24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 KASIM 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr İhracat rekoru kıracaklarını söyleyen TOFAŞ’ın üst yöneticisi Pandır: 2007’de daha da atak olacağız 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Fiat’ın üretim üssü Türkiye ? Fiat’ın en önemli 3 üretim üssünden biri haline gelen Türkiye, İtalyan otomotiv devinin yeni araç projeleri için de mercek altına alındı. Ekonomi Servisi Fiat ticari araç segmentindeki yeni oyuncusu Ducato’yu satışa sundu. TOFAŞ Üst Yöneticisi Ali Pandır, yenilenmiş Ducato’nun tanıtım toplantıda, geçen günlerde Türkiye’de üretilen Linea’nın dünya tanıtımının Türkiye’de yapıldığını hatırlatarak, TOFAŞ’ın Mini Cargo ve Linea üretimi ile birlikte Fiat’ın en önemli üç üretim üssünden biri haline geldiğini söyledi. TOFAŞ Üst Yöneticisi Ali Pandır, önümüzdeki yıllarda gerçekleştirmeyi planladıkları yeni yatırımlarla TOFAŞ’ı Fiyat’ın dünyadaki en büyük üretim üssü haline getirmeyi hedeflediklerini bildirdi. Fiat’ın genel olarak bir atak içinde olduğunu anlatan Pandır, Fiat’ın yeni araç projeleri bulunduğunu ve şirketin dünyada Çin, Brezilya ve Türkiye’nin de içinde yer aldığı 3 bölge üzerine yoğunlaştığını söyledi.Pandır, yeni projeler kapsamında TOFAŞ’a 150160 bin üretim kapasitesi verilmesi halinde TOFAŞ’ın Fiat’ın İtalya’dan sonra en büyük üretim üssü haline gelebileceğini anlattı. TOFAŞ’taki olumlu gelişmelere işaret eden Pandır, satış rakamına bakıldığında geçen yılın ilk 10 ayı ile kıyaslandığında binek otomobilde yüzde 16’lık büyüme gerçekleştirildiğini bildirdi. Pandır, “Geçen yıl gerçekleştirdiğimiz 840 milyon dolarlık ihracatı, bu yıl sonunda yüzde 40 arttırarak, 1.2 milyar dolara ulaştıracağımıza inanıyoruz. Adet olarak da ihracat hedefimiz 120 bin adetle TOFAŞ tarihinin en yüksek rakamına ulaşacak. 2007 yılında daha atak olacağız. Piyasa ve ekonomik ortamın bize sunduğu avantajın yanı sıra pazardaki Piyasa Düzenine Kilitlenen Sol Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) yeni proğram tartışmalarını, SPD’nin, cumhurbaşkanı adayı olmuş Avrupa Üniversitesi Başkanı Prof. Gesine Schwan’dan ‘‘AB sosyal demokrasisinin yeni açılımları’’ katkılı dinledik... AlmanTürk sivil toplum örgütlerinin ortak girişimi ile İstanbul’da düzenlenen toplantının özeti, daha önce başkanından dinlediğimiz SPD proğramı tanıtımı ile birleşince, bir cümleyle ‘‘Piyasa düzeni ideolojisine kilitlenmiş solun çırpınışları’’ yargım pekişti. Sosyalist Enternasyonal’in, AB sol partileri, sendikal hareketlerinin 1980’li yıllara kadar demokrasi adına da, ideolojik boyutta savundukları tüm değerler ve kavramlar terk edilmiş. Marksizmden yola çıkarak kapitalist düzende eşitlik, paylaşım sorunlarına çözüm arayışlarından vazgeçilmiş. Schwan bu duruma; ‘‘Marksizm olup bitenleri açıklamada çok önemli analizler getiriyordu. Ancak bugünün sorunlarına çözüm üretmiyor. Bugünün küresel, sermaye gelişimini, olup bitenleri veri kabul ederek sorunlara çözüm üretme noktasındayız’’olarak özetlenebilecek bir yaklaşım getiriyor. Sosyal demokrat partilerin, sendikaların erimesi, güçlü desteğini kaybetme gerçeği ile karşı karşıya kaldıklarını anlatıyor. Örgüt boşluğu sivil toplum örgütleri ile kapatılmaya çalışılıyor. AB’nin sol partilerini, sosyal devlet dengelerini, toplumda etkinliği ve saygınlığı olan sivil toplum örgütleri ile güçlü ilişkilerin koruyabileceği varsayılıyor. Onlardan siyasi partiler içinde, bir tür kamu yararı denetim işlevi bekleniyor. Küreselleşmenin getirdiği sendikasızlaştırma, sosyal devlet ilkelerinden sapma, sosyal damping, sermayenin ucuz emek olan ülkelere kayışı, kazanılmış haklardan kayıplar, siyasal kirlenme, güvenilirlik kaybı, genç kuşakların depolitize olmaları, toplumsal sorumluluktan uzaklaşmaları, siyasi partilerin ideolojik etkinliklerinin zayıflaması bağlantılı, bireylerin kimlik arayışlarında din ve ırk, başka faktörlerin öne çıkmasının.. SPD ve AB sol partilerinin örgütlülüğü önündeki en önemli sorunlar olarak bir bir altı çiziliyor. Çözüm reçetelerine gelince; bireyin çok iyi eğitimle donanımlı, kendini savunacak güce ulaşması; evrensel tekel niteliğini kazanmış markaların, kurumların güvenilir olma zorunluluğundan yola çıkılarak; sivil toplum örgütlerinin de katkısı ve savaşımı ile birey ve kitlelerin haklarının savunulması.. türünden sonuç almada cılız kalan arayışlar gündeme geliyor. Tabii AB’nin gelişmişlik, oturmuş düzeninde ancak göreceli geçerlilik kazanabilen bu önerilere örnekler de veriliyor; Almanya’nın Merkez Bankası, çok yüksek kârlılığı gündemde iken, dünya ülkeleri ile piyasa rekabet kuralları içinde 3000 işçiyi işten atınca, Almanya’da kıyametlerin kopması olgusu karşısında, işletmelerin güvenilirliklerini yitirmeme kaygısı ile sosyal sorumluluklarını duyacakları sonucuna varılıyor. AB sosyal demokrat partilerinin açılımlarında yeni bir boyut da, günümüzde etkinlik kazanan dinsel kimlik üzerine. Schwan siyasette, solda sivrilmiş birçok liderin dini kimliklerini sayarak, bunların partileri, siyaset içinde, dinsel kimliklerini saklamadan siyaset yaptıklarına işaret ediyor. Sol partilerin geçmişteki dinden uzak durma yaklaşımlarından vazgeçtiklerini, dinsel yaklaşımların, inanç ve değerlerinin, parti programlarına dikte edilmemesi koşulu ile sol partilere de katkı yaptığına inanıldığını söylüyor. Günümüzde çok büyük boyutlar kazanan siyasi kirlilik, sermayenin emek sömürüsü üzerinden değil sadece, haksız yollardan büyük kazançlar edinmeleri alışkanlıklarına şimdilik tek etkili karşı duruş olarak; markaların güvenilirliği, yapılanların teşhiri üzerinden mücadele öngörülebiliyor.. Sorularla AB’nin arka bahçesi, aday ülkeler, dünyanın yoksul ülkeleri, Güney Amerika’daki sol gelişmeler sorgulanınca Schwan, aynı arayışlar ve reçetelerle çözüm yerine, kendi koşullarında, gerçeklerinde arayışları öneriyor. Satır arasındaki vurgulamasından üniversite ve parti görevleri nedeniyle yakından izlediği Polonya’da ünlü banker Soros’un tartışılamaz gücü, etkinliğini öğreniyoruz. Sömürülen ülkelerin kurtuluş reçetelerinin en başında, sömürü düzenine karşı çıkmaları gerektiğini de.. Gelişmişlik pastasından büyük payı alan, her şeye karşın demokrasisi, sosyal devlet kurumları yerleşik ülkelerdeki bu tablo, solun arayışları; bizim gibi ülkelerde model, tek kurtuluş reçetesi olarak kabul edilirse olacaklar, daha doğrusu zaten olmakta olanlar, ister istemez insanı kara kara düşündürüyor. Ülkemizdeki 2. Cumhuriyetçiler oluşumunu, soldaki savrulmayı çok net açıklıyor.. soner?cumhuriyet.com.tr 3 model ile pazarda F Tamamen yenilenen Ducato’nun Türkiye tanıtımına FiatTicari Araçlar Pazarlama Müdürü Özgür Süslü, TOFAŞ Üst Yöneticisi Ali Pandır, Fiat Marka Direktörü Okan Baş (soldan sağa) katıldı. iat Style Center tarafından tasarlanan Yeni Ducato, Van, Şasi ve Minibüs versiyonları ile pazara sunuldu. Araç içi konfor da kendiliğinden ayarlı süspansiyon sistemleri ve Fiat Auto ve Microsoft ortak girişimiyle geliştirilmiş sistemle aracı kullanırken daha güvenli telefon görüşmesi yapılabiliyor ve müzik dinlenebiliyor. Araca, arka kısmın görüntülenmesi için TV kamera ve park sensörleri takılabiliyor. konumumuzu geliştirip, başka hamleler yaratacağız. El birliğiyle çok büyük hamleler, mesafeler katedeceğiz’’ dedi. Fiat Marka Direktörü Okan Baş da yenilenmiş Ducato ile ticari araç pazarındaki yerlerini sağlamlaştırmayı istediklerini kaydetti. Uzun dönemde ticari pazarda hedefleri olduğu nu belirten Baş, Ducato’nun Fiat’ın geçmişindeki başarılarına dikkat çekti. Ticari araç pazarının 1995 yılında 37 bin adet olduğunu, bugün ise 250 bin rakamına ulaşıldığını ifade eden Baş, yenilenmiş Ducato’nun bu pazar içinde kendileri için önemli bir fırsat olduğunu söyledi. Yurtdışı harcı 70 YTL’den 15 YTL’ye iniyor Ekonomi Servisi Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve yurtdışına çıkış harçlarını yeniden düzenleyen kanun taslağı, Başbakanlık’a gönderildi. Taslağa göre yurtdışına çıkışlarda artık 70 YTL yerine 15 YTL harç ödenecek. Taslak, yurtdışına çıkış harcıyla ilgili istisnaları da büyük ölçüde sınırlıyor. Yeni düzenlemeyle 7 yaşından küçük çocuklar ile uçakların uçuş personeli haricindeki herkes, yurtdışına çıkışlarda harç kapsamına alınıyor. Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, 2005’te 8 milyon 250 bin kişi Türkiye’den yurtdışına çıkış yaptı. Bunların yüzde 89’u istisna kapsamında olduğu için harç ödemesi yapmazken, yurtdışına çıkış yapanların sadece yüzde 11’lik bölümü harç yatırdı. Yeni düzenleme kapsamında kamu görevlileri, sporcular, gurbetçiler, işadamları, gazeteciler, nakliyeciler ve yurtdışında eğitim görenlerden de çıkış harcı alınacak. Şirket bin dakika sınırını aşan abonelerini gönderdiği mektuplarla uyardı Aycell, Avea’nın başını ağrıttı ? Avea, kamu personeli tarifesini, abonelerin aylık bin dakika sınırını aşması ve ticari amaçlı kullanılması gerekçesiyle kısmaya hazırlanıyor. Özellikle sayıları 1.5 milyonu bulan polis ve öğretmen, Avea’nın başına dert oldu. Aycell döneminde ilgili bakanlıklarla yapılan 10 yıllık kontrat nedeniyle tarifeler şu anda iptal edilemiyor. ŞEHRİBAN KIRAÇ Gençlere girişim fonu A DİYARBAKIR Avea Genel Müdürü Cüneyt Türktan, kamu personeli tarifesini hazırlarken memurların birbiri ile konuşmasını amaçladıklarını, ama zaman içinde bunun suiistimal edildiğine, hatların aboneler dışında borsacılar tarafından da kullanılmaya başlandığına ve günlük hattın 12 saat açık kaldığına dikkat çekti. Kamu personel hattından toplam 3 milyon abonelerinin faydalandığına, ancak özellikle 1.5 milyon polis ve öğretmenin bu tarifeyi en çok kullanan kesim olduğuna işaret eden Türktan, “Şu anda bin da kika sınırını aşan abonelerimize uyarı mektubu gönderdik. Sürenin belli bir zamanı aşması halinde ücrete bağlayacağız. Yüzde 5’lik kesim yüzde 95’lik abonenin hakkını yiyiyor. Bu paket iyi niyetle çıkarılmış, ancak amacının dışında kullanılıyor. O dönemde şirketin başında ben olsaydım bedava bir servis vermezdim, çünkü bu kârlı değil” dedi. Türktan, tarifeyi şu anda tamamen iptal etmelerinin söz konusu olmadığına, çünkü geçmişte yapılan 10 yıllık kontratlar olduğuna işaret etti. Sektörde gelirlere bakıldığında abone başına gelirlerde düşüş yaşandığı Dicle Üniversite’sinde konuşan Türktan, Girişimcilik Projesi’ni Türkiye’deki tüm üniversitelere yaymayı planladıklarını açıkladı. nı, yeni gelen abonenin çok az konuştuğunu açıklayan Türktan, topladıkları paranın da yüzde 55’inin vergilere gittiğine dikkat etti. Türktan, önümüzdeki dö nemde de Türk Telekom ile çapraz satışlar konusunda işbirliği yapacaklarını, bunun daha ileriki safhalarda birlikte yatırımlara kadar gidebileceğini dile getirdi. vea’nın Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile birlikte gerçekleştirdiği “Gençlik İçin Girişimcilik Projesi”nin ikinci ayağı Dicle Üniversitesi’nde başladı. Proje üniversite öğrencilerine, mezun olup iş hayatına atıldıklarında, fikirlerini hayata geçirme yönünde destek olacak. Proje, Anadolu, Dicle, Sütçü İmam, On Sekiz Mart ve Kırşehir Ahi Evran üniversitelerinde hayata geçiyor.Başarılı bulunacak iş fikirlerinin finansmanı Avea ve TOG tarafından oluşturulan 125 bin YTL ’lik fondan karşılanacak. Minibaş, bölgesel kalkınma ajanslarının hızlı bir yoksullaşmaya yol açacağını söyledi Adı kalkınma, sonuç yoksulluk ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Çukurova Üniversitesi ve Cumhuriyet gazetesi işbirliğiyle düzenlenen Ulusal Tarım Kurultayı dün yapılan oturumlarla sona erdi. ‘‘Ulusal Tarımda Politika Arayışları’’ başlıklı günün ilk oturumunda İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. Türkel Minibaş, AKP hükümetinin yaşama geçirmeye çalıştığı bölgesel kalkınma ajanslarının hızlı bir yoksullaşmaya neden olacağını ifade etti. Küreselleşmeyle birlikte ulus devletin tarıma bakış tarzının da değiştiğini kaydeden Minibaş, devletten bo ? Ulusal Tarım Kurultayı’nda konuşan Türkel Minibaş, hükümetin yaşama geçirmeye çalıştığı bölgesel kalkınma ajanslarıyla, devletin bıraktığı boşluğun doldurulmaya çalışıldığına dikkat çekti. şalan yeri, yeni bir örgütlenme modeli olarak bölgesel kalkınma ajanslarının doldurduğunu vurguladı. Minibaş sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Bölgesel kalkınma ajanslarının hepsi devletin bıraktığı boşluğu kamu, özel kesim ve sivil toplum işbirliğiyle doldurdu. Bence bu en tehlikeli noktalardan biri. Bu, tarımla uğraşanların sıkıca sarıldığı, fakat içinde ne olduğunu bilmedikleri şey.’’ Bölge kalkınma ajansları modelinin geçiş döneminde hızlı bir yoksullaşma yarattığını savunan Minibaş, ‘‘Bu, yoksullaşmayı artık kente göç ederek ya da kente göçü destekleyerek dağıtmak değil, yerinde yoksulluğu yaşayarak, yoksullukla yaşamayı öğreterek yönetmekten yana. Dünya Bankası projelerinin hepsi bunun üzerine oturmuştur. Mikro projeler de... Bölge kalkınma ajansları da hem bunu yönetmek hem de küresel sermayenin geldiği alanda rahat yatırımların yönlendirilmesi anlamında kurulmuştur’’ diye konuştu. Ajansların içinde valilerin ve belediye başkanlarının bulunmasının da olumsuz bir durum olduğunu söyleyen Minibaş, üreticilerin, üretici ör gütlerinin kurumsallaşmaması nedeniyle onların yerini tarım şirketlerinin kurduğu örgütlerin alacağını vurguladı. Oturumun diğer konuşmacılarından Prof. Dr. Aytekin Berkman, ülke topraklarının korunması ve sulama projelerinin yaşama geçirilmesinin yaşamsal önemi olduğunun altını çizdi. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Gülçubuk ise temel sorunların tarımsal politikaların uluslararası gelişmeleri de dikkate alarak ulusal çıkarlar doğrultusunda oluşturulamamasından kaynaklandığını söyledi. DÜZELTME: 16 Kasım Cuma günü gazetemizin 12. sayfasında ‘‘Sorun çok, yetkililer yok’’ başlıklı haberde, CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın ‘‘CHP’nin AB’yle eşit ayaklı olmayan bir ilişkiye karşı olduğu’’ yönündeki ifadeleri, ‘‘eşit ayaklı bir ilişkiye karşı olduğu’’ şeklinde çıkmıştır. Düzeltir, özür dileriz. M O N E TA R İ Z M İ N B A B A S I Ö L D Ü Serbest piyasa ekonomisinin önde gelenlerinden, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Milton Friedman, 94 yaşında hayata veda etti. 1980’li yıllarda yaygınlık kazanan Monetarist görüşleriyle dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher ve ABD Başkanı Ronald Reagan’ın politikalarına ilham kaynağı olan Amerikalı ünlü iktisatçı, eski ABD başkanlarından Richard Nixon, Gerald Ford ve Reagan’a da danışmanlık yaptı. Friedman, ekonomik dalgalanmaların ana nedeninin para arzındaki değişmeler olduğunu savunan Monetarist düşüncenin öncüsüydü. Friedman, vergi politikası gibi araçlarla ekonominin yönetilemeyeceği, devletin ekonomi üzerindeki denetiminin sınırlandırılması gerektiği görüşündeydi. G Ö Z L E R İ K I D E M TA Z M İ N AT I N D A Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, ekim ayında yayımlanan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2006 Türkiye İnceleme Raporu’nda Türkiye’de istihdam artışı için kıdem tazminatının kaldırılması önerisinin yer aldığını açıkladı. OECD’nin raporunda, ‘‘Ciddi bir istihdam maliyeti oluşturan kıdem tazminatının yerine işsizlik sigortasının ön plana çıkarılması gerektiği’’ savunuldu. Rapora tepki gösteren Türkİş Genel Başkanı Salih Kılıç, ‘‘Birileri, OECD’nin raporunu fırsat bilerek işçilerin kazanılmış haklarını geriye götürmeye çalışmasınlar. OECD de kendi işine baksın’’ dedi. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi de bu tür önerilerin yeni olmadığını, Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşların Türkiye’de yaptıkları toplantılarda benzer görüşleri ortaya koyduklarını dile getirerek bunun bilinçli bir proje olduğunu belirtti. T U R K C E L L’ E M A R K A Ö D Ü L Ü Turkcell, Türk Patent Enstitüsü tarafından “Sınai Mülkiyette 135. Yıl” etkinlikleri kapsamında verilen “2006 Türk Patent Ödülleri”nde “Marka” dalında ödüle layık görüldü. Turkcell Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Filiz Karagül Tüzün, Turkcell’in kurulduğu günden bu yana mobil iletişim alanındaki yenilikleri dünyayla eşzamanlı olarak Türkiye’ye getirdiğini ve bilgiye kolay erişim sağlayan ürünler sunduğunu söyledi. Bu arada Turkcell, Yunanistan’da GSM mobil hizmetler alanında faaliyet gösteren Tim Hellas Communication SA’nın alımı için teklif verip vermeme konusunda henüz verilmiş bir karar bulunmadığını açıkladı. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear