24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ K Atatürk ve Laiklik uşkusuz ki O, Atatürk devrimlerinin en önemlisi, en etkilisi. Dün oluşmasına karşı çıkılan, bugün yıpratılmaya çalışılan, yarın bizim gibi eğitimli gençler ve duyarlı halk tarafından ayakta tutulması gereken ilkemizden, laiklik ilkesinden söz ediyorum. Hepimizin ilkokul sıralarında ezberlediği o 6 önemli devrimden, bugün Türkiye’nin yaşamını etkileyen, en önemli ilkesi olan laikliğin konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Daha küçücükken başladık onları ezbere saymaya. Küçücük ağızlardan döküyorduk ilkeleri bir bir. Oysaki ne kadar önemli olduklarını o zaman anlamıyorduk. Mustafa Kemal’in hiçbir liderde olmayan ileri görüşlülük ve kalbindeki yurt sevgisiyle hazırladığı devrimlerin önemini kavrayamıyorduk. Ama bugün burada ezbere söylenen laflar olmayacak. Bugün hepimiz Mustafa Kemal’in bizden istediği şeyi, özgürce düşünmeyi göstereceğiz. Laiklik; din ile kamu işlerinin, din ile devletin birbirinden ayrılması, birbirine karışmasının önlenmesidir!.. İnsanlara aynı zamanda din, vicdan ve düşünce özgürlüğünün geri verilmesi, dinin eğitim ve kültürün içine girmesini engelleyerek uygarlığa doğru yol almamızı sağlayan en önemli ilkemiz. Mustafa Kemal’in ileri görüşlülüğü, acaba kemiklerini sızlatacak derecede acı olan Türkiye’nin bugünkü durumunu görebilecek kadar ileri miydi? Hayır. Mustafa Kemal bu kadarını tahmin edemezdi. O, halkı için, refahımız için Osmanlı’nın bağnaz, skolastik, cahil yapısını yıkmak için bu ilkeyi bize sunarken; bizden bazılarının bunu kabul etmeyip 500 yıl önceki cahillikleri, bağnazlıkları geri istemesi gerçekten ürkütücü. Eğer aklınıza şu soru gelirse: Mustafa Kemal niçin bu iki kavramı birbirinden ayırmaya çalışmıştır? Verebileceğim cevap açık ve nettir ki, Mustafa Kemal kesinlikle din düşmanı değildir. Mustafa Kemal’in ilkeleri de dine yönelik bir düşmanlık beslemez. Sadece Mustafa Kemal bilir ki din kişinin Tanrısıyla arasında olan özel bağıdır ve bu bağın devlet ve kamu işlerinde yeri yoktur. Konuya Mustafa Kemal’in şu sözleriyle daha da açıklık getirebiliriz: “Mevzuatını ve hareket tarzını Kuran’dan ve hadisten alan bir devlet, bilimin ve çağdaşlığın gerisinde kalır.” Sözlerinden de anlaşıldığı gibi Mustafa Kemal’in yüzü Batı’ya dönüktü. Yalnız Batı’da ortaya çıkan laiklik kavramını Türk toplumuna kabul ettirmek o kadar da kolay olmadı. Bir kere biz dindevlet, dindünya gibi kavramlara yabancıydık. Din denilen olguyu içimizde yaşamayı bilmiyorduk. Batı’da birçok yenilikler, Sanayi devrimi, RönesansReform hareketleri olurken biz ilkel bir tarım toplumu olarak bu kavrama adapte olmakta zorlanıyorduk. Görülüyor ki hâlâ bu oluşumu anlamakta zorluk çekenler var. Biz 2006’nın 10 Kasımı’nda Mustafa Kemal’i anarken onun fikirlerine karşı olanların birtakım çalışmalar yaptıklarını unutmayalım. Unutmayalım ki 1925 yılında kılık kıyafet devrimiyle kaldırılan fesler, çarşaflar bugün tekrar ortaya çıktı, sokaklarımızda dolaşıyorlar. Kaldırılan medreseler, ulemalar bugün beyin yıkamaya devam ediyor. Mustafa Kemal’in devrimlerini, Türkiye Cumhuriyeti’ni hiçe sayanlar biz genç Atatürkçüler nöbette olduğumuz sürece hiçbir şekilde kötü emellerine ulaşamayacaklardır. Mustafa Kemal’in günüdür ve yürekten yemin ederim ki ona layık bir Türk kızı olarak ülkeme sonuna kadar sahip çıkacağım. Ne mutlu Türküm diyene. Yasemin COŞKUN Lise Son Sınıf Öğrencisi Laiklik ve Yurtseverlik... Türkiye’de sosyal, ekonomik, siyasal durumu değerlendirmeye çalışırken genellikle isteklerimizi öne çıkarırız. O zaman görünen, görülmek istenene dönüşür. Halk, işçiler, köylüler, diğer sınıflar, onların hareketleri ideolojik bakışımızın pembe renklerine kolayca boyanır. Ama sonuç, gerçeklerden uzaklaşmaktan başka bir şey olmaz. Ülkemizde görünen, elle tutulur gerçek, cumhuriyetin laiklik ilkesini hiçe sayan bir yönetimin işbaşında olduğudur. AKP’nin seçim zaferiyle birlikte geniş bir tabana sahip olan dinci muhafazakârlık çeşitli biçimlerde açığa çıkmış, bir anlamda kendini “özgürleştirmiştir”. Buna karşı laik cumhuriyet yandaşları da bu gidiş karşısında saflaşmışlar ve bu anlama gelmek üzere sokağa çıkmışlardır. Laik cumhuriyet yandaşlarının devlet içinde güven duydukları ya da duymak istedikleri güçler olduğu da bir gerçektir. Bu yabana atılmaz güçler, devletin “laik” niteliği üzerinde vurguyla durmakta, AKP ise söylemi ve eylemiyle laiklik ilkesiyle uyuşamadığını halkın anlayacağı örneklerle, devletin ürkeceği keskinlikte ortaya koymaktadır. ??? Bir başka değerlendirme Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler konusunda yapılmalıdır: Bugüne kadar herhangi bir uzlaşmazlık, kimi küçük aksamalar, rota düzenleme müdahaleleri dışında söz konusu olmamıştır. Cumhuriyet sonrası tarihimize bakıldığında, ABD’nin Lozan’da bizi ciddiye almadığını, 1950’lere kadar hayatımızda aktif bir özne olmadığını, ikinci paylaşım savaşı sonrası tüm dünyada kendi gücünü keşfettikten, sosyalizmin kolay alt edilmez bir güç olarak ortaya çıktığını gördükten sonra, Türkiye’yi stratejik gereksinimleri için vazgeçilmez saydığını kolayca saptayabiliriz. ABD 1950’lerden sonra Türkiye politikasında en aktif özne olma durumunu hiç terk etmemiştir. ??? Ama şimdi farklı bir dünyada yaşıyoruz. Sosyalist sistem yıkıldı. Denge bozuldu. Süper güç zincirlerinden boşanmış yırtıcı bir sırtlan gibidir. Burnumuzun dibine kadar geldi. Türkiye de değişti. Şimdi devletin geleneksel değerlerine itiraz eden, yasamada, yürütmede etkin, yığınsal desteğe sahip bir AKP’yle, ona karşı açık tutum içinde güçler ve kitleler var. Bu saflaşmada Avrupa Birliği’nin de kendi çıkarlarına uygun olarak AKP’ye destek verdiği ortadadır. Kimi aydınlarımız, bir uygarlık projesi olarak gördükleri AB’nin bu desteği demokrasi hayrına verdiğini düşünüyorlar. Doğru değildir. AB’nin yığınların, çalışanların demokratik hakları ile ilgili hiçbir isteği, talebi yoktur. AB, üye ülkelerde bu hakları sınırlamakla meşguldür. Bizim asıl sorunumuz AB değil, ABD’dir. Türkiye çok yakınımızdaki bir ülkeyi işgal etmiş olan ve Türkiye ile ilgili bazı kuşkulu planları olduğu ortaya çıkan ABD ile ne yapacak? Soruyu bölmek gerekiyor. AKP ABD ile ne yapacak? Devlet ABD ile ne yapacak? ??? Üzerinde düşünülmesi gereken sorun, ABD ile işbirliğinin Türkiye’ye vereceği zarardır. ABD karşısında tutum Türkiye’nin geleceğini belirleyecektir. Bu nedenle yurtseverlerin, laiklik kavgasını ciddiye alması ve geniş kitleleri, dinci muhafazakârlığın ABD ile işbirliği niyeti konusunda uyarması gerekiyor. Bu, aynı zamanda muhafazakârları geriletmek için ABD’ye dayanmak gerektiği düşüncesinde olanları da uyarabilir. Laiklik konusundan uzak durmak, sokağa çıkan yığınları küçümsemek, bir bütün olarak Türkiye’nin ABD’ye teslimiyetini kolaylaştıracaktır. Sol, sistem tartışmasından hiç vazgeçmeksizin, siyaset sahnesine inmelidir. Laik cumhuriyetin ileride ve ilerici, ötekinin geride ve gerici olduğunu biliyorsak somut durumu görmezden gelemeyiz. Gelecek, Türkiye’nin muhafazakâr dinciliğin ve ABD’nin etkisinden kurtarılmasına bağlıdır. Sınıfların aktif olarak devreye girmediği durumlarda aydınlanmanın hep yarıda kaldığı da açık bir gerçek değil mi? Gerçektir. Ve gerçek, yönetilemeyen çelişkilerin kaba kuvveti altında hep yenilgiye uğramıştır. Zaten bu nedenle gerçeğe en sağlam ütopya demiyorlar mı?.. eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr Çankaya Çağdaş Olmalı urtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra,yeni Türk Devleti’nin“kişi devleti”olmaması gerektiğine inanan Atatürk, kurduğu Devlet’in yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğunu ilan ederek “halk devleti”nin kurulmasını sağladı. Toplumsal iradenin yönetime yansıması,çok partili siyasi hayatı yani demokrasiyi de gündeme getirdi. Dine dayalı devletin yıkılması, çağdaş devlet ve hukuk düzeninin kabulü bazı çevrelerin çıkarlarıyla çelişince bunlar “karşıdevrim” hareketini başlattılar. Ancak Mustafa Kemal’e, O’nun devrimlerine inanmış kadroların yönettiği Türkiye Cumhuriyeti kendi savunmayı bildi, başardı. 1950’den sonra Türk siyasi yaşamına giren çok partili rejimdeki siyasi liderler Cumhuriyet İlkelerine yapılan saldırılara bilerek veya bilmeyerek destek oldular ve bugünkü ortama geldik. Çağdaşlıkla bağdaşmayan, ondan uzaklaşmayı simgeleyen yaşam tarzı, söylemler,okullara kadar giren uygulamalar her gün artıyor. Cumhuriyeti korumak ve kollamakla yükümlü Türk Silahlı Kuvvetleri, dış güçler ve yerli işbirlikçiler tarafından yıpratılmak isteniyor. Siyasi İrade olanlara seyirci kalıyor,hatta tepki göstermeyerek destek veriyor. Cumhurbaşkanlığı görevini altı yılı aşkın süredir büyük bir sorumluluk ve saygınlık içinde sürdüren Sayın Sezer’den sonraki Cumhurbaşkanı acaba o makamın gerektirdiği bilgiye, görgüye, birikime ve çağdaş kafa yapısına sahip birisi olabilecek mi? Aysel ve Sıtkı ERGÜNEY K Devlet Mezarlığı E cevit’in cenaze töreni Türkiye Cumhuriyeti’ne yaraşır bir düzen içinde yapıldı ve naaşı Devlet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Bir yurttaş olarak bundan hem hüzün hem de gurur duydum. Ama televizyonlarda izlediğim kadarıyla eşi Bayan Ecevit, cenazeyi sonradan oradan aldırarak başka bir yerde inşa edilecek bir mezarlığa taşıma niyetindeymiş. Ne derece doğru olduğunu bilmiyorum! Defin yerini seçmek elbette ölen kişinin yakınlarına ait bir tercihtir. Ne var ki Devlet Mezarlığı’nın geçici bir kabir gibi görülmesi bence kabul edilemez. Bu nedenle bundan sonra Devlet Mezarlığı’na defnedilecekler için yönetmelikte derhal değişiklik yapılmalıdır. Yarın öbür gün orada yatanların vârisleri herhangi bir nedenle cenazeleri alıp bir yerlere götürmek isterlerse büyük sorunlar yaşanacaktır. Ragıp DEMİRTEPE İlk kez 2000 yılında, TNT Ekspres Türkiye’nin’in kendi çalışanları ile müşterileri arasında başlattığı kitap toplama kampanyası, halkın da büyük ilgi göstermesiyle Türkiye’nin dört bir yanına ulaşan dev bir kampanya haline geldi. Kitapların daha çok insana ulaşması amacıyla yola çıkan TNT Ekspres’in “TNT Ekspres Bilgi ve Kültür Taşıyor” adlı kampanyasına 7 yılda 1235 okula toplam 2 milyon kitap bağışlandı. Kütüphaneler Haftası’nda başlayan geleneksel kitap toplama kampanyasında Türkiye genelinden 5 bin 50 kişinin bağışladığı toplam 650 bin kitap, yeni sahiplerine teslim edilmek üzere yola çıktı. Bu kitapların ilk durağı 7 yılda 2 milyon kitap Nevşehir’e bağlı Kozaklı ilçesi oldu. Kozaklı Çayiçi Köyü’ndeki Yunus Emre İlköğretim Okulu’nda yapılan kitap teslimine TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan ve yazar Sevim Ak katıldı. Yıldız, “Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan okullardaki kütüphane ve kitap eksikliğinin giderilmesi ve kampanya ile bu konuda bir kamuoyu oluşturulmasını sağlanmak amacıyla 7 yıldır sürdürdüğümüz kitap toplama kampanyasını bundan sonraki yıllarda da devam ettireceğiz” dedi. Neden Yalnızca Futbol ELEŞTİRİLER 10 Kasım günü gazeteyle birlikte okurlara armağan edilen “Saat Kaç” CD’si bence gazetenin bugüne kadar gerçekleştirdiği kültür hizmetlerinin en önemlisi, en anlamlısı, en unutulmayacak olanı, en değerlisidir. Çünkü, Mustafa Kemal’i, bugüne kadar sadece belirli günlerde TV ekranlarında, belgesellerde, sinema filmlerinde izleyenler, artık bu CD sayesinde, O’nunla, hem de “bütün zamanlarda” kendi evlerinde birlikte olacaklar. Silah arkadaşlarıyla, köylüsüyle, çiftçiyle, halkıyla, Meclis’te, özel çalışma odasında, Meclis kürsüsünde ve hepsinden önemlisi, Cumhuriyet’in 10’ıncı yılında konuşmasını yaptığı kürsüde, sesiyle, görüntüsüyle… Ve saatin 9.05’i gösterdiği ölüm döşeğinde ve on binlerin peşinden gittiği cenazesinde.. Baştan sona bir Mustafa Kemal yaşayan belgeseli... O günlere çok uzak, ama aynı zamanda o günlere öylesine yakın bir Cumhuriyet yurttaşı olarak, sonsuz bir duygu seliyle CD’yi izledim, duygulandım.. üzüldüm, kahroldum, duygulandım ve yine üzüldüm... 10 Kasım günü Cumhuriyet gazetesini CD’ye birlikte alanlar ne kadar mutlular ve alamayanlar için ne büyük kayıp!… Teşekkürler Cumhuriyet ve teşekkürler, CD’nin oluşmasına emek veren tüm değerli insanlar! Deniz BANOĞLU Türkiye’nin aydınlık olabilmesi için halkımızın okuması gerekiyor ve okuma alışkanlığı sizin de bildiğiniz gibi her gün okunduğunda kazanılabiliyor. Ben geleceğimizi Cumhuriyet okurlarının şekillendirdiği bir Türkiye düşlüyorum. Bunun için de çocuklarımıza Cumhuriyet okutmalıyız, ama Cumhuriyet şu haliyle çocuklarımıza hitap ediyor mu? Hayır. Gazetemin çeyrek sayfa da olsa her gün bir çocuk köşesi hazırlamasını istiyorum. Eğlenceli, düşündürücü fıkralar, hikâyeler, çizgi romanlar, bilmeceler, bulmacalar, deneyler ve daha nice konular yer alabilir. Haftada bir yayımladığınız çocuk köşesini yeterli bulmuyorum. Az olsun ama her gün olsun ve ana gazetede yer alsın. Çocuklarımız o mürekkep kokusuna alışsınlar. Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda dahi eğitime zaman ayırdı, önem verdi. Fethullahçılar bile çocukları kazanmanın önemini anladılar ve eğitimi ellerine geçirdiler. Biz neden hâlâ ihmal ediyoruz? Leyla BERBEROĞLU illi Eğitim Bakanlığı ile Futbol Federasyonu arasında yapılan anlaşmayla çocuklarımız için okullarda futbol altyapısı oluşturulacakmış. Soruyorum Türkiye’de spor yalnızca futbol demek mi? Bakanlık neden bu olanağı diğer federasyonlara tanımıyor da yalnızca Futbol Federasyonu’na tanıyor? Tüm sporların anası atletizm neden desteklenmiyor? Basketbol ve voleybol bizi dünyaya taşıyan spor dalları değil mi? Türkiye’de değişik yörelerin özelliğine uygun spor dalları yok mu? Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu projeyi diğer spor dallarına yaygınlaştırması gerekmez mi? Sormak istiyorum neden yalnızca futbol? Erden KALEMCİ M ‘Bana Cumhuriyet Okuyun’ G azetemiz yazarlarından Uğur Mumcu’nun öldürülmesinden sonra her ayın 24.gününde düzenli olarak Ziverbey’deki evinden gelerek, gazetemizi ziyaret eden, Mumcu köşesine karanfil bırakan emekli coğrafya öğretmeni Fatma Müfide Gözen hayatını kaybetti. Cumhuriyet ve laikliğe yürekten bağlı olan Gözen, Mumcu’nun katledilmesinin ardından “Onun dürüstlüğünden, laikliğe bağlılığından ve Atatürk sevgisinden korkanlar, Uğur’umuzu katlettiler. Katilleri bulununcaya kadar her ay onun köşesine karanfiller taşıyarak aydınlıktan korkanlardan hesap soracağız” demişti. 83 yaşında İstanbul’un Kartal ilçesinde kaldığı bakımevinde yaşamını yitiren okurumuz Gönen, son günlerinde doktoruna “Çok cahil kaldım bana Cumhuriyet okuyun” diyerek gazetesine bağlılığını ölünceye dek sürdürdü. Gönen, 11 Kasım’da Kartal Şıhlı Mezerlığı’nda toprağa verildi. Ata’mızı Unutmuyoruz tam büyük bir devrimci olarak modern Türkiye’yi yarattın. Senin sayende Türk kadını bu toplum içinde bir yer buldu. Kız öğrenciler okula gönderildi, kadına seçme ve seçilme hakkı verildi. Türk kadını, toplum içinde kocasının yanında kendine olan güvenini kazandı. Onlar da doktor oldu, mühendis oldu, öğretmen oldu, birçok alanda bu dünyada olduklarını kanıtladı. Atam sen bütün bunları yapmamış olsaydın, belki de biz hâlâ kara çarşaflar içinde, itilen kakılan, dayak yiyen ve hatta üzerine kuma getirilen kadınlar olarak kafesler arkasında oturuyor olacaktık. Ama şimdi eşinin yanında, hayatı paylaşan, işte ve evde çalışan, çocuklarının annesi olması gereken bir Türk kadını olduk. Bütün bunları bu millet unutur mu Atam? Bizler unutur muyuz? Senin bu mücadeleni, bu yarattığın çağdaş ve modern Türkiye’yi daha ileriye ve hep ileriye taşıyacağız. Sana minnettarız Atam. Büşra GÜNEY 7. Sınıf Öğrencisi A KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear