26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ARALIK 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Onaylanmayan yasanın toplantısı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Arasında 2006 Yılı Tam Yetkili Temsilciler Konferansının Organizasyonu, Gerçekleştirilmesi ve Finansmanına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı” 17 Temmuz 2006 tarihindeTBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. Tasarının gerekçesi açıktı: “Söz konusu anlaşma ile konferansın Antalya’da yapılmasından kaynaklanan ilave masraflar, sağlıklı ve etkin olarak yürütülmesi için ihtiyaç duyulan altyapı, sağlanacak imkânlar/hizmetler, yerel personel ve teknik donanıma ilişkin hükümler düzenlenmekte, ayrıca kişilere ve mallara yönelik ayrıcalıklar ve muafiyetler ile olası uyuşmazlıklarda başvuru makamı olarak hakem kurulu öngörülmektedir.” Bu tasarı TBMM’de onaylanmadı, ama Uluslararası Telekom Birliği’nin dört yılda bir yapılan Tam Yetkililer Konferansı 625 Kasım 2006 tarihleri arasında 192 ülkeden bir kısmı bakan düzeyinde 2000 kadar temsilcinin katılımı ile Antalya’da yapıldı. Bunun üzerine CHP’li Osman Coşkunoğlu’na, TBMM Başkanı’na bir çift soru sorma görevi düştü: “TBMM’de onaylanmamış olan bu konferansın yine de toplanmış olmasını TBMM Başkanı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Konferans bittikten sonra bile bu tasarının TBMM Genel Kurul gündeminde kalmış olmasının nedeni nedir? Bu tasarının akıbeti ne olacaktır? TBMM tarihinde böylesine garip bir durum, böylesine bir ciddiyetsizlik olmuş mudur? Benzer bir olay yaşanmış mıdır?” SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Enkaz Altında Kalan Sistem Anayasa Mahkemesi kararı ile AKP’nin sözde sosyal güvenlik reformu çöktü. Altta kalan yine emekçiler ve onların hakları oldu kuşkusuz. Sözde reformu erteleyecekler ya onu bahane ederek yaptıkları yıkım ne olacak? TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy’a enkazın kaldırılıp kaldırılamayacağını sorduk, yanıtladı: Tek çatı uygulaması çöktü. Oysa bundan önce, hükümet ve Sağlık Bakanlığı, sanki tek çatı uygulaması varmış gibi birçok uygulamayı yaşama geçirdi; SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi, aile hekimliği uygulamasının başlatılması ya da sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi gibi... Bu durumda, bugüne kadar yaşama geçirilen tüm bu uygulamalar ne olacak? Anayasa Mahkemesi kararıyla sadece “tek çatı” uygulaması değil, Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) finansman çatısı da çöktü. Dolayısıyla bir Dünya Bankası projesi olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çöktü. Şu anda sosyal güvenlik sisteminde AKP Hükümeti’nin henüz açıkça adını koymadığı bir kaos söz konusudur. Sağlık Bakanı’ndan 1 Ocak’ta yürürlüğe girmesi beklenen GSS’nin akıbetini görüşmek üzere randevu talebinde bulunduk. Ama henüz yanıt almış değiliz. Zaten yetersiz olan sağlık sistemi, yasal altyapısı iyi hazırlanmadan atılan aceleci adımlarla iyice yıpratılmış, yeni sistem daha ortada yokken, yerleşik sistem daha da yetersiz hale getirilmiştir. Özellikle kırsal alanda birinci basamak sağlık hizmetlerini ayakta tutan sağlık ocakları bir kenara itilmiş, geniş hekim kitlesinin tepkileri görmezlikten gelinerek “aile hekimliği” zorla uygulamaya sokulmuştur. Özel sağlık sektörü boş ümitlerle pompalanmış, birkaç yıl içinde yüzlerce özel sağlık işletmesi sağlıkta dönüşüm programından nemalanma beklentisi içinde devreye sokulmuştur. Performansa dayalı döner sermaye uygulaması, 2. ve 3. basamak tedavi kurumlarının işletme haline çevrilmesi, sağlığın piyasalaştırılmasının beklenen etik kirlenmelerini hızla gündeme getirmiştir. Kısaca “Zararın neresinden dönülürse kârdır” anlayışı ile en kısa zamanda geri adım atılsa da, şu ana kadar verilen zararın giderilmesi kolay olmayacaktır. Bundan sonra ne yapılabilir? Nasıl bir sistem gerekiyor? Bundan sonrası için bizce yapılacak şey, bir taraftan sağlık çalışanları ile en geniş demokratik işbirliği anlayışı içinde yeni yasal zemini hazırlarken bir taraftan da sağlık ocaklarını yeniden ayağa kaldırarak ve geliştirme çalışmalarına başlayarak kadro, altyapı ve donatım eksiklerini gidermek olmalıdır. 2. ve 3. basamak kamu sağlık kurumları, eğitim hastaneleri, üniversite hastanelerinin eksikleri tamamlanmalı, adım adım kamusal sağlık sistemi canlandırılmalıdır. Sağlık alanını içinden çıkılmaz hale getiren Dünya Bankası ve IMF projeleri terk edilmelidir. Türkiye’nin kamusal sağlık örgütlenmesi konusundaki deney ve bilgi birikimi ışığında çağdaş gereksinmeler de göz önüne alınarak koşullarımıza uygun bir sağlık sistemi geliştirilmelidir. TTB, bu anlayışla atılacak her adıma yardımcı olmaya hazırdır. AB, Türkiye, Reel Politik (II) ROMA Özal ‘80’li yıllar sonunda, “üyelik talebi” ile Brüksel’in kapısını çaldığında, topluluğun Türkiye’deki ilk temsilcisi Gian Paolo Papa bana; “Çok geç!” demişti: “Ankara bu inisiyatifi Yunanistan’la birlikte trene atlamayarak, kaçırdı. Berlin Duvarı’nın yıkılması, Brüksel’in ajandasını tümden değiştirdi. Ajandada artık ‘Doğu Avrupa’ var. Türkiye’nin önüne ikinci bir fırsatın çıkması, bundan böyle çok büyük jeopolitik değişimlere kaldı...” “Nasıl yani?” diye üstelediğimde; “Türkiye bekleyecek!” yanıtını almıştım: “Ankara’nın üyeliğinin ciddi biçimde masaya yatırılması, artık, dünya siyasetinde bugünden öngöremeyeceğimiz büyük siyasi değişimlere kalmıştır. Berlin Duvarı’nın çöküşü nasıl beklenmedik bir sarsıntı yarattıysa, bir gün öyle büyük bir deprem olur ki; Brüksel, dürbünü yeniden Türkiye’ye fokuslamaya mecbur kalır...” Ve ‘Ortadoğu’ depremi Olaya tamamıyla “reel politik kriterler” açısından yaklaşan bu sözleri bugün bana hatırlatan gelişmeler, yanı başımızdaki Ortadoğu yangını. Diyeceksiniz ki “Bu yeni bir şey değil ki! Irak üç yıldır alev alev yanıyor. Lübnan geçen yaz taze bir savaş yaşadı. Gerek Lübnan, gerekse Filistin bir iç savaşa sürükleniyor. Bunlar yetmezmiş gibi ‘İran emperyalizmi’ yükseliyor. Bundan âlâ jeopolitik deprem mi olur? AB böyle bir anda kendisine minik bir Akdeniz adasının yarısını kalkan edinmiş, ‘limandı, şuydu, buydu’ diye Türkiye’ye parmak sallıyor!” Doğrudur. Brüksel adına tam bir aymazlık ve şuursuzluk bu. Bu şuursuzluğun baş nedeni, AKP hükümetinin 17 Aralık 2004 zirvesinde, önüne konan çifte standart şartları, koyun koyun kabul etmiş olmasıdır. AB’nin iki lokomotif ülkesi Almanya ve Fransa Türkiye’nin “çantada keklik konumundan” öylesine eminler ki, Brüksel’in üzerine üzerine gelmekte olan bu devasa “jeopolitik depremi”; hâlâ seçimden seçime erteleyebilecekleri bir değişken gibi algılama lüksüne sahip olduklarını varsayıyorlar. Ancak Avrupa’da bu inanılmaz “aymazlığın” farkına varanlar, farkına varmaktan öte “Durun, ne yapıyorsunuz?” paniği yaşayanlar da var. “Reel politik kriterler” ve “dengeleri” asla arka plana itmeyen İngiltere, bu paniği hisseden ülkelerin başında geliyor. Son AB zirvesinin ardından, Blair’in apar topar Türkiye’ye koşmasının baş nedeni bu. Akdeniz’le içli dışlı olan İtalya da durumun farkında. Bu nedenledir ki, Brüksel’in “müzakereleri dondurma kararı” ardından; İtalya’nın önde gelen tüm büyük gazetelerinde, “Amman dikkat. Brüksel ateşle oynuyor!” mealinde yazılar çıkıyor. Cumartesi yazmıştım. Ancak dün “Libero”da iki tam sayfa yorum daha yayımlandı. Bunlardan biri İstanbul’dan yazılmış: Özetle “Hayret! Türkler aslında hiç de sandığımız kadar bize uzak değil... Ama hay Allah, tüh!.. Şimdi de artık onlar bizi istemiyor. Kamuoyundaki AB desteği yüzde 30’lara düşmüş...” diyordu. İkincisi... nerdeyse artık hemen her gün bu konuyu yazan, Berlusconi’nin eski danışmanlarından Renato Brunetta’nın makalesi... Durum sıkışık Kaçak güreşen DYP’yi dışarıda bırakırsak Cumhurbaşkanı seçiminin yaratacağı gerilim öncesinde erken seçim isteyen iki parti öne çıkıyor: CHP ve MHP. Neden erken seçim istiyorlar? MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, nedenin gerekçesini anlatırken öncelikle bir ekonomik tablo çizmeyi yeğliyor: “Türkiye, borç batağında. Devletin borçlu olması bir yana, toplum da borçlu artık. 2002 sonunda halkın bankalara olan borcu 6.5 milyar dolardı, bugün bu rakam 65 milyar dolara ulaştı. Özel sektörün kullandığı yabancı kredi miktarı 110 milyar dolar. Yani hem devlet, hem özel sektör, hem toplum yabancılara borçlu. Bunun getireceği sonuç gerçekten bir krizdir. Yarın yabancılar bu döngüyü beslemedikleri anda, bunu finanse etmedikleri anda, bunun bedeli olarak karşılanamayacak şeyler istedikleri anda Türkiye hızlı bir çöküntüye girecektir.” Şandır’a göre, konuya ekonomik tablo ile girmenin gerekçesi belli: “Geçmişte Türkiye büyük ekonomik krizler yaşadı. Ama bu krizler hiçbir zaman Arjantin’de yaşanana benzer bir sosyal bunalıma dönüşmedi. Ama bugün siyasette yaşanacak bir kırılma, hızla ekonomik krize, ekonomik kriz de derin bir sosyal krize dönüşme eğilimi taşıyor. O yüzden ülke gündemi patlamaya hazır buhar kazanı gibi sıkışmışsa eğer rahatlatmak için tek bir çıkar yol vardır: Erken seçime gitmek.” ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Sosyal Güvenlik 2007: Yeni Yönetmelikler (1) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, için “geri sayım” başlamıştır. 1 Ocak 2007 günü yasa yürürlüğe girecektir. 5510 sayılı yasanın yazılımının zor anlaşılır ve çok değişik yorumlara açık bir anlatımı olduğunu daha önceki yazılarımızda aktarmıştık. Bu nedenle olsa gerek, yasanın uygulamasının büyük yükü “yönetmeliklerin” aracılığına bırakılmıştır. Yönetmeliklerin işlevi, anayasanın 124. maddesinde açıklanmıştır “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmi Gazetede yayımlanacağı kanunda belirtilir.” 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın 107 maddesinde yasanın uygulanmasını sağlayacak yönetmeliklerin bir yıl içinde çıkarılması gerektiği vurgulanmıştır. “Bu kanunda bahsi geçen yönetmelikler bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içerisinde çıkarılır. Kurum, bu kanunun diğer maddelerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları yönetmelik ile düzenleme yetkisine sahiptir.” Ancak, 5510 sayılı Yasa, geçici madde 3 uyarınca 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası, 1479 Sayılı BağKur Yasası ile ilgili yönetmeliklerin 5510 sayılı yasayla bağdaşan hükümleri yeni yönetmelikler çıkarılıncaya kadar uygulanacaktır “Bu kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzük ve yönetmeliklerin, bu kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edilir.” 2007 yılı içinde , yasa maddelerine göre çıkarılması gereken yeni yeni yönetmelikler : 1. Yönetmelik (MADDE 4 Sigortalı sayılanlar): “Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 2. Yönetmelik (MADDE 6 Sigortalı sayılmayanlar): “Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 3. Yönetmelik (MADDE 8 Sigortalı bildirimi ve tescili) : “Sigortalı işe giriş bildirgesinin şekli ve içeriği, bildirgenin verilme yöntemleri ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 4. Yönetmelik (MADDE 9 Sigortalılığın sona ermesi) : “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 5. Yönetmelik (MADDE 11 İşyeri, işyerinin bildirilmesi, devri ve nakli) “İşyeri bildirgesinin verilmemesi veya geç verilmesi, bu kanunda belirtilen hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. İşyeri bildirgesinin şekli ve içeriği ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 6. Yönetmelik (MADDE 13 İş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması) “İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usulü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 7. Yönetmelik (MADDE 14 Meslek hastalığının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması) “Hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağı, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usulü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” 8. Yönetmelik (MADDE 18 Geçici iş göremezlik ödeneği) “Geçici iş göremezlik ödeneklerinin ödeme zamanı ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 9. Yönetmelik (MADDE 19 Sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanma, hesaplanması, başlangıcı ve birden çok iş kazası ve meslek hastalığı hali) “İş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 10. Yönetmelik (MADDE 22 Sigortalının kendisinden kaynaklanan sebeplerle tedavi süresinin uzaması, iş göremezliğinin artması) “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 11. Yönetmelik (MADDE 25 Malul sayılma) “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 12. Yönetmelik (MADDE 28 Yaşlılık sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları) “Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 13. Yönetmelik (MADDE 40 Fiil hizmet süresi zammı) “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar kurumun önerisi üzerine Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.” 14. Yönetmelik (MADDE 55 Gelir ve aylıkların düzeltilmesi, yükseltilmesi, ödenmesi ve yoklama işlemleri) “Gelir ve aylık alma şartlarının devam edip etmediğine yönelik yoklama işlemlerine ilişkin usul ve esaslar ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.” 15. Yönetmelik (Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu) “Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun hizmetlerini ifa etmesi için gerekli sekretarya işlemleri kurumca yerine getirilir. Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun görev, yetki, çalışma usul ve esasları ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” Yasanın çıkarılmasını öngördüğü yönetmelik sayısı şimdilik 34’tür. En büyük korku... Brüksel’i, “Türkiye’ye kapıyı ancak minicik bir aralık bırakacak şekilde kapatmak ve vizyonsuzlukla” suçlayan Brunetta; Prodi hükümetini de Ankara’yı “yeterince savunmamış olmakla” yeriyor. “Türkiye ile müzakerelerin kısmi şekilde dondurulmuş olması” diyor Renato Brunetta, “sürecin tümüyle raydan çıkması riskini taşır ki, bu riskin anlamı, Ankara’nın Rusya ve İran’la ‘Avrupa karşıtı stratejik bir ittifaka’ girmesidir!” İşte en büyük korku bu! Önemli tüm yorumların satır aralarına sızan; zaman zaman da böyle su yüzüne çıkan bir korku bu... Bu bağlamdaki ilk uyarıyı, Almanya’nın eski dışişleri bakanı Joschka Fischer yapmıştı. Son Avrupa zirvesi arifesinde kaleme aldığı yazısında Fischer kısaca; “Türkiye’yi bu kadar köşeye sıkıştırırsanız” demişti: “Tarihi rakip üç bölgesel gücü Rusya, İran ve Türkiye’yizoraki bir ittifaka şartlarsınız. Normal zamanlarda zinhar bir araya gelmeyecek bu üç ülke, Avrupa’nın hataları yüzünden an gelir, bakarsınız şıp diye ‘imkânsızı’ gerçekleştirir... Türk kamuoyunda İran sempatisi büyüyor. Ankara ile Moskova arasındaki diplomatik ilişkiler de, şimdiye dek görülmemiş bir yükseliş yaşıyor...” Düne kadar kulak arkası edilen bu uyarılar, Ortadoğu’daki yangının daha da yayılmasıyla çok ciddi boyutlar kazanabilir. “Reel politik kriterler”, öyle kolayına işkembeden atılan “hazmetme kapasitelerine”(!) endekslenemiyor... Devamı gelecek yazıya... HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Aralık www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bıldırcın sökünü. 2/ 1 Azerbaycan’ın 2 plaka imi... 3 Üflemeli bir çalgı. 3/ 4 Avustralya’da 5 yaşayan kese 6 li ve memeli 7 bir hayvan... Sodyum ele 8 mentinin sim 9 gesi. 4/ Koyu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 un çorbası. 5/ Tanrıtanımaz... Asya’da bir 1 K A R A N T İ N A E L EM göl. 6/ Bir yetkinin 2 Ü Ş E K K R EMA ya da bir yasanın yü 3 L E Y S A H N rürlüğe girmesine kar 4 E V İ Ç L İ şı çıkma hakkı.... Or 5 K İ V İ E N İ S E H mandan açılan tarla. 6 İ K A 7/ Alçak enlemlerde 7 Ç A L A P esen düzenli rüzgâr... 8 A Ş U R A F E T Soyundan gelinen 9 P I R A Z V A N A kimse. 8/ Az masraflı, hesaplı. 9/ Bilgisayarda, üzerine tıklanan küçük simgelere verilen ad.... Yeni Zelanda’nın yerli halkı Maoriler’in savaş dansı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Giresun ve Trabzon illerinde yetiştirilen bir fındık türü. 2/ Yunan rakısı... Kuşların gövde, kanat ve kuyruğunda bulunan kalın eksenli tüy. 3/ Türkiye’den göç eden Rumların oluşturduğu bir müzik türü. 4/ Bir gösterme sıfatı... Ağır kokulu bir gaz. 5/ Bir pamuk cinsi... Hayvanlara vurulan damga. 6/ Az pişmiş et... Sevinç belirten bir ünlem. 7/ Tuzağa düşürülen şey... Samanla karışık tahıl. 8/ Çözümlemeli. 9/ Belirteç olarak kullanılan eylem soylu sözcük... Tavana yakın küçük pencere. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear