25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2005 PAZAR 10 P A Z A R YAZILARI dishabgcumhuriyet.com.tr Macera doluAmerika... 7 azının başlığıru, Türkçesi pek de güzel olmayan bir şarkıcının söylediği şarkıdan esinlenerek: yazdık ama, burada anlatacağımız aslında bir Amerika macerası değil, bir Amerika yolculuğu macerası... Efendim belki bilirsiniz, gazetelenn ekonomi senisleri biraz fazla gezerler, daha doğrusu iş içîn diğer servislerden biraz daha fazla seyahat ederler diyelim. Bunlar yurtiçi olabildiği gibi yurtdışına da olabilir. Hatta zaman zaman bu öyle boyutlara vanyor ki bizdm Dış Haberler Servisi'ndeki arkadaşlar kıskanıyor demeyelım de gıpta ederek, "Hay Allah, biz dış haberciyiz ama ofiste oturuyoruz.. siz bizden daha çok dışan çıtayorsunuz" diye takılır. Neyse yıne bir iş gereği, Türkiye'nın en kârlı şirketlerinden Erdernir'e talip Mittal Steel'in Chıcago'daki fabrikasıru görmek üzere çıktığımız yolculuk, aralannda benim de bulunduğum bir kısım medya mensubu içın tam bir maceraya dönûştü... Bir süre önce Ingiliz Havayollan'na (British Ainvays) yemek servisi veren Gate Gourmet çalışanlan, işten atılan arkadaşlannı geri aldırmak üzere greve çıkmış, böylece Ingiliz Havayolu uçaklannda yemek servisi verilemez olmuştu. Gerçi kısa uçuşlar için büyük bir sıkıntı yaratmayan bu durumun Amerika'nın Chicago kentine gidecek bizler için büyük bir zorluk olacağını biraz geç de olsa öğrendik. Sabahın erken saatlerinde tstanbul Atatürk Havalımanı'nda buluştuk. Uçağa binmek üzere işlemlerimızi tamamladık ve bavullanmızı verdikten sonra birkaç arkadaş Advantage yerine gitmeyi önerdi, benim de HSBC kredi kartım olduğu için ilk kez yararlandığım bu hizmetin, gidiş dönüş yaklaşık 38 saat sürecek yolculuklar boyunca alacağım en iyi hizmet olduğunu ancak Istanbul'a döndüğümde öğrenecektim... Neyse, sabah ikinci kattaki söz konusu yere gidip çeşitli seçenekJer içeren içecekler eşliğinde kahvaltı ettik, hiç abartmadan söyleyebilirim ki tüm yolculuk boyunca yediğim en güzel sandviçler bunlardı... Sandviç deyip geçmeyin.. bunun ne kadar önemli olduğunu 35-38 saat uçunca anlıyorsunuz. Ne demişler, Allah kimseyi açlıkla terbiye ermesin... Ilk uçuş, Istanbul-Londra. Bu, o kadar zor değil, çünkü kahvaltılanmızı ettik, uçağa bınerken de herkese birer poşet dağıttılar içinde çeşitli nevaleler olan. Ne de olsa bizim buralarda hazırlandığı için görece daha iyi şeyler... CHICACO OUTAYBÜYÜKTAŞ Dört saatlik bir uçuştan sonra Londra Heathrovv Havaalanı'na indik. Amerika içın işlemlerimizi yaptınrken uçakta yemek servisi olmayacağı için kimine 5, kimıne 10 pound tutannda yemek fişleri dağıtıldı. Aç olun olmayın bunlan uçağa binmeden önce tüketmek gerekiyor elbette. Ancak, yemek yenilebilecek yerleri bırakın, kahve satılan büfelerin önü bile metrelerce kuyruk olmuş. Zar zor oturabildiğimiz bir yerde siparişleri verdiğimizde ise uçağın kapılannın kapanmasına yanm saat kalmıştı. Gerçi bizde olsa, öyle hızlı bir servis olurdu ki 15 dakikada yemekleri yer, üstüne birer çay içer hatta kısa bir tur için bile vakit kalabilirdi. Ama oralarda verdiğimiz siparişin 20 dakika sonra bile gelmemesinden hizmet ser\-islerinin pek de iyi olmadığını gördük. Hatta, birkaç gündür grevden ötürü zor durumlar yaşadıklannı, çok yorulduklannı ve kendilerine anlayış göstermemizi isteyen personel karşısında yemekleri yemeden çıkmak durumunda kaldık. Neyse ki Heathrovv'da yemek biletlerini illa yemek için harcamak zorunda değildik, çikolata, şeker, hatta evladıma bir boyama kitabı alarak yaklaşık 8 saat 30 dakika sürecek yolculuk için uçağa bindik. Gıderken yine iyiydi, uçakta poşetler halinde kumanyalar dağıtıldı. Aynı gün tarihli olduğu halde, sanki bin yıllıkmış gibi görünen ve o tadı veren sandviçler karşısında hayrete düştüysek de hiç olmazsa sıcak içecek bir şeyler vermeleri durumu hafifletti. Hatta uçuş uzun olduğu içın ibnci kez birer poşet daha dağıttılar, sandviçlerin bizim damak tadımıza uygun oünadığı o kadar belliydi ki pek çoğumuz yemeyi denemedik bile... Gerçi, lütfen yanlış anlaşılmasın, biraz yıprandık diye greve çıkan arkadaşlara ilişkin en ufak bir kın ve nefiret duymadık, hatta Heathrovv'da yaptıklan gösteriye el sallayarak yanlannda olduğumuzu bile gösterdik.. dönüş yolculuğunda çay bile olmaması ve Chicago'da biletlerin yalnız yemek içın yapılan alışvenşlerde geçerli olduğu, bizim yiyebilecek bir şeyler bulamadığımız halde, onlara haklı davalannda başan dıledik. Ama bu durum, Istanbul'a indiğimde eve gidene kadar çorba çorba diye sayıklamama engel olmadı. Bu arada insanı etkileyen görkemi. gezılecek yerleri, oranın yerlisi haline gelmiş Karslılan, bınalan, ışıklan, obezitenin bir yaşam biçimi haline gelmiş hali ve belki de macera dolu Amerika dedirtecek diğer şeyleriyle Chicago da bir başka yazının konusu olacak. Indiana barlannda heyecan dorukta! / ndiana'nın en seksi barmen ve barmeidleri yakında belli olacak. Kızlı erkekli beşerden on aday, yüzlercesi arasından finalist olarak seçildi. Yazın sonlanacağı, Indiana'ya özgü pastırma sıcaklannm bizi yine de terk etmeyeceği şu günlerde Indianapolis'in seksi barmeidleri, serin görünümlü kokteyl bardaklan arasmda ve bar tezgâhının ardında pozlar verip beni seç, beni seç diyor. Heyecan dorukta! Gelgelelim, ben hâlâ hanımlardan hangisine oy vereceğımi kararlaştıramadım. Hep müşkülpesentliğimden oluyor bunlar! Aksi gibi, zaman da azahyor. Indianapohs'teki InTake adlı magazin dergisinin düzenlediği yanşmada, internet üzerinden süren oylamanın sonuçlanmasına az zaman kaldı. Beş hanımdan hangisinin en seksi olduğu yakında belirlenecek. Bense,beşin dördüne kıyamadığımdan, hiçbirinden vazgeçememiş gibi oyalanıp duruyorum. Aslmda işim kolay, birini beğenecek ve web sitesinden oyumu göndereceğim! Bu türden yangmalann gediklisi, duayeni Süha Ozgermi gibi ortalıkta dolaşmayacağım. Erkek adaylarla zaten oralı bile değilim, o yüzden seçimim kolay olacak. Buna rağmen, bilgisayann ekranında fotoğraflanndan seçtiğim gözdemi tam üzerine gelip tıklayacakken, şeytan vazgeç, ötekisi daha iyi diyor, haydi al baştan barmeid kızlann fotoğraflanna geçit yaptınyorum. Çalışma odamda yeni romanımla yahut gazeteme göndereceğim haberle uğraştığımı zanneden eşime gidip sorma cesareti bulamıyorum. Böylesi bir açığa vuruşun iki yönlü sakıncası var daondan: Birincisi saatlerce odamda hep bunun gibi muzırlıklar yaptığım ortaya çıkacak; ikincisiyse ben kızlan seçerken, evin hanımına öteki beş erkek barmen adayını da tanıtmış olacağım. Barmen çocuklar da göz alıcılar hanı! Erkek adaylara benim gibi uzak duran hemcinslerini yüreklendirmek amacıyla, oylama kutusunun altma konulmuş şu belirtiye karşılık yine de onlara oy atmıyorum: "C'mon guys, be secure in your mascutinity and vote!" Erkekliğinizden emin olun ve oylayın, diyorlar. Ben kendünden çok eminim, ama ne yapayım, elim gitmiyor. Belki sonra! Once, şu hanımlardan birini seçmeliyim: Bethy Floyd, Christina Iserloth, Dawn Burgin, Jessica Clark ve Sheena MlferiL Onlann InTake sayfalanndaki fotoğraflan arasında gezinirken, bu türden yanşmalann sıkça yapıldığı ABD'de, anımsayabildiğim öteki garip, birbirinden tuhaf, buralılann deyişiyle bizzare contest'leri düşünmeden edemiyorum. Bu tür yanşmalann en ilginçlerinden birisi de Purdue Üniversitesi'nde her yıl yapılan "Rube Goldberg" yanşmasıdır. Goldberg Pulitzer INDIANAPOLIS IVIAHMUT ŞENOL Ödülü almış, Amerikalı karikatürist, yazar ve makine mühendisiydi. Geçen yüzyılda, garip işlemler yapan makineleri karikarürleştirmişti. Adına düzenlenen yanşmada amaç, katılımcılann icat ettikleri bir sistemle, o yıl için belirlenmiş bir konuya uygun düzenek geliştirmektir. En karmaşık ve akıl almaz yollarla, olabildiğince fazla sayıda aşama kat edilerek basit bir işlem sonuçlandınlacaktır. Örneğin sıradan bir eylem sayılan kibritin yakılması yanşmacılardan istenecek, onlann icat edecekleri bir Zıhni Sinir Procesi ile bu iş iyice zorlaştınlacak ve diyelim ki 100-150 aşamalı işlemden sonra kibrit tutuşmuş olacaktır. Ne kadar çok etap olursa, o kadar iyi! Bu yılki Purdue yanşmasmda beklenen sonuç bir el fenerine, pillerin konulması ve yakılmasıydı. Ben de oradaydım. Yanşmacı ekiplerden birinin tasarladığı makine ve düzeneğe göre, önce bir tencerede su ısıtılıyor, ısıtılan su genleşirken bir düdük çalıyor, ardından o sese duyarlı bir sensör harekete geçiyor ve bir salmgaca dokunuyor, o öbürüne çarpıp berikine vururken, sağdaki bir şey soldakine yaslanıyor, bir manivela ortaya çıkıyor, vs. vs... Sonunda, galiba 75. aşamanın ardından, piller bir yerden beliriyor ve fenerin içine el değmeden giriyorlar, ampulü yakıyorlardı. Genç dimağlar için ne bulunmaz bir yaratıcılık yanşması. Keşke bizde de olsa. Buna benzer garip yanşmalara ABD'de sıkça rastlarsmız. Anzona eyaletinde, Flagstaff'da düzenlenen çıplaklar olimpiyatı da buna benzer bir garipliktir. Bunun gibi karaoke yanşmalannı, azgın beygirler üzerindeki rodeo oyunlannı, son zamanlarda moda ohnuş ama aydınlann tepkisini çektiğinden pek sözü edilmeyen boyalı mermi atışlı rüfeklerle savaş yanşmalan, Kentucky'de her yıl yapılan bazukalı-havan toplu silah festivalini eklerseniz, işte size şenlikli bir dünya beliriverir. Bu şenlikli dünyada bir de Kâinat Güzellik Yanşmalan vardır ki, içlerinde en garipsediğim. 2001 yılında Nijerya'da yapılamdır. Agbani Darego adlı bir siyahi Nijeryalı güzele o yıl taç takılmıştı: O sırada Nijerya'da kan gövdeyi götürüyor, Müslüman ve Hrristiyanlar arasında süren katliamlarda sokaklarda kalan binlerce ölü kaldınlmayı bekliyordu. Neyse ki, Indiana'mızda huzur ve asayiş berkemal, ben de rahatlıkla barmeid'lerin güzellik yanşmasını izliyonım. Şimdi! Ben derim ki, Davvn'a oy verirsem, Nilferli'nin hatın kalacak. Jesssica'nın bann ardında gülüşü pek manalı geliyor bana, yoksa ona mı oy versem? Hayır! Christina galiba en iyisi. Sunduğu martınideki zeytini bir ısrnşı var ki, değil Indiana'nın, bu haliyle dünyanm en seksi barmeid'i olabilir. msenoD4@yahoo.com Krişna'nın doğum günil..Hindistan'da ve Bangladeş'te nıihon- larca Hindu. en sevdikleri tannlan Krişna'nın doğum gününü kutladı. Bangladeş'in başkenti Dakka'da yapılan kutlamalarda, çocuklar Tanrı Krişna ve Tannça Radha'nın kılığı- na girdi. Janamashtami olarak adlandınlan festival, Hindular için büyük önem taşıyor. (Fotoğraf: AP) Yağmurlu ağustos pazarlannda Münih... ~W~~J skiden ağustos denince akla hep o uzun m~i san sıcaklar gelirdi... Artık dünyanın JL-J dengesi öylesine değişti ki, ağustoslarda bile kazaklarla pardösülerle geziliyor Almanya'dk. Münih'te vitrinler bile ufak ufak kışlık giysilerle donanıyor... Şehirde eskiden beri "tuzukuru"lann görünmeden edemediğı Maximilian Caddesi, cumartesileri tıklım tıklım dolu kaldınm kahveleriyle adeta Münih'in vitrini, zengin yüzüdür. Tatilden yeni dönen bronzlaşmış çapkınlann boy gösterdiği ve de şık kokonalann doldurduğu bu Vîvaldi hmlı kahveler aynca anılan ile baş başa kalmak isteyen, ününü yitirmiş sanatçılann da buluştuğu yerlerden biri... Son derecede pahalı vitrinler önünde, gençlilderini anımsayan parkinsonlu zengin ihtiyarcıklann saygılı selamlar alıp verdikleri buralarda dilencilerin kıyafetleri bile düzgün! Münih'te sıcak temmuzun ardından yağmurlu ağustoslarla canımız sıkılıyor şu sıralar... Eğer şu sözünü ertiğim ünlü caddeyi boydan boya arşınlayıp da azıcık soluklanmak isterseniz, Cafe Roma'da dondurma kaşıklayıp iki adım ötedeki ünlü "Rene Lezard"ın bambu koltuklanna gömülüp kapuçıno yudumlamak da peş peşe keyiflerdir... Pahalı puro, parfum ve kahve kokulannın bırbirine kanştığı bu mekânlarda yan masa komşunuz ya ıhtiyar bir tiyatrocu ya da bir modacı olabilir. Ellerindeki kalın gazete tomarlanna gömülüp pazar eklennde Türkıye reklamlanna kalın gözlükleri üzerinden dudak bükerek bakanlan da incelemek aslında bir başka keyıf ve gözlem merakı. Focus dergisi geçenlerde 14 sayfalık Türkiye ekinı boşuna vermedi. Kitapçılarda peynir ekmek gibi satılan -ülkemizi tanıtan- gezi kitaplannın da ha bire yenileri çıkıyor ve çabucak tükeniyor... Ve havaalanlannda kuyruldar uzuyor... Bu sene kendiliğinden oluşan "Türkiye modasma" olan ilgi gerçekten çok fazla! Her şey iyi güzel de, bizim yetkililerin "kelle" sayarak turizmde patlamayı gerçekleştirdik demelerine karşın, turizm gelirlerinde beklenen düzeyi tam olarak turturabilecek miyiz, siz ona bakın. Hesap kitap bu sene yine Antalya'ya inip kalkan uçaklarla, binlerce Ahnan dinlenip dönsünler de ondan sonra konuşalım. Dinlence için ülkemizi seçen turist çeşitliliği içinde Alman turistin eskisi gibi para bırakmadığı da kesin! Bize orta sınıf Alman geliyor. Olay bu! Günde ortalama 76 AVTO harcadığı hesaplanan eli sıkı Alman turiste ne çarşı esnafı, ne de turist rehberleri artık sıcak gözle bakıyorlar. "Alman turist mi kardeşim aman... aman!.." diyen pek çok rehber adına Istanbul'da geçenlerde konuştuğum kırk yıllık turist rehberi Nuray Başar da dertli olanlardan biriydi. Örneğin Topkapı Sarayı'nın önüne kadar gelip de yüz geri dönen gezgin tipı, keyifleri kaçırmakta imiş. Şu sıralarda Istanbul'da üst üste düzenlenen turizm toplantılannın aynntılannı ve Antalya'daki otellerde Rus turistlerle Almanlann çekişmelerini bile insan merak ediyor, uzaklarda olsak bile... Daha bir ay önce Ören'de, o bitki bolluğu ıçindeki otelde kadife sesli şarkıcı Cesare Evore'nin müziğini dinleyip bira tokuşturmuş, tda Dağı'nın tatlı cadısı Birsel Lemke ve daha pek çok ünlü bürokratla oturup saatlerce turizm sorunlanm tartışmıştık! Yapılan hesaplara göre 2004 yılında 15 milyar 890 milyon dolar olan turizm gelirlerinin bu yıl 19 milyar dolara çıkması bekleniyormuş. Evet insan Münih'te otursa da hep Ege kıyılannı, Akdeniz'i düşler ağustoslarda. Şaka değil, sadece temmuz ayında hava yoluyla Almanya'dan Antalya'ya 1 milyon 190 bin Alman uçtu... Ve Münih'te turizm bürolannın vitrinlerinde ise "Antalya" afişleri asılı. Daha henüz tatil yorgunluğunu üstümden atmadan, tekrar denizi ve Ege güneşini özlemeye başladım. Hele hele yağmurlu pazar ikindilerinde Maximilian Caddesı'nde tur atarken... MÜNİH EROLOZKAN Hint Okyanusu fatihi Stockholm'de G eçen hafta sonu Stockholm çok özgün bir konuğu ağırladı. "Götheborg HTadhdev yelkenli, başkenti top atışlanyla selamlayarak Eski Kent'e yaİdaşırken, nhtımı dolduran binlerce Isveçlı ve çok sayıda yaz konuğu, tarihsel bir ziyarete tanık oluyorlardı. Çünkü bu gemi başkente en son 267 yıl önce gelmiştı! Yelkenlerinin toplam yüzeyi 1.900 metrekareyi bulan, 58.5 metre uzunlukta ve 11 metre eninde olan bu geminin orijinalı 18. yüzyılda Stockholm'de inşa edilmış, yıllarca dünya denızlerinde pupa yelken seyretmiş ve 12 Eylül 1745 günü 4. Çin seferinden döndükten sonra Göteborg limanının girişinde bilinmeyen bir nedenle batmışn. Enkazı çıkarma ve içindeki Çin porselenlerini, Hint baharatlannı, çaylan ve ipek kumaşlan kurtarma çabasından sonuç alınamamıştı. 1984'te bir grup dalgıç enkazm yerini saptayınca, geminin ölçüleri alındı ve 1995 'te Stockholm'de, geminin aynı malzemeler ve teknikle yeniden inşa edilmesine başlandı. Yalnızca meşe ve çam kullanılarak yapılan çalışmada herhangi bir kroki veya plan kullanılmadı. Yani "üpkısının avnısı* yapıldı Orijinaliyle yenisinin arasında bazı farldar yok değil ama. Her şeyden önce, kaptan ve yardımcılan, 80 kişilik mürettebatla aynı masada yemek yiyor. Eskisinde, böyle bir şey söz konusu değildi ve mürettebat, kaptan ve subaylann yemesi için beslenen STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN hayvanlarla aynı yerde uyurdu. tkinci fark da gemide duş bulunması. Aynca, yalnızca rüzgârsız havalarda kullamlan motor da yeni. Son derece modern bir navigasyon sistemine sahip olduğunu da ekleyelim. Isveç'te gemiyi adıyla pek anmıyorlar. "Uzakdoğu seyyahı" ve "Hint Okyanusu fatihi* diyorlar. Bu görkemlı gemı, çok sayıda kalantor sponsorun parasıyla ve Kral ve Kraliçe'nin hamiliğiyle inşa edildi. Ama her şeyden önce, bir düşünceye inanan ınsanlann kararlılığının çok güzel bir kanıtı. Enkazı bulan ekipte yer alan deniz biyoloğu ve dalgıç Joakim Severinson, bu projenin her safhasında pay sahibı olmuş. Şimdi gemi Stockholm'e süzülürken son derece mutlu olduğunu - söylüyor. Ama en büyük zevki gemi denize indirilirken yaşamış. Götheborg III, Malmö ve Kopenhag'ı da içeren şeref turunu bitirip Göteborg'a döndükten sonra, 2 Ekim'de, 9 ay sürecek olan Çin seferine başlayacak. Onu, İspanya ile Brezilya arasında yapılması tasarlanan 5 haftalık bir tur izleyecek. Gemi, her yanaştığı lımanda mürettebat değiştirecek ve görevı devralacaklar. denizcilik öğrencileri olacak. Götheborg III, Stockhohn'e demir atarken güvertesinde Kral ve Kraliçe de vardı. Ancak nişanı gemide kıyılmış olan bir çift, o anm en mutlu kişileriydi. Gemiye kimin hangi adı yakıştırdığıyla pek ilgilenmiyorlardı. Çünkü onlar gemiye çoktan en uygun adı koymuşlardı: "Aşkgemisiî" Dilenz bu gemi, gerçeğinin akıbetıne uğramaz...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear