25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÛL 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Ahmet Haşim'in Güvercinleri... Bir çirkinleşme, çirkinleştirme salgını var! Değerii olan, güzel- lik değil... Paranın gücüyle elde edilen her şey!.. Ama çirkinmiş, kabaymış, hertürlü güzellik duy- gusundan uzakmış, önemli de- ğil! Paran varsa, her şeyden anlar- sın! Güzelliklene gereksemen yok- tur. Ev mi yapacaksın dört katlı olsun, bir de kaçak kat sokarsan çaktırmadan, hele bir de bodru- mu da ayn bir kata sayarsan, işin iş!.. Kentlerçirkinleştı! Kasabalara geldi sıra. Derken beldelere, köy- lere... Görgüsüzlüğün, taklitçili- ğin, bayağılığın saltanatı!.. Eğrtım, eğitim diye didindik. Eğitim, ama iyiyi, doğruyu, güzeli anlatan, öğ- reten bireğitimdi anladığımız... Bir süredır, çirkınlikler üstüne yazıyorum. Biryeriçin değil, her yer için... Bazen tek bir köşe ka- lıyor, bir inci tanesi, bir şiir dize- si gibi bir köy, bir belde, bir so- kak, birmahalle... Birdebakıyor- sun, gelmışler yıkmışlar, bahçe- leri, ağaçlan, çiçekleri yolmuşlar... Bir beton anıt dikmişler, on kat mı, kırk kat mı? Istanbul'un uzaktan görünü- mü değışti. 0 güzel minareler kenti gitti, yerini gecekondular, onlara benzeyen yapılar, daha daha beteri kırk elli katlı dev apart- manlar aldı. Istanbulumu uzak- tan, örneğin Çamlıca Tepe- si'nden, Beyazrt Kulesı'nden gör- mek istemiyorum. Düşlerimde saklıyorum yttip gi- den güzel Istanbul'u... Yasalar, mevzuat, uygulama- lar, hiç mi denetimsiz! Nasıl izin verıliyor, nasıl ses çıkanlmıyor? Bu toplumun uzmanlan, güzeli arayanlan yok mu? Güzel sanat- lar öğretimleri, yıllar yılı sürdürü- len sanatsal çabalar, uğraşlar, boşa mı gıttı. Kım, bu başıboş- luğun egemenliğini kurmuş, kim dönüştürüyorkıyıları, kasabala- n, dağlan, tepeleri çırkinlik anıt- lanna? Şu günlerde, Ahmet Haşim'in "Gurabahaneyi Laklaban" adlı söyleşilerini okuyorum. Yirmili otuzlu yıllarda gazetelerde çıkmış köşe yazıları... "Su değil mevsi- min havası akan I Duyduğun yaprağın dalın sesidir I Suda yıl- dızlann panltısıdır I Bu karanlık- ta bazı bazı çakan " diyen şaır bir yozlaşmayı daha 30'lu yıllarda sezmiş: "Sinan'/n en gerçek hayran- lan şadırvanlann çevresinde, fıs- kıye serpintileri ve su eleğimise- malan içınde oynaşan bu lacivert kanatlardır" diye başlamış yazı- sına... 0 lacivert kanatlar kimin? Istanbul güvercinlennin!.. Ger- çekten öyle değil mi? Güvercin- ler değil mıdır güzelliğin özbeöz temsilcileri? Çırkınlıklerden kaçan, hep güzellik arayan... "Oysa güvercinler, neyaban- cı banka yapılannın sahte ara- besklehne ne de evkaf hanlan- nın, vapur iskelelerinin kubbele- rine, ne süslü saçaklanna alda- nıriar! Düyunu Umumiye'nin (bu- günkü Istanbul Lısesi) damlan üstüne birgüvercinin konduğu- nu henüz kimse görmemiştir. Güvercinlerşaşılacak biranlayış- la, usta Sinan ve Kasım'ı güç- süztaklitçilennden ayırmaktaen küçük birtereddüt göstermiyor- lar." Ahmet Haşim yazısını bugüne de ders olacak bir öneriyle bitir- miş, diyor ki: "Büyük mımarlarımızın kimi zaman akıl danışması için, gü- zel sanatlar kuruluna bir güver- cinin de üye seçilmesi, acaba uygun olmaz mı?" 1928 yılında yapılmış önenyi hiç değılse bugün uygulasak mı? Kartsız para yatırmak gerektiğinde... Bir Aldatmaca... ŞulePERİNÇEK Ağustos 2005 ta- rıhlı Radikal gaze- tesınin kültür-sa- nat sayfasında "Atatürk'ün Sev- gilisi Safiye" başlüdı bır yazı yayım- lanmıştır. Mahmut Hamsici imzalı haber-söyleşi formatındaki bu yazı- nın alt başhğında "Cumhuriyet dev- rimkrini etkflemiş, Atatürk'ün sevgi- Bsi,Marksist Yahudi Safiye BeharTa ilgili gerçekJer gün ışığına çıkıyor. Avusturyalı tarihçi Michael Blum, Behar hakkında bir sergi açmava ha- zırlanıyor" ıfadeleri yer almaktadır. Yine aynı şekılde söyleşinın gıri- şinde sanki gerçekten böyle bir tanh- çi ve "SafiyeBehar" adlı birkişi var- mış gibı "ükkez", "çoktarüşılacak" türündenıfadelerkullanılmıştır. "Ata- tûrk'le uzun sûreii bir aşk ilişkisi ya- şayan Safîye Behar'ın varüğından, Türkiye ilk kez eylülde adına kuru- lacak bir küçük müzeyle haberdar olacak. Behar'ı tarihin içinden çıka- np bize gösteren ve tarihi yeniden okumamıza nedenolacakAvusturya- ta tarihçi Michael Blum, ismi bundan sonra çok tarüşılacak Safiye Behar'ı bize anlatü" denmektedır. Aldatma- ca. söyleşı boyunca çok inandıncı bır biçimde sürdürülmüştür. Kışi ve yer adlan, mektup tarihlen verilmek- te, somut olaylar anlatılmakta ve bun- lara ılışkın sorular sorulmaktadır. Yazının en sonunda çok kolaylık- la gözden kaçabılecek ıtalık harfler- le, "Bu bir bienal söyleşisi'' başlüdı ıki cümlelik küçük notta, "SafiyeBe- har'ın" gerçekte var olmayan, kur- gu bir karakter olduğu, Blum'un bu çalışmasıyla "tarihe atfedüen mutiak doğrulan" sorgulamayı ve sorgulat- mayı amaçladığı söylenmektedır. Yazı boyunca bır "sergi", "müze" açılacağı söylenmekte. Bıenalden ise bir tekdipnotta söz edilmektedır. Oy- sa en azrndan sanat olaylarını yakın- dan ızleyen az sayıda okuyucu "bi- enal" sözcüğünü gördüğünde, bu sa- natçının "küresel sanat" aldatmaca- sı ıçinde, "kavramsal" düzeyde or- taya koyduğu bu iş hakkında bir fı- krr sahibi olacaktır. Bunun bir kur- gu olduğunun ipucunu elde etme şan- sına sahip olacaktır. Çünkü iki yılda bir dünyanın çeşıtli kentlennde dü- zenlenen bu sergilerin postmodern iş- lerinin teması budur. "Yeni sanatta" estetık'sanattakı güzel, ne doğayı en ıyı yansıtan, ne doğanın sanatçı öz- nesı katılarak algılanmış hali, ne ın- sanhğın gelişimıne ne kadar katkı sağladığı gibi sorunlarla ilgıleniyor. Bu bakışın estetiğı "nesnenin dizge- sinin değiştirilmesinden" ibaret. Dı- yelim. bir sandalyeyı parçalanna ayı- np sırtlığını "oturak", ayağını "kol- luk" yapmak bıle bir sanat yapıtı or- taya çıkarmak artık! Basit açıklama- sıyla kapitalızmın çürüme aşaması- na geldıği, yaratıcılığın ve yaşamın kuruduğu noktada bütün toplumsal bırıkımı reddederek hıçlık ve yokluk üzerine kurulu bir "sanat" anlayışı. Blum, bu örnekte olduğu gibi kendi sanat anlayışına göre şu iletiyi ver- meyi öngörüyor: "Ben burada ger- çekmiş gibi bir aldatmaca yapıyo- rura, ama size her sunulan gerçek, gerçek degildir. Reddedin." Bu konudakı tartışmalanmı bir ya- na ayırıyorum. Ancak "gerçek haberleri, haber >"apöğı" varsayılan günlük bir basın organının bir sergi habenni okuyucu- yu hiç uyarmadan, üstelik oyuna ken- disi de katılarak vermesi basın ahla- kına aykındır. Hayal ürünü olan öy- küler ve masallar bile çocuklan uyar- mak üzere "Masal bu ya™" diye baş- lar. Bir yerinde bır ışaret verir, bunun www.akbank.com h gerçeküstü olduğu konusunda. Bu bir sanat esen değil, haberdir. Okuyucunun böyle algılayacağı açık- tır. Gerçekten de birçok kişi Ata- türk'ün Bütün Eserleri'nı arayarak bu "belgelerden" haberimiz olup ol- madığını sormuştur. O sayfalar bizim oyuncağımız, kışisel fantezilerimizi yansıtacağımız alanlar degildir. Oku- yucuya olduğu kadar, mesleğımıze de saygısızlık yapılmıştır. Kaldı ki, bunu yalnızca basit bır ga- zetecilik hatası ya da ilgınç bir buluş olarak değerlendirmek mümkün mü? Seçılen konu "Atatürkvegizlisev- gilisi", üstelik "hem radikal Mark- sist hem de Yahudi", "tarihi yeniden okumanuza neden" olunca böyle dü- şünmek olanaksız. Mazlumlar dün- yasının ayağa kalkışını ateşleyen, Türk halkının millı devrimine ön- derlik eden Mustafa Kemal Ata- türk'ün seçilmesi bir rastlantı değıl- dır. Türk halkını tarihınden koparma- dan boyun eğdirmenin mümkün ol- madığı çeşitli merkezler ve temsilcı- len tarafından uzun süredır dile ge- tirilmektedir. Haklıdırlar. Eğer Ata- türk'ün 1903 'ten ölümüne kadar söy- lediği ve yazdığı bütün metinlerin bir araya getirildıği Atatürk'ün Bü- tün Eserlen'nın sayfalannı kanştı- rırsanız her satınnda bu başı dik ve bağımsız yaşama kültürünün nasıl ilmek ilmek ışlendiğinı göreceksı- nız. Aynca, bu süreci geriye doğru götürürseniz köklerin çok derinler- de olduğu da saptanacaktır. Son dönemde Atatürk. "kansuun üst katta, tepesinde tepindiği" ıkıncı sınıf bir ıkınci sayfa kışılığine dö- nüştürülmek istenmektedır. Bu da bır rastlantı degildir. Atatürk'e ve Türk halkına bir saygısızlık yapıl- mıştır. (*) Atatürk'ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Etnik Takıyye ŞükrüKAYA t Bu ulke, Cumhunyet'ın ba- şmdan bu yana, dinsel ve dınsel- sıyasal takıyyeleryaşadı. Cum- hunyet'ın laık donanımlan ve demokratikkoruma araç ve yön- temlen karşısında açıktan sby- lem ve eylemden vazgeçen şe- nat güçlen, amaçlanndan \'az- geçmedüdennı göstermek için sıklıkla bu yola başvıırdular Bu söylem sahıplen ıçerisuı- de kımı iyı nıyetlı ya da en azın- dan böyle olduğuna ınanan ki- şıler "değiştiklerini ve çağa uy- duklannı"i!) ıfade etmek ve saMinmak ıçın Cumhunyet'in genrdığı ozgurlükçü ve demok- ratik araçlardan yararlanmayı da ıhmal etmedıler. Ancak an- laşıldı kı onların demokratik ınanç ve saygılan asunda "ama- ca utaşmamn görünürdeki meş- nı birer araçkn" ıdi. Bugun bır başka takıyye ıle karşı karşıya>ız. Buna yenı bir ka\Tam olarak "*etnik takryye >adaetnikmüi>etçitakı>ye'' dı- yebilınz. Aynlikçı duşünce ve siyasetlennden bır an bıle kuş- ku duyrnav'acağırnız kirni kışi ya da kuruluşlar, gerçek amaç \-e siyasetlennı halen esmekte olan "demokratildeşmerüzgân" ıle de gızleyerek -daımkratichak'. "anadiİde eğitim". '•firsat eşiöi- ği", "ekooonük eşidik ve sosyal refeh". "güçlü yerdyöoetimbi- rimleri","anadildeyaYiııveya- ymcıhközgüıiüğü", bitta gide- rek -federatif yönetim seçimi idn halk o\1amasT vb. kulağa hoş gelen. demokratik duşünce sistemı içınde ılk bakışta yad- sınması olanaksız kavTam ve ıfadelerle bır tür "etnik miIB- j'etçjtakrvye" söylemı başlattı- İar. Seçılen kavTamlar ve ifade bıçimlen ilk bakışta sahiplen- ni bır yönüyle (yanı demokra- tik düşunce perspektifı ıle) ol- dukça sempatik ve inandıncı gösterebilır. Öyle kı görsel ya- yın tartışmaları içerisinde bu bıçım söylemde bulunanlariçin sokaktakı vatandaşın "adam Ki nhetü ve samkni. demokrasi- den başka bir şey istemiyor. biz de ayıu şejlerden yanavTz" ni- telemesınde bulunması işten degildir. Ancak burada bır an düşünmek ve tt yap bozun tüm parçalannı birleştirdikten son- ra" değerlendırmede bulunmak sağlıklı %e gerekli olacaktır. Yukanda andığımız "dinsel sr> l asaltakıjye" sahıplerınin ne denlı ıy\ nıyetlı olursa olsun- lar, tabanla sürdürmek zorun- da olduklan "ekooomik ve si- \-asal bağ ve bağjandlan" zor- İamasıyla bir zaman sonraçark ederek "gerçek söylemlerine döndükkrini" yaşadık ve halen de yaşıyoruz. ö (*) Avukat PENCERE Eyvah, Ne Yazık ki Yine Haklı Çıktık... Iki kent.. New Orleans.. Bağdat.. Iki coğrafya.. Louısiana.. Irak.. Al birinı, vurötekine!.. ABD'nin elinde tam anlamıyta iki ucu boklu bir değnek var!.. Başkan Bush. bir de bu değneğı orkestra şefî- nin sopası gibi sallayıp dünyayı hizaya gefrmeye çalışmıyor mu?.. • 1990'lann başında Sovyetler yıkılınca dünya şal- lak mallak oldu; Türkıye'de entel geçinen bir sü- rü zıbidi de kendılenni şaşırdılar, başladılar yazma- ya çizmeye. Küreselleşme.. Yenı Dünya Düzeni.. Neoliberalizm.. Tarihin Sonu.. Bu minval üzere döndük dolaştık, bugüne gel- dik; sonunda saçımız ak mı, kara mı önümüze düştü... Gördük ki Amenka'nın bır ucu Irak'ta.. öteki ucu New Orleans'ta.. Iki coğrafya da açlık, adaletsızlık, dengesızlik, acı- masızlık, haksızlık, yoksulluk, kepazelik, ölüm, hırs, ırkçılık, doymazlık, canavarlık üzenne bır ıl- kel ve dengesiz dünya görüşünün verilerini ibreti âlem olsun diye ınsanlığa sergıliyor... • Oysa Amenka medyada nasıl tezgâhlanıyor- du?.. Cennet!.. Uygar!.. Demokratik!.. lleri!.. Kımseye laf anlatmak olanağı yoktu... Alabıldiğıne eşitsizlık ve haksızlığın geçeıii oldu- ğu bir düzende "a/ffa kalanın canı çıksın" kuralı- na dayanan neoliberalıst ekonomi politikasının ezilmişliğınde yaşayan yoksullann inanılmaz ger- çeklerı dünyanın medya vitrininde sergilenınce, herkesin gözleri fal taşı gibi açıldı... • 'YenıDünya Düzenı'n\n 'küreselleşme' sürecin- de, Bush yönetimının bütün yeryüzüne uygula- mak istediği neoliberalizm nasıl bır sistemmiş ki insanlığın en zengını bilinen 'Anavatan Amenka 'da bile adaletsızliğın danıskasını yaratıyor?.. Kendı yapısında kendı ınsanını ezıp geçen btr sıs- tem, Ortadoğu insanına nasıl demokrası ve ada- let götürecek?.. Insan Irak'a bakınca kan ağlıyor... Bır ülkeyi silah zoruyla bu duruma düşüren dev- letyöneticılen, Nazilergıbi, uluslararası mahkeme- de yargılanmaya layıktırlar. • "'': Gelelim yazımızın başlığına.. Amenka'nın 1990'larda Türkiye'ye üfürdüğü 'Yükselen Değerier' sürecine bizler karşı çıkmıştık.. Karşı çıkmakta haklı çıktık.. Sovyetler'in yıkılışıyla birlıkte çöken dünyanın velvelesinde insanlığın değeryargılanna sırtınıçe- virip fikirlerinden vazgeçenler son yıllarda eşekten düşmüş karpuza döndüler... Gerçeğin tokadı neoamerikancı dönek takımı- nın suratında şakladıkça, yazılanmızın başına bu başlığı kondurmaktan keyıf duyuyoruz... "Tarafsur Aydmlar... Kara Donlular... Picasso ve Sabancı... KürtçeTürküler ve Asimitasyoa Üzeriae... ApeMasa... DikKolav 20Yıl... Bir Festivalin Ardından... Müriğin Tarih Ybfculu|*-in... «Birçok Ülkenm ÜlkesT veŞfli... tnsana Dair Bir Öğreri: Bektaşilik... Bir Çiçeğin Hikayesi... Necati Amca... Chavez"in Ülkesindeydik... Şiirler...YeniçıkaB aftıömler...Kültür. saaat haberleri... TAVIR BAY1İLERDCL. HOTEL MAVİ DENİZ TÜRKİYENİN CENNET KÖŞESİ, MAVI BAYRAK ÖDÜLLU, ,. MARMARİS TURUNÇ KOYUNDA *' DENİZE SIFIR, YÜZME HAVUZU, HAVUZ BAR,SNACK BAR, SABAH,AKŞAM ZENGİN AÇIK ŞÜFE ODALARDA; MÜSTAKIL ELEKTRİKLI ŞOFBEN, KLİMA, MÜZİK, TELEFON,TV,ŞAÇ KURUTMA. O-2YAŞ.ÜCRETİİZ . . . . AYNI ODADA UÇUNCU KIŞİ %50 INDIRIMU 2 Kişilik Odada Gecelik Kişi Başı Yartm Pansiyon Eylül Ekim Bungalov 40.00 YTL+KDV 30.OO YTL+KDV Otel Odası 55.00 YTL+KDV 40.00 YTL+KDV i. KAMPANYA TOeoe kal s Cteoe öd» REZERVASYON TEL 0.252 4767190-91 www.hotelmavideniz.com FAX:0.252 4767007 ınfo@hotelmavıdenız.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear