25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 OCAK 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MÜZİK İranlı Cavit Murtezaoğlu sanatçıya sansürün halkın ağzını bağlamak olduğunu söylüyor 7 YAŞAR AYDIN’IN ESERLERİ Sanatçı kendini sınırlamamalı HATİCE TUNCER 10 yıllık öykü ‘Şarkılar Yaşar’ Müziğin usta ve sevilen isimleri, besteci ve söz yazarı Yaşar Aydın’ın şarkılarıyla bir araya geldi. Beyoğlu Metropol Müzik tarafından yayımlanan ‘‘Şarkılar Yaşar’’ albümünde Kızılırmak grubuna yaptığı şarkılarla da tanınan Yaşar Aydın’ın eserlerini Suavi, Vedat Sakman, Burhan Şeşen, Mazlum Çimen, İlkay Akkaya, Yasemin Göksu, Hakan Yeşilyurt, Adile Yadırgı, Nurettin Rençber, Oğuz Aksaç, Seyfi Yerlikaya, Şeyhmus Fidan ve Grup Nefes seslendiriyor. 15 parçanın yer aldığı albümde Yaşar Aydın da ‘‘Kördüğüm’’ adlı şarkısını söylüyor. Yaşar Aydın Bestelerini söylemesini hayal bile edemeyeceği sanatçıların hiçbir karşılık beklemeden destek olduğunu ifade eden Aydın, albümün yönetmenliğini de üstlenmiş. Sanatçılarla birlikte müzikal tarzları da buluşturan albümde, 33 yaşındaki Yaşar Aydın’ın dünyasının 10 yıllık öyküsü şarkılarla anlatılıyor. İran’ın Tebriz kentinden Azeri kökenli sanatçı Cahit Murtezaoğlu’nu ilk kez 2004’teki Barışarock Festivali sahnesinde izlemiştik. Anadolu rock havasındaki şarkılarıyla izleyicileri coşturmuştu. İran’da müzik üzerindeki baskılardan bunalmış, artık Türkiye’de yaşamaya karar vermiş. Sanatını halkına ulaştırmakta çektiği sıkıntılardan dolayı sansür ve yasakçılık, sohbetimizin temel noktasını oluşturdu. Müzikteki tarzı ise ‘‘Ben deli sanatçıyım. Severim, isyancıyım’’ diye tanımladı. Tebriz’de 1962 yılında doğan Murtezaoğlu, ozanların ağırlandığı bir evde büyümüş: ‘‘Ozanlar, kopuz çalıp şiir söylerlerdi. Bakardım ki babamın gözünden yaşlar damlar. ‘Müzik eğlenmek için değil mi, niye ağlıyor’ diye şaşırırdım. Müzik hevesi oradan başlamıştı.’’ İran’da yasaklar dönemi başlayınca... kemesi de bir suç bulamadı, bileğime çıkış için yeşil mührü bastılar, bıraktılar. Bir sanatçının ağzını, sözünü kapatmak, halkın ağzına elini koymak demektir. Sanatçı serbest olsa demek ki o ülkede teneffüs etmeye hava var. Sanatçı çok güzel tarzıyla sana anlatır ki ‘halk senden razı değil kardeşim’. Bir ülkede sanatçı baskıda olsa demek ki halk yüz defa ondan çok baskıda. Sanatçının serbest olması, halkın sözünü demesi lazım.’’ Avustralya’da 2003 yılında başarılı konserler verince orada kalması teklif edilmiş ama Murtezaoğlu, Sydney yerine İstanbul’u tercih etmiş: ‘‘İstanbul bizim kültürümüze daha yakın ve burada heyecan var. Avustralya’da halk o kadar rahat ki hiçbir heyecan yok. Bizim Doğu kültürü de Batı kültürü de burada. Gerçekten her açıdan bir meydandır İstanbul. Burada gerçekten birinin sanatı olsa gösterebilir kendini.’’ Fotoğraflar: FATİH ERDOĞDU YURTDIŞI TURNE HAZIRLIĞI Murtezaoğlu eğitimini sürdürürken müziği de bırakmaz, ancak İran’da İslam devrimiyle yasaklar dönemi başlar: ‘‘Hayatımız altüst oldu. Bir bağlamayı, yani kopuzu gördükleri zaman alıp kırıyorlardı. Sazları battaniyelere sararak gizliyorduk, evden eve alıyorduk. İranIrak savaşı da müziğin yasaklanması için bahane oldu. Müzik yasaklandı, yalnız Fars müziğine biraz yer verilmişti.’’ Müzik okullarının açılmasına izin verilmesinden sonra Tebriz’in yoksul semtlerinde verdiği ücretsiz dersler büyük ilgiyle karşılanan Murtezaoğlu, bazen günde 45 yere gider: ‘‘Düğünler, halkla buluştuğumuz yegâne yerlerdi. Korka korka çalıp söylerdik. İki kişi balkonda, biri sokakta gözetlesin. Aletleri kırıyorlardı, çok kötü dönemler yaşadık.’’ 1993 yılında Azerbaycan’a giden Murtezaoğlu, Baku Konservatuvarı’nda Azeri makamları konusunda çalışmalar yapar. Sovyet döneminde makamlar dizisinden çıkarıldığını fark ettiği ‘‘neva makamı’’nı yeniden ortaya çıkarır. İran’a dönüş İran’ın Cem Karaca’sı beri Türkiye’de yaşayan 2004 yılından Cavit Murtezaoğlu, Moğollar’dan Taner Öngür’ün davetiyle Barışarock Festivali’nde konser verdi. Konser ilgiyle karşılandı. Radyo Barış’ın düzenlediği ‘‘Barışa Semah Dönenler’’ etkinliğinde sahne alan Murtezaoğlu, kendisine ‘‘İran’ın Cem Karaca’sı’’ denilmesine karşın Karaca’nın müziğiyle yeni tanışmış. Yön FM’de katıldığı, canlı yayımlanan bir programda Cem Karaca’dan ‘‘Kerkük Zindanlarına Attılar Beni’’ türküsü çalınınca tüyleri diken diken olup bu dev sesin kime ait olduğunu sormuş. Radyo çalışanları ‘‘Tarzın bu kadar yakın, nasıl tanımıyorsun’’ diye şaşırmışlar: ‘‘Türkiye’deki müziğe yabancı değiliz. Uydu yayınları izleniyor, ama kanallar Türkiye’nin gerçek yüzünü yansıtmıyorlar. Televizyonlarda belli pop müzikler ön planda sunuluyor. Türkiye’de bambaşka kalitede insanlar var. Zeki Müren, Musa Eroğlu, Sabahat Akkiraz, Moğollar çok büyük sanatçılar.’’ Otosansür Moğollar İzmir’de Azerbaycan’da bulunduğu günlerde çıkardığı ilk albümü ‘‘Tebriz’’de kendi bestelerini okudu. İkinci albümü ‘‘Senli Günler’’i İran’a döndükten sonra çıkardı. Müziğinde kopuz, tar, kemança, garmon gibi geleneksel halk çalgılarının yanı sıra piyano, gitar gibi Batı sazlarını kullanıyor. Hatemi’nin iktidarda olduğu 2001 yılında yasaklanan konseriyle aynı adı taşıyan ‘‘Susmam’’ adlı albümünü, konser kayıtlarını da ekleyerek VCD olarak çıkardı. Bugünlerde Türkiye’de bir albüm çıkarmak için hazırlık yapıyor: ‘‘Türkiye’de müziğimi tam serbest yapıyorum. Yani müziğimi yaptığım zaman inanıyorum ki kendim okuyorum. İran’da bir müzik, söz yazdığımızda kaç tane filtreden geçiyor. ‘Aşk yazmışsın, bu ne demektir’ gibi sorular geliyor. Sen şimdi gel yarat. Oturmuşsun bir beste yapasan. ‘Burada müziği sanki başka anlamındadır’ gibi kuşkular. Ben bu ‘olar, olmaz’lardan yoruldum. Sanatçı bir dakikası var ki isyan eder, feryat eder, bir dakika ağlar, bir dakika güler. Sanatçıyı balık gibi akvaryuma salsan ondan bir şey çıkmaz. Sanatçının gidip göklere bakması, onlardan haber getirmesi lazım. Başka yurtlara gidip başka halklardan öğrenmesi, halkına pay ge tirmesi lazım.’’ Murtezaoğlu’na Türkiye’deki ‘‘özgürlük ve demokrasi’’ konusunda sıkıntılar olduğunu anımsatmadan edemedik: ‘‘İran’a göre nispi olarak çalışmaya uygun bir ülke. Türkiye benim için çok rahat, ama burada sorunlar yok anlamına gelmez. Dünyanın her yanında sorunlar var. Her sanatçının halkının sorunlarını anlaması, çözümünü halkına sunması lazım. İnsanın içine öyle bir korku salarlar ki kendi kendini sıkarsın. Kaleminin ucuna mürekkep gelmeden, sahneye gelmeden sen kendini kesmişsin. Hangi halk dünyada kendine sansür yapıyorsa o halkın ölümüdür demektir. Eğer sanatçı yazdığında korksa, yazmadan da önce düşündüğünde korksa, en tehlikelisi budur. Benim İran’dan çıkmamın nedeni buydu.’’ Anadolu rock müziğin öncülerinden Moğollar, bayramda 12 Ocak akşamı İzmir’de Kemancı Bar’da saat 22.00’de sahne alacak. Cahit Berkay, Taner Öngür, Engin Yörükoğlu ve Serhat Ersöz’den oluşan Moğollar grubu şubat ayında Hollanda’nın çeşitli kentlerinde konser verecek. DÜZAĞAÇ’TAN ‘BİR DEVAM FİLMİ’ Felsefe ve müzik Murtezaoğlu, müzik çalışmalarının yanı sıra yazmaya da önem veriyor. Tebriz’de gösterimi yasaklanan ‘‘Leyla ile Mecnun’’ operetini yazmış. ‘‘101 Nefes’’ adlı Azeri lehçesinde şiir kitabı olan Murtezaoğlu, tiyatro ve sinema için senaryolar da yazıyor. ‘‘101 Nefes’te Nesimi, Şah Hatayi sevgisi var orada. İran’da zaten bu yüzden de dışlandım. Ben hurufilik felsefesini kabul eden bir insanım. İran’da kaç milyon Ehli Hak insan var, kimse bilmiyor. Benim de yüze yakın Ehli Hak nefesim, deyişim var. Bunları kendi müziğimde yansıtıyorum. Benim müziğimin, şiirimin altyapısında tek kelimeyle insan var. Dünyada tek gerçek yoktur. Herkes zevk alsın, herkes bu sofradan yesin, içsin. Gerçek demokrasi budur. ‘Enternasyonalistim, ama halktan hiç haberim yoktur.’ Che Guevara’yı seviyor, fotoğrafını asmış, ama kendi halkının içindekileri görmüyor. Bu nasıl enternasyonalist! Yüzyıllar önce Hacı Bektaş’lar, Mevlana’lar, Nesimi’ler gelmiş, halkımızın serveti, temelleridir bunlar. Bunları tanımadan, halka öğretmeden enternasyonalist sanatçı olmaz.’’ Bugünlerde ‘‘Can ve Sera’’ adlı Türkçe bir roman üzerinde çalışan Murtezaoğlu, ‘‘sevgi’’yi anlatıyor: ‘‘Her sanatçının beyninde bir perde arkası var. O yuvadan halkına bir şeyler söylemesi lazım. Benim de dertlerim tarihi dertlerim, İran’da dil dertlerim, manevi dertlerim var. İnsanlar birbirlerini gerçekten nasıl sevebilirler? Şimdi sevgiye heves katılmış, başka şeylerle karıştırmışlar. Sevgi 15 günlük irtibat değil insanlar arasında. Sevgi başka bir kutsal bir şey.’’ Ses Atölyesi SiyahBeyaz Türkçe Dublaj Feridun Düzağaç, 5. stüdyo albümünü ‘‘Bir Devam Filmi/SiyahBeyaz Türkçe Dublaj’’ adıyla yayımladı. Cengiz Köroğlu, Tolga Çebi ve Sunay Özgür’le yapımcılığını üstlendiği albümde Düzağaç 11 şarkı seslendiriyor. Düzağaç kendi şarkılarının yanı sıra Ayhan Orhuntaş ve Mehmet Esen’in birer şarkısına yer veriyor. Öğrendiklerini halkına aktarmak isteyen Murtezaoğlu, 1998’de İran’a döner ve devrimden sonraki ilk pop konserini Tebriz’de verir. Büyük ilgiyle karşılanan konserin biletleri 17 gün öncesinden tükenir. İran’da Sanatçılar Birliği başkanı da olan Murtezaoğlu, bir hafta sonra konseri yinelemek istediğinde devrim muhafızları tarafından tutuklanır. ‘‘Saçın uzun, bıyıkların uzun’’ gibi gerekçeler öne sürerler. Hâkim de suçlayacak bir şey bulamayınca ‘‘Biraz dikkatli ol’’ diye nasihat ettikten sonra serbest bırakır. Ama bu kez de devrim muhafızları tarafından devrim mahkemesine çıkarılır. Konser öncesinde duvarlara asılan ‘‘Halkımızın sesi Cavit’’ afişlerini, Amerikan radyolarına verdiği röportajları sorarlar. Devrim hâkimi suç bulamayınca kamuoyunda oluşan tepki nedeniyle Murtezaoğlu’nu bırakır: ‘‘Azap son haddine gelince insana bir ferah gelir ya. ‘Yapma, söylemeyelim’ dedim. Ben de gülüyordum, başka çare yok. Devrim mah İstanbul’da kurduğu ‘‘Ses Atölyesi’’nde ses eğitimi veren Murtezaoğlu’nun öğrencileri arasında ünlü sanatçılar da varmış. Murtezaoğlu, öğrencilerinden tüm bildiklerini bir palto gibi dışarıda bırakmalarını istiyor, öğrencisinin sesini tanımaya çalışıyor ve ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyor: ‘‘Özel bir ses metodudur. Sesi sıfırdan başlayıp yapıyoruz.’’ Feridun Düzağaç. YAVUZ BİNGÖL’ÜN 8. ALBÜMÜ Genç bir yetenek: Candan Müzik ve tiyatro eğitimini birlikte yürüterek gösteri dünyasında kendisine bir yer edinmek isteyen genç yeteneklerden Canan Ünal, müzik ve tiyatroyu birlikte sunduğu gösterileriyle dikkat çekiyor. 1990 yılından bu yana sahnelerde olan Ünal, ilk albümünün hazırlıklarını yapıyor. Lise yıllarında şan ve piyano eğitimi alan Candan Ünal, 1992 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile bir gazetenin düzenlediği yarışmada ‘‘Sular Aydınlanıyordu’’ adlı tek kişilik oyunuyla Onur Ödülü’ne değer görüldü. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde eğitim alan Ünal, Müjdat Gezen’in yönettiği ‘‘Yedi Kocalı Hürmüz’’ ve Haldun Dormen’in yönettiği ‘‘Bir Kış Öyküsü’’ müzikallerinde rol aldı. Müzikallerden edindiği deneyimle sahne gösterileri hazırlayan Candan Ünal, ünlü otellerin özel gecelerinde, çeşitli kuruluşların kutlama programlarında sesi ve yeteneğiyle dikkat çekiyor. Şarkılarını ‘‘Grup Müzikal’’ eşliğinde seslendiren Ünal, oyuncu Murat İpek’le birlikte ‘‘Hangisi Kadın’’ adlı kabare şovlarını sürdürüyor. Müzisyen arkadaşlarıyla birlikte ‘‘Müzikal Prodüksiyon’’ adlı bir şirket kuran Candan Ünal, müzik ve eğlence organizasyonları yapmaya başladı. Ünal, iş yaşamıyla müziği birlikte yürütmenin zorluğuna karşın hayal ettiği projeleri gerçekleştirmek için programlı bir çalışmayla işlerine yetişebildiğini anlatıyor. Dostların bıraktığı ‘b’İz’ Yavuz Bingöl’ün 8. albümü ‘‘İz’’ ya da kapağındaki silik bırakılan ‘‘b’’ harfiyle birlikte okunduğunda ‘‘Biz’’ Seyhan Müzik imzasıyla piyasaya çıktı. Bingöl Celal Güzelses, Cemil Cankat, Zülfü Livaneli, Erdal Erzincan, Özhan Eren’in eserlerinin yanı sıra anonim türküler de seslendiriyor. Aranjör Mete Artun şarkılarda bağlamanın yanı sıra piyano, yaylılar grubuna ve koroya yer vermiş. CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear