25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2006 PERŞEMBE 18 SPOR spor?cumhuriyet.com.tr İran’daki oyunlara katılan sporcuların yaşadığı zorluklar dünya basınına yansıdı İslam’ da kadının adı yok ? Oyunlara katılan kadın sporcuların da karşılaştığı zorlukları İranlı sporcu Meryem El Hinayi çok çarpıcı şekilde dile getiriyor: ‘‘İslam’a ve Allah’a olan inancım tam. Ancak spor biz kadınlar için bu kadar kısıtlayıcı olmamalı.” Laik kesimin tepkisini çekmemek için Türkiye’nin biraz da gönülsüz olarak katılmadığı ve geçen Eylül ayında düzenlenen 4. Kadınlar İslam Oyunları’nın, Dünya Spor Yazarları Derneği (AIPS) dergisi tarafından yapılan değerlendirmesinde sporcuların karşılaştığı zorluklar su yüzüne çıktı. Oyunlar süresince kadınların yarıştığı spor dallarının yapıldığı alanlara hiçbir erkek yaklaştırılmamış, sporculara tesettür zorunluluğu getirilmişti. AIPS Magazine’de İran’daki oyunlara katılan birçok gazetecinin değerlendirmeleri yer alırken İslam Oyunları’nın kadınlara yönelik zorluklarına dikkat çekildi. Dergide oyunlara katılan kadın sporcuların karşılaştıkları zorlukları İranlı sporcu Meryem El Hinayi çok çarpıcı şekilde dile getirdi: ‘‘İslam’a ve Allah’a olan inancım tam. Ancak sporun biz kadınlar için bu kadar kısıtlayıcı olmasına anlam veremiyorum.’’ Bu şekilde düşünen sporcular çoğunlukta.Yine de spora duyulan sevgi, bütün her şeyi unutturuyor. Kadın sporcular daha çok seyircisorulduğunda da eski İran Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani olduğunu öğreniyoruz. Rafsancani kadınları spora yöneltmek adına önemli işler yapmış ve kızını da bu yönde yetiştirip yüreklendirerek onun olimpiyatları organize etmesinde etkili bir rol oynadığı biliniyor. Kadınların İran’da sosyal anlamda önemli bir rolü olmamasını hak etmediğini vurgulayan Haşimi şunları söylüyor: ‘‘1979’daki İslam Devrimi çok şeyi geliştirmesine rağmen biz daha fazlasını istiyoruz, kadınların daha etkin rol oynamasını istiyoruz. Bunun için ilk etapta bu olimpiyatları ülkemize getirdik. İlk kez düzenlendiğinde sadece 11 ülke 407 yarışmacı varken şimdi 40 ülke ve 1500’ün üzerinde yarışmacı var. Bu, kadınların artık duvarlarını kırdığı ve kendilerini ifade etmek için sporu bir araç olarak gördüklerini gösteriyor.’’ Haşimi’nin bu açıklamalarının yanında kadınlara oyunlarda verilen değer İslam da “Kadın Sporu’’nun bir tablosu olarak ortaya çıkıyor. Olimpiyatların alt yapısının daha hazır olmaması olarak bütün sporcuların tek otelde kalıp suitleri koğuşa çevirmeyi örnek gösterebiliriz. Buna rağmen bu eksiklikleri kadınların spor aşkı dengeliyordu. Yüzme gibi sporları seyircisiz, gazetecisiz bir ortamda camların gazete kâğıtları ile kapatılarak yapmalarına rağmen bunu büyük bir istekle yapmaları İran’da kadınların varolma savaşımını ve ülkenin kadına bakışını eleştirel bir gözle sergiliyor. DERLEYEN: CAN İŞBAKAN Kadın sporcular İslam Oyunları’nda daha çok seyirciye karşı oynayabilecekleri dallara yönelmek istiyorlar. ye karşı oynayabilecekleri dallara mış değil. Atıcılıkta ise kendini kanıt nın gelmesi denilebilir. 4. İslam Oyunlamış tek isim var. O da, Nesim Hasan ları’nın İran’da düzenlenmesinde en etyönelmek istiyor. İranlı kadınların umudu spor Tüm bu kısıtlamalara rağmen İran’da en çok ilgi çeken spor ise golf. Bu sporu atıcılık ve okçuluk izliyor. Birçok golf sahasının inşaatı hızla sürüyor. Golfte adını duyurabilen bir sporcu çık İslam Oyunları’nda mücadele eden kadınlar başlarını örtmek zorunda bırakılıyor. pur. İran’da 10 metre silahla atıcılıkta şampiyon olup ülkesini ilk defa Atina’da düzenlenen olimpiyatlarda temsil etmiş. Bu İran için büyük bir gelişme sayılabilir. Bunun nedeni kapalı kıyafetlerle olimpiyatlara katılmak ve zor antrenman koşullarına rağmen başarı kili isim ise Faize Haşimi. Zaten kendisi de bu olimpiyatın başkanlığını üstlenmiş durumda. Kadınların özgürlüğü yolunda bu olimpiyatların büyük önemi olduğunu vurgulayan Haşimi, kendisini en çok babasının yüreklendirdiğini söylüyor. Babasının kim olduğu UEFA mali denetimlere gelecek yıl başlıyor, F.Bahçe ve G.Birliği dışında kurala uyan yok İŞTE KRİTERLER Avrupa futbolunun sportif standartlarını iyileştirmek, geliştirmek. Bunun için de kulüplerin kaliteli antrenörler ve sağlık ekibiyle donatılması. Gençlerin yetiştirilmesine öncelik verilmesi. Kulüplerin mali kapasitelerinin iyileştirilmesi, güvenilirliklerinin arttırılması, yatırımcılarının korunması. Mali yapıların denetim mekanizmalarının kurulması. Mali kriterlerin uygulanmasıyla sezon boyunca ulusal ve uluslararası müsabakalarda devamlılığın korunması. Kulüplerin mevcut stat ve antrenman sahaları gibi sportif altyapılarının iyileştirilmesi, gelecekteki taleplere cevap verecek şekilde düzenlenmesi, statların seyirciler ve medya için modern aletlerle donatılması Kulübün günlük ihtiyaçlarına cevap verecek idari yapısının kaliteli, yeterli sayıda personelle donatılması. Antrenörlerle futbolcuların hakemlerle çıkabilecek anlaşmazlıkların ortadan kalkması için oyun kurallarına ve fair play prensiplerine uygun işbirliğinin sağlanması UEFA yönetimi ve UEFA el kitapçığına uygun olarak ulusal federasyonlar lisans sisteminin kurulması, uygulanması. Gelişecek şartlara göre hedeflerin ve ihtiyaçların lisans sistemine uyarlanması, asgari standartların yürürlüğe girmesi. Futbolun kriter korkusu Spor Servisi Türk Futbolu zor bir döneme giriyor. UEFA’nın ilk olarak denetlemeye başladığı stat ve güvenlik kriterlerinden sonra, 20072008 sezonundan itibaren uygulanmaya başlayacak olan mali denetim, Türk Futbolu için şimdiden ‘‘tehlike çanlarının çalmasına’’ neden oluyor. Mali, sportif, altyapı, idari ve hukuki olarak 5 ana başlık altında toplanan ve kulüp lisans sistemini oluşturan UEFA kriterlerinin tam anlamıyla uygulanmaya başlanmasıyla profesyonel futbol faaliyetlerinin durdurulması bile söz konusu olabilecek. Büyük bölümü borç batağında olan Türk kulüplerinin önümüzdeki dönemi iyi değerlendirip, mali denetimin başlayacağı 20072008 sezonuna kadar UEFA’nın istediği denk bütçelerini oluşturmaları gerekiyor. UEFA, 20072008 sezonundan itibaren kulüplerin denk bütçesinin yanı sıra, kişi ya da kurumlara geçmiş dönemler de dahil borçlu olunup olunmadığını da inceleyecek ve bunun sonucunda mali durumları olumsuz olan kulüplerin Avrupa kupalarına katılmalarına izin vermeyecek. Öte yandan, Futbol Federasyonu 2004 yılından bu yana, kulüplerin vadesi geçmiş borcunun bulunup bulunmadığını, futbolcular, antrenörler, sağlık ekibi ve basınla ilişkiler sorumlusu gibi, UEFA’nın talimatları gereği zorunlu olarak çalıştırılması gereken kulüp personeline borçlu olunup olunmadığını denetliyor ve bunun sonucuna göre, Süper Lig ve İkinci Lig (A) Kategorisi takımlarına kulüp lisansı veriyor. Bunun sonucuna göre de ekipler, Avrupa Kupalarında mücadele edebiliyor. Ancak Türkiye’deki kulüplerin durumu pek iç açıcı değil. 150 milyon dolar borcu olan Galatasaray ile 100 milyon dolara yakın borcu olan Beşiktaş’ın şu anki tabloda ‘lisans’ alması imkânsız. Futbolculara ve kulüplere ödenmeyen paralar nedeniyle UEFA ve FIFA’daki dosyaların sayısı her geçen gün artıyor. Buna karşılık ülke federasyonunun söz konusu yaptırımları uygulamaması durumunda, UEFA gerekli cezayı Adanaspor örneğinde olduğu gibi verebiliyor. F.Bahçe ile Gençlerbirliği’nin özellikle mali kriterlere uyduğu belirtiliyor. Söz konusu kriterlere uyulmaması durumunda ise kulüplerimiz Avrupa kupalarında mücadele edemeyecekler. UEFA kriterlerinin Türkiye’ye uyarlanmış yönetmeliği ise Futbol Federasyonu’nun yeni yönetimini bekliyor. Futbol Federasyonu yetkilileri, yeni yönetmelik çalışmalarının devam ettiğini ve yeni sezonda UEFA’nın kurallarına uygun yönetmelik çerçevesinde denetimlerin süreceğini ifade ettiler. GÖRÜŞ DOĞAN HASOL SarıLacivertliler, Antalya’daki ilk hazırlık maçını 2 golle kazandı NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN Kurban Üç yıl önce bu sütunda çıkan bir yazımı aktarıyorum: Galatasaray Lisesi’nden arkadaşım Özer Berkay’dan ilginç bir kutlama mesajı geldi bayram öncesi. Bir bio kimya laboratuvarınca hazırlanmış kan tahlili raporu. Özer, ‘‘kan yağları’’nı içeren bölümü, ‘‘Kurbanın İntikamı’’ işaretli bir çerçeve içine almış. Trigliserit ve kolesterol miktarları tavana vurmuş durumda... Altta melül, mahsun bakan bir koç resmi... Koçun alnında bir gözboncuğu, boynunda da galiba bir dua... En altta da yine çerçeve içinde bir önerme var: ‘‘Acımayın haine! Kesin, dağıtın, yiyin.’’ Özer’in mesajı, yorumu ve önerisi halimizi inceden inceye yeriyor. Bireyler olarak halimiz böyle; ülke olarak da farklı değil ya... Kurban âdeti çok eski. İslamiyetten hatta Hıristiyanlıktan önce de var; özellikle de çok tanrılı dinlerde. Antikçağda eski Yunan ve Roma tapınaklarında, üzerinde kurban kesilmek için hazırlanmış taş sekiler bulunuyor. Bunlara Latince, yüksek yer anlamına gelen ‘‘Altare’’den İngilizcede ‘‘Altar’’, Fransızca’da ‘‘Autel’’ deniyor. Türkçe karşılığı ‘‘sunak’’ ya da ‘‘kurban taşı’’. Böylece, binlerce yıl önce kurban kesme işinin bir düzeni olduğu biliniyor. Kısacası, kurban âdeti eskilere dayanıyor. Ayağa düşmesi ise bizde ve yeni. Büyük şehirlerde bu iş bir türlü örgütlenip düzenlenemiyor. Bayram öncesi, şehirlerin en gözde semtleri bile çirkin görüntülü, pis kokulu hayvan pazarlarına dönüşüyor. Bayram sabahı seyyar kasap amatör kasap, kurbanlık hayvan didişmesi başlıyor. Arsa, bahçe gibi yerler kalmadığı için kaldırımlarda, yol kenarlarında çoluk çocuğun gözleri önünde kesilen hayvanlar... Can telaşı içinde kaçan hayvanlar... Kovalayanlar... Bunlar son yıllarda artık sıradan bayram görüntüleri haline geldi. Belediyeler sözüm ona ceza uyguluyor, ‘‘Tavşana kaç, tazıya tut’’ türünden. Halk dalkavukluğunun bir başka örneği. Binlerce yıl önce sitekentlerde sessiz sakin uygulanabilen bir âdet 21. yüzyıl metropollerine taşınınca uygun çözüm kolay bulunamıyor. Ve insanın aklına şu soru takılıyor: Kim daha uygardı? ‘‘Ya spor?’’ diyeceksiniz. ‘‘Spor bu yazının neresinde?..’’ Kaçan boğaları Londra asfaltında, öteki karayollarında kovalayıp yakalamayı, sonra da etkisiz hale getirip boğazlamayı kolay mı sanıyorsunuz siz? İşte bu da ‘‘alaturka boğa güreşi’’. Sormanın tam sırasıdır: Üç yılda ne değişmiş? Her şey bayram tadında ve gönlünüzce, ama uygarca olsun. EPosta: merkez?hasmimarlik.com.tr Faks: (212)2113420 F.Bahçe bildiğiniz gibi F.Bahçe: 2 La Louviere: 0 HAKEMLER: M. Kâmil Abitoğlu (5), Kemal Şentay (5), Ali Şencan (5) FENERBAHÇE: Volkan (5), Serkan (5) (dk. 46 Mehmet Yozgatlı 5), Önder (6) (dk. 46 Servet 5), Luciano (5) (dk. 46 Can 5), M.Hanefi (6), Olcan (6), Aurelio (6) (dk. 46 Gürhan 5), Ümit Özat (4) (dk. 46 Deniz 5), Alex (6) (dk. 46 Kerim 5), Anelka (6) (dk. 46 Semih 6), Nobre (5) (dk. 46 Zafer Biryol 5) LOUVIERE: Cordier (4), Ekani (5), Guilmot (4), Mazurkiewicz (4), Emeran (4) (dk. 46 Dia 4), Brahami (5), Teklak (5), Oliseh (4) (dk. 63 Bosak 3), Luntala (4), Jbari (4) (dk. 72 Stojkov), Lecomte (4) GOLLER: DK. 17 Alex, dk. 87 Olcan Temiz Futbol İstiyorsak ‘Aklan da Gel’ Futbol Federasyonu Genel Kurulu yaklaştıkça tansiyon yükselir, herkes beklemede... Bekleyenlerden kimileri var ki Başbakan Yardımcısı Sayın M. Ali Şahin’in yaptığı açıklamalardan iyice rahatsız oldular. Öyle ya Haluk Ulusoy’un federasyon başkanı olduğu dönemde onun çevresinde dolanıp malı götürenler elbette bir gün gelip sarı çizmelinin hesap vereceğini düşünmemişlerdi. Haluk Bey’in Futbol Federasyonu’nu çiftlik gibi yönetip padişahlar gibi çevresine ulufe dağıtarak kendisine dolarlardan bir taht kurduğuna ilişkin yazılarıma 2000 yılının 10 Kasımı’nda başlamıştım. O tarihten sonra adım adım izlediğim federasyon çalışmalarını zaman zaman ‘Neymiş’ köşemde dile getirmiştim. Ama bir iki kalem dışında medyanın ağır topları, hatta kimi köşe yazarları da padişahlığa çanak tutmuş ve gerçekler asla dile getirilmemiş; ne yolsuzluklar, ne devlet parasının çarçur edilmesi, ne hukuk ve yasanın hiçe sayılması konu bile edilmemiş, her şey kamuoyuna güllük gülistanlık olarak tanıtılmıştı. Bir iki namuslu kalem güllabicilerin, yalakaların manşetleri arasında kaybolup gitmişti. Haluk Ulusoy’la da, Levent Bıçakcı’yla da kişisel bir derdim yok; derdim Türk futbolunda kurumsallaşmamışlığın getirdiği keyfilik ve ‘‘Yağma Hasan sisteminin!’’ toplumu uyutma metoduna karşı olmam. Haluk Ulusoy, 7 yıl futbolun başında kaldı. Mesut Yılmaz’ın döneminde de Başbakanlık Teftiş Kurulu, Haluk Ulusoy federasyonu hakkında soruşturma yapmış, dosya 6 ay Mesut Bey’in masasında beklemiş, Cumhuriyet’teki yayınlar üzerine Ankara’da başsavcılık dava açmıştı. Sonra ne oldu? Bir iki cılız ve sonucu belli dava. Haluk Bey hakkında Tayyip Bey’in döneminde de Başbakanlık Teftiş Kurulu soruşturma yaptı ve dosya şu anda Başbakan Yardımcısı Sayın M. Ali Şahin’in masasında. Sayın Şahin elindeki dosyanın bir kopyasını siyasetin bu işe karışmasını istemediği için 10 Ekim 2004 tarihinde Federasyon Başkanı Levent Bıçakcı’ya göndererek soruşturma açtırmasını istemiş, ancak Bıçakcı federasyonu buna nedense cesaret edememişti. Dosya bir hayli yüklüdür, ancak kimi gazetelerde yayımlandığı gibi davaya neden olanlar 100 milyonluk, bin dolarlık veya usulsüz bahşişler gibi cılız ve üzerinde durulmayacak sıradan yanlışlar değil, trilyonlara ve milyon dolarlara varan hukuki, idari, mali ve cezai hükümlere varan yanlışlar, harcamalar, yolsuzluk ve henüz kapanmamış olan harcırahlar da vardır. Haluk Ulusoy’un bütün bu hatalardan kendisine 1 TL bile menfaat sağlamadığına da inanıyorum. Ulusoy’un ve ailesinin buna ihtiyacı elbette yoktur. Ama Haluk Bey, icraatın başı ve sorumlusu olarak bunların hesabını vermek zorundadır. Üstelik bu sayede Türk kamuoyu, yıllardır Türk futboluna çöreklenmiş asalakları ve kemirgenleri öğrenecektir. Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin’in spordan sorumlu bakan olarak, aynı zamanda da özerk Futbol Federasyonu’nun gözetim ve denetiminden sorumlu kişi olarak genel kurul öncesi Haluk Ulusoy federasyonu hakkındaki dosyayı açıklamak gibi bir görevi vardır. Aslında Sayın Bakan M. Ali Şahin Haluk Ulusoy’a çok büyük bir şans vermektedir. Sık sık temiz futbolu dile getiren Sayın M. Ali Şahin, ‘‘Haluk Bey, şu davalardan aklan ve o zaman gel federasyon başkanı ol’’ diyerek onu aklanmaya davet etmektedir. Haluk Bey de ‘‘Şahsımla ilgili kesinleşmiş tek bir yargı kararı olduğunda adaysam adaylıktan, başkansam başkanlıktan vazgeçeceğime namus ve şerefim üzerine yemin ederim’’ diyerek yanıt veriyor. İyi güzel de Haluk Bey seçilirse ortaya çıkacak durum Birleşmiş Milletler’den daha çok üyesi olan FIFA’da nasıl olumsuz bir etki yapacağını unutuyor. Hele İsviçre maçının davası henüz sürerken... GÜRSU KUNT ANTALYA Fenerbahçe, Belçika 1. Lig takımlarından La Louviere’yle yaptığı hazırlık maçını 20 kazandı. Antalya Aksu’daki Topkapı Palace’ın sahasındaki karşılaşmada Sarı Lacivertliler sonuca zorlanmadan gitti. Konuk takım ilk yarıda F.Bahçe’nin kalesine gelmekte zorlanırken, orta sahada etkisiz kaldı. Sarı Lacivertliler gol noktalarında son vuruşlarda beceriksizdi. 17. dakikada Alex’in golü vardı, o kadar... F.Bahçe, ikinci bölümde oyuna istediği gibi yön verdi. La Louvierre’nin ise Volkan’ın koruduğu kaleye yaptığı atak girişimleri başarısızdı. Bu arada 85. dakikada sahaya F.Bahçeli bir taraftar girdi. Ancak güvenlik güçleri bu taraftarı yakalayarak sahanın dışına çıkardı. Belçika ekibinin ofsayt tuzağına çok sık yakalanan Sarı Lacivertliler’de Olcan, 87. dakikada futbolsuz geceye son noktayı koydu:20. Ayrıca karşılaşma Belçika takımı yöneticilerinin maçın naklen yayınlandığını öğrenmesi ve bunun üzerine para istemesi nedeniyle 15 dakika geç başladı. F.Bahçe’nin Fransız yıldızı Anelka hazırlık maçında göz doldururken golle buluşamadı. S E R K A N : B E N İ M İ Ç İ M R A H AT F.Bahçeli oyuncu Serkan Balcı, Türkiye İsviçre maçında çıkan olaylar sonrası Hamit Altıntop’un ifadesinin ardından, FIFA’nın kendisini davet ettiğini belirterek ‘‘Olaylarda yer aldıysam, görüntülerde bu ortaya çıkar. Benim içim rahat, içi rahat olmayanlar düşünsün’’ dedi. Kendisiyle ilgili durumun FIFA tarafından da inandırıcı bulunmadığını savunan genç oyuncu, şöyle devam etti: ‘‘Daha önceki açıklamaları ilk heyecana bağlıyorum. Ben FIFA’ya gidip Hamit’in açıklamasından dolayı ifade vereceğim.” CUMHURİYET 18 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear