Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2006 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y PB Y PB B B B B Y 13 16 12 15 17 16 17 14 11 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y PB PB PB K B 14 14 15 10 9 9 10 6 17 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB PB PB PB PB PB K 18 20 13 15 11 12 8 10 6 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın kuzeydoğusu, Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu ile Doğu Anadolu’nun kuzeyi yağışlı geçecek. Marmara ile yurdun iç kesimlerinde sis bekleniyor. Hava sıcaklığı iç ve batı kesimlerde 24 derece artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB PB PB Y PB PB PB A A 11 8 11 13 11 10 12 13 13 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y B Y B B B B 12 13 16 14 13 11 19 17 15 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm K Y Y PB Y Y Y Y B 2 26 12 30 20 23 14 21 18 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada jıyla mı hafızalarda yaşayacak?’’ gibi renkli bir yaşamöyküsünü canlandıran anlatımlarla mı, yoksa... ...Yılların Ecevit’i; siyasal yaşamını özetleyen üç dönem; yükseliş, durağanlık ve iniş sürecindeki siyasal olaylar tarafsız bir gözle irdelenerek mi anılacak, övülecek veya değerlendirilecek? Ölüm haberini duyuran gazeteler, ‘‘şiirleri, kasketi, dürüst ve zarif devlet adamı imajıyla hafızalarda yaşayacağına’’ inandıkları Bülent Ecevit’in yaşamöyküsüne sayfalarla geniş yer verdi. Elbette Ecevit bu denli ilgiyi, saygıyı hak eden, yarım yüzyıllık ender siyaset adamlarımızdan biri. İlk gün Ecevit’in ancak dışarıdan gözlenerek saptanabilinen insan yönlerine ağırlık vermek elbette doğaldı. 1957’de CHP milletvekili seçilmesiyle başlayan, ölümüne kadar süregelen uzun siyasal yolculuğunda Ecevit’in iç dünyasını yakın siyaset arkadaşlarının anlayabildiğini veya iç dünyasını yakın arkadaşlarına açtığını sanmıyorum. Ecevit, kurguladığı dünyasında yalnız yaşayan bir insandı. İnsan Ecevit’i ancak siyasal yaşamında gerçekleştirdikleriyle ve bunları gerçekleştiren savaşımlarıyla anlayabilir ve anlatabiliriz. ??? 1950’lerde CHP’nin yayın organı Ulus gazetesinin koridorlarında tanıştık Ecevit’le. CHP, 1950’de seçimleri kaybettikten sonra Ulus başyazarlığına getirilen Nihat Erim, Ecevit’i anılarında yazdığına göre kendine ‘‘kâtip’’ olarak görevlendirdi. Ecevit, etliye sütlüye karışmaz, resim ve konser eleştirileri yazan bir kimlik sergilerdi. DP, Ulus’a el koyduktan; Erim, Yeni Ulus gazetesini çıkarmaya başladıktan sonra gece sekreteri Nihat Subaşı’nın yardımcılığına getirildi, bu arada köşe yazıları yazmaya başladı. Her akşamüzeri çantasından eşinin hazırladığı sefertasını çıkarır, kaloriferin üzerine koyar, çalışmaya başlar, çevresiyle fazla ilgilenmezdi. Zaman akıp gitti... Ecevit, Erim’in bir numaralı karşıtı oldu. Metin Toker’in milletvekilliğini kabul etmemesi ve İnönü’ye Ecevit’i salık vermesi üzerine Meclis’e girdikten sonra da genel başkanın tercümanlığını yapmaya devam etti. İnönü’nün sevgisini kazandı; onayıyla genel sekreterliğe geldi... Uzun bir zaman İnönü ile birlikte uyumlu çalıştı ama... 1970’lerde Ecevit’i ‘‘maceraperest’’likle suçlayan İnönü ile yollarını ayırdı. Ecevit tarihe ‘‘İnönü’yü deviren siyasetçi’’ diye geçti. ??? Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi. Erbakan’ı hükümet düzeyine getirdi. 1977 seçimlerinde Ecevit’in liderliğinde CHP, tarihinde ilk ve son kez yüzde 44 oy alma başarısını gösterdi. Sonra... Zaman içinde birlikte olduğu pek çok siyaset adamından, birlikte uzun yıllar siyaset yaparak yürüdüğü geniş kadrodan koptu. Turan Fevzioğlu’lardan, Turan Güneş’lerden... Güneş Moteli gibi CHP tarihine övgü dolu anlatımlarla geçmeyen bir olaydan sonra tek başına iktidar olabildi, ne ki bu başarı, başarısızlıkla dolu hükümet sürecinden sonra 1979’da ara seçimlerle sona erdi. 12 Eylül darbesinden sonra (hiziplerinden yılgınlık gösterdiği gerekçesini öne sürerek) CHP’yi bıraktı. DSP’yi kurdu. İnişli çıkışlı bir yığın serüven. 2002’ye kadar üçlü koalisyonda başbakanlık ve 2002’den itibaren yavaş ilerleyen hastalıklar dönemi ve... 171 gün önce GATA. Özel ve siyasal yaşamında dürüstlüğüyle, kendine özgü inançlarıyla, ilkeleriyle yaşayan, bu ilkeler uğruna bir yaşam boyu savaşım vererek kazanan, yitiren bir siyasetçi örneği gösterilmek istenilirse; bu insan, hiç kuşkusuz Bülent Ecevit olacak. ‘Yılmaz sorumlu’ Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararında, Türkbank ihalesiyle ilgili yargılanan Mesut Yılmaz’ın cezai sorumluluğu bulunduğunu açıkladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın Türkbank ihalesiyle ilgili cezai sorumluluğu bulunduğunu açıkladı. Mahkemenin davayla ilgili gerekçeli kararında ‘‘Yılmaz’ın Türkbank ihalesiyle ilgili, ihale öncesinden sürecin sonuçlanmasına kadar gerçekleştirdiği eylem ve davranışların cezai sorumluluğu gerektiren nitelikte olduğu’’ vurgulandı. Anayasa Mahkemesi, ‘‘Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları’’ iddiasıyla Yüce Divan’da yargılanan eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Bakan Güneş Taner hakkındaki kararın gerekçesini açıkladı. Kararda, Türkbank ihalesinde sanıkların sorumlu olduklarının anlaşıldığı belirtilerek, devlet idareciliğinin siyasi kişiliğin önünde tutulması gerektiğine dikkat çekildi. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın hukuksal yollar yerine, ihaleye katılacak kişilerle ihaleye saatler kala gece yarısı Başbakanlık Konutu’nda görüşmesinin devlet görevinde kastı aşan bir yaklaşım olduğu belirtildi. Kararda Güneş Taner’in de ihalede fiyatı belirlemeye yönelik davranışlarda bulunduğu tespiti yer aldı. Gerekçeli kararda, değişen Türk Ceza Kanunu ve şartlı salıverme yasası gereği hüküm verilmediği de belirtildi. Kararda, ihaleye yasadışı suç örgütlerinin müdahale ettiği yönünde Yılmaz aracılığıyla bilgi alan Güneş Taner’in, bu uyarı yazılarının gereğini yerine getirmediği ifade edildi. Yüce Divan, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında, ‘‘Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları’’ iddiasıyla açılan davadaki suçu ‘‘görevi kötüye kullanma’’ olarak kabul etmiş ve Şartla Salıverilme Yasası uyarınca kamu davasının kesin hükme bağlanmasını ertelemişti. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Komutanlar Bucak’ı savundu Susurluk davası karara kaldı İstanbul Haber Servisi Susurluk davası kapsamında hakkında verilen beraat kararı ‘ceza alması gerektiği’ yönünde bozulan DYP eski milletvekili Sedat Edip Bucak’ın yeniden beraatı istendi. Duruşmada dinlenen emekli komutanlar, Bucak’ın PKK ile mücadelede devlete yardım ettiğini, yasadışı faaliyetine tanık olmadıklarını belirttiler. Bucak’ın cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmasına İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada tanık olarak dinlenen emekli korgeneral Hasan Kundakçı ile Emekli Albay Seral Saral PKK ile mücadelede Bucak aşiretinin güvenlik güçleri ile özellikle istihbarat konusunda yardımlaştığını söyledi. Mahkeme başkanı, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Mehmet Ağar ve Doğan Güreş ile Tansu Çiller’in tanık olarak dinlenmesinden vazgeçerek dosyayı mütalaa için savcıya verdi. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Orhan Erbay, tanık komutanların ifadeleri de dikkate alınarak sanığın CMK’nin 223/2e maddesi gereğince beraatına karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti sanık avukatlarına zamanaşımı süresini dikkate alarak savunmaları için kısa bir süre verdi. Dava karar için ertelendi. Susurluk davasında yargılanan 14 sanığa verilen hapis cezaları, yeni TCK’deki lehe hükümler açısından yeniden değerlendirildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen uyarlama davasında, “cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve bu teşekkülü yönetmek’’ suçundan 6 yıl hapis cezasına çarptırılan Korkut Eken’in cezası 4 yıl 2 aya indirildi. İlk yargılama sonucunda 4’er yıl hapis cezasına çarptırılan eski polisler ile Bucak’ın şoförü Abdülgani Kızılkaya, “katliam hükümlüsü’’ Haluk Kırcı, Yaşar Öz, Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir’in cezaları da 3 yıl 1 ay 15’er gün hapis cezasına indirildi. YÖK protestolarının İstanbul’daki merkezi Beyazıt Meydanı’ydı. (VEDAT ARIK) YÖK ve MEB’e protesto Haber Merkezi Yükseköğretim Kurumu, (YÖK) 25. kuruluş yıldönümünde dün yurt genelinde düzenlenen eylemlerle protesto edildi. Gösterilerde ‘‘YÖK, öğrencileri müşteriye, üniversiteleri ticarethanelere dönüştürmeye devam ediyor’’ denilerek kurulun kaldırılması istendi. ANKARA’da ‘‘Laik, demokratik, anadilde eğitim hakkı’’ için Halkın Kurtuluş Partisi tarafından düzenlenen eylem, Kızılay’da gerçekleştirildi. Karanfil Sokak’tan slogan atarak yürüyen parti üyeleri, Gima önünde de bir süre slogan attı. Daha sonra grup adına yapılan basın açıklamasında YÖK’ün üniversitelerin özerkliği önünde engel olduğu belirtildi. Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi’nde toplanan Öğrenci Derneği ve Darbe Karşıtı Platform üyeleri de YÖK’ü protesto etti. Slogan atan grup adına, basın açıklamasını okuyan Ankara 78’liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu, kuruluş yıllarında YÖK’ün asıl amacının ‘‘toplumsal muhalefetin üniversitelerdeki ilerleyişini durdurmak ve gençliği engellemek’’ olduğunu söyledi. YÖK’ü protesto etmek amacıyla YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç’le görüşmek üzere kurumun Bilkent’teki binası önüne gelen ‘‘Gençlik Federasyonu’’ üyelerine, Mehmet Kaytan adlı kişi, ‘‘iki kızını kaçırdıkları’’ gerekçesiyle tepki gösterdi. Kaçırıldığı iddia edilen Nazlı Kaytan, protestocu grubun arasından çıkarak ‘‘Kendi irademle buradayım’’ dedi. İSTANBUL’da EğitimSen, üniversite öğrencileri ve çeşitli gruplar dün Beyazıt Meydanı’nda ayrı ayrı yaptıkları gösterilerde, ‘‘YÖK’e hayır’’ dedi. Polis, gösteriler sırasında Beyazıt Meydanı ve civarında yoğun güvenlik önlemleri aldı. ‘‘Ölünün ardından kötü konuşulmaz’’ deyişine uyarsak, Ecevit’e saygısızlık etmiş oluruz... Yaşamı boyunca hemen her şeyi açık oynamış, görüşlerini cesurca ortaya koymuş, herkesi karşısına almak pahasına düşüncelerinden vazgeçmemiş bir lideri, aynı tonda uğurlamak gerekir. Siyasetin doğası şudur: Kitleleri peşinden sürüklemeyi başarmak. Ecevit, bunu en iyi yapmış siyasetçilerimizin başında geliyor. Sola oy vermenin en zor olduğu dönemde, ‘‘Ortanın solu Moskova’nın yolu’’ sloganının atıldığı bir dönemde, soğuk savaş koridorlarının Türkiye’yi her türlü ‘‘cereyanın’’ etkisine soktuğu bir dönemde, Ecevit liderliğindeki CHP, yüzde 42 oy aldı. Aradan 30 yılı aşkın süre geçti, halen bu oranın üzerine çıkmayı başarmış bir sol lider yok. Katılmak katılmamak ayrı konu; Ecevit, sola da kendince ayrı bir tanım getirdi. Avrupa sosyal demokrasisinden kendisini ayırdı, farklı bir çizgi ortaya koydu. ??? Ecevit için tanımlar üretsek elbet bir köşe yazısı boyutunu aşar, ama birkaçını paylaşalım... En çok kızılan ve saygı duyulan lider, diyebiliriz. Bunda önemli etken, Ecevit’in düşüncelerini kendi mantığı içinde açıkça ortaya koymasıydı. Zarif ve inatçı bir lider, diyebiliriz. Ecevit’in, tümüyle karşısında olduğu bir kişiden söz ederken bile ‘‘sayın’’ diye başlaması, ama çizgisinde de inadını sürdürmesi, sık karşılaşılacak durum değil... Savaşçı bir barış adamı, diyebiliriz. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın başlıca mimarı. Gerektiğinde her türlü savaşı göze alabilecek bir lider, ama ucunda barış varsa bir diktatörle dahi yan yana gelebilen uzlaşmacı! Aydınlara soğuk bir aydın koruyucusu, diyebiliriz. Siyasetçi Ecevit, aydınlarla pek barışık olmadı, ama örneğin Aziz Nesin’in vasiyetine saygı duyulması için ilk girişimi o başlattı. Parti içi demokrasiyle barışık olmayan bir halk adamı, diyebiliriz. Parti içi demokrasi öncelikle parti üyelerinin, halkın, parti organlarında her türlü temsilini gerektirir. Ecevit buna pek yanaşmadı, ama toplumun en ücra köşelerinde partisi için her şeyini verecek semt insanlarından bir örgütlenme oluşturdu. Partisinin kapılarını kapalı tutup yeni yüzleri siyasete katan bir adam seçiciydi. Yılmaz Büyükerşen’ler, Ahmet Piriştina’lar, Hikmet Uluğbay’lar bunun ilk akla gelen örnekleri. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, belki de Ecevit’in finaliydi! Bu anlamda Ecevit için şunu söyleyebiliriz: Her şey bir yana, Türkiye’ye adam gibi bir 10. Cumhurbaşkanı kazandırdı! ??? Ecevit’in tarikatlara, Gülen’e olan sempatisini anlamakta zorlandık... Ecevit’in Vahdettin görüşleri hoşgörü sınırlarımızı aşmıştı... Ecevit’in solda birleşmeye hep soğuk bakması çok tartışılan konuların başında gelmişti. Son 20 yıla damgasını vuran birlik tartışmalarının ardından vasiyetinin ‘‘solda birlik’’ olması, biraz da Aziz Nesin’le anlatılabilecek bir durum! Türkiye çok önemli bir siyasi değerini yitirdi... Seçim meydanlarının, ulusal çıkarların, halk sloganlarının, mısraların, uzun soluklu evliliklerin, ‘‘Hak bildiğin yolda yalnız yürüyeceksin’’ deyişinin, Anadolu yollarının, mikrofonların, ‘‘Ak günlere’’ yazılı duvarların, kayaların, dağların, taşların başı sağ olsun! Sonsuz yolculuğunda Ecevit’e bizden selam olsun! ankcum?cumhuriyet.com.tr AB’ye Kızmalı mıyız? Ali BULUNMAZ ? Baştarafı 2. Sayfada Aslında ne AB’ye ne de onun gözü kapalı destekçilerine kızmalıyız. Çünkü AB, elli hatta yüz yıllık projeksiyonlarla hareket etmektedir. Bir başka deyişle, doğasına ve kuruluş ilkelerine uygun davranmaktadır. Türkiye için “demokratikleşme” uyarıları yaparken, kendi içinde Ermeni soykırımı iddialarının reddine cezayı gündeme getiren; yirminci yüzyılın ikinci yarısının başında dünyanın dört bir yanında ve on yıl önce Ruanda’da katliamlar gerçekleştiren ve buna göz yuman kimi büyük üyelerine aynı uyarıları “nedense” yapmamaktadır. Türkiye Avrupa’da, seçim masalarına meze olurken; ülkemizde seçim yaklaşırken AB’nin dayatmalarını yeren söylemleri “faşizm” biçiminde suçlamak pek normal karşılanmaya başladı. Yine AB, iç politika malzemesi şeklinde algılanırken; aslında bunun hiç de göz ardı edilmemesi gereken ve son derece sağlam bir duruşu zorunlu kılan dış politika yönünü ötelemek, asla dokunulmaması istenen bir yaklaşım haline geldi. Öte yandan AKP için müzakerelerin askıya alınması, özellikle seçim sürecinde siyasi açıdan; milliyetçi oylardan “faydalanma” adına belirleyici olabilir. Müzakerelerdeki tıkanma veya herhangi bir terslik, AKP’nin eline “Bakın biz dik durduk, böyle oldu” türünden bir seçim “kozunu” pekâlâ verebilir. Zaten AB’nin dilinden düşmeyen “tren kazası” deyimi, tavanda rahatsızlık yaratsa da; gerek AKP’nin tabanına gerekse huzursuz diğer muhafazakâr kesime iletiler göndermek için bir çıkış noktasını akla getirebilir. Özetle AB, seçim yaklaştıkça iç politikaya daha çok alet edilecek gibi görünüyor. Ancak hükümet (ve Türkiye) için AB müzakerelerinin önemli bir diplomasi unsuru olduğu unutulmamalıdır. Bununla birlikte, AB’nin isteklerini eleştirel bir tutum takınmadan evetlemenin ya da en azından evetlemeye sıcak bakmanın ulusal bir politikayla ne kadar örtüştüğü tartışmalıdır. Böyle bir politika ne kadar ulusaldır? AB’ye üyelik için bekleyen veya yeni üye olmuş hangi ülkeye, Türkiye’ye dayatılan şartların benzerleri dayatılmıştır? Bu tür soruları dillendirenleri “uç” olarak değerlendirmek, “paranoyaklıkla” suçlayıp dışlamak; adımlanan yolun ve bu yolun suskunlarının istediği ve benimsediği bir tavırdır. Bu da tehlikeli bir gidiştir. BAKAN AYDIN, 13 BİN DİN GÖREVLİSİNE İHTİYAÇ OLDUĞUNU SÖYLEDİ Bakan, imam kadrosu istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı Mehmet Aydın, 9 bin 882 caminin imamının olmadığını, toplam 13 bin 228 din görevlisine ihtiyaç bulunduğunu söyledi. CHP’li Ali Kemal Deveciler ise ‘‘Diyanet, 15 bin kadrosu boş dururken Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere diğer kamu kuruluşlarına 1850 personelinin atanmasına neden izin veriyor’’ diye sordu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek ise Diyanet’in YİMPAŞ ile yeniden gündeme gelen faiz konusunda net bir açıklama yapması gerektiğini söyledi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, dün Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı (TÜİK), BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA), Gümrük Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi bütçeleri görüşüldü. Bir ay önceki rakamlara göre Diyanet İşleri Başkanlığı’nın toplam kadro sayısının 88 bin 564, dolu kadro sayısının ise 79 bin 652 olduğunu kaydeden Devlet Bakanı Mehmet Aydın, 77 bin 777 cami bulunduğunu ve bu camilerde 57 bin 500 imamhatip ve 9 bin 853 müezzin kayyım görev yaptığını anlattı. Aydın, ‘‘Halen 6 bin 217 imamhatip, 693 müezzin kayyım kadrosu boş bulunuyor’’ dedi. Aydın, kadrosu bulunmayan 9 bin 882 cami de dikkate alındığında 13 bin 228 din görevlisine ihtiyaç bulunduğunu bildirdi. le elde edilen başarı daha iyi anlaşılacaktır’’ dedi. Bakanların sunuşunun ardından söz alan CHP’li Mustafa Özyürek, bazı belediyelerin yayınlarına dikkat çekerek bu yayınlarda dini hurafeler, kız çocukları ve kadınlarla ilgili bazı yanlış bilgilere yer verildiğini, Diyanet’in bu konuda zaman yitirmeden açıklama yapması gerektiğini söyledi. ‘Açıklama yapılmalı’ Mustafa Özyürek, YİMPAŞ olayıyla yeniden gündeme gelen faiz konusunda kurumun net bir açıklama yapmasına ihtiyaç olduğunu bildirdi. Gümrüklerle ilgili çok önemli iyileştirmeler yapıldığını söylemesine karşılık buralardaki kaçakçılık ve yolsuzlukların her gün basına yansıdığını, bu konuda ya tutuklamalar ya da incelemelerin olduğunu anlatan Mustafa Özyürek, ‘‘Böylesine yoğun bir yolsuzluğun gündeme geldiğine göre, demek ki alınan önlemler yeterli değil. Gümrükler ile yolsuzluk yan yana geliyorsa çok daha radikal önlemlerin alınması gerekiyor’’ diye konuştu. ‘Gümrüklerde de eksik var’ Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, 10 yıl önce 67 milyar dolar olan dış ticaret işlemlerinin bugün itibarıyla 200 milyar dolara yaklaştığına işaret ederek dahilde işleme ile bu rakamın 300 milyar dolara ulaştığını vurguladı. Tüzmen, 9 bin olan personel sayısının 7 bin 700’e düşürüldüğüne dikkati çekerek bu sayının Almanya’da 37 bin, Fransa’da 20 bin, İngiltere’de 24 bin olduğunu belirtti. Tüzmen, ‘‘Türkiye’de 19 kara, 7 demiryolu, 39 hava ve 46 deniz hudut kapısı ve coğrafi konum düşünüldüğünde; Türk gümrüklerindeki 7 bin 700 personel CUMHURİYET 08 K