24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 ARALIK 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Posta PTT, İstanbul Beyoğlu’ndan 30 Kasım’da postaya verilen bir zarfı İzmir Foça’ya tam 21 günde ulaştırarak, atlı posta döneminden bile geride kalmayı başardı. Ya ğ m u r E k i m Çocuklar suça itiliyormuş... “Böyle büyüklere böyle çocuk!” ANAYASA Mahkemesi’nin Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun bazı maddelerini iptal etmesi ve yürürlüğünü durdurmasının ardından Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok bakın ne diyor: “Sosyal güvenlik kurumlarına 2005 yılında bütçeden aktarılan 23 katrilyon liralık kaynağın 7.5 katrilyonu yani yüzde 32’si SSK’ya ait, ancak bu oran ve miktar 2006’da daha da artacak. Zira AKP Hükümetinin daha önce adı sağlık reformu olan ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın temel ayağı SSK sağlık modelinin ve özellikle de 2004’te imzalanan ‘Kamu İlaç Alım Protokolü’ ile SSK ilaç alım modelinin tasfiyesiydi. SSK İstatistik Bülteni’nin Aralık ayında yayımlanan ve 11 aylık fiili, 1 aylık da tahmini akım tablosunu gösteren son verilerine göre 2004 yılında 6.6 katrilyon lira olan toplam sağlık harcaması, kurumun tasfiyesinin ardından 2006 GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM 10 oyuncaktan 9’u Çin malıymış. Tabii ya, Çin bizim için çocuk oyuncağı! Şeffaf Tekin Münür Ormancıoğlu: “İstanbul’da şeffaf israf örneği; tramvay yolundaki beton koruganlar sökülüp yerine cam döşeniyor!” yılında 5 katrilyon liralık artışla 11.5 katrilyon liraya sıçradı. Bu artışta başat rol ise 2004 yılında 2.7 katrilyon lira olan ilaç harcamasının 2006 yılında iki katın üzerinde bir artışla 5.5 katrilyon liraya çıkmasıydı. Üstelik bu harcama verilerinde kurumun devlet hastanelerine olan 2.5 katrilyon liralık borcu ile üniversite hastanelerine, özel hastanelere, özel tanı ve tedavi merkezlerine ve serbest eczanelere ait diğer borçları yer almamaktadır. Bu borçlar da göz önüne alındığında SSK’nın 2004 yılında 6.6 katrilyon lira olan toplam sağlık harcaması iki katından fazla artarak 2006 yılında 15 katrilyon liraya yaklaşacaktır. Bu harcamaların aslan payı ise her geçen yıl daha da bağımlı hale geldiğimiz ulus Kara delik ötesi ilaç, tıbbi teknoloji ve tıbbi malzeme şirketlerine gitmektedir. Sosyal güvenlik kurumlarının kara delikleri, aynı zamanda dış ticaret açığımızda ve cari açığımızda başat rol oynayan başta ilaç sektörü olmak üzere sağlık sektörü ile ilintilidir.Türkiye’nin ilaç ihracatının ithalatını karşılama oranı yüzde 9’a gerilemiş, yalnızca 2005 yılında 3 milyar dolarlık ilaç ticaret açığı verilmiştir. Oysa Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın ‘Kıyak Protokol’ olarak tanımladığı Kamu İlaç Alım Protokolü’ne imza atan taraflar SSK’nın zararının 400 trilyon lirayı geçmeyeceğini savlamışlardı. Tıp Kurumu ise gerek kurumun ilaç harcamalarının gerekse SSK hastaneleri ve birinci basamak sağlık kuruluşlarının devredilmesinin ardından toplam sağlık harcamalarının en az iki katına çıkacağını ileri sürmüştü. Ne yazık ki tahminlerimiz bizi yanıltmadı.” Madem “Dönemiyorsunuz”, Meclis’e Kapanın! CHP’li milletvekillerine sesleniyorum: Madem şu ya da bu, kendinize has mantıkla sinei millete dönemiyorsunuz, o zaman tam tersini yapın! Parlamentoya oturun ve oradan çıkmayın! Evinize uyumaya gitmeyin, tıraş olmayın! O yüce mekânı terk etmeyin. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda, Cumhuriyetimizi, virajın hemen ötesinde bekleyen kara tehlikeye karşı yumruğunuzu sıralara vurun, tavrınızı, ağırlığınızı koyun. Hazırlanmış senaryoyu, rutini böylece bozun. “Zor, oyunu bozar” isimli çok güzel bir atasözümüz var. İşte onu uygulamanın tam sırası. Meclis’ten ayrılmayın, bırakın halk size koşsun, heyecan dalgası Türkiye’yi ve dünyayı sarssın. Tekrar ediyorum: Rakibinizin ezberini, oyununu bozun. Millete dönerek bir eylem yapmak istemiyorsunuz, o zaman millet size koşsun; Kızılay’ı, bakanlıkları, yerlere oturup kaplasın, alkışlasın! Köfteciler, börekçiler tezgâh açsın. Isınmak için ateş yaksınlar. Siz vekillerin rahatı mı kaçar? Duş mu alamazsınız? Dışarıda randevularınız mı var? Hangisi ülkeyi bekleyen kara uçurumdan daha vahim olabilir söyler misiniz? ??? Türkiye, Cumhuriyet tarihinin tartışmasız en riskli ve en zor virajına giriyor. 2007’nin içinden geçtikten sonra, 365 gün ötede bizi nelerin beklediğini herkes dehşet içinde tartışıyor. AKP’nin, kayıtlı seçmenlerin dörtte birinin oyu ile ve diğer partilerin aymazlıkları sayesinde oluşturmaya çalıştığı azınlık diktatörlüğü, bizi kapının eşiğinde bekliyor. Erdoğan’ın stratejisi belli: Çankaya’yı da ele geçirip, iktidarı bir daha hiçbir zaman vermemecesine devletin temel nitelikleri ile boğuşma kararı. Her kafadan bir ses çıkıyor, neler yapılabileceği konusunda. En çok tartışılan olgulardan biri olan “sinei millet”, kimilerine göre Erdoğan’ın ihtiraslarını durdurmanın olmazsa olmaz çarelerinin başında geliyor. Halk ve Bahçeli, Baykal’ı ısrarlı şekilde o karara davet ediyor, Baykal da, “Bize erken seçimi getireceğinden emin olsak, yaparız, ama onun da garantisi yok” diyor. Bir de istifaları TBMM’nin “kabul etme” sorunu var! Bunu geçen cumartesi Vural Savaş’a yönelttim, “Kabul etse de etmese de mühim olan o eylemin kendisidir, jesttir” dedi. Haklı bana göre de. Çünkü konu “legal” boyutta değil, siyasi havayı etkileme olarak ele alınmalı. Ama sonuç ortada: CHP istifa etmiyor. “Erken seçim” konusuna gelince, her ne kadar bu konuda büyük ölçüde bir fikir ortaklığı olsa da benim tereddütlerim var: Erken seçimi, ona hazırsanız istersiniz. Aynı hataları tekrarlayıp, yine bölük pörçük olarak geçen 10 seçim mağlubiyetinin nedenini anlamadan girerseniz, sonu yine hüsran olur ve o zaman Erdoğan Çankaya’ya “imparator” gibi çıkar! Peki CHP üst üste gelen seçim mağlubiyetlerinden ders aldı mı? Bence hayır. Dikine giderek göz göre göre aynı hatalara koşuyor. Demek ki, “düğümü çözene kadar parlamentodan çıkmayın” önerisi yerinde. Fransızlar bunu uyguladı: Fransız Devrimi buna benzer tarihi bir olayla başladı. 1302’den beri arada sırada, 2030 yılda bir kralın çağrısı ile “olağanüstü” toplanan “Etats Generaux”, (istişare meclisi) Kral’ın 1789 Ocak ayındaki çağrısı ile, 5 Mayıs 1789’da toplanmıştı. ünlü Fransız Devrimi’nin tetikleyicisi olan bu mecliste, dini temsilciler, soylular ile burjuvanın ve halkın sesi olan “Tiers Etat” vardı. Temsil edilmeyen köylüler de bu sonuncu kesime yaslanıyordu. Toplumun yüzde 2 ve yüzde 4’ünü temsil eden imtiyazlı sınıfların oyu bu mecliste 30 ile çarpılmış gibi olurken, tam tersine halkın genelini yansıtan “Tiers Etat”nın oyları, üçe bölünmüş gibi oluyordu. Buna itiraz eden katılımcılar, toplandıkları binayı, “Biz milleti temsil ediyoruz. Anayasa yazmadan buradan bizi ancak süngülerin zorlaması ile çıkarmayı deneyebilirler” diye işgal etmişlerdi. 4 Ağustos 1789 gecesi ise bir mucizeyi başarmış, halkın eşit temsili ve feodalizme karşı çıkış adına o gece kurucu mecliste tam bir tarihi devrim süreci başlatmıştı. ??? Şimdi bize dönelim. İşte oyunu bozacak yeni strateji: CHP ve isterlerse diğer muhalifler kendini parlamentoya kitler. Eve dönmez. Halk bundan etkilenir. MGK ve Cumhurbaşkanı, halkla beraber bu sesi legal siyasal platformunda değerlendirir. Sezer olağanüstü gündemle TBMM’yi toplar. Zor, oyunu bozar. Erdoğan veya onun seçeceği bir isim, Çankaya’ya çıkamaz. Merkez bir adayda buluşma veya yeni bir ortamda erken seçimle sorun çözülür… CHP Parti Meclisi’ni, tıkanmışlığı aşmak için bu gündemle toplanmaya davet ediyorum! Hemen ocağın ilk haftasında! Daha iyi somut önerisi olan var mı? Yoksa, sakın hiç kimse buna “gayri ciddi” demeye kalkışmasın. Kendisi “gayri ciddi” duruma düşer! email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Avusturya Başkonsolosluğu’nun terbiyesizliği İSVİÇRE’YE giderken Avusturya’ya geçmek istiyor gazeteci yazar Deniz Banoğlu. Avusturya Başkonsolosluğu’na vize başvurusu yapıyor. Tüm belgeleri tamam olduğu halde vize alamıyor. Bunun üzerine Avusturya’nın İstanbul’daki Başkonsolosluğuna şu mektubu gönderiyor Banoğlu: “25 gün kalacağım İsviçre’den Avusturya’ya sadece birkaç günlük (tarihini bile bilmiyorum çünkü orada kararlaştıracaktık) bir ziyaret amacıyla gideceğimi bildirdiğim halde, benden otel rezervasyonu nasıl istenebilir? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bir dönem Kültür Ataşeliği yapan Kasperl Viyana’ya (hem de turistik) yaptığım bir kültür seyahati nedeniyle, bana oradaki müzik etkinliklerini izlemem için özel basın belgesi vermişti. Demek bugün nereden nerelere geldik. Türk vatandaşının yurtdışı seyahatlerinde kendi topraklarında vize alma konusunda nasıl zorluklarla karşılaştığını biliyor ve buna tanık oluyorum. Bu beni ayrıca son derece rahatsız ediyor, bundan sizleri değil, kendi siyasi yetkililerimi sorumlu tutuyorum. Ancak sebep ne olursa olsun, böylesine bir güvensizliği, hiçbir kavrama sığdıramıyor ve izninizle Konsolosluğunuzun bu tutumunu protesto ediyorum. Ülkeniz Avusturya’nın bugüne kadar şahsen bana bir katkısı olmadı, ama benim en azından çevirdiğim kitaplarla ve ülkenize ilişkin yazılarımla Avusturya edebiyatına, kültürüne bir katkım oldu. Bunu da özellikle bilmenizi isterim.” Sulta Gülhan Elmas: “AKP teşkilatı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını istiyormuş. Partideki liderlik sultasından başka türlü kurtulamayacaklarının farkındalar!” Cepçi Akif Kökçe: “Sinei millete dönecekler diye sevinmeyin! Milletin cebine dönmek varken, sinesine dönmezler!” Dinciliği Aklamak ALİ BULUNMAZ Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı yapıtında “Uygarlık sonunda, insanlar daha çok kan dökücü olmadılarsa bile; en azından daha kötü, daha iğrenç bir cana kıyıcı olmuştur” diye yazıyor. Dostoyevski, bu satırları 19. yüzyılda karalamış ve 20. yüzyıldaki katliamlara tanık olmamış, ancak gidişin endişe verici olduğunu anlatıp durmuştur. ??? 20. yüzyılda insanlar, işledikleri her cinayet için çeşitli nedenler öne sürdü: “Barış” için, “özgürlük” için, “demokratikleşme” için ve tabii, geçmişte olduğu gibi “din” için... Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de, “Din elden gidiyor” diye, dört bir yanda ayaklanmalar başlatıldı, aydın ve laik insanlar katledildi. Asteğmen Kubilay’ın öldürüldüğü Menemen Olayı da, bunlardan biriydi. 23 Aralık 1930’da meydana gelen ayaklanma, “irtica isyanı” şeklinde kayıtlara geçti. Ancak bugünlerde dinci basın, bu gerçeği ve ayaklanmayı çıkaran kişileri “aklama” yoluna gidiyor; kimi “belgelere” dayanarak, Derviş Mehmet’in “esrarla etrafındakileri hipnotize ederek 23 Aralık 1930’da ayaklanmayı başlattığını; zamanın yetkililerinin, bu ayaklanmanın gelişimini noktasına virgülüne bildiği halde Kubilay’ı öldürenler, Menemen Hükümet Konağı’na gelene kadar hiçbir şekilde olaya müdahale etmediğini” vurguluyor. Mehdiliğini ilan eden Derviş Mehmet’in, “esrarla teslim aldığı” müritleri, Kubilay’ı öldürüp, onun kesik başını sokak sokak gezdirerek bir “komployu” sahneye koymuş. Çünkü dinci basının iddialarına göre, Ankara ve İzmir’deki yetkililer tüm yaşanacakları “biliyorlarmış.” Ayrıca Derviş Mehmet’in müritleri, “esrarın etkisiyle” Kubilay’ın başının kesildiğini “fark etmemişler”. ??? Dinci basının “yüksek tirajlı” gazetesi soğukkanlılıkla işlenen cinayeti “komplo”; hatta neredeyse “birkaç kendini bilmezin işi” biçiminde nitelendirdikten sonra, Menemen Olayı’nın 76. yılındaki anma törenlerini ve protestoları da “marjinal grupların düzenlediği etkinlik” şeklinde yansıtıyor. Tarikat ve nurlu ışıklarla “aydınlanan” günümüz Türkiye’sinde “aslanların Allah diye kükrediğinin söylendiği” veya bir hiç uğruna binlerce askeri Sarıkamış’ta ölüme götüren “komutanlara” övgüler düzüldüğü bir ortamda, bu iddia ve nitelemeler de “çok doğal karşılanmalı”! Çünkü laik demokratik Cumhuriyete saldırmak ve dinciliği aklamak, bugünün modası. Bir piyeste, türbanı çıkaran kadınları canlandıran öğrencilere ve onların öğretmenlerine küfürler savuran iktidar partisinin ilçe başkanı, aslında gerçeği yansıtıyor. Bu yüzden, Menemen Olayı’na “münferit” ve “komplo” yakıştırması yapılması da yadırganmamalı! Bugün dincilik gemi azıya almış, “final süreci” ya da “zafer tırmanışı” adı altında yürüyüşünü sürdürüyor. Nurculuğun ve irticanın “fikir babaları” kutsanıp el üstünde tutuluyor. “Arka bahçenin” gülleri, devletin tüm kurumlarını ele geçirmeye devam ederken; buna tepki gösterenlere badem bıyık altından gülüp, “gerici” yaftası yapıştırıyor. En büyük komedi de bu... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Aralık www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Divan edebiyatında her 1 bendi altı dize 2 den oluşan şiir türü. 2/ Arşının 3 sekizde biri 4 uzunluğundaki 5 ölçü... İki şey arasında ya da 6 parça ile tüm 7 arasında bulu 8 nan bağıntı. 3/ Yeğin, şiddet 9 li... İspanyolların se1 2 3 4 5 6 7 8 9 vinç ünlemi. 4/ Milos 1 C U R N A T A U Forman’ın 1984 Os2 A Z E K A V A L car Ödülü’nü kazanan N A filmi. 5/ Pokerde deği 3 V O M B A T B U L AMA Ç şik renklerde beşli di 4 C 5 A T E A R A L ziye verilen ad... Bir İ L İ T nota. 6/ “Kakım” da 6 V E T O A T A denilen kürk hayvanı... 7 A L İ Z E Hatay ilinde bir ova. 7/ 8 E K ONOM İ K Amerika’da yaşayan 9 İ K O N H A K A ve geriye doğru uçma özelliği de olan küçük bir kuş. 8/ Boru sesi... Ödenti. 9/ Taparcasına sevme. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 İLAN TC BAKIRKÖY BİRİNCİ İCRA MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2006/1455 Florya, Şenlikköy Mahallesi Cevizli Sokak No: 7 Bakırköy/İstanbul adresinde iştigal eden Fly Havayolları A.Ş.’ne İİK.nu 285 ve takip eden maddeleri gereğince 23.11.2003 tarihinde başlamak üzere üç aylık konkordato mühleti verildiği ilan olunur. Basın: 58349 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tersi de yüzü de kullanılan, sim ve renkli ipliklerle yapılmış kafes biçimde nakış. 2/ Faiz... Küçük doğranmış et ya da ciğerle yapılan yemek. 3/ Tatlı sularda yaşayan, eti beyaz ve lezzetli bir balık... Kaynağı antik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. 4/ Salgın hastalık. 5/ “Ölür ise ölür / Canlar ölesi değil” (Yunus Emre)... Basınçlı suyla tuvaletin yıkanmasını sağlayan aygıt. 6/ Bir nota... Merkür gezegenine verilen bir başka ad.7/ Yunan mitolojisinde aşk tanrısı... Dizkapağının birkaç santim altında biten etek boyu için kullanılan sözcük.8/ Tabut... Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanılan sözcük... Yemek. 9/ Bir bütün lahananın içine kuşbaşı et konularak yapılan dolma. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear