26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 ARALIK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Sıvas’taki ilk valiliğini Divriği Ulu Camisi’ne adayan Canpolat, şimdi de Denizli’de 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Dünya Mirası Valisi’ Pamukkale’de amukkale için yapılması gereken ne varsa yapılacak; eksikler tamamlanacak; yanlışlar varsa giderilecek; bütün bunlar başta Mimarlar Odası olmak üzere tüm ilgili kuruluşlarla birlikte gerçekleştirilecek.” Sıvas’taki ilk valiliğinin ardından Denizli’ye atanan Dr. Hasan Canbolat bunları söyledikten sonra ekledi: “Bir vali yardımcımızı da sadece Pamukkale çalışmaları için görevlendirdik…” Mimarlar Odası’nın (MO) 2526 Kasım 2006’da Denizli’de toplanan “Danışma Kurulu”ndayız.. Pamukkale’nin komşusu Karahayıt’taki Colessae Otel’de, mimarlık ülkesi Türkiye’de hâlâ olmayan “mimarlık yasası” tasarısı tartışılıyor. Vali Hasan Canbolat’ın “ev sahibi” olarak söylediklerini dinleyince, Sıvas’taki 4 yılını anımsadım. “Kültür Kenti Sıvas” başlığıyla sürdürülen çalışmalarda Buruciye Medresesi, Pulur Camisi, Meydan Hamamı, Osman Ağa Konağı, Hükümet Konağı, Jandarma Binası, Atatürk Kongre Müzesi, Çifte Minareli Medrese, Birinci İzzettin Keykavus Şifahanesi ve Medresesi, Kale Camii, Kale Hamamı gibi anıtsal yapılar, “ilgisizlik”ten kurtarılmıştı; Sarissa nihayet çevre düzenleme projesine kavuşmuştu… “Dünya Kenti Divriği” başlığıyla da başta UNESCO listesindeki Ulu Cami ve Şifahane olmak üzere, ilçenin tarihsel güzelleri Sancaktar, Ayanağa, Demiralay, Şeyhoğlu ve Mühürzade konakları “kurtarma” projelerine kavuşmuşlardı… Aynı duyarlılık içinde şimdi Deniz Selahattin Hilav’la Bir Deniz Yolculuğu Bir sabah vakti. Beşiktaş vapuruna binmek üzere evden çıkmış, iskeleye yürüyorum. Saat daha epey erken. Önce iskele yakınlarında bir kahvaltı. Bir süre önceki bitişin ve ardından yeniden başlayışın şokunu henüz tam olarak atlatamamışım. Giden’in evdeki izleriyle birlikte, ama o izleri bırakan artık olmaksızın yaşamayı öğrenmem için daha ne kadar zaman gerek, diye düşünürken, her şeye daha bir yoğun başlamanın, bunu başarabilmenin sarsıntılı mutluluğu. (Kaç yıl önce, sanki hiç değişmeyecek bir yazgının kehanetinde bulunurcasına yazdığım dizeleri hatırlıyorum : “Belki çoğumuzun yaşamında / arkamızdan çok acele toplanmış / ve izlerimizin çabuk yok edildiği / odaların burukluğu vardır.”) Kahvaltıdan sonra uğradığım kitapçıda, İş Bankası Kültür Yayınları arasında yeni çıkmış bir kitap görüyorum. “Selahattin Hilav ve Paris Mektupları”. Hazırlayan: Sema Rifat. Selahattin Hilav adı, zaten almam için yeterli. Ama bu ada bir de Sema Rifat’ın nefis dili eklenince, kitabı alıp vapura giriyorum. Açıkta bir yere oturup sayfalar arasında gezinmeye başlıyorum. Kitabın büyük bölümü, Selahattin Hilav’ın 19541958 yılları arasında, Paris’ten, dayısı, ağabeyi ve dostu İlhami Güneysu’ya yazdığı mektuplardan oluşuyor. Sema Rifat’ın açıklamalarının ardından, mektupları karıştırıyorum. Ve işte o anda, ansızın, karşıma 2 Nisan 1955 tarihli mektup çıkıyor – ve bakışlarım, önce şu satırlarda demirliyor : “İnsanın, işte nihayet yaşıyorum dediği çağlar ne kadar azdır. Oysaki bütün gündelik zırıltıların, sözde zorunlulukların, ödevlerin, yapılması gerekenlerin ardında insanın sorumlu olduğu bir tek şey var: Hayatını çırçıplak, su katılmamış bir şekilde yaşamak. Bu amaç uğruna insan her şeyi harcasa yeridir. İnsan çoğu kere yakınlarını korumak, içinde yaşadığı toplumun ideal insan tasarımına uymak, geleneğin getirdiği ahlak anlayışına boyun eğmekle mesut olacağını sanıyor. Hiç de öyle değil… Zaten bugünün sorunu mesut olmak veya bedbaht olmak değildir. Bugünün sorunu, her şey uğruna, insanın içindeki gerçek özü geliştirecek yolu seçmek, her şey uğruna o yolu tutmaktır. Bugünün asıl meselesi yavuz olmak yahut miskinliği, korkaklığı kabullenmektir…” ??? Yani, bu sözlerden yola çıkılarak, asıl meselenin yaşadığının ahlakıyla yüzleşebilmek, o ahlakı kabullenmek, daha da önemlisi, her dönemeçte, her darboğazda savunmak olduğu da söylenebilir mi? Bunun aksinin korkaklığı kabullenmek olduğu ileri sürülebilir mi? O sabah vakti güvertede, yukarıdaki satırlar içimdeki yangını ansızın söndürmeye başladığına göre, bu soruların hepsinin de yanıtı kocaman bir evet olabilir. Evet, bir şeyi –bir ilişkiyi, bir insanı– yaşar gibi yapmak yerine, yaşadığının adını ağız dolusu koyma yavuzluğunu göstererek, gerçekten yaşamak; evet, bir şeyleri yaşamaya başlama yürekliğini göstermişken yolun bir yerinde ürküp, kurtuluşu ucuzlamakta aramamak! Bir kopuşu tümüyle kaza sayarak yeniden birbirine dönebilecek kadar yavuz olabilmek! ??? Ve Hilav’ın sonraki satırları : “Bugün insanların yüzde 99’unun insan gibi yaşamadığını biliyorum. Hiçbiri, kendi kendine, yek başına yaşayabilecek.. türdeşleriyle (hemcins) sırf kendi çabasının sonucu olan ilişkiler kurabilecek güce sahip değil. Hepsi de alışılmış düşünceleri, geleneğin getirdiği duyguları, kendilerine öğretilmiş yorumlamaları tercih ediyorlar…” Geçici bir ayrılığın içimde tutuşturduğu yangını o deniz yolculuğunda bir daha çıkmamacasına söndüren, Selahattin Hilav’ın bana Sema Rifat aracılığıyla ulaşan sözleri oluyor. Yanık acılarının ansızın dindiğini hissediyorum. Yaşanan her şeyi iki pula satarak birbirlerinden kopan ötekiler, artık çıkardıkları yangınların küllerini –kendi küllerini de alarak hiçliğe gömülebilirler. Bize gelince, yaşadığımızın ahlakını sonuna kadar savunmakla, sanırım bir kez daha (Hilav’ın alıntısıyla) kurtulabilmiş kurtulabilmiş olmanın kıvancını yaşıyor uz. Selahattin Hilav, mektuplarında sadece kendini değil, ama insanlığın hallerini anlatıyor… ahmetcemal@superonline.com acem20@hotmail.com “P rine harekete geçen MO’nun yoğun etkinlikleriyle, “dünya mirası”mız ölümden kurtarıldı… Bütün bu çabalarda “Pamukkale militanı” olarak yer alan Denizlili mimarlardan Ahmet Yoldaş diyor ki: “Tam 25 yılımızı adadık beyaz cennet kararmasın diye… Sayısız toplantılar düzenledik; yayınlarla gündemde tuttuk; hataların üzerine gittik… Neyse ki artık o acımasız oteller artık yok; Pamukkale’nin geleceği sanki daha da beyaz görünüyor…” Süleyman Boz ise eski Kültür Müsteşarı Prof. Dr. Emre Kongar’ın da katıldığı 1996’daki “ilk yıkım eylemi”mize ait resimleri gösterirken şunu ekliyor: “Tarihin üzerindeki özel tesisler yıkıldı, ama ‘bir tek özel idare’ye ait otel kaldı; umarız onu da yeni valimiz halleder...” İMARLARIN DİLEKLERİ... MO, işte bu duygularla gerçekleşen Danışma Kurulu’nun sonunda, Pamukkale için bir de bildiri yayımladı. “Bundan sonraki tüm planlama ve projelendirme hizmetleri PamukkaİLK YILLARIN 10. YILINDA... (sol altta). le/Hierapolis’in aynı zamanda dünya mirası Pamukkale’deki travartenleri ezen tesislerin yıkım Aradan on yıl geçtikten sonraki bir Mimarlar Odakararından sonra ilk kazmayı 1996’da vuran misı buluşmasında daha katılımcılar Pamukkala’de olmasından gelen ‘özel önem’i göz önüne alınarak hazırlanmalıdır” denilen bildiride marlar arasında Prof. Dr. Emre Kongar’da vardı (üstte). özetle şunlar yer alıyor: Koruma amaçlı imar planına göre yapılacak li için kolları sıvayan Vali Canpolat’ın, burada için valimiz şans olarak görünüyor.” uygulamalar, bir “eylem planı”na ve “takda yine UNESCO’nun dünya mirası listesindeki antik Hierapolis’le, yani Pamukkale’yle buvim”e bağlanarak sürdürülmelidir; TELLER YIKILDI, AMA!.. luşması ne kadar anlamlı… Dünyadan 800’e Arkeolojik SİT’in antik yapıları daha fazla MO’nun, ülkeyi “mimarlıkla yeniden buyakın “insanlık mirası”nın yer aldığı listede luşturma”ya yönelik danışma kurulu günde yıpranmadan, “bakım ve onarımlar”ı ivedi oülkemiz sadece “9” varlıkla temsil edilirken ilk mini Pamukkale’de görüşmesi de anlamlı oldu. larak gerçekleştirilmelidir; iki valiliğinde bunlardan ikisini kucaklayan 43 SİT’in korunmasının yanı sıra “toplumla Çünkü öteden beri en temel sorun; “tarihsel yaşındaki Canpolat, “dünya mirası valimiz” ve doğal dokuyu yıpratan turizm amaçlı kul kültür öncelikli buluşma”sını da sağlayacak olmaya aday görünüyor… lanımlar”… Oysa antik Hierapolis’in çağlar bir yönetim yapısı ve planı hazırlanmalıdır; Nitekim yıllardır Pamukkale’nin adeta öncesine ait mekânsal kurgusu ile eşsiz beyaz Söz konusu yönetim ve “yaşatarak koru“koruma timi” gibi çalışan MO Denizli Şu travertenler arasındaki “uyumlu birlikteliği” ma”ya dönük çalışmalar, ilgili tüm kuruluşlarbesi Başkanı Süleyman Boz da “umut”ları bile ne kadar da ders vericiydi! la “katılımcı bir işbirliği” içinde gerçekleştirilnın tazelendiğini belirterek şunları anımsatİşte bu “ders”i alamayan otel yapıları melidir; tı: “Pamukkale ihmallerin, yanlış projele 1970’lerden itibaren travertenleri “ezercesine” SİT’te “tek” kalan özel idare tesislerinin rin, katılımcı olmayan yönetimlerin, uz kurulup beyazlaşmanın kaynağı termal sularının “yıkım”ı artık ertelenmemelidir; manlık dışı müdahalelerin ve turizm rant doğal akışını da önleyerek ve hatta kirleterek; Yerel halk ile turizm arasındaki “kopukluk” çılarının elinde tahrip oldu; zor günler ya çağlar boyu süregelen “Pamukkale oluşu giderilmeli, yöre insanının kültür turizminde “ev şadı… Şimdi, tüm bunlardan kurtulması mu”nu bile engellediler. Bu olumsuz gidiş üze sahibi” olması sağlanmalıdır… M O Emekçiden bir emek belgeseli... HATİCE TUNCER elgesel fotoğrafçı Metin Avdaç’ın oB dun kömürü üreticilerinin baltalık orman uygulamasına son verilmesiyle gelecek ve geçim kaygılarını anlatan belgesel filmi “Torakçılar” 3. Akbank Kısa Film Festivali’nde Özel Bölüm’de gösterilecek. Avdaç, belgeselinde Çatalca’nın Aydınlar Köyü’nde torakçı diye anılan odun kömürü üreticilerinin, ormana gidişlerinden odun kömürü elde edene kadar görüntülerken röportajlarla hikâyelerini aktarıyor. Filmde orman köylüleri, ormanlardan yakacak odun ve odun kömürü elde edilmesine izin veren “baltalık orman” işletmeciliğinin kaldırılarak koruluk kapsamına alınmasıyla tek geçim kaynaklarının kapanmasından duydukları endişelerini dile getiriyorlar. Fotoğrafçılıktan gelen deneyimiyle çekimlerdeki görsel zenginliğin dikkat çektiği belgeselde Avdaç, köylülerin yanı sıra orman işletme görevlileriyle röportajlara de yer vererek belgeselciliğin gereğini yerine getirmiş. Filmde, “1893 Harbi’”nde Bulgaristan’dan “muhacir” olup gelenlerin torunları olan köylüler, dedelerinin mesleğini bugünlere kadar getirdiklerini anlatırken, yalnızca iş kaygılarının yanı sıra “ormanın bu anlayışla” korunamayacağını savunuyorlar. Orman mürünün hikâyesini fotoğraflayan Avdaç, köylülerin sorunlarını dinledikçe fotoğrafla sınırlı kalmamaya karar vermiş. Geçen yıl kasım ayında tatil günlerinde çekimlere başlayan Avdaç, belgeselini mayıs ayında tamamlamış. Avdaç belgeselini “tamamen dayanışma ürünü” diye anlatıyor. Filmin tamamlanmasında yönetmen Selim Evci ve Yeşim Ustaoğlu’nun katkıları olmuş. Thomas Balkenhol da kurguları yaparak desteklemiş. 39 dakikalık filmde kamerayı Avdaç’la birlikte Ertuğrul Öztürk üstlenmiş. Filmin müziğini yapan yerel klarnet sanatçısı İlhan Küçükcivan’ın kayıtları için de Çorlu FM, stüdyosunu açmış. KBANK KISA FİLM FESTİVALİ’NDE “Torakçılar” belgesel filmi 919 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek Akbank Kısa Film Festivali’nin Özel Bölüm’ünde ilk olarak 13 Aralık Çarşamba günü saat 15.30’da Beyoğlu Aksanat’ta gösterilecek. “Torakçılar”ın gösterimi 14 Aralık Perşembe saat 12.30’da Tepebaşı’ndaki İtalyan Kültür Merkezi’nde, 16 Aralık Cumartesi günü saat 17.00’de Galatasaray’daki Goethe Enstitüsü’nde yinelenecek. (www.akbankkisafilm.com) A işletmecileri ise koruluk alan uygulamasıyla ormanın korunacağını, köylülere de iş olanağı yaratılacağını anlatıyorlar. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi’nde (TEİAŞ) elektrik teknisyeni olarak çalışan Metin Avdaç, 1998’den bu yana belgesel fo toğraf çekiyor. Meslektaşlarının çalışma koşullarını anlattığı ve “hat emekçileri”ne adadığı “Işığımızın Emekçileri”, Saray ilçesinin kış günlerini anlattığı “Beyaz Saray” dia gösterilerini yapan Avdaç, görevli gittiği Aydınlar’da orman köylüleriyle tanışmış. Odun kö MARMARA EREĞLİSİ İZALE’İ ŞUYU SATIŞ MEMURLUĞU İİK. 133’NCÜ MADDESİNE GÖRE İKİNCİ ARTTIRIM SATIŞ İLANI (PEŞİN PARA İLE) GAYRİMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2005/4 Satılmasına karar verilen gayrimenkulun cinsi, kıymeti, adedi, evsafı : 1) M. Ereğlisi Yeniçiftlik ky. Mezarlıkaltı mevkiinde bulunan 16 pafta 1724 parsel sayılı 7520,00 m2 miktarındaki bu gayrimenkul imar alanı içinde, güneye cepheli, arsa vasfında, ancak tarla olarak kullanılan ve henüz terkleri yapılmamış durumda bir gayrimenküldür. Üzerinde herhangi bir muktesat yoktur, ancak yakınlarında yapılaşmalar mevcuttur. Çevresinden stabilize yol geçer, belediye hizmetlerinden kısmen yararlanır, elektrik su gibi hizmetler henüz tamamlanmamış olup, Tekirdağ İstanbul asfaltına 2 km. uzaklıkta denizi görür vaziyettedir. Bu gayrimenkulun bulunduğu yer ve mevkii ile piyasa şartları ve emsal değerler dikkate alındığında TOPLAM DEĞERİ 60.160, 00 YTL. Satış şartları: SATIŞ GÜNÜ: 20.12.2006 günü saat 14, 00 ile 14, 10 arasında Marmara Ereğlisi Adliye duruşma salonunda açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %40’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. 1 Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, şu kadarki; arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır.Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir.. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin dilen kıymetin %20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, bedel ihale sırasında tahsil edilir, kesinlikle süre verilmeyecektir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2005/4. Sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İc.İf.K. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 60069) ESAS NO: 2006/243 Davacı Bahriye Civelekoğlu tarafından davalı Ayhan Civelekoğlu aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sırasında, mahkememizin ara kararı ile davalı adına PTT kanalı ile tebligat yapılamamıştır. Davalının açık adresinin davacı tarafça bilinmediği, yapılan tüm araştırmalara rağmen tebligata yarar açık adresinin tespit edilemediği anlaşılmıştır. Davalı Ayhan Civelekoğlu’nun duruşmanın atılı bulunduğu 25.01.2007 günü saat 09.30’da mahkememiz salonunda hazır bulunması, bulunmadığı takdirde kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi halde yargılamanın gıyabında yapılacağının ve karar verileceği hususu davalı Ayhan Civelekoğlu’na tebliğ yerine geçerli olmak üzere İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 23.11.2006 (Basın: 60060) YALOVA AİLE MAHKEMESİ SAYI: 2005/289 Esas Davacı Teiaş tarafından davalılar Leyla Us aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin tesbiti davasının ara kararı gereğince, Davalılar adına tebligat kanunları hükümlerince duruşma gün ve saatinin ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla, Tüm aramalara rağmen bulunamayan Keçiborlu İlçesi, Aydoğmuş Kasabası nüfusuna kayıtlı davalılar KEZİBAN AKKAN, NURTEN KURKUT, LEYLA US, SIDIKA AKKAN, SONGÜL AKKAN ( ALTIN), HATİCE AKKAN, MELEK AKKAN’ın 29.12.2006 günü saat 09.20’de Keçiborlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nde hazır bulunması ilanen tebliğ olunur. 24.11.2006 (Basın: 59979 KEÇİBORLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İLAN ESAS 2006/182 Davacı MALİYE HAZİNESİ vekili AV. MELİKE GÜLTEKİNLER tarafından davalı FEVZİ İŞLEK aleyhine açılan TAPU İPTAL ve TESCİL davasında verilen ara karan gereğince, Dava konusu Antalya Merkez Kütükçü Mahallesi 9343 ada 5 parsel sayılı taşınmazın davalı FEVZİ İŞLEK’e ait olduğunu, oysa dava konusu taşınmazın 1946 yılında 3116 sayılı Orman Kanunu’na göre yapılan orman tahdidinde devlet ormanı sınırları içinde kaldığım ve kesinleştiğini davalıya ait tapunun iptali ile davacı maliye hazinesi adına tapuya tesciline ve dava konusu taşınmazın devrinin ve satışının önlenmesi için tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiş. Davalı Ahmet oğlu FEVZİ İŞLEK Ayanoğlu mahallesi 2085. sok. No.3 Varsak ANTALYA adresinde ikamet eden Davalı adına çıkarılan davetiyelerin bila ikmal iade edildiği, yapılan savcılık araştırmasında da adresi tespit edilemediğinden mahkeme ilanen tebliğine karar verilmiş olup adı geçen davalının duruşmanın bırakıldığı 21.02.2007 günü saat 11.25’te bizzat mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde yokluğunda karar verileceği, dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere HUMK’un 213. ve 377. maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. 30.11.2006 (Basın: 59980) ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear