28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 OCAK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ Uzmanlar, kaderciliğe yönelten programların ‘sorgulamayan insan profili’ hedeflediğini söylediler 7 Gerçekleri sır eden diziler ? Televizyon dizilerinin bir başka boyutu da ‘sır’lı gibi diziler. ‘‘Sırlar Dünyası, Sır Kapısı, Kalp Gözü’’ gibi ‘‘uhrevi’’ programlar Türk televizyonlarına 10 yıl önce girdi. Kişilerin başlarına gelen olayların ‘‘kader’’ olgusuyla açıklandığı bu diziler, daha çok muhafazakâr kesime hitap ediyor. Uzmanlar, gençler ve çocuklar için tehlikeli olan ‘sır’lı dizilerin yurttaşı çaresizliğe sürükleyeceği uyarısında bulundular. ? Televizyon dizileri sektörünün ‘‘verici’’ kısmında senarist, oyuncu, yapımcı ve yönetmenler; ‘‘alıcı’’ kısmında da seyirciler yer alıyor. Sektörle birlikte yaratılan ‘‘profesyonel dizi seyircisi’’nin ise kafası karışık. Dizilerin ‘‘kendisine bir şey katmadığını’’na inanan da var, ‘‘dizilerin kurbanı olduğunu’’ düşünen de... Popüler diziler için yüzük, kolye gibi aksesuvarlar ‘fanatik’ izleyicilere satılırken programların sanal siteleri büyük ilgi görüyor. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Bir Bayram ki Artık Bayram Değil... İnsanın inanası gelmiyor, ama 45 yıl geride kalmış. Aradan geçen süreçte bir arpa boyu yol almak şöyle dursun, ‘‘bayram’’ bile yerinde yeller esen bir ‘‘güne’’ dönüşüvermiş. Sözünü ettiğim bayram, bu yıl kuş gribinin tadını kaçırdığı Kurban Bayramı değil elbet. 1971 yılına kadar gazetecilerin ‘‘Çalışan Gazeteciler Bayramı’’ olarak kutladıkları 10 Ocak 1961’in 2006’daki durumundan söz etmeye çalışıyorum. Bereket, devlet takvimimizin koruması altında kalmış da, her yıldönümünde, kimi içtenlikle, kimi de zorunluluktan yayımlanan mesajlarla gündeme geliyor. Basınİş Yasası’nı önce uygulatmak, sonra da aksaklıklarını gidermekle yükümlü olanların verdikleri sözler, kâğıt üzerinde bir sonraki yıldönümüne kadar uykuya dalıyor. ??? 5953 sayılı Basınİş Yasası’nda 212 sayılı yasayla yapılan iyileştirmeler 10 Ocak 1961 günü yürürlüğe girince çalışan gazeteciler bayram etmiş, o gün sayıları dokuz olan yaygın nitelikteki gazetelerin sahipleri de gazetelerini üç gün yayımlamama kararı almışlardı. Ardından Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinin sahipleri, çalışanlarının kazanımlarına karşı olmadıklarını açıklama hakbilirliğini göstermişler ve doğan gerginlik kısmen giderilebilmişti. Bugün, birkaç gazete ile radyo ve televizyon dışında Basınİş Yasası kapsamında çalışan gazeteci neredeyse yok denilecek düzeyde. Çoğunluk ya 4857 sayılı İş Yasası ya da serbest meslek erbabı statüsünde çalışıyor. Fiilen gazetecilik yapıyorlar, ama Türk Ceza Yasası dışında hukuken gazeteci sayılmıyorlar. ??? Gazetecilerin ilk kez 13 Haziran 1952 günü çıkarılan 5953 sayılı yasa ile hukuki kazanımlar elde ettiğine inananlar çoğunlukta. Bu yasayı da 1954 yılındaki 2653 sayılı yasa ile 1961’deki 212 sayılı yasanın izlediğini belirtiyorlar. Oysa bu yasalara kaynaklık eden 28 Haziran 1938 günlü ve 5311 sayılı Basın Birliği Yasası var. Gazetecilerin mesleklerini yapabilmeleri için Türk Basın Birliği üyesi olmalarını zorun kılan bu yasanın üçüncü faslındaki altı madde, gazeteciişveren arasındaki ilişkileri düzenliyor. Bu faslı tanımlayan başlığın ‘‘Gazete ve Mecmua Sahipleriyle Bunlarda Çalışan Birlik Mensupları Arasındaki Karşılıklı Münasebetler’’ oluşu da dikkat çekiyor. Çünkü 1952’de çıkarılan 5953 sayılı yasanın adı da bundan kaynaklanıyor: ‘‘Basında Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’’. ??? Etki bu kadarla da kalmıyor. Birliğin İstanbul Mıntıkası Genel Kurulu 1944 yılında çalışan ve çalıştıranlardan üçer temsilci seçerek bir komisyon oluşturuyor. Komisyon bakanlığına da Yargıtay Ticaret Dairesi Azası Faiz Yörükoğlu getiriliyor. Onun da katılımıyla çalışan temsilcileri Burhan Felek, Sait Kesler ve Lütfi Arif Kenber çoğunluğu sağlayarak bir rapor hazırlıyorlar. 3 aylık ve bir kereye özgü staj süresi, yıllık izinler, mazeret izinleri, askerlik hizmeti esnasında yapılacak ödemeler gibi konuların da yer aldığı pek çok öneri raporda yer alıyor. Basın Birliği Yasası, 18 Haziran 1946 günü Resmi Gazete’de yayımlanan 4932 sayılı yasayla yürürlükten kaldırılıyor. 1952’ye gelene kadar gazetecilerin yeniden bir çalışma yasası olmuyor. Bu süreci ‘‘yasa yok olduğu için yok’’ diye nitelemek olası, ama bugün için ‘‘yasa var ama yok’’ demek üzüntü verici. Yörükoğlu, Felek, Kesler ve Kenber’i öncülükleri için saygıyla anmak gerektiğini düşünüyorum. ??? 5187 sayılı Basın Yasası Tasarısı Adalet Komisyonu’nda görüşülürken hem iktidar hem de muhalefet milletvekilleri ‘‘gazetecilerin çalışma koşullarının olumsuzluğundan’’ yakınmışlardı. Bu ortak yaklaşım, Komisyon Başkanı Köksal Toptan’ı etkilemiş olmalı ki Devlet Bakanı Beşir Atalay’a bir çalışma yapılmasını önermişti. Çalışma başlatıldı, ama galiba ortada kaldı. Başbakan’ın 10 Ocak mesajındaki vaadi acaba yaşama geçirilebilecek mi? ‘S izi bırakıp gidene değil fani olana yönelmek...’’ Programlardan biri böyle başlıyor. Sırlar Dünyası, Sır Kapısı, Kalp Gözü... Hayatın akışını kadere bağlayan programlardan birkaçı. Sadece Türkiye’de değil dünyada da hızla artan bu eğilim nasıl bir insan yaratmayı amaçlıyor? ‘‘Sır dolu’’ programların ilki Türkiye’de on yıl önce ‘‘Miracles and Other Wonders’’ adıyla, Hıristiyan misyonerlerinin hazırladığı kısa metrajlı filmlerin bir uyarlaması olan ‘‘Sır Kapısı’’ ile başladı. Ardından birbirinden gizemli adları, dikkat çekici ses ve görüntüleri ile benzerleri bu programı izledi. Kendi sektörünü yarattı ? Günümüzün çok popüler televizyon dizileri birçok sektöre de ilham kaynağı oluyor. Örneğin Kurtlar Vadisi’nin meşhur cümleleri bir araya getiriliyor. Dizinin isminin yer aldığı yüzük, kolye gibi aksesuvarlar, piyasada ‘Kurtlar Vadisi tutkunlarına’ sunuluyor. ? Televizyon dizilerinin bir de sanal boyutu var. Birçok dizinin, oyuncuların anlatıldığı, konu özetlerinin yapıldığı, fotoğraflarla süslenmiş internet siteleri mevcut. Bunun yanı sıra forum şeklindeki bazı siteler de dizi müptelalarına hizmet veriyor. Bu sitelerde buluşan izleyiciler, takip ettikleri dizi ile ilgili son gelişmeleri ve yorumları birbirleriyle paylaşabiliyor. Vadisi Kurtlar İNSAN SORGULAMAYAN YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR Uzmanlar ise insanları kaderciliğe yönelten bu programların, ‘‘sorgulamayan insan profili’’ yaratmayı amaçladığına dikkat çekiyorlar. Uzman Psikolog Alanur Özalp, bu programlarda dini kuralların ön plana çıktığını belirterek, ‘‘Dünyada, özellikle Amerika’da bu tür programlarla dua ile her şeyin olacağına inanan ama düşünmeyen ve en önemlisi soru sormayan, her söylenen şeyi kabul eden bir birey oluşturmak isteniyor. Başta gençler ve çocuklar olmak üzere, izleyenler kaderci bir felsefeye yönlendiriliyor’’ dedi. VE ÇOCUKLAR GENÇLER TEHLİKEDE Özalp, özellikle programı izleyen çocuklara dikkat çekerek, ‘‘Çocuklar bu tür programlarda söylenilen her şeye inanabiliyorlar. Bazı çocuklar bu yüzden korkulu rüyalar görüyorlar. Bununla da kalmıyor, aile fertlerinin veya kendilerinin farkında olmayarak bir günah işleyebileceklerini düşünerek yoğun korkuya ve endişeye kapılıyorlar’’ dedi. Dizi bombardımanına tutulan yurttaşlar konuların benzerliğinden yakınıyor ‘İzleyiciye dayatılıyor’ ’ DIŞINA ÇIKAMAZSINIZ’ ÇİZGİNİN MESAJI AŞILANIYOR Gençlerin kendi sorunlarının üstesinden gelmeye çalışırken bu tür programlardan etkilenerek çeşitli takıntılar edindiğini vurgulayan Özalp, programların izleyiciyi çaresizlik ve tembelliğe sürüklediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Bu tür programlarda kişiye ‘Tanrı sizin kaderiniz, çizginizi zaten çizdi, siz ne yapsanız bu çizgiyi değiştiremezsiniz.. boşu boşuna kendinizi yormayın’ mesajını veriyor. Ayrıca sen çok mağdur olsan da, haklı olduğun halde haksız duruma düşsen de Tanrı bunu görür ve sana haksızlık yapan kişinin cezasını verir gibi bir durum gösteriliyor. Çaresizlik, kanaatkârlık insanı mutsuz edebilir, tembelleştirebilir, kendi gücünü görmesini engelleyebilir.’’ Özalp, kişilerin hem kendilerine hem çevresindeki insanlara karşı sorumlu olduğunu, bunun için de yaptıkları her işte emek harcamaları gerektiğini dile getirdi. KADERE BAĞLAYAN YAŞAMINI ÇARESİZLİĞE SÜRÜKLENİYOR Pedagog Belgin Temur da programlarda kutsal adalet kavramının vurgulandığına dikkat çekerek, kişilerin yaşamlarını kadere bağlamasının onları çaresizliğe sürükleyebileceğini ifade etti. Temur, şunları anlattı: ‘‘Yaşanan problemlerin sadece ahlaki ve dini açıdan ele alınması problemlere tek yönlü bir yaklaşıma neden olabilir. Oysa problem çözümünde ve olumlu davranışların içselleşmesinde sadece ‘kader’e bağlı kalmak, yaşanan problemlerde kişinin aciz ve çaresiz hissetmesine, dolayısıyla yaşama etkinliğinin devamı için gerekli çabadan vazgeçmesine neden olabilir. İnsan doğada ve yaşamda zaten birçok açıdan kendini çaresiz hisseder. Ama birçok durumda da çaba sarf etmek, adaleti aramak ve yaşam enerjisini harekete geçirmek, çaresizlik duygusunun azalmasına neden olur.’’ Çağla Şikel oerinc?cumhuriyet.com.tr. Aysu Kayacı Azra Akın Muayene, Teşhis, Tedavi TÜRK KALP V AKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/İstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 İnternet: http://www.tkv.org.tr email: gen.sekreter?tkv.org.tr koordinator?tkv.org.tr DİDEM TUTAL ÖZLEM YAVUZYILMAZ (Diş Hekimi 26) Gazeteci 24 SERKAN KORKMAZ (Güvenlik Görev.25) ‘Dizi sayısı fazla’ ‘‘Günde yaklaşık 4 saatimi televizyon başında geçiriyorum. Sanıyorum diziler bende bağımlılık yarattı. Mafya dizilerini sevmiyorum genelde. Ama Kurtlar Vadisi’ni hiç izlememiş olmamı bir kayıp olarak görüyorum. Çünkü Türkiye’nin gündemine oturdu. Dizilerdeki konular genellikle birbirine benziyor, zengin kızfakir oğlan aşkı gibi. Dizi sayısının fazla olduğunu düşünüyorum. Bu sayı daha da artarsa bir şey değişmez benim açımdan. Çünkü zaten kapasitem doldu; bazen izlediğim bir dizinin hangi gün yayımlandığını filan unutabiliyorum. Eskiden televizyon kanallarında tartışma programları, filmler gibi başka programlar vardı. Bunlar şimdi yok, olması gerektiğini düşünüyorum. Televizyon dizileri izleyiciye dayatma gibi.. biz de bunların kurbanı olduk.’’ ‘Tercih meselesi’ ‘‘Televizyonun bağlayıcı etkisi var. Ben genellikle dizi izlemiyorum. Çünkü genel olarak var olan dizilerin bana bir şey katmadığına inanmıyorum. Ama birçok insan izliyor. Çünkü akşam vakitleri kablolu, çanak gibi farklı kanallar dışındaki normal kanallarda sürekli diziler yayımlanıyor. İnsanlar da tercih imkânları kısıtlı olduğu için mecburen dizi izliyorlar.’’ ‘Hep aynı konular’ ‘‘Daha çok mafya dizilerini izliyorum. Susurluk ve son olarak da Şemdinli’de yaşanan olaylar, derin devlet ilişkileri bu dizilerin izlenmesini sağlıyor. Önceden bu diziler başlamadan 10 dakika önce televizyon başına geçer, dizileri beklerdim. Ama artık merak etmiyorum. Çünkü 34 bölümde aynı şey anlatılıyor. Aynı zamanda günlük yaşamımızda olan stresi üzerimizden atmak ve rahatlamak için de komedi dizilerini izliyorum. Oradaki karakterleri arkadaşlarımla ve çevremdekilerle özdeşleştiriyorum. Yeni sezonda dizilerin sayılarının oldukça artması bence Türk filmlerine olan ilgiyi de azalttı, artık insanlar sinamaya gidip ya da DVD alıp film izlemek yerine daha çok seçenekleri olan dizileri izlemeyi tercih ediyor.’’ İLAN TC ÜSKÜDAR 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN 2005/246 BİTTİ Davacı Güfer Karataş tarafından davalı Şenol Karataş aleyhine açılan boşanma davasında; Ordu İli, Mesudiye İlçesi, Güzelce Köyü, Cilt No: 42, Hane No: 57, BSN: 98’de nüfusa kayıtlı Yusuf ve Ayşe oğlu, 01.12.1965 doğumlu davalı Şenol Karataş’ın adresine dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Duruşma günü olan 16.02.ƒ 2006 günü saat 10.00’da davalının veya vekilinin duruşmada hazır bulunması, aksi takdirde yokluğunda yargılama yapılıp karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 67 CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear