25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA + CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2005 PAZAR 12 l A Z A l l J V U J ^ I L J V F I J Ieyla.tavsanoghı@cumhuriyetcom.tr Batı Trakyalüann soldaki kuramcısı Dr. tbrahim Onsunoğlu ile bugüne kadar konuşulmayanlan kon BatıTrakyalıya çifte basfa (çAzınlıklara yönelik baskılar dayanılmaz hale gelmiştL biz yavaşyavaş toplumu örgütleyip direniş hazırladık. 1985yıhnda toplum patiamaya hazırdı artık y Qfananistan müftüleri kendisi seçmek istiyordu. Türkiye ise 'Müftüleri azınlık tayin etsin' diyordu. Türkiye'nin isteği demokratikti ama amaç farklıydu İkiyüzlülük vardu^j Azınlıklar Türkiye derin devletinin yörüngesine girmişti, Abdullah Çath, MİT vardu 1987-1997 arası azınlıkta Türk derin devletinin kolgezdiği bir terör dönemidirj )1996'dapatlak veren Susurluk olaymdan sonra derin devlet biraz zayıflam aya başladu Türkiye 'ye girişierdeyasaklar yavaşyavaş kaldınldu Piyon olarak kuUanüdık. / SÖYLEŞİ LEYLATAVSANOĞLU Batı Trakya Türkü, dünyadaki pek çok azınlık toplumlar gibi hem içinde yaşa- dığı ülkenin devleti, hem de anavatanınrn devletinin izlediği pobtikalaryüzünden iki aradabir derede kalmış. Bugün bunu çok daha netlikle ka\Tayabilıyorum. Bir yan- dan bir zamanlar Yunan devletinin uygu- ladığı baskılara maruz kalmış. Öte yan- dan da Türkiye"nin derin devletinin yap- tıklanna... Abdullah Çath gibı tetikçiler bile bir dönem Batı Trakya Türkünü re- hin tutabılmışler. Gümülcine'ye son gi- dişimde azınlık Batı Trakyalılann solda- ki kuramcısı olarak ünlenen Dr. îbrahim Onsunoğlu'ylakarşılaştık. Onunla "6O'lı, '70'li yıllann Batı Trakya'sını, 1986'dan Susurluk skandalının patlak verdiği 1996'ya kadar olanlan konuştuk. Bildi- ğimiz, ama bugüne kadar pek de telaffuz edilmek istenmeyen olaylan Onsunoğlu bakın nasıl anlattr - Gümülcineliler, sizin Batı Trakya Türk toplumunun soldaki tek teorisye- ni olduğunuzu söylüyor... ONSUNOĞLU - O abartmada adımın kuramcıya çıkışrnın nedenı şu: Ben azınlık sorunlarını toplayıp adlan- dırmak, onlan teorikleştirmek gibi ışler yaptım. Uzun vadede bazı tahmınler yü- rütmüşümdür ya da gelişmeleri yorum- lamışımdır. Mümkün olduğu kadar bı- limsel yaklaşmışımdır. Başkalan bunu yapmadığı ıcin de birkaç arkadaş bana böy- le bir ısrm taktı. Uzun yıllardan beri de azmlık konulannda kalem o>Tiatıyorum. SORUN TÜRK MİLLİYETÇİLİÖİ' - Dikkatimi çeken bir nokta var. Ba- tı Trakya 'da bugün Türkiye'deBatı Trak- ya Türkü olarak adlandınlan aşağıyu- kan 130bin kişilik birnüfusyaştyor. Bu- na karşılık Yunanistan 'daki resmi söy- lem Batı Trakyalılann etnik alt kimli- ğini değil, dini kimliğini önplana çıka- nyor. Yani bu nüfustan Batı Trakyalı Müslümanlar olarak söz ediliyor. Sizce bu niçin yapılıyor? ONSUNOĞLU - Bu bir milliyetçilik çatışması. Yunanistan'da milliyetçi görüş çok egemen ve tayin edici bir rol oynadı- ğından azınlık içinde Türk sıfatını kulla- nırsa Türk mılliyetçiliğine meydan veri- leceğı sanılıyor. - Ama, örneğin Pomaklara ses çıka- ranyok... ONSUNOĞLU - Burada sorun olan Türkmilliyetçiliği... Yunan'ınPomakmil- liyetçiliğıyle bir çatışması söz konusu de- ğil. AmaPomaklarbaşkaşeyleriddiaet- meye başlarlarsa onlann da başını ezecek- lerdir. Şu anda ise azınlığı parçalamak için azrnlığm içinde başka milliyetçüik- ler ya da başka ulusal kimliklerin doğma- sı içın elınden geleni yapıyor. TÜRKİYE'NİN MÜDAHALESİ - Örneğin, neleryapılıyor? ONSUNOĞLU - Örneğin, firsat olsa Çerkez ulusal kimliğini ön plana çıkara- cak. Çünkü burada Türkiye'den gelme birkaç Çerkez vardı. Onlara ayn bir grup olarak ayn bılınç vermek için bir ara uğ- raşıldı. Ama Çerkezler buradan gidince o iş de yanm kaldı. Boşnak kökenlı bir- kaç Batı Trakyalı Türk var. Fırsat olsa Boşnak kökeni yaratmak için uğraşacak- lar. Aynca Arnavoıt kökenli birkaç Batı Trakyalı var. Onlara da aynı şeyi yapacak- tır, hiç kuşkusuz. Ama firsat bulamıyor. Onlar azınlıkta üç ulusal kimlikten söz ederken ben. "Tarihi gerçeğe hakaretedi- yorsunuz. Azınhğın içinde üç değil, on üç kimlikten söz edebüiriz, çoğunluğun için- de de 25 tane kimlikten söz edebüiriz. ts- terseniz Hıristhan Arnavutian, l'lahları, Makedonlan, Yunanlaşmış Bulgarlan ve öbürierinitartışahnırdiyorum. Bümıyo- rum, yeterli yamtı verebildım mi? - Oldu, oldu. Bir de burada müftü se- çimi meselesi var. Bu konu yıllardan beri bu bölgede çok ciddi bir sorun olu- yor. Bunun nedeni nedir? ONSUNOĞLU - Bunda Türkiye'nin parmağı var. 1985'lere kadar laik bir ül- ke olan Türkiye müftülerle pek uğraşmı- yordu. Üstelık bu müftüler Türkiye Di- yanet tşleri Başkanlığı'ndan bağımsız ve Atatürk devrimlerinden etkilenmemiş kı- şilerdi. Çünkü bu müftüler Türkıye Cum- huriyeti sınırlannın dışrnda yaşıyorlardı. Daha da açmak gerekirse Islamcı, şeriat- çı müftülerdı. Türkiye sınırlan dışında yaşayan Islami kesım Atatürk devrimle- rinı kabul etmedı kı. Dolayısıyla da Tür- kiye'nin laik Dışişleri Bakanlığı bu müf- tülerle niye uğraşsuıdı? Ama uğraşma 1985'ten sonra başladı. 1985TE PATLAMAYA HAZIRI2 - lyi de Türkiye 'de laik rejim hiçbir bi- çimde değişmediğinegöre neden bu uğ- raşma 1985'ten sonra başladı? ONSUNOĞLU - 24 Temmuz 1974'te Yunanistan'da cunta düştü; demokrasi yapdryormıT diye sorulduğu zaman,"Ha- yır,yapdnuyor,' n dıyordum. Buradaki soy- daşlar bu sözlerime inanamıyorlardı. Se- kız yıl nahiye müdürlüğü yapmış bir ki- şi bana şunu söylemişti: "îbram, aynm yapıhnayan bir tek yer gördüm. Rençber- lerin Hıristiyanına da, Müslümanına da aynı emekli maaşı ödeniyor." - Peki, 1985 itibanyl'a ne oldu? ONSUTNOĞLU-Azınlıktoplumunda- ki üniversite öğrencileri okullannı bitirip geri dönmeye başlamışlardı. Artık hepi- miz bu toplumun bir şeyler yapması ge- rektiğini düşünüyorduk. Yönetim bu top- lumun gırtlağına sanlmış. boğuyordu. Toplum da sinmışn ve Türkiye'ye kaçma- yı tercih ediyordu. Bizler üniversiteden döndük. Arayış içindeyiz. Gümülcıne'deki Türk Konso- losluğu"yla konuşuyoruz. Konsolosluk yetkilileri kahroluyorlar toplumun halini gördükçe... Bunun üzenne biz yavaş ya- vaş bu toplumu örgütleyip direnişe hazır- ladık. Böylece 1985'te bu toplum patia- maya hazır hale geldi. Kaçan kaçmıştı. Kaçmayan ise kav ga- yı vermeyi kafasına koymuştu. Polisın, be- lediye memurunun. sokaktakı insanın mu- amelesı dayanılmaz haldeydi. Istihdamda baskılar. aynmlar vardı. Azmlık mensubu dükkân açamaz, ev ala- maz, evini tamır edemez, ehlıyet sahıbı dı. Yunan hükümeti de "Benimdenetimim ahmdaki kişikri müfiülüğe tayin ederim," tavn içine gırdi. Asunda çok normal. Çün- kü devlet mantığı böyle. Buna karşılık Türkiye de, "Ben de müftükrin benim jutamım nhnaonı kfprim " dedİ. Işte. müf- tülük sorunu böyle çıktı. Azınlığın özeTk yönetimi çerçevesinde müftülerin göre- ve getirilişİeri yme azınhğın sorunu olma- sı gerekti. Bu temel ilke göz önüne alınmadan hıçbir şey yapılamaz. Yapüdı mı kurala aykındır. Ama Yunan hükümeti bu temel ılkeye uymayarak müftülüklere müftü ta- yin etmeye kalktı. Türkiye ise demokra- si kuralını öne sürerek "Müftüleri azın- hk tayin etmefidnf dedi. Ama Türkiye bunu demokratik hak ola- rak ıddia ederken kafasında uzaktan ya- kından demokrasi yokru. TÜRK TERÖRÜ KOL CEZİYOR - Peki, sizler bu çelişkiyi gördünüz mü? ONSUNOĞLU - Biz azınlık üyeleri olarak bu çelişkiyi gördük. Bize müftü- yü seçmek demokratik hak olarak öne sürülürken biz bunun ikıyüzlülük olduğu- nu görüyorduk. Çünkü o sırada azınlık Türkiye derin devletinin yörüngesine gir- mişti. Azınlıkta bizim başlattığımız kav- geldı. ,\zınlıktakı Yunan yönetiminın uy- gulamalan demokrasi koşullannda cun- tayı aratan boyutlara ulaştı. -Andreas Papandreu 'yla birlikte mi? ONSUNOĞLU-Hayır. KonstantinKa- ramanlis'le birlikte. 1965'te Yunanis- tan'da 'azınhk'a yönelik olarak başlayan büyük ko\Tna cunta döneminde de sürdü. 1974'te cunta devrilince biz rahatlama beklerken tam tersi oldu. Batı Trakyalı Türkler sanki Kıbns çıkartmasmı kendi- leri yapmış gibi muamele görmeye baş- ladılar. 1974'ten sonra iki yüı aşkın bir sü- re buradaki azmlık bir terör dönemi ya- şadı. Baskı, aynm ve kovalamadan söz et- miyorum. Onlann üzerine tüy dıken bir terör dönemiydi. 1981 'de sağ iktıdar dev- rildi, Papandreu geldı. Papandreu'nunki kendıne verdiği isimle sosyalist iktidar- dı. Biz azmlıktaki durumlann düzelme- sini beklerken aym şekılde devam etti. - Peki, neler oldu? ONSUNOĞLU - Günlük yaşamın her kesimnıi, her santimetrekaresini içine alan aynmlardı yapılanlar... Aldığımız nefes- te bile aynm vardı. Diyelim ki 150 tane insan hakkı konusu var. Bunun yüz elli- sindedea>Tim\^rdı. Ömeğin,benl975'e kadar üniversitede kaldım. Bana, "Üni- versitede Batı Trakyah öğrencflere baskı olamaz, kredi alamaz, şırket kuramazdı. Var olan şirketler, işletmeler kapatılıyor- du. Ceza üzerine ceza yağıyordu. MÜFTÜLERİ KAVCAYA BİZ KATTIK, TÜRKİYE SAHİPLENPİ' - Müftüler bu işin içine nasügirdi? ONSUNOĞLU - Çünkü biz müftüleri de bu kavgaya kattık. Toplantılan müftü- lük salonunda yapıyorduk. Böylece müf- tülük konusu öne çıktı. Bunun üzenne müftülüğü Türkiye sahıplendı. Biliyorsunuz. Yunanistan yan teokra- tik bir ülke. Müftülerin ta\ırlan da ciddı- ye ahnır. Bunun uluslararası birboyutu da var. Dolayısıyla Türkiye konuyu enıne boyuna böyle düşünmüş olmalı. Müftü- lük konusu Türkiye'nin Dışişleri Bakan- lığı'nm gündemıne böyle girdi. - 0nun için mi 1980 'liyıllann sonun- da Gümülcine Başkonsolosu olan Ke- mal Gür istenmeyen adam ilan edilerek sınırdışı edilmişti? ONSUNOĞLU-KemalGürbana, "Ha- in," demıştı. Her neyse... Müftüler ömür boyumüftüydü. Önce Gümülcine, ardın- dan da Iskeçe müftüsü öldü. Zaten çok ile- ri yaştaydılar. Onlann ölümüyle. yerlen- ne kim gelecek sorusu, sorulrriaya başlan- ». "fi*t_ gaya müftüler de kanşmıştı. Türkiye'de denn devlet duruma el attığında ortada ha- zır bir potansiyel vardı. Ama bu el ana- vatandan geldiği için kutsal olarak kabul ediliyordu. Öyle bir anlayıştı ki herkes bu emre asker gibi uymak zorundaydı. - Derin devlet o zaman Abdullah Çat- lı gibi adamları mı gönderdi? ONSUNOĞLU -Çath da vardı. Milli tstıhbarat Teşkılatı (MİT), Kahraman Yol'u gönderdi. Kahraman Yol zırt pırt ıb- de bir de buraya gehyordu. Kahraman Yol, MlTTe Tansu Çiller arasındaki köprüy- dü. Ben müftülük seçimmin azınlığın hak- kı olduğunu ılke olarak savunuyordum, ama azrnlığa faşızanhğı getıren grupla da özdeşleşmem mümkün değıldı. Türki- ye'nin doğru bu" politıkasıyla neden öz- deşleşmeyeyim? Ama bu doğru değıldı. - Azınlıkta faşistlik nasılyaratıldı? ONSUNOĞLU - Örneğın, denn dev- letin burada seçtiği kışı Sadık Ahmet tı Sadık Ahmet olayı çıkmazdan önce bü- tün azınlık ıleri gelenleri Türkiye'den di- rektif almıştı. Bir grup Erzurum'dan Iz- mir'e kadar bürün basını dolaşıp Sadık Ahmet'i ön plana çıkarmalan talimatını veraıişti. Böylece derin devlet burada bir kahraman yarattı. O sırada Çath, Sadık Ahmet'in yanı başmdaydı. Susurluk ola- ymdan sonra Meclis araştırması yapıldı. O araştırmada Çatlı'nm şoförü şöyle di- yordu: "Sadık Ahmet İstanbuTa geldi- ğindeonu havaalanından ahp Çath'nm kal- dığı daireye götürüyordum." O dönemlerde Çatü daha çok Alman- ya'daydı. Kısmen de Türkiye'ye gidip geliyordu. Sadık Ahmet üç yîl süren mil- letvekilliği boyunca Çatlı'yla görüşmek ıçın Almanya'ya 50 defa gitmiştir. 1989-90 yıllan azuılıkta Türk terörü- nün kol gezdıği bir dönemdir. - Tam o yıllarda Islam Konferansı Örgütü 'nün Suudi Arabistan daki bir toplantısma Sadık Ahmet ve Mehmet Emin Aga 'nın Rabıta kontenjanından katıldıkları ajans haberlerindegeçmiş- tu Rabıta kontenjanından o toplantıya nasıl katılabilmişlerdi? ONSUNOĞLU - Azınlıkta Rabıta önemli bır etkı sahibi olamamıştır. Birki- şi Islam propagandistı olarak Rabıta'dan maaş alrnışn. Bunlar hâlâ da var. Stzın söy- ledığiniz dönemde, gerçı bir ara Rabıta diye bu- sorun yapılır gibi oldu. Rabıta'ya o davetiyeyi çıkarttıran Türk Dışişlen'dir ya da derin devlettir. Yani istıhbarattır. Bizım kesim katışıksız Türk- çüdür. Islam ancak araç olarak kullanı- hr. Dolayısıyla Rabıta'nın kanşmasına izin verihnez. Eğer izin verilmışse amaç Ra- P O R T R E Dr. İBRAHİM ONSUNOĞLU 1948, Gümülcine doğumlu. Ortaöğrenimini Gümülcıne'deki azınlık Celal Bayar Lisesi'nde bitirdikten sonra 1966'da tstanbul'a giderek tV Tıp Fakültesi'ne girdi. 1967yazında Türk Dışişleri Bakanlığı 'nın Celal Bayar Lisesi mezunlanna Yunanistan 'daki bir üniversitede öğrenimlerine devam ettikleri takdirde kendilerine burs verileceği kararını alması üzerine Yunanistan 'a dönerek Selanik Tıp Fakültesi 'ne kaydını yaptırdı. Böylece yükseköğrenimini Selanik Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tamamladu îhtisasımpsiknatri uzmanı olarak yaptu i'zun yıllar Batı Trakya Türkierinin sol kuramcısı olarak tanındu Batı Trakya 'da gazete çıkardu 1991'den bu yana Selanik Akıl Hastanesi 'nde çauştyor. bıta'yı kullanmaktır. Bizimkilerin bu- nu sağlama olanağı olmadığından ka- lıbımı basarım kı bunda Türk Dışişle- ri ve MlT'in parmağı vardır. 1987 ıle 1997 arası azınlıkta Türk denn dev letinin kol gezdığı bır terör dö- nemidir. O dönem benım arkada^lanmm hep- sı korkuyorlardı, sinıyorlardı. Bu da gayet normal bir durumdu. - JVeden korkup siniyorlardı? ONSUNOĞLU - Çünkü bır azınlık mensubunun anavatanla çatışması ko- lay bir hamle değildir. Bir azınlık men- subunun anavatana, "Sen burada hata yapnorsun,'" demesı çok büyük bu olay- dır. Diyemez. Smer, ana\atanı dinler. Ama o da bir noktaya kadar, tabii. Üç yıl. beş yıl. on yıl dinler. On birinci yıl, "Hadi oradaru sen de," der. - Galiba bunu sonunda söyledL. ONSUNOĞLU - Söyledı. Ben sıze anavatamn terör uyguladığından söz ettiğım zaman çok ağır bir ifade kul- landığımın da farkmdayım. Ama abart- mıyorum. Çünkü 150-200 azınlık ay- dınına, politikacısına. eski milletveki- line, gazetecisıne on yıl boyunca Tür- kiye'ye gırme yasağı koymuşsanız bu terördür. 'Bizipiyon olarak kullandılar'-Peki, TürkiyeCumhuriyetibu Türklerebuya- sağı neden koydu? ONSUNOĞLU - Türkiye'nin azınhkta uygula- dığı politikaya uymadıklan, buna karşı çıkuklan için. Aslında ortada somut, belli bir eylem de yoktu. Sırfvarsayımlar üzerine hareket edibnişti ve bu ki- şiler sol görüşlü olmalan nedenıyle Türkiye'nin poutikasına uymayabilirler olasıhğından yola çıkJ- mıştı... Daha da açıkçası bunlar baştan hain ilan edil- mişlerdi. Bu terördür. Dışişlenmensuplannınken- dileri de bunu kabul edıyorlar. "Devletimin bu uy- gulamalanndan utanç duyuyorum," dıyen Dışişle- ri mensuplan vBrdır. O dönem Türkiye Cumhuri- yeti'nin öne çıkardığı bır grup vardı. Bunun da ba- şında Sadık Ahmet bulunuyordu. îzmir'de düzen- lediği bır basm toplannsında bir gazeteci Sadık Ah- met'e, "Kara tiste hakkmda ne düşünüyorsunuz" diye sorunca cevap şu olmuşru: "Azınhğm rahat edebihnesi için o 200 kişinin 2000 kişhe çıkması la- zan. Ben o komünisrJerin ayaklarmı kuTtrtacağun." Birköy kah\esınde yaptığı konuşmadada "Benim arkamdan gehneyen ayağını denk alsın. Çünkü SH nırda MtT arabası beklijor," demişti. Bunlar hep söylenmiş sözlerdir. - Ama Sadık Ahmet'in kendisi günün birinde bir trafik kazasma kurban gitti... ONSUNOĞLU -Öyle oldu. Bundan yaklaşık iki yıl kadar önce AKP'nin Adalet Bakanı Cemfl Çi- çek Sadık Ahmet'in ölüm >ıldönümü anma tören- leri için buraya gehnişti. Çiçek o zaman şunlan söylemişti: "Sadık Ahmet'i anmaya ihtiyacunız yok.Onuanlamayaihtiyacımızvar.'' Bendeonaşu yanıtı vermiştim: "Anİaıtıgınız an anmayı rnraka- caksuuz." - Bir de burada istenmeyen Mşilerin toplum dı- şına itildiklerinden de söz ediyorsunuz? ONSUNOĞLU - Sadece manevi değil, maddi dışlanma da uygulandı. Serbest meslek sahipleri pa- ra kazanamaz oldular. O kişiden mal ahnayacaksı- nız, onun muayenehanesine ya da yazıhanesine git- meyeceksiniz, dendi. Bu durum tam on yıl sürdü. - Bu on yılın sonunda ne oldu? ONSUNOĞLU - 1996'da patlak veren Susurluk olaymdan sonra derin devlet biraz zayıflamaya baş- ladı. Türk Dışişleri Bakanlığı 'nda bu pohtıkayla öz- deşleşen başkonsoloslar da vardı. Bunlardan bır ta- nesi de Kemal Gür idi. Ama o politikayla özdeş- leşmeyen konsoloslar da \ardı. Onlann ısimlerinı vermek istemiyorum. Belki kendilerine zarar ge- ür. Insanm kafa yapısı faşizan olduktan, demok- ratik kültürden yoksun olduktan sonra, bır yerden sonra bizim Batı Trakya ağzıyla o kişi "pır deüsi'" oluyor. Yani, küçük dağlan ben yarattım, öraeğı. Örneğin, bir konsolos büiyorum. Sadık Ahmet onu. "Ulan,bensenigeküğin köyegöndertmezsemadam değjHm," diye tehdit etmışti. Bu konsolos daha son- ra bana, "Onadayakatamadığuniçingözlerunaçık gidecek.Ashnda benooa çoktandayakatmtştnaama Kahraman Yot art pırt konsolosluğa getiyor. Ne ya- pajım?" demiştı. -Bu on yıl Batı Trakya Türküyle Türkiye ara- sındagüven eksikliğinin hadsafhaya ulaştığı bir dönem mi oldu? ONSUNOĞLU-Evet. Korkunç bir bıçimde ara- da soğukluk ve bozuşma oldu. Ama sonradan Tür- kiye'ye girişler üzerindeki yasaklar yavaş ya\aş kaldınhnaya, cezalandırmalar durdurulmaya baş- ladı. Ben kara listeden çıkanldıktan sonra Türki- ye'ye ilk gidişim, Türk Dışişleri'nin davetlisi ola- rakAnkara'yaydı. Bu hain damgasının kaldınlışın- dan hemen sonra oldu. Kendi kendime, "Bu ne perhizbunelahanaturşusu"diyesormuşrum. Ser- sen diyebıleceğımiz bır polıtikaydı. Neden uygu- lanmıştı? Üstehk o politika uygulanırken azınhk so- runlan filan ele ahnmamıştı. Konu hrr çıkannaktı. - Peki, niye hır çıkarmak? ONSUNOĞLU-Şöyle: "SenrjenimKürt'ümükaçınrsanbendesenmTür- k'ünü kacınnm.' Piyon olarak kullanıldık. Ama devlet mantığına ters değil bu. Devlet her şeyi, herkesi piyon olarak kullanır. Antidemokratik otoriter devlet anlayışı mantığıyla hareket ediyor. Yunanistan o dönem ıs- rarla PKK'ye destek veraıediğini beyan ediyorda Oysa ben bir devletın bu kadar kolaylıkla yalan söyleyebileceğinı tahmin etmiyordum. O dönem- de PKKTilerle karşılaşıyordum. Şehirlere bomba koyacaklanm söylüyorlardı. Yunan gazetecilere dönüp "îşte ispan," diyordum. Yine de Yunan dev- letinin PKK'ye öylesine büyük bir destek verebi- leceğine ihtimal vermiyordum. Ama o da sonunda ortaya çıktı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear