Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 MAYIS 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK ‘Türk tarımı çöküyor’ Erdoğan, IMF ve Dünya Bankası eksenindeki tarım politikasına dikkat çeken Baykal’ı ‘hamaset yapmakla’ suçladı. Çiftçiler Başbakan’a tepki gösterdi İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AB’nin, tarım politikasıyla Türk tarımını çöküşe sürüklediğini ve Türk köylüsünün satın alma gücünü yüzde 40 yitirdiğini söyledi. Eleştirilerin gerçeği yansıtmadığını belirten ve Baykal’ı hamaset yapmakla suçlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasına ise salondaki çiftçiler tepki gösterdi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından ‘‘TürkiyeAB Entegrasyonunda Tarım’’ konulu uluslararası konferans dün Grand Cevahir Oteli’nde düzenlendi. Konferansta konuşan Baykal, ‘‘AB’ye üye olurken ve olduktan sonra Türkiye’ye AB’nin ortak tarım politikasını destekleme fonlarının sürekli olarak verilmeyeceğinin 17 Aralık’ta kabul ettirildiğini” söyledi. Türkiye’nin, tarımda IMF ile imzalanan standby anlaşması çerçevesinde hareket ettiğini belirten Baykal, ‘‘Ne IMF’nin önerileri, ne Dünya Bankası’nın proje adı altında bizden talep ettikleri, Türkiye’de tarımı bir karış ileri götürmemiş, tam aksine tarımın tüm alanlarda ve sosyal alanda ciddi bir çöküş yaşamasına neden olmuştur’’ dedi. Türkiye’de tarımdaki temel yanlışın, Cumhuriyetin temel felsefelerinden olan ‘‘köylüyü çiftçi yapma’’ anlayışının hâlâ yaşama geçirilememiş olmasından kaynaklandığını belirten CHP lideri Baykal, şunları söyledi: ‘‘400 besi işletmesinden sadece 35’i ayakta. Süt fiyatları düştü. Yemin fiyatı arttı. Bu mu hayvancılığı desteklemek? Seçim öncesinde kooperatiflere verilen hayvanların bir kısmı hastalıklı, bir kısmı da kısır çıktı’’ diye konuştu. gili eleştirilerine karşılık, Baykal’ın hamaset yaptığını söyledi. Başbakan Erdoğan, çiftçilere ‘‘Bakınız iktidarımızdan önce bu ülkede mazot desteği var mıydı? Yoktu. Bizim dönemimizde mazot desteği başlamıştır. Bizden önce gübre desteği var mıydı? Yoktu’’ demesi üzerine salonda bulunan çiftçilerden bazıları sözlü olarak tepki gösterdi. Bu çiftçilerin ‘‘Vardı vardı’’ sözleri üzerine Erdoğan, ‘‘Hayır bizim dönemimizde başlamıştır’’ dedi. Konuşmasına, ‘‘Sayın Baykal’ın sektörle ilgili çizdiği bu kara tabloya rağmen, nasıl oluyor da tarım sektörü 2005 sonu itibarıyla yüzde 5.6 büyüyor?’’ diyerek devam eden Erdoğan’a bu kez de bir kadın yurttaşın tepki göstererek ‘‘Biz küçüldük’’ demesi üzerine Erdoğan, ‘‘Küçülmedin, küçülmedin. Nasıl büyüdüğünü ayrıca göstereceğim. Şu anda Sayın Baykal bazı rakamlar söyledi. Bu rakamlarla hem çiftçinin alakası var, bunun yanında asgari ücretliyle alakası var. Hanımefendi bunu bir araştırırsa çok isabetli olacak. Çünkü mutfakla bu işin çok ilgisi alakası var. 2002 sonu itibarıyla asgari ücretle 187 kilo ekmek alınıyordu, şimdi ise 320 kilo ekmek alınıyor. Artış oranı yüzde 71. Cebinizdeki paranın alım gücüne bakın’’ karşılığını verdi. Konuşması sırasında Başbakan Erdoğan’ın sözlerine salondaki çiftçiler sık sık sözlü tepki gösterdi. Nisan Kanıtları İşbaşında bulunan siyasal gücün sahiplerinin, yani yürütme ve yasama güçlerini ellerinde bulunduranların, düşünsel yönleri, bu nisan ayında uygun deyimiyle karaya vurdu. Meclis Başkanı, 23 Nisan töreni sırasında yaptığı ve tartışmalara yol açan konuşmasında, çok özet olarak, Meclis’in yetkilerinin sınırlı kaldığını vurguladı; bunu da kurumların saltanatına bağladı; katı laiklik anlayışının sosyal yaşamı ‘‘cezaevine çevirdiği’’ gerekçesiyle laikliğin yeniden tanımlanmasını istedi ve bu amaca ulaşılması için de bütünüyle bir anayasa hazırlanması gerektiğinin altını çizdi. Meclis’in yetkilerinin çok sınırlı olduğu çok doğrudur. Bunun nedeni, Meclis içtüzüğünün sınırlayıcı düzenlemelerini sonuna kadar kullanan Meclis Başkanı’nın yönetim anlayışı ve tarafsızlıktan uzak tutumudur. Meclis’in görevleri iki başlık altında toplanabilir: Yasa yapma, bilgi edinme ve denetim. Yasaların yapılmasında asıl belirleyici olan IMF ve AB bir yana, hükümettir; milletvekillerinin yasa teklifleri ya hiç gündeme gelmez ya da hükümetin el altından yaptırdığı teklif olursa işleme konur. Yasa tekliflerinin komisyonlarda ve genel kuruldaki görüşmelerinde de muhalefet milletvekillerinin önerileri kural olarak reddedilir. Meclis Başkanı’nın öncülüğünde yapılan son içtüzük değişikliğiyle, yasa teklifleri, niteliğine pek de bakılmaksızın, ‘‘temel yasa’’ sayılmakta; madde madde değil, bölümler olarak görüşülmektedir. Böylelikle, madde başına 1520 ‘‘saniyelik’’ süreler verilerek, milletvekillerinden yasama görevini hakkıyla yapmaları istenmektedir. ??? Meclis’in bilgi edinme ve denetim yolları, Meclis Başkanı’nın uygulamalarıyla iyice tıkanmaktadır. Örneğin haftalardır Meclis gündemi ‘‘Sözlü sorular görüşülmeyecektir’’ biçiminde düzenleniyor. Meclis Başkanı, onlarca soru önergesini, ‘‘sorulamayacak soru’’ sayarak geri çeviriyor. Yazılı sorulara doğru dürüst yanıt verilmiyor; ancak bu sorumsuzluğu önleyecek bir mekanizma oluşturulmuyor; bu nedenle de, yazılı sorular, ilgili bakanın istediği gibi ve istendiği kadar yanıtlanıyor. Bu konuda sürelere de uyulmuyor. Meclis araştırması önergeleri işleme konulmuyor. Gündem dışı konuşmanın süresi beş dakikadır; ancak bu konuşmaya ilgili bakan 20 dakika süre ile yanıt verme hakkı kullanıyor; bu büyük eşitsizlik de bir türlü giderilmiyor. Böyle yönetilen, kadrosu ve 2006’da bütçe ödeneği 340 milyon 866 bin YTL ve tümüyle denetim dışı olan olan Meclis’in Başkanı, eğer saltanattan söz edecekse, önce kendi saltanatından başlamalıydı. Başbakan ‘‘Ulusal egemenlik duvarda değil milletin kendisinde olacak’’ diyor; böylelikle kendi yasallığını tartışılır duruma getiriyor; ne zaman ortaya çıkacağı üzerine tarih veriyor... Gerek Meclis Başkanı’nın gerekse Başbakan’ın yaklaşımları, ‘‘Çoğunluk istediğini yapar’’ anlayışına dayanıyor. Bu anlayışın bir büyük yanlış ve baskı aracı olarak kullanılan saptırma olduğunu; hukukun evrensel ilkelerine ters düştüğünü ve 1950’lerin sonlarında bu ülkenin başına nasıl yıkımlar getirdiğini, tarihler kanıtlıyor. Dört yıla yakın bir süredir, seçmen toplamının yalnızca dörtte birinin, oy verenlerin de üçte birinin oylarıyla işbaşına geldiklerini, yani, çoğunluklarının niteliğini hiç anımsamadan, tam bir saltanat sürenler, nisan açıklamalarıyla çok ileri demokratik açılımlardan söz ediyorlar. ??? Çocuk Bayramı’nda 21 yaşındaki bir gence Meclis Başkanı’nın koltuğunda slogan attırmak; içki yasağı girişimleri; başı açık kadınların karşılaştıkları olumsuz tavırlar ve dışlanmalar; ve 1980’li yıllarda İran’da uygulanan ve günümüzde de sürdürülmekte olduğunu sandığım ve tüm uğraşılarıma karşın kesinleştiremediğim satranç yasağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından bizde de uygulanmak istenmesi, nisan kanıtlarının, kamuoyuna yansıyan kısımlarıdır. Eğer Meclis Başkanı ve Başbakan’ın anlayışları egemen olursa, ülkemizdeki sosyal yaşam cezaevine dönmez; cehenneme döner. Yabancıların, 14 Mart 2006 tarihli The Washington Times’de yayımlandığı gibi, İslamofaşist olarak nitelendirdiği bu gidişe, özgürlük, erkekkadın eşitliği ve demokrasi savunucularının izin vermemesi, tarihsel ve toplumsal bir görev ve sorumluluk oluyor. Bu gün 1 Mayıs.. yaşamını emekçilerin hak ve özgürlüğü için yitiren tüm insanları saygıyla anıyorum. yakupkepenek06@hotmail.com Yabancı sermayeye dikkat Profesyonel Tarımsal Organizasyonlar Komitesi (COPA) Başkan Yardımcısı ve Polonya Tarımsal Organizasyon ve Çiftçi Çevreleri Ulusal Birliği Başkanı Wladyslaw Serafin, yabancı sermaye konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini belirterek ‘‘Çünkü, bazen yabancı sermaye verdiğinden çok daha fazlasını alabilmektedir’’ dedi. Başbakan çiftçilerle tartıştı Başbakan Erdoğan, Baykal’ın, ‘‘tarım sektörüne verilen desteklerle’’ il GERÇEK İŞSİZLİK YÜZDE 19.6 Türkiye’de kömürün elektrik üretimindeki payı yalnızca yüzde 18 İşçinin bayram yapacak hali yok MURAT KIŞLALI Kömür ikinci planda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin zengin kömür yataklarından yeterince yararlanamadığına dikkat çekildi. Ciner Grubu yetkilileri, değişen piyasa şartlarının, izlenen ekonomik modellerin, çevre faktörlerinin enerji konusunda ciddi devlet politikaları oluşturulmasını zorunlu kıldığına işaret ederek şunları kaydettiler: ‘‘Oluşturulacak enerji politikaları öncelikle dışa bağımlılığı asgari seviyelere çekmelidir. Dolayısıyla yerli kaynaklarımızın enerji üretiminde kullanılma oranının arttırılması gerekmektedir. Kömürün enerji üretiminde kullanılması ile yaratılacak katma değer çok önemlidir. Kömür yakıtlı santralların elektrik üretiminde sağlayacağı düşük maliyetin yanı sıra makro ekonomik açıdan bakıldığında sağlayacağı yararlar göz ardı edilmemelidir.’’ Kömürün Türkiye’nin yerli kaynağı olduğunu, özellikle kış aylarında doğalgaz alanında yaşanan olumsuz gelişmelerden sonra kömürün öneminin biraz daha ön plana çıktığına dikkat çeken yetkililer, dünya genelinde uzun vadede kömüre olan yönelmenin artacağına işaret etti. ANKARA Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre işçinin reel ücreti 1997’den bu yana yüzde 15, son bir yılda ise yüzde 8.2 geriledi. Her iki işçiden biri‘‘kayıt dışı’’ olarak çalıştırıldı. İşçi, 1 Mayıs’ı buruk kutlayacak. TÜİK verilerine göre, ‘‘Dönemler itibarıyla imalat sanayi üretimde çalışan kişi başına reel kazanç endeksi’’ yüzde 15,1 düştü. Böylece 1997 yılında 100 olarak kabul edilen bir imalat sanayii çalışanının reel ücreti, 2005 sonunda 84.9’a düştü. İşçi, bir taraftan reel ücretlerdeki gerileme baskısıyla karşı karşıya bırakılırken, diğer taraftan da ‘‘işsizlik ve kayıt dışı’’ tehdidini ensesinde hissetti. TÜİK’in Ocak 2006 verilerine göre, 20 milyon 834 bin kişilik işgücü içinde, kayıt dışılık oranı yüzde 48 olarak gerçekleşirken, işsiz sayısı 102 bin kişi artarak son iki yılın en üst seviyesi olan 2 milyon 799 bine, işsizlik oranı ise yüzde 11.8’e çıktı. Bu kişilere, ‘‘iş aramadığı için işsiz sayılmayan ancak çalış maya hazır olan’’ 2 milyon 289 bin kişinin eklenmesiyle, gerçek işsiz sayısı 5 milyon 88 bine, işsizlik oranı ise yüzde 19.6’ya yükseldi. TÜİK verilerine göre, 2005’de üniversite mezunları arasında işsizlik oranı 10.2, işsiz sayısı ise 287 bin oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Milletvekili Sedat Pekel’in sorularına verdiği yazılı yanıtta genç nüfustaki işsizlik oranının yüzde 19.3 olduğu itirafında bulunarak, işsizlik oranlarının düşmemesini tarım sektöründeki hızlı işsizlik artışına bağladı. Erdoğan tarım istihdamının 2005’te yüzde 12.3 düştüğünü bildirdi. Türk İş Genel Başkanı Salih Kılıç, çalışanların durumu ile ilgili olarak, ‘‘Sosyal güvenlik hakları geriye götürülüyor, SSK hastanelerinin devrinde olumsuzluklar devam ediyor, kayıt dışı istihdam devam ediyor, örgütlenmenin önünde engeller var’’ dedi. KamuSen Başkanı Bircan Akyıldız da, ‘‘Türkiye’de çalışan ve üreten kesimlerin büyük sıkıntılar çektiği günümüzde, 1 Mayıs daha büyük anlam kazanıyor” dedi. Yatırımlar tamamlanmalı Yetkililer, şöyle devam etti: ‘‘Kömür kaynaklarından yararlanma oranımıza baktığımızda, kömürü ihmal ettiğimizi görüyoruz (yüzde 25’i değerlendirilmiş durumda). Kömüre sahip olup da bu kadar az bir oranda bu kaynağını değerlendirmiş başka bir gelişmiş ülke görmek mümkün değil. Almanya’da toplam elektrik Çankaya’da toplusözleşme Çankaya Belediyesi ve DİSK Genel İş Sendikası Çankaya Şubesi arasında toplu iş sözleşmesi imzalandı. Sözleşmenin imzalanması nedeniyle Çankaya Belediyesi Gösteri Merkezi’nde düzenlenen şenlikte konuşan Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz, ‘‘Biz bugün varız, yarın yokuz. Sizler oldukça Çankaya’ya karanlık giremez’’ dedi. Daha sonra, işçilerin ‘‘En büyük başkan bizim başkan’’ tezahüratları arasında Eryılmaz ve sendika yetkilileri, kol kola girerek fotoğraf çektirdi. (Fotoğraf: AA) üretiminde doğalgazın payı yüzde 19 dolayında, buna karşılık kömürün payı yüzde 65 dolayındadır. Ülkemizde ise toplam elektrik üretiminde doğalgazın payı yüzde 42 dolayında, buna karşılık kömürün payı yüzde 18 dolayındadır. Enerji arz güvenliğimiz açısından, kömür kaynaklarımızı değerlendirecek toplam 810 milyar dolar tutarındaki yatırımları önümüzdeki 510 yıllık dönemde tamamlamamız gerekmektedir. Daha da artması beklenen petrol ve doğalgaz maliyetleri karşısında, kömür aynı zamanda ucuz bir enerji kaynağıdır. Temiz kömür teknolojileri günümüzde oldukça ilerlemiştir. Bu nedenle kömür kaynaklarından, çevresel etkileri en aza indiren teknolojilerden yararlanarak elektrik üretilmesi en akılcı yollardan biridir. Ciner Grubu’nca yapılan ve yerli kaynaklarımızın değerlendirildiği en önemli projelerden biri de 135 MW kurulu gücündeki akışkan yataklı Silopi Termik Santralı projesidir. Silopi’ye 20 km. uzaklıktaki 19.900.000 ton işletilebilir rezerve sahip olan asfaltit ocağından çıkarılacak asfaltit ile işletilecek olan santraldan yılda yaklaşık 900.000.000 kWh elektrik üretilmesi planlanmaktadır. Santralın 2009 sonbaharında devreye girmesi planlanmakta olup, santralda ve madende yaklaşık 600 kişinin çalışması öngörülmüştür.’’ erginy?tr.net DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ Uluslararası piyasalarda parti havası var. New York, Londra borsalarında endeksler 2000 yılındaki kriz öncesi düzeylerine geri döndüler. Dünya ekonomisi güçlü bir büyüme sergiliyor. Ama bildiğiniz gibi partiler sonsuza kadar sürmez. Nitekim, birbirinin tersi yönde hareket etmesi gereken hisse senetleri, bono getirileri ve emtia fiyatları (metaller, altın, petrol vb..) gibi üç farklı piyasanın, aynı yönde hareket ediyor olması hayra alamet değil. / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA nu getirme olasılığı güçleniyor. Milli Piyango çekildi 1 milyon YTL 465549 100 bin YTL 033849 10 bin YTL 164288 561311 Bin YTL 009685 046100 076430 105278 176633 225963 248642 275572 278667 326411 600 YTL 009017 013217 014984 015560 017670 026040 033119 043429 044565 069605 080228 084430 088652 089291 092700 093114 094830 103503 106006 108601 125172 132411 143530 148154 158732 171192 176110 179263 184933 188425 197870 197949 203314 219068 219116 220764 222722 234330 238696 245936 246061 251687 253971 255306 260228 262579 264935 267031 287583 287793 292572 294984 296182 300092 313119 317412 319940 333271 334362 338475 353821 355800 370241 371955 388007 391273 398862 400069 404200 408658 410929 444578 450691 463494 465293 467504 472029 476500 485025 489780 499572 509054 513105 516672 525045 527929 529277 536718 542584 545561 558793 564091 565511 565621 581314 587902 589120 594142 598043 599816 500 YTL 004719 011795 013281 026592 031155 039387 040181 041014 043174 043760 043812 048044 049064 057062 070443 075652 082266 087879 089634 094831 096896 101018 102614 104548 106373 111304 111923 112379 113136 113400 117935 126722 131927 133247 146763 158932 165226 170883 181366 182450 191078 196317 197113 201108 203557 215475 221129 232318 238291 241219 241780 249042 262324 272548 273318 277608 279392 287237 292819 295153 299013 307843 328116 329790 331664 335015 349797 355728 356483 360279 377982 385206 392031 401495 402260 409299 427386 443495 455430 464279 481306 490022 500443 505424 513454 515966 519920 524648 529057 531943 558928 559811 568438 578317 580225 585167 586658 591974 598521 599496 400 YTL 005145 007231 007876 008487 013156 014444 020721 021253 036529 049681 051593 061201 077337 083151 083823 102251 111279 113242 114619 116513 120011 127685 129881 149921 150773 151647 159616 159782 166811 167036 175841 176098 178323 178625 180264 181335 187438 203027 208567 211785 212111 218431 224637 240002 241515 243828 260862 265136 268561 271347 272718 293423 300660 306770 314430 319066 331383 334134 340731 347078 349023 362714 368250 369301 370393 378431 379530 380608 388174 388491 390935 394746 398906 398947 402333 408226 417473 418459 419735 424139 424220 436335 441916 445082 446534 458127 462034 471374 474456 492576 492670 498191 501311 513485 515175 515612 572305 589306 592963 593500 100 YTL 09306 10140 11580 23535 24265 24625 27302 32313 37519 42768 46863 53519 68136 77940 98327 50 YTL 0267 1502 3000 3265 4797 5039 5999 7151 7800 8307 20 YTL 205 311 358 409 556 602 691 949 16 YTL 13 14 22 37 81 Amorti 0 ve 8 Piyasalarda Parti Havası Var Ama... ağır/acı petrolden oluşuyor (Danske Bank, Research, 21/04). Kısacası İran, petrolleri devreden çıkarırsa, siyasi/jeopolitik gelişmeler bir yana dünya petrol fiyatlarının bugünden öngörülmesi olanaksız düzeylere çıkmasını bekleyebiliriz. Dünya ekonomisi bu maliyetin ve getireceği enflasyonist baskının altından kalkamaz. Slate’de Daniel Gross’un vurguladığı gibi, daha şimdiden her yerde enflasyon belirtileri var (26/04). Küresel dengesizlikler ABD’nin GSMH’sinin yüzde 7’sine ulaşan cari açığıyla ilişkili. Bu sorun, siyasi risk beklentisi ve petrol fiyatlarının etkisiyle, bir taraftan ABD’nin dünya ekonomisini de peşinden sürükleyen tüketici talebinin/ithalatının geleceği üzerine bir soru işareti koyuyor; diğer taraftan, doların geleceğine ilişkin bir endişeye de dönüşerek dolardan uzaklaşma eğilimini güçlendiriyor. Böylece, hem ABD’nin dünya ekonomisinde‘‘lokomotif’’ (başat) olma konumu tehlikeye giriyor, hem de dolar karşısında kasımdan bu yana yüzde 6’dan fazla değer kazanan Avro, dünya ekonomisinde ilk kez bir ‘‘sığınak para’’ olarak önem kazanmaya başlıyor (Johnson, Financial Times, 26/04). Bu dengesizliklerin, dünya ekonomisinde bir durgunluk; doların uluslararası konumunda bir zayıflama olasılığını güçlendirdiği kesin! Hiçbir ABD yönetimi (FED) doların uluslararası konumunun zayıflamasına seyirci kalamaz. Ya FED faizleri arttırarak, tüketimi, ithalatı kısarak, dünya ekonomisini bir durgunluğa itme pahasına dış açığı azaltmaya, tasarrufları arttırmaya yönelecek. Ya da Bush yönetimi bir uluslararası siyasi krizi tetikleme pahasına yuanı revalüe etmesi için Çin’e baskı yapmaya, Çin’i dünya ekonomisinde girmeye başladığı bölgelerden çıkartmaya kalkacak. Siyasi etkenlerin partinin sonu Süperkontango ve marjinaller Aklınıza Marlon Brando, Paris (...) gelmesin, ‘‘kontango’’ petrolün ‘‘gelecek piyasalarına’’ ilişkin bir deyim. Bir malın ‘‘gelecek fiyatının’’ bugünkü spot fiyatından daha yüksek olması durumuna ‘‘kontango’’ deniyor. ‘‘Kontango’’ petrol piyasaları için yeni bir durum. Petrol fiyatlarındaki daha önceki artışlar sırasında, yalnızca en kısa dönemli fiyatlar artıyor, orta ve uzun döneme ilişkin fiyatlar ise spot fiyatın gerisinde kalıyorlarmış. Petrolün varil fiyatı artık 7075 dolar aralığında dalgalanıyor. Buna karşılık, geçen hafta petrolün aralık teslim fiyatı 76, şubat teslim fiyatıysa 83 dolardı (Econ Browser, 26/04). Diğer bir deyişle bugün şubat ayı için petrol satın alanlar, şubatta spot fiyatın 83 doların üzerinde, en azından 85 dolar civarında gerçekleşmesini bekliyorlar. Bu fiyatın içinde bir siyasi krizin olası etkileri henüz yok! Piyasalar da petrolün varil fiyatının gelecek beş yılda 70 doların üzerinde kalmasını bekliyorlar. Ancak, depolama kapasitesinin hızla tükenmekte olması, depolama maliyetlerinin tırmalanarak bir ‘‘süperkontango’’ yaratabileceğini de düşündürüyor (Morrison, Financial Times, 24/04). Petrol fiyatlarındaki artışın arkasındaki etkenleri geçmişte çok tartıştık. Ben bunlardan yalnızca ikisine değinmekle yetineceğim: Spekülasyon ve kapasite sorunu. Çünkü, bunlar küreselleşme (mali genişleme) ve neoliberalizmle yakından ilgili. Talep artışının hızlanarak (Çin ve Hindistan) emtia piyasalarında fiyatları yukarı çekmeye başlamasıyla birlikte ‘‘heç edilmiş’’ fonla Oyun bozan adayları Hiç kimse oyunbozanlık etmese bile, dünya ekonomisinin, özellikle ‘‘küreselleşme’’ başladıktan sonraki devrevi hareketlerine bakınca (1990’ların ortasında, bu yöntemle yaptığımız öngörüler daha sonra doğrulanmıştı) bu partinin 2007 veya 2008 gibi sona ermesi beklenebilir. Oyun bozanlık yapacaklara gelince, halen dünya ekonomisindeki dengesizlikleri göz önüne aldığımızda karşımızda, en az iki aday var: Petrol fiyatları ve siyasi risk. Üstelik bunlar birbiriyle yakından ilişkili etkenler. Biri devreye girince diğerlerinin de, hemen devreye girerek bir tür ‘‘mükemmel fırtına’’ oluşturma olasılığı yüksek. Daha da kötüsü, Türkiye, bu etkenlerin kesiştiği kavşakta duruyor, fırtınaya hazırlanmak bir yana, korunma araçlarını giderek elinden kaçırıyor. Geçen haftalarda siyasi riskleri çok tartıştık. Burada, yalnızca, İran’ın dünya petrol talebinin yüzde 5’ini karşıladığını, günde 2.5 milyon varil petrol ihraç ettiğini, dünya petrol ihracatının yüzde 30’unun Hürmüz Boğazı’ndan geçtiğini anımsayalım yeter. Hürmüz Boğazı’nı kapatmasa bile, İran’ın ham petrol ihracatını durdurması halinde oluşacak açığı kapatacak kapasite piyasalarda yok. Suudi kapasitesi günde en fazla 1.5 milyon varil, o da piyasaların istemediği cinsten, rın bu piyasalara ilgileri giderek arttı ve 120 milyar dolara ulaştı. Uzmanlar, enerji piyasalarına 2004’ten bu yana 60 milyar dolarlık spekülatif giriş olduğunu (Econbowser), bu ilginin de fiyatlara, varil başına 510 dolar eklediği düşünülüyor (Kevin Hall, Knight Ridder, 27/04). Depolama ve rafineri kapasitesi yetmezliğine gelince bunun kaynağında, devlet bu piyasadan çıktıktan sonra, gerekli yatırımların, özel sektör risk altına girmek istemediği için, yıllardır yapılamamış olması var. Geçen yıl Katrina fırtınasının bölgedeki rafineriler üzerindeki yıkıcı etkileri bu sorunu daha da ağırlaştırdı. Bu bağlamda en büyük sıkıntı esas olarak benzin ve dizel piyasalarında, diğer bir deyişle işlenmiş ürünlerde yaşanıyor. Dünyanın benzin ve dizel talebinin yüzde 10’unu yaratan ABD’de mayıs ayında yoğun oto kullanma sezonu başlayacak olması, fiyatları daha da yukarı çekecek. Arz ve talep arasındaki yapısal ilişki, piyasalarda ‘‘süperkontango’’ ve kapasite sorunu enerji piyasalarında çok büyük bir sıkışıklık oluştuğunu gösteriyor. İlginç olan şu ki, bu sıkışıklık, marjinal üreticiler ve rafineri sahipleri açısından çok olumlu bir ortam yarattı. Marjindeki üreticilerin sunduğu arzın önemi arttı, dolayısıyla bunların güçlü devletlerle yaptıkları pazarlıklarda elleri güçlendi (‘‘Once marginal...’’ New York Times, 23/04). İkincisi, var olan her rafineri kapasitesinin stratejik ve ekonomik önemi, özellikle petrol ithalatçısı ülkeler açısından çok arttı. Bu koşullarda gelişmekte olan ülkelerde, devletin elindeki rafineri kapasitesini kıskançlıkla koruması ve hatta yeni kapasite oluşturması (özel sektör, uzun dönemli, büyük yatırım gerektiren bu yükü üstlenmek istemediği için), dünya dengeleri içindeki konumlarının geleceği açısından büyük önem kazanıyor. Partinin sonu yaklaşırken, tüm bu gelişmelerin bir yerlerinde bizim için de çıkarılacak bir dersler olsa gerek... CUMHURİYET 13 K