25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2006 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Şadi Dinççağ, Karikatürcüler Derneği’nin ‘Nasrettin Hoca’nın Torunları’ dizisinde DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Karikatürün ‘Şadi Abi’siydi İBRAHİM ERSARAÇ Turgut Uyar’ın Kırıkları Dünya Kitapları, Erhan Altan’ın Tomris Uyar’la Turgut Uyar üstüne yaptığı konuşmalardan oluşan ilginç bir kitap yayımladı: Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım. Çağdaş şiirimizin en özgün kişiliklerinden biri olan Turgut Uyar’ı, şiirlerinin ve yazılarının dışında, evden birinin yaklaşımlarında tanıma olanağı sunuyor kitap. Çağdaş şiirimiz çok sevilip okunmasına karşın şairlerin yaşamöyküsünü anlatan kitapların eksikliği hep duyulur. O güzel şiirleri yaratan insanların nasıl birer kişilik olduğunu, nasıl yaşadıklarını, nelerden etkilendiklerini bilemeyiz çoğu zaman. Nâzım Hikmet dışında yaşamöyküsü derinliğine yazılmış başka bir çağdaş şairimiz yoktur. Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım, Turgut Uyar’ın yaşamı üstüne ayrıntı zenginlikleriyle dolu bir kitap. Kitabın beni en çok etkileyen yanı ise, şairin bilmediğim bir özelliğiyle karşılaşmak oldu: 70’li yıllarda, yani şairin ellili yaşlarında beklenmedik ve sık sık yinelenen kırıklar oluşmuş. Kolu, dirseği, kalçası... Biri düzelmeden bir başka yanı kırılırmış. İşin ilginç yanı şair, kırılan yerlerinin sağaltımı için hiç çaba göstermez, neredeyse kırıklarıyla birlikte yaşamayı yeğlermiş. Zorla götürüldüğü hastanelerde de tedaviye karşı edilgen bir direniş içinde olurmuş. Bir başka ilginçlik ise bu sık sık oluşan kırıklara yol açabilecek kalsiyum eksikliği vb. bedensel bir nedenin de bulunmaması. Kendisini tanıyanların ya da fotoğraflarına bakanların kolaylıkla anlayabilecekleri gibi, ‘‘aslan gibi’’ bir adamdı Turgut Uyar. O zaman nasıl açıklamalı Turgut Uyar’ın kırıklarını? Tomris Uyar, kitaptaki yanıtında, ‘‘Ben şu anda pek tahlil edemiyorum doğrusu, belki işime de gelmiyor,’’ demiş. Spor yazarı Turgay Renklikurt’a danıştığında ise şöyle bir yanıt almış: ‘‘Bu kişiler bir şeyde çok iyi oldukları zaman biraz daha iyisini yapamayacaklarsa bir yerlerini kırıyorlar. Ya da söz konusu kişi bir şeyden çekindiği zaman, bir şeyle yüzleşmek istemediği zaman, başına bir şey getiriyor. Ama bilerek değil tabii.’’ Nâzım’ın, ‘‘yarmışım göğsümü / yüreğimi yiyoruz bir dişiyle beraber’’ dediği durum mu? Yoksa çok daha geniş bir dünyaya başkaldırma, daha doğrusu yaşadığı dünyaya katlanamama mı? Birbirinden güzel şiirler yazmış önemli bir şairin hayattan böylesine vazgeçmesini nasıl açıklamalı? Kahramanlık her zaman savaş alanlarında ya da insanlık için can vererek olmuyor. İnsanoğlunun acısını duymak, onu yaşamak ve başkalarına yansıtmak da insana özgü bir kahramanlık. Turgut Uyar şiirlerinde bu acıyı benzersiz biçimlerde ortaya koydu. Bu acıya dayanmak ve ona karşı direnmek kadar dayanamamanın da çağdaş bir kahramanlık olduğunu sanıyorum. Mayakovski’den Yesenin’e, acıyla baş edemeyen çok sayıda şair sayılabilir. Turgut Uyar’ın son dönemlerinde yaşamdan vazgeçtiği çok belliydi; tıpkı kuşaktaşı Cemal Süreya’nın ‘‘üstü kalsın’’ diyerek dünyadan ayrılışı gibi, o da yaşadıklarını ve gördüklerini yeterli bulmuş olmalı. Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor. turgay@fisekci.com Karikatürcüler Derneği, kuruluşundan bu yana yapılmamış olanı yaparak kitap çıkarmaya büyük hız verdi. Birçok karikatürcünün kendi olanaklarıyla kitaplaştırımadığı karikatürlerini gazete ve dergilerin sayfalarından gün ışığına çıkararak ‘‘Nasreddin Hoca’nın Torunları’’ dizisinde yayımladı. Kitap sayısı şu günlerde kırkları buldu ve daha da artacak. Derneğin yönetim kurulunu ve her zaman yeni olanakları araştırarak bu övünülecek çabayı veren Başkan Metin Peker’i candan kutluyoruz. Üç yıl önce büyük ustamız Cemal Nadir Güler §için 100. yaşında yapılan etkinlikler ve nefis baskısıyla gözlerimizi kamaştıran albüm/kitap unutulacak gibi değildi! Ardından diğerleri de geldi: Necmi Rıza Ayça, Nehar Tüblek, Şadi Dinççağ ve Yalçın Çetin. Bir süre önce dernek salonunda Şadi Dinççağ ve Yalçın Çetin’in yapıtlarından birer seçkiyle oluşan kitapları, sanatçıların çocuklarının da bulunduğu bir kokteylle görkemli ve duygusal bir atmosferde gözler önüne serilmişti. Karikatürü hiç bırakmadı Karikatürist Tan Oral, Ferit Öngören, Güngör Kabakçıoğlu, Raşit Yakalı, İbrahim Ersaraç ve Tonguç Yaşar, genç yaşta aramızdan ayrılan değerli sanatçıların ustalık ve özelliklerine değinerek Türk karikatürüne hizmetlerini dile getirdiler. Şadi Dinççağ, 1919’da Bafra’da doğdu. 1944 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nü bitir çağ, Selçuk’tan üç yaş büyük olduğundan dergi çizerliğine daha önce başlamış ve yol almış. Turhan Selçuk o günlerde kardeşi İlhan Selçuk’a gönderdiği bir mektupta, ‘‘Bu işi Şadi Dinççağ kadar tutturabilirsem, başka bir şey istemem!’’ diye yazarak imrendiğini anımsatmıştı. Üstün espri yeteneğine sahipti Usta karikatürist Semih Balcıoğlu da onu, ‘‘Şadi Abi’’ olarak kabul ettiğini; üstün esprisi ve güçlü çizgisiyle her zaman arandığını, yurtdışına yaptıkları yolculuklarda yabancı karikatürcülerin de takdirle karşılayıp aradığını defalarca yazıp dile getirmiştir. Dinççağ da karikatürden asıl mesleğinden daha çok zevk aldığını Balcıoğlu’na söylemekten kendini alamamıştır. 1983’te 64 yaş gibi genç denebilecek ve en verimli olduğu çağında aramızdan ayrıldı Şadi Dinççağ. Ulusal ve uluslararası birçok yarışmada birincilikler ve özel ödülleri kazanan Dinççağ, olumlu kişiliği ve sevecen yapısıyla hep aranan bir insandı. Çeşitli dergilerde karşılaşmamızın yanı sıra, Beyoğlu Nuru Ziya salonlarında karikatür konferanslarında da birlikte olduk. İnsanlığını ve ‘‘abi’’liğini her zaman sevgiyle anımsayacağım. Eşi, değerli soprano İlhan Dinççağ’ın çeşitli yarışmalarda yer alan ve dergilerde yayımlanan yapıtlarından seçtiği karikatürlerle oluşturulan bu kitap/albümle Şadi Dinççağ’ı hep anacak ve özleyeceğiz. ? 1919’da Bafra’da doğan, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nü bitirerek yüksek mühendis olan Şadi Dinççağ’ın ilk karikatürü Sedat Simavi’nin çıkardığı ‘‘Karikatür Dergisi’’nde yayımlandı. Dinççağ sonraki yıllarda çeşitli basın organlarında çizdi. Güçlü deseni ve akıcı üslubuyla cömert espri kaynağını rahatça gözler önüne serebiliyordu. Onun için dergi yöneticilerinin daima aradığı bir imza oldu. 1983’te, henüz 64 yaşındayken, en verimli olduğu çağında aramızdan ayrıldı. di. Yüksek mühendis olarak bir süre serbest çalıştıktan sonra Karayolları’nda köprü yapımında karar kıldı! Fakat karikatürü de bırakmadı. İlk karikatürü Sedat Simavi’nin çıkardığı ‘‘Karikatür Dergisi’’nde yayımlanmıştı Dinççağ’ın. Sonra çeşitli basın organlarında çizmişti. Mesleği dolayısıyla perspektifi iyi bildiğinden kompozisyonları çok kuvvetli oluyordu. Güçlü deseni ve akıcı üslubuyla cömert espri kaynağını rahatça gözler önüne serebiliyordu. Onun için dergi yöneticilerinin daima aradığı bir imza olmuştu. Değerli karikatürist Turhan Selçuk ile 1943 yılında Akbaba mizah dergisinde birlikte çalışmışlar. Dinç Mustafa Kemal’in yurt gezilerinde dinlediği taş plaklardan kayıtların yer aldığı albüm çıktı Atatürk’le tren yolculuğuna çıkmak ister miydiniz? Kültür Servisi Mustafa Kemal Atatürk’ün tren yolculuklarında dinlediği şarkılar, Osmantan Erkır’ın yapımcılığını üstlendiği tasarıyla albüm haline getirildi. ‘Atatürk’le Bir Tren Yolculuğu’ adını taşıyan albüme, Mustafa Kemal’in özel taş plak koleksiyonundan 21 şarkı seçildi. Osmantan Erkır’ın böyle bir albüm hazırlama düşüncesi, iki yıl önce Atatürk’ün, yurt gezilerinde özel vagonunda dinlediği taş plakların Ankara Demiryolları Müzesi’nde bulunduğunu öğrenmesiyle ortaya çıktı. Erkır, bunun üzerine, TCDD’ye başvurduğunda, bu düşüncesi olumlu karşılanarak Ankara Demiryolu Müzesi’ndeki plaklar Kültür Bakanlığı Arşiv Dairesi’nin de desteğiyle İstanbul’a getirildi. Çok iyi korunmuş olan plaklar albüm çalışması için İstanbul Audeon stüdyolarında dijital ortama geçirildikten tekrar Demiryolları Müzesi’ndeki yerlerini aldılar. Erkır’ın işbirliği yaptığı taş plak koleksiyoncusu Cemal Ünlü’nün anıları ile eski dergi ve gazetelerden yararlanarak yaptığı kapsamlı bir araştırma sonucunda albümde 21 yapıtın yer almasına karar verildi. Albüm, Atatürk’ün müzik bilgisini ve sevgisini derinlemesine anlatan ve bu konuda bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırmalardan birini içeren 80 sayfalık bir kitapçıkla birlikte satışa sunuldu. Albümdeki yapıtları besteleyen ve seslendirenlerden yaşayan tek sanatçı Müzeyyen Senar. Albümde besteleri ve icralarıyla yer alan diğer sanatçılardan bazıları ise Vedia Rıza Hanım(Giz), Riyaseti Cumhur Fasıl Heyeti, Hafız Yaşar Bey(Okur), Melek Tokgöz, Leman Ekrem Hanım, Seyyan (Oskay) Hanım, Deniz Kızı Eftalya Sadi Hanım, Bimen Şen, Darüttalimi Musiki Heyeti, Tamburacı Osman Pehlivan, Giriftzen Asım Bey, Tanburi Faize Hanım (Ergin), Necip Celal Antel, Mustafa Nafiz Irmak, Haşim Bey, Münir Nurettin Selçuk, Yesari Asım Arsoy, Selahattin Pınar. Albümün gelirleri Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Vakfı’na bağışlanacak. (0 212 270 16 89) Atatürk özel vagonunun penceresinde. Yunus Nadi Armağanı Yarışması, 1946’da kuruldu; hem geçmişe hem geleceğe dönük olan anlamı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Devrimci ve demokrat Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti’yle zamandaş ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını bu doğrultuda koydu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnız CHP’nin koyduğu bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları Türkiye’de de izleniyordu; ama ülkemiz bu alanda da geç kalmıştı. Cumhuriyet gazetesi bu öncülüğü üstlendi, altmış yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağanı’yla sanat ve kültür yaşamımızda bir yarışma coşkusu oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türkiye’de de yarışmaların ve ödüllerin sayısı çoğaldı, yirmiyi aştı. Bugün belki ödül enflasyonundan söz açılabilir; eleştirel bir yaklaşımla sakıncaları gündeme getirilebilir, ama yine de kültür, bilim ve sanat konularında yapılan yatırımların çok yararlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. 60. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2006 Zamanla ödüller arasında ayrımlar ortaya çıkar; bir yarışma kurumsallaştıkça, amacı, nitelikleri, karakteri belirginleşir. Bu arada kimi holdinglerin kendi amaçlarına yönelik yarışmalar düzenlemeleri ve ödüller dağıt maları da bu alanda kaçınılmaz çoğulculuğu yansıtıyor. Kimi bankaların, şirketlerin, ticari tekellerin reklam amacıyla düzenledikleri yarışmaların ödülleri, parasal açıdan ne kadar büyük olursa olsun; özü, maddi çerçevenin dışındaki anlamda odaklaşıyor. Ödüller, Yunus Nadi Armağanı Yarışması adıyla aralıksız olarak kırk yılı aşkın bir sürede düzenli olarak gerçekleştirildi, kültür ve sanat hayatımıza amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Ülkemizin kültür ve sanat yaşamı bütün baltalanmalara ve olumsuz yatırımlara karşın sürekli gelişiyor ve yaygınlaşıyor. Fikir ve sanat özgürlükleri Türkiye’de tam değil; siyasal iktidarların baskıları hâlâ sürüyor ve çağdaş demokratik ortamdan henüz yoksun sayılıyoruz. Buna karşın fikir, sanat, bilim, kültürde çabalar sürüyor. Tarihsel gelişim sürecinde elbette ‘aydınlanma’nın önüne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağdaş uygarlığa giden yolun fikir, sanat, kültür, bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 1999 yılında başlanılan iki ana başlık altında dört ödül verilmesi yöntemi geçen yıl değiştirildi. 2006 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Ana Dalı’nda karikatür; Bilimsel Araştırma Ana Dalı’nda Sosyal Bilimler Araştırması olarak belirlendi. Adaylara başarılar diliyoruz. ÖYKÜ Ödüle 1 Nisan 2005 ile 1 Şubat 2006 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir ‘kitap dosyası’yla aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Mehmet Başaran, Selim İleri, Tarık Dursun K., Sami Karaören, Emin Özdemir. Ş İ İ R Ödüle 1 Nisan 2005 ile 1 Şubat 2006 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir ‘kitap dosyası’ ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Prof. Dr. Cevat Çapan, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Kemal Özer. Emre Kongar, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Prof. Dr. Türkel Minibaş, Prof. Dr. Ahmet Mumcu. K A R İ K A T Ü R Karikatürlerin boyutu 30x40 cm.’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla 5 karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Semih Balcıoğlu, Kâmil Masaracı, Tan Oral, Ferit Öngören, Turhan Selçuk. HER DAL İÇİN GEÇERLİ Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması şartı geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları 28 Haziran 2006 Çarşamba günü açıklanacaktır. R O M A N Ödüle 1 Nisan 2005 ile 1 Şubat 2006 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir ‘kitap dosyası’yla aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ahmet Cemal, Konur Ertop, Tahsin Yücel, Prof. Dr. Jale Parla, Adnan Binyazar. S O S Y A L B İ L İ M L E R A R A Ş T I R M A S I Ödüle 1 Nisan 2005 ile 1 Şubat 2006 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayıma hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul ödülü kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Erdal Atabek, Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. GENEL KOŞULLAR Ödüller, her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. (Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar.) Adaylar gerçek ad ve adreslerini ve telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtları yarışma dışında tutmak zorundayız. Adayların yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılma belgesini ve yaşamöykülerini 15 Şubat 2006 Çarşamba günü saat 17.00’ye kadar ‘Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Ö D Ü L Her dal için: 2.000.000.000 TL. KATILMA BELGESİ ADIM, SOYADIM: ADRESİM: TELEFONUM: KATILDIĞIM DAL: CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear