17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 NİSAN 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA j~ AB, Türkiye'den W ölü yaknuı firım 3 istemiş. S Olü de ne, biz dirikri *a yakanz! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronlkposta: <[email protected] 17 - Atlna ile karşılıklı bağımlılık dönemi başlamış... "Müptela olmayalım da!" TarlaHüsnü Bozkurt: "Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in nikâh tanıklığını yaptığı genç çifte evlenme cüzdanını verirken, üç kez 'Gelinin tapusunu damada veriyorum' demesini yadırgamamak gerekir. Çünkü Bakara suresinin 223. ayetinde 'Kadınlar sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın' buyruğu vardır. Bu bakımdan ılımlı Islam devletine dönüşüm sürecinde bu tür açıklamaları hayretle değil gerçek düşüncelerini ortaya koydukları için teşekkürle karşılamalıyızl" itapları çok satar Orhan Pamuk'un Türk- lerin 1 milyon Eımeniyi ve 30 bin Kürt'ü öl- dürdüğü yolundaki iddiasına gösterilecek en güzel tepkinin Norveçlilerin Knut Ham- sun'a gösterdikleri tepki olduğunu belirtmiştik. 2e- kai Buluç, Nobel ödüllü Norveçli yazarın, Nazilerle işbirliği yaptığı anlaşılınca okurlarının tüm kitapları- nı evinin önüne bıraktıklarını anımsatmıştı. Bu bakımdan Sütçüler Kaymakamı'nın Orhan Pa- muk'un kitaplannı toplatıp yakmaya kalkışması yan- lış. Ancak, Avrupalıların da Sütçüler'deki bu girişimi eleştirmeleri bir o kadar abes! Çünkü Avrupalılar ve Amerikalılar kitap yakma konusunda epey sabıka- lı... Aklınıza hemen Hitler'in önderliğindeki Alman- lar, Franco'nun önderliğindeki Ispanyollar, Musso- llnl'nin önderliğindeki Italyanlar gelmesin... Antalya'dan Yılmaz Dikbaş dostumuz başka bir liste hazırlamış: 25 Ağustos 1992'de Avrupalıların onayı ile Sırp- Kitap yakıcılan lar Sarayova'daki 102 yıllık Bosna Ulusal ve Üni- versite Kütüphanesi'ndeki 1 milyon 500 bin cilt ki- tabı yaktılar. Yine Sırplar, Sarayova Oryantal Ensti- tüsü'ndeki elyazması 5 bin 623 cilt kitabı, 7 bin Os- manlı belgesini yakarak imha ettiler. Nisan 2003'te Amerikalıların liderliğinde Ingiliz, Italyan, Ispanyol, Danimarkalı, Avusturyalı, Polonya- lı, Ukraynalı ve Estonyalı askerler Bağdat'taki Irak Ulusal Kütüphanesi'nde bulunan 1 milyon kitap ve 20 milyon belgeyi yaktılar ve kitapların kolay alev al- ması için fosfor kullandılar. 6 Ağustos 2003'te Amerika'nın Michigan Green- ville'deki bir kilisede, Harry Potter kitaplarının şey- tanın işi olduğunakararveren papazlar, kitapları top- layıp yaktılar. 5 Mart 2004'te Kanada Montreal'de bir Yahudi okuluna düzenlenen saldırıyla kütüphanedeki 10 bin kitabı yaktılar. 3 Şubat 2005'te Amerika Colorado'da bir lisenin kütüphanesindeki "Kutsa Beni, Ultima" kitabı pa- ganizmden söz ettiği için imha edilmek üzere polis tarafından toplanmak istendi; veliler, kitapları ken- dilerinin yakmak istediğini bildirdi. 19 Eylül 2002'de San Francisco Merkez Kütüp- hanesi'nin güvenliğini nasıl olduysa aşan bir grup, eşcinsel ve lezbiyen konuları içeren 607 kitabı par- çaladı. 27 Eylül 2000'de Dan Flynn'ın "Polis Katili" kitabı öğrenciler tarafından üniversite bahçesinde yakıldı. Yılmaz Dikbaş haklı olarak şöyle diyor: "Orhan Pamuk'un kitaplarının Isparta'da imhası- na karar veren Sütçüler Kaymakamı'na ne ceza ve- rilecekse bunu hiç kitap yakmamış uygar Avrupalı- lar ve uygar Amerikalılar versin!" DiyetAkif Kökçe: "Amerikalılar diyet için , yılda 46 milyar dolar harcadıkları I halde şişmanlıktan kurtulamıyormuş. Daha az soysunlar, böylece kendileri şişmanlıktan, dünyanın geri kalanı da zayıflıktan kurtulur." SESSÎZ SEDASIZ (!) Brüksel lahanasına demoknasi sosu Varsayalım ki bir dükkanınız var ve kundura satıyorsunuz. Her fırsatta kunduralarınızın çok iyi olduğunu ve bu işten iyi para kazandığınızı duyuruyorsunuz. Sonra bir gün, içindeki kunduralarla birlikte dükkânınızdaki hisselerin büyük bölümünü satıyor ve dükkânınızda patron yerine küçük ortak durumuna düşüyorsunuz. Bu satıştan iyi para kazanmış olsanız bile yıllarınızı verdiğiniz kunduracılık işinden çekildiğiniz için biraz olsun üzülmez misiniz? Dışbank'ı Belçika ve Hollanda bankası Fortis'e satan Aydın Doğanın gazetelerindeki haber ve yorumlara bakılırsa üzülmek ne kelime, sevinçten zil takıp oynamak gerekiyormuş. öyle ki cumhuriyet tarihinde böyle başarı görülmemiş. Böylesi bir başarının en başanh yorumu ise Hürriyet'ten Hadi Uluengin'in zihninden fışkırmış: "... Tıpkı dün 'Turkcell' için geçerli olduğu gibi, yabancı sermayenin bugün de 'Dışbank'ı alması ülkemizin küresel dünya ekonomisiyle eklemleştiğini tekrar ispatlıyor. Bu ise sırf refahı değil, aynı zamanda demokrasiyi pekiştiriyor. Garantili çek veriyor. Darbeciler kazaen yine 'cö' dese onların lokmasını en önce 'Fortis' hissedarları keseceğinden, iktisadi sistemin istikrar zorunluluğu siyasi sistemdeki istikrarı da perçinliyor." Neymiş... Dışbank, satılmamış olsa ve bu arada Türkiye'de kazaen bir darbe yaşansa, Aydın Doğan darbecileri beslemek durumunda kalacakmış; küresel sermaye ile bu lokma kesilmiş. Brüksel lahanasının üstüne biraz daha demokrasi sosu alır mıydınız? ııy, Köy Enstitüleri Gerçeği I.GÜRŞENKAFKAS Köy Enstitüleri eğitim tarihimi- zin bir mucizesiydi. Yakılan ışıkla, eğitimimizde akla dayalı, laik bir dünya görüşü veriliyordu. Halk adırta yapılması gereken yüküm- lülükler, işe, emeğe ve gerçeğe dayanıyordu. Köylerden gelen gencecik insanın, üretim yaşamı- nı, imece yoluyla bireysel ve top- lumsal yardımlaşmayı öğrenme- si sistemin içeriğiydi. Cumhuri- yetle ve devrimlerle en çok ge- reksinim duyulan aydınlanmaydı. Köyleri ve köylüleri eğitim yoluy- la ışığa ulaştırmak, aydınlanmayı getirecekti. Köylü vatandaş asır- larca vergi yükümlüsü, asker gö- revlisi olarak görüldü. Bu sistem- le, kırsal kesimle Köy Enstitüleri projesinde devlet olarak kucakla- şılacaktı. Köy Enstitüleri olgusu, uzun, ince bir yoldu. Açılışlarına katılan Ismail Hakkı Tonguç di- linedoladığı, usundan kovamadı- ğı "Dikyolları denerimben, /Her zorluğu yenerim ben" dizelerini söyler dururdu sevinçli sevinçli. Tonguç, köye uygun, köylüyü eği- terek, ışık saçacak meslek bireyi yetiştirileceği için keyifliydi. Mus- tafa Necati zamanındaki köy öğ- retmeni ve eğitmen yetiştirme şekli, çok amaçlı, donanımlı Köy Enstitülerine dönüştürülmüştü. Eğitimdeki bu değişim, yeni ge- lişmeleri amaçlıyordu. Nüfusunun çoğu köylerdeyaşayan halkı, uy- gar ve gönençli bir ulusun bire- yi/toplumu olarak yaşatmak he- defleniyordu. Kullukçu bir toplu- mu birey özgürlüğüne, düşünce temelineoturtmaktıamaç. Köylü- nün eğitilmesi, sosyal verilerde kalkınması, düşünce ve eylem gelişimi saglanacaktı. Köy Ensti- tüsü projesi, köyden kente göçü de engelleyecekti. Büyük şehirle- rin gecekondu sorunu önlenmiş olacak, kalkınmış, köy bilinci oluşmuş yerleşimlerle bugünlere gelinecekti. Yeni Cumhuriyetin eğitime yönelik sorunları önlen- miş olacaktı. Köylerin sosyal kal- kınmasının yanında, sağlık, teknik sorunlar, doğa ve çevre bilinci, etik değerler konularındaaydınla- tıcı önderlere gereksinim vardı. Hasan Âli Yücel'in, Ismail Hakkı Tonguç'la geceleri gündüze ekle- yerek yılmadan uğraşları sonun- da gerekçeli Köy Enstitüsü Yasa- sı hazırlandı. Eğitimde gelişmiş ulusların bu konudaki deneyim ve başarıları incelenmiş, araştırılmış ve sonuca ulaşılmıştı. Köylüyü eğitecekler köyden alınmalıydı, tarım ve hayvancılık bilgilerine, köylülük bilincine, yer- leşim koşulları alışkanlığına, doğa özelliklerine uyumlu olmalıydılar. Köy Enstitülerinin kuruluşfelsefe- sinde, elbirliği, gönül birliği, ime- ce açılımı ve sevgi bağı koşuldu. Zorlu savaşlar sonrası kazanılan ulus devlet, "Toprağıyla vatan ol- ma, bireyle insan olma" sosyolo- jik savaşıyla karşı karşıyaydı. Daha iyi bir yaşam için, eğitil- meli, aydınlanmalı ve üretken olunmalıydı. Bu imgeleri verebile- cek eğitimcilerı yetiştirmek ve köylere hizmete göndermek ge- rekliydi. Köy Enstitüleri gerçeği de buydu. Kendi tüketeceğinı, kullanacağını kendi üreten, işe ve emeğe dayalı, "yaparakI'yaşaya- rak I üreterek eğitim" teorik bilgi- lerin, pratikte uygulanırlığıydı bu sistem. Verımsız dıye yıllarca ken- di kaderine bırakılan topraklarda; başağa durdu ekinler, yeşile be- zendi dağ taş, çıçeğe erdi ekilen- ler. Kültürü, yetenek ve beceriyle danatılmış öğretmenlere Tonguç Baba, "yarın / umut I sende" di- yerek köylere uğurluyordu. Köy öğretmenleri, doğanın olumsuz- luklarını bir bir çözümlüyor, sos- yal sorunları, kadın haklarını ve insan olma erdemliliğini anlatma- ya çalışıyordu. Kültürel eğitimi, iş uygulamalarıylagörerek, uygula- yarak, araştırarak sonuca ulaşılı- yordu. Üretici eğitim yöntemiyle gence, kendine güvenme, inan- ma ve başarma kavramları verili- yordu. Ulusal coğrafyamızın 21 yerinde, ülkenin dört biryanından gelen yanık tenli, uçuk benizli, kavruk çocuklar bozkırları şenlen- dirmiş, yarınlara umut olmuşlardı. Üstü örtük halk folkloru gün ışığı- naçıkmıştı. Egelisi zeybeğiylediz vuruyordu toprağa, Karadenizlisi horonuyla kanları canlandırıyor, Orta Anadolu, Doğu ve Güneyli- ler halaylarla can cana yakınlaşı- yorlardı. Anadolu kültürü, çocuk- larının diliyle şiirlerle, türkülerle, manilerle, şarkılarla ortaya dökü- lüyordu. Köy Enstitülerinde yö- resel kültürler, ulusal kültüre dönüşüyordu. Batı rönesansının klasikleri elden ele dolaşıyor, okundukça gözlerdeki perdeler aralanıyor, karanlıklar aydınlığa duruyordu. "Aynı yolda aynı e- mek I Gönüllerde bir tek dilek I Köylümüzü önde görmekI Köyü- müzü kalkındırmak" dizeleri o günlerden bugünlere ulaşan söy- lemlerdir. Köy Enstitüleri geleceğimizın umudu olacaktı, gelecek onlarla kurulacaktı. Yeni devletin şekli cumhuriyet, tacı demokrasi, ışığı ise eğitimdi. Bu eğitim olgusun- da Cumhuriyetin övündüğü eser Köy Enstitüleriydi. Eli nasırlı, aya- ğı çarıklı, toprağın özünü tırnak- larıyla karanların çocukları eğitilip, öğretilip köylere hizmete koşu- yordu. Öğrenci merkezli eğıtimle, ez- bere, öğüde uzak, bilgisizlik ve yoklukla savaşabilen gençleri ya- rınlara hazırlayan bir sistemdi. Köy Enstitülü gençler, "açlığı umursamayan, azığı su, ekmeği aş, yatağı yer, yastığı taş bilen", dayanıklı, kötü yazgıyı güzellikle- re taşıyan aydınlığın taşıyıcılarıy- dı. Köylü okuyacak, öğrenecekti. Sağlığı için sağlık memuru, ebe ve hemşıre göreve koşacaktı. Ta- rımı fenni yöntemlerle yapacak, davarına bilimsel yöntemlerle ba- kacak, folklorunu sevinçle bölü- şecekti. Köyün içinden alınanlar, köye ışık olup, yıldız olup doğa- cak, karanlığı aydınlatacaktı. Köy- lü bilinçlenecek, Türkçesini geliş- tirecek, ulusal bilinceerecek, ulus devleti bir başka gözle sevecek- ti. Bayrağını, özgürlük marşını, Atatürk'ünü ulusal butunlüğün simgesi olarak yüreğinde taşıya- caktı. Çünkü Köy Enstitüsü bilin- ci ulus devlet saygınlığını veriyor- du. Karanlık eller, acımasız diller köylünün aydınlanmasına karşı koydu. Siyaset/ticaret/tarikat üçlüsü, eğitim tarihimizin yüz akı bu aydınlanmayı kapatarak ka- ranlığa dönüştürdü. 81 yıllık Cumhuriyetimizde, eği- tim sistemi anlayışımız sürüp git- mekteyken gerçekçi deneyimler- den yararlanılmamaktadır. Köy Enstitülerinin yazgısı aydınlan- mayla başladı, aydınlık kısıldı ve fenerin ışığı kapatıldı. Yazık oldu. KİM KİME DUM DUMA BEIHÇAK [email protected] ÇtZGtLÎK KÂMİL MASARACI kamilmasaracka mynet.com HARBİ SEMİHPOROY semihporoyiayahoo.com KöFüK PeSTiU V4PAViy>/lA HAYAT EPlK TtYATROSU MLISTAFA BtwtN hayatepikdimynet.com ABDULLAH ÖCAlAN YENtDEN YARSILANMALI.. ..ÖLÜME GONDERDtSt ĞENCLEKtN YüZLEft±NE BAKMAYA TENEZÜL ETMEDEN TOKALAŞMAS1 VE KADINLARIN KARSISINDA BACAKUAKINI YAYARAK S O B E S t N Î S t f CEZAYA EKLENMELIL TARtHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 14 Nisan wivw.mumtaz-arikan.com "APOLLO fST£ SORUN VAR!. ûsms,APgm) 13'ÜAJ, ZOICETİN SoN SOLÜMÜNPE AÇILAN KA- PfiKLAR ARASINDAbl AY MÛ- PÛLÜ İLE ÇJ/C/f/ GÖGÛLÜKİfZ. 137CTE BüSÜAI, "APOLLO 13n UZAYARACIA1- DA gİR PATLAMA OLPU!ABO'NİN,AY'PA ARAŞTIRMA yAPMASl İÇİN 3 GÜN ÖNCE UZAYA P/eiAT^tlÇ OLDUSU APOLLO 1-3' ÜM KUMANDA MOPÜLÜA1£ OZS/JVM VE- RBN TANK^ASlNÇrAN PARÇALANMIÇTI. ASTKONOTLAR ÇjAMES LOVELL,F8£D HAIS£ VETOUN ŞWl6İkf) HEMBN AY MO&ÜLÜ. MB &EÇİP OEAYI CANIOJfSTARAKI OLA- RAK KULLANACAKLAKP/R. A&2A, AY YOLCULU&UNU ENGBLLEMEMU.E kAL- MAY/P AZ KALSIN A£T&OMOTLARfN YA- ŞAMINA PA SON VE/tjYO&PU 1ANCAK, BİKKAÇ /CO/ZKULU 6ÛN SONRA DÜNYA- YA DÖNME.Yİ BAŞAKAC/JKLA/SOI/S.. DÜZ ÇtZGİ ÜMİT ZİLELİ Henüz Gecikmedik! f - Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en büyük psi- kolojik harekâtı ile karşı karşıyadırl.. Geçen hafta Prof. Dr. A. Nezih Erverdi'nin "Türki- ye ve dünya analizini" tam da bu cümlede kesmiştim. Erverdi, ABD ve AB'nin güçlü bir Türkiye değil, zayıf- lamış ve Kürt-Türk federasyonuna gitmiş bir Türkiye istediklerini, tüm planlarını buna göre yaptıklarını ve ağır bir psikolojik harekâtı "Özel Harp Yöntemleri" ile yürüttüklerini söylüyordu... Son gelişmelere göz attığınızda Erverdi'nin hiç de haksız olmadığı açıkça görülüyor! Nevruz kutlamala- rında yaşananlar, Abdullah Öcalan'ın doğum günü- nün Diyarbakır Belediyesi desteğinde fidan dikilerek kutlanması, Trabzon, Samsun ve Sakarya'daki linç gi- rişimleri, üniversitelerde baş gösteren sağ-sol çatışma- ları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Ocalan'a yeniden yargılanma yolunu açması "psikolojik hare- kâtın" tıkır tıkır işlediğini gösteriyor! - Üstelik olası gelişmeler, "bunlann henüz iyi gün- lerimiz olduğunu" haykırıyor!.. • • • Prof. Dr. Erverdi, analizinin ikinci bölümünde Türki- ye'nin nasıl kuşatıldığını, nasıl diz çökmeye zorlandı- ğını anlatıyor: - Toplum bilincinin oluşmasında en önemli organlar olan basın-yayın kuruluşlarındaki kadrolar neredeyse tamamen ele geçirilmiştir. - Alt kimlikleri öne çıkaran özendirici diziler her te- levizyonda en çok seyredilen saatlerde yayımlanmak- tadır. - Halkın çoğunluğunun ne olduğunu dahi bilmediği Avrupa Birliği hedefi, toplumun önüne her sorunu çö- zecek kurtarıcı gibi konmuştur. - Sağda ve solda yerleşmiş ancak aynı merkezler- den yönlendirilen hainler, cumhuriyetin temel ilkeleri- nin dahi tartışılmasını aynı kelimelerle isteyebilmekte- dir. - Sürekli olarak yapılan dış merkezli müdahalelerle kasıtlı olarak düşük tutulan doların, yaratılacak bir kriz ortamında olması gerekenin çok üzerine fırlatılarak ekonomiye ağır darbe vurulması hedeflenmektedir. - Borsanın ekonomimizin neredeyse yüzde biri bile olmadığı gerçeği basın tarafından halktan gizlenmek- te, borsa faaliyetleri ekonomimizin temel göstergeleri olarak halka sunulmaktadır. - Hilafet devleti özlemi duyanlar AB'nin özgürlükor- tamının kendilerine bunu sağlayacağını düşünerek en büyük AB yanlıları olmuşlardır. - Fener Rum Patriği arkasındaki ABD ve AB deste- ği ve dur diyecek kimsenin olmamasının verdiği güven- le açıkça "Ekümenlik" yani devlet içinde devlet olma isteğini dile getirebilmektedir. - Türbanın serbest olmasını isteyenlerin asıl niyeti re- jimle çatışma halinde olmaktır. Çünkü siyasi getirisi yüksektir. Başanh olurlarsa bir adım sonrası kara çar- şaf olacaktır. • •• Prof. Dr. Erverdi yerimin dariığı nedeniyle ancak özet- leyebildiğim "dizçökertme operasyonu"r\u anlattık- tan sonra neler yapılması gerektiğini de sıralıyor. Bu kez iyice özetlemek zorundayım: - Aslında AB bize muhtaçtır. Yalvarmayı kesip bizim şartlarımızda ve tek parça halinde AB'ye üye olabile- ceğimiz açıklanmalıdır. Âyrıca 10-15 yıl içinde AB'nin dağılma ihtimalinin yüksekliği de gözetilmelidir. - ABD de en az AB kadar Türkiye'ye muhtaçtır. Böl- gemizde ABD hayallerine dur diyebilmenin tek yolu caydırıcı nitelikte güçlü silahlı kuvvetlere sahip olmak- tır. - Ne doların yükselmesinin ne de borsanın inmesi- nin ekonomik olarak bir şey ifade etmediği halka açık- ça anlatılmalıdır. - Petrol arama çalışmaları hızlandırılmalı, geleceğin yakıtı sayılan madenlerimiz özelleştirmeden korunma- lı, yabancılara peşkeş çekilenler de derhal geri alınma- hdır. - Bu ülkeyi sevenler, ulus devletten yana olanlar en az hainler kadar cesur olmalıdır. Türkler ile Kürtlerin kar- deş olduğu gerçeği her an hatırlanmalı, unutulmama- lıdır. - Henüz gecikmedik. Bu ülke bizim ve 1919'dan daha kötü şartlarda değiliz. Yeter ki birlik olalım, birliğin doğurduğu gücün farkına varalım. Bir bilim insanının Türkiye'ye biçilen "kader" üzeri- ne yaptığı tespitler ve karanlıktan çıkış için önerdiği çö- zümler bunlar. Soru ise tüm yakıcılığı ile ortada; - Ne zaman silkinip ayağa kalkacağız?!.. e-posta: umitzileliaı gmail.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ 1 2 3 4 5 6 7 8Mıığla'nın Fethiye ılçesin- deki ünlü la- gün. 2/Püskür- tü... Trabzon yöresinde do- kuııan ve daha 5 çok peştamal „ olarak kullanı- lan bir tür do- 7 kuma. 3/ Sivri- g sineğe benzer, kan emici bir * sinek... Bilgisayar ek- ranında çalışılan nok- tanın değiştirilmesini sağlayan düzenek. 4/ Biralık bir arpa cinsi. 5/ tlave... Altı aylığa 4 kadar körpe yaban do- nıuzu. 6/ Tekke edebi- yatı şiir türlerinden bi- ri... Sıcak bölgelerde 8 yetişen çok sert bir 9 ağaç. II El ve yüz ha- reketleriyle gösterme... Eski Mısır'da güneş taıırısı. 8/ tnce deri ya da ince kabuk... tzmir'in bir ilçesi. 9/Ke- sintilerden sonra kalan ıniktar... Ilçe. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/israil ile Ürdün arasındaki LutGölü'ne verilenbir başka ad. 2/ "Ercümend Behzad —" Oyııncu ve şa- irimiz... Edirne'nin bir ilçesi. 3/Muşmulaya benzer bir meyve... Kemirgen bir hayvan. 4/ "Al bir ata bin- mişti al /— ırak mı dedim / Aha diyordu" (F.1I. Dağlarca). 5/ Sözcüğün görevını belirtmek ya da sözcük türetmek için kullanılan bıçim verici ses... Başkasına ait kaybedilen bir şeyin yerine alınan ye- nisi. 6/ Solıık... Ilerhangı bir kas kümesinin istenç- dışı devınmesı. 7/Belirti, alamet... Radyum elemen- tinın simgesi. 8/Tavlada kullanılan oyun aracı... Bir meyve. 9/ Tenis ve voleybolda, servis atışı sırasın- da topun fileye değmesi... Can ya da mal kaybına neden olan kötü olay.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear