Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2006 SALI 6 HABERLER Otomatik Tanımlama Sistemi Projesi’ni AneltechAMS iş ortaklığı hayata geçirecek SALI ORHAN BURSALI Denizlere güvenlik ağı ÖZCAN YAŞAR Olağanüstü Koşullar, Olağanüstülükler Üretir Ülkemiz demokrasi açısından hiç de normal koşullara sahip değil. Dahası, demokrasimiz kısmen olağanüstü koşulların çerçevelediği bir cenderede sıkışmış, buhar kazanından ıslık çalarak imdat buharları çıkartıyor! Bu alarm ıslıkları güncel olarak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler ile ilgili. Birincisi, “Yüzde 10 seçim barajı”nı öngören seçim yasasının kendisi, olağanüstülüğün ta kendisidir. Normal değildir. Hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde yoktur. Antidemokratiktir. Bugün AKP iktidarı, bu olağanüstü seçim sisteminin sonucudur. “İstikrarı sağlamak” ve “Kürtleri dışarıda bırakmak” amaçlarıyla düzenlenen seçim sistemi, 2001 ekonomik krizi gibi olağanüstü koşullarda, tamamen “antidemokratik” işlemiş, halkın, seçmen iradesinin Meclis’e yansımasını önlemiştir. Sonuca bakın: AKP, seçmenin yüzde 25’inin oyuyla mutlak iktidar sahibidir. Meclis’in yüzde 66’sına egemendir! Sadece bu sonuç bile, ülkemizde “demokrasi oyunu”nun niteliğini gösteriyor. Daha önceki seçimin sonuçları böyle bir sonuç doğurmadığı için sistemin antidemokratikliği göze batmıyordu, çünkü hiçbirinde seçmenin yüzde 45’inin oyu çöpe gitmemişti! Bugünkü Meclis yasaldır yasallığına ama, her yasal durum, demokratik (ve Cumhuriyetçiliğin ruhuna uygun) demek anlamına gelmez. Bu açıdan bugünkü Meclis antidemokratik bir yapıdadır; seçmenin büyük çoğunluğunun iradesinin yansımadığı bir Meclis’tir. Bu açıdan saygınlığı ve iktidarının meşruluğu her zaman tartışma konusudur. ??? Olağanüstülükler, kendi olağanüstülüklerini yaratır: Dolayısıyla nisanda yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri de Meclis’in bu karakteri nedeniyle olağanüstü bir nitelik kazanmıştır. Yüzde 25’lik bir azınlık, ülkenin, ulusun, seçmenin yüzde 100’ünü temsil edecek Cumhurbaşkanlığı’nı diktaya kalkışıyor! Başbakan Erdoğan, dikta yönetimi seviyor. Partisi içinde de tek söz sahibi. Nitekim bir bakan “Erdoğan kimi aday gösterirse onu seçeceğiz” diyerek, durumu izah etti! Olağanüstü tarihsel koşulların yarattığı bir durumdan böylesine yararlanmaya kalkışmak, tam anlamıyla bir fırsatçılıktır. Tıpta fırsatçı patojenler deyimi vardır. Bunlar özel koşulları kullanarak bedende büyük nifak yaratırlar. Türkiye de şimdi benzer durumla karşı karşıya. AKP, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki bugünkü tutumuyla, fırsatçı patojen gibi davranıyor ve siyasi ve toplumsal ortamı zehirliyor. Laik demokratik düzene olan inançsızlığı zaten yeterince sorun çıkarmışken, şimdi bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı sorununu bindirdi. ??? Başbakan diyor ki, “Adayımı son anda açıklayacağım!” Bu sözler bile, Türkiye’de sistemin ne kadar antidemokratik işlediğinin çarpıcı bir özeti! Neden son anda açıklayacakmış? Türkiye’yi 7 yıl yönetecek, temsil edecek bir insanı, biz, halk, Türkiye yurttaşı neden son anda öğreneceğiz? Yıpratılmasınmış! Neden? Adı açıklanınca kısa sürede yıpranabilecek bir isim neden Cumhurbaşkanlığı koltuğuna otursun? Demokratik bir ülkede, bu isimler önceden açıklanmalı ki, gözden kaçan bir durumu olmasın! Araştırılsın, didiklensin, halkın ittifakı sağlansın! Demokrasinin gereği budur. Ama Erdoğan, demokrasileri, başka dünyalara götürecek bir araç, bir tren olarak gördüğü için, açık ve şeffaf değil. Gizli ve kapaklı! ??? Erdoğan ve ekibi, olağanüstü koşulları kullanarak, olağanüstü bir Cumhurbaşkanlığı seçimini gerçekleştirmek istiyor. Siyasal, toplumsal ve sosyal olayların etkitepki mekanizmalarından haberi yok AKP yönetiminin. Bu nedenle işlemeyecek, kötü ve olumsuz bir ürün elde etme peşindeler. Oysa bu sonucu büyük çoğunluk kabul etmeyecektir. Erdoğan, ekonomiyi ve ülkeyi germemek için böyle yaptıklarını söylüyor. Mantığı yanlış! Oysa esas seçimden sonra ülkeyi sürekli gerecek, endişeye sürükleyecek, sonuçta ekonomiyi de tam batıracakları bir ortamı hazırlıyorlar. Sonuç: AKP’nin olağanüstü cumhurbaşkanının, olağanüstü tepkiler yaratması, siyaset ve toplumbilimlerin doğasına uygundur! Demirkol’a 5 yıl 10 ay hapis ? ANTALYA (AA) Oyuncu Gamze Özçelik’e tecavüz ettiği iddiasıyla Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “rıza dışı cinsel münasebette bulunmak” suçlamasıyla yargılanan eski basketbolcu Gökhan Demirkol, hâkim karşısına çıktı. Mahkeme heyeti, sanığın 5 yıl 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi. Demirkol, itiraz başvuruları kapsamında Yargıtay’daki temyiz süreci nedeniyle tutuklanmayacak. Demirkol, suçlamaları kabul etmediğini ve temyiz başvurusunda bulunacağını açıkladı. Denizyoluyla gerçekleştirilen başta insan olmak üzere, narkotik, silah kaçakçılığını büyük ölçüde önleyecek ve deniz trafiğinin denetlenmesinde etkin kontrol mekanizması oluşturacak olan Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) Projesi için düğmeye basıldı. Türk karasularında seyir güvenliği ve kıyı kontrollerinin artırılması amacıyla Denizcilik Müsteşarlığı’nın açtığı Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) kurulmasına yönelik proje ihalesini kazanan Anel Grup şirketlerinden AnelTech Australian Maritime Systens (AMS) ile Denizcilik Müsteşarlığı ile iş ortaklığı arasında anlaşma imzalandı. Denizlerimizdeki güvenlik sorununu büyük ölçüde çözecek ve kıyılarımızın en gelişmiş teknolojik kontrol sistemleriyle donatılmasını sağlayacak olan proje kapsamında, Türkiye kıyılarına AIS Sahil Baz İstasyonları, AIS kullanıcı AIS Projesi neler sağlayacak Arama kurtarma faaliyetleri daha hızlı ve etkin yapılabilecek. Denizlerimizde başta insan olmak üzere, narkotik, silah gibi her türlü kaçakçılığın önlenmesinde etkin mücadele verilebilecek. Balıkçı gemilerinin avlanmaları otomatik olarak izlenebilecek. Çevre denizlerimizde seyreden gemilerin sorgulaması ve denetimi daha kolay sağlanacak. Kazaya uğrayan gemiler ve kaybolan kişiMerkezleri, AIS Ana Kontrol Merkezi, AIS Bakım, Onarım ve Kontrol Merkezi, IP Telefon Sistemi, Ağ cihazları temini, kurulumu, yazılım ve işletilmeye alınması planlanıyor. lerin izlenmesi kolaylaşacak. Deniz kirliliğine