24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 KASIM 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Karar Ülgen Özbey: “Saddam 180 kişinin öldürülmesine izin verdiği için idam edilecek. Irak’ta 100 binlerce sivilin öldürülmesine onay veren Bush için ne karar verilecek!” Ya ğ m u r E k i m AB, Türkiye’yi askıya almayı ertelemiş... “Gardırobun çekmecesinde tutuyor!” SEVGİLİ Ata’m. Bugün, aramızdan ayrılışının 68. yılında seni bir kez daha ve daha da büyüyen bir özlemle, daha da yücelen bir saygıyla ve fakat utancımızdan başımız eğik bir şekilde anıyoruz; seni daha çok arıyoruz. Sevgili Atatürk, hani sen “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz” demiştin ya. Oldu! Türkiye Cumhuriyeti şeyhlerin, dervişlerin, müritlerin ve dahi meczupların memleketi oldu. Yalana dayalı siyaset ve dolandırıcılığa dayalı ticaret yapanlar dini de kullanarak memleketi ele geçirdi. Bizler de “demokrasi” adına seyrettik! Emanet ettiğin Cumhuriyet’e ihanet ettik! Gaflet uykusuna daldık! Dışarıdan emperyalistler, içeriden yerli işbirlikçileri, mandacılar ve şeriatçılar tarafından GÖRÜŞ Prof. Dr. MUZAFFER ERYILMAZ Çankaya Belediye Başkanı / İç Anadolu Belediyeler Birliği Başkanı Ecevit’e son slogan: ‘Cennetcehennem ayrımına son!’ Madalya Hidayet Ergin: “Kızılay’ın Başbakan’a taktığı altın madalyanın bedelini hayırsever bir vatandaş ödemiş. O hayırsevere de bir madalya takılmalı!” kuşatılan Türkiye Cumhuriyeti artık tanınmayacak halde. Adını, senin düşüncelerinden alan bir dernek bile geri adım atar duruma düştü. Bu utanç bize yeter! Sen ne yazmıştın: “Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi, Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti Ata’m siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeye mecburdurlar. Bununla beraber Allah’a kendi milli lisanında değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti, birçok asırlar, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.” Altında imzan olan bu düşüncelerine, adını senin düşüncelerinden alarak bir araya gelenler bile sahip çıkamıyorlar artık Ata’m! Beyni sulanmış hafızların eline düştük. Yakında Çankaya’yı da kirletecekler. Bizi affetme Ata’m! Bu ülkeden bir Ecevit geçti Bülent Ecevit’i kaybetmenin acısını yaşadığımız bugünlerde, O’nunla ilgili anılar zihnimizden bir film şeridi gibi akıp gidiyor… Bülent Ecevit denilince, eminim ki herkesin aklına öncelikle 1970’li yıllar ve bu yılların “Karaoğlan”ı gelmektedir; benim de öyle. 1970’li yılların ilk yarısında dile getirdiği “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganı ile ülkenin her yerinde, bütün ezgin gönüllerinde yarattığı heyecan dalgası, bugün gibi aklımdadır. Ecevit’i Türk siyasal tarihi içinde çok önemli olduğu kadar, çok sevilen bir lider yapan bir dizi etmenden söz etmek olanaklı. Ama herhalde O’nun tarihsel mirasının en önemli halkaları, Türkiye’de sosyal demokrasi akımını sistematik bir tarzda oluşturan ilk lider olması ile birlikte, sol bir partiyi şu ana kadarki en yüksek oy düzeyine, yüzde 45’lere kadar taşıyabilmiş olmasıdır da. Üstelik sıradan bir oy artışı da değildir söz konusu olan. Ecevit bu oy oranına çevresinde son derece büyük, kitlesel bir umut ve sevgi halesi yaratarak ulaşmış bir liderdir. Türk halkı Ecevit’te, içeride ve dışarıdaki güçlü ve adaletsiz güçlere karşı kendisini koruyacak, kendisine önderlik edecek karizmatik bir lider görmüştü. O tarihlerde hepimiz dağa taşa “Umudumuz Ecevit” yazdık; hepimiz solu ya onunla tanıdık ya da onunla daha fazla sevdik. ??? Neydi Ecevit’teki tılsım? Nasıl olmuştu da Ecevit kendisini destekleyende de, desteklemeyende de büyük bir sevgi ve saygı hissi yaratabilmişti? Bunun arkasında öyle sanıyorum ki, Türk halkının daha başlangıçtan itibaren Ecevit’in dürüst ve adil bir kişiliğe sahip olduğunu sezmesi ve onun haksızlığa karşı ödünsüz ve bükülmez bir iradeyle karşı koyacağını, ilkelerinden ödün vermektense gerekirse koltuğundan ödün vereceğini düşünmüş olması yatmaktadır. Bu kararlı ve bükülmez kişiliğin kaba sabalıkla değil; tam tersine duygusal, sevecen bir kişilikle ve yüksek bir nezaketle birleşmesi, Anadolu insanının sıcak, duygusal, sevecen ve terbiyeli kişiliği ile büyük ölçüde örtüşmüş ve O’nu halkın gözünde olumlu anlamda çok daha farklı kılmıştı. Ecevit, sosyal demokrat siyaset ve ekonomi anlayışını Türk siyasetine ilk kez sistemli bir dünya görüşü olarak sokan siyasetçidir. Bunu yaparken de Batı’nın sosyal demokrat anlayışını taklitçi biçimde almamış; bu anlayışı Mustafa Kemal’in ilkeleri ve yerel değerler ile harmanlayarak Anadolu topraklarına taşımıştır. Daha genç yaşlarında İnönü kabinesinde Çalışma Bakanı iken toplumun alın teri ile geçinen kesimlerini öne çıkaran sosyal adaletçi tavrı, daha sonraki yıllarda halkın sevgisini kazanmasındaki önemli etmenlerden de biri olmuştur. O, politikanın seçkinlerin tekelinde olan bir iş olmaktan çıkarılarak halkın politikaya çok daha etkin biçimde katılımından yanaydı. Halkın önemli bir aktör olarak içinde olmadığı hiçbir toplumsal değişim projesinin, siyasi programın ve partinin köklü ve kalıcı olamayacağını düşünüyordu. Halka duyduğu bu içtenlikli güven, Bülent Ecevit’le halk arasındaki ilişkiyi güçlendiren bir başka önemli etmendi. ??? Ecevit, ayrıca,Türk halkının modernleşme, çağdaşlaşma isteği ile kendisine olan özgüveni arasında pozitif bir ilişki kuran nadir liderlerden biridir. Pek çok başka lider,Türk halkının modernleşme, çağdaşlaşma gereksinimini ya kendisine olan özgüvenini sarsacak bir “Batı’nın üstünlüğü ve bizim geriliğimiz” ikilemi üzerine kurmuş ya da geleneksel olanı pohpohlayarak, çağdaşlaşmayı ve Batı’yı yabancı ve düşman göstererek Türk halkının çağdaşlaşma arzusunu törpülemeye çalışmıştı. Türk halkı, bu konuda aradığı dengeyisentezi Ecevit’te bulduğu için de, O’nu çok sevmişti. Gerçekten de Ecevit, Kıbrıs çıkarması anında da, haşhaş krizi sırasında da yabancı düşmanlığı yapmadan, dünyanın bütün uluslarına ve halklarına saygı duygusu taşıyarak, ulusal çıkarların nasıl korunacağı konusunda kendi çağdaşlarına ve sonraki kuşaklara çok önemli siyaset dersleri vermiş bir liderdir. Sevgili Genel Başkanım, Türkçeyi konuşma ve yazı dilinde şiirleştiren o büyük insan, Bülent Ecevit şimdi aramızda yok; ama ilkeleriyle bize yol göstermeye devam ediyor. O’nun son çabalarından biri de, ülkemizin iç ve dış ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğu bu dönemde demokratik solusosyal demokrasiyi tek bir şemsiye altında toplayarak bu kötü gidişe dur diyecek bir sol iktidarın kurulabilmesiydi. Ecevit’in olumlu mirasına layık olabilmek için biz sosyal demokratlara düşen görev, bir an önce derlenip toparlanarak sosyal demokrasinin ilkelerini iktidara taşımaktır. SESSİZ SEDASIZ (!) Emeği geçenlerin tuttuğu altın olsun! EMEĞİ geçenlere teşekkürlerini iletiyor Kaya Çetin. Niye ve kime mi? Şöyle: “Siirt’te seçimlerin yenilenmesiyle Tayyip Bey’in Başbakanlık koltuğuna oturması konusunda değerli katkılarını esirgemeyenlere şükran borçluyuz. Böyle bir insan siyaset dünyamıza kazandırılmasa; yargısal kararları Danıştay’ın değil ulemanın vermesi gerektiğini, YÖK Başkanı’nın hayatta iki koyun bile gütmediğini, askerliğin yan gelip yatma yeri olmadığını, Müslüman komşumuz Irak’a karşı ABD keferesinin yanında mevzilenirken, bizi birleştiren unsurun Müslümanlık olduğunu, Lübnan’a asker gönderilmesine karşı çıkanların hıyanet içinde olduklarını, terörist Yasin Bey’in aslında hayırsever bir kişi olduğunu, ‘egemenlik ulusundur’ sözünün koskoca bir yalan olduğunu ve laiklik ilkelerinin yerini daha Müslüman bir yapıya devretmesi zamanının geldiğini öğrenemeyeceğimiz için cahil kalacaktık. Bunlara ek olarak; Türkiye’yi pazarlamanın, ‘kazan kazan yöntemi’nin, devleti vekillerle yönetmenin, intihalin, taşı sıkıp suyunu çıkarmanın, rakipleri hoplatmanın, artistlik yapmanın, vücut dilini kullanmanın ve anamızı alıp gitmenin faziletlerinden de habersiz kalacaktık. Emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ederiz. Tuttukları altın olsun.” Tahsilat Gülhan Elmas: “Devlet vergi toplayamıyormuş. Yimpaşçıları kullansınlar, onlar iyi para topluyor!” 30 bin Işık İşgüden: “Şırnak’taki sel için vatandaşlar ‘Asker olmasaydı çok insan ölürdü’ demiş. Bir de ‘Apo olmasaydı 30 bin kişi 10 Kasım’ın Yıldönümünde MERİÇ VELİDEDEOĞLU Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 68. yılı; bu yıl boyunca, Atatürk, kurduğu aile yönünden konu edilirken, bir yandan da din ile ilgili tutumu iç ve dış basında genişçe bir biçimde ele alındı. Dış basında çıkan, bizde de yayımlanan kimi örneklerde, daha çok dini yadsıdığı gibi bir yaklaşım sergilenirken, iç basında ise bir yandan örtülü bir biçimde dine karşı olduğu belirtilip, bir yandan da dinseliği ne denli benimsediği yönünde çelişkili görüşler dile getirildi. Bu son yaklaşım içinde Atatürk’ün, İslamın “melez demokrasi”ye yatkın bir yorumu olan HanefiMaturidi görüşünü benimsediği, bütün tutumunun bu doğrultuda olduğu da yer aldı (1). Oysa Cumhuriyet’in ilk hükümetinin Adalet Bakanı ve bir bakıma Maturidi yorumunun bir temsilcisi olan Seyit Bey’in hazırladığı, yer yer şeriatın izlerini taşıyan ilk Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) tasarısı, Atatürk ve çevresince kabul edilmemişti. Özellikle kadınla ilgili konularda kimi şeriat isteklerine yer veren bu yasa tasarısı, 1923 ve 1924 yıllarında Meclis’te çok tartışılırsa da uygun bulunmaz, yadsınır. Az sayıda olsa da dinsel (şeriat) temelli kural içeren bir yasanın toplumsal yaşamı düzenlemede kullanılması, gerek Atatürk tarafından gerekse dönemin Meclisi’nce kabul edilmez. Bu tutum dinin bireylerin vicdanlarında yer almasının gerektiğini, dinin toplumsal yaşamın yasal düzenlenmesinde rol oynayamayacağını ortaya koyan bir göstergedir. Ayrıca Atatürk’ün bu tutumunu Cumhuriyet ilan edilirken, anayasanın ikinci maddesinde yapılan düzenlemeden ne denli rahatsız olmasında da görürüz. Anımsanacağı gibi, 29 Ekim 1923 günü Meclis’te cumhuriyetin ilanı görüşmeleri yapılırken anayasanın ikinci maddesine, “Türkiye Devleti’nin dini, Dini İslamdır” ifadesinin konulması kabul edilmişti. Atatürk Söylev’de (Nutuk) bu konunun gelişimini ayrıntılı bir biçimde anlatır: Bu anlatımın sonunda Atatürk: “Anayasa yapılırken ‘laik devlet’ teriminden dinsizlik anlamı çıkarılmaması için, anayasamızın ikinci maddesini anlamsız kılan bu ifadenin konulmasına göz yumulmuştur” der. Ama hemen ardından: “Ulus, anayasamızdan bu gereksiz terimleri ilk elverişli zamanda kaldırmalıdır!” diyerek de ulusu görevlendirir. Söylev 1927 yılında okunur; ertesi yıl 1928’in 10 Nisan’ında bu ifade anayasadan çıkarılır. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunun evrensel laiklik doğrultusunda olduğunun bir işareti olan bu yapılanmaları dine aykırı ya da dinsizlik diye görme olanağı yoktur. Bütün bu dönüşümler dinin ortalarda dolaştırılmayıp, bireylerin vicdanlarında yer almasını sağlamak içindir. Kimi söylemlerinde dini yüceltmesini saptırıp dinselliğinden söz etmenin, ya da yaşamı boyunca dini yadsıyan herhangi bir söz etmemiş olan Atatürk’e dinsiz demenin ancak magazinsel bir anlamı olabilir. Kuşkusuz amaç Atatürk’ü din karşıtı gibi göstererek çağdaşlaşma yolunda gerçekleştirdiklerini, yerleştirdiği laik sistemi eleştirmek, dahası ona saldırmaktır. Bilindiği gibi bu yolda yürüyüp dinsel düzeni övmek Demokrat Parti (DP) iktidarı ile somut bir biçimde ortaya kondu. 1946 seçimlerinden başlayarak, özellikle 1950 seçimlerinde alanlarda dinsel propaganda yapmak, DP’nin temel ilkesi oldu. Yine de bu dönemlerde dinin ortalarda dolaştırılması, bugünkü AKP iktidarının dini kullanmasının boyutuna erişememiştir. Ekilen tohumlar 21. yüzyılda filizlenerek Türkiye’nin başına dinsel temelli bir partiyi, AKP iktidarını musallat etti. Bilmem ki, o kemikleşmiş slogana sığınıp 68. yılında da “Rahat uyu Atam!” diyebilir miyiz? (1) Gündüz Aktan, Aklın Sınırları, 31.10.2006, Radikal. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bozcaada’da yetiştirilen, şa 1 raplık bir siyah 2 üzüm cinsi... Şöhret. 2/ İri bir 3 hıyar cinsi... Sı 4 vas’ın bir ilçesi. 5 3/ Giriş ücreti. 4/ Evrensel alıcı 6 olan kan gru 7 bu... Muayene 8 için hekime ödenen ücret. 5/ 9 Üstü örtülü, önü açık 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yer; sundurma... Eko 1 S O F İ ZM A S lojide, bir canlının var2 A Y A R A K S E lığını sürdürebildiği R E Y yaşama ortamının en 3 N A D A S İ N A Y E T küçük birimi. 6/ Bir 4 T 5 E R K K E P İ R yerde biriken sıvıları K A N L A dışarıya akıtmakta kul 6 R E K E P lanılan oluk ya da bo 7 İ Ş M A R ru... Kuzu sesi. 7/ İnsan 8 A M E R İ K A N O bedeni çevresindeki 9 E N E N İ K R manyetik alan... İskambilde bir kâğıt. 8/ Ayrılık şiiri. 9/ Kimi yiyeceklere lezzet ve renk katmak için eklenen suluca malzeme... Dağda yaşayan ve geçimini odun satarak sağlayan kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Macaristan’da yetiştirilen siyah bir üzüm cinsi. 2/ Şaşılacak kadar çirkin olan şey... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 3/ Bir peygamber... Toplardamar genişlemesi. 4/ Kısa manto. 5/ Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek... Yiyecek bulamayan, yoksul kimse. 6/ “Sana dün bir tepeden baktım İstanbul” (Yahya Kemal)... Küçük cep bıçağı. 7/ Dinsel tören... Doğal ve tarihsel özelliklerinden dolayı koruma altına alınan alan. 8/ Yeni bir mal ya da hizmetin yaratılmasını sağlayan etkinliklerin tümü... Şaşma belirten bir ünlem. 9/ Sodyum elementinin simgesi... Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear