02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2005 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY EKBAL 'Yazdım da Ne Oldu?' Katrina silmiş süpürmüş Louis Armstrong'un NevvOrleans'ını... Binlercezenciöl- müş. Evler, kasa- balar, altı metre suyun altında. Yağma, soygun, cinayet almış başını!.. Bush Amerika'sının umurunda mı? Irak var, Afganistan var, yeter ona! Bir de BOP kurulsa, bir de Tayyip Türkiye'si iyiden iyi- ye ele geçirilse!.. Irak'ta her gün sayısız ölü! Bir köprüde bin kurban. Sokaklarda, yollarda, evlerde zırhlı askerierin her gün kıydığı kadınlar, er- kekJer... "Ben dünyanın efendisiyim" diyen bir şaşkın adam! Bilgisiz, görgüsüz, du- yarsız bir çete başı!.. Günlerdir, ne yazmalı, diye düşündüm durdum. IşteTürkiye manzarası... Fatih'te göz göre göre Atatürk'e söven hilafetçi- ler! Ülkeyi birşeriat ilkelliğine mâhkûm et- mek isteyen çirkin polrtikacı sürüsü... Ay- dın saydıklanmızın birbirine düşmesı, dü- şürülmesi, kimsenin kimseyı sevmemesi, hep eleştirme, hep kötüleme... Ne yazmalı, neyi yazmalı? Neden yazma- lı? Bir arkadaş, geçen gün rakı sofrasında açıkça söyledi: "Bunca yıl yazıyorsun da ne oldu?" Hemen aklıma llhan Selçuk'un Gözte- pe'deki ünlü köşkte yaşadığı bir olay gel- di. llhan'ın kapatıldığı odanın kapısındaki nöbetçi bakmış bakmış da somnuş, ya acı- dığından ya da koskoca bir yazann elleri bağlı çaresiz yattığından duygulanarak: "Yazdın da ne oldu?" Yazdık da ne oldu? O arkadaşa hemen yanıt verdim: "Hiçbir şey olmadı." Elli yıllık bir köşe yazarından beklenecek bir yanıt böyle mi olmalıydı? Ama öyle dedim işte: "Hiçbir şey olmadı." Olmadı mı gerçek- ten? Boşu boşuna mı uğraştık? Hikâye, roman. deneme, anı, gündelik yazı yaza- cağıma, bir yaşamı havaya uçuracağıma, bırköşede biriştutsaydım, marangoz, bak- kal, manav olsaydım çok daha mı iyi ya- pacaktım! Annem "Yaşa yaşa gör temaşa" der du- rurdu olaylar karşısında... Hiç şaşırmış gö- rünmezdi: "Olur böyle şeyler" derdi. Be- nim, sabah erkenden kapı önüne dikilip gazete dağıtıcısını beklediğimi gördüğün- de "Ne getirecekki; dünkünü, öncekı gün- kûnü" derdi. Belki de söylemese de "Ya- nnlarbaşka mı olacak" demek isterdi... "Mississippı Yanıyor" filmini gördünüz mü? Beyaz kukuletalı ırkçılann zenci hal- ka yaptıklannı... Evleri basıp kadınlan, er- kekleri önlerine çıkan ilk ağaca astıkları günleri... O beyaz örtüyü çıkardıklarında hepsi uygar insanlardır! Hepsi suçsuz olur, o kukuletanın altında! Tıpkı Roma Valisi Ponce Pilat'ın Isa'nın ölüm karannı ver- dikten sonra ellerini yıkayıp kendini ant- ması gibi!.. Hangi birini, hangi birini, yazmalı? "Han- gi birini?" Elli yıl yaz, oku, konuş, birazcık aydınlık, birazcık umut yaratmaya çalış, sonra kalkıp, hem de bir arkadaş sana "Yazdın da ne oldu?" desin!.. Yazdık da ne mi oldu? Yazacaksak ne mi olacak? Ne dersiniz siz? Evrim Sürecinde însan Prof. Dr. Abidin KUMBASAR H er şeyin başlangıcı olan "Büyük Patlama'dan (Big-Bang)" bu yana 13.5 milyar yıllık bir zaman sü- reci geçtiğı varsayılıyor. Güne- şimiz ise, 5 milyar yıl kadar ön- ce oluşarak, her saniye mılyon- larca ton hidrojenin helyuma dö- nüştüğü bir nükleer reaktör gibi enerji üreterek Dünyamızın da aralannda yer aldığı gezegenle- ri etkilemekte. Oluşum şeklı ko- nusunda değişık varsayımlann öne sürülüdüğü Yerküremizin yaşı 4.5 milyar yıl olarak hesap- lanmakta, ilk canlılann evrimi 3 milyar yıl öncesine kadar git- mektedır. Bu uzun süreç içinde değişen doğa koşullan ve çevre- sel etkilerin neden olduğu deği- şim ve mutasyonlarla süregelen evrim, bitki ve hayvanlar olarak tanımladığımız canlı türlennın oluşup gelişmelennın de kayna- ğıdır. Bilimsel araştırmalara göre ilk atalanmızın insanımsılardan (Ho- mınid) evrim sürecinde ikı mıl- yon yıl kadar önce geliştığine inanılmaktadır. "HomoErectus" olarak adlandırdığımız ilk insan türünü belirleyen özellikler ola- rak: 1) Kafatasında beyni içeren bölümün 800 cc'nin üzerinde ol- ması, 2) Leğen kemiğinin (pel- vis) incelenmesiyle belirlenen dık duruşun gerçekleşmesi, 3) Ellerde baş parmağın diğer par- maklarla karşıt yönde olması (opozision) konumu önem taşı- maktadır. Avcı ve toplayıcı olarak yaşa- yan ilk atalanmız, avlayarak ya- şantılannı sürdürdükleri hayvan süriilerini izlemek zorunlulugun- da olduklanndan, mevsimlere göre otlak değiştiren avlannın peşinde, yüzyıllar boyunca göçe- be yaşantısı sürdürmek zorunda kalmışlardır. Bu uzun süreç için- de bir ıleri aşama olarak. "Ho- mo Erectustan (dik duran insan)" "Homo Habilis (el becerisi olan insan)" türünün evrımiyle araç \e gereç üreten atalanmız tarihte yerlerini almışlardır. Araç ve ge- reç üretimi, avlanma ve toplayı- cılıkta kolaylıklar sağladığı gibi yabanıl hay\anlan evcilleştir- mek yanında, besın olabilecek bitki rürlerinın ekimi ve üreti- minı de kolaylaştırarak on bin 31. yılında VAKSA'dan Türkiye için 1000 ışık! Türkiye'nin en büyük aile vakfı VAKSA'dan, 1000 gence burs! Merhum Hacı Ömer Sabancı'nın "Bu toprağın bize verdiklerini, bu toprağın insanına geri vermek..." felsefesi, Sabancı Kardesier'e 31 yıl önce ilham kaynağı oldu. Merhume Sadıka Sabancı'nın tüm servetini bağışlamasıyla 1974 yılında VAKSA kuruldu. O gün hayır işleri için yola koyulan VAKSA, bugün Türkiye'nin en büyük aile vakfı ve Türkiye'ye 31 yılda toplam 120 eser kazondırmaktan onur duyuyor. VAKSA'nın bugüne kadar toplam 24.000 başarılı genç öğrenciye verdiği geleneksel burs desteği, bu yıl apayn bir sevinç ve heyecanla sürüyor. VAKSA, 31. yılında da 1000 gencimize burs vermeye, ülkemize 1000 ışık yakmaya devam ediyor. 31 yılda 120 kalıcı eser \ MAGAKJSTAN GÜROSTAN Hoa Ömer Sofcona Kız Öflrana AAAAAAAT OOOOMB» yr"p ^BM'ITKT MÜZBS 36 Eğıtım Kurumu ^ 17 Öğretmen Evı 5 Spor Tesisı / 17 Öğrenci Yurdu 13 Kûrrür Merkezi | t 11 Sosyal Tesis ^lOSoğlıkTesisi EğiHm Kurumu ^ ^ 4 Kütüphane j \ 1 Polis Evı ^ F 1 Üniversite ftafcı/tariul ÛNlVERSlTFri 2005 Y1UNDA KAZANAN ÖĞRENCİLERE BURS DUYURUSU HER AY YAKIAŞIK 1000 ÖĞRENCİYE BURS VEREN HACI ÖMER SABANCI VAKFI, BU Ylt DA BAŞVURANIAR ARASINDA YAPIIACAK DEĞERIENDİRA^E SONUCUNDA ÜNİVERSÎTE OĞRENCIIERİNE BURS VERECEK, AYR1CA ÖĞRENCİ SEÇME VE YERI£ŞTİRME MERKEZİ TARAFINDAN ÖZÜR VE BAŞARl DURUMUNA GÖRE TESPİT EDİLECEK15 OZÛRLÜ OĞRENCİ İL£ KAtKINMADA ÖNCEUKU İUER CAPMDA YERlfŞTlRME PUANI fTiBARIYLA IL BIRlNCfSI OtAN 14 ÖĞRENCİY1 DE KARŞIUKSIZ BURS PROGRAMINA AIACAKT1R BAŞVURU VE DEĞERLENDİRME İÇİN ASGARI KOŞUUAR • 2005 yıiı öğrenci yeriestirme stnavlarıncia EN AZ {Kazanılan puan türu esas alınmak uzere) 356 SAYISAL Puam, 338 SÖZELPuonı, 341 EŞlTAĞfRUKPuonı, 371 DlLPuanı almıs olmok • Aylık nakdi yardımlan içeren okul bunJon daKil, bojka bir kurum veya kuruluştan burs-kredi olmamıs oknak (Üstun başan nedeniyle b*r defada verilen ödüller veya okul, yurt, yemek OcreHerinin boğı»!anması gibi dgrumlor noriç) • T.C vatandaşı oimak {Burs öike sıntrları içensinde lisans öğrentmi için geçerli olup, Turkıye'de yûlueköğreHm kurumlarında okuyan KKTC uyruklu öğrenctler de genel değertendirme kapsamı içinde başvurudo bulunabilirler ) SAm I l ^ p a E™Büsü ÖZET BİLGİIER • 2005-2006 Öğretim Yıiı için ayda 200 YTl burs ödenecelctir. • Öğrenımkarıni tamomlayan bursryerta, kendılerme ödenen burs lulannı, çalıynaya baslodıUon tanhter ıtibaren (bir ıste çalışmasalor dahi mezunıyeHennden en geç bır yıl sonra başlanxsk özere) burs aldıkları süre dıkkate alınmak suretıyle 12, 18 ve 24 ay içensmde cayhk esit luksitler halinde faızsiz olarak vakfa iode ederler • Vakfın standart bosvuru formlan ve burslar Kokkındakt bttgı, en geç 10 Ekim 2005 tarihıne kador Adana'da vakıf merkezınden mektupla veya elden temin edilebileçegı gibi asagıda beiirtilen ınternet adresınden de alınabtlır. • Bu bosvuru formlan, noksansız doldurularak ve dilekçe örneğinde istenen bûtûn beloeier eklenerek postayta gönaerilmek veya elden verilmek suretryle en geç 15 Ekım 2005 tanhınde vakıfta bulunduruimaiıdır • Burs için vapılan değerlendırmede, adaylann basorıfarının yanı ura maddi destege ıhtıyaçlan da dıkkate alınmaidadır ÖNEMÜNOT 1- Mektupla yopılacak başvuru isteklerıne aşağıdakı bılgıler mutlaka iiave edilmelıdir. • Ünıversite Adı • Fakühe Adı • Öğrenım Dalı • Üniversite Yerleştimıe Puanı ve Türû : - 2- Bütün bajvurularla bırlikte, üzerine kendi adresi yazılmıs 17x25 on boyuttarında zarf gönderılmelıdır 3- Yukarıdaki islelden tam olarak ve zomanında yerıne getirmeyenlere ve açıklanon koşulbn lastmayanlara başvuru formu gönderılmeyecek, ıstenen bılgi ve belgeleri noksan olan başvurular değerlendırmeye alınmayacakttr. VAKIS ATürkiye'nin En Büyük Ai|« Vakfı tkOİ VE BAŞVURU FORMU ALMAK İÇİN AŞAÖVAKİ ADRESE BAŞVURABİIKSİNİZ HoaCmerScicnaVcJi AöüACbdNol Stiam lsMaWı K*2 01OS0 Seyhan-ADANA.fPK.75 01321)Td (03221 3630988|pbxjTek^-Vcjfaa-Adma inlemefc www.vakstL0r9.tr, bk yıl kadar önce yerleşik insan top- luluklanmn gelişmesine olanak sağlamıştır. Yerleşik düzen, top- lumsal ilişkiler ve sovııt ka\Tam- lann türetilmesinı gerektirmış ve böylece "'Homo Faber (üreten insan)" aşamasını da geride bı- rakan türümüz, bugünün insanı- nı nitelemek için de kullandığı- mız, bilen insan anlamına gelen, •*Homo Sapiens" düzeyine eriş- miştir. Gunümüzden beş bin yıl kadar önce, yazmın ilk türlennın tarih sürecinde yerini almaya başla- ması ile kültürel e\Tİmin ivme- sı biyolojik e\rimin önüne geç- miş, bilgilerin zaman ve uzam içinde korunarak yaygınlaşmala- nnı ve kuşaktan kuşağa aktan- labilmesini sağlamıştır. Kültürel evrim sürecinde, do- ğadaki olay ve nesnelen açıkla- mak gereksınımi duyan atalan- mız, o çağda bilimsel bilgilerye- terli olmadığı için, düşünsel var- sayımlar yoluyla yorumlar ya- parak felsefenin gelişmesıni sağ- lamışlardır. Bılim öncesi dönem- de olay ve nesnelen açıklamak için atalanmızın baş\ urduğu di- ğer bır kolaycı yöntemse, doğa- üstü güçlenn her şeyi belırledi- ğini savlayan ve her türlü eleştınnin tabu olarak be- nimsendıği inanç yoludur. Bağnaz düşüncelılerin, bilim ve sanatı baskı altı- na aldığı ve yozlaşmış ınancın insanları koşul- landırdığı karanlık "orta- çağ" dönemi, kültürel ev- nmin duraldama, bir an- lamda gerileme dönemi olmuştur. Doğa gerçeklerine dö- nüşü sımgeleyen ve söz- cük anlamı **Yeniden Do- ğuş" olan "Rönesans" ve onu ızleyen ^Ayduüanma Çağı"nın, aklın özgürlü- ğüne değer vermesı ıle öne çıkan bilimsel geliş- meler, insan soyunun bır yandan kendini önemse- yen, benmerkezcı (ego- santrık) düşüncelerden annmasını sağlarken diğer yandan da akıl ve bilim yoluyla doğaya uyumlu olarak yaşamanın, mutlu ve güvenlı bır geleceğin yollannı açmıştır. Insan- lığın. "Doğa Yasalan"na uyumsuz, aklın denetımi dışında, içgüdü ve boş inançlar etkisinde kalarak yaşadığı dönemler, savaş- lar, acılar ve yıkımlarla dolu olaylan anlatan ta- rih sayfalarında yer al- maktadır. Bugün Yerküremızle birlikte yabn uzay çe\Te- miz, aynntılanyla bılın- mekte, olay ve nesnelerin büyük bölümü. doğaüstü güçlere gereksinim duy- madan, bilimsel olarak açıklanabilmektedir. Bilgi akışının ışuc hızı- na ulaştığı, tüm doğa de- ğerleri ve üretimin dene- tim altında olduğu günü- müz dünyasında yüz mil- yonlarca insanın sağlık- sız, bilgisiz, mutsuz ve se- falet içinde olmasının baş- lıca nedenı etkin konum- larda, çağdaş düşünce dü- zeyine erışmış nitelikte sorumlulann olmaması- dır. Bilen insan anlamına gelen "Homo Sapiens" günümüzün sorunlarını bilmekte, ama çözümle- mekte yetersiz kalmakta- dır. Bilim ve ıletişım ça- ğını yaşamakta olan in- san soyunun artık, bır ile- riki aşama olarak, "Ho- mo Dhinians (geleceği dü- zenleyen insan)" nitelıği- ne erişmesı gerekmekte- dir. Doğayı ddediğince şe- killendiren insan soyunun, kendisinı ve geleceğini de şekillendırmesi için, bağ- nazlıktan anndınlmış bıl- gilerle eğitılmesı yeterli- dir. Bilimin venlerınin. boş ınançlann ve ılkel iç- güdülerin etkisinde kalın- madan. küresel boyutta uygulanması, günümüzün sömürücü kapitalistleri- nın çıkarlan için gelecek kuşaİdann dünyasının kur- tanlmaması, mutluluğa giden yolun başlangıcı olacaktır. En uzun yolculuğa da bir adımla başlanır: u Ho- mo Di\1nians"a ulaşmak için bizlerin oluşturduğu "Homo Sapiens"ın bu adı- mı atması zorunludur... PENCERE HakanŞükirleFeltaialı Münasebeti!.. Pazar günü sabahı televizyonun düğmesine do- kundum... TRT'de karşıma Gülben Ergen çıktı.. Fıkır fıkır.. Şıkır şıkır.. Izleyicileriyte birlikte hem söylüyor.. Hem oynuyor.. Gençler yerlerınde duramıyorlar.. Dınleyıcıler bır âlem.. Şarkı, oyun, eğlence gırla.. Ortalıkta ne mollalık var.. Ne softalık.. Irtıca çağdaş müziğin konser salonlanna gire- mez, yaşam tutkusunda eğlence ritmine kendisi- ni kaptırmış kalabalıklar. ne Iran'ın ne de Suudi Ara- bıstan'ın hayat koşullarına sığabilırler!.. • Ya spor?.. Mürtecı spora el attı.. Fethullah kımı ünlü futbolcunun gözdesi oldu, HakanŞükür'ünGülen'edüşkünlüğüdilleredes- tan!.. Sabah gazetesıne demeç veren milli takım kaptanı şöyle konuşuyor: "- Fethullah Hoca bayrağını, vatanını, milletini sevdıği için sevıyorum onu!.. Bunda büyütecek birşeyyokki!.." Oysa dünya âlem bıliyor ki Fethullah Gülen meş- hur Said Nursi yobazının ızınde bir mürteci!.. Ulu- sallığa karşı.. Şeyhlık taslıyor!.. • Peki, son Danimarka maçında ne oldu?.. Hakan düşkünleşti.. Fethullah Hoca Arnenka'dayaşıyor, uzaktan Ha- kan Şükür'ün bacağına kuvvet, kafasına zindelik aşılayamadı.. Dua mua.. Üfürük müfurük.. Paraetmıyor.. Şükür göz göre göre gol fırsatlannı heba etti.. Düş kırıklığı buyük!.. • Dincıler spora da el atmak istiyortar.. Faalıyetlerı müthiş.. Mürtecı gazetelerde bol spor sayfalan var, hele Fethullah'ın cendesi Zaman'da her gün renkli spor eki bile yayımlanıyor.. Yeni Şafak ve Milli Gazete spor üzerine zengın yayın yapıyorlar... Ama Islamcıların sporu başka... Yalnız erkek sporu bu!.. Tesertüremahkûmedildığindenkadınasporya- sak.. Ve günah!.. Bir buçuk milyarlık Müslüman dünyasında ka- dına spor hakkını tanıyan bir tek Atatürk Cumhu- riyetı var!.. islamcı devletlerin olimpıyatlara katıl- maları da yalnız erkek üstüne ve hüzün verici bir manzara sergiliyor. • İslamcı, yasaklar üzerine kurulu bır âlemin ka- ramsartığında. kadın mahpushanelerinedönükta- assup toplumlarına yatırım yapıyor... Neşe hak getıre.. Aydınlık yok.. Yaşamda ve medyada İslamcı bir kadının kah- kahasını hıç gördünüz mü, duydunuz mu?.. Baş- bakan'ın eşinden başlayın, tüm bakanların ve mil- letvekillerinın hanımları mumyalanmış bir hayatın yasaklarında kışilıklenni sıfıra indirgemişler... Kadının spor özgürlüğü mü?.. Günah-ı kebairden sayılıyor.. Bu koşullarda Fethullahçılann siyasal kurnazlık- la futbola el atmaları sahtekârlığın ta kendisi de- ğıl mi!.. •t HotelZeus ütehittiz, deniz ıle vmavııleyeşilın jtı?ı, kiiltürierin hârmaîilarıdıgı Kuşadası, Guzelçamlı' daveMılliPark'al Km. uzaklıktadır 47standartve 3suıt üdâ,106 yatak YAZBİTMEDEN SON FIRSAT Yarım Pansiyon 35. YTL. Sabah-Akşam Açık Büfe Klima, Tv, Fön, Baflcon, Duş 0-6 yaş ücretsiz 7-12 yaş o /o5D Tel:(U56 646 17 82 Fax:(ı.25fi W6 1031 Cumhuriyet oJnılsrmn gııetclen her gün. odalarnu bırjkık İDAKÖY ÇİFTLİK EVİ MANFRED OSMAN KORFMANN'A AĞIT Tanrılar, insan kültür tarihinin köklerini araştırmak üzere Anadolu'ya yolladılar; ancak kader tanrıçaları ömür yumağını vakitsiz keserek yanlanna aldılar onu. "Troia Anadolu kentidir ve Büyük Hrtit kültürü ile akrabadır. Her iki ulus, tercüman gerekmeden, ortak bir dil ile anlaşıyordu." Korkmadan yüksek sesle söylediği bu bilimsel gerçekler nedeniyle, ülkesinde ağır eleştiri almıştı. Saygıdeğer hocamız; geldin ve Troialı bir Türk oldun. Görevini en iyi yapanların iç huzuruyla ve bayrak yarışının süreceğini bilerek, ışıklar içinde uyu. Sevgiyle, Sema - Iskender Azatoğlu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear