasfiyenin adi şekilde (Md.219) yapılmasını isteyebileceği, İİK’nun 218. maddesi gereğince ilanen tebliğ olunur. 10.05.2005 Basın: 23191 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ufak doğ1 ranmış sebzelerin kuş 2 başı et ya da 3 kıymayla pişirilmesiyle 4 yapılan ye 5 mek. 2/ His 6 se, pay... An7 kara’nın bir ilçesi. 3/ İz 8 mir’in Men 9 deres ilçesi1 2 3 4 5 6 7 8 9 nin eski adı. 4/ Karaman’ın bir ilçesi. 5/ 1 Ş I R L A Ğ A N S İ N Eski dilde bulut... 2 E R N İ S B İ N İ Ş Bir renk... Suudi 3 M A B E T İ A B Arabistan’ın plaka i 4 Ş mi. 6/ Bir nota... 5 A G O R A F O B İ Atılgan, gözü pek. 6 M A R O N B U L E K Ü R İ 7/ Osmanlı devletin 7 E L A de iki alaydan olu 8 R A N A E S E N şan askeri birlik.. 9 T İ R İ T K A Büyük erkek kardeş. 8/ Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez... Dolaylı olarak anlatma. 9/ Her şeyin ekonomik nedenlerle belirlendiği ve işçi sınıfı savaşımının yalnızca ekonomik bir savaşım olduğunu ileri süren düşünce akımı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Rendelenmiş kabakla yapılan bir tür köfte.. Bir cetvel türü. 2/ Yüce, yüksek... Antalya’nın Serik ilçesinde bağlı turistik bir belde. 3/ Eşek, katır gibi hayvanların sırtına konulan oturmalık... Uluslararası Çalışma Örgütü’nün simgesi. 4/ Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi... Moğollarda vergi toplamakla görevli devlet memuru. 5/ Asma kütüğü. 6/ Bağlama işlemlerinde kullanılan ağaç çivi... İşaret. 7/ Osmanlı devletinde taşradaki nüfuzlu ailelere verilen unvan.... Bir iskambil oyunu. 8/ Osmanlılarda gece bekçisi... Çıplak toprak. 9/ İlhan Berk’in bir şiir kitabı. CUMHURİYET 17 K