25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 OCAK 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr 11 İran, Almanya ve Küba, Fransa Cumhurbaşkanı’nın nükleer silah uyarısına tepkili BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Chirac dünyayı korkuttu Rugova’ya gözyaşı ? Dış Haberler Servisi Kosova’da halk, önceki gün akciğer kanserinden yaşamını yitiren Devlet Başkanı İbrahim Rugova’ya ağlıyor. Dün Priştine’deki Ulusal Tiyatro’nun önünde bir anma töreni düzenlenirken ülkede 5 günlük yas ilan edildi. Rugova’nın cenaze töreni de perşembe günü yapılacak. İbrahim Rugova’nın cenazesi bugün halkın ziyaret etmesi için parlamentoya götürülecek ve çarşambaya kadar burada kalacak. Dış Haberler Servisi Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın geçen perşembe ‘‘herhangi bir ülkenin terör saldırısına nükleer silahla karşılık verebilecekleri’’ yönündeki açıklamasına İran, Almanya ve Küba’dan tepkiler geldi. İran Meclis Başkanı Gulamali Haddad Adil, Chirac’ın açıklamalarının ‘‘utanç verici olduğunu’’ söyledi. Haddad Adil, ‘‘Fransa halkı, cumhurbaşkanlarının hâlâ nükleer silahları kullanmak için bahane peşinde olmasından utanmalıdır’’ dedi. ‘‘Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik sloganı atan Fransız halkı için bu açıklamaların utanç verici olduğunu’’ söyleyen Adil, ‘‘Fransızlar, Cezayir’de bir milyon insanı katletmenin tarihi lekesini silmek için yıllarca çalışmalılar’’ diye konuştu. Adil, nükleer silah kullanmak için terorizmin bahane edildiğine Görüşme Süreci mi? Sevr Süreci mi?.. 3 Ekim 2005’ten itibaren Türkiye ile Avrupa Birliği arasında görüşme süreci başladı. Bu görüşme sürecinin ne anlam taşıdığının kamuoyumuz tarafından iyi anlaşılması gerekiyor. Bazı sorulara yanıt arayarak görüşme sürecinin ‘‘ne anlama geldiğini’’ görmeye çalışalım. 1) Görüşme süreci, Türkiye’nin AB’ye diğer AB üyeleri gibi tam üye yapılması için mi yürütülecek? Kesinlikle hayır; bu sonuca şöyle varıyoruz; a) Diğer aday ülkelerin, tam üyelik görüşmelerine başlamadan önce ‘‘AB üyesi yapılacakları’’, AB organlarının kararları ile belirlendi; tam üye yapılacaklarını bilen bu ülkelerle daha sonra üyelik için görüşmelere başladılar. Önce giriş garantisi verildi, sonra görüşmeler başladı. Türkiye için ise AB, ‘‘Biz üyelik için karar vermedik, sadece görüşeceğiz’’ diyor ve ‘‘görüşmelerin ucu açıktır’’ diye ekliyor. Bu gerçek 17 Aralık 2004 belgesinde yer alıyor. Ancak görüşmeler sürecinde Türkiye AB’ye tek yanlı bağlanıyor. Dışarıdan yönetilir hale geliyor. b) 17 Aralık 2004 belgesinde ayrıca, Türkiye için farklı bir statü öngörülebileceği; bunun için de işgücünün serbest dolaşımının, tarıma ve diğer alanlara yapılan AB yardımlarının Türkiye için kaldırılabileceği en baştan karara bağlanıyor. Türkiye adeta, ‘‘üye olmayan üye’’ konumuna, daha görüşmeler başlamadan sokuluyor. Hem de AB’nin iç hukukuna aykırı olarak. c) Yıllar yılı sürecek görüşmeler sonunda bir sonuç elde edilemez ise ‘‘Türkiye başladığı noktaya geri dönemez, gelinmiş olan noktada düğüm atılır’’ diye uluslararası ilişkilerde eşi benzeri olmayan bir yöntem dayatılıyor. ‘‘Kuma olarak kapatmışlar, nikâh görüşmeleri sonuç vermezse kumalıktan kurtuluş yok’’ diye görüşme süreci belgesine madde koyuyorlar. Sömürgeleşme, ‘‘adeta meşru hale geliyor’’. d) Görüşme süreci boyunca öyle bir yöntem getiriliyor ki, bir fasıldan diğerine geçilirken AB ülkelerinin her birinin ayrı ayrı ‘‘evet’’ onayı vermesi gerekiyor. Bir arkadaşımız oturmuş ve hesaplamış, AB tarafının, müzakereler boyunca ‘‘iki bin dolayında’’ müzakereleri kesme ve durdurma olanağı varmış. Dr. Engin Selçuk’un dediği gib, ‘‘AB Türkiye’ye imkânsızı yaptırmak istiyor’’(*). Türkiye, imkânsızı görüşmek için masaya oturtuluyor. e) Hele hele 3 Ekim 2005’te eklenen bir madde var ki evlere şenlik; ‘‘Türkiye görüşmeler boyunca AB’nin bütün istediklerini yerine getirse bile’’ iş yine bitmiyor; AB 20 yıl sonra oturup karar verecek; ‘‘Türkiye’yi acaba hazmedebilir miyim, yoksa hazmedemez miyim’’ deyip kararını ‘‘evet’’ veya ‘‘hayır’’ diye açıklayacakmış. f) Fransa 2005’te daha şimdiden karar verdi; ‘‘görüşmeler sonunda referandumla evet veya hayır kararı alınacak’’. 17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 belgelerinde bulunan maddelerden önemli gördüklerimi yazdım. Bunlar aklı başında olan insanların, görüşmeler sonunda Türkiye’nin neden alınmayacağını anlamaları için yeterli değil mi? Verheugen ‘‘Akıllı insanların anlayacağı biçimde zaten söylüyoruz’’ demedi mi? Türkiye’de aptalı oynayanlar halkı aldatıyorlar, Türkiye’yi batırıyorlar. 2) 1995’ten beri Türkiye zaten tek yanlı bağlanmış ve bu köşede sık sık yazdığım gibi Gümrük Birliği içinde resmen soyulmaktadır. Bir taraftan ne zaman biteceği belli olmayan görüşmeler 10, 15, 20 yıl sürerken dış ticaret Brüksel’in tek yanlı uygulamalarına bırakılırken soygun, bağlanma daha da derinleşecektir. Abdullah Gül’ün Merkel’le görüşmesi sonrasında söylediği şey gerçekdışıdır; ‘‘Görüşmeler sonunda ileride, belki biz girmekten vazgeçeriz’’ ifadesi, kara mizah konusudur. Tek yanlı bağlanmanız sürecek; soyulup soğana çevrileceksiniz; ortada bir Türkiye kalmayacak; sonra, ben vazgeçtim diyeceksiniz. Buna kargalar bile güler. Sayın Abdullah Gül, bu gerçeği sizin de, en az benim kadar bilmeniz gerekir. 3) Ve AB ile sonu bitmeyen görüşmeler sürdürülürken Kıbrıs, Ege, Güneydoğu, Patrikhane ‘‘sürecin parçaları olarak’’ tek tek koparılmaya başlanacaktır. Ermeni meselesi, para ve toprak talepleriyle birlikte görüşme masasının üzerindeki yerini alacaktır. Önce ‘‘Bunlar koşul değildir’’ diyenler 510 yıl sonra, ‘‘Ermeni meselesi kesin koşuldur’’ diyecekler, Kıbrıs gibi... Türkiye yalnız iktisadi olarak soyulup bağlanmayacak, siyasi olarak, sucuğun dilimlenmesi gibi ayrıştırılacaktır. Kıbrıs ilk dilim olarak, koparıldı bile. Türkiye’nin sınırlarının tartışılacağı daha şimdiden görüşme belgelerine konuldu. Kamuoyunun görüşmeler yolu ile Türkiye’nin hangi süreç içine itildiğini görmesi ve tepki göstermesi gerekiyor. Yukarıda gösterdiğim acı tablo gerçeğin ta kendisidir, kimse inkâr edemez. Meclis’in içinden, dışından, işçi sendikalarından, barolardan, sivil toplum örgütlerinden; kısacası her kesimden el ele vererek ‘‘bu Sevr sürecini’’ durdurmak zorundayız. (*) ‘‘Avrupa Birliği, Çıkmaz Sokak’’, Erol Manisalı ve Öğrencileri, Kasım 2005, Bilgi Yayınevi. www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali ? Tahran, Chirac’ın açıklamalarının utanç verici olduğunu ve dünyayı endişelendirdiğini belirtti. Alman Savunma Bakanı Jung da Fransa’yı eleştirirken Castro, Chirac’ın korku saldığını söyledi. işaret ederek, bunun mantıksız bir düşünce olduğunu kaydetti. ‘‘Batı’nın terorizmi kendi çıkarları doğrultusunda tanımladığına’’ dikkat çeken Adil, ‘‘Ariel Şaron’a barış adamı, topraklarının özgürlüğü için savaşan Filistinlilere terörist diyen Batı’nın, terörle mücadelesi ne kadar gerçekçi olabilir?’’ dedi. Terörle savaş bahanesiyle nükleer silah kullanılmasının ‘‘dehşet verici’’ olduğunu söyleyen Adil, ‘‘Bizim nükleer çalışmalarımıza karşı çıkan Chirac’ın böyle bir açıklama yapması çelişkidir’’ şeklinde konuştu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hamid Rıza Asefi, Chirac’ın açıklamalarına tepki göstererek, ‘‘Bu ifadeler, dünya kamuoyunun nükleer silaha sahip ülkeler hakkındaki endişe ve korkusunu iki katına çıkarmıştır’’ dedi. Asefi, ‘‘Bu açıklamalar, nükleer güce sahip ülkelerin bunu siyasi oyunlarında araç olarak kullanacakları yönündeki gizli niyetlerini ortaya çıkardı’’ diye konuştu. Öncelik diplomaside Almanya Savunma Bakanı Franz Josef Jung, Bild am Sonntag gazetesine verdiği demeçte, Chirac’ın sözlerini eleştirdi. Jung, şunları kaydetti: ‘‘Tartışmayı bu yöne götürmemeliyiz. Tabii ki cumhurbaşkanının söylediklerini dikkate almak lazım. Ancak biz Avrupa’da savunma konusunda ortak sorumluluk taşıyoruz. Krizi diplomatik yoldan çözmek için her türlü çabayı harcamalıyız.’’ Küba Devlet Başkanı Fidel Castro da Chirac’ın, ‘‘terörist saldırıya nükleer karşılık’’ ifadeleriyle korku saldığını söyledi. Castro, ‘‘ABD’nin İran’a çeşitli bahanelerle nükleer saldırı düzenleme tehlikesinin de bulunduğunu’’ savundu. Castro, Fransa ve ABD gibi müttefik ülkelerin, ‘‘terörist’’ olarak tanımladıkları ülkelere karşı nükleer silah kullanma haklarının bulunduğunu ileri sürmelerinin kaygı yarattığını belirtti. Castro, ‘‘Hiçbir ülke, bu silahları kullanmamalı. Bu silahlar yasaklanmalı’’ dedi. İRAN DIŞİŞLERİ SÖZCÜSÜ ‘AB ve ABD İsrail’e baksın’ Dış Haberler Servisi İran, nükleer etkinliklerinin bütün bölge ve İslam ülkelerinin hizmetinde olacağını söyledi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hamid Rıza Asefi, dün düzenlediği basın toplantısında, İran dosyasının sadece müzakereyle çözülebileceğini vurgulayarak şöyle dedi: ‘‘Ancak onlar bizim teklifimizi kabul etmediler. Bu, onların mantıksız olduklarını gösterir. AB ortada bir neden yokken müzakerelerden kaçtı. Mantıklı hareket etselerdi, müzakereden vazgeçmezlerdi. İran’ın bu konudaki tutumu müzakere masasına dönmektir’’ dedi. ‘‘İran’ın yönetim anlayışında nükleer silahın yeri olmadığını’’ söyleyen Asefi, şöyle konuştu: ‘‘İran’ın nükleer silaha ihtiyacı da yoktur. AB ülkeleri ve ABD, hiçbir neden olmaksızın ortamı karıştırmak istiyorlar. Gerçekten nükleer silahlarla mücadele etmek istiyorlarsa bir adım öteye baksınlar, İsrail bir adım ötede. Asıl İsrail ile mücadele etsinler. Bizim nükleer faaliyetlerimiz barışçıdır. Bu faaliyetler, bütün bölge ve İslam ülkelerinin hizmetinde olacak. Komşu ülkelerin İran hakkında bir endişesi olmasın. Biz bölge ülkelerinin ortak bir düşmanı olduğuna inanıyoruz. Bu düşmanlar karşısında birlikte hareket etmemiz gerekiyor.’’ Kürt gruplar birleşiyor Irak Devlet Başkanı ve Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) lideri Celal Talabani ile Kürt Bölgesi Başkanı ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, kuzeydeki özerk bölgede tek yönetim oluşturulmasını öngören anlaşmayı imzaladı. Erbil’deki mecliste yapılan imza törenine ABD Büyükelçisi Zalmay Halilzad da katıldı. (AFP) Alpogan ABD’ye gitti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan, temaslarda bulunmak amacıyla ABD’ye gitti. Alpogan, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ve Savunma Bakanlığı yetkilileriyle bölgesel gelişmeleri ele alacak. Alpogan, 4 gün sürecek gezi için dün sabaha karşı ABD’ye hareket etti. Alpogan’ın temasları sırasında özellikle Irak, İran ve Kafkasya’daki gelişmelerin ele alınması bekleniyor. ‘Türkiye de nükleer silah yapabilir’ W ashington Post gazetesi, Tahran yönetiminin engellenmesi gerektiğini belirtti. Dış Haberler Servisi İran’ın nükleer silah üretmesini engellemek için askeri operasyona değil, sert ekonomik yatırımlara başvurulması istendi. ABD’de yayımlanan Washington Post gazetesinde yer alan bir makalede, İran’ın nükleer silahları üretmesi tehlikesine dikkat çekilirken hem Tahran’ı caydırmak hem de özellikle Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye’nin ‘‘İran’a izin veren dünyanın kendilerine de göz yumacağı inancı ile aynı yola girmelerinin’’ önlenmesi için de nükleer silah üretiminin engellenmesi gerektiği belirtildi. Makalede, İran’ın nükleer çalışmalarını yeniden başlatma kararının ABD, Avrupa ve diğer ülkeler için ‘‘meydan okuma’’ anlamına geldiği belirtildi. İran konusunda iki farklı yaklaşımın ortaya çıktığına dikkat çekilen makalede, Avrupa’da daha çok sonuç vermeyeceği savı ile askeri operasyon veya ekonomik yaptırımlara karşı çıkıldığı belirtildi. Bu görüşün, inisiyatifin tümünü İran’a bıraktığı, bunun kabul edilemez bir risk oluşturacağı belirtilerek şöyle devam edildi: ‘‘Bir İran bombasının oluşturduğu tehlikeler bellidir. Başkaları Suudi Arabistan, Mısır, Türkiye hem Tahran’ı caydırmak hem de İran’ın bomba yapmasına izin veren dünyanın kendilerine de karışmayacağı düşüncesiyle aynı yola girebilir.’’ Buna karşın başta ABD’de olmak üzere, İran’a karşı güç kullanma zamanının geldiğini düşününlerin de yanıldığı savunulan makalede, askeri bir operasyonun İran’ın nükleer programını tam olarak yok edemeyebileceği gibi dünya kamuoyunda bu ülke için güçlü bir destek yaratabileceği uyarısı yapıldı. Zerkavi bombalı kemerle uyuyor ? LONDRA (AA) İngiltere’de yayımlanan Sunday Times gazetesi, Irak’taki El Kaide’nin lideri Ebu Musab el Zerkavi’nin, yakalanması halinde intihar etmek için bombalı kemerle uyuduğunu iddia etti. Gazete, iddialarını Sünni bir direniş grubunun lideri Ebu Ömer el Ensari’ye dayandırdı. El Ensari, Zerkavi’nin ‘‘intihar kemerini’’ asla çıkartmadığını ve ‘‘Amerikalıların eline geçip aşağılanmaktansa kendimi havaya uçurup benimle birlikte birkaçını da öldürmeyi tercih ederim. Böylece şehit olurum’’ dediğini anlattı. Sevgili dostumuz, can yoldaşımız AYDIN GÜVEN GÜRKAN’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Onu unutmayacağız, her zaman sevgi ve özlemle anacağız. SODEV Sosyal Demokrasi Vakfı Ülkemizin son dönemlerde yetiştirmiş olduğu en yetkin ve dürüst siyasetçilerden Müjde Ar Ercan Karakaş AYDIN GÜVEN GÜRKAN’ı 22.01.2006 günü yitirdik. Bu çok birikimli, zeki, namuslu, zarif insanı tanımış ve bilgeliğinden yararlanmış olmak bizler için bir ayrıcalık olmuştur. Aydın Hocamızı çok arayacağız. Türkiye’ye ve ailesine başsağlığı dileriz. SODEV Yönetim Kurulu ve tüm SODEV’liler adına Irak’ta saldırılar sürüyor ? Dış Haberler Servisi Irak’ın başkenti Bağdat’ın kuzeydoğusunda direnişçilerin düzenlediği bir saldırıda 4’ü çocuk 5 kişi öldü. Balad Ruz’da, bir polisin evine gece yarısından sonra düzenlenen saldırıda, polisin yaşları 6 ila 11 arasında değişen 4 çocuğuyla erkek kardeşi öldürüldü. Bakuba’da da yola yerleştirilen bir bombanın infilak etmesi sonucu 4 polis yaşamını yitirdi. Saldırıda 6 polis de yaralandı. Aydın Cıngı SODEV Başkanı Hocamız, Prof. Dr. AYDIN GÜVEN GÜRKAN’a Seninle insanı, Türkiye’yi, sanatı, siyaseti düşündük, konuştuk. Acı çektik, öfkelendik. Sen hayatımızın onurlu bilgesiydin. Derin izler bıraktın hocam, güle güle. AYDIN GÜVEN GÜRKAN’ı Kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Yakınlarına ve Türkiye’ye başsağlığı dileriz. Aydın Hocayı sevgi ve özlemle anacağız. Taxim Hill Otel Taximoda Halil Ergün CUMHURİYET 11 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear