Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 ŞUBAT 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Korku Fikret Tunçer: ‘‘Yalancı, söylediği yalanın ortaya çıkmasından çok, gizlediği doğrunun ortaya çıkmasından korkar!’’ Ya ğ m u r E k i m Yeşilay, hutbe gibi rapor hazırlamış... ‘‘Yeşil bayrak da hazırlayabilirdi!’’ TÜRKİYE’DEKİ İslamcı iktidar partisi AKP, Filistin’de seçimi kazanan İslamcı parti Hamas’ı Ankara’da ağırladı. AKP’nin açılımı; Adalet ve Kalkınma Partisi. Hamas’ın açılımı; İslami Direniş Hareketi. İslamcı olsalar da iki ‘‘siyasi örgüt’’ arasında diplomatik ortamda dağlar kadar büyük bir fark var: AKP, Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde Türkiye’de iktidar sorumluluğu üstleniyor; henüz iktidar sorumluluğu almamış Hamas Avrupa Birliği’nce Ortadoğu’da İslamcı bir terör örgütü olarak tanımlanıyor. Öte yandan Türkiye, koskoca bir devlet. Filistin ise henüz kurulmamış bir devlet. Türkiye’den ve Filistin’den iki parti Ankara’da buluşunca ortalık dalgalandı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, kaçınılmaz olarak bu dalgalara karşı göğsünü siper etti ve GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Turizmde kriz kapıdaymış. Hamas’cıları toplu çağırırız, turizm bomba gibi olur! İlaç Sigara paketlerinin üstündeki uyarıda ‘‘Sigara içmek spermlere zarar vererek doğurganlığı azaltır’’ yazıyor. Eğer doğruysa, bundan daha iyi nüfus planlaması ilacı olabilir mi! ‘‘Ortadoğu’nun tapusu bizde. Ben Filistin’le ilgilenmeyeceğim de kim ilgilenecek’’ dedi. Çok güzel dedi de, o ‘‘tapu’’nun geçerli olup olmadığını ve ne işe yarayabileceğini söylemedi. Gül’ün söyleyemediği bir başka konu da, ‘‘misafir’’i Hamas lideri Halid Meşal’le görüşmek için AKP’li kimliği ile kurucusu olduğu partiye niye arka kapıdan girdiği. Bir insan, evine arka kapıdan niye girer? Ve sonra Hamas lideri Meşal, AKP’nin genel merkezinde, kürsüye çıktığında arka duvardaki parti yazısını perdelemek, kürsüdeki parti amblemi ‘‘ampul’’ü kapatmak neyin nesi? Bir insan evinden niye çekinir? AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayip Evde Erdoğan’ın, bir zamanlar Afganistan’daki İslamcı direniş örgütünün lideri Gülbeddin Hikmetyar’ın önünde diz çöktüğü fotoğraf gibi ortada ‘‘belge’’ bırakmamak mı? Dışişleri Bakanı’nın savunduğu ‘‘ziyaret’’in bir başka ‘‘diplomatik’’ boyutu daha: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Ankara’dan İstanbul’a gitmek için havaalanına doğru yol alırken, Hamas’ın lideri de ‘‘program’’ gereği aynı yolu kullanıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, masrafları Dışişleri Bakanlığı’nca karşılandığı söylenen ‘‘misafir’’i ile havaalanında karşılaşmamak için zaman geçirmek üzere Esenboğa yolundaki mobilyacıya uğrayıp koltuk ve kanepe bakıyor. Madem Ortadoğu’nun ‘‘tapu’’su sizde, o halde arka kapısından girdiğiniz kendi evinizde perdeleri kapatıp kanepenin arkasına niye saklanıyorsunuz! Zaman Makinesi İcat Eden ‘The Türkler’ ‘‘1969 yazının, birini radyodan dinlediğim, diğerini gazetelerden takip ettiğim iki olayı daha vardı. Birincisi, 21 Temmuz 1969 günü, Apollo 11 uzay aracı astronotlarından Neil Armstrong, Ay’a ayak basmış ve bir süre yürümüştü. ‘Bir insan için küçük, ama insanlık için büyük bir adım’ sözleri dökülmüştü ağzından. Herhalde doğaçlama değildi ve epey düşünülüp taşınıldıktan sonra bunlar seçilmişti. İkinci ayak basan da Edwin Aldrin oluyordu. Üçüncü astronot Michael Collins ise, garibim, Roma’ya gidip Papa’yı göremeyenler gibi, Apollo 11’de yörüngede dönmekle yetinmişti. Esasında her şey benim sürekli okuduğum Tenten maceralarından ‘On a Marche Sur La Lune’ (Ay’da Yüründü) isimli resimli romanın anlattığı gibi gerçekleşmişti. Tüm naklen yayını, Ankara’da Saliha Teyzem’in odasındaki radyodan dinlemiştim. 12 yaşındaydım. Çok heyecan vericiydi. Tüm insanlık adına gururlanıyorduk. Bu uzay işleri ile, ABD’nin Vietnam ve 6. Filo gibi suçlarını elbette aynı kefeye koymamak lazımdı. Tabii hemen aklımıza 2000 yılı için gelen birkaç soru vardı; Türkler Ay’a varmış olacak mıydı? Bugünün gençleri anlayamazlar, büyük bir güven duyuyorduk geleceğimize. Amerikalılar Ay’dan başka nerelere gideceklerdi? Jupiter, Mars, buralara doğru da insanlı uzay araçları yola çıkabilecek miydi? Ruslar, soğuk savaşta bu bilimselsiyasi yenilginin acısını nasıl çıkaracaklardı? İlk kozmonotu, Yuri Gagarin’i uzaya yollamışlardı o tarihten sekiz yıl önce. Peki Moskova bu durumu nasıl hazmedecekti? Uzaya olağan turistik seferler başlayacak mıydı, Mars ya da Jupiter’de bir insan kolonisi, bilimsel düzeyde bile olsa oluşturulabilecek miydi? Ay mı? Canım, Ay bizimdi artık nasıl olsa. ??? Tabii şimdi 2000’i geçtik. Siz en azından bu soruların yanıtını biliyorsunuz. Hatırlatalım: Türkler, Ay’a gidemediler. Yalçın Pekşen’in kitabı ‘The Türkler’i okuyup neden dolmuş, minibüs ve rüşvetin icadıyla yetindiğimizi öğrenebilirsiniz. Ama ben de katkıda bulunayım: ‘The Türkler’, Ay’a gitmek yerine aslında Amerikalılar ve Rusları da sollayıp, zaman içinde seyahat etme makinesini buldular. O 2000 dönemecinde kimse sağa sola ışınlanmadı ama Türkler resmen ortaçağ zihniyetine geri dönmeyi başardılar. 1960’ların, 70’lerin evrensel dünya ile yarışan konumunu terk edip, din ve ırk çatışmalarına geçtiler. Efendim ‘Dünya da mı geçti’ diyorsunuz? Hayır, o öyle olmadı. İran’ı ve büyük kültürünü kenara koyarsak, yobaz ülkeler zaten yobazdı. Batı zaten postmodern ve emperyalistti. Bu ülkeler arasında zaman içinde 1300 yıl geriye gitmeyi başarabilen tek ülke bizimki oldu. Evrim teorisini anlatan öğretmenleri cezalandıran Milli Eğitim Bakanları, bayan selülit krem reklamlarına savaş açan Devlet Bakanları, Dışişleri görevlilerine dini sorular sorduran Dışişleri Bakanlıkları yaratabildik. Hem de Atatürk heykelli makam odalarında: Büyük başarı! ??? İkinci soruya geçersek, Amerikalılar da Ay’a varmış olmaktan uzay adına bayağı tatmin olmuş olacaklar ki, bir yerlere varıp, naklen yayın araçlarıyla dünyaya caka satmayı sürdürmeyi gezegenlerden değil, Bağdat üstünden gerçekleştirmekle yetindiler. Mars’a insansız araçlar yollanıp, NASA meşgul tutulmaya devam edebilirdi nasıl olsa. Üçüncü soru, ‘Demirperde’, ilk aşamada, kendi uluslararası yandaşlarıyla el altından ‘Aslında Amerikalılar Ay’a filan gitmediler, gördüğünüz her şey, bir Hollywood prodüksiyonuydu’ şaibesini el altından sızdırdı. 2000 yılında dünya mı? Alın elinize ‘gazete’yi, görün halinizi. Vahşi kapitalizm ve globalizm, uçan taksiler ve uzaya 10 dakikada ulaşan helikopterler veya büyük tıbbi aşamalarla varamadı ama ‘demokrasi’ diye diye ‘medeniyetler çatışması’nı, internet çağında bir karikatürün ince zeminine yerleştirebilecek kadar yol aldı. Bir de o yazın ikinci olayını anımsatayım: Ağustos ayında dünyayı sallayan bir büyük konser vardı: Woodstock. New York yakınlarına akın eden 500 bin kişi, hippi kuşağının aşk ve barış şarkıları arasında dünyaya büyük mesajlar yolluyordu, biz de bunları uzaktan koklamaya çalışıyorduk. Hay Allah, altıyedi yaş daha büyük olamaz mıydım?’’ Yukarıda okuduklarınız üç ay sonra piyasaya çıkacak olan iki ciltlik otobiyografik kitabımın buruk sayfalarından. 2050 için bu sorulara sizinkileri ekleyin. Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerine tecavüz edilmiş olacak mı? Bu kafayla bir 15 yıl daha gidilirse, sol denilen bir şey kalacak mı? Türk kadınını toptan kapatmak isteyenler emellerine ulaşmış olacak mı? AB diye bir şey kalacak mı? Kalmışsa bizi sömürge olarak görmekten vazgeçecek mi? Email: bedbay?tnn.net Web: www.bedribaykam.com Email: info?yurtseverhareket.org Web: www.yurtseverhareket.org SESSİZ SEDASIZ (!) Beyaz mermerin dayanılmaz cazibesi! ÖYKÜ bu ya, köpekler pislik yemelerinden rahatsız olmaya başlamışlar ve bir toplantı yapmışlar. Öykünün gerisi Ahmet Önen’den: ‘‘Dünyanın her yerinden gelen köpeklerden en yaşlısı, başkan seçildikten sonra uzun bir konuşma yapmış. Vahşi kimlikten kurtulup, insanların arasına kabul edildiklerini; evcil olmakla kalmayıp, insanlara en yakın hayvan olma özelliğine kavuştuklarını anlatmış; ‘Geçen yüzyıllarda insanlar bizi yine seviyordu fakat evlerine sokmayıp, kapılarının dışında bekletiyordu. Şimdi, yatak odalarına kadar kabul gördük. Bizim de kendimize çeki düzen vermemiz, bazı çirkin alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz gerekiyor. Artık çağdışı kalan şu pislik yeme alışkanlığımızı bırakmalıyız’ demiş.Başkanın konuşması etkileyici olmuş ki, ayakta alkışlanmış. Sıra bu öneri üzerinde yapılacak tartışmaya geldiğinde, biri hariç kimse söz istememiş. En arka sıralarda bulunan genç irisi, uzun boylu, geniş göğüslü, kartal bakışlı, hatip görünümlü, kendinden emin bir köpek söz istemiş ve ‘Sayın Başkan, söylediklerinizin tamamına katılıyorum. Pislik yeme alışkanlığımız gerçekten biz köpeklere hiç yakışmıyor, fakat kar gibi beyaz, tertemiz bir mermerin üzerinde pislik görsek gene mi yemeyeceğiz’ demiş. Kıssadan hisse: Günümüzde, hasbelkader bir yerlere gelebilmiş bazıları için beyaz mermer taşları, turnusol kağıdı yerine geçiyor!’’ Kemal Süleyman Çelik: ‘‘Kemal Gürüz, Deniz Baykal’a danışman olmuş. Gitti Derviş Kemal, geldi Gürüz Kemal; buna ne der Mustafa Kemal?’’ Düdük Akif Kökçe: ‘‘Hakem hataları ne hikmetse hep parası az olan takımların aleyhine oluyor. Nasrettin Hoca haklı; parayı veren düdüğü çalıyor!’’ Turist Rehberleri Günü ŞERİF YENEN * 21 Şubat tarihi yirmi yılı aşkın süredir Dünya Turist Rehberleri Günü olarak kutlanmakta. Ülkemizdeki profesyonel turist rehberleri örgütlerini tek bir çatı altına toplayan Turist Rehberleri Birliği (TUREB) de 1997 yılından başlayarak 21 Şubat’ı çeşitli etkinliklerle kutlamaktadır. Etkinliklerimizde göz önüne aldığımız en önemli konular; ülkemiz için sürdürülebilir turizmin önemini vurgulamak, rehberlik mesleğini tanıtmak ve bağımsız bir meslek yasası gereğinin dile getirilmesi olmuştur. Yine bir 21 Şubat’ı kutladığımız bugün, yıllardır dile getirdiğimiz, genelde ülkemiz turizminin, özelde ise profesyonel turist rehberlerinin sorunlarını tekrar kamuoyunun bilgisine sunmak istiyoruz. Ülkemizde bugün profesyonel turist rehberi, Türkiye’yi yerli ve yabancı turistlere en iyi şekilde tanıtacak ve onlara gezileri süresince yardımcı olacak, en doğru bilgileri verebilecek, Turizm Bakanlığı’nın verdiği belgeye sahip kişidir. Rehberlik mesleği ile ilgili çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu Profesyonel Turist Rehberliği Yönetmeliği ile düzenlenmektedir. Yönetmeliğe göre; Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde, Bakanlıkça kendilerine rehberlik belgesi verilmemiş kişiler turist rehberliği yapamazlar. Yapanlar hakkında genel hükümlere göre savcılıklarca kovuşturma açılır. Belgesiz turist rehberi çalıştıran Bakanlık denetimindeki kuruluşlar hakkında Bakanlıkça idari işlem yapılır. Seyahat acenteleri düzenledikleri turlarda belgeli turist rehberi çalıştırmak zorundadırlar. Ancak maalesef uygulamada belgesiz, korsan rehberlik yapan pek çok kişi ile karşılaşılmakta ve mevcut kısıtlamalar bu konuda yetersiz kalmaktadır. Turist rehberliğinin tüm yönleriyle gerçek bir meslek statüsünde yürütülememesi nedeniyle, gitgide büyüyen bir sorunlar yumağı oluşmuştur. Bu sorunlar ancak bir Meslek Yasası’nın çıkartılması ile çözülebilecektir. Bugün ülkemizde 14 farklı ilde 9000’i aşkın sayıda turist rehberi mevcuttur. Mevcut rehberlerin çoğunluğu üniversite mezunudur. Eğitimleri ve bilgi donanımları ile Avrupa ülkelerindeki rehberlerden üstün konumdadırlar. Ancak rehber eğitimi konusunda da ülkemizde çelişkili bir durum söz konusudur. Bir taraftan üniversitelerin ilgili bölümlerinde 2 ve 4 yıllık programlarla turist rehberi yetiştirilirken, diğer taraftan Kültür ve Turizm Bakanlığı, 6 aylık kursla rehber yetiştirmeyi sürdürmektedir. Biz çıkarılacak Profesyonel Turist Rehberliği Meslek Yasası ile 4 yıllık üniversite mezunlarının bu mesleğe kabul edilmeleri gerektiğini savunuyoruz. Turist rehberlerinin günlük çalışma koşullarında da pek çok belirsizlik yaşanmaktadır. Yılda iki kez Bakanlık tarafından taban yevmiyeler açıklanmakta, ancak uygulamada taban yevmiye, sigorta, vergi vb. konularda bir standardizasyon sağlanamamaktadır. Turist rehberleri, dernek ve esnaf odaları şeklinde örgütlenmiş bulunmaktadırlar. Bu parçalı örgütlenme modeli, meslek mensuplarının hak ve çıkarlarının istenen düzeyde korunamamasına, yeterli düzeyde temsil edilememelerine yol açmaktadır. Çıkarılacak bir meslek yasası ile meslek odası çatısı altında birleşilerek mesleğin niteliği ve geleceği açısından sağlıklı bir yapılanma sağlanabilecektir. Başarılı bir rehberlik hizmeti, o hizmeti görecek profesyonel turist rehberlerinin mesleki yaşamlarının, özellikle yasal düzenlemelerle garanti altına alınabilmesi ile gerçekleşebilir. Rehberlerin hizmetiçi eğitimi ve kariyer değerlendirmeleri meslek kuruluşları tarafından yapılmalıdır. Türkiye artık kendini AB içinde düşünmek ve bu konuda gerekli düzenlemeleri tamamlamak zorundadır. AB, aynı zamanda dünyanın en büyük turizm destinasyonunu da oluşturmaktadır. Avrupa Birliği’nin dünya turizm pazarındaki payı yüzde 60’tır ve bu payın genişleme sürecinin tamamlanmasıyla yüzde 70’e çıkması beklenmektedir. Turizmin tüm dünyada kazandığı öneme paralel olarak Avrupa Birliği de turizm alanındaki faaliyetlere daha fazla önem veriyor. Birlik, 1995 yılından bu yana turizmin sosyoekonomik bütünleşmeye ve Avrupa kimliğinin gelişimine katkısını, bu sektördeki işletmelerin istihdam yaratmadaki önemini sürekli olarak dile getirmektedir. Turizmin Avrupa vatandaşlığı kavramının yerleşmesine ve geri kalmış bölgelerin ekonomisine olumlu etkileri beklenmektedir. AB’nin turizm politikası, aday üye olmanın yanı sıra Avrupa ülkelerinin Türk turizminde en büyük pazarı oluşturması nedeniyle de bizi yakından ilgilendirmektedir. Bu konudaki hukuki düzenlemelerin, bu bağlamda Turist Rehberleri Meslek Yasası’nın çıkarılması çalışmalarının da en kısa zamanda tamamlanması gerekmektedir. Aksi takdirde hizmetlerin serbest dolaşımı uygulaması kapsamında yurtdışından gelen turistlerin yanındaki İtalyan, Fransız, İngiliz, Alman vb. rehberlerin ülkemizi istedikleri gibi tanıtmalarını kimse engelleyemeyecektir. Yetişmiş meslek mensuplarımızın haklarını koruyacak yasal düzenlemeleri gerçekleştirmeyi daha fazla geciktirirsek ülkemizin yanlış tanıtılması, pek çok kültür tarih hazinemizin yurtdışına kaçırılması konusunda yeşil ışık yakmış olacağız. * Turist Rehberleri Birliği Başkanı Dünya Turist Rehberleri Birliği Yön. Kur. Üyesi ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Göğüs ve ka1 rın boşluklarını birbirinden ayı 2 ran, kas ve zarlardan oluşmuş 3 bölme. 2/ Bi 4 nek hayvanları 5 nın sırtındaki 6 oturmalık... Bartın’ın bir il 7 çesi. 3/ Kırkla 8 reli’nin Demirköy ilçesine 9 bağlı İğneada beldesin1 2 3 4 5 6 7 8 9 de, ‘‘tabiatı koruma ala 1 P I R I L D A K nı’’ kapsamına alınan 2 A R A L O L UM eşsiz bir orman alanı... 3 P Y A I K İ T A Boru sesi. 4/ İlkel benOMA C A N lik... Siper, hendek... 4 R B A D Doğal ve tarihsel özel 5 E S R A R N UMA R A liklerinden dolayı koru 6 K İ MU A R ma altına alınan alan. 5/ 7 S P A Borsada belli miktar 8 E L A T Ö P İ daki hisse senedini be 9 P R O T E İ N N lirtmekte kullanılan işlem birimi... Damla hastalığı. 6/ İşyeri... Sporda kuraldışı hareket. 7/ En büyük temsilcisi Handel olan dinsel müzik türü. 8/ Bir sıvının içindeki alkol derecesi... Doğu Anadolu’da yetiştirilen beyaz tüylü koyun ırkı. 9/ Hafıza kaybı... Bir nota. Dosya No: 2005/28 Müflis: Elit Yapı İnşaat ve Ticaret A.Ş. (Eski unvanı: Üçer İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.) İflas tarihi: 13.12.2005 Yukarıda adı yazılı müflisin, iflas dairesince defteri tutulan mallarının bedelleri tasfiye giderlerini koruyamayacağı anlaşıldığından basit tasfiye usulünün uygulanmasına karar verilmiştir. Bu sebeple, alacaklıların bu ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde alacaklarını ve iddialarını bildirmeleri, bu müddet içinde alacaklılardan birinin giderleri peşin vermek sureti ile tasfiyenin adi şekilde yapılmasını isteyebileceği İİK’nun 218. maddesi gereğince ilan olunur. 16.02.2006 Basın: 6638 İSTANBUL 1. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN BASİT TASFİYEDE ALACAKLILARI DAVET İLANI YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu... Galyum elementinin simgesi. 2/ Antiseptik olarak kullanılan iyot bileşiği. 3/ Giysi kolu... Zorba hükümdar. 4/ Aynı meslek grubundaki insanların kullandığı özel dil ya da sözcük dağarcığı... Süsü ve gösterişi olmayan. 5/ Klavyeli bir çalgı... ‘‘Siyah giyme olur / Beyaz giyme söz olur’’ (Türkü). 6/ Eski dilde gün... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 7/ Bir renk... ‘‘Çıkış’’ anlamında spor terimi. 8/ Yumuşak başlı... Ahenk. 9/ Hücrebilim. CUMHURİYET 17 K