neden olan her tür deniz araçlarının kontrolleri daha kolay yapılabilecek. Deniz trafiğini tehlikeye sokan gemilerin, kanunsuz geçiş yapan mülteci ve teröristler ve bu kişileri taşıyan deniz araçlarının izlenebilmesi ve bu tür olayların önlenmesi kolaylaşacak. Gemilere verilecek (IMO) numarasıyla hızı, uzunluğu, genişliği, rotası, konumu gibi bilgilere otomatik olarak ulaşılabilecek. leri Uluslararası Haberleşme Örgütü (ITU) kriterleri çerçevesinde uygulamaya alınması planlanan 2.905.004 Avro olarak bedelli projenin uygulamaya alınmasıyla, oluşturulacak hızlı iletişim ve irtibatla denizlerimizdeki seyir güvenliği sorunu büyük ölçüde aşılmış olacak. AnelTech Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Suat Baysan, ülkemizin tüm kıyıla rını kapsayacak bu prestijli projenin içinde olmaktan onur duyduklarını söyledi. Baysan, AIS Projesi’ni hayata geçirmek için dünyanın en önde gelen firmalarından Avustralyalı AMS şirketi ile iş ortaklığı kurduklarını da belirterek böylece Türkiye’ye bir “KnowHow” aktarımı da yapmış olacaklarını belirtti. Kendini kanıtladı Suat Baysan, Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) Projesi’ni ihalede öngörülen süreden daha kısa bir zaman diliminde tamamlayarak Denizcilik Müsteşarlığı’nın hizmetine sunmayı amaçladıklarını da kaydetti. Telekomünikasyon sistemlerinin altyapısını oluşturan santral, data ve transmisyon üniteleri, kartlı telefon ve uç cihazların üretim, bakım ve onarımını yapmak üzere 2003’te faaliyete başlayan AnelTech, kısa sürede sektörde kendini uzman ve güvenilir kuruluş olarak kanıtlamayı başardı. Etkin bir mekanizma Karadeniz’den Ege ve Akdeniz kıyılarına kadar olan denizlerimizin en gelişmiş güvenlik sistemiyle örülmesine yönelik projeyle, karasularımızda yaşanabilecek her tür kaçakçılıkla mücadelede daha etkin bir kontrol mekanizması oluşturulacak. Günümüzde, sahile kıyısı olan ülkelerin karşılaştıkları en önemli sorunlardan biri olan kaçak göçmen olayı da AIS Projesi’yle büyük ölçüde çözüme kavuşacak. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) ve teknik özellik Koltuk müdürüne ısınamıyor ? BALIKESİR (Cumhuriyet) Balıkesir’de İl Sağlık Müdürü yine değişti. AKP’nin iktidara gelmesinden yaklaşık bir yıl sonra İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Çalışkan görevinden alındı ve yerine Dr. Süleyman Baysal getirildi. Yargı kararıyla görevine dönen Çalışkan’a yine görevden el çektirildi. Çalışkan’ın hukuk mücadelesi sürerken, bu kez müfettişlerce Baysal da görevden alındı ve yerine yardımcısı Altan Paç vekâleten atandı. Ancak Paç da görevden alınarak ve yerine Balıkesir Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Mustafa Mallı vekâleten getirildi. Çalışkan, Danıştay kararıyla görevine dönme hakkını kazanınca Mallı dönemi de başlamadan bitti. KURBAN BAYRAMI Dinci basından THK’ye gasp suçlaması İstanbul Haber Servisi Dinci basın, Kurban Bayramı’na bir hafta kala, Türk Hava Kurumu’nu (THK) kurban derilerini gasp etmekle suçlayarak yurttaşlara deri, bağırsak, fitre ve zekâtlarını istediğiniz yere bağışlayın çağrısı yaptı. Kurban derisi, bağırsak, fitre ve zekât toplama yetkisi yalnızca THK’de bulunmasına karşın dinci Anadolu’da Vakit gazetesi, Kurban Bayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte kurban derisi tartışmalarını yeniden başlattı ve okurlarından, kurban derisi, bağırsak ve fitreyi istedikleri yerlere vermelerini istedi. Toplama yetkisinin yalnızca THK’nin elinde bulunmasına karşın Anadolu’da Vakit gazetesinin dünkü sayısında “Unutma: Eti de, derisi de senin!” başlıklı bir yazı yayımlandı. Tüketici Sesi köşesinde yer alan haberde, deri toplama yetkisinin THK’de bulunduğu halde deri, bağırsak, fitre ve zekâtın istenilen kişi ve kurumlara verilebileceği iddia edildi. Haberde, kurban kesecek kişilere, “Hiçbir yasal dayanağı olmayan bu tavra karşı haklarınızı savunmak insani bir sorumluluktur” denildi. Türkiye genelinde en çok kurbanın kesildiği İstanbul’da da Kurban Bayramı’na yönelik hazırlıklar sürdürülüyor. Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın denetiminde kentte toplam 488 adet kurban kesim merkezinde hizmet verileceği, örnek olması amacıyla 7 adet tesis kurulduğu belirtildi. İBB Sağlık ve Hıfzıssıhha Müdürlüğü ilaçlama ekipleri de kurban satış ve kesim yerlerinde dezenfeksiyon amaçlı çalışmalarını sürdürüyor. İlaçlama hizmetleri için 0212 612 75 50 – 612 75 32 ve 0216 341 14 48 numaralı telefonların aranabileceği belirtildi. Sokakta linç kültürü olarak gelişen saldırganlığın kendisini artık okullarda şiddet olarak açığa çıkarttığı belirtiliyor. Üniversitelerde yaşanan öğrenci kavgaları dehşet verici boyutlara ulaştı Temizlik okulu açılıyor ? Haber Merkezi Kocaeli Üniversitesi bünyesinde temizlik hizmetleri sektörüne ara yönetici yetiştirmek amacıyla “Temizlik Okulu” açılıyor. 2 yıllık meslek yüksek okulu kurulması konusunda YÖK’e müracaat için Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Ş. Komşuoğlu ile Temizlik ve Servis Hizmetleri İş Adamları Derneği (TESHİAD) Genel Başkanı Cevat Turan arasında bugün üniversite rektörlüğünde protokol imzalanacak. Protokolle, “Temizlik Okulu”nu tercih eden öğrencilere mezuniyetlerinden sonra TESHİAD iş güvencesi veriyor. ‘Faşist’ terör sürüyor BURAK ALİÇAVUŞOĞLU Türkiye’de çok sayıda üniversitede yaşanan “faşist terörü” dehşet verici boyutlara ulaştı. Kendilerini “ülkücü” ve “nizamı âlemci” olarak nitelendiren takım elbiseli kişilerce top sakallı, uzun saçlı veya Kürt kökenli oldukları gerekçesiyle darp edildiklerini iddia eden öğrenciler, can güvenliklerinin olmadığı gerekçesiyle okullarına devam edemiyor. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Cangızbay, ülkücülerce tehdit edildiği gerekçesiyle iletişim fakültesinde verdiği dersleri bırakmak zorunda kalırken geçen günlerde Ankara Hacettepe ve Gazi üniversitelerindeki “faşist terörüne” karşı çıkan öğretim üyeleri “Öğrencime dokunma” kampanyası başlatarak yaşanan olayları protesto etti. EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, bir dönem sokakta linç kültürü olarak gelişen saldırganlığın kendini artık “okullarda şiddet” olarak açığa çıkarttığını söyledi. Dinçer, “Üniversiteleri basan çete artıklarının varlığı devam ediyor. Belli merkezlerden, düğmeye basılmış gibi, Türkiye’de kaos ortamı yaratılmaya çalışılıyor ” diye konuştu. Öğrencilerin özerk, parasız ve demokratik üniversite taleplerinin karşısına sürekli “çete artıklarının” çıktığına dikkat çeken Dinçer, “Üniversitelerde yerli sermayeyle uluslararası sermayenin bütünleşmesini amaçlayan neoliberal politikalara karşı mücadele yürüten öğrencilerin karşısına, bu tip eli satırlı, çete artığı adamlar getiriliyor. Gençlerin bu haklı talepleri bu tür saldırılarla sindirilmeye, baskı altına alınmaya ça lışılmaktadır. Bu durumu bertaraf etmek için bütün eğitim bileşenlerinin hep birlikte mücadele etmesi gerekmektedir. En kısa zamanda bu ortak mücadeleyi örgütlememiz gerek” ifadesini kullandı. Çoğu öğrenci bile değil 23 Aralık tarihinde Beşiktaş’ta 67 kişilik ülkücü grup tarafından kafasına aldığı satır darbeleri sonucu ağır yaralanarak komaya giren İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Okan Özperçin, “ Bu olayları gerçekleştirenler bir türlü yakalanamıyor” dedi. Kendilerini ülkücü olarak nitelendiren kişilerin, her gün okul etrafında gezinerek uzun saçlı, küpeli ya da Kürt kökenli öğrencileri yakalayıp dövdüklerini söyleyen Özperçin, “Çoğu öğrenci olmayan bu kişiler hocalarımızı bile darp ediyorlar” dedi. obursali?cumhuriyet.com.tr SINAV TAKVİMİ AÇIKLANDI OKS 10 Haziran’da DPYS 6 Mayıs’ta ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2007 Sınav Takvimi’ne göre, ilköğretim son sınıf öğrencilerinin fen, Anadolu, sosyal bilimler ile bazı meslek liselerine girebilmesi için yapılan Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme Sınavı (OKS) 10 Haziran Pazar günü gerçekleştirilecek. Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (DPYS) ise 6 Mayıs’ta yapılacak. MEB, 2007 yılında yapacağı sınavların tarihlerini belirledi. Buna göre fen, Anadolu, sosyal bilimler ve bazı meslek liselerine öğrenci yerleştirmek amacıyla ilköğretim 8. sınıf öğrencilerine yönelik düzenlenen OKS, 2007 yılında 10 Haziran Pazar günü yapılacak. Sınava, DPYS’ye girecek 8. sınıf öğrencileri ile Polis Koleji Aday Tespit Sınavı adayları ve özel okullarda okumak isteyen öğrenciler de katılacak. İlköğretim ile ortaöğretimin ara sınıflarındaki öğrencilerin de girebileceği DPYS ise 6 Mayıs Pazar günü gerçekleştirilecek. Sınavların başvuru tarihleri, daha sonra duyurulacak. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi de ÖSS’nin 17 Haziran Pazar günü, Yabancı Dil Sınavı’nın da 24 Haziran Pazar günü gerçekleştirileceğini duyurmuştu. Bu köşeyi okuyanlar bilirler, 1999 yılında başlayan ve halen bazı gruplarca sürdürülen ölüm orucunu bir eylem biçimi olarak başından beri onaylamadım. Bu düşüncemi bu eylem başlamadan önce Bayrampaşa Cezaevi’ne gidip bizzat bu eyleme karar verenlere de anlattım. Aradan 6 yıl geçti, ölüm orucu sürüyor. Bu süreç boyunca çeşitli nedenlerle bir araya geldiğimiz, konuştuğumuz avukat Behiç Aşçı şu anda ölümün sınırında. Tanıdık birisinin göz göre göre ölüme yaklaşması kabul edilir gibi değil, dayanılır gibi değil. Ölenlere yüreğim yandı. Ölmelerini, sakat kalmalarını hiç istemedim. Onların ölümünü engelleyecek bir ortam için de elimden gelen gayreti gösterdim. Şimdi de hâlâ cezaevlerindeki tecrit koşullarının düzelmediğini biliyorum. Köşemde cezaevindeki sorunları anlatan tutuklu ve mah Behiç Aşçı ve Ölüm Orucu kumların mektuplarını yayımlıyorum. ??? Siyasi tutuklu ve mahkumları en ağır koşullu cezaevlerine kapatmak zaten bir devlet politikası olarak başından itiraz ettiğim bir uygulama. Bir genç, herhangi bir siyasi tutumunu ifade etmek için bir mitinge, gösteriye katılıyor. Bu gösterinin barışçı olup olmaması önemli değil. “Terör örgütü üyeliği”hemen bir damga olarak gencin yakasına yapışıyor. Ardından tecrit amaçlı, yüksek güvenlikli F tipi cezaevine kapatılıyor. “Terör örgütü üyeliği” öylesine soyut ve her amaç için kullanılacak bir gerekçe ki, gençler aylarca yıllarca, haklarındaki küçük iddialar için bile bu cezaevlerinde çile dolduruyorlar. Bunların bir kısmı daha sonra aklansa bile çektiği acılar onda bir ömür boyu sürecek izler bırakıyor. ??? Adalet Bakanlığı’nın geçen gün yaptığı açıklamayı okudum. Behiç Aşçı için “terör örgütlerinin avukatı deyimi kullanılıyor. Ne demek “terör örgütlerinin avukatı”? Katillerin avukatı, hırsızların avukatı gibi avukat çeşitleri olmadığı gibi terör örgütü avukatlığı diye bir çeşit de yok. Avukatların, savundukları sanıklara göre tanımlanması, üstelik de bunu Adalet Bakanlığı’nın yapması ayıp olmanın da ötesinde bir hukuk skandalıdır. Bakanlığın hukuk dışı bir mantık içeren bu türden tanımlamalar yapmaya hakkı yoktur, hukuku da yoktur. ??? Behiç Aşçı’nın ölmesini istemiyorum. Ölüm orucunda kimsenin ölmesinden yana değilim. Onların ölüm orucu yapmalarına da karışamam. Ancak, cezaevlerindeki tecridin kaldırılmasının gerektiğine inanıyorum. Dokuz tutuklu veya hükümlünün gün boyu belli saatler içinde birbirleriyle görüşmeleri, aynı havalandırmaya çıkmaları talebi neden kabul edilmiyor? Bunun güvenlik açısından ne gibi sakıncası olabilir ki? Her tarafı çevrili, olağanüstü güvenlik önlemlerinin alındığı bir cezaevinde 9 tutuklu ve mahkumun bir havalandırmada sınırlı bir zaman dilimi içinde bir arada bulunması güvenliği nasıl tehdit edebilir ki? ??? 19 Aralık 1999 yılında yapılan “Hayata Dönüş” operasyonunun ne kadar hukuk dışı, insanlık dışı olduğu bugün resmi raporlarla ortaya çıktığı halde, bu acının bedelini hâlâ içerdekiler ödüyor. Kimse bu operasyonları yapanlar hakkında ciddi bir hukuk yoluna başvurmayı düşünmüyor. Hâlâ suçlananlar, tutuklular ve mahkumlar… Böyle hukuk devleti olur mu, böyle adalet olur mu? Adalet Bakanlığı’na bu köşeden bir kez daha çağrıda bulunuyorum: F tipi cezaevlerinde uygulanan tecrit politikası insan haklarına aykırıdır. En temel insani ihtiyaçlara aykırıdır. Bir insanı hangi gerekçe ile olursa olsun, tek başına bir yere kapatamazsınız. Hele de bunların birçoğu henüz mahkum bile olmamışken bunu hiç yapamazsınız. İnsan haklarına aykırı bu durumun çözümü de zor değildir. İçeridekiler 3 hücredeki üç hükümlü ve tutuklunun aynı havalandırmayı paylaşmasını istiyorlar. Böylece tecritleri bir anlamda hafiflemiş olacak. Neden böyle bir çözüme karşı direniliyor, onu da anlamıyorum… Adalet herkese karşı eşit davranmak zorundadır. CUMHURİYET 06 K